Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN1994 ÇARŞAMBA CUMHURtYET SAYFA
KULTUR 15
22.ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ
GelenekselcoşkusunukoruyorEVtN tLYASOĞLU
22. Istanbul Festivali, ilkhaftasmı ge-
leneksel coşkusu içinde geçirdi. Dresden
Filarmoni'nin, Brodsky Dorttüsü'nün ve
Swingle Singers'in konserlerinde sıcacık
bir dinleyici kitlesi, büyük bir ilgi ile sa-
naiçılann soluğunu paylaşü.
Dresden Filarmoni Orkestrası, BBC
Senfoni ve Bükent Akademik Senfoni
orkestralan gibi büyük topluluklan Aya
Irini'nin ortamında değil de daha geniş
sahnelerde, büyük orkestra. için akustik
donanımlı salonlarda dinlemeyi yeğ tu-
tardık. Ülkemizde böylesi salonlann
yapümasına özen gösterilmiyor, ama
neyse ki. Aspendos, Efes, Aya Irini gibi
• tarihsel kabtlanmız var. Onlara sığmı-
', veriyoruz.
't
Dresden Filarmoni'yi oldukça dra-
j rnatik bir şefin Micfaei Plassonun yöne-
! timinde, ikınci dinletileri olan VV'agner ve
; Dvorak programında izledik. Prog-
; ramın solisti ise dünyatun sayıh Wagner
sopranolanndan Hildegard Behrens'ti.
Wagner'in yapıtlantu ve özellikle böylesi
deneyirnli bir sopranodan orkestra eşli-
ğinde liledlerini dinlemeyi ne kadar özle-
mişiz. Saf ye duru ses tonu aiçakgönüllü,
abartsız 'diva'lığı ile Behrens, dinleyicile-
ri hayran bıraktı. Dresden Filarmo-
ni çok ünlü şeflerle çabşmış, befli bir di-
siplini ve oturmuş bir geleneği olan top-
luluk. Dvorak'ın Yeni Dünya'dan
başlıklı senfonisinde, rafine ve parlak bır
yorum dinledik. Özellikle ikinci bölüm-
deki korangle solonun akıa içten sesi,
uzun süre kulaklanmızda kaldı.
Bir sonraki gece Brodsky Kuvartetf-
nden dinlediğimiz Dvorak'ın, Amerikan
Kuvarteti, sanki bestecinin yaşam çizgi-
sindeki yaratıcı dönemi 'arkası yann'
şeklinde sürdürüyordu. Ne de olsa Dvo-
rak yılı! Festivalimiz de dünyadaki diğer
sanat merkezleri gibi Dvorak'ın ya-
pıtlannı çaldırtmayı, tanıtmayı öngör-
müş. Her çeşit topluluk. her çeşit sanatçı
Dvorak çalmakta. Ondokuzuncu yüzyıl
sonu yirminci yüzyıl başı yapıtlar seçen
Brodsky'nin seslendirdiği her yapıt bir-
birinden niteliküydi. Ancak Dvorak'ın
Dörtlüsü'nde bir başka coşku yaşandı.
Yeni Dünya Senfonisi'nden hemen sonra
yazdığı Amerikan Dörüüsü'nde Dvo-
rak, pentatonik temalanyla zamanının
ulusçuluk akımına katkıda bulunmuş.
Brodsky Dörtlüsü yer yer ateşli, yer yer
derin düşünceye dalan romantik doku-
da ve yapıtın ritmik gücünün hakkını
duyuran bir yorum getirdi.
Kuvartet üyelerinin birbirini dinleye-
rek aynı soluğu paylaşmasına ve birbiri-
ni çok iyi tanıyan bir aile tabiosuna ör-
nek oldular.
Svringie Singers ise eğlenceli perfor-
manslanna karşın, düş kınklığı doğur-
du. Bu eşliksiz koronun ilk ortaya çıkışı.
1960'h yıllann sonunda gençliğini yaşa-
yanlar için son derece popüler bir olaydı.
Ancak bu grup, artık ilk felsefeden aynl-
maya, daha dâ geniş kitleyi mutlu etmek
için koreografik, dramatik ve görsel öğe-
lere ağırhk vermeye başlamış. Elektro-
nik hiçbir efekt kullanıtmasa da mikro-
fonlarla sesin büyütülmesi ve tonmaiste-
rin sesle oynaması büyük ölçüde
yardımcı oluyor. Öte yandan duyarlı
mikrofonlar, tüm nefes seslerini de
yansıttığından dinleyeni rahatsız ediyor.
Svvingle Singers'm ana amaçlan, klasik
müziği asık yüzlü düşünen dinleyirilerle
hafif müziği sanatsız bulan dinleyicileri
kaynaştırmak. Sekiz kişUik gruplan hep
aynı kişiler. Birisi hastalansa yedek üye
yok.
Diğerleri onun bölümünü aralannda
paylaşıyorlar. Dağarcıklannda dinsel
müzikten Rönasans ezgilerine, hajk
şarkılanndan en ağırbaşh klasik müzık
bestecilerinin yapıtlanna, günümüzün
popüler melodilerine kadar pek çok
yapıt var. Nice enstrümantal parçayı
çok iyi bir armoni bilgisi ve dengeli bir
yayıhmla insan sesine uyarlamışlar. Ri-
timsel büıünlüklerine, aynı anda topar-
layıp bitirme yeteneklerine diyecek yok-
tu. Ancak yer yer detone olan sesler, baş-
Ianan temponun giderck hız kazanması
ve Rossini'nin Sevil Berberi Operası
Uvertürü ya da Mozart'ın Türk Marşı
gibi çok bildik parçalardaki kanşıkhk
düş kınkhğına yol açtı. Plaklanru dinle-
diğinizde doğal olarak, böylesi bozuk-
luklara rastlamıyorsunuz. Ne de olsa
stüdyo kaydının disiplini var. Bu festival
için özel olarak haarladıklan Dvorak
yapıtlan, yeni çalıştıklanndan olsa ge-
rek, en iyi tınlayan parçalar oldu. Yılda
sayısı yüzü aşkın konser veren Swingk
Singers, her şeye karşın İstanbul Festi-
vali'nin dinleyicisine eğlendirici ve hoş
zaman geçirten bir anı olarak kaldı.
Önümüzdeki günler festival, ünlüler
açısından en yoğun zamanını yaşay;.-
cak. Başlı başma bir ekol olan piyanist-
lerden Shura Cherkassky, giderek yıldızı
parlayan kemancı Zimmeirman; tarihin
en ünlü flütçülerinden James Gabvay ve
James Judd yöneümindeki tngiliz Oda
Orkestrası konuklanmız olacak.
8.ULUSLARARASI İZMİR FESTİYALİ
Idil Biret'ten unutuknaz birşölen
ÜNERBtRKAN
Ekonomik bunahrrun, "içine tüküriilecek sa-
nat eserlerT (!) gibi seçme lakırdılann ülke gün-
deminde baş yeri koruduğu bir dönemde, Istan-
buTunkinin yanı sıra Sekizinri Uluslararası
İzmir Festivali de başladı. 16 haziran akşamı,
açüış törenini izlemek üzere Kültürpark Açık-
hava Tiyatrosu'nda 100 kadar îzmirü yer abruş-
ü.
Kültür Bakanı Flkri Sağlar, açıhş konuşması-
nda coşkulu anlaümıyla birçok önemli konuya
değindi: Atatürkçü, laik Türkiye'de, titizlikle
korunmasj gereken yüce değerlerin birtakım
kara görüşlülerce sarsılmak istendiğini, bu bu-
nalıınh, hüzün verici ortamda sanat festivalleri-
nin, gerici eğilimlere en uygun, aydmlık yanıü
oluşturduğunu vurguladı; istanbul Festivali'nin
açılışına gıdemeyişinin nedenini "o akşam bir
bakan arkadaşı hakkında verilen anlamsız gen-
sonı önergesi ile Ugili görüşmelenk bulunma zo-
runluluğu" ile açıkladı. Sağlar. bu konuda ya-
pılan yanlış yonlmlar dolayısıyla tzmir Festiva-
li'nin açıbşında bulunmaya özen gösterdiğini
özellikle belirtü.
Bütün kötü koşullar bu yıl da geçerüydi
Genç, aydınbk yüzlü Kültür Bakarurruzın
kısa, vurucu konuşması, tiyatroyu dolduranlar-
ca coşkulu alkışlarla karşılandj. Sağlar'ı dınler-
ken en güzel müziğin içimde yaratabileceği coş-
kuyu, rahatlamayı duydum; yaşadığımız bu-
nahmb ortamın, doğnı düşünen, doğnı uygula-
yan, "kültür"ü evrensel bir olgu, insanhğın or-
tak erdemi olarak görüp o yolda yürüyen, Sağ-
lar gibi aydın, ileri görüşlü kültür adamlan, yö-
neticiler eliyle aydınbğa çıkacağı inana bir İcez
daha tazelendi içimde.
Açıhş konserinin, gelenek uyannca îzmir
Devlet Senfoni Orkestrası'nca üsüenilmesi, ye-
rinde bir karardı. Rengim Gökmen'in yönettiği
orkestra, "abşıhmş" nitelikte bir prograrnla çıkü
dinleyici önüne; Ferit Tüzün'ün (1929-1977)
"Esintiler' adb üç bölümlük kısa orkestra
yapıunı, sonda da bu yıl ölümünün doksanına
yıldönümü dolayısıyla anılan Çek besteci Anto-
nin Ehorak'ın (1841-1904) Dokuzuncu Senfoni-
si'ni (Yeni Dünya'dan) seslendirdi. Konserin so-
lisü, kemancı Suna Kan'a, W. A. Moıart'm 219
La Major Beşinci Konçertosu'nda eşlik etti.
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu, geçen yıl
bıraküğımız yerdeydi: Aynı köfte dumanlan,
aynı gazino arabesİc rezaleti, aynı sahne loşluğu,
Piyanist İdil Biret, 8.tzmir Festivali kapsamında Atatürk Kültür Merkezi'de bir resital sundu.
dinleyici ile orkestra arasında aynı uzakbk, so-
ğukluk... Eşimin konser sırasında söylediklerini
iletmek istiyorum. "tzmir'de, kebap yenecek bir
yiğm yer var, konser verilecek yer ise bir tek!"
Izmir'in, bu "büyük kenf'in, o akşam açıbşta
bulunmayışını çok yadırgadığım Sayın Belediye
Başkanı'na, bütün dinleyicüerin huzurunu bo-
zan bu çirkinliği (kimbibr kaçına kez) gene du-
yurmak istiyorum.
Kültürpark'ı bu "popûlist" görünümden kur-
tarmaya gerçekten kararb olup olmadığıru öğ-
renmek, "küitür" adını taşıyan o benzeri bulun-
maz alanın geleceği konusunda ne düşündüğü-
nü bilmek istiyorum.
AKM Salonu'nda İdil Biret 'in resitali
Sekizinci İzmir Festivali'nin düzenleyicileri
bu yıl bir yenilik getirdiler düzenlemeye: Ege
Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'ni de festi-
val mekanlan arasına kattılar. Kanımca. çok iyi
ettiler. 17 haziran akşamı AKM Salonu iyi ha-
valandınlmıştı (İzmir'in haziran ayı için olduk-
ça serin günler geçirmekte obnası da yardımcı
oldu bu konuda). Festivalin günlerini bir parca
daha geriye alırlarsa o salon her yıl olağan me-
kanlar arasına katılabilir sanınm. 17 haziran ak-
şamının özelliğj büyük piyanist tdil Biret'in resi-
tabydi.
Biret, ayağırun tozuyla geldi tzmir'e; geçen
hafu Italya'da, hocası Wilhelm KempfTin
(1895-1991) son yıllannı geçirdiği Positano'daki
evinde verilen bir resitale katıldı. Biret, bu gün-
lerde gene an gibi çabşıyor; akıllara sığmayacak
işler yapıyor. Orneğin Johannes Brabms'ın dört
senfonisini piyanoya uyarbyor, bunlan Liszt'in
Beethoven senfoni uyarlamalannda olduğu gibi,
yakında CD'lere kaydedecek. Sırada Beetho-
ven'ın 32 sonaürun CD kayıtlan, Brahms'ın
Rahmaninov'un kalan yapıtlan var. Böylesine
\erimli bir sanatçırun. dostlan olduğu kadar,
düşmanlan da olamaz mı? Elbette bu başanlan,
Naxos fırmasının piyasaya sürdüğü "ekono-
mik" CD'lerin peynir ekmek gibi satılmasını kı-
skananlar, engel olmak için akla hayale ^elme-
dik yollara başvuranlar da eksik değil. Idil Bi-
ret'in eşi, en yakın yardıması Şefik Büyükyük-
sel, "kervanın yürüdüğünü" belirterek gülümse-
meyle karşılıyor bütün bu engellemeleri.
Yenilikçi akü-duygu bireşimi önde
İdil Biret'in resital programı, her zamanki gibi
yenilikçiydi, akıl-duygu bireşimini seçkince
önde tutan bir nitelikteydi: İki Bach düzenlemesi
(Brahms'ın 'Chaconne'u ile KempfTin "Sicib'a-
no'su), Beethoven'ın 'Op. 53 VV aldstein Sonatı'.
sonra da İdil'in sevgili Cbopinieri (Op. 61 Polo-
naise-Fantaisie, Op. 45 Yirrni Beşinci Prelüd.
Üç Mazurka, Sol Minör Birinci Ballade). Bir
yandan, sevgili öğretmeni Wilhelm KempfTe,
diğer yandan öteki hocası, büyük piyanist Alf-
red Cortot'ya (1877-1962) sunulmuş bir saygı
gösterisi gibiydi bu resital. Unutulmayacak bir
başka özellig). J.S. Bach'ın yalnız keman için
'BWV 1004 İkinci Partita'sından "Chaconne"-
un sol el uyarlamasıydı. Büyük piyanistimiz, ke-
manalann çekinerek yanaştıklan bu dev yapıü,
mimari yapısını bütün incelikleriyle duyurarak
zarif "homogene" bir anlaumla sundu. Beetho-
ven'de KempfFin fılozofça, analizci yorumu,
Chopin'lerde yumuşakbk, örnek rubatolar,
sıcakhk, dinleyiciyle gönül beraberbği... "Bis"
olarak da bir Haendd 'Menuettosu'nun gene
Kempff eliyle gerçekleştirilmiş uyarlamasıyla
"Rahmaninov / Kreislen LiebesJeid". Gene unu-
tubnaz bir şölendi Biret'in İzmir Festivali prog-
ramı.
*Göriküye
çıkan'seıuayo
Kültür Servisi- Mustafa Kemal'i. fotoğraflanyla, nu-
tuklanyla, dokümanter fıhnleriyle tanınz hepimiz. Şim-
di, onun 'asker' değil, tanımadığımız 'insan' yönünü ön
plana çıkaran senaryolar hazırlanıyor. Asbnda bunlar
alü yıl önce Kültür Bakanbğı tarafından on yazara
ısmarlanmış ama fümi yapüamamış. Şimdi, kitap ola-
rak sunuluyor.
Bunlardan ilki, geçen günlerde yayımlanan, Re-
cep Bflginer'in "Zafenlen Sonra"adlı kitabı. Mustafa
Kemal'in İzmir'i aldıktan sonra Latife Hanım'la tanış-
masıyla başhyor ve ona Ankara'dan başlayarak Kurtu-
luş Savaşı'run hikayesini anlatıyor. Olaylann perde ar-
kasmı anlaöyor Bügmer:
"Mustafa Kemal'in arkadaşlanyla ve muhalifleriyle
möcadelesi. düşrnanın ko\l
ulması var. hep eephe gerisiodc.
Sonra evliliği var, evliliğinde de yeni bir mücadeleye atüı-
yon Kansıyla. O möcadele var, ve kansıyla boşandığı
güne kadar devara ediyor."
Recep Bılgıner, yıllarm birikiminin üzerine bir yubk
bir cabşma sonucu hazırlamış bu senaryoyu: "Yüzlerce
kitap ve anıdan damıtma yoluna girtim. Sadece tarihi
olaylara bağlantısında \orum getirdim. Şu olayda Musta-
fa Kemal ne düşünürdtt, nasıl davTanırdı diye. Belgesel de-
ğil, drama. Kansını nasd idare ettiğini, arkadaşlarma
nasıl demokratça davrandığını, TBMM'ye giderek nasıl
millervekilkrine hesap verip nasıl oolan ikna ettiğiııe ka-
dar sahne gerisinde Mustafa Kemal'in insanuğı üzerinde
durdum."
'Götücüye çıkan' bu senaryoyu füm yapmanın birinci
derecede TRTnin görevi olduğunu bebrtiyor Bilginer.
"Kurtuluş" gjbi belgesellerin yanı sıra dramalann Ata-
türk'ü tammak açısından etkili olduğunu düşünüyor.
"Birim ktdiamız, belgeseller olsun ama Mustafa Kemal'i
tanıtacak dramalardır, onun insan yanmı görmektir.
tnsan olarak nasıl? Hatta kadınlarla Oişkisi nasıl? Nasıl
sevgi gösterir, nasd sever, nasd sevişir? Onlara nasıl mua-
mele eder? Ancak bunu dramalar yapar diye düşündök,
bunu kabul etti o zamanki Kültür Bakanbğı. Mustafa Ke-
mal rakı masasında, kadınlarla ilişkilerinde, arkadaş-
lanyla sohbetinde görübün, Mustafa Kemal cephe geri-
sinde neler yapıyor, savaşı nasd hazıriıyor göriusün dedik,
kabul ettiler. Bİz de açık açık bütün bunlan getirdik kita-
ba.
Atatflrk'ü insan yanıyla yeni kuşaklara hatta eskilere
tanıtmayı onu sevmenio tek yolu olarak görüyonım. Ata-
türk'ü sanat yoluyla tanıtmâk lazun. Nedir bunlar, fitan,
dizi, roman, tiyatro, opera, destan. Bir tek oratoryo var.
Başka bir şey yok."
Bitty McLeanîstanbul'daCEM YEGÜL
Sonunda pop listelerinin de
yakından tanıdığı bir reggae el-
çisi ülkemize geliyor. Bitty
McLean bu akşam ve yann ak-
şam Kuruçeşme'deki Pasha Be-
ach'te 2 konser verecek.
Geçmiş yıllarda The BritLsh
Council ve Pozitif in çabalanyla
ülkemize gelen Nerioos Joseph,
Aqua Levi ve Iinton K»esi John-
son gibi isimler daha çok "reg-
gae'nin maıjinal sulannda dola-
şan ısimlerdi.
Ortaklaşa gerçekleştirdikleri
etkinlikler reggae üzerinde yo-
ğuniaşan bu iki kurum, bu kez
hem MTV ekranırun hem de pop
listelerinin müdavimi bir 'reg-
gae'ciyi ülkemizde ağırbyorlar.
Ancak reggae-severier. Bitty
McLean'in popülaritesinden
yola çıkarak, geleneksel bir nite-
lik kazanmış bu reggae etkinlik-
lerinin kabtesinde bir düşüş ola-
cağı karusına kcsinlikle kapılma-
malılar.
Bitty McLean'in kısa zaman-
da ve tek bir albümle gelen ına-
nılmaz yükselişi hem sesinin
inanıbnaz kontrollü oluşundan
hem de reggae müziğinin son 1.5
- 2 yüdır yakaladığı momentum-
dan kaynaklanıyor. Artık reggae
müziğine has, yoğun ve derin bi-
teviye bas satırlan üzerine geçmiş
gitar ve davul örgülerine hemen
her pop müzik parçasmda rastla-
mak olası. Türk popunda bile
"reggae'siz gün geçmiyor gibi.
Sözü fazla uzatmadan gelelim
Bitty McLean'e. 2 sene öncesine
kadar adını sanını duymadığımız
Bitty McLean, bugün bir yıldız.
Nedeni de kanımca reggae müzi-
ğin tngıliz elçileri UB40 müzis-
yenlerinin Bitty'nin elinden tut-
malan. UB40 stüdyolannda tek-
nik bir eleman olarak calışırken.
topluluğun "1 Can't Help Falling
Love" adb parcasına armonik ve
melodik boyutlardaki katkıian,
UB40'nin dikkatini çekince Bitty
McLean'in inanıbnaz yükselişi
başlayıvermiş. Bitty'nin yetene-
ğinin farkına varan topluluk ele-
manlan. son dünya tumelerinde
ona açıbş sanatçısı olarak yer
vermişler. Bundan sonra da Bitty
McLean. "Here 1 Stand", -'Press
lt On" veu
lt Keeps Raiıüng" gibi
çabşmalanyla listelere girmeyi
başardı. Şu sıralarda da "Dedica-
ted To The One 1 Love" adb sing-
le ve albümüyle tngiltere'de 1
numara olmaya aday.
Bitty McLean bugün artık reg-
gae vokal geleneğinin büyük
isimlerinden biri olarak. kendi-
sine ömek aldığı Leroy Sibbtes,
The Heptones. Gregory Isaacs,
John Holt \c Dennis Brown ile
birlikte anılıyor. Aynca, çalış-
malannı basit ve etkili melodiler-
le ören Bitty McLean, Steel Pul-
se, Aswad, UB40, Maxi Prjest,
Snüley Culture ile birlikte günü-
müz İngiliz reggae müziğinin
önde gelen sanatçılanndan biri
kabul ediliyor.
Günümüz reggaemuffin gele-
neğine hakim olan seksıst ve ho-
mofobik unsurlardan uzakta
çabşmalannı sürdüren Bitty
McLean, yumuşak melodileri,
çarpıcı ritmleriyle gerçek anlam-
da bir reggae alternatifi. Ameri-
ka gettolanndan çıkan çoğu plak
çabşmalanrun üstüne sinmiş
olan nihilist ve umutsuz mesaj-
lann da çok uzağında Bitty
McLean.
Bitty McLean'in konserlerini
Kuruçeşme'deki Pasha Beacb'te
izleyebilirsiniz. Eğer sarkık ve
hipnotik reggae ritmlerine ken-
dinizi kaptırmamn doyumsuz
heyecanını yaşamak istiyorsanız,
bu konseri kaçırmaym.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Sanatta Cinseilik
Sanat yapıtlarında cinsellik, ^enellikle, toplumsal ya-
şamda olduğundan daha doğaya yakın bir anlayışla
yansıtılıyor.
Bir yaşam biçimi oluşturmuş, uygarlıklar kurmuş in-
sanlar, cinsel etkinliklerini hayvanlar gibi bütünüyle
gözler önüne sermezler. Gizlenirler, örtünürler... Gerçı
cinselliğin doğal bir gereksinim olduğu bilinir, önemı
her zaman, herkesçe vurgulamr
.a m a
nedense utanılır
cinselltkten...
Toplumsal yaşamın getirdiği bir bozulma, doğadan
uzaklaşma mı?
llkel insanların bu konuda daha doğal davrandıkları
kesin. Anlaşılan, birlikte, uyum içinde yaşamanın yolla-
nnı ararken başka bir söyleyişie, ileri kültürleri oluştu-
rurken gittikçe doğadan uzaklaşmışız.
llkel insanlar herhalde türlü tiirlü giysiler içindeki uy-
gar insanları görseler çok şaşırırlardı. Bizim onların çıp-
laklığına şaşırmamız için ise hiçbir neden yok.
Onlar doğal...
Evet, sanat yapıtlarında cinsellik, genellikle, toplum-
sal yaşamda olduğundan daha doğaya yakın bir anla-
yışla yansıtılıyor.
Bu yüzyıllardır böyle...
Sanatlar kendi özel olanaklarıyla, dünyayı, insanları
yorumlarken hiçbir etkinliği dışarda bırakmak istemiyor,
doğallığı, çıplaklığı, cinsel ilişkiyi utanılacak bir şey ola-
rak görmüyorlar.
Kültürlerin, dinlerin, ahlak kurallarının bu yaklaşıma
karşı çıktıkları, çeşitli dönemlerde sanatları baskı altın-
da tuttukları ise acı bir gerçek. Sanatların tarihi, bir bakı-
ma sanatçıların baskılarla, yasaklamalarla savaşımları-
nın tarihi gibi de okunabilir.
Sanatlarda koruyuculuk anlayışmın egemen olduğu,
her sanatçmm varlıklı, güçlü bir koruyucuya bağlanmak
zorunda kaldığı dönemlerden, günümüzün özgürlük or-
tamına geçilmesi kolay olmamıştır. Çağdaş dünyada
bile sanatçılar değişik inançlarm kıskacında yaratıcılık-
larından az şey yitirmediler.
Özgür olduğunu duyumsamanın mutluluğundan vaz-
geçilebilir mi?
Bana öyle geliyor ki bugün hiçbir sanatçı bir yetkenin
koyduğu kurallar çerçevesinde kalarak başarılı olamaz.
Eskiden olurmuş, bugün olamaz. Çünkü insanoğlu artık
"birey", kul değil. Özgürlüğünü kısıtladığınız anda çağ-
daş sanatçıyı yok edersiniz.
Geçenlerde bir belediye başkanının cinselliği işleyen
yontuları yerlerinden kaldırtırken söylediği sözler aydın-
lar arasında tepkilere yol açtı.
Yöneticilerin bu tür yaklaşımları içerde dışarda yıllar-
dır yaşanır, zaman zaman anımsanıp aktarılan gülünç
öykücükler olarak da sürüp gider. Kruşçef'in Picasso
için söyledikleri unutulabilir mi?
Herkesin sanattan hoşlanması, sanata çağdaş bir an-
layışla bakabilmesi söz konusu değildir. Hele yönettci-
lerden, bambaşka bir eğitimden gelmiş, bambaşka
kaygılar güden insanlardan bunu hiç bekleyemeyiz. Ka-
nımca, sanatlara karşı ahlakçı çıkışlar yapmayan yöne-
ticilerin suskunlukları ya da orta malı yargılarla sanatla-
rı övmeleri de çoğunlukta "zekice birkorunma"dır.
Çağdaş sanatların cinsellik konusundan uzak tutula-
bileceğini sanmıyorum. Yasalar, gelenekler, görenek-
ler, çeşitli dinsel inançlar, yıllar yılı, bu konuya değinil- .
memesini, örtülü geçilmesini istemelerine, bayağı da
diretmelerine karşın, insanoğluna bir türlü engel olama-
dılar. Çağdaş sanatçılara hiç söz geçiremezler...
Çağdaş sanatçılar uçuk gibi görünseler de aslında
gerçekçiliğin sınırlarını zorlayan kişiler: Düşlerini, fante-
zilerini bile gerçek dışı saymıyorlar. insanoğlunun en
güçlü, en kışkırtıcı, en yaratıcı duygusundan, cinsellik-
ten vazgeçerler mi?
Değil altı, altmış altı kurcl koysanız birini dinletemez-
siniz...
FESTİVALDE BUGÜN
'Post-rotnmtik'
piyanist Cherkassky
Kültür Servisi- Ünlü piyanist Shura Cherkassky. bu akşam
saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Salonu'nda müzikseverlerle bir-
likte olacak. Cherkassky konserinde Johann Sebastian Bach,
Joseph Haydn, Paul Hindemith, Frederick Chopin ve Franz
Ljstz'm yapıtlannı seslendirecek.
Günümüzde usta piyanistlerin 'post-romanük' geleneğini
sürdüren önemli bir halkası "olarak tanımlanan sanatçı. 1911
yılında Odessa'da doğdu. Genç yaşlarda Amerika'y a göç etti ve
Philadelphia'da Joseph Hofmann ile eğitim gördü' Sanatçı her
yıl Birmingham Senfoni Sa-
lonu, Concertgebouw(Ams-
terdam), Herkulessaal-
(Münih), Berlin Filarmoni
Konser Salonu, Musikve-
rein(Viyana). Champs Elyse-
es Tiyatrosu(Paris) ve Carne-
gie Hall(New York) gibi dün-
yanın önemli merkezlerinde
resitaller vermektedir. Geçen
mevsim Japon Yeni Filarmo-
ni, Chicago Senfoni, New
York FUarmoni, Montreal
Senfoni, Concertgebouvv,
Orchestre de Paris ve Londra
Filarmoni orkestralanyla bir-
likte çalan Cherkassky. 1991
ekiminde yapılan 80. doğum S h a n
Cherkassky
günü etkinlikleri çerçevesinde Avrupa'nm birçok başkeniini
içeren bir resital turu ve Amerika, Uzak Doğu ve Avustralya'yı
kapsayan yoğun bir de tume yapmvşur. Çok sayıda plak doldu-
ran sanatçmın son kayıtlan arasmda 1991 arabk ayında Carne-
gie Hall'de verdiği resitabnin canh kaydı da bulunuyor. Bu
kayıt. solo çalgı daünda Gramaphone ödülünü aldı. Gelecekte
bir Amerika ve Uzak Doğu turnesine çıkmayı ve Avrupa'da
birçok konser vermeyi planlayan Cherkassky'nin aynca resi-
Ullerinden yapılan canh kayıtlannı içeren sekiz CD'lik bir dizi
yaymlanacak ve Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile de Decca için
kayıt yapacak.
Beatles'in üç devi yine bir arada
LONDRA (AA> Aynldıklan 1970 yıhndan sonra ilk kez bir
araya gelen Beatles topluluğunun üç devi Ringo Starr. Paul
Mc-Cartney ve George Harrison özel bir plak doldurdu. Daily
Express gazetesinin haberine göre yaklaşık üç hafta önce stüd-
yoya giren üçlü, büyük bir gklilik içinde plağı doldurdu. Beat-
les'in eski prodüktörü George Martin de yaptığı açıklamada,
Londra'da bir stüdyoda gerçekleştirilen olayı "tarihi kayıt"
olarak nitelendirdi. Adı şimdilik "Beatles'tan Seçmeler" ola-
rak belirlenen plak, "Liverpool'un Dört Genci: Ringo, Paul,
George ve John" adb 10 bölümlük bir belgeselde kullamlacak.
Söz konusu belgesel için yaklaşık iki yıl boyunca çeşitli arşiv-
lerde incelemelerde bulunuldu, fotoğraf ve dergiler incelendi.
Geçen şubat ayında bir başka İngiliz gazetesi, Beatles'in üç eski
üyesinin New York'ta Central Park'ta bir konser vereceklerini
duyurmuş, ancak bu haber McCartney tarafından yalan-
lanmıştı.