23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 HAZİRAN1994 ÇARŞAMBA CUMHURtYET SAYFA KULTUR 15 22.ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ GelenekselcoşkusunukoruyorEVtN tLYASOĞLU 22. Istanbul Festivali, ilkhaftasmı ge- leneksel coşkusu içinde geçirdi. Dresden Filarmoni'nin, Brodsky Dorttüsü'nün ve Swingle Singers'in konserlerinde sıcacık bir dinleyici kitlesi, büyük bir ilgi ile sa- naiçılann soluğunu paylaşü. Dresden Filarmoni Orkestrası, BBC Senfoni ve Bükent Akademik Senfoni orkestralan gibi büyük topluluklan Aya Irini'nin ortamında değil de daha geniş sahnelerde, büyük orkestra. için akustik donanımlı salonlarda dinlemeyi yeğ tu- tardık. Ülkemizde böylesi salonlann yapümasına özen gösterilmiyor, ama neyse ki. Aspendos, Efes, Aya Irini gibi • tarihsel kabtlanmız var. Onlara sığmı- ', veriyoruz. 't Dresden Filarmoni'yi oldukça dra- j rnatik bir şefin Micfaei Plassonun yöne- ! timinde, ikınci dinletileri olan VV'agner ve ; Dvorak programında izledik. Prog- ; ramın solisti ise dünyatun sayıh Wagner sopranolanndan Hildegard Behrens'ti. Wagner'in yapıtlantu ve özellikle böylesi deneyirnli bir sopranodan orkestra eşli- ğinde liledlerini dinlemeyi ne kadar özle- mişiz. Saf ye duru ses tonu aiçakgönüllü, abartsız 'diva'lığı ile Behrens, dinleyicile- ri hayran bıraktı. Dresden Filarmo- ni çok ünlü şeflerle çabşmış, befli bir di- siplini ve oturmuş bir geleneği olan top- luluk. Dvorak'ın Yeni Dünya'dan başlıklı senfonisinde, rafine ve parlak bır yorum dinledik. Özellikle ikinci bölüm- deki korangle solonun akıa içten sesi, uzun süre kulaklanmızda kaldı. Bir sonraki gece Brodsky Kuvartetf- nden dinlediğimiz Dvorak'ın, Amerikan Kuvarteti, sanki bestecinin yaşam çizgi- sindeki yaratıcı dönemi 'arkası yann' şeklinde sürdürüyordu. Ne de olsa Dvo- rak yılı! Festivalimiz de dünyadaki diğer sanat merkezleri gibi Dvorak'ın ya- pıtlannı çaldırtmayı, tanıtmayı öngör- müş. Her çeşit topluluk. her çeşit sanatçı Dvorak çalmakta. Ondokuzuncu yüzyıl sonu yirminci yüzyıl başı yapıtlar seçen Brodsky'nin seslendirdiği her yapıt bir- birinden niteliküydi. Ancak Dvorak'ın Dörtlüsü'nde bir başka coşku yaşandı. Yeni Dünya Senfonisi'nden hemen sonra yazdığı Amerikan Dörüüsü'nde Dvo- rak, pentatonik temalanyla zamanının ulusçuluk akımına katkıda bulunmuş. Brodsky Dörtlüsü yer yer ateşli, yer yer derin düşünceye dalan romantik doku- da ve yapıtın ritmik gücünün hakkını duyuran bir yorum getirdi. Kuvartet üyelerinin birbirini dinleye- rek aynı soluğu paylaşmasına ve birbiri- ni çok iyi tanıyan bir aile tabiosuna ör- nek oldular. Svringie Singers ise eğlenceli perfor- manslanna karşın, düş kınklığı doğur- du. Bu eşliksiz koronun ilk ortaya çıkışı. 1960'h yıllann sonunda gençliğini yaşa- yanlar için son derece popüler bir olaydı. Ancak bu grup, artık ilk felsefeden aynl- maya, daha dâ geniş kitleyi mutlu etmek için koreografik, dramatik ve görsel öğe- lere ağırhk vermeye başlamış. Elektro- nik hiçbir efekt kullanıtmasa da mikro- fonlarla sesin büyütülmesi ve tonmaiste- rin sesle oynaması büyük ölçüde yardımcı oluyor. Öte yandan duyarlı mikrofonlar, tüm nefes seslerini de yansıttığından dinleyeni rahatsız ediyor. Svvingle Singers'm ana amaçlan, klasik müziği asık yüzlü düşünen dinleyirilerle hafif müziği sanatsız bulan dinleyicileri kaynaştırmak. Sekiz kişUik gruplan hep aynı kişiler. Birisi hastalansa yedek üye yok. Diğerleri onun bölümünü aralannda paylaşıyorlar. Dağarcıklannda dinsel müzikten Rönasans ezgilerine, hajk şarkılanndan en ağırbaşh klasik müzık bestecilerinin yapıtlanna, günümüzün popüler melodilerine kadar pek çok yapıt var. Nice enstrümantal parçayı çok iyi bir armoni bilgisi ve dengeli bir yayıhmla insan sesine uyarlamışlar. Ri- timsel büıünlüklerine, aynı anda topar- layıp bitirme yeteneklerine diyecek yok- tu. Ancak yer yer detone olan sesler, baş- Ianan temponun giderck hız kazanması ve Rossini'nin Sevil Berberi Operası Uvertürü ya da Mozart'ın Türk Marşı gibi çok bildik parçalardaki kanşıkhk düş kınkhğına yol açtı. Plaklanru dinle- diğinizde doğal olarak, böylesi bozuk- luklara rastlamıyorsunuz. Ne de olsa stüdyo kaydının disiplini var. Bu festival için özel olarak haarladıklan Dvorak yapıtlan, yeni çalıştıklanndan olsa ge- rek, en iyi tınlayan parçalar oldu. Yılda sayısı yüzü aşkın konser veren Swingk Singers, her şeye karşın İstanbul Festi- vali'nin dinleyicisine eğlendirici ve hoş zaman geçirten bir anı olarak kaldı. Önümüzdeki günler festival, ünlüler açısından en yoğun zamanını yaşay;.- cak. Başlı başma bir ekol olan piyanist- lerden Shura Cherkassky, giderek yıldızı parlayan kemancı Zimmeirman; tarihin en ünlü flütçülerinden James Gabvay ve James Judd yöneümindeki tngiliz Oda Orkestrası konuklanmız olacak. 8.ULUSLARARASI İZMİR FESTİYALİ Idil Biret'ten unutuknaz birşölen ÜNERBtRKAN Ekonomik bunahrrun, "içine tüküriilecek sa- nat eserlerT (!) gibi seçme lakırdılann ülke gün- deminde baş yeri koruduğu bir dönemde, Istan- buTunkinin yanı sıra Sekizinri Uluslararası İzmir Festivali de başladı. 16 haziran akşamı, açüış törenini izlemek üzere Kültürpark Açık- hava Tiyatrosu'nda 100 kadar îzmirü yer abruş- ü. Kültür Bakanı Flkri Sağlar, açıhş konuşması- nda coşkulu anlaümıyla birçok önemli konuya değindi: Atatürkçü, laik Türkiye'de, titizlikle korunmasj gereken yüce değerlerin birtakım kara görüşlülerce sarsılmak istendiğini, bu bu- nalıınh, hüzün verici ortamda sanat festivalleri- nin, gerici eğilimlere en uygun, aydmlık yanıü oluşturduğunu vurguladı; istanbul Festivali'nin açılışına gıdemeyişinin nedenini "o akşam bir bakan arkadaşı hakkında verilen anlamsız gen- sonı önergesi ile Ugili görüşmelenk bulunma zo- runluluğu" ile açıkladı. Sağlar. bu konuda ya- pılan yanlış yonlmlar dolayısıyla tzmir Festiva- li'nin açıbşında bulunmaya özen gösterdiğini özellikle belirtü. Bütün kötü koşullar bu yıl da geçerüydi Genç, aydınbk yüzlü Kültür Bakarurruzın kısa, vurucu konuşması, tiyatroyu dolduranlar- ca coşkulu alkışlarla karşılandj. Sağlar'ı dınler- ken en güzel müziğin içimde yaratabileceği coş- kuyu, rahatlamayı duydum; yaşadığımız bu- nahmb ortamın, doğnı düşünen, doğnı uygula- yan, "kültür"ü evrensel bir olgu, insanhğın or- tak erdemi olarak görüp o yolda yürüyen, Sağ- lar gibi aydın, ileri görüşlü kültür adamlan, yö- neticiler eliyle aydınbğa çıkacağı inana bir İcez daha tazelendi içimde. Açıhş konserinin, gelenek uyannca îzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nca üsüenilmesi, ye- rinde bir karardı. Rengim Gökmen'in yönettiği orkestra, "abşıhmş" nitelikte bir prograrnla çıkü dinleyici önüne; Ferit Tüzün'ün (1929-1977) "Esintiler' adb üç bölümlük kısa orkestra yapıunı, sonda da bu yıl ölümünün doksanına yıldönümü dolayısıyla anılan Çek besteci Anto- nin Ehorak'ın (1841-1904) Dokuzuncu Senfoni- si'ni (Yeni Dünya'dan) seslendirdi. Konserin so- lisü, kemancı Suna Kan'a, W. A. Moıart'm 219 La Major Beşinci Konçertosu'nda eşlik etti. Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu, geçen yıl bıraküğımız yerdeydi: Aynı köfte dumanlan, aynı gazino arabesİc rezaleti, aynı sahne loşluğu, Piyanist İdil Biret, 8.tzmir Festivali kapsamında Atatürk Kültür Merkezi'de bir resital sundu. dinleyici ile orkestra arasında aynı uzakbk, so- ğukluk... Eşimin konser sırasında söylediklerini iletmek istiyorum. "tzmir'de, kebap yenecek bir yiğm yer var, konser verilecek yer ise bir tek!" Izmir'in, bu "büyük kenf'in, o akşam açıbşta bulunmayışını çok yadırgadığım Sayın Belediye Başkanı'na, bütün dinleyicüerin huzurunu bo- zan bu çirkinliği (kimbibr kaçına kez) gene du- yurmak istiyorum. Kültürpark'ı bu "popûlist" görünümden kur- tarmaya gerçekten kararb olup olmadığıru öğ- renmek, "küitür" adını taşıyan o benzeri bulun- maz alanın geleceği konusunda ne düşündüğü- nü bilmek istiyorum. AKM Salonu'nda İdil Biret 'in resitali Sekizinci İzmir Festivali'nin düzenleyicileri bu yıl bir yenilik getirdiler düzenlemeye: Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'ni de festi- val mekanlan arasına kattılar. Kanımca. çok iyi ettiler. 17 haziran akşamı AKM Salonu iyi ha- valandınlmıştı (İzmir'in haziran ayı için olduk- ça serin günler geçirmekte obnası da yardımcı oldu bu konuda). Festivalin günlerini bir parca daha geriye alırlarsa o salon her yıl olağan me- kanlar arasına katılabilir sanınm. 17 haziran ak- şamının özelliğj büyük piyanist tdil Biret'in resi- tabydi. Biret, ayağırun tozuyla geldi tzmir'e; geçen hafu Italya'da, hocası Wilhelm KempfTin (1895-1991) son yıllannı geçirdiği Positano'daki evinde verilen bir resitale katıldı. Biret, bu gün- lerde gene an gibi çabşıyor; akıllara sığmayacak işler yapıyor. Orneğin Johannes Brabms'ın dört senfonisini piyanoya uyarbyor, bunlan Liszt'in Beethoven senfoni uyarlamalannda olduğu gibi, yakında CD'lere kaydedecek. Sırada Beetho- ven'ın 32 sonaürun CD kayıtlan, Brahms'ın Rahmaninov'un kalan yapıtlan var. Böylesine \erimli bir sanatçırun. dostlan olduğu kadar, düşmanlan da olamaz mı? Elbette bu başanlan, Naxos fırmasının piyasaya sürdüğü "ekono- mik" CD'lerin peynir ekmek gibi satılmasını kı- skananlar, engel olmak için akla hayale ^elme- dik yollara başvuranlar da eksik değil. Idil Bi- ret'in eşi, en yakın yardıması Şefik Büyükyük- sel, "kervanın yürüdüğünü" belirterek gülümse- meyle karşılıyor bütün bu engellemeleri. Yenilikçi akü-duygu bireşimi önde İdil Biret'in resital programı, her zamanki gibi yenilikçiydi, akıl-duygu bireşimini seçkince önde tutan bir nitelikteydi: İki Bach düzenlemesi (Brahms'ın 'Chaconne'u ile KempfTin "Sicib'a- no'su), Beethoven'ın 'Op. 53 VV aldstein Sonatı'. sonra da İdil'in sevgili Cbopinieri (Op. 61 Polo- naise-Fantaisie, Op. 45 Yirrni Beşinci Prelüd. Üç Mazurka, Sol Minör Birinci Ballade). Bir yandan, sevgili öğretmeni Wilhelm KempfTe, diğer yandan öteki hocası, büyük piyanist Alf- red Cortot'ya (1877-1962) sunulmuş bir saygı gösterisi gibiydi bu resital. Unutulmayacak bir başka özellig). J.S. Bach'ın yalnız keman için 'BWV 1004 İkinci Partita'sından "Chaconne"- un sol el uyarlamasıydı. Büyük piyanistimiz, ke- manalann çekinerek yanaştıklan bu dev yapıü, mimari yapısını bütün incelikleriyle duyurarak zarif "homogene" bir anlaumla sundu. Beetho- ven'de KempfFin fılozofça, analizci yorumu, Chopin'lerde yumuşakbk, örnek rubatolar, sıcakhk, dinleyiciyle gönül beraberbği... "Bis" olarak da bir Haendd 'Menuettosu'nun gene Kempff eliyle gerçekleştirilmiş uyarlamasıyla "Rahmaninov / Kreislen LiebesJeid". Gene unu- tubnaz bir şölendi Biret'in İzmir Festivali prog- ramı. *Göriküye çıkan'seıuayo Kültür Servisi- Mustafa Kemal'i. fotoğraflanyla, nu- tuklanyla, dokümanter fıhnleriyle tanınz hepimiz. Şim- di, onun 'asker' değil, tanımadığımız 'insan' yönünü ön plana çıkaran senaryolar hazırlanıyor. Asbnda bunlar alü yıl önce Kültür Bakanbğı tarafından on yazara ısmarlanmış ama fümi yapüamamış. Şimdi, kitap ola- rak sunuluyor. Bunlardan ilki, geçen günlerde yayımlanan, Re- cep Bflginer'in "Zafenlen Sonra"adlı kitabı. Mustafa Kemal'in İzmir'i aldıktan sonra Latife Hanım'la tanış- masıyla başhyor ve ona Ankara'dan başlayarak Kurtu- luş Savaşı'run hikayesini anlatıyor. Olaylann perde ar- kasmı anlaöyor Bügmer: "Mustafa Kemal'in arkadaşlanyla ve muhalifleriyle möcadelesi. düşrnanın ko\l ulması var. hep eephe gerisiodc. Sonra evliliği var, evliliğinde de yeni bir mücadeleye atüı- yon Kansıyla. O möcadele var, ve kansıyla boşandığı güne kadar devara ediyor." Recep Bılgıner, yıllarm birikiminin üzerine bir yubk bir cabşma sonucu hazırlamış bu senaryoyu: "Yüzlerce kitap ve anıdan damıtma yoluna girtim. Sadece tarihi olaylara bağlantısında \orum getirdim. Şu olayda Musta- fa Kemal ne düşünürdtt, nasıl davTanırdı diye. Belgesel de- ğil, drama. Kansını nasd idare ettiğini, arkadaşlarma nasıl demokratça davrandığını, TBMM'ye giderek nasıl millervekilkrine hesap verip nasıl oolan ikna ettiğiııe ka- dar sahne gerisinde Mustafa Kemal'in insanuğı üzerinde durdum." 'Götücüye çıkan' bu senaryoyu füm yapmanın birinci derecede TRTnin görevi olduğunu bebrtiyor Bilginer. "Kurtuluş" gjbi belgesellerin yanı sıra dramalann Ata- türk'ü tammak açısından etkili olduğunu düşünüyor. "Birim ktdiamız, belgeseller olsun ama Mustafa Kemal'i tanıtacak dramalardır, onun insan yanmı görmektir. tnsan olarak nasıl? Hatta kadınlarla Oişkisi nasıl? Nasıl sevgi gösterir, nasd sever, nasd sevişir? Onlara nasıl mua- mele eder? Ancak bunu dramalar yapar diye düşündök, bunu kabul etti o zamanki Kültür Bakanbğı. Mustafa Ke- mal rakı masasında, kadınlarla ilişkilerinde, arkadaş- lanyla sohbetinde görübün, Mustafa Kemal cephe geri- sinde neler yapıyor, savaşı nasd hazıriıyor göriusün dedik, kabul ettiler. Bİz de açık açık bütün bunlan getirdik kita- ba. Atatflrk'ü insan yanıyla yeni kuşaklara hatta eskilere tanıtmayı onu sevmenio tek yolu olarak görüyonım. Ata- türk'ü sanat yoluyla tanıtmâk lazun. Nedir bunlar, fitan, dizi, roman, tiyatro, opera, destan. Bir tek oratoryo var. Başka bir şey yok." Bitty McLeanîstanbul'daCEM YEGÜL Sonunda pop listelerinin de yakından tanıdığı bir reggae el- çisi ülkemize geliyor. Bitty McLean bu akşam ve yann ak- şam Kuruçeşme'deki Pasha Be- ach'te 2 konser verecek. Geçmiş yıllarda The BritLsh Council ve Pozitif in çabalanyla ülkemize gelen Nerioos Joseph, Aqua Levi ve Iinton K»esi John- son gibi isimler daha çok "reg- gae'nin maıjinal sulannda dola- şan ısimlerdi. Ortaklaşa gerçekleştirdikleri etkinlikler reggae üzerinde yo- ğuniaşan bu iki kurum, bu kez hem MTV ekranırun hem de pop listelerinin müdavimi bir 'reg- gae'ciyi ülkemizde ağırbyorlar. Ancak reggae-severier. Bitty McLean'in popülaritesinden yola çıkarak, geleneksel bir nite- lik kazanmış bu reggae etkinlik- lerinin kabtesinde bir düşüş ola- cağı karusına kcsinlikle kapılma- malılar. Bitty McLean'in kısa zaman- da ve tek bir albümle gelen ına- nılmaz yükselişi hem sesinin inanıbnaz kontrollü oluşundan hem de reggae müziğinin son 1.5 - 2 yüdır yakaladığı momentum- dan kaynaklanıyor. Artık reggae müziğine has, yoğun ve derin bi- teviye bas satırlan üzerine geçmiş gitar ve davul örgülerine hemen her pop müzik parçasmda rastla- mak olası. Türk popunda bile "reggae'siz gün geçmiyor gibi. Sözü fazla uzatmadan gelelim Bitty McLean'e. 2 sene öncesine kadar adını sanını duymadığımız Bitty McLean, bugün bir yıldız. Nedeni de kanımca reggae müzi- ğin tngıliz elçileri UB40 müzis- yenlerinin Bitty'nin elinden tut- malan. UB40 stüdyolannda tek- nik bir eleman olarak calışırken. topluluğun "1 Can't Help Falling Love" adb parcasına armonik ve melodik boyutlardaki katkıian, UB40'nin dikkatini çekince Bitty McLean'in inanıbnaz yükselişi başlayıvermiş. Bitty'nin yetene- ğinin farkına varan topluluk ele- manlan. son dünya tumelerinde ona açıbş sanatçısı olarak yer vermişler. Bundan sonra da Bitty McLean. "Here 1 Stand", -'Press lt On" veu lt Keeps Raiıüng" gibi çabşmalanyla listelere girmeyi başardı. Şu sıralarda da "Dedica- ted To The One 1 Love" adb sing- le ve albümüyle tngiltere'de 1 numara olmaya aday. Bitty McLean bugün artık reg- gae vokal geleneğinin büyük isimlerinden biri olarak. kendi- sine ömek aldığı Leroy Sibbtes, The Heptones. Gregory Isaacs, John Holt \c Dennis Brown ile birlikte anılıyor. Aynca, çalış- malannı basit ve etkili melodiler- le ören Bitty McLean, Steel Pul- se, Aswad, UB40, Maxi Prjest, Snüley Culture ile birlikte günü- müz İngiliz reggae müziğinin önde gelen sanatçılanndan biri kabul ediliyor. Günümüz reggaemuffin gele- neğine hakim olan seksıst ve ho- mofobik unsurlardan uzakta çabşmalannı sürdüren Bitty McLean, yumuşak melodileri, çarpıcı ritmleriyle gerçek anlam- da bir reggae alternatifi. Ameri- ka gettolanndan çıkan çoğu plak çabşmalanrun üstüne sinmiş olan nihilist ve umutsuz mesaj- lann da çok uzağında Bitty McLean. Bitty McLean'in konserlerini Kuruçeşme'deki Pasha Beacb'te izleyebilirsiniz. Eğer sarkık ve hipnotik reggae ritmlerine ken- dinizi kaptırmamn doyumsuz heyecanını yaşamak istiyorsanız, bu konseri kaçırmaym. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Sanatta Cinseilik Sanat yapıtlarında cinsellik, ^enellikle, toplumsal ya- şamda olduğundan daha doğaya yakın bir anlayışla yansıtılıyor. Bir yaşam biçimi oluşturmuş, uygarlıklar kurmuş in- sanlar, cinsel etkinliklerini hayvanlar gibi bütünüyle gözler önüne sermezler. Gizlenirler, örtünürler... Gerçı cinselliğin doğal bir gereksinim olduğu bilinir, önemı her zaman, herkesçe vurgulamr .a m a nedense utanılır cinselltkten... Toplumsal yaşamın getirdiği bir bozulma, doğadan uzaklaşma mı? llkel insanların bu konuda daha doğal davrandıkları kesin. Anlaşılan, birlikte, uyum içinde yaşamanın yolla- nnı ararken başka bir söyleyişie, ileri kültürleri oluştu- rurken gittikçe doğadan uzaklaşmışız. llkel insanlar herhalde türlü tiirlü giysiler içindeki uy- gar insanları görseler çok şaşırırlardı. Bizim onların çıp- laklığına şaşırmamız için ise hiçbir neden yok. Onlar doğal... Evet, sanat yapıtlarında cinsellik, genellikle, toplum- sal yaşamda olduğundan daha doğaya yakın bir anla- yışla yansıtılıyor. Bu yüzyıllardır böyle... Sanatlar kendi özel olanaklarıyla, dünyayı, insanları yorumlarken hiçbir etkinliği dışarda bırakmak istemiyor, doğallığı, çıplaklığı, cinsel ilişkiyi utanılacak bir şey ola- rak görmüyorlar. Kültürlerin, dinlerin, ahlak kurallarının bu yaklaşıma karşı çıktıkları, çeşitli dönemlerde sanatları baskı altın- da tuttukları ise acı bir gerçek. Sanatların tarihi, bir bakı- ma sanatçıların baskılarla, yasaklamalarla savaşımları- nın tarihi gibi de okunabilir. Sanatlarda koruyuculuk anlayışmın egemen olduğu, her sanatçmm varlıklı, güçlü bir koruyucuya bağlanmak zorunda kaldığı dönemlerden, günümüzün özgürlük or- tamına geçilmesi kolay olmamıştır. Çağdaş dünyada bile sanatçılar değişik inançlarm kıskacında yaratıcılık- larından az şey yitirmediler. Özgür olduğunu duyumsamanın mutluluğundan vaz- geçilebilir mi? Bana öyle geliyor ki bugün hiçbir sanatçı bir yetkenin koyduğu kurallar çerçevesinde kalarak başarılı olamaz. Eskiden olurmuş, bugün olamaz. Çünkü insanoğlu artık "birey", kul değil. Özgürlüğünü kısıtladığınız anda çağ- daş sanatçıyı yok edersiniz. Geçenlerde bir belediye başkanının cinselliği işleyen yontuları yerlerinden kaldırtırken söylediği sözler aydın- lar arasında tepkilere yol açtı. Yöneticilerin bu tür yaklaşımları içerde dışarda yıllar- dır yaşanır, zaman zaman anımsanıp aktarılan gülünç öykücükler olarak da sürüp gider. Kruşçef'in Picasso için söyledikleri unutulabilir mi? Herkesin sanattan hoşlanması, sanata çağdaş bir an- layışla bakabilmesi söz konusu değildir. Hele yönettci- lerden, bambaşka bir eğitimden gelmiş, bambaşka kaygılar güden insanlardan bunu hiç bekleyemeyiz. Ka- nımca, sanatlara karşı ahlakçı çıkışlar yapmayan yöne- ticilerin suskunlukları ya da orta malı yargılarla sanatla- rı övmeleri de çoğunlukta "zekice birkorunma"dır. Çağdaş sanatların cinsellik konusundan uzak tutula- bileceğini sanmıyorum. Yasalar, gelenekler, görenek- ler, çeşitli dinsel inançlar, yıllar yılı, bu konuya değinil- . memesini, örtülü geçilmesini istemelerine, bayağı da diretmelerine karşın, insanoğluna bir türlü engel olama- dılar. Çağdaş sanatçılara hiç söz geçiremezler... Çağdaş sanatçılar uçuk gibi görünseler de aslında gerçekçiliğin sınırlarını zorlayan kişiler: Düşlerini, fante- zilerini bile gerçek dışı saymıyorlar. insanoğlunun en güçlü, en kışkırtıcı, en yaratıcı duygusundan, cinsellik- ten vazgeçerler mi? Değil altı, altmış altı kurcl koysanız birini dinletemez- siniz... FESTİVALDE BUGÜN 'Post-rotnmtik' piyanist Cherkassky Kültür Servisi- Ünlü piyanist Shura Cherkassky. bu akşam saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Salonu'nda müzikseverlerle bir- likte olacak. Cherkassky konserinde Johann Sebastian Bach, Joseph Haydn, Paul Hindemith, Frederick Chopin ve Franz Ljstz'm yapıtlannı seslendirecek. Günümüzde usta piyanistlerin 'post-romanük' geleneğini sürdüren önemli bir halkası "olarak tanımlanan sanatçı. 1911 yılında Odessa'da doğdu. Genç yaşlarda Amerika'y a göç etti ve Philadelphia'da Joseph Hofmann ile eğitim gördü' Sanatçı her yıl Birmingham Senfoni Sa- lonu, Concertgebouw(Ams- terdam), Herkulessaal- (Münih), Berlin Filarmoni Konser Salonu, Musikve- rein(Viyana). Champs Elyse- es Tiyatrosu(Paris) ve Carne- gie Hall(New York) gibi dün- yanın önemli merkezlerinde resitaller vermektedir. Geçen mevsim Japon Yeni Filarmo- ni, Chicago Senfoni, New York FUarmoni, Montreal Senfoni, Concertgebouvv, Orchestre de Paris ve Londra Filarmoni orkestralanyla bir- likte çalan Cherkassky. 1991 ekiminde yapılan 80. doğum S h a n Cherkassky günü etkinlikleri çerçevesinde Avrupa'nm birçok başkeniini içeren bir resital turu ve Amerika, Uzak Doğu ve Avustralya'yı kapsayan yoğun bir de tume yapmvşur. Çok sayıda plak doldu- ran sanatçmın son kayıtlan arasmda 1991 arabk ayında Carne- gie Hall'de verdiği resitabnin canh kaydı da bulunuyor. Bu kayıt. solo çalgı daünda Gramaphone ödülünü aldı. Gelecekte bir Amerika ve Uzak Doğu turnesine çıkmayı ve Avrupa'da birçok konser vermeyi planlayan Cherkassky'nin aynca resi- Ullerinden yapılan canh kayıtlannı içeren sekiz CD'lik bir dizi yaymlanacak ve Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile de Decca için kayıt yapacak. Beatles'in üç devi yine bir arada LONDRA (AA> Aynldıklan 1970 yıhndan sonra ilk kez bir araya gelen Beatles topluluğunun üç devi Ringo Starr. Paul Mc-Cartney ve George Harrison özel bir plak doldurdu. Daily Express gazetesinin haberine göre yaklaşık üç hafta önce stüd- yoya giren üçlü, büyük bir gklilik içinde plağı doldurdu. Beat- les'in eski prodüktörü George Martin de yaptığı açıklamada, Londra'da bir stüdyoda gerçekleştirilen olayı "tarihi kayıt" olarak nitelendirdi. Adı şimdilik "Beatles'tan Seçmeler" ola- rak belirlenen plak, "Liverpool'un Dört Genci: Ringo, Paul, George ve John" adb 10 bölümlük bir belgeselde kullamlacak. Söz konusu belgesel için yaklaşık iki yıl boyunca çeşitli arşiv- lerde incelemelerde bulunuldu, fotoğraf ve dergiler incelendi. Geçen şubat ayında bir başka İngiliz gazetesi, Beatles'in üç eski üyesinin New York'ta Central Park'ta bir konser vereceklerini duyurmuş, ancak bu haber McCartney tarafından yalan- lanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle