27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 HAZİRAN1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Devletten arsa sertifikasını alanlar 5 yılda hem ev sahibi olma umutlanru, hem de paralannı yitirdiler Hazine, bonodan öııee lıayali arsa sattı HÜLYA GENÇ Maliye ve Gûmrük Bakanlığı'- nın 1989 yılında "sertifika yönte- miyle"saüşacıkardığı "hayali ar- salar", aradan geçen beş yıl içinde yaklaşık 14 bin ailenin "evsahibi olma" ûmidini yıktı. Toplam 18 bin sertifika sahibinden ancak 4 bin tanesine Hazine arazisi veril- di. 1992 yılında kendilerine arsa tahsis edilemeyen yaklaşık 10 bin sertiflkalı, paralannı yıÜık yûzde 40 faizle geri almak zorunda kaldı. Kendilerine söz verildiği gibi "arsa tahsis edilmesini" iste- yen ve parasını geri almayı redde- den 3 bin 800 sertifika sahibinin alacağı ise "vadesiz hesaplarda" tutularak, enflasyon karşısında günden güne değer yitiriyor. Hazine'nin mali sorunlannı kısa vadede çözümlemek üzere 1989 yılında satışa çıkardıgı serti- fıkalar. dönemin Arsa Ofisi Ge- nel Müdürii ve Türkiye Kalkın- Arsa bekleyen bir dar gelirlininferyadı Ekonomi Senisi - Geçimini Milü Piyango bileti satarak kazanan Eftal Kıraç da, Hazine'nin 1989 yılında satışa çıkardığı arsa sertifıkalanndan 2 milyon liralık bir kupûr satın aldı. Bakırköy Sümerbank'taki işine ] 986yılında son verilen Kıraç, aldığı 2 milyon liralık tazminatı sertifikaya yatınruştı. Hazine'nin kendisine arsa vermesini sabırsızlıkla bekleyen Kıraç'm, dönemin Maliye Bakanı SümerOral tarafından gönderilen yazj ile dûnyası yıkıldı. Yazıda, arsalann çekilen kuralar sonucunda hak sahiplerine verildiği, arsa tahsis edilemeyen arsa sahiplerine paralannın iade edileceği açıklanıyordu. 3 Ekim 1989'da 2 milyon lirasıyla 863 dolar ya da 1594mark alabilen Eftal Eftal Kıraç Kıraç, Hazine'nin yaklaşık 2.5 yıl sonra parasını yıllık yüzde 40 faizle geri ödemek istemesi üzerine, kendisine gönderilen evrakı dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'epostaladı. Ctemirerden ise cevap gelmedi. Devletin varlığına güvenerek arsa almaya kalktığını belirten Kıraç şöyle konuştu: "2 milyon lirayı şimdi faiayle aisam ne ohır, almasam ne olur? Bu parayla artak üç çift avakkabı alamıyorsunuz. Bakmakla yükUmlü oiduğum 20 yaşında konuşma özüriü bir ktnm var. Milü Piyango satarak kazandığım parayla ancak ailemi geçiiKİirebiliyonıın." ma Bankası'nın olayh eski Ge- nel Müdürii özal Baysal tarafı- ndan onaylanmışu. llk aşamada lstanbul'da 40 bin, Ankara'da 30 bin, Izmir'de 20 bin, Bursa, Eski- şehir, Konya ve Adana'da 10'ar bin, Gaziantep'te de 10 bin 200 tane satılması öngörülen arsa ser- üfikalarmın fiyatlan 2 milyon lira ile 10 milyon lıra arasında değişi- yordu.O dönemde "alryapılı ko- mıt arsası oUrak" satışa sunulan uydukent bölgelerindeki Hazine arazileri, uyguJamadaki belirsiz- likler nedeniyle vatandaş tarafı- ndan fazla ilgi görmemiş ve arsa sertifıkası alan kişi sayısı 18 binle sınırlı kalmışü. fmar ve iskan planlan yapıl- madan, Hazine'ye nefes aldır- mak amaayla satılması planla- nan Hazine arazilerinin satışı, projeleri tasdik etme yetkisi bulu- nan belediyeler tarafından. çarpık yapılaşma ve gecekondu- laşmanın önlenmesi acısından engellemişti. 1991 yılı ekiminde Hürriyet ve Milliyet gazetelerin- de yayımlanan ilanlarda Arsa Ofısi Genel Müdürlüğü'nün ürettiği uydukent projelerinin adlan açıklanarak sertifika sa- hiplerinin 7 Ekim 1991 tarihine kadar başvuruda bulunmalan is- tendi. Bu ilanlar sonrasında yak- laşık 4 bin kişiye Hazine arazisi verildi. Arsa Ofısi Genel Müdürlüğü tarafından önceki gün yapdan açıklamada Hazine arazisi ala- mayan 3 bin 800 sertifika sahibi- nin paralannın vadesiz mevduat hesabında bekletildiği bildirildi. Bankalann vadesiz hesaplara yıllık yüzde 30^40 civannda faiz uyguladığı belirtilerek sertifika sahiplerine yıllık yüzde 40 faizle paralannın ödeneceği belirtildi. Açıklamada, sertifika sahipleri- nin istedikleri zaman paralannı alabilecekleri vurgulandı. Sertifi- ka sahiplerine arsa veremeyecek- lerini arumsatan Arsa Ofısi Genel Müdürlüğü'nden bir yetkili Cumhuriyet'e yaptığı açıkla- mada "Kendiaoe arsa tahsis edfl- mediği için parasını geri alan 10 bin sertifikalıya haksızkk edilmiş olur" dedi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Ekonomik Mudzeden Toplumsal Kaosa Ç in Halk Cumhuriyeti'nin toplumsal yapısı, serbest piyasa ekonomisine geçi- şin basıncı altında çatırda- maya, hızlı ekonomik bü- yüme, giderek toplumsal bir kaosa yol açmaya başladı Bürok- ratik diktatörlük toplumsal kontrol me- kanizmalarını güçlendirerek gelişme- leri durdurmaya çalışırken, muhalefet de etkinliklerini öğrencilerden işçilere kaydırmaya başladı. Ekonomidehızlı büyüme Çin ekonomisi, 1992-1993 dönemin- de yılda ortalama yüzde 13 büyüdü. Bu yılın ilk dört aylık döneminde sanayi üretimi yüzde 33 (yabancı özel sektör- de yüzde 80) arttı. The Economist: 21 Mayıs). Bu hızlı ekonomik büyümeye paralel olarak dış ticaret dengesi, 1990-92 arasında üst üste fazla verir- ken, 1993te yüzde 33 devalüasyona rağmen 12 milyar dolar açık verdi (Far Eastern Economic Rewiev: 28 Nisan). Enflasyon ise 1990'dan beri sürekli yükseliyor. 1993'te üretici fiyat endeksi yüzde 50 artarken, tüketici fiyatlan enf- lasyonu yüzde 13 oldu. Ancak resmi verilere göre enflasyon, büyük şehir- lerde çok daha yüksek.. ortalama yüz- de 25 civannda. Gerçek oranın Pekin ve Şanghay gibi büyük merkezlerde yüzde 39a yakın olduğu tahmin edili- yor. Geçen hafta tahıl fiyatlan bir sefer- de yüzde 37 ve pirinç fiyatı yüzde 17 arttı. Işsizliğin de hızla arttığı gözleni- yor. Açık ışsizliğin yüzde 2.6 civarında ofmasına rağmen evde oturup da para almaya devam edenlerin oranının yüz- de 10'a ulaştığı tahmin ediliyor. (FERR: 16 Haziran). Resmi yayın organlarına göre işsiz ve topraksız ve ordan oraya aylakça dola- şan yoksulların sayısı 100 mil- yona ulaşmış (The Economist 9 Nisan). Hızlı ekono- mik büyüme ve bürokratjk dev- let kapitaliz- minden ulusla- rarası serbest piyasa ekono- misine geçiş süreci Çin top- lumunun kır ve şehir yaşamını altüst ediyor, hızlı bir ekono- mik ve ahlaksal çöküntüye yol açıyor. Geçen yıllarda yaklaşık 150 milyon kişi şehirlere göç etti. Işsizliğin gittikçe arttığı bir ortam- da ne var olan konutlar, ne sosyal ku- rumlar, ne de altyapı tesislerinin bu basınca dayanması olanaklıydı. Gece- kondu nüfusu ve sokakta yatanların sayısı hızla artarken, boşanma, intihar ve suç istatistikleri görülmemiş rekor- lar kırmaya başladılar Kırlarda ise serserilik, soygunculuk ve eşkıya dü- kalıkları (war lords) oluşmaya başladı. (FEER: 9 Haziran). Tüm bu dinamikleri, popüler kültürdeki baş döndürücü de- ğişmelerden de izlemek mümkün ör- neğin gençler arasında gangster giyim kuşamı, yarı askeri elbise stilleri, file atletler vb. yaygınlaşırken, basında en çok şöyle haberler ilgi çekmeye baş- ladı: "Bir çete yüzlerce kadını kaçırdı, tecavüz etti ve sonra da sattı"; "Bir ordu birliği kimlik kartlarını, tanesi 1.750 dolara gangsterlere sattı"; "Hu- nan 'da bir adam 62 kadına tecavüz etti, ama kimse ifade vermiyor..." Devlet, bu duruma güvenlik perso- nelini 150.000 kişi daha arttırarak çare bulmaya çalışıyor. Ancak geçen eylül- de yayımlanan bir polis yönetmeliğin- de "pavyonlara, randevu evlerine, ka- çakçılara hizmet vermek esnaftan pa- rasını vermeden mal almak, polis baskınlannı haydutlara önceden ha- ber vermek yasaktır" şeklinde ifadeler yer aldığına bakılırsa pek de başarılı olamıyor . Eski bir Çin atasözü, boşuna, ''Hırsızlar vepolisleraynı aşirettendir'' dememiş. Bu koşullarda özel şirketler kendi özel koruma personellerini kuru- yor. Bu çok hızlı büyüyen bir pazara kadro yetiştirmek için özel okullar dahi açılmış. Hatta birçok eski KGB perso- nelinin de bu sanayide çalıştığı bildiri- liyor. Devletin toplumsal dağılmayı kontrol etmek için uyguladığı bir diğer yöntem de, besin maddelerinin fiyat artışlarının yayımlanmasını (Financial Times: 16 Hazi- ran), özel sektö- re baskı yapa- rak fiyat artış- larını yasakla- mak, kredileri keserek şantaj yapmak. Bu ge- lişmeler ise dev- let kapitalizmini kontrol eden bü- rokrasi ile yeni gelişmekte olan bireysel serma- yedarlar sınıfı arasındakiçeliş- kileri hızla kes- kinleştiriyor. Böylece bugüne kadar siyasi is- tıkran korumayı becermış olan Çin'in giderek Rusya'ya benzemeye baş- ladığı görülüyor. Muhalefet işçilere yöneliyor Tarihin karanlıklarında, biryerlerde, bir zamanlar işçilerin ve köylülerin ikti- darı olarak kurulduğu mitolojisi üzerin- de duran bir rejimin Aşil topuğunun işçi ve köylü muhalefeti olacağı son derece açıktı. Ne var ki muhalefet ha- reketi, başlangıçta esas olarak öğren- cilere ve aydınlara dayanmaya çalışa- rakçok kıymetli yıllarını kaybetti. Şimdi bu durumun hızla değişmeye başla- dığı görülüyor Bunda, geçen sene uyuşmazlık mahkemesine giden toplu- sözleşmelerde yüzde 50 bir artış ol- ması, yasadışı grevlerın tüm baskılara rağmen hızla çoğalması ve köylüler arasındaki hoşnutsuzlukların belirgın bir şekilde artması rol oynadı. Muhale- fet de hızla, işçi hareketinin taleplerini benimsiyor: Ayrıcahklara son, devletin gücünün sınırlanması, insan hak- larının garanti altına alınması, zengin- liğin adil dağıtımı vb... Devlet tarafı- ndan 15 yıla mahkûm edilmiş olan Wei Jingsheng'in önderliğinde oluşmaya başlayan Emek fttifakı isimli hareket, kendine Solidarnoş'u örnek alırken, eski öğrenci liderlerinden U Minqui' de Emek Ittifakı'ndan ayrı olarak, bir bağımsız sendikal hareket kurmak için çabalıyor. Toplumsal huzursuzluğun artması karşısında devletin resmi yayın organı Halkın Günlüğü gazetesi, "yılbaşından beri tüm Çin 'de kamu ya- şamı iyice bozuldu " diye hayıflanırken, parti de üyelerine, "öğrencilerin, ateşi kıra sıçratmasını engelleyin" talimatı veriyor. Bu engellemenin nasıl ola- cağını ise yine polise verilen yeni yet- kilerden görebiliyoruz Polis artık siya- si gösteri yaparken trafiği aksatanların üzerine serbestçe ateş açabilecek. Yakında Deng Ziao-Ping'in gitme- siyle parti ve devlet bir liderlik krizine düşecek. Bu koşullarda kötümser bir senaryo şöyle: Ulkenin zengin bölge- leri bağımsızlıklarım elde etmek iste- yecekler; işçiler, yoksullar ve göçmen- ler şehirlerde ayaklanmalar yarata- caklar; kırlarda yerel zorbalar iktidarı ele geçirecek, bunların bir veya ikisi- nin birieşmesi kolayca bir iç savaşa yol açabilecek Bu senaryo ne kadar gerçekçi? Bunu, bugünden bilmek zor. Ancak bu yılın ilk dört ayında yeni kuru- lan yabancı ortaklı şirketlerin sayısı- nda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46 bir azalma olurken, yabancı sermaye getirmek için yapılan başvu- rularda da yüzde 50 bir gerileme görül- düğüne bakılırsa, (FT: 15 Haziran) ya- bancı yatırımcıların ağızlarının tadının kaçtığı kesin. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Özverinin Gerçek Yüzfi Ekonomik bunalımdan çıkış için öngörülen parasal yükün ya da özverinin toplum kesimleri arasında çok eşitlikçi bir yaklaşımla dağıtıldığı öne sürülüyordu. Gelişmeler ise tü- müyle bir başka yönde oluyor. Once, otomotiv üreticilerinin işçi çıkarmaya yönelmesi üzerine hükümet, anında, bu sektörün ürünlerinden alınan KDV oranlarını düşürebileceğinı açıkladı. Bunun üzerine otomobil üreticileri, bir adım daha attılar, bu ayın vergilerini vermeyeceklerini açıkladılar. Hükümet, bir yandan üç aylık yüzde 50 faizle borçlanmak- ta, öbür yandan da alacağı vergilerden vazgeçmektedir. Kaldı ki yıllık yüzde 79 faizli dışsatım kredilerinin yüzde 350-400 faizle Hazine'ye borç verilebilmesi de bir başka il- ginç kaynak aktarımı olacaktır. Son günlerin istikrar çevresinde, bir başka gelişimi, yük- lenicilere (müteahhitlere) fiyat farkı ödeneceğinin Bayındırlık ve iskan Bakanlığı'nca açıklanmasıdır. Temmuz başında yürürlüğe girecek düzenleme ile inşaatlarda kul- lanılan "makine, ekipman vemalzemefiyatlannınhepsine" Istatistik Enstitüsü'nün açıklayacağı aylık enflasyon oranı- nda "fryaf/arfc/"ödenecektir. Bir başka deyişle insangücü dışında, inşaatta kullanılan her türlü araç için fiyat farkı ödenecektir. Kuşkusuz gerek otomotiv gerekse inşaat sektörlerine, vergi bağışıklığı ve fiyat arttırılması yöntemleriyle parasal destekler verilebilir. Dışsatımcılara düşük faizle kredi veril- mesi de yerleşik bir uygulamadır. Konu, bunlar degildir. So- run, bu tür uygulamalarla istikrar programının ne ölçüde uyumlu olduğudur. Daha doğrusu istikrar kararlarının so- mut sonuçları alınmadan "gücü yetene ödün" uygulaması- na gidilmesidir. Bunalımdan etkilenen bu sektörlerin, örneğin emek yo- ğun dokuma ve giyim sanayiinin neden bu kapsamda ol- madığı ya da kimi belediyelerde ve öbür sektörlerde yaşa- nan "topluca işten çıkarma" uygulamalarına nasıl bir çö- züm bulunacağı yanıtsız kalıyor. Kısaca, istikrar uygula- masında bir tutarlılık bulunmuyor. Tutarlılık, işgücüne, ücret ve maaşlara gelındiğinde, çok açıktır. önlemler, "nötron bombası" gibi, salt emeğıyle ge- çinenlerı vuruyor. Işsızler ordusuna her gün on binler ekle- niyor. İşçi, memur ve bunların emeklilerinın gelirlerinde, enflasyon oranında yükseltme gündeme bıle getirilemiyor. Geçtik yeni enflasyon oranında ücret artışmı, 1994 bütçesi ile yıllık enflasyon oranının yüzde 54.6 olacağı öngörüsüne bağlı olarak hazırlanan maaş ve ücret artışlarının verilip ve- rilmeyeceği bile belirsizdir. istikrar "kararlılık" ve "tutarlılık" demektir; yalnızca bü- yük sermayenin, üstelik sesi gür çıkan bir bölümünün her istediğini fazlasıyla yaparak nasıl kararlı ve tutarlı oluna- caktır? Avrupa solu toparlanıyor Türkıye'de, ınsanların "neresini, ne kadar örtelim", din- sel yorumlarda 'kadınlarkatılabilir/n/"soruları tartışılırken dünya hızla dönüyor ve 21. yüzyıla hazırlanıyor. Sovyetler Bırlığı'nin dağılmasıyla ölümcül yıkım sürecine gıren Avrupa'nın sosyalist ve sosyal demokrat partileri, bir yenıden toparlanma ve onarım dönemine giriyorlar. Daha önce Baltık'tan Karadeniz'e Doğu Avrupa ülkelerinin he- men tamamında görülen eski komünistlerın sosyal demok- rat-demokratık sosyalist programlarla seçım kazanmaları, Avrupa Parlamentosu seçimlerıyle bırlıkte bu doğrultuda önemlı bir adım oluşturuyor. . Her ne kadar Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ingıl- tere dışında pek çok ülkede geleneksel solun yenık düştüğü görülüyorsa da üye sayısı 518den 567'ye çıkarılan yeni par- lamentonun en büyük grubu, beş yıl öncesinde olduğu gibi 200 üye ile Avrupa Sosyalist Partısi'dır (PES). PES'in üye sayısı artışı geçen döneme göre yalnızca üç olmuştur. Buna karşılık Avrupa sağının (daha çok Hıristiyan demokrat özei- likteki partılerden oluşan Avrupa Halk Partısi-EPP) toplam üyesayısınagöre 162den 148'edüşmüştür. Her iki tarafın, yanı sağ ve sol büyük bloklann dışında kalan "küçuklerı" konumlarını korurken bağımsızların sayısında büyük artış olmuştur. Asıl sorun, bundan sonra başlıyor. Avrupa sosyalistleri düşünsel düzlemdekı yeni açılımları, bir bütünlük ıçınde üretmek durumundadır. Demokratik sosyalizmın ya da sos- yal demokrasinın özgürlük, eşitlik ve dayanışma ilkelerinin, etkınlık ve verımlilık kavramlarıyla bırlikte yeni koşullara uygun olarak yorumlanması, ışgücünün nıteliksel gelışımi- nin sağlanması ve ılerı teknolojılerin yaratacağı artı değerin toplumsal denetımının nasıl sağlanacağı, çevre sağlığı gıbı konuların bıleşkesi yeni sol kuramsal gelışmelerin temelıni oluşturacak gibi görünüyor. ingıltere'de işçi Partisi'nin büyük başarısı, "tam istih- cfam/'yani ısteyen herkese ış bulunmasını, yenıden günde- me getırmesıne bağlanmaktadır. Eşitliğin ve özgürlüğün derinleştırilmesinin yollannı açmaya çalışan Avrupa solu- nun kazanacağı yeni ıçerik, kuşkusuz dünyadakı gelişmele- ri etkileyecektir. Pekı. bizimkiler? Bizdekı solcular ya da kendilerini solda sananlar; top- lumu, ortaçağ karanlığına sürükleyecek ılkellıkler egemen olurken yıllardır yaptıklarını yapıyor, "Nasıl birlikte ol- mayız" sorusuyla uğraşıyor. TOBB RAPORU Kayııaklarverimli kııllaıııbıuyor • Doğu ve Güneydoğu bölgelerine aktanlan kaynaklann heba edildiğinibelirten TOBB Başkanı Yalım Erez. teşviklerin plansız ve programsız kullanılması yüzünden bu duruma gelindiğini söyledi. Yalım Erez Ekonomi Servi- si- TOBB Başkanı Yalım Erez. kalkı- nmada öncelikli >örelere şimdiye kadar verilen teş- viklerin ve devlet- çe aktanlan kay- naklann verimli kullanıldığı veböl- geye yeterli aktivi- te kazandırdığının söylenemeyeceğini belirtti. Erez. "Köy kapsamı- ndaki illere verilen teşvikler ve bu teşviklere da\ anılarak bu ille- re ve özellikle Doğu ve Güneydo- ğu bölgelerimize aktanlan kay- naklar heba olmuş. çoğu yarım ve atü bırakılmıştır.Bu duruma gelinmesinin başlıca nedeni teş- viklerdeki plansızlık ve prog- ramsızlıktır" dedi. TOBB kalkınmada öncelikli yöreler kurulu tarafından ha- zırlanan rapor yayımlandı. Erez, raporun önsözünde, kal- kınmada öncelikli yörelere ta- nınan teşviklerin yeniden göz- dcn geçirilmesini ve ek teşvikler sağlanmusını istedi. Teşvik edilecek sektörler belirle- nirken bölge kay- naklanna dayab, ihracata yönelik işletmeler kurul- masına ağırlık ve- rilmesi gerektiğiru vurgulayan Erez. "Teşviklerin kont- rolü için yerel oda- lann ve üniversite- lerin görevlendiril- mesi, yolsuzluklan önemli ölçü- de önleyecektir" dedi. Prof." Nihat Bozdağ'ın baş- kanlığında ve TOBB Başkanı Özel Danışmanı İbrahim Kıb- rısb'nın koordinatörlüğünde hazırlanan raporda. kalkınma- da öncelikli yerlerin sorunlan ve TOBB tarafından gündeme getirilen öneriler üzerinde du- njluyor. Raporun son kısmın- da, kalkınmada öncelikli yöre- ler kapsamında yer alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Böl- gesi'ne yönelik siyasi, ekono- mik, sosyal sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin değerlendir- meler yer alıvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle