23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN1994 PA2ARTESİ HABERLER Törkmenistan Cumhurbaşkanı Ankara'da • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurad Niyazov, üç günlük resmi bir ziyaret için Türkiye'ye geldi. Sûleyman Demirerin daveüisi oİarak Ankara'ya gelen Niyazov ve beraberindeki heyetle yapılacak görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ye uluslararası konular üzerinde durulacak. Demirel, Niyazov'u karşılaması sırasında yaptığı konuşmada, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da üeri götürmek konusunda siyasi iradenın iki tarafta da bulunduğuna değınerek, ziyaret sırasında bu konu ve ûlkelen ilgılendıren bölgesel sorunlarla uluslararası konular üzerinde görüş alışverişinde bulunulacağını söyledi. Cindoruk Romanya'ya gitti • ANKARA (AA)- TBMM Başkaru Hüsamettin Cindoruk ve beraberindeki TBMMheyeti.yann Bükreş'te başlayacak olan Karadeniz Ekonomik Işbirliği Parlamenterler Asamblesi(KEİPA) Başkanlık Dıvanı Toplanüsı'na kaülmak üzere Romanya'ya gjtti. Cindoruk, Romanya'dan sonra HoUanda'ya geçerek, 24-25 hazıran tarihlerinde Lahey'de yapılacak olan 'Avnıpa Parlamento Başkanlan Konferansı'na katılacak. DYP'ye destek •NEVŞötiR(AA>- Nevşehir'de 3 temmuz pazar günü yinelenecek Nevşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde SHP ve MHP, DYP adayını destekleyecek. SHP Nevşehir İl Başkaru Mehmet Ali Doğruer, yaptığı açıklamada "Biz parti teşkilaü olarak DYP adayı Taner Erdoğan'ı destekliyoruz. Bu amaçla da dahftönceseçime kaulmayacağımızı biklirmişük. Nevşehirli SHP'lilerin, DYP adayına oy vereceklerine inanıyoruz "dedi Karaburun ANAP'ın •KARABURUN (Cumhuriyet) - İzmir'in Karaburun ilçesinde dün yinelenen belediye başkanlığı seçimini ANAP adayı Fehim Aytekin, SHP adayı Ali Argon Kuleli'yi 6 oy farkla geçerek kazandı. Karaburun'da bin 347 seçmenden bin 280'i dün 5 sandıkta oy kullandı. 7 oy geçersiz sayüdı. Bin 273 geçerli oydan 473'ünü alan ANAP adayı Fehim Aytekin belediye başkaru seçildi. Karaburun'da partilere göre oy dağılımı şöyle: ANAP 473, SHP 467, DYP 307, RP 24,IP1. Köfte ve pilav günü • tstanbul Haber Servisi- 1993-94 öğrenim yılının sona ermesinin ardından, okullardaki geleneksel mezuniyet günieri tüm hızıyla sürüyor. İstanbul'un enköklüeğitim kurumlanndan Kabataş Erkek Lisesi'nin "Geleneksel Pilav Günü"jle Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin düzenlediği "Köfte Günü" dün yapıldı. Kabataş Erkek Lisesi'nin bahçesinde gerçekleştirilen "Pilav Günü"nde bir araya gelen eski ve yeni mezunlar, okul anılannı tazelediler. Marmara Üniversitesi tletişim Fakültesi'nin "tletişim Fakültesi Köfte Günü"nde Fakülte Dekanı Prof. Dr. Ateş Vuran, ilk kez düzenlenen "Köfte Günü"nü gelenekselleştirmeyi amaçladıklannı belirtti. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) Kardenrir'de dünyamn engeHşndş teknolojisikullcuuhyor G e r ç e k l e r l e a n l a t l l a n l a r f a r k l l Cünıf kümelerinin üstünde; taşkömürünün kokkömürüne dönüştüğü ocaklann tepesjnde karbon dioksitten karbon monoksite, kükürt bilmem neden bilmem ne asidine kadar, birçok kimyasal gazı solu> arak; çelikhanede ergimiş cevherin çeliğe dönûştüğü ocaklann ağzında terle- yerek önümüze gelenle konuştuk. Yemekhanenin, kantinlerin muşamba kaplı masalarına çöküp soluklandık. Rasdadığımız her işçiye, her mühendise, her ustabaşı- ya Kardenür'i anlattırdık. Gazetelerden, televizyonlardan özellikle Başbakan'ın ağzından dinlediklerimizin gerçeklere ters düştüğünü gördük Kırk satırmL, kırkkatır ım? BİZBİZE arabük Demir Çelik Fabri- kası deyince ne geliyor gözü- nüzün önüne? Biraz yardımcı olalım: 1937'de temeli atılmış ve 1939'da açıl- mış, o günden sonra da bir çivi bile ça- kılmamış bir fabrika. Her tarafta kö- mür cürufu ve paslanmış demirler. Ora- ya buraya atılmışlar üstelik. Camlan kınk, ama örümcek ağlanndan gene de içeriyi göstermeyen pencereler. Memur- laşmış işçi kalabahklan, ağaç gölge- lerinde, kantin odalannda, sırtüstü yatı- yorlar. Tonlarca kömür boşu boşuna yanıp gidiyor ve tembelleşmiş işçilerin ara sıra ürettikleri demk cevheri de kalitesiz, pa- halı ve bozuk. Üstelik pazarlanamıyor ve fabrika bahçesinde dağlar gibi yükse- liyor. Pislik, terk edilmişük insanın içini karartıyor... Araba, tepeyi aşıp önümüzde uzaoan vadide yatan koca fabrikayı görene ka- dar, biz de gözümüzde yukanda tarlım- ladığımız gibi canlandınyorduk Karde- mir'i. Sonra Kardemir işçilerini tanıdık. Sonra Kardemir mühendislerini tanı- dık. Sonra kok fabrikasını tanıdık. Son- ra yüksek fınnı, sonra çelikhaneyi... İlk gün böyle geçti. Akşam karanlığı basınca geceleyece- ğimiz misafırhaneye doğru di- reksiyon sallarken ıshkla "Çıktık açık alınla / On ydda her savaştân / Demir ağlarla ör- dük / Anayurdu dört baştan" diye başlayan eski bir marşın melodisini çalmaya baş- lamışük. Sizi bilemeyiz, ama biz keyif- mak için gerekli. Bir ülkenin gelişrnişlik dü- zeyi uzun süredir kişi başına düşen yıllık gelirle değil, kişi başına düşen çelik üretimi ve tüketimi ile ölçülüyor. Gelişmiş ülkelerde kişi başına çelik üretimi 600 kilo. Dünya ortalaması 180 kilo. Türkiye'de 150 kilo. İyi mi? Ama bitmedi. Bir de çelik tüketimine bakmak gerek. Eğer bir ülke sanayileşmek istiyorsa otomotiv, gemi yapım, elektronik, dayanıkh tüketim mallan üretimini artürmak ve bunu dışanya bağımlı ol- mayacağı (gözünden kaçanlar için yine- leyelim: Dtsarıya bağımlı olmayacağı) bir altyapı üstünde kurmak zorundadır. Bunun anlamı çelik ve enerji üretimidir. Türkiye'nin yıllık çelik üretimi 11 mil- yon ton dolayında. Bir gelişmişlik gös- tergesi olarak çeliği temel alırsak bu daha 15 milyon tonluk çelik ihtiyacı de- mektir Kardemir'i kapatırsanız bu açığı 1 milyon ton daha büyütürsünüz. Çelik üretimi iki yolla yapıhyor. Ya topraktan çıkanlacak demir cevherini kok kömürü ile ergjtip sıvı cevher elde eder ve bunu çelikhanelerde 'kütük' de- AYDIN ENGİN ithal eunek zorundasmız ve hurda de- mir ihracatçılan (Amerika. Rusya Fe- derasyonu yani BDT filan), maalesef bunu döviz karşıhğı satıyorlar. İkincisi taşkömüründen elde edilen ucuz enerji yerine pahah hem de çok pahab elektrik enerjisi kullanmak zorundasınız. O yüzden Japonya, Federal Alman- ya, Fransa, Güney Kore, İngiltere gibi gelişmiş sanayi ülkeleri ihtiyaçlan olan çeliğin yüzde 70'ini entegre demir çelik fabrikalannda demir cevherini ergiterek elde etmeyi yeğliyorlar. Geri kalan yüzde 30'u da ark ocak- lannda elektrik enerjisi kullanarak hur- da demirden sağbyorlar. Buna 'altın K, Kardemir işçilerinden secmeler .arabük'ün eskidi denilen teknolojisi son on yıl içinde tümüyle yenilendi. Fabrikanın teknolojik ömrü enerken2012 yılında bitecek. liyken direksiyon başında ıslık çalanlardanız... Sonra kaldığımız odada, An- kara'dan beri kedi eniğini taşır gibi yarumızda sürüklediğimiz, Karabük Demir Çelik üstüne yazılmış ne kadar rapor, belge. bilgi varsa masanın üstüne yaydık. Bir buçuk kanş yük- sekliğinde bir kağıt toman. Ertesi gün ve onun da ertesi gün gene Karabük'te, gene Kardemir'deydik. Yüksek fınnlann 1200 derecede ergimiş demir cevherinin turuncu ışığıyla aydın- lattığı cüruf kümelerinin üstünde; taş- kömürünün kokkömürüne dönûştüğü ocaklann tepesinde karbon dioksitten karbon monoksite, kükürt bilmem ne- den bilmem ne asidine kadar. birçok kimyasal gazı soluyarak; çelik- hanede ergimiş cevherin çeliğe dönûştüğü ocaklann ağzında terleyerek önümüze gelenle ko- nuştuk. Yemekhanenin. kan- tinlerin muşamba kaplı masa- lanna çöküp soluklandık. Rast- ladığımız her işçiye, her mühen- dise, her ustabaşıya Kardemir'i anlattırdık. Şimdi şunu yazma hakkına sahibiz artık: "Karabük Demir Çelik Fabrikalan ile televizyonlardan, gazetelerdeo, politikacılardan (özellikle Basbakan'danl öğrendiğiniz her şeyi bir keriara kojnnr Veriler... Veriler... önce becerebildiğimizce yahnlaştırdı- ğımız verileri sunahm. Biraz tatsız tuz- suz. Ama Kardemir gerccğini kavra- Hasan Karabacak (Kok fabrikası): Bak Türkiye' h ye sıfır gümrükle demir ithal ediliyor. Okuyoruz gazetelerde, çelik üreticilerine. özel sektöre yani, devletin sübvansiyonu var. Haydi söyleyin bakahm. Özd sektöre sübvansiyon var da buraya kendi malına devlet niye destek çıkmasın? Sonrao Aâl Çefflt hani. Kurduyürütemedi. Vehbi Koçmuydu? Oyda gaüba. Yûrütemeymce devlete satö. Bu koruma değil mi peki? Ne pekibu? AliAkrat^(ÇcHkhanc): PoKtikacüar eskıden seçim meydanlannda, "Kz^ı köprüyü yaptık, iimanı açtık, şa yohı bitirdik" derlerdi. Şimdikiter herhalde, "Biz şu fabrikayı satbk, bo tesisi sattik,otesisjsattık" diyecekler... Aiî Çetinkaya (Yüksek firın): Şimdi bak. adam sağmış ineğiasütûnümeyhanede, [ bilmemnehanede yemiş paralan. Eee, ineğe yem almacak, para yok. Tıpkı öyle işte, Karabük Demir Çelik'i sağdılar, sağdılar, sağdılar. Erdemir'i _ kurarken sağdılar, İsdemir'i kurarken sağdılar, Karakaya baraj köprüsünü kurarken sağdılar, Urfa Tüneli'ni delerken sağdılar, *Twd* Tersanesj'ıan doaaaımı' dediler sağdılar... Paralan yediler, savurdular. Şimdi Karabük'e yem lazım. Parayok. înekölüme terkedildi,senin anlayacağın... Mehmet Yazıcı (Çelikhaoe): Yaz gazeteci. Sor bakabm. Biz bu Kurtuluş Savaşı'nı niye yapük? Sahilleri Araplara. çimento fabrikalannı Fransuiara, Demir Çelik'i de Amerikablara satmak için mi? Sor bakabm bunu. Bakahm ne diyecekler... kuruluşu. Hepsi de pahab elektrik ener- jisi ile ithal malı hurda demir kütüklerini kullanarak üretim yapıyorlar. Hani bir ambargo konduğunda Tûrkiye'ye ihra- catı yasaklanabilecek ya da döviziniz yoksa ithal edemeyeceğiniz hurda de- mirle... Gelelim Kardemir'e Bizcileyin sayfalar ve sayfalar dolusu rapor, yan, yorum. belge okuyup çelik sanayii üstüne iyi kötü bilgilendikten sonra Karabük Demir Çelik İşletme- leri'ne eğilirseniz mide bulantınızı zor baştınr, öfkenizi zor dizginlersiniz. Özetleyelim: Teknolojisi eskimiş denen Karde- mir'de dünyadaki en gelişmiş teknoloji kullanılıyor. Son on yıl içinde teknoloji tümüyle yenilendi. Yenilenme oranı 1988'de yüzde 82'ye ulaşmıştı. Bu an- lamda Kardemir'in ekonomik teknolo- jik ömrü en erken 2012 yılında bitecek. Bugün 'özeueştirilmesi' (bunun müm- kün olamayacağını kendileri de biliyor) olmazsa 'kapatılmasr istenen Karde- mir'in en tepesindeki yönetici kadro Türkiye Demir Çelik İşletmeleri (TDÇİ) Genel Müdürlüğü bir süre önce bir rapor hazırladı. Karabük Demir Çe- Hk'in epey önce kesilmiş idam hükmüne bir uğursuz mühür daha basan bu raporda. "Kardemir için 2000 ydına kadar toplam 193 milyon 179 bin dolarlık yatırun gerekmektedir. Ancak bu ger- çekleşse bile tesis Tızibil hale gelmeyecektir..." Fizibil hale gelmeyecekmiş, yani dünyanın parası, (dile ko- lay. 193 milyon) akıtılsa bile K,.ardemir'in yeni bir kok fabrikasına ihtiyacı 'yok'. Belki birilerinin yeni bir fabrika ithalatının komisyonlanna ihtiyacı vardır. nen hamdemire dönüştürürsünüz. Kü- tüklerden de ister 'çubuk demir' biçimin- de inşaat demiri, ister sac dediğimiz 'yassı demir' üretirsiniz. Böylesi kuru- luşlara 'entegre demir çelik tesisi' deni- yor. Bu yola giderseniz pahah (ton başı- na 2 bin dolara mal olacak kadar paha- lı) ağır sanayii işletmeleri kurmuş olur- sunuz. Ama size karşı ambargo ilan etseler oran' deniyor. Yüzde 70'e yüzde 30. Salt zengin ülkeler değil. çelik üreten her ülke bu orana uyuyor. Nitekim dünya ortalamasının yüzde 71,7'i entegre tesis- lerden. yüzde 28.3*i ark ocaklanndan. Türkiye'de de bu oran avnı. Ama 'tam tersine': Yüzde 70"i ark ocaklanndan. yüzde 30]u demir çelik tesislerinden. İyi mi? TJL u ürkiye'nin yıllık çelik üretimi 11 milyon ton dolayında. Bir gelişmişlik göstergesi olarak çeliği temel alırsak bu daha 15 milyon tonluk çelik ihtiyacı demektir. Kardemir'i kapatırsanız bu açığı 1 milyon ton daha büyütürsünüz. de döviz sıkıntıs'na düşseniz de gereksi- nim duyduğunuz çeliği üretebilirsiniz. Bir başka yöntem daha var ama. Üs- telik daha ucuz. Çok daha ucuz. Öteki- nin onda biri kadar ucuz. 'Ark ocağV denen ergitme tesislerinde elektrik ener- jisi kullanarak hurda demiri ergitir ve çubuk demir elde edersiniz. Yalnız bu yöntemin küçük bir sakın- cası var. Hammadde olan hurda demiri Durun daha bitmedi. '.\ğır sanayi ku- ruluşu' kavramının tam karşılığını oluş- turan demir-çelik entegre tesisleri Tür- kiye'de sadece üç tane: Kardemir (Karabük Demir Çelik), İsdemir (İskenderun Demir Çeük) ve Erdemir (Ereğli Demir Çelik). Üçü de kamu mülkü. Yüzde 70"lik aslan payını üreten ark ocaklı tesislerin ise 'tümü' özei sektör Kardemir artık iflah olmaz- mış. Eh, ilim-bilim sahibi adamlann hazırladığı resmi ra- pora inanmak gerekir değil mi? Değil (miş meğer). 193 milyon doların yaklaşık 12 milyon dolan yatınm fılan değil, olağan bakım giderleri. 72 milyon dolarlık yatınm kok fabrikası için öngörülüyor. Yani yatınmın aslan pa>n kok fabrikasına gi- decek. Gelin görün ki Kardemir'de var olan kok fabrikası kısa süre önce ye- nilenmiş. Yani Kardemir'in yeni bir kok fabrikasına ihtiyacı *yok'. Âma bel- ki birilerinin yeni bir kok fabrikası itha- latından doğacak komisyonlara ihtiyaa vardır. Onu bilemeyiz. KORF sisteminden BOF sis- temine gecilip geçilmemesi gibi uzmanlan ilgilendirecek teknik aynntılara dalmadan bu rapo- ra karşı, KİGEM Raporu'- ndan bir ahntı yapabm. Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Mer- kezi'nde (KİGEM) geceyi gün- düze katan bir avuç yurtseverin hazırladığı raporda aynen şöyle deniyor: "TDİÇ tarafından önerikn seçenek..... en pahalı yatırım önerisi- dir..." KİGEM'in söylemediğini biz söyleyehm: "Değmez. ÇekeUm ipini, ge- bersin!" Gebersin mi Kardemir? Onu da yann tartışalım. ERDAL ATABEK Mazhım Mösttman'dan ŞertatDevtetine... Türkiye'de Islam olgusu çok önemli nitelik değişimleri gösterdiği halde ya dikkat edilmemekte ya da görmez- den gelinerek geçiştirilmektedir. Son günlerin tartışma- larından birisi olan "islamcı akım geneloyla iktidara ge- lirse, Meclis çoğunluğunu alıp anayasayı değiştirip şeri- atla yönetmeyi kararlaştırırsa ne olur?" sorusu gün- deme getirilmiştir. Bu soruyu bir açıkoturumda İslamcı kesimden bir genç katılımcı sormuş, açık bir yanıt da ve- rilememiştir. Konuşmacılar "Türkiye'nin özellikleri ol- duğunu, böyle bir şeyin olamayacağını" söyleyerek so- ruyu geçiştirmişlerdir. Soruyu soran genç "bir varsayım olarak" kaydıyla sorusunu yinelediği halde yanıttan kaçınılmıştır. Daha sonra benzer bir soruya yanıt veren Cumhurbaşkanı Sûleyman Demirel "birÇankaya oldu- ğunu, orada laikbirinin oturduğunu" ammsatarak "Ben varken şeriat gelemez" diyerek olguyu neredeyse ken- di kişiliğine bağlamıştır. Böylece "şeriatdevleti" o\as\U- ğı Çankaya'ya, Cumhurbaşkanı köşküne gelip dayan- mtştır.'/ş oraya kadar gelir mi, gelirse orada önlenir m/"sorularını daha sonra irdelemek üzere islam olgu- sunun nitelik değişimindeki köşebaşlarını görmeye çalı- şalım. • • • Cumhuriyetin kuruluşunda din ve devlet ilişkisinin ra- dikal biçimde çözülmesinden başka bir yol bulunama- mıştır. Bu yolun seçilmesi kişisel seçimler değildir, ola- yın yapısı bunu gerektirmiştir. Osmanlı tarihinde görü- len "din-devlet-ordu" üçgeniyle yönetimde ne zaman "din-ordu ittifakı" kurulmuşsa o zaman padişah değişti- rilmiş, devlet bu ittifakın buyruğuna girmiştir. Dini temsil eden "ulema" her zaman ağırlıklı bir denetçi-yönetici olmuş, devleti temsil eden "padişah-vüzera" yönetim gücünü elinde tutmayı amaçlamış, silahlı gücü temsil eden "ordu"isesavaşdönemlerinindışındadaüçlügü- cün çok önemli sahibi olmuştur. Osmanlı tarihi, bu üç güç arasındaki mücadelenin de tarihidir. Cumhuriyetin kurucuları, çok iyi bildikleri bu üçlünün din ayağını etki- siz bırakmayı amaçlayarak yönetimi "devlet-ordu" ikili- si üzerine dayandırmışlardır. Ümmetten millete geçme- nin, geçmişten geleceğe yürümenin başka bir yolu da yoktur. Osmanlı'nın son zamanlarında devlet güçten dü- şüp ordu da yenilgilere uğrayınca dinin güçlenmesi de kaçınılmaz olmuştur. Dinin etkisinin kaldırılması için de radikal yöntemler uygulanması, dinin devlet kontrolüne alınması kaçınılmaz olmuştur. Böylece sosyal fonksiyo- nunu yitiren dinsel güç ortada "mazlum Müslüman" simgesiyie yaşamıştır. Müslümanlar ibadetlerini yap- mış, camilere gitmiş, evlerinde ' Islamiyaşama biçimi"- ni uygulamış, ama sosyal bir güç olarak ortadan çekil- miş, resmi hayatın içinde yer alamamıştır. Bu dönem 1950lere kadar sürmüştür. • • • 1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelince karşıtı ol- duğu CHP'nin devletle bütünleşmiş imajına saldırırken bu olguyu unutmamış, Müslümanların yakındığı konula- rın kimisini (ezanın arapça okunması, Kuran kurslarının açılması gibi) değiştirerekdini "sosya/Aıayafa"sokmuş- tur. Dinin devlet yöneticileri eliyle sosyal hayata sokul- ması süreci bundan sonra da sürecek, din eğitiminin gelişmesi yanında giderek sosyal hayatın değişik alan- larında dinsel biçimlenme -çoğu zaman sessiz sedasız- gelişecektir. Bu süreç islam'ın "cemaat olma" süreci- dir. "Cemaatolma", kendini azınlıktahisseden topluluk- ların içine kapalı örgütlenmesi, bütün gereksinmelerini kendi içinde sağlayarak yaşaması, güçlerini birleştire- rek kendini koruması anlamını taşımaktadır. Ancak bu- rada söz konusu olan bir "azınlık" değil, tersine çoğun- luktur, korunmaları da devlet eliyle olmaktadır. Artık devlet televizyonunda mevlit okunmakta, imam-hatip li- seleri açılmakta, şeriat sözcüğü hiç söylenmeyerek laik bir görünüm verilen politik tutumun korumacılığında "Is- lam cemaati", sosyal rolü güçlenerektoplumdayitirdiği sosyal rolü yeniden kazanmaktadır. 27 Mayıs hareketi, cumhuriyetin kuruluşundaki ilkele- re sadık kalarak dinsel güce uzak durduğu halde 12 Mart hareketi bu tavrı benimsememiş, dinin sosyal fonksiyon gücünü arttırmayı sürdürmüştür. Bu tavırda "sola karşı din" stratejisinin de önemli bir rolü olmuştur. ABD'nin buluşu olan "yeşil kuşak politikası", sosyalizme karşı dinsel gücün devreye sokulması olarak Türkiye'deki sağ politikalar tarafından benimsenmiştir. Bu dönem de 1980'e kadar sürmüştür. • • • 12 Eylül askeri darbesinden sonra "Islam cemaati olma" aşaması da geçilmiş, yeni bir nitelik değişimiyle "siyasal Islam" toplumsal sahneye çıkmıştır. "Siyasal İslam"\n tabanını oluşturan eğitim, örgütlenme, ekono- mik güç, sosyal hayatı etkileme gücü artık dinsel gücün devlet tarafından korunma gereksinimini aşmış, kendisi devlete kafa tutan bir güç olarak siyasal kimliğini açıkla- mıştır. İslam'ın siyasal kimliği şeriatla doğal olarak öz- deştir, hedefi iktidardır, bunun için de Osmanlı'nın "dev- let-ordu" ittifakına ihtiyacı yoktur. islamcı güç artık kendi güçlü olanaklarıyla ortaya çıkmıştır, meydan okumakta- dır, iktidarına engel olma eğilimlerini tehdit etmekten de korkmamaktadır. 70 yılın sonrasında "mazlum Müslüman" önce "ce- maat" olmuştur, sonra da "şeriat devleti" kurmaya ka- rarlı olduğunu açıklamaktadır. Sûleyman Demirel de, kendisinin de gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu süreç gelip buraya dayanınca, "Merak etmeyin canım, Çankaya'da ben varım ya" diyebilmektedir. Bundan sonrasını ayrıca inceleyeceğiz. YAtUNı _ Kardemir şç Ergün Üatün, Kardemir'e taliptir. Duyurulur! Şırketimızin altyapı tesislerınin ve binalannın Bakım. Onarım işleri ile Konstrüktör Ressamlık görevlerınde çalıştırılmak üzere TEKNİK ELEMANLAR alınacaktır. İnşaat veya Mimari* FaküHesi ile Teknik Eğitim Faküttesi yahut muadılı fakülte veya yüksekokul mezunu ısteklilerın fotoğrafları ekli özgeçmışlerını en geç 29 Hazıran 1994 tarihine kadar aşağıdakı adresimize göndermeleri rica olunur. Müracaatçıların; -Askerlığıni yapmış, - Konularında en az 3 yıl deneyimlı olmaları gerekmektedir. UZEL MAKİNA SANAYİİ A.Ş. PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ Topçuiar, Kışlo Cad. NO: 5 34147 Rami / İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle