Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN1994 PA2ARTESİ
HABERLER
Törkmenistan
Cumhurbaşkanı
Ankara'da
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkmenistan
Cumhurbaşkanı
Saparmurad Niyazov, üç
günlük resmi bir ziyaret için
Türkiye'ye geldi. Sûleyman
Demirerin daveüisi oİarak
Ankara'ya gelen Niyazov ve
beraberindeki heyetle
yapılacak görüşmelerde iki
ülke arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi ye uluslararası
konular üzerinde durulacak.
Demirel, Niyazov'u
karşılaması sırasında yaptığı
konuşmada, iki ülke
arasındaki ilişkileri daha da
üeri götürmek konusunda
siyasi iradenın iki tarafta da
bulunduğuna değınerek,
ziyaret sırasında bu konu ve
ûlkelen ilgılendıren bölgesel
sorunlarla uluslararası
konular üzerinde görüş
alışverişinde bulunulacağını
söyledi.
Cindoruk
Romanya'ya
gitti
• ANKARA (AA)- TBMM
Başkaru Hüsamettin
Cindoruk ve beraberindeki
TBMMheyeti.yann
Bükreş'te başlayacak olan
Karadeniz Ekonomik
Işbirliği Parlamenterler
Asamblesi(KEİPA)
Başkanlık Dıvanı
Toplanüsı'na kaülmak üzere
Romanya'ya gjtti. Cindoruk,
Romanya'dan sonra
HoUanda'ya geçerek, 24-25
hazıran tarihlerinde
Lahey'de yapılacak olan
'Avnıpa Parlamento
Başkanlan Konferansı'na
katılacak.
DYP'ye destek
•NEVŞötiR(AA>-
Nevşehir'de 3 temmuz pazar
günü yinelenecek Nevşehir
Belediye Başkanlığı
seçimlerinde SHP ve MHP,
DYP adayını destekleyecek.
SHP Nevşehir İl Başkaru
Mehmet Ali Doğruer,
yaptığı açıklamada "Biz
parti teşkilaü olarak DYP
adayı Taner Erdoğan'ı
destekliyoruz. Bu amaçla da
dahftönceseçime
kaulmayacağımızı
biklirmişük. Nevşehirli
SHP'lilerin, DYP adayına oy
vereceklerine inanıyoruz "dedi
Karaburun
ANAP'ın
•KARABURUN
(Cumhuriyet) - İzmir'in
Karaburun ilçesinde dün
yinelenen belediye başkanlığı
seçimini ANAP adayı Fehim
Aytekin, SHP adayı Ali
Argon Kuleli'yi 6 oy farkla
geçerek kazandı.
Karaburun'da bin 347
seçmenden bin 280'i dün 5
sandıkta oy kullandı. 7 oy
geçersiz sayüdı. Bin 273
geçerli oydan 473'ünü alan
ANAP adayı Fehim Aytekin
belediye başkaru seçildi.
Karaburun'da partilere göre
oy dağılımı şöyle: ANAP
473, SHP 467, DYP 307, RP
24,IP1.
Köfte ve pilav
günü
• tstanbul Haber Servisi-
1993-94 öğrenim yılının sona
ermesinin ardından,
okullardaki geleneksel
mezuniyet günieri tüm
hızıyla sürüyor. İstanbul'un
enköklüeğitim
kurumlanndan Kabataş
Erkek Lisesi'nin "Geleneksel
Pilav Günü"jle Marmara
Üniversitesi İletişim
Fakültesi'nin düzenlediği
"Köfte Günü" dün yapıldı.
Kabataş Erkek Lisesi'nin
bahçesinde gerçekleştirilen
"Pilav Günü"nde bir araya
gelen eski ve yeni mezunlar,
okul anılannı tazelediler.
Marmara Üniversitesi
tletişim Fakültesi'nin
"tletişim Fakültesi Köfte
Günü"nde Fakülte Dekanı
Prof. Dr. Ateş Vuran, ilk kez
düzenlenen "Köfte
Günü"nü
gelenekselleştirmeyi
amaçladıklannı belirtti.
(Fotoğraf: KAAN
SAĞANAK)
Kardenrir'de dünyamn engeHşndş teknolojisikullcuuhyor
G e r ç e k l e r l e a n l a t l l a n l a r f a r k l l Cünıf kümelerinin üstünde; taşkömürünün kokkömürüne dönüştüğü ocaklann tepesjnde karbon dioksitten karbon
monoksite, kükürt bilmem neden bilmem ne asidine kadar, birçok kimyasal gazı solu> arak; çelikhanede ergimiş cevherin çeliğe dönûştüğü ocaklann ağzında terle-
yerek önümüze gelenle konuştuk. Yemekhanenin, kantinlerin muşamba kaplı masalarına çöküp soluklandık. Rasdadığımız her işçiye, her mühendise, her ustabaşı-
ya Kardenür'i anlattırdık. Gazetelerden, televizyonlardan özellikle Başbakan'ın ağzından dinlediklerimizin gerçeklere ters düştüğünü gördük
Kırk satırmL, kırkkatır ım?
BİZBİZE
arabük Demir Çelik Fabri-
kası deyince ne geliyor gözü-
nüzün önüne? Biraz yardımcı
olalım:
1937'de temeli atılmış ve 1939'da açıl-
mış, o günden sonra da bir çivi bile ça-
kılmamış bir fabrika. Her tarafta kö-
mür cürufu ve paslanmış demirler. Ora-
ya buraya atılmışlar üstelik. Camlan
kınk, ama örümcek ağlanndan gene de
içeriyi göstermeyen pencereler. Memur-
laşmış işçi kalabahklan, ağaç gölge-
lerinde, kantin odalannda, sırtüstü yatı-
yorlar.
Tonlarca kömür boşu boşuna yanıp
gidiyor ve tembelleşmiş işçilerin ara sıra
ürettikleri demk cevheri de kalitesiz, pa-
halı ve bozuk. Üstelik pazarlanamıyor
ve fabrika bahçesinde dağlar gibi yükse-
liyor. Pislik, terk edilmişük insanın içini
karartıyor...
Araba, tepeyi aşıp önümüzde uzaoan
vadide yatan koca fabrikayı görene ka-
dar, biz de gözümüzde yukanda tarlım-
ladığımız gibi canlandınyorduk Karde-
mir'i.
Sonra Kardemir işçilerini tanıdık.
Sonra Kardemir mühendislerini tanı-
dık. Sonra kok fabrikasını tanıdık. Son-
ra yüksek fınnı, sonra çelikhaneyi... İlk
gün böyle geçti.
Akşam karanlığı basınca geceleyece-
ğimiz misafırhaneye doğru di-
reksiyon sallarken ıshkla
"Çıktık açık alınla / On ydda
her savaştân / Demir ağlarla ör-
dük / Anayurdu dört baştan"
diye başlayan eski bir marşın
melodisini çalmaya baş-
lamışük.
Sizi bilemeyiz, ama biz keyif-
mak için gerekli.
Bir ülkenin gelişrnişlik dü-
zeyi uzun süredir kişi başına
düşen yıllık gelirle değil, kişi
başına düşen çelik üretimi ve
tüketimi ile ölçülüyor.
Gelişmiş ülkelerde kişi
başına çelik üretimi 600 kilo.
Dünya ortalaması 180 kilo.
Türkiye'de 150 kilo. İyi mi?
Ama bitmedi. Bir de çelik
tüketimine bakmak gerek.
Eğer bir ülke sanayileşmek
istiyorsa otomotiv, gemi
yapım, elektronik, dayanıkh
tüketim mallan üretimini
artürmak ve bunu dışanya bağımlı ol-
mayacağı (gözünden kaçanlar için yine-
leyelim: Dtsarıya bağımlı olmayacağı)
bir altyapı üstünde kurmak zorundadır.
Bunun anlamı çelik ve enerji üretimidir.
Türkiye'nin yıllık çelik üretimi 11 mil-
yon ton dolayında. Bir gelişmişlik gös-
tergesi olarak çeliği temel alırsak bu
daha 15 milyon tonluk çelik ihtiyacı de-
mektir
Kardemir'i kapatırsanız bu açığı 1
milyon ton daha büyütürsünüz.
Çelik üretimi iki yolla yapıhyor. Ya
topraktan çıkanlacak demir cevherini
kok kömürü ile ergjtip sıvı cevher elde
eder ve bunu çelikhanelerde 'kütük' de-
AYDIN ENGİN
ithal eunek zorundasmız ve hurda de-
mir ihracatçılan (Amerika. Rusya Fe-
derasyonu yani BDT filan), maalesef
bunu döviz karşıhğı satıyorlar. İkincisi
taşkömüründen elde edilen ucuz enerji
yerine pahah hem de çok pahab elektrik
enerjisi kullanmak zorundasınız.
O yüzden Japonya, Federal Alman-
ya, Fransa, Güney Kore, İngiltere gibi
gelişmiş sanayi ülkeleri ihtiyaçlan olan
çeliğin yüzde 70'ini entegre demir çelik
fabrikalannda demir cevherini ergiterek
elde etmeyi yeğliyorlar.
Geri kalan yüzde 30'u da ark ocak-
lannda elektrik enerjisi kullanarak hur-
da demirden sağbyorlar. Buna 'altın
K,
Kardemir işçilerinden secmeler
.arabük'ün
eskidi denilen
teknolojisi son on
yıl içinde tümüyle
yenilendi.
Fabrikanın
teknolojik ömrü
enerken2012
yılında bitecek.
liyken direksiyon başında ıslık
çalanlardanız...
Sonra kaldığımız odada, An-
kara'dan beri kedi eniğini taşır
gibi yarumızda sürüklediğimiz,
Karabük Demir Çelik üstüne
yazılmış ne kadar rapor, belge.
bilgi varsa masanın üstüne
yaydık. Bir buçuk kanş yük-
sekliğinde bir kağıt toman.
Ertesi gün ve onun da ertesi gün gene
Karabük'te, gene Kardemir'deydik.
Yüksek fınnlann 1200 derecede ergimiş
demir cevherinin turuncu ışığıyla aydın-
lattığı cüruf kümelerinin üstünde; taş-
kömürünün kokkömürüne dönûştüğü
ocaklann tepesinde karbon dioksitten
karbon monoksite, kükürt bilmem ne-
den bilmem ne asidine kadar. birçok
kimyasal gazı soluyarak; çelik-
hanede ergimiş cevherin çeliğe
dönûştüğü ocaklann ağzında
terleyerek önümüze gelenle ko-
nuştuk. Yemekhanenin. kan-
tinlerin muşamba kaplı masa-
lanna çöküp soluklandık. Rast-
ladığımız her işçiye, her mühen-
dise, her ustabaşıya Kardemir'i
anlattırdık.
Şimdi şunu yazma hakkına
sahibiz artık: "Karabük Demir
Çelik Fabrikalan ile televizyonlardan,
gazetelerdeo, politikacılardan (özellikle
Basbakan'danl öğrendiğiniz her şeyi bir
keriara kojnnr
Veriler... Veriler...
önce becerebildiğimizce yahnlaştırdı-
ğımız verileri sunahm. Biraz tatsız tuz-
suz. Ama Kardemir gerccğini kavra-
Hasan Karabacak (Kok
fabrikası): Bak Türkiye'
h
ye
sıfır gümrükle demir ithal
ediliyor. Okuyoruz
gazetelerde, çelik
üreticilerine. özel sektöre
yani, devletin sübvansiyonu
var. Haydi söyleyin bakahm.
Özd sektöre sübvansiyon var
da buraya kendi malına
devlet niye destek çıkmasın?
Sonrao Aâl Çefflt hani.
Kurduyürütemedi. Vehbi
Koçmuydu? Oyda gaüba.
Yûrütemeymce devlete satö.
Bu koruma değil mi peki? Ne
pekibu?
AliAkrat^(ÇcHkhanc):
PoKtikacüar eskıden seçim
meydanlannda, "Kz^ı
köprüyü yaptık, iimanı açtık,
şa yohı bitirdik" derlerdi.
Şimdikiter herhalde, "Biz şu
fabrikayı satbk, bo tesisi
sattik,otesisjsattık"
diyecekler...
Aiî Çetinkaya (Yüksek firın):
Şimdi bak. adam sağmış
ineğiasütûnümeyhanede, [
bilmemnehanede yemiş
paralan. Eee, ineğe yem
almacak, para yok. Tıpkı
öyle işte, Karabük Demir
Çelik'i sağdılar, sağdılar,
sağdılar. Erdemir'i _
kurarken sağdılar, İsdemir'i
kurarken sağdılar,
Karakaya baraj köprüsünü
kurarken sağdılar,
Urfa Tüneli'ni delerken
sağdılar, *Twd*
Tersanesj'ıan doaaaımı'
dediler sağdılar... Paralan
yediler, savurdular.
Şimdi Karabük'e yem
lazım. Parayok. înekölüme
terkedildi,senin
anlayacağın...
Mehmet Yazıcı (Çelikhaoe):
Yaz gazeteci. Sor bakabm.
Biz bu Kurtuluş Savaşı'nı
niye yapük? Sahilleri
Araplara. çimento
fabrikalannı Fransuiara,
Demir Çelik'i de
Amerikablara satmak için
mi? Sor bakabm bunu.
Bakahm ne diyecekler...
kuruluşu. Hepsi de pahab elektrik ener-
jisi ile ithal malı hurda demir kütüklerini
kullanarak üretim yapıyorlar. Hani bir
ambargo konduğunda Tûrkiye'ye ihra-
catı yasaklanabilecek ya da döviziniz
yoksa ithal edemeyeceğiniz hurda de-
mirle...
Gelelim Kardemir'e
Bizcileyin sayfalar ve sayfalar dolusu
rapor, yan, yorum. belge okuyup çelik
sanayii üstüne iyi kötü bilgilendikten
sonra Karabük Demir Çelik İşletme-
leri'ne eğilirseniz mide bulantınızı zor
baştınr, öfkenizi zor dizginlersiniz.
Özetleyelim:
Teknolojisi eskimiş denen Karde-
mir'de dünyadaki en gelişmiş teknoloji
kullanılıyor. Son on yıl içinde teknoloji
tümüyle yenilendi. Yenilenme oranı
1988'de yüzde 82'ye ulaşmıştı. Bu an-
lamda Kardemir'in ekonomik teknolo-
jik ömrü en erken 2012 yılında bitecek.
Bugün 'özeueştirilmesi' (bunun müm-
kün olamayacağını kendileri de biliyor)
olmazsa 'kapatılmasr istenen Karde-
mir'in en tepesindeki yönetici kadro
Türkiye Demir Çelik İşletmeleri
(TDÇİ) Genel Müdürlüğü bir süre önce
bir rapor hazırladı. Karabük Demir Çe-
Hk'in epey önce kesilmiş idam hükmüne
bir uğursuz mühür daha basan
bu raporda. "Kardemir için
2000 ydına kadar toplam 193
milyon 179 bin dolarlık yatırun
gerekmektedir. Ancak bu ger-
çekleşse bile tesis Tızibil hale
gelmeyecektir..."
Fizibil hale gelmeyecekmiş,
yani dünyanın parası, (dile ko-
lay. 193 milyon) akıtılsa bile
K,.ardemir'in
yeni bir kok
fabrikasına
ihtiyacı 'yok'.
Belki birilerinin
yeni bir fabrika
ithalatının
komisyonlanna
ihtiyacı vardır.
nen hamdemire dönüştürürsünüz. Kü-
tüklerden de ister 'çubuk demir' biçimin-
de inşaat demiri, ister sac dediğimiz
'yassı demir' üretirsiniz. Böylesi kuru-
luşlara 'entegre demir çelik tesisi' deni-
yor. Bu yola giderseniz pahah (ton başı-
na 2 bin dolara mal olacak kadar paha-
lı) ağır sanayii işletmeleri kurmuş olur-
sunuz.
Ama size karşı ambargo ilan etseler
oran' deniyor. Yüzde 70'e yüzde 30. Salt
zengin ülkeler değil. çelik üreten her
ülke bu orana uyuyor. Nitekim dünya
ortalamasının yüzde 71,7'i entegre tesis-
lerden. yüzde 28.3*i ark ocaklanndan.
Türkiye'de de bu oran avnı. Ama 'tam
tersine':
Yüzde 70"i ark ocaklanndan. yüzde
30]u demir çelik tesislerinden.
İyi mi?
TJL u
ürkiye'nin yıllık çelik üretimi 11 milyon ton
dolayında. Bir gelişmişlik göstergesi olarak çeliği temel
alırsak bu daha 15 milyon tonluk çelik ihtiyacı demektir.
Kardemir'i kapatırsanız bu açığı 1 milyon ton daha
büyütürsünüz.
de döviz sıkıntıs'na düşseniz de gereksi-
nim duyduğunuz çeliği üretebilirsiniz.
Bir başka yöntem daha var ama. Üs-
telik daha ucuz. Çok daha ucuz. Öteki-
nin onda biri kadar ucuz. 'Ark ocağV
denen ergitme tesislerinde elektrik ener-
jisi kullanarak hurda demiri ergitir ve
çubuk demir elde edersiniz.
Yalnız bu yöntemin küçük bir sakın-
cası var. Hammadde olan hurda demiri
Durun daha bitmedi. '.\ğır sanayi ku-
ruluşu' kavramının tam karşılığını oluş-
turan demir-çelik entegre tesisleri Tür-
kiye'de sadece üç tane:
Kardemir (Karabük Demir Çelik),
İsdemir (İskenderun Demir Çeük) ve
Erdemir (Ereğli Demir Çelik). Üçü de
kamu mülkü.
Yüzde 70"lik aslan payını üreten ark
ocaklı tesislerin ise 'tümü' özei sektör
Kardemir artık iflah olmaz-
mış. Eh, ilim-bilim sahibi
adamlann hazırladığı resmi ra-
pora inanmak gerekir değil mi?
Değil (miş meğer).
193 milyon doların yaklaşık
12 milyon dolan yatınm fılan
değil, olağan bakım giderleri.
72 milyon dolarlık yatınm kok
fabrikası için öngörülüyor. Yani
yatınmın aslan pa>n kok fabrikasına gi-
decek. Gelin görün ki Kardemir'de var
olan kok fabrikası kısa süre önce ye-
nilenmiş. Yani Kardemir'in yeni bir
kok fabrikasına ihtiyacı *yok'. Âma bel-
ki birilerinin yeni bir kok fabrikası itha-
latından doğacak komisyonlara ihtiyaa
vardır. Onu bilemeyiz.
KORF sisteminden BOF sis-
temine gecilip geçilmemesi gibi
uzmanlan ilgilendirecek teknik
aynntılara dalmadan bu rapo-
ra karşı, KİGEM Raporu'-
ndan bir ahntı yapabm. Kamu
İşletmeciliğini Geliştirme Mer-
kezi'nde (KİGEM) geceyi gün-
düze katan bir avuç yurtseverin
hazırladığı raporda aynen şöyle
deniyor:
"TDİÇ tarafından önerikn
seçenek..... en pahalı yatırım önerisi-
dir..." KİGEM'in söylemediğini biz
söyleyehm: "Değmez. ÇekeUm ipini, ge-
bersin!"
Gebersin mi Kardemir? Onu da yann
tartışalım.
ERDAL ATABEK
Mazhım Mösttman'dan
ŞertatDevtetine...
Türkiye'de Islam olgusu çok önemli nitelik değişimleri
gösterdiği halde ya dikkat edilmemekte ya da görmez-
den gelinerek geçiştirilmektedir. Son günlerin tartışma-
larından birisi olan "islamcı akım geneloyla iktidara ge-
lirse, Meclis çoğunluğunu alıp anayasayı değiştirip şeri-
atla yönetmeyi kararlaştırırsa ne olur?" sorusu gün-
deme getirilmiştir. Bu soruyu bir açıkoturumda İslamcı
kesimden bir genç katılımcı sormuş, açık bir yanıt da ve-
rilememiştir. Konuşmacılar "Türkiye'nin özellikleri ol-
duğunu, böyle bir şeyin olamayacağını" söyleyerek so-
ruyu geçiştirmişlerdir. Soruyu soran genç "bir varsayım
olarak" kaydıyla sorusunu yinelediği halde yanıttan
kaçınılmıştır. Daha sonra benzer bir soruya yanıt veren
Cumhurbaşkanı Sûleyman Demirel "birÇankaya oldu-
ğunu, orada laikbirinin oturduğunu" ammsatarak "Ben
varken şeriat gelemez" diyerek olguyu neredeyse ken-
di kişiliğine bağlamıştır. Böylece "şeriatdevleti" o\as\U-
ğı Çankaya'ya, Cumhurbaşkanı köşküne gelip dayan-
mtştır.'/ş oraya kadar gelir mi, gelirse orada önlenir
m/"sorularını daha sonra irdelemek üzere islam olgu-
sunun nitelik değişimindeki köşebaşlarını görmeye çalı-
şalım.
• • •
Cumhuriyetin kuruluşunda din ve devlet ilişkisinin ra-
dikal biçimde çözülmesinden başka bir yol bulunama-
mıştır. Bu yolun seçilmesi kişisel seçimler değildir, ola-
yın yapısı bunu gerektirmiştir. Osmanlı tarihinde görü-
len "din-devlet-ordu" üçgeniyle yönetimde ne zaman
"din-ordu ittifakı" kurulmuşsa o zaman padişah değişti-
rilmiş, devlet bu ittifakın buyruğuna girmiştir. Dini temsil
eden "ulema" her zaman ağırlıklı bir denetçi-yönetici
olmuş, devleti temsil eden "padişah-vüzera" yönetim
gücünü elinde tutmayı amaçlamış, silahlı gücü temsil
eden "ordu"isesavaşdönemlerinindışındadaüçlügü-
cün çok önemli sahibi olmuştur. Osmanlı tarihi, bu üç
güç arasındaki mücadelenin de tarihidir. Cumhuriyetin
kurucuları, çok iyi bildikleri bu üçlünün din ayağını etki-
siz bırakmayı amaçlayarak yönetimi "devlet-ordu" ikili-
si üzerine dayandırmışlardır. Ümmetten millete geçme-
nin, geçmişten geleceğe yürümenin başka bir yolu da
yoktur. Osmanlı'nın son zamanlarında devlet güçten dü-
şüp ordu da yenilgilere uğrayınca dinin güçlenmesi de
kaçınılmaz olmuştur. Dinin etkisinin kaldırılması için de
radikal yöntemler uygulanması, dinin devlet kontrolüne
alınması kaçınılmaz olmuştur. Böylece sosyal fonksiyo-
nunu yitiren dinsel güç ortada "mazlum Müslüman"
simgesiyie yaşamıştır. Müslümanlar ibadetlerini yap-
mış, camilere gitmiş, evlerinde ' Islamiyaşama biçimi"-
ni uygulamış, ama sosyal bir güç olarak ortadan çekil-
miş, resmi hayatın içinde yer alamamıştır. Bu dönem
1950lere kadar sürmüştür.
• • •
1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelince karşıtı ol-
duğu CHP'nin devletle bütünleşmiş imajına saldırırken
bu olguyu unutmamış, Müslümanların yakındığı konula-
rın kimisini (ezanın arapça okunması, Kuran kurslarının
açılması gibi) değiştirerekdini "sosya/Aıayafa"sokmuş-
tur. Dinin devlet yöneticileri eliyle sosyal hayata sokul-
ması süreci bundan sonra da sürecek, din eğitiminin
gelişmesi yanında giderek sosyal hayatın değişik alan-
larında dinsel biçimlenme -çoğu zaman sessiz sedasız-
gelişecektir. Bu süreç islam'ın "cemaat olma" süreci-
dir. "Cemaatolma", kendini azınlıktahisseden topluluk-
ların içine kapalı örgütlenmesi, bütün gereksinmelerini
kendi içinde sağlayarak yaşaması, güçlerini birleştire-
rek kendini koruması anlamını taşımaktadır. Ancak bu-
rada söz konusu olan bir "azınlık" değil, tersine çoğun-
luktur, korunmaları da devlet eliyle olmaktadır. Artık
devlet televizyonunda mevlit okunmakta, imam-hatip li-
seleri açılmakta, şeriat sözcüğü hiç söylenmeyerek laik
bir görünüm verilen politik tutumun korumacılığında "Is-
lam cemaati", sosyal rolü güçlenerektoplumdayitirdiği
sosyal rolü yeniden kazanmaktadır.
27 Mayıs hareketi, cumhuriyetin kuruluşundaki ilkele-
re sadık kalarak dinsel güce uzak durduğu halde 12 Mart
hareketi bu tavrı benimsememiş, dinin sosyal fonksiyon
gücünü arttırmayı sürdürmüştür. Bu tavırda "sola karşı
din" stratejisinin de önemli bir rolü olmuştur. ABD'nin
buluşu olan "yeşil kuşak politikası", sosyalizme karşı
dinsel gücün devreye sokulması olarak Türkiye'deki
sağ politikalar tarafından benimsenmiştir. Bu dönem de
1980'e kadar sürmüştür.
• • •
12 Eylül askeri darbesinden sonra "Islam cemaati
olma" aşaması da geçilmiş, yeni bir nitelik değişimiyle
"siyasal Islam" toplumsal sahneye çıkmıştır. "Siyasal
İslam"\n tabanını oluşturan eğitim, örgütlenme, ekono-
mik güç, sosyal hayatı etkileme gücü artık dinsel gücün
devlet tarafından korunma gereksinimini aşmış, kendisi
devlete kafa tutan bir güç olarak siyasal kimliğini açıkla-
mıştır. İslam'ın siyasal kimliği şeriatla doğal olarak öz-
deştir, hedefi iktidardır, bunun için de Osmanlı'nın "dev-
let-ordu" ittifakına ihtiyacı yoktur. islamcı güç artık kendi
güçlü olanaklarıyla ortaya çıkmıştır, meydan okumakta-
dır, iktidarına engel olma eğilimlerini tehdit etmekten de
korkmamaktadır.
70 yılın sonrasında "mazlum Müslüman" önce "ce-
maat" olmuştur, sonra da "şeriat devleti" kurmaya ka-
rarlı olduğunu açıklamaktadır. Sûleyman Demirel de,
kendisinin de gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu
süreç gelip buraya dayanınca, "Merak etmeyin canım,
Çankaya'da ben varım ya" diyebilmektedir. Bundan
sonrasını ayrıca inceleyeceğiz.
YAtUNı _ Kardemir şç
Ergün Üatün, Kardemir'e
taliptir. Duyurulur!
Şırketimızin altyapı tesislerınin ve binalannın Bakım. Onarım
işleri ile Konstrüktör Ressamlık görevlerınde çalıştırılmak üzere
TEKNİK ELEMANLAR
alınacaktır.
İnşaat veya Mimari* FaküHesi ile Teknik Eğitim Faküttesi
yahut muadılı fakülte veya yüksekokul mezunu ısteklilerın
fotoğrafları ekli özgeçmışlerını en geç 29 Hazıran 1994 tarihine
kadar aşağıdakı adresimize göndermeleri rica olunur.
Müracaatçıların;
-Askerlığıni yapmış,
- Konularında en az 3 yıl deneyimlı
olmaları gerekmektedir.
UZEL MAKİNA SANAYİİ A.Ş.
PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ
Topçuiar, Kışlo Cad. NO: 5
34147 Rami / İSTANBUL