27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN1994CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Türkiye1950'krden buyana krirferdenkıırtıdanuub Türkiyede bugün yaşanan bunalımı değerlendırebılmek için, lıberal ekonomıye geçiş- ten, günümüze kadar geçirilen aşamalara göz atmakta fayda vardır: - ] 9501i yıllarda. devletçı- likten dışa bağımlı kalkınma sistemine geçiş süreci başladı. Dış kredilerle tanm makine- leştirildi. Kapitalıstleşen yöre- lerde tanm düzeninin bozul- ması, iç göçleri başlattı. Özel sanayiyi geliştirmek için devlet tarafından verilen ucuz kredi- ler, para emisyonlanyla ger- çekleştirildi. 6O'lı yıllara vanldığında. Türkiye yüksek enflasyon vc işsizlik bunalımı içindeydi. - 60"lı yıllarda, yabana ser- maye yatınmlannda birartma görüldü. Bu yatınmlar daha ziyade Türk şirketleriyle bera- ber yapılan ve "montaj" sa- nayiini geliştiren yatınmlardı. "İtnal ikamesi" adı altında; yedek parçalannı. makınesini. ham maddesini, patentini dı- şardan alan bir modern sanayi kuruldu. Bu sanayi için yapı- lan ithalat, tiim ithalatın yüz- de 80'ine \anyordu. Sanayi üretimi büyüdü. ancak yatın- mlan çüriik temellere da- yanan bu sanayi. gerçek bir sermaye binkimi sağlaya- tnadı. Yarattığı dövız bu- nalımı ısc gitgıde daha çok dış borçlara dayanılması zorun- luluğunu getirdi. Üretim iç pa- zara dönüktü. Pazarlama ko- nusunda deneyımli olan çoku- luslu şirketler; reklam, krediy- le satış, özendirme gibi değişik metotlanyla; buzdolabı. tele- vizyon vs gibı geniş yığınlar için lüks sayılabilecek mallan ta köylere İcadar götürebildi- ler. Bunda, şehirleşmenin, sos- yal yapı değişikliği içinde kırsal alanlardan şehirlere gö- çenlerin. modernleşme hevesi- ne kapılmalannın da rolü bü- yüktü. Böylece. üretimi çürük temellere dayanan, ürettiğin- den çok tüketen Cçüncü Dün- ya tipi bir tüketim toplumu ya- ratıMı. Turgut Özal'ın 1983'teki programı, IMF reçe- Çiller yeni istikrar programıyla bütün toplum- teleri ve Diinya Bankası önerilerine göre hazır- dan özveri isriyor. Serbest piyasa ekonomisinin ianmıştı. Program, dış borçla > aşamak ve borç kaçınıimaz sonucu olarak lenginin zenginleşti- kaptsını açık tutmak ilkesine da\ anıyordu. ği, fakirin fakirleştiği bir toplumdan. ürkiye 1970' li yıllann ortalanndan itibaren IMF kıskacına girdi. Ülkede sağlam temellere dayanmayan bir üretim biçimi kuruldu. Sermayenin birikimini sağlayacak sabit sermaye yatınmlan yerine, borca, para emisyonlanna dayanan yatınmlar yapıldı. Türk parasının değeri sürekli olarak düştü. Borçlar ve faizleri o ölçüde arttı. Enflasyon daima yüksek düzeyde kaldı. Ekonomi'çürük'olursa bunalım'saaiam'olur... 7O'livüIarveIMF Enflasyon, ıç göçler hızlandı. Döviz bunalımı ve borçlanma ekonominin temel sonınlan halinegeldi. - 70'li yıllann ikinci yansına vanldığında. Türkiye ağır bir bunalım içindeydi. Sanayinin gerektirdiği ithalat yapıla- mayınca. üretim geriliyor, ka- pasitesi düşüyor. fabrikalar if- las ediyor, işsizlik artıyordu. Gereken dövizi sağlamanın tek yolu borçlanmaktı. 1976'- dan sonra bu da IMF'nin reçetelerine bağlanmış, faizler yükselmişti. Önemli devalüas- yonlan. dış ticarette liberasyo- nu. banka faizlennin yüksel- tilmesini. ücretlerin donduml- masını şart koşan IMF reçete- leri; hükümetler deviren deva- lüasyonlara yol açtı. Türk pa- rası değerini hızla kaybetti. Dünya petrol fıyatlannın art- ması ve devalüasyon yüzün- den maliyetlerin artması sana- yiyi durgunluğa götürdü. 1980"e gelindiğinde dolann değeri 70 TL'ye çıkmış, enflas- yon yüzde 100'e ulaşmış. işsiz- lerin sayısı 3 milyonu aşmıştı. Dış borç 20 milyar dolara yak- laşmış. dünyada 229 bankaya borçlu olan Türkiye, kredi alma olanağını da kay betmişti. 24 Ocak 1980 "İstikrar Programıy- la", dışa dönük ekonominin ilk adım- lan atıldı: Dolan 70 TL'ye çıkaran devalüasyonun yanında, paranın dal- galanması, mini devalüasyonlara tabı tutulması kabul edildi. Dış ticaretin daha da serbestleştirilmesine, ihraca- tın teşvikine, ithalata büyük serbest- likler tanınmasına kararverildi. Fiyat kontrolleri kaldınldı. banka faizleri serbest bırakıldı. Devlet sektörünün küçültülmesine. özel sektöre büyük imkanlar tanınmasına karar verildi. Sıkj para politikası. para hacminin azaltılması da öngörülüyordu. Program. IMF'nin görüşleri doğ- rultusunda olmakla beraber, bu ör- gütle çelişkiler devam etti. Ekonomi- de durgunluğun devamı. dış ödeme- lerde dengesizliğin artması. yeni kredi ihtiyaçlan. IMF'ye yenıden "niyet mektuplan" verilmesine, "yeniden ya- pılaşma" programlanna yol açtı. IMF. ödemeler dengesini sağlamak için büyüme hızının düşük tutuhnası- nı, ihracatın arttınlmasını öneriyor- du. Dünya Bankası, Türkiye hakkın- daki bir rapomnda şu önerilerde bu- lunuyordu: Dışa dönük bir kalkınma stratejisi. gerçekçi bir kur sistemi. ta- sarruflann arttınlması, kamu yatı- nmlannın kısıüanmasif Jj. JOankacılık, tefeciiik halinegetirildi. Yüksek faizlerle mevduat toplayan bazı bankalar iflas edince, mevduat sahipleri küçük tasarruflannı kaybettiler. Vergi kaçakçılıklanna, kayıtsız ekonomiye göz yumuldu. Hayali ihracatla servetler yapıldı. Turgut Özal'ın 1983 Aralık'ında yayımlanan programı, IMF reçetele- rine. Dünya Bankası'nın öğütlerine uygundu. Bu program, dış borçlarla yaşamak prensibini kabul etmek. ih- racatı arttırarak borçlan ödemek \e borç kapısını açık tutmak ilkesine da- yanıyordu. İç pazar. dışannın rekabe- tine açılacak, döviz kurlan tamamen serbest bırakılacak, bankalara kendı kurlannı tayin hakkı tanınacak. ban- ka faizleri serbest bırakılacaktı. Yatı- nm projelerinde tanma öncelik veril- mesi, kamu kesımi kuruluşlannda re- form yapılması da (özelleştirme) ön- görülüyordu. Sonuç ne oldu? Böylece gelişmekte olan bir ülke koşullannda, kapitalizmin en liberal. en anarşik biçimınin uygulanmasına geçiliyordu. Sonuç ne oldu? SağJam temellere dayanmayan bir üretim biçimi kuruldu. Sermayenin birikimini sağlayacak sabit sermaye yaünmlan yerine, borca, para emis- yonlanna dayanan yatınmlar yapıldı. Yatınmlar üretken olmayan alanlara yapıldı. Yüksek faizler. sermayenin önemli bölümünü parasal alanlara kaydırdı. Paranın para getirmesi. pa- ra spekülasyonlanyla büyük servetler yapılmasını sağlarİcen üretken alanla- ra yapılan yatınmlargeriledi. Böylece reel ekonomiden. sağhklı bir gclişme- den çok uzaklara gidildı. Türk parasının değeri. dalgalan- malar. mini devalüasyon ve devalüas- yonlarla sürekli olarak düştü. Borçlar ve faizlen o ölçüde arttı. İ thalal düşük dövizlerle yapılınca. sanayinin mali- yet fiyatlan da yükseldi. 1980'den bu yana bütün gayretlere rağmen enflas- yon daıma yüksek düzeyde kaldı. Bankacılık, tefeciiik halinegetirildi. Yüksek faızlerle mevduat toplayan bazı bankalar iflas edınce. mevduat sahipleri küçük tasarruflannı kaybet- tiler. Yüksek faizler ve döviz kurlan vüzünden sıkıntı çeken sanayiye dev- let destek oldu. Vergi kaçakçılıklan- na. kay ıtsız ekonomiye göz yumuldu. Ha>ali ihracatla servetler yapıldı. Bu çarpık düzen. biryandan devleti. ver- gi gibi en normaf gelir kaynağından mahrum ederken bir yandan da her türlü ahlak kurallanndan uzak. kap- kaçı bir ekonomik onamın yaratıl- masına yol açtı. Vahşi kapitalizmin en anarşik. en kuralsız biçimi uvgu- lanmaya başlandı. Dipsiz kuyu haline gelen ekonominin. sonunda denn bir bunalıma girmesi kaçınılmazdı. p kuyu haline gelen ekonominin, sonunda derin bir bunalıma girmesi kaçınılmazdı. Uzun süre, bu bunalım, bütçe açığı şeklinde yaşandı. Doğal kaynaklanndan yoksun olan devlet, açığını iç ve dış borçlarla kapatmaya yöneldi. Ancak bir süre sonra Türkiye kredi bulamazhalegeldi. Uzun süre. bu bunalım. bütçe açığı şeklinde yaşandı. Doğal kaynakların- dan yoksun olan devlet, açığını iç ve dış borçlarla kapatmava yöneldi. İç borçlanma, faizlerin yükselmesi pa- hasına yapıldı. Giderek artan dış borçlarla faizlerini ödemek güçleştik- çe. kısa vadelı borçlanmaya gidildi vc nihayet borç ödeme ijnkanlan dara- lınca. Türkiye. krcdi veren bankalar nezdınde kredibilıtesıni kaybetti. İh- racattan, yurtdışındaki işçilcrdcn ve turizmden gelen dövizler tedıye açığı- nı kapattığı sürcce durum genc de iyiydi. Özveri kimden isteniyor? Ancak durum dünya konjonktürü içinde değerlendınldiğinde. bunlar- dan hıçbıri sağlam kaynaklardeğildi. Ortadoğu pazarlannın tıkanması, Doğu Avrupa'da Batı'ya elvcrişli pa- zarlaraçılması. Körfezknzigibiolay- lar. Türk ekonomisinin dengesini ko- layca bozabilırdi ve bozdu. Yalnız dışa dönük değil. aynı zamanda dışa bağımlı ekonominin bedeli bir gün ödenecekti. Ve işte böylece bunalım önce bir faiz ındirme önlemı. bir de- valüasyon ve sonra bir "istikrar pa- ketivle" eeldi. Bütün toplumdan özveri isıe- niyor. Ama nasıl bir toplum- dan?.. Serbest piyasa ekonomi- sinin kaçınıimaz sonucu olarak zenginin zenginleştiği, fakirin fakirleştiği bir toplumdan. Unutmayalım ki son 12 yıldan beri uygulanan bu sistem, sos- yal yapıya önemli bir değişiklik getırmiştir. Gayri Safi MiJli Hasıla'nın (GSMH) yüzde 50"- si. nüfusun yüzde 20'sini oluşturan yüksek gelirli taba- kanın elindedir (sanayici. ban- kacı, spekülatör vs). Esnaf. yüksek memur, tüccar. serbest meslek sahiplerinden oluşan, nüfusun ikinci bir yüzde 20'lik bölümü GSMH'nın yüzde 21'- ınesahıptir. Nüfusun geri kalan vüzde 60'ının GSMH'den aldığı pay isc ancak vüzde 29 oranındadır. Bunlann içinde köylü. reel ücretleri düşük ışçi. memur ve diğer ücretliler ve 9 milyon civannda işsiz vardır. Hızlı enflasyon ve zamlarla ger- çek gelirleri daralan bu kesim- lerden özveri istemek elbette tepkiler yaratacaktır. Özelleş- tırmelerin getirdiği işsizliğe karşı tepkiler zaten başlamıştır. Bu ortamda. bir alternatif yol arayan yığınlann. gitgide daha çok, "adil düzen" vaatlerine ka- pılması şenatçılığın güçlenmesi büyük birolasılıktır. Kısacası. bizde pazar ekono- misi az gelişmişlik koşullannda ve dünya ekonomisiyle bütün- leşerek uygulanıyor. Bu bağımlılık. korumacılık. fiyat. dövız ve gümrük kontrolleri gibi somut önlemler alınamı- yor. Oysa, Batı tekstiline vc di- ğer ürünlerine kota koyuyor. Fransa bankalannda dövız he- saplan açtırmıyor. Lııvanya sa- bit kur politikası izliyor vs. Ama bız. borç alırken birtakım koşullar kabul ediyor ve libera- lizmin en vahşi biçimini uygula- maya gidiyoruz. Devlet kont- rollen kalkınca. devlet ekono- miyi kontrol edemez hale geli- yor. kur ve faiz oranlannı ayar- lamak yoluyla bu işi yapmaya çalışıyor. {*) Devlet birtakım siyasal nedenlerle vergi top- layamaz hale gelince dc özelleş- tirmeye başvuruyor. Aslında, özelleştirmelerin de dünya eko- nomısiylc bütünleşmenin bir parçası olduğunu bilmelıyiz. Şu sıra- da telefon şirketleri. İtalya. Fransa. İngiltere ve pek çok Doğu Avrupa ül- kesinde özclleştirilmekte: çünkü bu alanda bir dünya konsorsivumu ku- ruluyor: "Auto-route de Cammunica- tion". Demir-çelik. peiro-kimya vedi- ğer alanlarda da böyle konsorsıyum- lar kurulmakta. Evct. dünya ekono- misi bütünleşıyor. Biz de bunun bir parçası olmakla övünüyoruz. Avrupa sosyal demokratlan pazar ekonomibinin getirdiğı ekonomik sosyal bunalıma bir çare. bir alterna- lif yol anyorlar. Biz isc tabulan bıra- kıp. reel ekonomiye dönüşü düşüne- mcdığımiz gibi. Avrupa Ortak Pa- zan'na. gümrük birliği ile de bağla- nıp, kapılanmızı büsbütün açmak. büsbütiin bağlanmak büsbütün bat- mak yolundayız. Kaynak: (1) H'orld Bank Anınuıl Report I Dünya Batıkası Ytlltk Rapo- rıı) I9H1.S. 67 '*) Ztıtt'n. Amerıkun ikti.sur<,ısı Mil- loıı Fru'dman'm çizdıği volda pazar ekononüsi avııt zamanda para t'ko- nomiii anlannna gvlir. Yaııi ekonomi fmunsal önlemlerle Jengelenır. BİTTİ TOSYA SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo:1994 34Esas Davacı F. Yılmaz Çemçem tarafından davalı Hüseyin Kahyaoğlu alevhınde açılmış olan taksım veva izalei şüyu davasının duruşmasın- da:' Tosya Kargı Mahallesı'nden Hüsevin Kahvaoğlu'nun bütün ara- malara rağmen adresi bulunup teblıgat yapılamadığından gazete yo- lu ile ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş bulunmaktadır. Duruşma günü olan 28 7.1994 günü saat 09 40'ta duruşma>a bız- zat gelmeniz veya kendinizi temsil ettırmenız. gelmediğınızde davanın gıyabınızda yapılarak karar verileceğı tebligat yerine esas olmak üze- re ilanen tebliğ olunur. Basın: 48669 HAYRABOLL ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞrNDEN DosyaNo: 1993 963 Davacı Necmettın Dınçsoy tarafından davalılar Nasıf Engın ve Akbank T.A.Ş. Hayrabolu Şubesi alevhine mahkememızde açılan menfi tespit dav asının >apılan açık duruşması sırasında. davalılardan Nasıf Engın'in tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemedığınden kendisme dava dilekçesının ve duruşma gününün ilanen teblığine ka- rar venlmiştir. Davalı Nasıf Engın'in duruşma günü olan 14 7.1994 günü saat 10. 00'da mahkememiz duruşma salonunda bizzat hazır bulunması veva kendisıni bir vekıl ile temsil ettirmesi. aksi halde duruşmalara yoklu- ğunda de\am edilip karar verileeeğı. dava dılek<I 'esı veduruşma günü- nü bıldınr davetıve verine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 48663 ÇORUM2.SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1992 727 Karar No: 1994 258 Hasan İkızek, Fatma Ikızek. Hasan İkizek. Pakıze İkizek. Yaşar Ikızek. Nezaket İkizek ve Avşe İkizek. Da\acı Türkan Şahinter tarafından davaiılar Orhan Yeşılgöz ve 7 arkadaşlan hakkında mahkememizde açılan davanın yapılan açık duruşması sonunda: Çorum ıli Uçtutlar mahallesi sokağı pafta 79. ada 122. parsel 25'le kayıtlı bulunan taşınmazın satılarak onaklığın gıderılmcsine karar venlmiştir. İlamın vayınlandığı tarıhlen itibaren 8 gun içensinde her- hangi bir itirazda bulunmadığınız takdirde karann kcsinleşcceği hu- susu ılanen teblıe olunur Basın: 48653 P0Lİ1İKA VE OTESI MEHMED KEMAL Terhis Tezkeresi...Güngör Gençay, 1957 yılında Güneydoğu'ya giderken köyü, ancak köyü işleyen yazarlardan okuduğu kadar biliyordu. Yozlaşmış bir istanbul çocuğuydu. Ama gene de içinde kıpır kıpır eden bir yan vardı. Birden bedelini ödemediği nankörlüklerlekarşılaştı. Nottutuyordu, yazı- yordu, anılarını çiziktiriyordu, resim yapıyordu, hepsinin üsründe şiir yazıyordu. Bütün yazıp çizdiklerini, tablolarını götürürlerken an- cak iki cipe sığıştırdılar. Cipi kullanan askere sordu: "Bu kümbetler ne ki hemşerim?" "Ev, asteğmenim." "Nasıl ev bunlar böyle?" "Kerpiçten asteğmenim." Kümbetten evleri böyle tanıdı. Kitaptaki Güngör Gençay mı, Erdem Arıcıoğlu mu, ıki- si birbirifıe karışıyordu. Yedeksubaylığın okul dönemi bitince kura çekmişler, Güneydoğu'daki seyyar jandar- ma alayı düşmüştü. Her sınır boyuna düşenin bir kaçak- çılık öyküsü vardır. Kızlar, derler ya, ilk kızlık gecelerini, erkekler askerlik öykülerini anlatırlar. Kaçakçılık sınırda bir zanaattir. Sabahın erken saatinde kapı çalındı: Narin, "Hayırdır Narin!" "Pek hayır değil." "Peki hayır olmayanı anlat!" "Bu akşam sakın mıntıkaya çıkmayasın." "Neden?" "Pusu kurup seni vuracaklar." "Neden vuracaklar beni, kime ne kötülük ettim?" "Kötulüğun en buyuğunü yapmışsan. Köye okul ve kenefyaptırıyısen. Okulneyse ne de, kenefibirtürlü içle- rine sindiremiyorlar." "Ne kotülük var bunda?" "Erkek boku üstune kadın boku düştüyse erkeğin şe- refi gitti. diyorlar.'' Duşunmeye başladı Kenefyüzunden bok yoluna gitmek! Olur muydu bu! "Köylu kenef yaptırmanı istemiyor. Şerefimizi kendi elimizle bok edemeyiz' diyorlar. Bize kenef için kerpiç kestiriyor1 diyorlar. Dün akşam muhtarın evinde topla- nıp seni öldürmeye karar verdiler." Bunları dinlerkenaklına Zara sürgün alayı geldı. As- keri, haftada bir toplarlar 'sahra temizlıği' yaptırırlardı. Sahra temizliği düz ovayı Kızılırmak boyunca boktan te- mizlemek demekti. Helalar yok muydu. vardı. Ama erat helalara yapmaz, karanlıkta, kırda, önüne gelen yerde yapardı, taşa silerdi. Bu da birikir ortalığı bir koku sarar- dı. Bizde, kışla öyküleri uzun yıllar yazılmamıştı. 1960'tan sonra yazdım, bir de Mehmet Başaran yazdı. Sonra ar- dından yazanlar çıktı. Madem ki kenef temizliği yaşamın bir parçasıdır, elbette yapılmalıdır. Alaydan tabura, taburdan bölüğe, bölükten takıma (hatta mangaya) kadar uzanan raporlar gelirdi. Bunlar en çok siyasiler hakkında olurdu Ta merkezden manga- ya kadar siyasi hakkındaki rapor, dalgalana dalgalana gelirdi. Bu raporlarda birin üstüne bin de katarlardı Böyle bir rapor gelmiş, bire bin katılarak dedikodular da üretilmişti. Karşısına dikildi "Seni çok severim komutanım." "Bilirim." "Öyleyse ne diye karışırsın boyundan büyük işlere? Sen yedeksinjezkere mi bırakacaksın?" . "Yooo, hayır." "Öyleyse bir yıllık hizmetini uslu uslu yap." "Yapıyorum." "Siyasilerden bir kodaman senin buradan alınmanı istemiş. Ellerinde bir rapor var. Senin tehlikeli olduğunu söylüyor." "Ne diyor?" "Rus diyor, Bolşevik diyor, komünist diyor, daha bil- mem neler diyor." "Yalan hepsi." "Yalansa da sen uslu dur, şu bir yılı bitirmeye bak, benden söylemesi." Dikkatli davrandı, gelenler de rapora boş verdiler, bir yıl sonunda tezkereyi alarak yola koyuldu. Askerlik de bitmişti, tehlike de... Dedikodular kesilmemişti. BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Özellikle gemiciler ta- rafından kullanılan ve enlemle boylamın belir- lenmesi için gökcisimleri ile ufuk çizgısi arasındaki açıyı saptamaya yarayan aygıt. 2/ Ağırlık ve uztın- luk ölçüleri için kabul edilmiş yasal ölçü mode- li... Bağışlama. 3/ Hay- vanlann su içtikleri taş ya da ağaçtan oyma kap... Küçük taneli bir bakla türü. 4/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan bü- yük kayık. 5/ Hayat arkadaşı... Kumar 6/Yerleşmişilkeyada va- saya uygun durum... Sıkı dokun- muş bir tür pamuklu kumaş. 7/ İtalya'da bir ırmak... Boru sesi... Tarla sınırı. 8/ Birzincin oluşturan halkalardan her biri... Suyosunu. 9/ Kale hendeği... Görüldüğünce ödenmesi gereken poliçelerin üze- rine yazılan terim. YLKARIDAN AŞAĞIY^A: 1/ Bayram günlerinde. düğünlerde törene yerel gjysilerle. atlı ve silahlı olarak katılan yiğit... Bir gösterme sıfatı. 2/ Yunan abe- cesinde bir harf... Çingene çocuğu. 3/ İri ve boru biçırninde be- yaz ya da san renkli çiçeği olan bir süs bitkisi... Satrançta özel bir hareket. 4/ Kayak sporunda bir yanşma dalı... Bir nota. 5/ Macaristan'da üretilen ünlü birşarap... Hayvanlarda semizlik. 6/ En kısa zaman süresi... Bankaya para yatıran kimse. 7/ İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti... Bir kürk hayvanı. 8/ Veba has- talığına verilen bir başka ad... Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa. 9/ Leyleksiler takımından bir kuş. İUAN T.C. KIRŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1993 499 Davacı Fevzi Yılmaz vekıli Avukat Ahmet Eraslan tarafından davalılar Şükrü Özlü ve arkadaşlan alevhine açılan tapu iptali ve tes- cıl davasının >apılan yargılamasında. davalılardan Ahmet Uçar. Ce- sur Aksu. Fikret ÇopuroğJu. Samet Bıyıklı, Ekrem Kervan'ın adres- len bilınmedığinden. adı geçenlere dava dılekçesinın ilanen teblığine karar verilmiş olmakla; Kırşehir Aşıkpaşa Mahallesi'nde kain, 990 parsel 3'te kayıtlı 605 m2 miktanndaki taşınmaza hissedar Osman oğlu Ahmet Uçar. Nu- havat eşi Cesur Aksu. Celalettın kızı Fikret Çopuroğlu. Celalettin kızı Samet Bıyıklı. Mustafa oğlu Ekrem Kervan'ın duruşma günü olan 13.9.1994 günü saat 09.00'da bizzat duruşmaya gelmeleri. veya kendilerini bir vekıl ile temsil ettirmeleri, aksi takdirde davanın yok- Iuklarında görülüp bıtirileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üze- re ilanen tebliğ olunur 21.4.1994 Basın: 48662
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle