Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN1994CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
Türkiye1950'krden buyana krirferdenkıırtıdanuub
Türkiyede bugün yaşanan
bunalımı değerlendırebılmek
için, lıberal ekonomıye geçiş-
ten, günümüze kadar geçirilen
aşamalara göz atmakta fayda
vardır:
- ] 9501i yıllarda. devletçı-
likten dışa bağımlı kalkınma
sistemine geçiş süreci başladı.
Dış kredilerle tanm makine-
leştirildi. Kapitalıstleşen yöre-
lerde tanm düzeninin bozul-
ması, iç göçleri başlattı. Özel
sanayiyi geliştirmek için devlet
tarafından verilen ucuz kredi-
ler, para emisyonlanyla ger-
çekleştirildi. 6O'lı yıllara
vanldığında. Türkiye yüksek
enflasyon vc işsizlik bunalımı
içindeydi.
- 60"lı yıllarda, yabana ser-
maye yatınmlannda birartma
görüldü. Bu yatınmlar daha
ziyade Türk şirketleriyle bera-
ber yapılan ve "montaj" sa-
nayiini geliştiren yatınmlardı.
"İtnal ikamesi" adı altında;
yedek parçalannı. makınesini.
ham maddesini, patentini dı-
şardan alan bir modern sanayi
kuruldu. Bu sanayi için yapı-
lan ithalat, tiim ithalatın yüz-
de 80'ine \anyordu. Sanayi
üretimi büyüdü. ancak yatın-
mlan çüriik temellere da-
yanan bu sanayi. gerçek bir
sermaye binkimi sağlaya-
tnadı. Yarattığı dövız bu-
nalımı ısc gitgıde daha çok dış
borçlara dayanılması zorun-
luluğunu getirdi. Üretim iç pa-
zara dönüktü. Pazarlama ko-
nusunda deneyımli olan çoku-
luslu şirketler; reklam, krediy-
le satış, özendirme gibi değişik
metotlanyla; buzdolabı. tele-
vizyon vs gibı geniş yığınlar
için lüks sayılabilecek mallan
ta köylere İcadar götürebildi-
ler. Bunda, şehirleşmenin, sos-
yal yapı değişikliği içinde
kırsal alanlardan şehirlere gö-
çenlerin. modernleşme hevesi-
ne kapılmalannın da rolü bü-
yüktü. Böylece. üretimi çürük
temellere dayanan, ürettiğin-
den çok tüketen Cçüncü Dün-
ya tipi bir tüketim toplumu ya-
ratıMı.
Turgut Özal'ın 1983'teki programı, IMF reçe- Çiller yeni istikrar programıyla bütün toplum-
teleri ve Diinya Bankası önerilerine göre hazır- dan özveri isriyor. Serbest piyasa ekonomisinin
ianmıştı. Program, dış borçla > aşamak ve borç kaçınıimaz sonucu olarak lenginin zenginleşti-
kaptsını açık tutmak ilkesine da\ anıyordu. ği, fakirin fakirleştiği bir toplumdan.
ürkiye 1970' li yıllann ortalanndan
itibaren IMF kıskacına girdi. Ülkede
sağlam temellere dayanmayan bir üretim
biçimi kuruldu. Sermayenin birikimini
sağlayacak sabit sermaye yatınmlan yerine,
borca, para emisyonlanna dayanan
yatınmlar yapıldı. Türk parasının değeri
sürekli olarak düştü. Borçlar ve faizleri o
ölçüde arttı. Enflasyon daima yüksek
düzeyde kaldı.
Ekonomi'çürük'olursa
bunalım'saaiam'olur...
7O'livüIarveIMF
Enflasyon, ıç göçler
hızlandı. Döviz bunalımı ve
borçlanma ekonominin temel
sonınlan halinegeldi.
- 70'li yıllann ikinci yansına
vanldığında. Türkiye ağır bir
bunalım içindeydi. Sanayinin
gerektirdiği ithalat yapıla-
mayınca. üretim geriliyor, ka-
pasitesi düşüyor. fabrikalar if-
las ediyor, işsizlik artıyordu.
Gereken dövizi sağlamanın
tek yolu borçlanmaktı. 1976'-
dan sonra bu da IMF'nin
reçetelerine bağlanmış, faizler
yükselmişti. Önemli devalüas-
yonlan. dış ticarette liberasyo-
nu. banka faizlennin yüksel-
tilmesini. ücretlerin donduml-
masını şart koşan IMF reçete-
leri; hükümetler deviren deva-
lüasyonlara yol açtı. Türk pa-
rası değerini hızla kaybetti.
Dünya petrol fıyatlannın art-
ması ve devalüasyon yüzün-
den maliyetlerin artması sana-
yiyi durgunluğa götürdü.
1980"e gelindiğinde dolann
değeri 70 TL'ye çıkmış, enflas-
yon yüzde 100'e ulaşmış. işsiz-
lerin sayısı 3 milyonu aşmıştı.
Dış borç 20 milyar dolara yak-
laşmış. dünyada 229 bankaya
borçlu olan Türkiye, kredi
alma olanağını da kay betmişti.
24 Ocak 1980 "İstikrar Programıy-
la", dışa dönük ekonominin ilk adım-
lan atıldı: Dolan 70 TL'ye çıkaran
devalüasyonun yanında, paranın dal-
galanması, mini devalüasyonlara tabı
tutulması kabul edildi. Dış ticaretin
daha da serbestleştirilmesine, ihraca-
tın teşvikine, ithalata büyük serbest-
likler tanınmasına kararverildi. Fiyat
kontrolleri kaldınldı. banka faizleri
serbest bırakıldı. Devlet sektörünün
küçültülmesine. özel sektöre büyük
imkanlar tanınmasına karar verildi.
Sıkj para politikası. para hacminin
azaltılması da öngörülüyordu.
Program. IMF'nin görüşleri doğ-
rultusunda olmakla beraber, bu ör-
gütle çelişkiler devam etti. Ekonomi-
de durgunluğun devamı. dış ödeme-
lerde dengesizliğin artması. yeni kredi
ihtiyaçlan. IMF'ye yenıden "niyet
mektuplan" verilmesine, "yeniden ya-
pılaşma" programlanna yol açtı.
IMF. ödemeler dengesini sağlamak
için büyüme hızının düşük tutuhnası-
nı, ihracatın arttınlmasını öneriyor-
du. Dünya Bankası, Türkiye hakkın-
daki bir rapomnda şu önerilerde bu-
lunuyordu: Dışa dönük bir kalkınma
stratejisi. gerçekçi bir kur sistemi. ta-
sarruflann arttınlması, kamu yatı-
nmlannın kısıüanmasif Jj.
JOankacılık, tefeciiik
halinegetirildi. Yüksek
faizlerle mevduat
toplayan bazı bankalar
iflas edince, mevduat
sahipleri küçük
tasarruflannı
kaybettiler. Vergi
kaçakçılıklanna,
kayıtsız ekonomiye göz
yumuldu. Hayali
ihracatla servetler
yapıldı.
Turgut Özal'ın 1983 Aralık'ında
yayımlanan programı, IMF reçetele-
rine. Dünya Bankası'nın öğütlerine
uygundu. Bu program, dış borçlarla
yaşamak prensibini kabul etmek. ih-
racatı arttırarak borçlan ödemek \e
borç kapısını açık tutmak ilkesine da-
yanıyordu. İç pazar. dışannın rekabe-
tine açılacak, döviz kurlan tamamen
serbest bırakılacak, bankalara kendı
kurlannı tayin hakkı tanınacak. ban-
ka faizleri serbest bırakılacaktı. Yatı-
nm projelerinde tanma öncelik veril-
mesi, kamu kesımi kuruluşlannda re-
form yapılması da (özelleştirme) ön-
görülüyordu.
Sonuç ne oldu?
Böylece gelişmekte olan bir ülke
koşullannda, kapitalizmin en liberal.
en anarşik biçimınin uygulanmasına
geçiliyordu. Sonuç ne oldu?
SağJam temellere dayanmayan bir
üretim biçimi kuruldu. Sermayenin
birikimini sağlayacak sabit sermaye
yaünmlan yerine, borca, para emis-
yonlanna dayanan yatınmlar yapıldı.
Yatınmlar üretken olmayan alanlara
yapıldı. Yüksek faizler. sermayenin
önemli bölümünü parasal alanlara
kaydırdı. Paranın para getirmesi. pa-
ra spekülasyonlanyla büyük servetler
yapılmasını sağlarİcen üretken alanla-
ra yapılan yatınmlargeriledi. Böylece
reel ekonomiden. sağhklı bir gclişme-
den çok uzaklara gidildı.
Türk parasının değeri. dalgalan-
malar. mini devalüasyon ve devalüas-
yonlarla sürekli olarak düştü. Borçlar
ve faizlen o ölçüde arttı. İ thalal düşük
dövizlerle yapılınca. sanayinin mali-
yet fiyatlan da yükseldi. 1980'den bu
yana bütün gayretlere rağmen enflas-
yon daıma yüksek düzeyde kaldı.
Bankacılık, tefeciiik halinegetirildi.
Yüksek faızlerle mevduat toplayan
bazı bankalar iflas edınce. mevduat
sahipleri küçük tasarruflannı kaybet-
tiler. Yüksek faizler ve döviz kurlan
vüzünden sıkıntı çeken sanayiye dev-
let destek oldu. Vergi kaçakçılıklan-
na. kay ıtsız ekonomiye göz yumuldu.
Ha>ali ihracatla servetler yapıldı. Bu
çarpık düzen. biryandan devleti. ver-
gi gibi en normaf gelir kaynağından
mahrum ederken bir yandan da her
türlü ahlak kurallanndan uzak. kap-
kaçı bir ekonomik onamın yaratıl-
masına yol açtı. Vahşi kapitalizmin
en anarşik. en kuralsız biçimi uvgu-
lanmaya başlandı. Dipsiz kuyu haline
gelen ekonominin. sonunda denn bir
bunalıma girmesi kaçınılmazdı.
p kuyu haline
gelen ekonominin,
sonunda derin bir
bunalıma girmesi
kaçınılmazdı. Uzun
süre, bu bunalım, bütçe
açığı şeklinde yaşandı.
Doğal kaynaklanndan
yoksun olan devlet,
açığını iç ve dış
borçlarla kapatmaya
yöneldi. Ancak bir süre
sonra Türkiye kredi
bulamazhalegeldi.
Uzun süre. bu bunalım. bütçe açığı
şeklinde yaşandı. Doğal kaynakların-
dan yoksun olan devlet, açığını iç ve
dış borçlarla kapatmava yöneldi. İç
borçlanma, faizlerin yükselmesi pa-
hasına yapıldı. Giderek artan dış
borçlarla faizlerini ödemek güçleştik-
çe. kısa vadelı borçlanmaya gidildi vc
nihayet borç ödeme ijnkanlan dara-
lınca. Türkiye. krcdi veren bankalar
nezdınde kredibilıtesıni kaybetti. İh-
racattan, yurtdışındaki işçilcrdcn ve
turizmden gelen dövizler tedıye açığı-
nı kapattığı sürcce durum genc de
iyiydi.
Özveri kimden isteniyor?
Ancak durum dünya konjonktürü
içinde değerlendınldiğinde. bunlar-
dan hıçbıri sağlam kaynaklardeğildi.
Ortadoğu pazarlannın tıkanması,
Doğu Avrupa'da Batı'ya elvcrişli pa-
zarlaraçılması. Körfezknzigibiolay-
lar. Türk ekonomisinin dengesini ko-
layca bozabilırdi ve bozdu. Yalnız
dışa dönük değil. aynı zamanda dışa
bağımlı ekonominin bedeli bir gün
ödenecekti. Ve işte böylece bunalım
önce bir faiz ındirme önlemı. bir de-
valüasyon ve sonra bir "istikrar pa-
ketivle" eeldi.
Bütün toplumdan özveri isıe-
niyor. Ama nasıl bir toplum-
dan?.. Serbest piyasa ekonomi-
sinin kaçınıimaz sonucu olarak
zenginin zenginleştiği, fakirin
fakirleştiği bir toplumdan.
Unutmayalım ki son 12 yıldan
beri uygulanan bu sistem, sos-
yal yapıya önemli bir değişiklik
getırmiştir. Gayri Safi MiJli
Hasıla'nın (GSMH) yüzde 50"-
si. nüfusun yüzde 20'sini
oluşturan yüksek gelirli taba-
kanın elindedir (sanayici. ban-
kacı, spekülatör vs). Esnaf.
yüksek memur, tüccar. serbest
meslek sahiplerinden oluşan,
nüfusun ikinci bir yüzde 20'lik
bölümü GSMH'nın yüzde 21'-
ınesahıptir. Nüfusun geri kalan
vüzde 60'ının GSMH'den
aldığı pay isc ancak vüzde 29
oranındadır. Bunlann içinde
köylü. reel ücretleri düşük ışçi.
memur ve diğer ücretliler ve 9
milyon civannda işsiz vardır.
Hızlı enflasyon ve zamlarla ger-
çek gelirleri daralan bu kesim-
lerden özveri istemek elbette
tepkiler yaratacaktır. Özelleş-
tırmelerin getirdiği işsizliğe
karşı tepkiler zaten başlamıştır.
Bu ortamda. bir alternatif yol
arayan yığınlann. gitgide daha
çok, "adil düzen" vaatlerine ka-
pılması şenatçılığın güçlenmesi
büyük birolasılıktır.
Kısacası. bizde pazar ekono-
misi az gelişmişlik koşullannda
ve dünya ekonomisiyle bütün-
leşerek uygulanıyor. Bu
bağımlılık. korumacılık. fiyat.
dövız ve gümrük kontrolleri
gibi somut önlemler alınamı-
yor. Oysa, Batı tekstiline vc di-
ğer ürünlerine kota koyuyor.
Fransa bankalannda dövız he-
saplan açtırmıyor. Lııvanya sa-
bit kur politikası izliyor vs.
Ama bız. borç alırken birtakım
koşullar kabul ediyor ve libera-
lizmin en vahşi biçimini uygula-
maya gidiyoruz. Devlet kont-
rollen kalkınca. devlet ekono-
miyi kontrol edemez hale geli-
yor. kur ve faiz oranlannı ayar-
lamak yoluyla bu işi yapmaya
çalışıyor. {*) Devlet birtakım
siyasal nedenlerle vergi top-
layamaz hale gelince dc özelleş-
tirmeye başvuruyor. Aslında,
özelleştirmelerin de dünya eko-
nomısiylc bütünleşmenin bir
parçası olduğunu bilmelıyiz. Şu sıra-
da telefon şirketleri. İtalya. Fransa.
İngiltere ve pek çok Doğu Avrupa ül-
kesinde özclleştirilmekte: çünkü bu
alanda bir dünya konsorsivumu ku-
ruluyor: "Auto-route de Cammunica-
tion". Demir-çelik. peiro-kimya vedi-
ğer alanlarda da böyle konsorsıyum-
lar kurulmakta. Evct. dünya ekono-
misi bütünleşıyor. Biz de bunun bir
parçası olmakla övünüyoruz.
Avrupa sosyal demokratlan pazar
ekonomibinin getirdiğı ekonomik
sosyal bunalıma bir çare. bir alterna-
lif yol anyorlar. Biz isc tabulan bıra-
kıp. reel ekonomiye dönüşü düşüne-
mcdığımiz gibi. Avrupa Ortak Pa-
zan'na. gümrük birliği ile de bağla-
nıp, kapılanmızı büsbütün açmak.
büsbütiin bağlanmak büsbütün bat-
mak yolundayız.
Kaynak: (1) H'orld Bank Anınuıl
Report I Dünya Batıkası Ytlltk Rapo-
rıı) I9H1.S. 67
'*) Ztıtt'n. Amerıkun ikti.sur<,ısı Mil-
loıı Fru'dman'm çizdıği volda pazar
ekononüsi avııt zamanda para t'ko-
nomiii anlannna gvlir. Yaııi ekonomi
fmunsal önlemlerle Jengelenır.
BİTTİ
TOSYA SULH HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo:1994 34Esas
Davacı F. Yılmaz Çemçem tarafından davalı Hüseyin Kahyaoğlu
alevhınde açılmış olan taksım veva izalei şüyu davasının duruşmasın-
da:'
Tosya Kargı Mahallesı'nden Hüsevin Kahvaoğlu'nun bütün ara-
malara rağmen adresi bulunup teblıgat yapılamadığından gazete yo-
lu ile ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş bulunmaktadır.
Duruşma günü olan 28 7.1994 günü saat 09 40'ta duruşma>a bız-
zat gelmeniz veya kendinizi temsil ettırmenız. gelmediğınızde davanın
gıyabınızda yapılarak karar verileceğı tebligat yerine esas olmak üze-
re ilanen tebliğ olunur.
Basın: 48669
HAYRABOLL ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞrNDEN
DosyaNo: 1993 963
Davacı Necmettın Dınçsoy tarafından davalılar Nasıf Engın ve
Akbank T.A.Ş. Hayrabolu Şubesi alevhine mahkememızde açılan
menfi tespit dav asının >apılan açık duruşması sırasında. davalılardan
Nasıf Engın'in tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemedığınden
kendisme dava dilekçesının ve duruşma gününün ilanen teblığine ka-
rar venlmiştir.
Davalı Nasıf Engın'in duruşma günü olan 14 7.1994 günü saat 10.
00'da mahkememiz duruşma salonunda bizzat hazır bulunması veva
kendisıni bir vekıl ile temsil ettirmesi. aksi halde duruşmalara yoklu-
ğunda de\am edilip karar verileeeğı. dava dılek<I
'esı veduruşma günü-
nü bıldınr davetıve verine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 48663
ÇORUM2.SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1992 727
Karar No: 1994 258
Hasan İkızek, Fatma Ikızek. Hasan İkizek. Pakıze İkizek. Yaşar
Ikızek. Nezaket İkizek ve Avşe İkizek.
Da\acı Türkan Şahinter tarafından davaiılar Orhan Yeşılgöz ve 7
arkadaşlan hakkında mahkememizde açılan davanın yapılan açık
duruşması sonunda:
Çorum ıli Uçtutlar mahallesi sokağı pafta 79. ada 122. parsel 25'le
kayıtlı bulunan taşınmazın satılarak onaklığın gıderılmcsine karar
venlmiştir. İlamın vayınlandığı tarıhlen itibaren 8 gun içensinde her-
hangi bir itirazda bulunmadığınız takdirde karann kcsinleşcceği hu-
susu ılanen teblıe olunur
Basın: 48653
P0Lİ1İKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Terhis Tezkeresi...Güngör Gençay, 1957 yılında Güneydoğu'ya giderken
köyü, ancak köyü işleyen yazarlardan okuduğu kadar
biliyordu. Yozlaşmış bir istanbul çocuğuydu. Ama gene
de içinde kıpır kıpır eden bir yan vardı. Birden bedelini
ödemediği nankörlüklerlekarşılaştı. Nottutuyordu, yazı-
yordu, anılarını çiziktiriyordu, resim yapıyordu, hepsinin
üsründe şiir yazıyordu.
Bütün yazıp çizdiklerini, tablolarını götürürlerken an-
cak iki cipe sığıştırdılar. Cipi kullanan askere sordu:
"Bu kümbetler ne ki hemşerim?"
"Ev, asteğmenim."
"Nasıl ev bunlar böyle?"
"Kerpiçten asteğmenim."
Kümbetten evleri böyle tanıdı.
Kitaptaki Güngör Gençay mı, Erdem Arıcıoğlu mu, ıki-
si birbirifıe karışıyordu. Yedeksubaylığın okul dönemi
bitince kura çekmişler, Güneydoğu'daki seyyar jandar-
ma alayı düşmüştü. Her sınır boyuna düşenin bir kaçak-
çılık öyküsü vardır. Kızlar, derler ya, ilk kızlık gecelerini,
erkekler askerlik öykülerini anlatırlar. Kaçakçılık sınırda
bir zanaattir.
Sabahın erken saatinde kapı çalındı: Narin,
"Hayırdır Narin!"
"Pek hayır değil."
"Peki hayır olmayanı anlat!"
"Bu akşam sakın mıntıkaya çıkmayasın."
"Neden?"
"Pusu kurup seni vuracaklar."
"Neden vuracaklar beni, kime ne kötülük ettim?"
"Kötulüğun en buyuğunü yapmışsan. Köye okul ve
kenefyaptırıyısen. Okulneyse ne de, kenefibirtürlü içle-
rine sindiremiyorlar."
"Ne kotülük var bunda?"
"Erkek boku üstune kadın boku düştüyse erkeğin şe-
refi gitti. diyorlar.'' Duşunmeye başladı Kenefyüzunden
bok yoluna gitmek! Olur muydu bu!
"Köylu kenef yaptırmanı istemiyor. Şerefimizi kendi
elimizle bok edemeyiz' diyorlar. Bize kenef için kerpiç
kestiriyor1
diyorlar. Dün akşam muhtarın evinde topla-
nıp seni öldürmeye karar verdiler."
Bunları dinlerkenaklına Zara sürgün alayı geldı. As-
keri, haftada bir toplarlar 'sahra temizlıği' yaptırırlardı.
Sahra temizliği düz ovayı Kızılırmak boyunca boktan te-
mizlemek demekti. Helalar yok muydu. vardı. Ama erat
helalara yapmaz, karanlıkta, kırda, önüne gelen yerde
yapardı, taşa silerdi. Bu da birikir ortalığı bir koku sarar-
dı.
Bizde, kışla öyküleri uzun yıllar yazılmamıştı. 1960'tan
sonra yazdım, bir de Mehmet Başaran yazdı. Sonra ar-
dından yazanlar çıktı. Madem ki kenef temizliği yaşamın
bir parçasıdır, elbette yapılmalıdır.
Alaydan tabura, taburdan bölüğe, bölükten takıma
(hatta mangaya) kadar uzanan raporlar gelirdi. Bunlar
en çok siyasiler hakkında olurdu Ta merkezden manga-
ya kadar siyasi hakkındaki rapor, dalgalana dalgalana
gelirdi. Bu raporlarda birin üstüne bin de katarlardı
Böyle bir rapor gelmiş, bire bin katılarak dedikodular da
üretilmişti. Karşısına dikildi
"Seni çok severim komutanım."
"Bilirim."
"Öyleyse ne diye karışırsın boyundan büyük işlere?
Sen yedeksinjezkere mi bırakacaksın?" .
"Yooo, hayır."
"Öyleyse bir yıllık hizmetini uslu uslu yap."
"Yapıyorum."
"Siyasilerden bir kodaman senin buradan alınmanı
istemiş. Ellerinde bir rapor var. Senin tehlikeli olduğunu
söylüyor."
"Ne diyor?"
"Rus diyor, Bolşevik diyor, komünist diyor, daha bil-
mem neler diyor."
"Yalan hepsi."
"Yalansa da sen uslu dur, şu bir yılı bitirmeye bak,
benden söylemesi."
Dikkatli davrandı, gelenler de rapora boş verdiler, bir
yıl sonunda tezkereyi alarak yola koyuldu. Askerlik de
bitmişti, tehlike de... Dedikodular kesilmemişti.
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Özellikle gemiciler ta-
rafından kullanılan ve
enlemle boylamın belir-
lenmesi için gökcisimleri
ile ufuk çizgısi arasındaki
açıyı saptamaya yarayan
aygıt. 2/ Ağırlık ve uztın-
luk ölçüleri için kabul
edilmiş yasal ölçü mode-
li... Bağışlama. 3/ Hay-
vanlann su içtikleri taş ya
da ağaçtan oyma kap...
Küçük taneli bir bakla
türü. 4/ Balık avlamakta
ya da yük taşımakta kullanılan bü-
yük kayık. 5/ Hayat arkadaşı...
Kumar 6/Yerleşmişilkeyada va-
saya uygun durum... Sıkı dokun-
muş bir tür pamuklu kumaş. 7/
İtalya'da bir ırmak... Boru sesi...
Tarla sınırı. 8/ Birzincin oluşturan
halkalardan her biri... Suyosunu.
9/ Kale hendeği... Görüldüğünce
ödenmesi gereken poliçelerin üze-
rine yazılan terim.
YLKARIDAN AŞAĞIY^A:
1/ Bayram günlerinde. düğünlerde törene yerel gjysilerle. atlı ve
silahlı olarak katılan yiğit... Bir gösterme sıfatı. 2/ Yunan abe-
cesinde bir harf... Çingene çocuğu. 3/ İri ve boru biçırninde be-
yaz ya da san renkli çiçeği olan bir süs bitkisi... Satrançta özel
bir hareket. 4/ Kayak sporunda bir yanşma dalı... Bir nota. 5/
Macaristan'da üretilen ünlü birşarap... Hayvanlarda semizlik.
6/ En kısa zaman süresi... Bankaya para yatıran kimse. 7/ İnsan
gözünün algıladığı ışık şiddeti... Bir kürk hayvanı. 8/ Veba has-
talığına verilen bir başka ad... Bira yapmak için çimlendirilip
kurutularak hazırlanmış arpa. 9/ Leyleksiler takımından bir
kuş.
İUAN
T.C.
KIRŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1993 499
Davacı Fevzi Yılmaz vekıli Avukat Ahmet Eraslan tarafından
davalılar Şükrü Özlü ve arkadaşlan alevhine açılan tapu iptali ve tes-
cıl davasının >apılan yargılamasında. davalılardan Ahmet Uçar. Ce-
sur Aksu. Fikret ÇopuroğJu. Samet Bıyıklı, Ekrem Kervan'ın adres-
len bilınmedığinden. adı geçenlere dava dılekçesinın ilanen teblığine
karar verilmiş olmakla;
Kırşehir Aşıkpaşa Mahallesi'nde kain, 990 parsel 3'te kayıtlı 605
m2
miktanndaki taşınmaza hissedar Osman oğlu Ahmet Uçar. Nu-
havat eşi Cesur Aksu. Celalettın kızı Fikret Çopuroğlu. Celalettin
kızı Samet Bıyıklı. Mustafa oğlu Ekrem Kervan'ın duruşma günü
olan 13.9.1994 günü saat 09.00'da bizzat duruşmaya gelmeleri. veya
kendilerini bir vekıl ile temsil ettirmeleri, aksi takdirde davanın yok-
Iuklarında görülüp bıtirileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üze-
re ilanen tebliğ olunur 21.4.1994
Basın: 48662