Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10MAYIS1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
•• ••
1993 Sait Faik Oykü Odülü'nü 'Selam Ateşleri' adlı kitabıyla kazanan Osman Şahin:
Goçerük herkese açık bir kültür
PELİNÖZER
1993 Sait Faik Öykü Yanşması'nda bu yıl ödüle
SeJam Ateşleri' adlı öykü kitabıyla Osman Şahin
değer görüldü. Oktay Akbal, Prof. Dr. RaufMırt-
hıay, Prof. Dr. Hilmi Yavuz, Prof. Dr. Şara Sayın,
Fethi Naci, Tank Dursun K. \e İnctser Akpınar'dan
oluşan seçici kurul. yanşmaya katılan 17 eserarası-
ndan Osman Şahin'in eserini scçti.
Bugüne dek pek çok öyküsü yabancı dillerde
yayımlanan ve sinemaya uyarlanan Osman Şahin.
•Sdam Ateşleri' adlı kitabında. yitip gıtmekte olan
göçer kültürünü tüm zenginliği ve şiirselliğiyle
yansıtıyor. Toroslar'da yaşayan Yörûklerin öyku-
leri, Anadolu söylenceleri ve Anadolu insanının
değerleri ı tüm yalınlığı
okuyucuyla buluşuyor. Osman
Şahin'le öykücülüğü ve 'Sdam
Ateşleri' adlı kitabı üzerine ko-
nuştuk:
- Türk öykücülûgünde çok
önemli bir yeri olan Sait Faik
adma verilen bir ödülü aJdınız.
Sait Faik'in öykücülüğünü nasıl
değerlendiriyorsunuz, genelde
edebiyat ödüllerine nasıl bakı-
yorsunuz?
Sait Faik, paranın şımarttığı
insanlardan çok, yaşamın ger-
çek yükünü çeken, sıradan in-
sanlanmızı yazmıştır. Şu anda
aklıma geliveren Sait Faik öy-
külerinin adlan bile, örneğin:
'Dondurmacı Çırağı', 'Lüzum-
suz Adam', 'Ağrt\ 'Köy Hocası
ile Sığırtmaç', 'Bir Kiiihanbeyi
HikayesF, 'Hancımn Karısı".
'Çöpçü Ahmet', 'Garson', 'Hal-
laç Baba\ 'Alt Kamara', Bir
Karpuz Sergisi', 'Sakarya
Balıkçısı' gibi isimler, Sait Fa-
ik'ın dünyasını açıklıyor.
Sait Faik'in öykü sanatı hiç-
bir kaJıba sığmaz. Hem öykü
sanatını değiştirmiş. bu konuda
devrim yapmıştır, hem de kendi
anlatımını değiştirmiştir. Sü-
rekli kendınde öyküyü aramış-
tır. Bu yüzden Sait Faik sürekli
bir aranıştır da diyebiliriz. Öy-
küde, yaşamda kahplara karşı-
dıro.
Gerçek bir sevginin peşin-
dedir. Balıklan. denizi, martıla-
n. kuşlan. taşı. toprağı, ağaçlan
sever. En çok da çocuklarla doğayı sever. Sevgı ko-
nusunda milliyet tanımaz. İçtenliğin, yalınlığın,
gerçek savunucusudur. Yoksulluk, yalnızlık. işsiz-
lik, doğa. Sait Faik öykülerinin ana temalannı
oluşturur. Umudun yoksul, ama sıcacık çarpan
yüreklerin yazandır o. Doğrudan insana yönelen
coşkulann ifadesidir.
Her öyküsünde yaşamın sıcaak yüreği, özü atar.
Birdenbire öyküye girer, hiç beklemediğimiz bir
anda da öyküsünü bıtiriverir. Öykülerinin uçlan
her yöne açıktır, ulu bir ağaç dalı gibi her an her
yöne gelişebilir. Hemen her öyküsünde kendi kişili-
ği ile öykü kişisini kaynaştınr. Bunu büyük bir us-
talıkla yapar.
Edebiyat ödüllerine gelince... Genel olarak ede-
biyat ödülleri. yazann ve yapıtının adını biraz öne
çıkanr. güncelleştirir. Ödül, yazara ağır sorumlu-
luklar yükler. Kitabı biraz fazla satar. İnsana daha
çok çalışma. yazma isteği kazandınr.
- 'Selam Ateşleri' adlı kitabınızda Toroslar'da ya-
şayan insanlann tutkularou, aşklannı, korkulannı,
cinselliklerini. coşkuiaruu yansıtıyorsunuz. O yö-
rede yaşayanların bilgelikleri. bakış açılan. olaylar
karşısındaki tav ırları. kör inancları. > nba/lıklan, kı-
saca Yörüklerin vaşamının içindeki'şiiri yakalaya-
rak, söylencelerden de yararlanarak veriyorsunuz.
öykülerinizdeki coşkulu anlatım nereden ileri geli-
yorî
Toroslar'da sular durgun akmazlar, ak köpük-
ler saçarak, oynaşarak akarlar. Kuşlar, hızlı uçar-
lar. yağmur fırtına birden gelır, seli sele katar,
yanm saat sonra da yakıcı bir güneş açar. Yani her
Karacaoğlan söyleyen insanlar bugün o eski kül-
türlerinden utanmakta. arabesk türküler söyle-
mektedirler.
-Pek çok öykünüz sinemaya aktarıldı, yurtiçi ve
yurtdışında ödüller kazandı. Erden kıral'm 'Beyaz
Oküz' adlı öykünüzü 'Ayna' adıyla beyazperdeye
uyarlaması, Âvrupa'da tüm zamanların en i\i 10 fîl-
mi arasında yer aldı. Öy külerinizden yola çıkarak
niteliklifilmleryapılması, onlann görsel zenginliğin-
den, anlatımın ve olaylann derinliğinden mi kaynak-
laıuyor?
Bir bakıma evet. ..Benim öykülerimde gizlenen
sinemayı ilk gören Yılmaz Güney olmuştur. "Çok
iyi ayruıtı ve detay veriyorsun, eUme kamerayı alıp
çekeceğim geüyor" demişti. Öykülerimdeki
L
Osman Şahin, 'Selam Ateşleri' adlı kitabında yitip gitmekte olan göçer kültürünü yansıtıyor.
şey uçlarda yaşanır. Ora insanlannı da etkilemiştir
bu. Beni de etkilemiştir. İnsan sanatçı olunca, yıllar
içinde duygulu yanı daha da gelişiyor, besleniyor,
insanın ruhu, alıcılan zenginleşiyor. Öykülerim-
deki coşkulu, atak, şiirsel. destansı anlatım sanınm
buradan, benim iç yapımdan geliyor.
-Yörûkler üzerine de araştırmalanmz var. Son
Yörük' adıyla kitap olarak yayımlandı. Bir Yöriik
olarak sizin. yitip gitmeye yüz tutmuş göçer küitürü
ve Yöriik insanı üzerine düşünceleriniz nedir?
Göçerlik insanıyla, davranışıyla. kültürleriylete-
melde herkese açık bir kültürdür. İnsanlan.dinleri.
dilleri, renklerine, mezheplerine göre ayırmazlar.
seçmezler. Geniş yaylalar gibi yürekleri de elleri de
açıktır. Bu konuda çok kitap yazılmıştır, yazıla-
caktır. Ama bugün herşey gibi, Yörüklük de bo-
zulmuştur. Durumlan içler acısıdır. DadaJoğlu,
canlılık. olay, hareket ve psikolojik derinlik, on-
lann uydurma değil, gerçek yaşamdan alınıp ışlen-
melerinden ileri geliyor. Buna bir de öykü kurgusu,
şiirsel ve coşkulu anlalım katıldığmda öykü soluk
almaya başhyor.
Benim bugüne dek 21 öyküm filme alındı. Bun-
lar sırayla: 'Kızgın Toprak', 'Fıratın Cinleri', 'Kibar
Feyzo',' 'Adak', 'Tomruk', 'Derman', 'Ayna', 'Fi-
rar\ 'Kurbağalar', 'Kan\ 'Gülüşan', 'Keriz', *Su\
'İpekçe', 'Gömlek', 'Zincir', 'Dönüş', 'Aşkın Kesiş-
me Noktası', 'Kurşun Adres Sormaz', 'Kuşlara Bak
Kuşlara', Ziller'...
-Kimi öyküleriniz yabancı dillere çevrildi ve
yayımlandı. Öy külerinizin y urtdışında ilçi jjörme ne-
deni, Anadolu insanının ve kültürünün çokayruıtdı
betimlenmesi olabüir mi?
Sanınm evet. Anadolu çok farklı kültürler ya-
tağıdır. Ben biraz da bu kültürlerden geliyorum.
Çok zengin, görkemli insan davranışlanna,
şaşırtıcı olaylara ancak Shakespeare'in yapıtlan-
nda rastlanılabilir. O insanlan, kıyafetlerine baka-
rak beğenmeyebilirsiniz, ama içlerinde kocaman
yürekler saklıdır.
Medyanın, reklamlann dayattığı giyim-kuşam.
davraruş biçimlerinden uzaktırlar. Özgün ve kişi-
liklidirter. Şimdi medya döneminde birey falan da
kalmadı, artık herkes tekdüze \e uyumlu. Oysa ora
insanlan farklı. Oturuşlan, konuşmalan, dilleri,
anlattıklan bile... Sanınm o insanlan öykülerimde
yeterince yazabildim.
- Köy edebiyatuıın artık yapılmadığını, bu edebi-
yatın ötdüğünü söyleyenler var. Siz bu konuda ne dü-
şümiyorsunuz?
Yıllar önce Oktay Akbal ın
Yaşar Kenuü'le yaptığı bir rö-
portajını okumuştum. Sayın
Oktay Akbal, Yaşar Kemale
"Hep Çukurova'yı mı \azacak-
sın, Çukurota daha bitmedi mi"
gibi bir soru sormuştu.
Yaşar Kemal de "Hiç Çuku-
rova biiter mi? Bir yazar ömrünce
bir insanı yazmava kalksa o in-
san yine bitmez. İnsan biter mi?
İnsan ancak ölünce biter " diye
yanıtlamıştı. Köy bitmez, ama
değişime uğrar. Anlayışlan,
dünya görüşleri. davranışlan.
giyim knşamlan. müzikleri.
kültürleri, her şeyleri değişir.
değişmektedir. Yazar bu değişi-
mi de yazmalıdır.
- Anadolu insanı Türkçeyi
tüm olanaklarıyla kullannor.
Halk deyimJeri, kuşaktan kuşa-
ğa aktarılan soylencekr bugün
ders kitaplannda bile yer alma-
yan farklı ve uzak. bir o kadar da
zengin bir Türkçeyi yansıtıyor.
Sizin öykülerinizde de bu saf
Türkçeye sahip çıktığımzı, bir
boşluğu doldurduğunuzu söyle-
yebilir miyiz?
12 Eylül'den sonra Türk Dil
Kurumu, Türk Tarih Kurumu
kapatıldı. Okullar kolejlcştiler.
İngilizce bilmek, İngilizce öğ-
renmek, diplomanın önüne
geçti. Reklamlar. basın. medya
küftürümüzü, dilimizi, ruhu-
muzu, müzik anlayışımızı, gün-
lük Türkçemizi, her şeyimizi
bozdu. Kendi dilinden. kendi kültüründen utanan.
kendi kültürünü horgören bir kuşak yetiştirildi.
Bu örnekleri saysam yer kalmaz. Bir halk kendi
dilini unutursa, halk olmaktan, ulus olmaktan
çıkar. Böylesi dönemlerde dilimıze sahip çıkan biz
yazarlann dirençleri de bin kat artar. Bu nedenle
ben Dede Korkutlardan, Yunus Emre'ye oradan
bugüne gelen gelişmış bir öztürkçe kullanmaya
calışıyorum. Bu çabam ben ölünceye değın süre-
cektir.
- Şu anda üzerinde çalıştığınız bir kitap var mı?
Çoktandır bir roman üzerinde calışıyorum: adı
'Fıratm Sırtındaki Kan'. Belgesel bir roman bu. Bir
de 'Gökyüzü FalosT adını verdiğim 8 öykülük bir
kitabım var. "Kenri Anlatan Ev Karadır' adıyla bir
üçüncü kitabım duruyor.
'Çin Kelebeği' Avignon Festivali'nde
Memet Baydur'ım geçen yılki 'Doğum' adlı oyununun devamını Theatre de Folle Pensee sahneleyecek
Memet Baydur
Kültür Servisi - Tiyatro yazan Memet
Baydur, Fransız Theatre de Folle Pen-
«*e"nin davetlisi ofarak Bretagne'daki
St.Brieuc'e gıtti. Geçtiğimiz yıl Baydur'-
un 'Doğum' adlı oyununu sahneleyen
topluluk, bu yıl da yazann 'Çin Kelebe-
ği' adlı oyunuyla Avignon Tiyatro Festi-
vali'ne hazırlanıyor. "Çin Kelebeği' de
birinci oyun gibi "doğum' temasıni işli-
yor, bir anlamda onun devamı niteliğini
taşıyor. Aynı günlerde St. Brieuc'de
"Bir riyatroda yazann yeri nedir" sorusu
çevTesinde biİdirilerin sunulacağı ve
tartışmalann yapılacağı bir seminer dü-
zenleniyor.
Memet Baydur, 12 mayısta ise Paris'-
te La Viellette'deki bir başka toplanüya
katılacak. 'Çjngenekrin Yolu' adını taşı-
yan bu toplantı, tüm Çingene küitürü
üstüne festival ve konferanslan içeriyor.
Akrobasi. şarkı, sinema, masallar, dans.
sihirbazlık. müzik ve tiyatrodaki Çinge-
ne sanatının tartışılacağı toplantıya An-
daluz Çingenelerinden Kıalderili çöl
müzisyenlerine. Romen ozanlanndan
Fransız caz müzisyenlerine kadar kala-
balık bir sanatçı topluluğu katılıyor.
"Çingenelerin Yolu' toplantısına Bay-
dur'dan başka Uluslararası Akdeniz Ti-
yatro Kurumu Başkanı Jose Monkon.
Cezayir Cervantes Enstitüsü Başkanı
Tahar Majdoub. Viyana Ars Karnun-
tum Festivali Başkanı Piero Bordin, Hı-
rvatistan-Split Festivali Başkanı Petar
Sdam, Lizbon Tiyatro Festivali Baş-
kanı Adolfo Gutkin ve Kuzey Afrikah
sanatçılar katılacak.
Uluslararası Akdeniz Tiyatro Kuru-
mu'nun olağan toplantısı 14 mayısta
Marsilya'dayapılacak.
'Sanatçılann Yaşamı' başlığı altında
gerçekleştirilecek kapalı toplantı ve se-
minerde Cezayir tiyatrosunun sorunla-
nndan, eski Yugoslavya'nın durumu-
na: Salman Rüşdü'nün metinlerinin yeni
okuma biçimlerinden. yazınsal direnişin
anlamlanna kadar bir çok konu tartışı-
lacak. Kurumun kurucu üyelerinden
olan Baydur, bir yıldır da kurumun
Türkiye genel sekreterliğini üstleniyor.
Marsilya toplantısının sonunda. ya-
zann geçtiğimiz yıl sergilenen "Doğum'
oyunu bir kez daha seyirci karşısına çı-
kacak. Toplantıya Paris Üniversitesi
Sahne Sanatlan Bölümü Başkanı Ro-
bert Abirached başkanlık edecek. Türki-
ye'den Memet Baydur ve yönetmen Işıl
Kasapoğlu'nun katıldığı toplantıda:
Aix-en-Provence Cniversitesi'nden
Magreb uzmanı Bnıno Etienne. Saray-
bosnalı oyun yazan Tzevad Karhazan,
Toursky Tiyatrosu'nun yönetmeni Ric-
hard Martin, matematik ve felsefe dok-
toru. psikanalist ve yazar Daniel Sibony,
Michel Simonot, Tunuslu tiyatro adamı
Habib Bel Hedi ile Israil ve Filistinli ya-
zar. yönetmen ve oyuncular da buluna-
cak.
6. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTÎVALİ
Han' mitinin çağdaş yorumuKültür Servisi - 6. l luslararası
Istanbul Tiyatro Festi>ali"nin
"Bir tTke Bir Tiyatro" bölümün-
de, TürkmenistaıTdan festivale
katılan Aşkabat Devlet Can Ti-
yatrosu, "Oğuz Han" adlı oyunu
sahneliyor. Oyun bugün saat 18.
30'da Karaca Tiyatrosu'nda sah-
nelenecek. Oyunu Kakacan Aşi-
rov yazmış ve yönetmiş.
Başim Karaca'nm sahneye
uyarladığı oyunun müzikleri
Bayram Hudaynazar. ses düzeni
Hakberdi Orazberdi. ışıklan ise
Seydilla Şaguli tarafından ger-
çekleştirilmış. "Oğuz Han"ın
oyuncu kadrosu; Muhammet
Bekki, Gülnabat Aşir, Nazik Gur-
ban. Çarı Berdi. Annamuhammet
Gurban, Phayıt Durdı, Mammet
Durdı, Cahan kuli. Narcan Berdi,
Zuifîya Kadır, Acap Aşir, Diiiram
Hatam. Aydogdi Oraz ve Kaka-
can Aşirovdan oluşuyor.
Zengin giysileriyle dikkat çe-
ken bu topluluk, Orta Asya mil-
lerinden esinlenmiş. 1988 yılında
Kakacan Aşirov'un ginşimiyle
kurulan CanTiyatrosu, Türkmen
gelenek ve kültürüyle bezenmiş
mitleri, başanyla sahneye aktar-
masıyla ünlendi.
Bunlardan en ünlusü. Türk-
menlerin atası sayılan "Oğuz
Han" mitinin çağdaş yorumu-
dur. Aşirov'un tiyatrosu, hem ye-
rel kostümlerin güzelliğiyle neşeli
bir seyirlik hem de tiyatronun asıl
amacı olarak belirtilen 'nıhun
Festivalin 'Bir
ÜlkeBir
Tiyaöt»'
bölümünde,
Türkmenistan'-
dan festivale
katılan Aşkabat
Devlet Can
Tiyatrosu,
Kakacan
Aşirov'un
yazdığı ve
yönettiği 'Oğuz
Han" adlı oyunu
bugün veyarın
Karaca
Tiyatrosu'nda
sahnelevecek.
kendini dinlemesi ve dinlenmesi'
gibi düşünceleri içinde taşıyan
mistik felsefenin sahneye yansı-
masıdır. Moskova Scepkin Tiyat-
ro Yüksek Okulu'nu bitiren ve
Mayakovski Tiyatrosu'nda staj
yapan Can Tiyatrosu Gend Sanat
Yönetmeni Aşirov, "Kuşaktan ku-
şağa aktarılan mitlerin-bilgelerin
belli bir estetik içinde yeniden baş-
ka soluklaria yaşatılması, tiyatro-
nun birinci işlevidir" anlayışını be-
lirterek. "Sahnede dekonı, ışığı,
müziği ve diğer görsel malzemele-
ri, anlatımdaki düzeyi yükseltmek
için kuUanınm ve izleyicilerin de
algılama düzeylerini yükseltmeyi
amac edinirim" divor. Dfınvaamaç edunrim" diyor. Dünya
basınında adından sık sık söz edı-
len bu topluluk, Devlet Tiyatro-
su'nun bir birimi olarak ortaya
çıktı. Çağdaşı yakalamayı amaç-
layan Türkmen Tiyatrosu'nun
temsilcisi sayılan bu lopluluk, ge-
nelde Moskova. Petersburg, Aş-
kabat, Taşkent, Tiflis üniversite-
lerinde tiyatro öğrenimi görmüş
sanatçılardan oluşuyor. Toplulu-
ğun ilk oyunu. çağdaş Rus yazan
Andrej Platonov'un "Yanı" adlı
öyküsünden sahneye uyarlanan
"Can" isimli trajik mittir. İlk oy-
nadıklan oyunla Kanada'dan
"Quebec liuslararası Tiyatro
Festivali Ödülü"yle dönünce. li-
yatronun ısmı dc "Can" olarak
kalmış. "Ruhun yücelmesi" an-
lamına gclcn "Can" adı. tiyatro-
nun kurucusu Aşirov veekibinin
sanata bakış açısıyla da uyum
içindedir. İnsan ruhunun sanat-
sal ve bilimsel yöndcn incelenme-
si. insanlann scvgiyc vc iyıliğe
olan tükenmez gereksınimleri. bi-
lincin sırlannı çözme gibi kav-
ramlar. oyun seçiminde ve dra-
matik yapısının oluşumunda
önemli etkenlerdir.
"Can"dan sonra sahneye koy-
duklan "Deli Dumrul", "Oğuz-
ların Oyunlan", "Oğuz Han" gibi
oyunlar da tiyatronun bir başka
yapısını açıklamak için önemli
örnekler. Klasik Türkmen yazar-
lan olan Reşidettin, Abulgazi,
çağdaş Türkmen ozanı Atamurat
Atabayev'in. "Dede Korkut
Destanı" gibi bir dağarcığı göz
önünde tutarak geleneksel Türk-
men anlatım motiflerinden yola
çıkıp evrensel söyleme ulaşma vc
tüm bu lcmel yapıyı çağdaş bir ti-
yatro diliyle sergılemek de amaç-
lanndan birdiğeri.
Hem seyirlik ve köklü bir kül-
türün sahneye yansıtılması hem
de dünya görüşü apsından bü-
tünlüklü bir tiyatro örneği olan
"Oğuz Han", yann da saat 18.
30"da Karaca Tiyatrosu'nda izle-
nebilir.
Simurg ve "Yolculuk
Serüveni"
ATİLLABtRKİYE
Günümüzde, günlük basında felsefi sorunlar tartışıl-
mazken, özellikle de "medyatik" organlarda felsefenin
"f'si bile anılmazken, Arslan Kaynardağ"ın Cumhuriyet
gazetesindeyayımlanan "TRTde Bir Belgesel Dizi: Si-
murg ve Felsefe" (22.2.1994) başlıklı yazısı, bağlamı çok
geniş olmamakla birlikte "felsefi" bir sorunu gündeme
getiriyordu.
Kaynardağ'ın yazısı, TRT-2'deki Simurg belgeselinin
özellikle adıyla ilgiliydi. Kültür yaşamımızın temel direk-
leri olmuş kişilerin yaşamının tanıtıldığı bu dizinin adı
için Kaynardağ yazısında şöyle diyordu:
"öykü (Simurg öyküsü) ne denli güzel olursa olsun,
aydınlanmadan, felsefeden yana olan kimselerin tanıtıl-
dığı böyle bir diziye onun adı verilmeseydi daha iyi olur-
du diye düşünüyorum. Nitekim, Macit Gökberk tanıtılır-
ken daha doğru bir saptama yapılarak, 'aydınlanma yo-
lunda' deniimiştir. Bütün diziye bu ad verilebilirdi ve
daha iyi olurdu."
Kaynardağ'ın yazısında da belirtildiği gibi Simurg,
Doğa mitolojisinde ulu bir kuştur ve bu kuş birçok öykü-
de yer alır; bunların en önemlisi özellikle de Ferideddin-i
Attar'ın ünlü yapıtı Mantık-AI Tayr'dır. Kısaca tekrar anı-
msatmak gerekirse, Simurg aslında, Hüthüt'ün öncü-
lüğünde kendi padişahlarını arayan otuz kuşun zorlu
yolculuklarının sonunda öğrendikleri bir 'gerçek'tir. Ya-
ni Simurg, kendilerinden başkası değildir. Otuz kuştur.
Kaynardağ, öykünün mistik olduğu ve tasavvufu övdü-
ğü gerekçesiyle dizinin adını yanlış buluyor. Ayrıca, At-
tar'ın da öyküde "ısrarla felsefeye karşı" çıktığının altını
çiziyor. Bu yüzden, özellikle de Macit Gökberk'in de yer
aldığı bir dizinin adının Simurg olmasını yanlış buluyor.
Tartışmaya belki bu noktadan başlayabiliriz
Attar'ın felsefeye karşı çıkması, dizinin adıyla ilgili ola-
rak ele alınmamalıdır. (Platon da -hangi gerekçeyle
olursa olsun- şairleri istemez!) Attar'ın metnıni tasavvu-
fu övmesi ve mistik bir öze oturtması da pek önemli de-
ğildir Çünkü burada Simurg ile imlenen, her şeyden
önce otuz kuşun yolculuk serüveni ve otuz kuşun "ken-
disinin kendisi" olma durumudur. öykünün özüne değil,
öykü içinde yer alan Simurg adına ve bu adın çağrıştırdı-
ğı duruma gönderme yapılmıştır.
Dolayısıyla buradaki gönderme, imgesel bir gönder-
medir. Yani gerçeğin peşindeki kuşların, gerçeğe ulaş-
mak için geçirdikleri zorlu "yolculuk serüveni" burada
imlenendir. Ki bu serüven, dünya edebiyatının en önem-
li temalarından biri olagelmiştir. (Hermann Hesse'in Do-
ğuya Yolculuk'unda -Afa Yay. - öyküyle büyük bir ben-
zerlik buluruz.)
örneğin Yaşar Kemal'de bu serüven, kendisinin tanı-
mıyla "insan macerası" olarak vardır. Yaşar Kemal aynı
zamanda, romanlarında Hüthüt'e, Kaf Dağı na, yani At-
tar'ın öyküsüne sık sık yer verir. Ama buradaki gönder-
me, o güçlü, o büyüleyici ve görkemli insanlık serüveni-
ni betimlemek içindir.
Benzer şekilde, yazarlık çizgisi Yaşar Kemal'den çok
farklı olan ve yine çok farklı bağlamda yazan Mario Levi
de yapıtlarında bir "yolculuk" teması izler. Belki Levi'-
nin teması bir üstkurmaca metin özelliği gösterir, ama
-yani metnin kendisi bir yol'dur- bu serüven çok farklı da
olsa onun hikayelerinde vardır.
Diziye dönecek olursak, tanıtımı yapılan otuz kişi as-
lında aydınlanmanın kendisidir de. Çünkü bızdeki aydın-
lanma kamusal, toplumsal bir devinim değil, daha çok
tikel durumlarda kendini göstermiştir; bu tikel durumlar
ise, tek tek Gökberkler, Dinolar, Andaylar vb.'dir ve on-
ların serüvenleridir.
Yani aydınlanma yolundakiler, aslında aydınlanma-
nın kendisidirler ve böylece onlar, aynı zamanda Si-
murg'dur...
Basın Müzesi 7 yaşında
• İstanbuJ Haber Senisi- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Basın Müzesi'nin 7. kuruluşyıldönümü.dünakşam
düzenlenen törenle kutlandı. Törende müzenin kuruluşuna
ve gelişmesine katkıda bulunanlara şükran plaketleri verildi.
Kutlama töreninde bir konuşma yapan İstanbul Valisi
Hay ri Kozakçıoğlu, gençlere ve öğrencilere tarihi
anlatmanın öneminedeğindi. Müzelerin artması gerektiğini
vurgulayan Kozakçıoğlu. ""Müzelerle kendi insanımıza her
konuda verebileceğimiz bilgilerin. somut örnekleri ile
artmasını diliyorum" dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
(TGC) Başkanı Nail Güreli de yaptığı konuşmada. müzenin
basın-yay ı n araç gereçlenni içeren bir müze olduğunu ve
dünyada 1 ^yle bir müzenin benzerinin tespit edilemediğini
soyledı. İs.anbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu Sibel İpekçi'ye.
TGC Başkanı Nail Güreli eski başkan Nezih Demirkenfe.
müzeye ka; kılanndan dolayı birer şükran plaketi verdiler.
Harp Akademileri Komutanlığı adına hazırlanan şükran
plaketini ıseTGC Başkanı Nail Güreli, Harp Akademileri
Kurmay Başkanı Tümgeneral Orhan Ateş'e verdi.
Geonge Peppard öldö
LOSANGELES(AA)-
Amerikan dizilerinin ünlü
yıldızı ve "A Takımı" ile
"Banacek" dizilerinin
unutulmaz oyuncusu
Amerikalı aktör George
Peppard. solunum
yetmezliğinden öldü.
Peppard'ın halkla ilişkiler
uzmanı Cheryl J. Kagan, 65
yaşındaki ünlü oyuncunun
solunum vetmezliği nedeniyle
dün California Üniversitesi
Los Angeles Tıp Merkezi'nde
hayatını kaybettiğini açıkladı.
Audrey Hepburn ile
"Breakfast at TifTany's"
(Tiffany'de Kahvaltı)
filminde başrolü paylaşan
Peppard, 'How the West was
Won" ve "Damnation Alley"
fılmlerindede büyük başan
kazanmıştı. George Peppard.
birçok ünlüfilmininyanı sıra.
PeppmO 'ı' Sophia Loren, TSr-
kiye'dc, "(ondra Ya/uyor/GizB
Harekat' adlartyta gösterilen
"Operation Crossbow"da.
televizyon dizisi "A Takımf'ndaki "Hannibal Smith" rolüyle
de büyük ilgi görmüştü.
Şairler okurlarıyla söyleşiyor
• Kültür Servisi - Bugün. İTÜ Taşkışla Mimarlık
Fakültesi'ndesaat 12.30'da ArifeKalenderÖnel.Müslim
Çelik ve N urullah Can okurlarıyla söyleşecek. şiirlerini
okuyacak ve kitaplannı imzalayacak.