Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15NİSAN1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 10
Oy avcıları ve Işgttzar bürokratlann ortaöğretim oyunu
E G I T I MERTÜGRUL UCKUN
olitikacılar ve bürokratlar 1953'ten
itibaren Türkiye'nin en önemli
eğitim kuııımu olan klasik liselerle
oynamayabaşladılar. Eğitim
süresini uzatma, mezuniyet smavı koyma,
sonra tekrar kaldırma, programlarda
yapılan değişiklikler, Anadolu liseleri,
seçmeli ders, kredili sistem derken liseler tam
bir karmaşaya sürüklendi.
1980'lerden sonra tırmanan yabancı dil çılgınlığı tüm toplumu etkiledi. Ana babalar, çocuklarını yabaneı dille eğitim yapan bir
okula sokabilmek için onları azguı bir yartşa sürdüJer. Sınav kapısında bekleyen bu kalabalık, bu çılgınlığın en açık özeti gibi.
Liseleryazboztahtası-2-
30-60 yaş arası kuşağın çoğunluğunun eğitil-
diği klasik liseler birçok eksikliklerine karşın
Türkiye'nin çekirdeğini oluşturan sayısız aydını
yetiştirmiştir. Ancak 1953'ten başlayarak yine
oy avcısı politikaalarla her şeyi bildiğini sanan
bürokratlar, burunlannı bu eğitim kurumlan-
na da soktular. O yıllarda lise öğretimini dört
yıla çıkarıp lise bitirme sınavma 'olgunluk' adı
altında 'kompozisyon' zorunlu olmak üzere
dört sınıfın derslerini içeren, dört seçimli ders-
ten özel sınavla 'olgunluk diploması' eklediler.
Örneğin; 'Mateman'k' dersini seçersen, lise-
nin dört sınıfmın matematik derslerinden olu-
şan sorular 'kapalı zarfla' Ankara'dan geliyor-
du. Böylece üç yıl sürdürülen uygulamayla çift
diplomalı öğrenciler yetişti. Saçmalık öyle bo-
yutlardaydı ki dört yıla çıkanldığı zaman, dör-
düncü yıl okutulacak kitaplann kimisi hazır ol-
madığı için. üçüncü sınıfın kitaplan yinelendi.
O yıllarda en iyi gelişme, üniversiteye girecek
ögrenrinin azlığıydı!
Oy avalığı sayesinde sinsi şeriat yanlılan, or-
taöğretime çengel atmayı sürdürüyorlardı.
1956'larda ortaokullara, 1967"lerde liselere din
dersi konması sağlandıktan başka. pıtırak gibi
artan imam-hatip okullanran lise bölümü,
? 1974'lerde dört yıla çıkankp mezunlanna harp
okulu dışında, tüm yüksekokullara girme hak-
kı verildi.
1975'ten sonra iyice çığınndan çıkan ortaöğ-
retim kurumlan, yazboz tahtasına döndürüldü.
Nerdeyse her ay gelen yeni bir genelgeyle değiş-
tirilen uygulamalar iyice laçkalaşü. Te'k dersten
borçlu geçme, üç dersten beklemeye kalma, ye-
ni bir sınav hakkı tanıma. kalanlara yeniden
sınav hakkı verme. kaldığı dersten Danıştay'a
başvurma. vb. ödünler. eğitimi eğitim olmak-
tan çıkanp. öğretmen-öğrenci-veli didişmesi bi-
çimine döndürdü. Amaç açıktı: Eğitimi yoz-
laştırma. Öyle de oldu. Zaten yetersiz liseler,
sınıflarda 60-70. yer yer 80"lere varan öğrenci
sayılanyla. donanım eksiklikleriyle, dökülen
yapılanna ek olarak öğretmen yokluğuyla iş-
İevlerini yitirmeye. daha da ötesi değiştirilmeye
zorunlu kıiındılar.
Öğretmen sonınu
En önemlisi öğretmen sorunuydu. Öğretmen
yetiştirmek zor bir işti. Öğretmen okullan, eği-
tim enstitüleri. yüksek öğretmen okullan yeterü
olamayınca. yöredeki eczacı, doktor, kurum
müdürü. mühendis, vb. mesleklerden ya da 3-6
aylık kurslarla öğretmen üretmek olağan sayıl-
dı. Oysa bir öğretmenin hastaya bakması. köp-
rü yapması ya da yasalan savunması olağan
dışıydı.
Üstüne üstlük kimi ögretmenler, sınıfta oto-
rite kurmanın sıfır vermek, sınıfta öğrenci bı-
rakmak, dayak atmak yollanndan geçtiğini sa-
narak; gerçekte genel kühür. iyi yurttaş, ay-
dınlık Türkiye öğelerini içermesi gereken lise
eğitımini, kimi gençler için korkulu düş kavra-
mıyla özdeş konuma getirdi. 1970-1980 arası
gençliğin, faşist-solcu ya da ilerici-gerici diye
Ne demek Anadolu lisesi! Öteki liseler ya-
bancı ya da üvey okul muydu? Devlet kendı
kendine eğitimde farklılıklar yaratıyordu. Bir
yıl hazırlık sınıfında İngilizce eğitimi görecek il-
kokul öğrencisi. henüz kendi ulusal bilincine
erişmeden yabancı bir dilin etkisi altına giriyor-
du. Bununla yetinmeyip. öteki sınıflarda fızik.
kimya. matematik. vb. dersleri İngiliz diliyle
okuyacaktı! Korkunç bir komedi!
deniyle denetimsiz kaldığından büyük sakmca-
lar ortaya çıkmaktadır. Okul yönetimi ve veli-
ler, bu durum karşısında çaresiz kalmışlar; öğ-
renciler ise çeteler ve kötü alışkanlıklann pençe-
sine düşmüşlerdir.
Zorunlu derslerde ise. "öğrenci istediği bir
öğretmeni seçer" yerine, yine okulun düzenledi-
ği listedeki öğretmenin dersliğine gitmektedir.
Derste. 1-5 arası verilen notlann kullanıldığı
'kredi' uygulaması, öğrenciyi kredi doldurma
yanşına sürüklemektedir.
Bu uygulamalar başladığı zaman, tüm yurt
çapındaki ortaöğretimde yaklaşık 3.500 İngiliz-
ce öğretmenine gereksinim vardı. Çoğu İngiliz-
ce dersleri boş geçiyor ya da biraz İngilizce bilen Öğretmene VUrulan VÜk
(az pilav gibi) kişiler. dersleri dolduruyordu
i...kiye bölünüp birbirini öldürmesinde, eğitıminDurum böyleyken hazırlık sınıfına ingilizceöğ-
bozukluğunun etkisini kim yadsıyabilir ki?
Kokuşma öylesine belirginleşmişti ki, 1976'-
larda Türk Dil Kurumu'nun liselerdeki ısmar-
lama ders kitaplan üzerine açıklamasına değin-
meden geçemeyeceğim. Raporda öz olarak
şöyle denilmekteydi: "Genellikle bu kitaplarda-
ki bilgiler Atatürkçü dûşüncey e. Atatürk de> rim-
lerine karşı olup, bilimsel temcllere dayanma-
maktadır. Tek yanlı uydurma bilgilerle dolu, öğ-
rencilerin anlayamayacağı ölçüde ağdalı Os-
manlıcayla yazılmakla kalmavıp. öğrencilerin
kafalannı yozlaşmış bilgilerle koşullandırma
amacına yöneliktir. Açıkçası cumhuriyet düzeni
batırılırken, Osmanlı şeriat düzeni göklere çıka-
rılmaktadır."
Oy avcısı politikacılann, aymazlık-sapkınlık
içindeki bürokratlann. satılnuşlann ve Osmanlı
artığı şeriatçılann bu denli saldınlanna karşın.
yüce Atamızın sağlam temeller üzerine oturttu-
ğu liselerden mezun olanlann çoğunun pınl pı-
nl insan beyinlerini, yine de Atatürk'e, cumhu-
riyete, pozitif bilime İcarşı koşullandıramadılar.
Çünkü gerçek eğitimli genç insan aklı. Tür-
kiye'yi karanlığa ve geriye götürecek alçaklığı,
bir avuç inançlı öğretmenle bile yenecek güçtey-
di. 1980'lerden sonra lise eğitimini yozlaştırma
hızla sürdürüldü.
Anadolu liseleri çoğaltıldı. Yabancı dil eğiti-
mi adı altında Türk dilinin, yabancı dillerin bo-
yunduruğuna girmesi sağlandı. Amaç,
yazımızın giriş bölümünde belirttiğimiz üzere,
'Ulusal Dil Devrimi'ni yıkmaktı. Ne yazık ki çe-
şitli nedenlerle yurdumuzun aydın gecinenleri
de 'bir dil iki insan' sloganıyla bu gidişi körükle-
di. 'Lise' sözcüğünün önüne 'Anadolu' sözcüğü
eklemek bile, Türk eğitimi için onur kıncı bir
davranışü.
Galeri • Atölye
MAKBULE
S Ü M E R
AhyeSolt No 12Te;vıkiye
Tel 0-212 247 48 78
BOLUKBAŞI
Heykel Seraisı
5-30 Nisan 1994
NispMır* Ayiar Cad Nü Apl No:2« lewrt
Tel (0212)269 80 14
TOMUR
ATAGÖK
Resim Sergisi
1 Nisan- 14Mayıs 1994
GALERİ B
VJALE NECDET
ERZEN
Resim Sergisi
7/30 Nisan 1994
URART
SANAT GALEMLEM
Abdı Ipekçt Cad No 18 Nışantaşı
T e l ( 0 - 2 1 2 ) 2 4 1 2 1 8 3
Qpnx
A_L L I I r
KAPIN
RE*SAMLARIMIZDAN
BİR KESİT
R I S İ M S E R C İ S f
23 MART-lî NİSAN 1994
ZİYARETSAATLERİ
CUMAKTESİ 10:00 - 14 OO
DİİER CÜNIER 13:OO - 2400
(ÂpiîCX
ŞERRA
MÜBEÇCEL
GÜLTÜRK
"Fotoğraf Sergisi"
14Nlsan-14Mayıs1994
REFOSANATGALERİSİ
MeytisnSok No 18 Rtfo Briuı-feiMr
Tel 269 4- 42
3 MAÇKA SANAT GALERİS
CANDEĞER
FURTUN
22M«rt-16Nitan1994
Eytam Cad. No- 31/A Maçka /İST.
Tel: (0-212) 240 80 2İ
SANAT GALERİSİ
HALİM ÇELİKER
Resim Sergisi
29 Mart-19 Nisan 1994
Ciıangır Sıraselvıler Câd
BakraçSok No 3SA Bey
Tel 0-212 293 06 17
293 89 78 (3 hat)
TEİ SANAT GALERİSİ
26ltot-2SNisan1994
ABDÜUUDİI ÖZTÜRK
HeykdSefgisi
SERGİ
Hakkı ANLI
Yûksel ARSLAN
Gûlden ARTUN
Sabri BERKEL
Seyyit BOZDOĞAN
Clhat BURAK
Sallh COŞKUN
Ali Avni ÇELEBİ
Gerardo DİCROLA
Abidin DİNO
Talat ENLİL
Hüseyln ERTUNÇ
Hamit GÖRELE
Mehmet GÜLER
Selma GÜRBÜZ
ömer KALEŞI
Fevzi KARAKOÇ
Yüksel ÖZEN
Mithat ŞEN
Metin TALAYMAN
Selim TURAN
AlainVALVAT
Adnan VARINCA
Gürhan YÜCEL
Vafe0K># Cal frat. a Otaı Eo* Sok.
44/2Nşx*aş «3200 İS(rtxJ
W:01J3247M» -ZM 1)46
URSULA
SOLTERMAN
KATtPOĞLU
Resim Sergisi
7-30 Nisan 1994
Kadıneserlerı Kütûphanesı
Fener PTT yanı Tel 534 95 50
ÜMİTYAŞAR
SANAT GALERİSt
fMURI
IYEIVI
Resim Sergisi
8- 27h«san 1994
UUolCad Tertos Gbmzı Yop. Kur
Hon 1 Bcycfilu Td 0212/29396 33
retmenini nasıl sağlayacaklardı? Kaldı ki fızik.
kimya, matematik. vfj. derslerini İngilizce öğre-
tecek ögretmenler yok denecek düzeydeydi.
Yabana ülkelerden getirilecek ögretmenler ise
pahalı olmaktan başka yeterlilikleri de kuşku-
luydu.
Bu karmaşa arasında, son sınıfta üniversite
ve \iiksekokullara girecek öğrencilerin durumu
unutulmuştu. Gençler. İngilizce aracılığı\ la öğ-
rendiği fızik, kimya. matematik. vb. derslerinde
klasik lise ögrencileri düzeyinde başanlı olamı-
yorlardı. Lisan öğrenimi ise birkaç kalbürüstü
Anadolu lisesi dışında *az fasulye, az pilav' biçi-
mine dönüştü. Gençler. *ikl cafru arasında Dey-
namaz' konumunda kalmışlardı.
Kendi ulusal dilinde doğru dürüst yazıp ko-
nuşamayan, günün modası yabancı dilde de
pek başanlı olamayan sözde eğitilmiş gençleri
topluma sabverdik. "Her genç ingilizce ögrene-
cek" temeline dayalı öğretim, dil yoluyla kültür
emperyalizmini getirir.
Gerçekte bu gençlerin çoğu. okul dışında ve
okulu bitirip yaşama atıldıklannda. o dili sözlü
ya da yazılı uygulama alanı pek bulamadıklan-
ndan ve de o dilde okuma alışkanlığı kazana-
madıklanndan kısa sürede öğrendiklerini unu-
tuyorlardı.
Oysa yıllan harcayarak kazanılan. sonra da
çok gerekli olduğu vurgulanan yabancı dil.
özellikle İngilizce. gereksinme duyulduğundan
daha kısa sürede, içerdeki ve dışardaki dil kurs-
lanyla kazanılır. aynca kültür eğitimi düzeyin-
de ileri derecede İngilizce öğreniminin bu denli
çok sayıda öğrenciye gerektiği de tartışılabilir.
Liselere son darbe
1990'larda lise eğitimine son bir darbe indiril-
di: Çoğu eğitimcinın alkışladığı ders geçme
yöntemi! Böylece Avrupa'ya özgü eğitime du-
yulan özlemimizi pekiştirmiş oluyorduk! An-
cak bu arkadaşlann 'ay'dan mı geldiği sorusu
insanın aklını kurcalıyor! Tüm yurt çapındaki
liselerin, büyük kentlerdeki birkaçı dışında
derslik. para, araç-gereç, öğretmen vb. yokluk-
lar içinde kıvrandığını bilmeyen eğitimci ya art-
niyetlidir ya da başka bir düşünceye hizmet et-
mektedir.
Ders geçme yöntemini uygulamak için, üç
ana öğe gerekmektedir: Yeterli sayıda derslik,
bu işi yürütecek yeterinceeğitimli öğretmen. iyi
bir programlama; aynca koşullara uygun ders
kıtaplan. yönteme göre bilinçlendinlmış öğren-
ci velisi. dengeleyici yöneticiler gibi destekleyici
birimlerin de varlığı başanyı getirecektir. Oysa
zorunlu ve seçmeli derslerin uygulanması için
yukanda belirtilen öğelerin olmayışı nedeniyle
ders programlan düzenlenememekte. öğrenci-
nin seçeceği seçimli derslerin yerine, okulun ola-
naklanna göre dizelediği dersleri seçmek zorun-
luluğu doğmaktadır. Öğrenciler derslikten
dersliğe taşmırken okul içi kanşmakta. öğrenci-
lerde bir başıboşluk gözükmektedir. Öğrenci.
dersi olmadığı saatlerde onlan oyalayacak ki-
taplık, spor salonu, eğitimci, vb. yetersizliği ne-
Bu arada kredi sistemindeki öğretmenin du-
rumu daha da ılginçtir. Okuldaki öğrenci sayı-
sına göre her öğretmene 10-12 ya da daha fazla
öğrencinin denetim-gözetim sorumluluğu yük-
lenmektedir. Öğretmen bu gençlerin okul içi
davranışlanyla ilgilenecek. onlann öteki öğret-
menleriyle sürekli görüşmeler yaparak, hangi
derse eğilimi olduğunu saptayacak. yıl sonuna
doğru öğrencilerin velilerini tek tek okula çağı-
rarak. gelecek yıl hangi dersi alacağını önere-
cek.
Aynca her öğretmen. gırdigi bir sınıfın,
4
smıf
öğretmenliği'ni yüklenerek öğrencilerle öteki
ögretmenler ve okul yönetimi arasında diyalog
kuracak. sınıfın düzeni. öğrencinin ruhşal'-eğit-
sel davranışlannı dengede tutacaktır. Öte yan-
dan girdiği her kredili sınıfta öğrenci 'dcvam-
devamsızlığı'nı ad çizelgesine işleyip, devamsız-
lık her dersin kredisine göre aşınlık gösteriyor-
sa. öğrenci\i uyaracak. raporgetirmesini isteye-
cek, çizelgeye geçirecektir. Çünkü belli devam-
sızlığı geçen öğrenci, ders geçimine bakılmaksı-
zın sınıfta bırakılır.
Yine her öğretmen sınav hazırlayıp, ayda bir
sınav kağıtlannı, ödevleri değerlendirecek. söz-
lü sınav yapacak. ertesi günün dersini hazırla-
yacak, seçilen öğrenci grubuyla yıl boyu işlevle-
rini yürüteceği okul içi sosyal etkinliklerden bi-
risinin sorumluluğunu alacak. veli toplantısı
düzenlevecek. zaman zaman 'öğretmenkr kuru-
lu' toplantılanna katılacak. Tüm bunlardan
sonra geriye zaman kalırsa. kitap okuyup bilgi-
sini arttıracak, kendi çocuklanyla, ailesiyle ilgi-
lenecek! Üstelik okul yönetiminin yersiz istek
ve kaprislerine. engellemelerine karşı koyacak.
Çünkü şimdilerde yöneticiler gerçek yöneticiler
olmayıp. politik-yönetici ya da tarikatçı-yöneti-
ci kişilerin çoğunlukta bulunduğu kadrolardan
oluşmaktadır. İşte size eğitim robotlan!
Buna ek olarak bir de tüccar-öğretmen' sınıfı
yaratıldı. Parasal güçlükler içindeki kimi ögret-
menler. kentlerdeki çılgın yaşama ayak uydura-
bilmek için dershaneden özel okula. özeî okul-
dan özel derslere koşuşarak, yaşamından, sağlı-
ğından. kişiliğinden verdiği özveri karşılığjnda
bütçesine katkıda bulunuyor. Kuşkusuz ingi-
lizce, matematik. fızik. vb. dallann dışındaki
öğretmenlerin nasıl ek bütçe kazandığını >urt-
taşlar gazetelerdeki haberlerden izlemektedir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi sınavlann çoğu.
'a, b, c, d seçeneklerinden birisini sec' ya da 'doğ-
ru sözcüğü \ukandaki boşluğa koy' ya da Veri-
len dört cümleden doğrusunu bul' gıbı Spor-Toto
biçiminde u>gulandığından, mantık yürüten.
genel kültür kazanan, düşündüğünü yazıp an-
latabilen öğrenci yerine. kişiliksiz, kültürsüz.
mantıksız 'sözde okumuşlarf topluma salıver-
mektedir. Bunun sonuçlannı iletişim araçlan-
nda \azan, konuşan; nutuk atmaya çalışan po-
litikacı; toplumun her bölümünde aydın geçi-
nen. güzel Türkçemizi rezil eden. ancak bir di-
lekçeyi bile doğru dürüst yazamayan her mes-
lekten bireyde somutlaşmış biçimde görebiliriz.
Yann: Özel okullar ve kurslar
KADIZMA
CAFE & BAR
ÇARŞAMBA
NeşetRUACİNmiO
PERŞEMBE
MlentORTAÇGk
& Erkan OGUS
CUMA-CIMARTESİ
Ayşe GENCER/ Vokal
İmer DEMİSER /Trompet
Kerem GÖRSEV/Piano
Ergtm EREMKARA / Bas
VeysetÇADIR/Davul
Fulyalı Sok. No: 2
IÇLEVENT
280 86 42/43
E S K İ Y € S İ L
NOYAN
"KAPILAR VE KÖPRÜLER'
Cuma-C.tesı 23.°°
Giriş: 200.000.-TL
Eskı yeşıl Abdülhakhamıt Cad
No • 61 Talımharie - TAKSIM
TEL 255 20 2 0 - 2 5 4 35 09
İSTANBUL SANAT MERKEZİ
Boflcan ve funan ^orntonyM
MUAMMER
KETENÇOĞLU
&
Gitarıyla
NİHAT IŞIKLAR
Fiyatlarımızda
ZAM YOK
FixMenü:350.000.TL
RE1255"23'84"25<b375İ
ISWMoibul Sonot ve Turan Bbntben A.5
r
ı
ı
I
L
"BÂR I
ilanlarınız için |
293 89 78(3 Hat) I
BOĞAZ'da BÜYÜK EĞLENCE
YENİ
KEDİ
* ^ ^ ^ % ı
KEP-KEDI
SULTAN SOFRASI
ÇOK OZEL YEMEKLER VE KOKTEYLLER
Grup DENİZE ÖZLEM Grup ŞURUP ve ALTAY
AMCARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Başkent Baharı
Vakıfbank, 40. kuruluş yıldönümünü, tiyatroya elli yılını
veren Cüneyt Gökçer'i kucaklayarak kutladı. Yine güzel
bir gece yaşadı başkentliler. Sahnede Cüneyt Gökçer,
Damdaki Kemancı'nın iyi yürekli, sevecen Tevye Baba'sı.
Elli yılın birikimini, usta bir sanatçının güzel çizgilerini
yansıtıyor. Parmaklarının ucuyla kiprikleriyle oynuyor,
sesiyle güzel bir dantel örüyor, yıllara meydan okuyor.
Perde kapanınca büyük coşkuyla alkışlandı, tüm salon
ayakta, dakikalarca... Sahne çiçek bahçesine döndü. Va-
kıfbank Sanat Danışmanı Ferlhan Gürsoy, Genel Müdür
Fehmi Gültekln güzel sözcüklerle seslendiler. Gökçer de
gülümsedi. Elli yılın gizemini açıkladı birkaç sözcükle. Elli
yılı beş yıl gibi düşünüyor; yüzlerce kez oynadığı roller
var, sıfırları hissetmiyor hiç! Bu nedenle eskimiyor kuşku-
suz. Sahnede elli yıl dimdik durabilmek güzel bir olay
elbet. Güzel bir delikanlı olarak çıkıyor, soluğunu tüketmi-
yor hiç. Tevye Baba, operanın genç kuşağıyla dans edi-
yor şimdi. Uzun bir yürüyüş. Kaç bakan, kaç hükümet,
ama koltuğunda en uzun oturan Genel Müdür Cüneyt
Gökçer. Kolay geçmedi o uzun yıllar, tersine hayli olaylı.
Ama tüm olaylara direndi. Tiyatro kulisi sahneye benze-
mez. Sahnede güzel oyunlar sergilenirken kuliste hayli
çirkin olaylar yaşanır çoğu kez. Gökçer'in orada da ustalı-
ğı var. Çirkin olayları geçiştirdi. Onu çok eleştirenleri de
yanına aldı. Sonra kimler geldi, kimler geçti genel müdür-
lükten, hala ne ilginç olaylar yaşanıyor!
Seyirciliğim daha eski, ama dostluğumuz 1960'larda
gelişti. 27 Mayıs Devrimi'nden sonra Ankara'ya geldiğim
zaman. Güzel anılarımız var. Ne güzel oyunlar sahnelen-
di Devlet Tiyatrolan'nda. Dünyanm ünlü tiyatrolarıyla ya-
rışır gibi, en yeni oyunları aynı mevsimde seyretti baş-
kentliler. Kimi oyunlara tepki oldu, parlamento kürsüsün-
de sorulara, önergelere dönüştü o tepkiler. Damdaki
Kemancı müzikali içinde neleryazıldı nelersöylendi vak-
tiyle. Ama ödün verilmedi hiç. Damdaki Kemancı'nın sesi,
şarkılar, danslar sona ermedi. Anatevka'da yaşanan göç
olayı bugün de dünyanm birçok köyünde yaşanıyor, değil
mi? Coğrafyayı aşan bir olay tiyatro. İnsanı yansıtıyor;
rengi, ırkı, kökeni ne olursa olsun insanın sorunlarını, ger-
çeğini, düşünü, gücünü, soluğunu ve umudunu... Tevye
Baba'yı izlerken düşünüyorum, sahnede elli yıl, ama hala
coşkuyla oynuyor Cüneyt Gökçer, sevgiyle ve saygıyla.
Elli yılın gizemi bu galiba. Siyasal sahnede elli yıl, ama
güzel oyunlar sergileyerek ayakta duran kaç kişi var! Yıl-
dızları çabuk sönüyor, solukları çabuk tükeniyor, tırmanı-
şa değil inişe geçiyorlar. Elli yılın gizi Cüneyt Gökçer'in
altyapısında bence, cumhuriyetimizi kuranların çağdaş
Batı uygarlığını amaçlayan yöntemlerinde, başkent An-
kara'da açılan Devlet Konservatuvarı'nda, o konservatu-
varın öğretim üyelerinde, öğrencilerin yeteneklerini ge-
liştiren, güzelleştiren biiim ve sanat adamlarında. Biri de
Cart Ebert Cüneyt Gökçer de onun öğrencisi ve asistanı.
Yalnız sanat kuruluşlarında değil, her dalda çok gerekli
bu altyapı. Sağlam bir eğitim olmadan tohum yeşermiyor!
Cüneyt Gökçer'in, Yunanistan'da Oidipus oyunuyla bir ni-
şan aldığını anımsattı Vakıfbank'ın sunucusu. O olayı ya-
kından yaşadım ben. Atina Büyükelçimiz Adnan Kural
önce tepki gösterdi, Oidipus'u Yunanistan'da oynamayı
tereciye tere satmaya benzetti, ama oyunun başarısından
büyük onur duydu sonra. Bir de Ella Kazan'ın sözlerini
anımsıyorum. 196O'lı yıllarda Ankara'ya geldi, evimizde
bir rakı sofrası donattım ona, sıcak bir diyalog oluştu ara-
mızda, güzel söyleşiler yaptık. Yıldınm Onal'ın oynadığı
Foto Finiş oyununu seyrettik birlikte, sonra Cüneyt Gök-
çer'i izledi Hamlet rolünde. Perde kapanınca şöyle dedi
bana:
- Cüneyt Gökçer çok iyi bir Hamlet. Yazık, Türkçe konu-
şuyor. İngilizce oynasaydı dünyanm sayılı Shakespeare-
cileri arasında olurdu.
Kazan'ın yargısı da sağlam altyapıdan kaynaklanıyor
kuşkusuz. Cüneyt Gökçer Türkçe oynuyor, dilimizin gü-
zelliğini duyuruyor bize. Shakespeare'in ya da başka ti-
yatro ustalarının, antik ya da çağdaş yazarların yapıtları
Türkçe oynanarak yer aldı yaşamımızda. Yaşam biçimi-
mize güzel katkılar sağladı.
Vakıfbank toplantısmdan sonra Anıtkabir önünden dön-
düm Çankaya'ya... Atatürk'e bir selam çaktım yürekten.
Bir gün önce neler yaşandı, bulvarlarda yeşil bayraklar,
şeriat diye bağıranlar oldu, üstelik laikliğin 66. yıldönü-
münde, ama yapay bir olay bu. Din sömürücülüğünün bir
göstergesi, elbet bir uyarı, ama başkentin daha güzel bir
gerçeği var. Işığı da orada, önünden geçtiğim Anıtkabir'-
de, Atatürk gerçeğini bilenler, yüreğinde ve beyninde his-
sedenlerle oluşuyor. Başkentte ve başka kentlerde, ülke-
mizin her yerinde onlar çoğunlukta bugün. Aydınlığı
bırakıp karanlığa dönebilir mi insan, çokseslilikten tek-
sesliliğe, çağdaşlıktan çağdışılığa yönelebilir mi? Laikliği
suçlayıp demokrasiyi savunanları iyi tanımak, uyduruk
senaryoların ötesini görmek gerekir. Demokrasiyi savu-
narak laikliği suçlamanın gerisinde ne var, şeriat özlemi
değil mi? Saklamıyor, açıkça bağırıyorlar.
Peki sonra?..
Sonrasını biliyoruz biz ve kararlıyız. O sonrayı yaşama-
mak için vargücümüzle çalışacağız. Laikliğe karşı güçler-
le vargücümüzle savaşacağız. Başkent güzel yaşıyor bu
savaşı. Yaşam biçimi değişmiyor hiç. Ankara Müzik Festi-
vali sürüyor, Cüneyt Gökçer'in sahnede elli yılı coşkuyla
kutlanıyor. Başka sahnelerde oyunlar birbirini izliyor.
Genco Erkal geliyor İstanbul'dan, Urart'ın bahar sergisin-
de Can Göknilin tablolarını seyrediyor başkentliler. Ana-
dolu tanrıçaları, çiçek açan, yaşama sevinci üreten tanrı-
çalar, pembe bir sergi, gül yaprakları gibi bir hafiflik
duyuruyor insana. Bahar günlerinin, nisan güneşinin ay-
dınlığına yöneltiyor.
Vakit bulursanız görmenizi dilerim. Başkent baharını
daha güzel hissedersiniz.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/Kırmızı, ufakyemişleri ^
olan. dikenli yabanıl bir
ağaç. 2/ Ücretle çahşan 2
kimse... Asya ile Afrika'- «
yı birbirine bağlayan üç-
gen biçimindeki yanma-
da. 3/Eski dilde dudak...
Asma, kavun, karpuz gi-
bi bitkilerin sürgünü ya 6
da dah. 4/ Osmanlılar dö-
neminde sipahilerin aldı-
ğı en büyük tımar. 5/
Yumurtalık... Yabana.
6/ Hoş ve çekici bir görü-
1 2 3
nümü olan... Balçık. 7/ Hoşlana-
rak bakma. 8/ Bale yapan kadın
sanatçı. 9/ Başansızlık, sonuçsuz-
luk... Japon lirik dramı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hafifmeşrep, şılhk... Baryum
elementinin simgesi. 2/ Güzel ka-
dın... Kürkü değerli yırtıcı birhay-
van. 3/ Tohum ekme aygıtı... Bir
nota. 4/ İran'ın plaka işareti... Tıp
dilinde derinin kanlanmasına veri-
len ad. 5/ Uzaklık anlatmakta kul-
lanılan sözcük... Maden ocaklannda açılan yüksek eğimli ve
dar çaplı galeri. 6/ Manük... Tarih öncesine dayanan efsane. 7/
Yerölçümünde, yükseklik farldannın belirlenmesinde uygula-
nan yöntem. 8/ Voleybol ve teniste, servis aüşı sırasında topun
fıleye değmesi... Uğraş. 9/ Tibet sığın... Sinemada dekorun ku-
rulduğu yer.