Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9ARALIK1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Macar-Türk-Fransız ortak yapımı, Istrati uyarlaması sinemalarda
Kodmie kan kardeşinin öyküsüSon günlerde iddialı edebiyat
uyarlaması filmlerden açılıyor
kısmetimiz, ne hikmetse. Geçen
haftaki yazımızda, dalgınlıkla
JI
Hogo'nun 'SefiDer'ini kendisine
'mal ettiğimiz Babac'tan (Albay
''Chabert) sonra, bu hafta da Pa-
' hait Istrati uyarlaması 'Balkan
'' Balkan' dıkkati çekiyor piyasa-
' yı sarmiş Amerikan eglencelik-
' leri arasında. Yaşar Nabi'nin
Varlık Yayınlan'nda. iki liralık
:
'cep kitaplan olarak yayımladıgı
n t
Klra Kiralina', 'Angel Dayı\
" 'Kodin', 'Baraganın Diketıieri',
1
^Sünger AvctsT vb. gibi romanla-
,'fıyla tanıtıp sevdirdiği Panaıt Ist-
''rati, yenı yetme yıllanmızm göz-
"de yazarlanndandı bir zamanlar.
'^Doğru dürüst bir ögrenim gör-
' memesine karşın, yıllarca dün-
1
yayı gezerek kendini geliştinp
yetiştiren Istrati, farklı dil, din ve
kültürlerden gelen uluslann
renkli bir mozaik oluşturarak
kaynaşıp bir arada yaşadığı Bal-
kanlar'dan çıkmış 'Romanyalı
bir Gorki'ydi, yazması için onu
yüreklendiren Romain Rol-
land'ın deyişiyle.
' 'Çok okuyan değil, çok
gezen bilir'
-- Günümüzde azgın Sırp milli-
"iyetçihgıntn kasıp kavurduğu
. Bosna'da yaşanan trajedıden
.çevreye sıçrayacak bir kıvılcım-
.-la yangın yerine dönmesinden
."•kaygılanan. kapkara felaket bu-
>»lutlannın ufkunu kararttıgı Bal-
-kanlar'a ilişkin sevgimizde payı
..büyük yazarlardan biri o.
ı, Isrrati'nin.maceraperest,deli-
..kanlı ve delışmen yaşamından
vjzler taşıyan romanlan bir bakı-
- ma "Çok okuyan değfl, çokgezen
(jbilir'"görüşünü örnekler, Knud
;,Hamsunya da Jack Londonben-
>vzeri. Genelde özgurlüğü engelle-
^yen düzenlere karşı bireyin mü-
-,cadelesi teması çevresinde dö-
, nüp duran, Tuna boylanndan,
Çingene obalarından, Akde-
^niz'den ya da Ortadoğu ülkele-
rinden ilgınç. canlı karakterlerin,
^ait oldukları yörelerin belirgin
_ özellikleriyle yansıtılmış yalın
hikâyelerini anlatan Istrati'nin li-
(rizmi ve gerçekçiliği bagdaştıran
üslubundan yoğun bir insan sev-
t'gisi damlardı.
Yoksullara karşı hoşgörülü,
ezilip horlanıp aşağılananlardan
" y^na olmuş. sokaktan gelen bu
SUNGU ÇAPAN
Baftaii / Yönetmen - Senaryo: Gyula Maar (Panait
Istrati'nin iki romanından) / Kamera: Vecsernyes Janos /
Müzik: Roman Nepzene / Oyuncular: Frigyes Funtek,
Dimitru Popescu, Olga Tudorescu, Aline Nedelea,
George Colin, Halil Ergün / 1994 Macar, Türk, Fransız
ortak yapımı (Zafer Par) Beyoğlu Alkazar'da.
gezgın, coşkun, romantik ve bıç-
kın yazann ve temsil ettiklerinin
CharlesBukmvskigibi Amerika-
h keşlere ragbet edilen günü-
müzde pek esamesi okunmuyor
artık.
Ne var ki naftalinleyip bir kö-
şede unuttuğumuz Panait Istra-
da yaşayabıldıgi, geçen yüzyıl
sonlan Balkanlan'nın atmosferi-
ni oluşturmaya girişiyor. özene
bezene ve 24 milyarlık (TL) büt-
çeyle.
Sürdürdügü inişleri çıkışlan
bol, uçlarda. hızlı, renkli bir ha-
yatın yorgunlugunu taşı>an, gör-
lamsızca\aşadtğımız!'?
özdeyişı-
ni filmin başına yerleştiren Gyu-
la Maar, bu iki romanı kanştınp
bölüm bölüm özetleyen bir yapı-
da kurmuş 'Balkan Balkan Y
Sık sık içkiye başvurarak geç-
mişini anlatan filmin kahramanı
yaşlı Dragomir'in (yaşlılığını
casında aradığinı bulamamış, ha-
yatta 'iyi yemeyi, içmeyi ve seviş-
meyi' ilke edinmış, zevk düşkü-
nü annesine ve annesini örnek
almış, güzel ablasına aşın tutkun
genç Dragomir önceleri,zampa-
ra Romen, Türk ve Yunan erkek-
leriyle dolup dolup boşalan, an-
* Balkan Balkan'. öncelikle Istrati tutkunlarının görmezlikten gelemeyeceği, gösterişli bir
ti'yi seven ve önemseyenler de
çtİcıyor hâlâ. lşte Macar yönet-
men Gyula Maar, kesinlikle 20.
yüzyılın en iyi yazan saydığı Ist-
rati'nin en ünlü iki romanından
'Kodin'le 'Kira Kiralina'dan sı-
nemaya uyarladığı 'Balkan Bal-
kan'da. bu yazann dünyasına gö-
türüyorseyirciyi.
lstrati'yi Joyce'la Kafka'dan
bile daha büyük bulan yönet-
men-senarist Gyula Maar'ın ün-
lü Panait Istrati romanından kay-
naştırıp harmanladığı filmde,
milliyetçiliğin günümüzdeki ka-
dar kanlı biçimde gemi azıya al-
madıgı, çeşitli uluslann bir ara-
müş geçirmiş bir anlatıcının hı-
kâye ettiği yaşam öyküsüne da-
yanan 'Balkan Balkan'ın ilk ya-
nsı 'Kira Kiralina'dan, ikinci ya-
nysa 'Kodin' romanından.
Herkesten saygı gören
belah kabadavı
Evlilik dışı bir ılışkıden olma-
nın ezikliğini hep yaşamış, belki
de kaderini unutmak ıçin her yo-
lu denemiş, 51 yaşında da ölmüş
Panait Istrati'den alıntılanmış
"Bürün bildtğun, niçin acı çekti-
ğimi/i, nasıl öleceğiınizi bile bil-
meden, neden ve nasıl olduğunu
fark etmeksizin, aptalca ve an-
Dimirru Popescu. gençlığınıyse
George Colin oynuyor). annesiy-
le güzel ablası Kira'nın (Aline
Nedelea) ve benzersiz büyük bir
dostluk kurduğu. çevresine kor-
ku salmış, cinayetten hapse gir-
miş çıkmış, hem herkesten say-
gı gören belalı bir kabadavı hem
de aylaklığa, şaraba. kemana öv-
gü düzen, iyi yürekli ve sapına
kadar erkek bir sokak fılozofu
olan Kodin'in (Fngyes Funtek)
hikâyesi. Istratı'nın de doğum
yen olan, Tuna kıyılannda Bra-
ila'daki, çok uluslu bir Romen
kasabasında geçiyor.
Kaha saba, emekçi, köylü ko-
Balkan ortak yapımı sonuçta.
nesinin randevuevınde erkete
duruyor!
'Balkan tara zevk ve sefa'nın
ayyuka çıktığı bu evden feyz
alan, fazla narince ve gencecik
Dragomir, kendınden geçip ku-
sursuz bir köçek gıbı çılgın dans-
lar döktürüyor kimi zaman. Ba-
bası, irikıyım ağabeyiyle birlik-
te tüm yörenin diline düşen bu
zevk evini bazı bazı basıp anne-
sine feci dayak kötekler atıyor.
Bu rezilce dayaklardan birin-
de tek gözünü yitiren annenin
çocukiannı (göz alıcı güzellik-
teki Kjra'yla 17'sındeki ince ve
nazlı Dragomir'i) terk etmesiyle
devreye çok iyi bıçak kullanan,
gözü kara, babayiğit bitirim, hem
şeytan hem de melek olan Kodin
giriyor kaçakçı dayılann ardın-
dan. Kaçınlıp satılan güzel abla-
sını arayan genç Dragomir'le kan
kardeşi olduğu, belki de harika
dans eden oğlanin taze güzelliği-
ne de vurgun, hayat öğretmeni,
kabadayı Kodin'in dostluğu üs-
tüne yoğunlaşıyor fîlmin bundan
sonrası...
Yaşamı boyunca rastlamış ol-
duğu yüzlerin anısını, kendi anı-
lanyla birlikte tüm eserine dö-
ken Istrati'de 'BinbirGeceHikâ-
yeleri ya da Yunan tragedyalann-
daki gibi doğadan gelen büyük
bir güç' bulan, Macar sineması-
nın Istvan Szabo, Marta Mesza-
ros gibi uluslararası ustalannın
kuşağından Gyula Maar'ın ol-
dukçaözenli anlatımı veözellik-
le Kodin rolünü fıziği ve yoru-
muyla eldiven gibi üstüne geçi-
rivermiş Macar aktör Frigyes
Funtek'in başanlı oyunu 'Bal-
kan Balkan'ı seyredilir kılıyor.
Yer yer sıkıcılığa düşmekten
kurtulamayan, Eurimagedestek-
li bu Macar-Türk-Fransız ortak
yapımı, Çingene kemanının baş
köşeye kuruldugu müziginden,
kırmızı fesli, yüzyıl öncesinin
giysilerinin boy gösterdiği me-
kan-dekor çalışmasına kadar
epeyce titizlenilmiş, ne var ki son
tahlilde çok lafa bogulmuş. agır-
laşmış bir edebiyat uyarlaması
olmaktan öteye gitmiyor. Hatta
müsamere düzeyinde bazı sah-
neler de içeren 'Balkan Balkan'
ortalama seyirciyi durgun tem-
posuyla baydınp zaman zaman
da esnetiyor.
Yine de bizim gibi, 'yeni dal-
ga' döneminin montaj masasın-
dan yetışme, acar yönetmenle-
rinden Henri Colpi'nin, 1962'de
çektiği, Fransız yapımı 'Codine'i
göremeyenler için, 32 yıl sonra
çıkagelen bu yeni Panait Istrati
uyarlaması, bir yere kadar ilginç
olabiliyor.
Türk oyuncu ve teknik ekibi-
nin de görev aldıgı, son Antalya
Film Festivali'ne katılmış. ama
yerli film sayılmayarak yanşma
dışı bırakılması da tartışmalara
yol açmış 'Balkan Balkan', ön-
celikle Istrati tutkunlannın (kal-
dıysa eger) görmezlikten gele-
meyeceği, gösterişli, ama doyu-
nıcu sayılmayacak bir Balkan or-
tak yapımı sonuçta.
! Kavga-dövüş filmlerinin
Stallone ve Arnold'dan sonraki üçüncü
ismı Van Damme'ın yeni filmi "Timecop
/Zaman Polisi" bugün gösterime giriyor.
Peter Hyams'ın yönettigi film, 2004
yilında geçiyor. Görkemlı ses ve görüntü
efektleriyle desteklenen filmde zaman
fx>lisi Max Walker (Van Damme). çok
sevdigi kansını yitirince katı biri olur.
•ancak yine de içinde bir umut vardır.
2004 yılında zaman içinde yolculuk
yapılabilmekte, ancak teknolojiyle
birlikte yenı suçlar da ortaya çıkmaktadır.
Tarihi olaylan, para piyasasını kontrol
altına ababilmek. hatta koca bir ülkeyi
iflas ettümek mümkündür. Bu nedenle
geçmişe gitmek yasaklanmıştır. Fakat
Max bu yasagı deler, çünkü karşısında
itanhi degiştirme gücünü eline geçiren bir
senatör vardır ve bir yandan da kendı
kişisel trajedisini. kansının öldürülmesini
önlemelıdir.
Max NValker on yıl boyunca kansının
hayatını kurtarmanın mümkün oldugu
inancıyla yaşar. Bu olay onu içine
kapanık, yalnız bir adam haline getirir.
Arkadaşlan ona saygı göstermekle
birlikte şüphelenirler.
Yönetmen Peter Ha>-ms. filmi için
şunlan söylüyor: "Bu filmin öyküsünde
aşk, macera, giz ve cinayet dahil her şey
var. Aynı zamanda, üzerinde konuşmayı
çok sevdiğimiz konulan da gündeme
getiriyor: Zaman içinde geriye gidebilmek
ve bir şey leri değiştirmek mümkün
olsaydt, bunu yapar mrydık?"
Jean Claude Van Damme ise "Zekke
düşünülmüş bir konusu ve çok sayıda
hareketk
biriikte
güçlü bir
aşk öyküsü
var.
Sanırun
bunlar
büyük bir
fılmiçin
yeterti"
diyor.
Filmde
hırsli
senatör
McComb
rolünü Ron
Sflv«r
üstleniyor.
Silver
'Peter,
McComb'un karikatüristik özelliğJni
keşfetti. Böylece diyaloglar genellikle
ironik ve eğlenceli oldu" dıyor Max'in
kansı Melıssa Walker'ı canlandıran Mia
Sara ise"Walker, öykünün başında
korkunç bir hata yaptığını hissediyor.
Bu hatayı düzeltmeye çahşıyor.
Hatasu kansını dinİememek ya da
ilişkileri içinde ona yeterince ilgi
gösterememektL
Geçmişe yokuluğu sırasında bu hatalan
onarmak için her şeyi yapmaya hazırdır.
- Lymaya yemin ettiği yasalan çiğnemeye
bye_" şeklinde konuşuyor.
'Zaman Polisi'nde Van
Damme başrolde oynuyor.
Ölüm nasıl pazarlanır?.JamesO'Barradlı çizerin özyaşamıy-
la da kaynaştınlmış hayalgücünden doğ-
ma. tıpkı Süpermen ve Batman gibi bir
çızgı roman kahramanı The Crow-Kuz-
gun. Avustralya kökenli klıp yönetmeni
Alex Proyas'ın ılk büyük Hollyvvood de-
neyımı nıtelığındekı "The Cro»"fılmi,
ışte bu fantastik çızgı roman kahramanı-
nın öyküsünü aktanyor. Daha çekımi sı-
rasında, sankı doğaüstü güçlere bağla-
nabilecek birtakım terslıklerle kazalann,
giderek başroldeki oyuncu Brandon
Lee'nm fazlaca barutla kuru sıkı doldu-
rulmuş bir tabancayla, rol gereği yakın
mesafeden vurulup gerçekten kanlar
içinde, settey ere yığılmasıyla. gerçek bir
kâbusa dönüştüğü film "TheCrow." Hâ-
lâ esran çözülememiş bir cinayete kur-
ban gıden babası, ünlü Uzakdoğu dövüş
sanatlan ustası, aktör Bruce Lee'yle ay-
nı kötü kaden paylaşan "çekim za>ian".
28 yaşındakı Brandon Lee'nın ölümüy-
le adından söz ertiren bu çızgı roman
uyarlaması film, Hollyvvood sineması-
nın ölümü bile nasıl beceriyle pazarla-
dıgına da esaslı bir örnek oluşturuyor.
Tıpkı ölen birressamm eserlennın da-
ha degerlendiği resim piyasasındaki gi-
bi konusundan. Alman dışavurumculu-
ğundan etkılenmış gotık atmosferinden
ya da uğultulu punk müziginden çok, çe-
kimde kazayla ölen Brandon Lee'nın tra-
jik yazgısıyla ilgı çeken "The Crow",
yaklaşık 20 milyon dolarlık bütçesinin en
az 4-5 mıslıni kazand\rm\ş yap\mcılan-
na şimdiden ABD'de. James O'Barr'ın
zombi kahramanıyla özdeşleserek ölü-
münden sonra ünlenen Brandon Lee'nin
ÖÜnilÛl Afk (The Crow) Yönetmen: Alex Proyas/ Senaryo: David J. Schovv,
John Shirley Kamera: Dariusz VVolski/ Müzik: Graeme Revell/Oyuncu-
lar: Brandon Lee, Ernie Hudson, Michael VVincort, David Patrick Kelly,
Rochelle Davis, Lawrence Mason' 1993 ABD-WB (Pinema) Beyoğlu Fi-
taş, Şişli Kent; Bakırköy Avşar, Etiler Akmerkez, Fenerbahçe Pyramid, E.
Apollon, Altunizade Capitol, K. Kadıköy, A. Galleria P. sinemalannda.
fecı kazadan sonra yanm kalan çekimle-
ri bitırebilmek ıçin neredeyse büyücü
kudretıne sahip bilgısayar teknolojısı ve
çok geliştirilmiş özel efektler becerisı sa-
yesınde, pelıküldekı görüntüsünü yenı-
den varederek tamamlanan "TheCrow".
çağdaş Amerikan sınemasmın. gıtgıde
daha çok teknoloji ve özel efekt ustalı-
ğının, hem efendisı hem de kölesi olagel-
diğini de örnekliyor. Ister istemez Dr.
Frankestein öyküsünü çağnştıran bir gi-
dış, teknolojinin böylesme önem ve güç
kazanması. Cadılar Bayramı (Hallovve-
er\) gecesi, kundakçı bir çetenin tecavüz
edipöldürdüğü sevgililerden, Rock gita-
risti erkek (Brandon Lee), bir yıl sonra
EdgarAllan Poe'dan araklanmış, ölenle-
rin ruhunu göge taşıyan birkuzgun-kar-
ganın kılavuzluğunda, görünmez üstün
güçlerle donatılmış, yenilmez bir süper
kahraman olarak mezanndan kalkıp in-
tikam hesabını temizliyor. Heavy-metal
cilasım, aşın stılize üslubunu kazıdıkça,
irkiltmeye, tuhafa, garabete dönüserek
altından çizgi roman basitliğinde, uzun,
bir buçuk saatlik, dehşetengiz bir klip çı-
kan ve görsel birkarabasan yaratmada sı-
nırlı bir başan gösterebılen "The Crow-
Ölümsüz Aşk"ın fazla bir kıymetı harbı-
yesi yok. Yine de "esnaf rihniyedi"Bat-
man gibi gışeye yönelık tezgâhlanmış
üstün yapımlardan daha ilginç gelebılır
meraklısına. Resimli romana aynen sa-
dık kahnmış filmde, yaşayan ölü kahra-
manımızın iç dünyasının intikam savaşı-
mını ve gotik kent atmosferini yansıt-
mak için seçilmiş The Cure grubunun
müziğini Rage Against The Machine,
Stone Temple Pilots. Vîolent Femmes,
The Jesus and Mary Chain. Thril Kill
.Kultve MachinesofLovingGrace vb gi-
bi tuhaf ısımlı punk gruplannın parçala-
n da eklenmiş. Çizer O'Barr'in süper
kahramanını yaratırken The Cure'ün so-
lısti Robert Smirh'ten etkilendiği açık
seçik ortada ama başta onu sevgilisiyle
öldürenlerden öcünü alan zombimizin,
yılanlı Adam-AKceCooper'ı çağnştırdı-
ğı da söylenebılır. Canlandınlmış çizgi
roman düzeyindeki bu fılm, ancak me-
raklısına iyi bir kür uygulayabilecek,
kasvetli bir fantastik deneme sadece.
Bir bebeğin eğlendirici şehir turu...
198O'lı yıllarda önce "The ği öykünün odağına yerleştir-
BreakfastChıb" gibi gişe şam- mek.g g
piyonu. 'pembe' gençlik film-
leriyle köşeyi dönea, sonralan
Macaulay Culkin denen çocuk
oyuncuyu şöhret yapan "Home
Alone-Evde Tek Başına" serisi
ve "DennistheMenace-Afacan
Dennis" gibi, hınzır yaramaz-
lıklar üstüne tezgâhlanmış, se-
vimli çocuk filmleriyle iyice
dünyalıgı düzen, Hollyvvo-
od'un duygu sömürüsünü çok
iyi kıvıran, becerikli. tüccarya-
pımcı, senanst ve yö-
netmenlerinden John
Hughes'ün son bom-
bası karşımızda:
"Baby's Day Out-Be-
bek Firarda**.
Şırin mi şirin, çok
tatlı bir kundak bebesi.
resimli masal kitabını
kılavuz alarak. tanıma-
ya can attıgı büyük
kentte, bir günlügüne
gezı turuna çıkarsa gö-
rün seyreyleyin neler
olur? Uyanık John
Hughes'ün bu kez baş-
vurduğu numara, gak-
guk sesler çıkaran. 9
aylık, sevimli birbebe-
Güvercinin peşinde pencere-
den dışan sıvışarak. kendisini
fıdye için kaçırmış olan (Evde
Tek Başına'dan ödünç almmış)
üç avanak gangster bozuntusu-
nun elinden firar eden bebek
kahramanımızı, koca Chica-
go'da hayvanat bahçesinden
gökdelen inşaatlarına kadar
uzanan ve emekleye emekleye
gerçekleştirilen büyük bir şe-
hir turuna çıkaran, eğlencelik
birgüldürününçekiciligini ku-
şanmış "Bebek Firarda", gişe
konusunda gerçekten uzman
John Hughes'ün yeni bir başa-
nsı olarak, alışılagelen çocuk-
aıle filmi türüne yeni bir çeşni
katıyor.
Dadılarla büyütülen, zengin
çocugu bir bebeğin üç salak üç-
kâgıtçı tarafından kaçınlması.
bebeğin de fidyecileri (emekle-
yerek de olsa) ekmesi üstüne
gelişen, John Hughes imzalı
senaryodan çekilmiş filmde.
niçin kimse arabalann v ızır vı-
zır geçtiğı caddelerde sürünen
bebeciği görmüyor diye sor-
mak da abes. Çünkü patlama-
ya hazır durumlar, delidolu
gaglar ve sürekli gülümseten,
komik, heyecanlı anlann so-
nunda, daima hayata hep mem-
nun, mutlu ve muzip bakan şi-
rin bebeciğin son anda tehlike-
den kurtulacağı, belli klişeler
üstüne kotanlmış, tam bir eğ-
lencelik "Bebek Firarda". Ap-
talca saçma bulsanız da gülüm-
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
•
•
•
•••
*
•
•••A-
•
••
Açık Tehlike/ Clear and Present Dangerl R Noyce
Albay Chabert/ Le Colonel Chabert/ Yves Angelo
Balkan Balkan/ Codine/ Gyula Maar
Bebek Firarda/ Baby's üay Out/ Patrick R. Johnson
Erkek Severse/ When a Man Loves a Woman/ L. Mandoki
Forrest Gumpl Robert Zemeckis
Gerçek Yalanlar/ True Lıes/ James Cameron
Hız Tuzağı/ Speed/ Jan DeBont
Ölümsüz Aşk/ The Crowl Alex Proyas
Urga/ Nikita Mikhalkov
Uzman/ The Specialist/ Luis Llosa
Yengeç Sepetı/ Yavuz Üzkan
semeden yapamayacağınız,
hatta bebeğimizin dev gorilin
kafesine sığındığı ya da hava-
da akrobasi yaptığı gibisinden,
peşine takılanlan çileden çı-
karttığı bazı matrak sahnelerde
iyice makaralan koyvereceği-
niz, hoş ve boş bir kahkaha ma-
kinesi etkisini uyandınyor
"Baby's Day Out".
Bebeği kaçıran avanak fid-
yecileri oynayan Joe Manteg-
na, Joe Pantoliano ve Brian
Haleyile şatafatlı bir yaşam sü-
ren, zengin ve zarif anne rolün-
deki Lara Flynn Boyle'un göz
doldurduğu filmin sevimli kü-
çük kahramanını da Adam Ro-
bert VVorton ve Jacop Joseph
Worton adlı ikiz bebekler can-
landmyor. Yenilerden Patrick
Read Johnson'un yönermenli-
ğini üstlendiği "Bebek Firar-
da"nın ardından, Amerikah bir
eleştirmenin belirttiği gibi, 'ço-
cuk filmi uzmanı" John Hug-
hes'ün bundan sonraki tasansı
da 'bir ceninin maceralannı'
anlatırsa buna kimsecikler şaş-
maz herhalde! Çok önemsen-
mese de, "Bebek Fırarda" ço-
luk-çocuğu eğlendirici nitelik-
te, şamatah, gırgır bir iş filmi.
YEDIRENK
UGUR KOKDEN
Burhan Arpad
1990 Ocak ayı tarihi taşıyan köşe yazısında, kendi dö-
neminden -kırk kuşağı- gelen Samim Kocagöz'e şöyle
sesleniyordu Burhan Arpad: "Sevgiliarkadaşım, yolun ya-
nsını çoktan arkada bıraktık. Ama yolculuğun sonuna ka-
dar gitmekten kaçmamalıyız. En son ad.ıma kadar!"
Gerçekten Burhan Arpad, kendi terimleriyle 'namuslu ol-
maya çalışan biryazar' karakteriyle yolun son dakikasına
dek 'kafasındaki doğrular'\r\ izinde gitti.
Dört yılı aşkın bir süre önceydi. llık bir ilkyaz akşamı.
Esentepe'de Gazeteciler Mahallesi'nde, Dergiler Sokak
on iki kapı numaralı, iki katlı, bahçe içinde, balkonlu güzel
bir ev. Arka bahçede nefti kuytuluk, oturma yerleri. önde
çiçeklerin kokusu, gittikçe azalan alaca ışık ve ağaçlara,
köşe bucağa sinen akşamın esmer gölgesi. Mayısın son
günlerinin kuşattığı böyle bir zaman diliminde, Arpad'ın
sekseninci yaşgünü kutlanıyor. Çevrede tanıdijjjım tanıma-
dığım insanlar: M. Ali Aybar, Oktay Akbal, Omer Lütfü
Akad, eski öykücülerden Ihsan Devrim, Hüsamettin Bo-
zok, Erdal Oz, ilhan Selçuk ve Cumhunyet'in yazıişleri
müdürü Okay Gönensin. Bu arada Alpay Kabacalı var
mıydı acaba?
Aynca oğlu Ahmet Arpad. Ilk kez, kendisini orada tanı-
yordum.
Baba Arpad, üçlü koltukta oturuyor. Hafif yan dönmüş,
kısık ve tekdüze bir sesle Halide Edip'le ilgili bir anısını an-
latıyor: Adıvarlar'ın yurdayeni döndüğü yıllar. Tanınmış ro-
mancıyla gerçekleştirdiği bir konuşmada, ona "Gazeteci-
lik bir tür polislik gibi" der Burhan Arpad. Bunun üstüne
Halide Edip, genç gazeteciye, "Hayır, siz doğrulan anyor-
sunuz; oysa polisler hep suçlu bulmak arayışı içinde ko-
şariar" diye karşılık vermiş.
O mayıs akşamında sekseninci yılın eşiğinde, dünün
genç gazetecisi, "8u özdeyişı hiçbir zaman unutmadım"
diye sözlerini tamamlamıştı.
Arpad, kırk kuşagının bir üyesi. "Bizim kırk neslinin -tu-
haf bir nesildir bu- bir özelliği vardır. Çoğu ya memur, ya
taşrada öğretmen ya da Sait Faik gibi işsiz güçsüzdü. Bir
bağlantısı yoktu " şeklinde tanımlamıştır kendini. Gerçek o
ki, o da başlangıçta uzun yıllar memurluk yapmıştı. Sonra
1940 yılı başından başlayarak aytık "Inanç" isimli bir der-
gi çıkarmaya girişti. On beş ya da yirmi sayı sürdü, herhal-
de. Kurucusu olduğu "Inanç" için Arpad, yıllar sonra "Hü-
manist fikihenyaymak amacıyla çıkanyorduk. Kuşe kapak-
lı, çok temiz baskılı bir dergiydi°6emek\e yetinmiştir.
Böylece, Arpad'ın gazeteciliği Hürriyet, Vatan ve Cum-
huriyet gibi ıstasyonlardan geçerek uzun yıllar sürdü. Ay-
nca edebıyatın çeşitli dallannda da ürünler veriyordu. Öy-
kü yazariıgı, tiyatro eleştınlen, gezı notları, köşe yazarlığı,
çevirmenlik ve son olarak Refi Cevat Ulunay'dan devral-
dığı 'Istanbul' yazılan.
"Bazı mesleklerde durmadan vermek gerekir, gazeteci-
lik de bunlardan biri ve vermek kazandınr" düşüncesine
inanmıştı.
Yaratıcı veriminin büyük çoğunluğu, 1953-65 yıllan ara-
sında kitapiaştı. Özellikle Yeditepe Yayınlan arasında çık-
tı. Herhalde Burhan Arpad'a en yakışan yayınevi de üstün-
de Istanbul'un yedi tepeli eski silüeti bulunan bu yayınevi
olmalı. Sözgelimi "Tuna'dan ŞimaleAvrupa", "Uçuş Gün-
lüğü", "Gezı Günlüğü " (1976) ve "Avusturya Günlüğü " bu
arada sayılabilir. Tiyatro eleştirileriyse "Perde Arkası" ve
"Ilk Gece" başlığı altında toplandı. Hepsi dört citt. Bir de
roman: "Alnındaki Bıçak Yarası."
Anılanndan oluşan "Hesaplaşma" (1976), daha sonraki
yıllarda yayımlandı. "Hesaplaşma", aynı zamanda onun
gazetede sürekli yazdıgı köşesinin adıydı. Üstün bir anla-
tım gücü isteyen fıkralan en az beş binin üstündedir.
Onun ismini taşıyan zengin çeviri kitaplığı, Türk okuru için
gerçek bir kazanç kaynağı sayılmalı. Arpad, "Okuyup sev-
diğim, topluma yararlı olacağına inandığım kitaplan çevir-
dim" diye tanımlamıştır çevirilerinin gerekçesini. "Çeviri-
lerimin tek bir amacı vardı: Dil bilmeyenlerimiz de, insan-
cıl yazarian tanısın ve benimsesinler istedim."
Ikincil önem taşıyanlan bir yana bırakırsak, Burhan Ar-
pad'ın birbirinden değişik konuma sahip, başlıca dört 'sev-
gili yazan'^ vardı: Thomas Mann (1), Anna Saghers (2), E.
Maria Remargue (6) ve S. Zweig (8). Bu yazarlann ortak
özelliği insancıllıklan, antifaşist, antimilitaristve banşsever
olmalan. Bunu Arpad da bir yazısında belirtmişti.
Aynca, onun çeviri yazarlar ailesi içinde Avusturyalı Jo-
seph Rotha (intihar etti), Habeck; Bulgar Dimov (defa-
larca basılan "San Tütün"ün yazan), Çek Haşek, Rumen
Istrati ve Finli Silanpaa da bulunuyor.
Bu yazarian seçen ve onlann ürününü çeviren Arpad,
'toplumumuzun koşullanyla o toplumun koşullannı karşı-
laştırarak doğruyu bulmaya çalışıyordu', kendi terimleriy-
le anlatılırsa.
Günümüzde bu çevirilerin bir bölümü yeniden yeniden
yayımlanıyor; ancak kimi kitaplan bulmak da olanaksız. Ör-
nek vermek gerekirse, E. M. Remergue'ın "LJzbon Gece-
si" romanını ancak kendisinden ödünç alarak okumuş-
tum.
Edebiyatımızın Fahir Onger'in deyimiyle 'kızgın adam-
lanndan biri' olan Burhan Arpad'ın yaşamı sonsuzlukla
birleşti. Ama Kocagöz'e seslenişi, keskin ve acıtı bir çığlık
gibi havada asılı duruyor: "Onca ömür tökettik, bir arpa
boyu yol alamadık."
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
imza kampanyası (14)
Saim Akçıl, Demirtaş Cey-
hun, Murathan Mungan, Mus-
tafa Avkıran. Hıncal Uluç, Af-
şar Timuçin, Alim Şerif Ona-
ran, Kartal Tıbet, Nilgün Man-
kan. Serpil Tezcan, Uğur Çilek,
Berrin Güvenç, Nesrin Gdnfil,
Şükriye Işık, Nermin Çelikbol,
Nergiz Tosun, tlhan EKşli, Nu-
rettin Ergun, Müge Hendekli,
Musa Ağacık, Kerem Özkut,
Nedim Temizkan, Merve Tu-
ran, Jülide Akpeçe, Abdülka-
dir Tek, Gülten Tek, Akın Ba-
ran, Saadet Aksua, AyKn Ak-
sun, Yüksel Onay, Umitser Er-
geri Banu Erözü, Evrim Altuğ,
Osman Erkan, SelminCan. tl-
ker Can, Ayşe Santemiz, Taner
Santemiz, Recep Ürkmez,
Aleks Samvel, Suzi Samvel,
Smidt Seymour, Mehmet Diri-
su, Ahmet Dirisu,, Dilek Par-
lak, Nevin Karaali, Gülden Çe-
lik, Okşan Dişpençe, Aynur Ba-
hadır, Afet Bahadır, Olcay Ba-
hadır, Engin Aydeniz. Nalan
Erişgen, M.Çebi, Leyb» Artay,
Gül Erman, Kamile Güner, Er-
doğan Durakbaşa, Yalım Gü-
lercan, Ismaıl Hakkı, Marco
Bergamaschi. Turan Kolalı, As-
lı Kalfa, Şılşad Aktaş, Raziye
Demiral, Sınan Niyazioğlu,
Güler Acar, Sinan Altıner.
Muhsin Tuncer. Nuran Gözay-
dın, Orhan Gözaydın, Tülin
Uras, Osman Kaİdır. Levent
Taşkın, Ivi Dermanlı. Nejat
Aral, Merih Cessan, Z.Emel
Pekin, Huriye Arslan, Semra 11-
ter, Ülkü Necipoğlu, Berç Şiga-
her, MüriivAet Katar. Kazım
Dündar, Halide Giray.
Doç.Dr.Lale Akkal, Ayşe An-
soy, Rezzan Taşcıer, Ayhan Ca-
ner, Nevin Salavat, Sunay
Akın, Inci Menziloğlu, Nuran
Çakariı. Mesut Iktu, Tülin tk-
tu, Nurhayat Maner, Günaydın
CebecL Sezgin Pala. N.Nur Ev-
cim, Gülden Evcim, Nazif Öz-
tekin, Sinan Sezer, Şükrü So-
kulhı, tsmail Ece, Aydan Akge-
zer, Ayla Asılyazıcı, Nurettin
Asıh/aacı, Serap Eyüboğlu, Ya-
vuz Yılmaz, Taner Işıkhan, Er-
sin Abdülkadir, Seher Tanny ar.
Judith Uluğ, Maral Kılıç, Banş
Uygur, Oya Gürsoy/. tnci Top-
çu, Özgür Göcen. Ozgür Kar,
Dr.Emel Akaltın, tpek Kama-
cı, Can Dirican, Şenay Çavuş,
Ulaş Vergili, Özgür Günaslan.
Hüseyin Pektaş, Ebru Emird,
Levent Jnanç Yılmazoğlu.
SÜRECEK