27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 6ARALIK1994SALI OLAYLAR VE GORUŞLER 2000'li Yıllarda Avrupa: Endişe ve Umutlar... "Ortak bir Avrupa" fikrinin hem umutlar hem endişeler arasında yer alması, Avrupalılann bu kavrama eskiye oranla ne denli eleştirel yaklaştığının açık bir göstergesiydi. Doç. Dr. NEDRET KURAN BURÇOĞLU Boğaziçi Üniversitesi Karşılaştırmah Avrupa Kültürü ve Sanatı Md. Y. vrupa nereye gittiği- ni bilmiyor, ama git- mekte olduğu yöne dogru hızla ilerledi- ğibirgerçek'kaygı- sını paylaşan bir grup Avrupaiı bilim adamı, Avrupa'nın gelecekteki haritasını çızmek üzere 1969 yılında geniş çaplı bir araştırma başlattı. Bu araştırmada l990'lı yıllar- da medyanın gündemini oluşturabile- cek sorunlar, ana hatlan ile tasarlana- cak ve bunlara olası çözüm modelleri üretilecekti. Bu doğrultuda öngörülen senaryolarda: Avrupa'nın kabuk değış- tiren dünyadaki yeri, değişen Avrupa'da ekonomı ve toplumun geleceği. sosyal yapı değişiklikleri, eğitim sorunlan, ki- şinin kendine ya da topluma yabancı- laşması, iletişimin gelişmesi. medya- nın gücü, gibi konulan ele alan, eldeki verilere ve ileriye dönük varsayımlara dayalı olarak gerçekleştırilen araştır- malar, 1977 yılında 20 ciltlik kitap ha- linde yayımlandı. Araştırmacı Peter HalJ, Europe2000(*) adlı yapttında bu araştırmanın özetlerinı derledi. Böylece araştırmanın birinci aşama- sı sona ermişti, ancak bugün geriye ba- kılarak değerlendirildiğinde, bu senar- yolann, son yıllarda Avrupa'da meyda- na gelen, Doğu Bloku'nun parçalan- ması, milliyetçılik ve köktendincilik eğilımlerinin hız kazanması. medyanın gücünün inanılmaz boyutlara \arması. çevre sorunlannın aşın derecede art- ması gibi oluşumlan öngörememiş ol- duğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Avru- pa Kültür Vakfı projeyi yeniden günde- me getirmeye ve daha geniş bir platfor- ma yaymaya karar vererek, bu yıl üç aşamada gerçekleşen bir dizi etkinlik örgütledı. Türkıye'nin de Boğaziçi Üniversitesi Karşılasörmalı Avrupa Kültür ve Sana- tı Merkezi üyeleri tarafından temsıl edildıği "Europe2000: Betvveen Hopes and Aıuueties'* (2000 Yılında Avrupa: Umut ve Endişeler Arasında) adını ta- şıyan bu etkinliklerin ilki. 23-24 Hazi- ran I994'te Brükserdegerçekleşti. Pro- jeyi 6O'lı yıllarda ba^latmış olan bilim adamlan ve onlara katılan yenı uzman- lar. Brüksel'de toplanıp mevcut yayın- lann bir değerlendirmesinı >aptılar ve ılenye dönük endişe ile umutlannı di- le getiren birer bildiri sundular. Etkinliğin ikıncı aşaması, 24-25 Ekim 1994 tarihlennde Belçika'nın Bruges kentinde bir dizi atelye çalış- ması (seminer gibi) biçiminde gerçek- leşti. Bu kentte yer alan Avrupa Kole- ji'nin, yannın bilim adamı ve bürok- ratlannı oluşturacak olan 35 yüksek li- sans öğrencisi. bugünün tarih. toplum, iktisat, siyaset, imge, çevre \e gelecek uzmanlan ile 2000'li yılların Avrupa senaryolannı siyaset, küresel ekonomı. toplumsal sistemler ve çevre bağlamın- da tartışıp. endişe \e umutlannı dıle ge- tirdi. Bu asamanın amacı; bu öğrenci grubunu 5 Kastm I994'te Amster- dam'da gerçekleşecek olan ve bu konu- daki fikirleri topluma yayma amacını taşıyan halka açık bir panele hazırla- maktı. Iki gün süren yoğun çalışmalar sonucunda somutlaşan endişeler şu alanlarda odaklaşıyordu: Çevre sorunlan; medyanın insan üzerindekı yoğun yönlendirici etkisi: toplumsal katılımın eksıkliği ya da ye- tersizliği; değeryargılannın yıtımı; mıl- liyetçilik, ırkçılık, köktendincilik eğı- limlerinin artması, hoşgörünün azalma- sı; ekonomik rekabetin dünya pazarla- rında nüfuz savaşına dönüşmesı; gü- cün, kara para sahibi örgütlenn \e ya- sadışı çıkar gruplannın elinde toplan- ması, baskı gruplannın oluşması: ya- bancılaşma sonucu kışılerin yalnızlığa. ilgisızliğe ve umutsuzluğa ıtilmesı, ıçe dönüklüğün artması; işsizliğin artması. varlık. para ve işin eşit olmayan bir bi- çimde dağılması; fakir ve zengin ülke- lerin arasındaki uçurumun artması. top- lumda >enı kutuplaşmalann oluşması; tekniğin ınsanı esir alması, araç olmak- tan çıkıp amaca dönüşmesi; insanlann sorunlara yeni çözümler bulacak bakış açılanndan yoksun hale gelmesi. düş- gücü yitimi; 'ortak bir Avrupa' fikri. Grupta oluşan umutlar ıse şu nokta- lara dayanıyordu: Gençlenn idealızmıne ve enerjisine, yaşlılannsağduyusunaveyetışkinlerin bırgünınisiyatifalacağınaduyulangü- ven; uluslararası sivil toplum düşünce- sinin küreselleşmesi, çıkar amacı git- meyen 'Greenpeace', 'Amnesty Inter- national\ Pen Club', Helsinki Club1 gibi devlet dışı örgütlenn etkinliğinin artması; genç kuşagın önderlığinde de- mokratikleşmenin sürdürülmesi. ulus- lararası •hesaba katılabilir' güvenilır kurum ve mekanızmalann ortaya çık- ması; çevre sorunlannın ciddiye alınıp önlemlerin arttınlması; yenı eğitim mo- delleriningelıştırilmesı, 'süreklieğitiın' kavramının yaygınlaşması, kışilerin kendi geleceğıni yaratmak amacıyla ınisiyatif alma isteğınin desteklenmesi; yenı bir iş kavramının geliştirilmesı, işin paylaşılması; geçmışten alınacak dersler; 'ortak bir Avrupa' fikri. 'Ortak bir Avrupa' fikrinin hem umutlar hem endişeler arasında yer al- ması. A\rupalılann bu 'kavram'a eski- ye oranla ne denli eleştirel yaklaştığı- nın açık bir göstergesiydi. Etkinliğin son aşaması 5 Kasım 1994'te Hollanda Prensesi Margriet'in ve çeşitli Avrupaiı parlamenterlerin de katılımıyla Amsterdam'da gerçekleşti. Avrupa'nın sınırlarının tartışıldığı si- yaset panelinde, biçimıni zaman göste- recek olan yeni bir sıyasal yapılaşma- nın gerektiğine karar verildi, sivil top- lum örgütlerinin etkinliğinin arttınlma- sı önerildi. Toplumsal konulann tartı- şıldığı panelde. Avrupa'da bu bağlam- da genel bir gerileme olduğu saptandı. serbest piyasa ekonomisi eleştırildi ve büyük şirketlerin denetim altına alına- rak toplumda bir denge sağlanması önenldi. Kültür panelinde ise esasen Avrupa fikrinin temelinde yatan çoğul- culuk ve çok kültürlülük kav ramlannın benimsenmesıne karar verildi. Sivil toplum örgütlerinin toplumlararası kül- türel etkileşime aracı olması fikri be- nimsendi. Avrupa'nın 2000'li yıllarda sorunla- ra boğulması da insancıl değerleri be- nımseyip umut vaat eden bir anakara (kıta) haline gelmesi de aslında onu oluşturan Avrupalılann elinde ve so- rumluluğunda olacak. Eğer bu bilinci topluma kazandırabıldiyse bu etkinlik amacına ulaşabilmiş sayılacak. (*) Hall. Peter. Europe2000,Gerald Duckvvorth & Co. Ltd., The European Cultural Foundatıon. London, 1977. ARADA BİR TALİP APAYDIN Çok Konuşanlar, Hep SusanlarDemokrasi herkesin konuştuğu yönetim biçimi. Ikide bir çağrı yapıyorlar, herkes konuşsun... Ama bakıyorum da hep belli kişiler, ya da belli çevrelerin adamlan konuşu- yor. Büyük çoğunluk suskun. Onlann seslerini duyuracak araçlan bile yok. Medya çok pahalı, ister istemez varsıl- lann tekelinde. Onların çıkarları doğrultusunda konuşu- labiliyor. Politikacılar, özellikle iktidan ellennde tutanlar, her gün televizyondalar, gazetelerin manşetınden inmiyorlar. Söyledikleri önemli olsun olmasın, hep görünmek, sürek- li konuşmak istiyorlar. Hoşlarına gidiyor bu. Çıkmadıkla- rı gün herhalde rahatsızlık duyuyorlar. Ertesi gün ne edip edip görünmenin yolunu buluyorlar. Hemen her konuda ne çok konuşuyoriar, ne çok... Ama dikkat edilsin, salt be- ğenilmek, alkış toplamak için konuşuyoriar. Buna gerek- sinimleri var. Onunla besleniyorlar sanki. Şu var ki usan- dırıyorlar, ayrımında değiller. Hem söylediklerinin çoğu havada kalıyor, içtenliksiz yerini bulmuyor. Bol bol vaat ediyorlar, söz veriyorlar, sonu gelmiyor. Çünkü içtenli de- ğiller. O anı geçiştirmek için konuşuyoriar. Yarın tersini de söyleyebılirler. Inanılırlıklarını yitiriyorlar. Güven vermez oluyorlar. Böyle birinin her gün çıkıp konuşması, dinleyen- ler üzerinde nasıl etkı yapar? Doğrusu ben çok konuşan politikacılardan hoşlanmaz oldum. Dinleyemiyorum artık. Nasıl olsa yerine getirilemeyecek sözler olarak değerlen- diriyorum. Atatürk'ün bir sözünü anımsarım: "Yurttaşlarım, on beş yıldır, çok şeyler vaadeden nice konuşmalarımı din- lediniz. Bahtiyanm ki hiçbirisinde isabetsizlığe düşme- dim." Yani yapamayacağım şeyi söylemedim, sizi aldat- maya kalkmadım. Güvenilir devlet adamı budur. Şöyle bir gözden geçirin, günümüz politikacılannın hangisi bu sö- zü söyleyebilir? Hemen hepsi elenir gider. "Çok söz ya- lansız, çok para haramsız olmaz." Halkımız söylemiş bu- nu. Nasıl etmeli de anlatmalı bu adamlara, her gün televiz- yona çıkmanıza, her gün adınızın geçmesine gerek yok. Her gün açılışlara kapanışlara gitmeniz gerekmez. Bıra- kın, oranın görevlileri yapsınlar. Size zaran değil, yaran olur bunun. Üç ayda bir kez konuşun, ama herkes dinlesin. Önemli bir konuyu ciddi biçimde ortaya getirin ve kamu- oyunu yönlendirin. Gerçek devlet adamına yakışan bu- dur. Hele bazıları var, haklarında inanılmaz yolsuzluk iddi- aları ortaya atıldı; vergi kaçırdığı, haksız kazanç sağladı- ğı söylendi. Yanıtlayın, açıklayın diye kıyamet kopanldı. Hiçbir şey olmamış gibi her akşam halkın karşısına çıkı- yor, gülerek başka şeylerden söz ediyor. Nasıl yüz bu di- ye insan şaşıp kalıyor. Doğrusu bizim politikacılar çok pişkin insanlar. Utanmaksıkılmak.onur diye bir duyguta- şımıyorlar. Yalnız birisi değil, çoğu böyle. Karınları geniş. Her şeyi sindirebiliyorlar. Kendi adıma söyleyeyim, benim başıma böyle bir şey gelse, hesabımı vermeden, aklan- madan, kimsenin yüzüne bakamam. Yerin dibine geçe- rim. Onur duygusu insanı insan yapan erdemlerden biri- dir. Onun incinmesi kişiyi çok rahatsız eder. Bir an önce kurtulmak ister insan. Ama bizim politikacılar hiç tınmı- yoriar. Çok rahat adamlar. Yüzsüzlük bu. Gezip dolaşıyor- lar, her konuda bol nutuk çekiyoriar. Ülke için çalıştıklan- nı söylüyorlar. Mal bildirimleri açıklanınca da insan donup kalıyor. Ne zaman edinmişler bunca malı mülkü? Demek söyledikleri başka, yaptıklan başka!.. Söz değerini yitirdi. Çok konuşan insana kulak asma- yacaksın artık. Bugüne değin ne yapmış, ona bakacak- sın. Bu yaz Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza"sını okurken ay- rımına vardım; o dönem Rus aydınlan ne çok konuşuyor- iar, ne bitmez tartışmalara giriyoriar? Okurken insan da- yanamaz oluyor. Zaten yazar kendisi de söylüyor.bir yer- de: "Rusya çok laftan batacak." Bizimkiler de öyle. En başta politikacılar, her meslek- ten aydınlar çok konuşmayı, bitmez tartışmalara girmeyi hüner edindiler. Konuşuyoriar durmadan. Asıl sorunlann sahibi, konuşması gerekenler ise suskunlar. Onlara sıra gelmiyor. Köy kahvesinde bile ya varsıl olan, ya şirret olan konuşur. Öbürieri susar hep. Demokrasi herkesin konuştuğu yönetim. Kimin yöne- timi bu? Televizyon haberterini dinleyin, anlarsınız. İLAN T.C. ^ TORBALIKADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo:1991 4 KararNo:1994 27 Davacı Maliye Hazinesi tarafından davalılar Haüce Somer vs. aleyhine açılan Pancar Köyü 772 ve 899 no'lu parseUer hakkındaki tespite itiraz davasının yapjan yargılaınası sonunda: Mahkememizden verilen 21.10.1994 tarihJi 1991 4 esas. 1994 27 sayılı kararla. Hazine'nin davasının reddine, dava konusu parseller- den 899 no'lu parselin dahili davah Dudu Çalış adına oluşan tapu sicilinin doğruluğuna karar verilmiş olup, ışbu karann davanın ba- şından beri kendisine tebligat yapılamayan dahili da\ alı Dudu Ça- hş'a tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 16.11.1994 Basın: 46588 TARTIŞMA Mümtaz Soysal'aaçık mektup S evgili Mümtaz Soysal, "Hoşgörü ve Suurlan" sempozyumun- dakı açılış konuşmanızı dinlerken. karmakanşık ve hayli karanlık görünendünyamızda, sizin varlığınızın neçok insan için ne denli önemli olduğunu, yüreğim kabararak, gözlerim yaşararak ve öylesine güçlü hissettim ki izlenimlenmi sizinle. sızı sevenler ve sevmeyenlerle paylaşmak istedim. Sempoz>oımun tonunu belirleyen bır'hoş'luk yaptınız çünkü. Hoşgörü sözcüğünün başka dillerde veya başka ifade biçimlerinde bulunmayan o güzelim tınısını vurguladınız: Tolerans, müsamaha, tahammül sözcüklerindeki 'katlanma' kavramı yerine. ze\ k alınan, insanı zenginleştiren"*hoş'luk tınısı... Liberal öğretinin, karşısındakini hazmedip onunla zenginleşmesine karşın. sosyalizm adına yapılan uygulamalann karşısındakint tahammül edemedıği için dağıldığını söylediğınız ve sonra benim ğözlerimi yaşartan ocümlenizgeldi: Mar\ i\i okuasaydı, karşıtından zenginleşme düşüncesi orida elbette > ardı. İyi yorumlanamadığı için bövle oldu. S'oğu kişinin her gün renk eğiştirdiği, kimin neyi savunduğunun belirsızleştiği. kimilerinin de tutarlılık adına dogmatik ve alabildiğine hoşgörüsüz olduğu bir ortarnda. sesleri sıze belki yeterince ulaşamayan pek çok ınsanın sesi oldunuz. Sızı ılk kez ayru mekâru paylaşarak dinledim. Bir ünıversiteli coşkusuyla... Sanınm siz de ders verme çpşkunuzu hep koruyacaksınız. Öğrenciniz olmak isterdim! Feride Çiçekoğlu Promosyon velotarya aldatmacası G ünümüz tüketim toplumunun doğal sonucu olarak, her fırma sadece kendi ürünlerinin tüketilmesi için yazılı ve sözlü reklam araçlan ile halka saldınyor. Medya bu işin başıru çekiyor. 7338 sâyılı VÎV Kanunu gereğince gazetelerin verdikleri hediyelere sahip olmak için, o hediyelerin rayiç bedelleri uzennden hesaplanan VİV'nin öncelikle beyan edilip ödenmesi freklidir. onuyu dramatize bir övkü ile inceleyelim. Farzedelim bir Hediye Hanım var. Farzedelim Hediye Hanım'a gazeteden bir milyar liralık bir hediye çıktı. Yani Hediye Hanım şanslı gû'nünde. Hediye Hanjm'ın bu hediyeye sahip olabilmesi için öncelikle VİV beyannamesi vermesi ve VİV Kanunu'nun 16. maddesindeki tarifeye göre tahakkuk edecek 438.292.000.- lira Maliye vergi dairesine ödemesi gerekecektır. Acaba. Hediye Hanım bu parayı ödeyebilir mi? Zeka özürlü biri bile Hediye Hanım'ın bu parayı teminedemeyecegini bilir. Hediye Hanım vergiyi ödeyemezse ne olur? Hediye gazeteye kalacak ve Hediye Hanım güzel bir rüya görmüş olacaktır. Nediyebilinz ki? Erdoğan Dönmüş PENCERE Cumhuriyet Nasıl Kunriup?.. Demirel, ülkenin siyasal yaşamına iki politikacıyı -ar- mağan değil- hediye etti: Biri özal'dır, öteki Çillert. Iki- sinin de maşallahı var. Özal ilginç bir kişiydi, "tarihsel misyon"ur\u yerine getirdi; 12 Eylül faşizminden yılan halk kitlelerini 1990'a dek paspasa çevirdi; Türkiye'yi savaşa sokacaktı, Ge- nelkurmay'ın direnmesi nedeniyle bu işi başaramadı; "2'nci Cumhuriyef'i kurma fırsatını kaçırdı; kafastndaki tasarım, düşleminde kaldı; gözlerini yaşama kapadı. Ne var ki "2'nci Cumhuriyef'in yandaşları güçlü bir "ittifak" oluşturuyorlar; Şeriatçılar ve Kürtçüler bu fikri destekliyorlar. Peki, nedir bu 2'nci Cumhuriyet? Dünyada cumhuriyetle yönetilen pek çok ülke var; ama, cumhuriyetin numaralandırılmasında çarpıcı ör- nek Fransa'dır. Fransa 5'inci Cumhuriyet'i yaşıyor. • Fransa'da Jik Cumhuriyet: Fransa'da ilk cumhuriyet, 1789'da ihtilal patlak verdik- ten sonra, 22 Eylül 1792'de kuruldu. Krallık devrilmişti. 16'ncı Louis son Fransa kralı olacak sanılıyor, o yıllarda cumhuriyete ısmarlama numara takmak kimsenin aklı- na gelmiyordu... Fransızlar olacakları ne bilsinlerdi?. İkinci Cumhuriyet Fransız Devrimi, ilk yıllarında kanlı bir kargaşaya yol açtı, kralcılar ayaklandılar; Napoleon Bonaparte gerici başkaldırıları bastırdıkça ünlendi, 1799'da bir darbeyle başa geçti, imparatorluğunu ilan etti, savaştan savaşa koştu, ama, Avrupa'nın krallıkları Fransa'ya karşı birleş- tiler; 1814'te Fransa işgal edildi, müttefikler giyotinde idam edilen 16'ncı Louis'nin kardeşi 18'inci Louis'yi tah- ta çıkardılar. Fransa'da 34 yıl yeni rejim geçerli olacaktı. 1848'de Paris halkının ayaklanmasıyla krallığa son verildi. ikinci Cumhuriyet ilan edildi. Ne yazık ki İkinci Cumhuriyetin süresi çok kısa ola- caktı. 1848'de seçimle işbaşına gelen Louis Napoleon Bonaparte -büyük Napoleon'un yeğenidir- 1852de mo- narşi yanlısı bir anayasayı yürürlüğe koyarak 2'nci Cumhuriyet'i bitirdi, 2'nci imparatorluğu kurdu. Üçûncü Cumhuriyet Louis Napoleon 1852'den 1870'e dek tahtta kaldı. ikti- darın son yıllarında cumhuriyetçilerin muhalefetiyle köşeye sıkışınca, birdış serüven aradı, Prusya'ya savaş açtı; ama yenildi. 1871'de Paris kuşatıldı ve Almanlara teslim oldu. imparatorluk yıkılmıştı, 1940'a kadar sürecek 3'üncü Cumhuriyet kurulacaktı. Dördüncü Cumhuriyet Fransa, Birinci DünyaSavaşı'ndayenilgiyeuğradı, Al- manlar Paris'i işgal ettiler, Hröer güdümünde bir yöne- tim kuruldu. Müttefikler savaştan yengiyle çıkınca, Fransa'da Dör- düncü Cumhuriyet'in kurulması kaçınılmaz olmuştu; 1945te oluşan Kurucu Meclis'le Fransa4'üncü Cumhu- riyet dönemine giriyordu. Beşinci Cumhuriyet İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sömürgelerinin tasfi- yesi ve Cezayir Savaşı, Fransa'ya 5'inci Cumhuriyet'i kurdurmuştur. Bu oluşumda General de Gaulle başı çekti. Dördüncü Cumhuriyet; Vietnam, Fas, Turnjs, Ma- dagaskar vb. sömürgelerinden ayrılan Fransa'nın Ce- zayir'deki askeri yenilgisinin içerdeki yıkımıyla gerçek- leşti. • Sevgili Uğur Mumcu, "bilgi sahibi olmadan fikir sahi- bi" olanlardan yakınırdı. Fransa'ya özenip Türkiye Cumhuriyeti'ni numarala- mak hevesine kapılan "Ozalizm" ne bekliyor?.. Ana- dolu'nun işgalini mi, Güneydoğuda bir askeri yenilgiyi mi? Ya da ülkede şeriat düzeni kurulduktan sonra İkinci Cumhuriyet'i ilan etmek için yeniden bir kurtuluş savaşı- nı mı?.. Yok canım, bütün bunları yaşamadan demokratikleş- meyi gerçekleştirirsek, biz bize, dostça, insanca Ata- türk'ün kurduğu cumhuriyeti kesintisiz yaşatmak olana- ğı doğar... Daha güzel olmaz mı?.. SILABAR GELENEKSEL KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ(5) Dağlar taşlarşahidimdir Bu sevdayabaş koydıım Kimseye vermesırrımı Adınısırdaşkoydıım. SUAVİ Dostluğun ve kardeşliğin ortamı SILA BAR'da sizlerle.. GELİN SIRDAŞ OLALIM Kapılanmız sonuna kadar açı k... BİRDİNLETİ BİRYORUM BİRAZ SOHBET ve birdost YOLCU ADRES: Sakarya Cad. Bayındır Sok. 17, A KIZILAY-ANKARA Tarih: 08.12.1994 Saat: 20.30 ANMA SENİHA HASKÖK Aynlışınızın 6. yılında sizi sevgiyle saygıyla anıyoruz. 16.12.88-94 SABlHA TLREOĞLU AYHAN KURTOĞLU ZEYNEP YAVAŞOĞLU ile SERKANKİP nişanlandılar. Mutluluklardileriz. CUMHURtYETSPOR SER VtSÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle