28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6ARALJK 1994SALI 12 DKI-YAZI Prof. Dr. Ergün Aybars KURTULUŞ SAVAŞI (1920-1923) VE CUMHURİYETİN İLK YILLARI (1923-1927) Şeyh Sait 'merhamef istiyorŞeyh Sait'e göre ayaklanma dini düşüncelerle kendiliğinden çıkmıştı ve onun Kürtçülükle ilgisi yoktu • syanın bastınlmasından I sonra. Şeyh Sait ve otuz sekiz arkadaşı, 6 Mayıs 1925 tarıhinde yargılan- mak üzere, Üçüncü Ordu Müfettişlıği tarafından gerekli dosyalan ile birlikte Is- tiklâl Mahkemesi'negönderildi- ler. Tutuklu bulunduğu sırada. Savcı Süreyya Bey ile yaptığı resmi olmayan görüşmelerinde Şeyh Sait, ayaklanmanıtr basit bir olay sonucu çıktığını. daha önceden planlanmamış olduğu- nu. herkes gıbi kendisınin de bu eylemin başinda değil. içinde bulunduğunu. ilen sürmekte; savcınm Piran'daki basitjandar- ma olayının bu kadar yaygın bir ayaklanmaya yol açmasinin ola- naksızlığını belirtmesine karşı- lık da aynı görüşü tekrarlamak- taydı. Süreyya Bey'e göre Şeyh Sa- it, eğer ayaklanmanın daha önce planlanmadığına savcı ve yar- gıçlan ınandırabilirse, idamdan kurtulabilecegini ve belkı de af- fedıleceğini düşünüyordu. Bu- nun ıçın ayaklanmanın başına da kendi isteği ile değil, ısyancıla- rın zoruyla geçtiğini söylüyor- du. Savcı Süreyya Bey, bu resmi olmayan konuşmalannın duruş- mada aleyhinde delil olarak kul- lanılmayacağı yolunda Şeyh Sa- it'e söz vererek. daha çok açık- lamadabulunmasını ıstedi. Şeyh Sait. olayın daha önce planlan- madığı ıddiasında ısrar ederken amacının valnız şenat hükümle- rının hükümet tarafından uygu- lanmasını sağlamak olduğunu; kcndısıne ayaklanma ıçın teklif- tebulunan \usufZiyaveC"ıbran- lı Halitıleılışkısıolmadığını.on- ların amacının Kürtçülük olduğunu söylüyor, planlama işiyle ilgisi bulunmadığında ısrar edi- yordu. "MeHıamet ve aT istiyor Sa\cının kendısıne gösterdiği yakınlık \e "Elimde olsa sizi ömiir boyu hapseder, cunıhuri- yetin bu ülkeye sağlayacağı yararlan görmenizi is- terdim" sozünden cesaret alarak affedilmesını ri- caetti. Savcının.bunayetkisiolmadığını.mahke- menin adaletinden şüphe etmemesini söylemesi- ne karrjilık. ~Ben adalet istemivonım. merhamet, atıfet, af istiyorum. Adalet, tatbik olunursa benim halim nice olur. Beni, sizin buvurduğunuzgibi uzak -bir yerde. bir şehirde oturmaya mecbur kılsalar- dı, onu isterdim" cevabını verdi. (1) Tutuklu bulunan sanıklardan gerekli görülenle- rininyargılaınası başlamadan önce. savcılıkçaay- n ayrı soruşturmaları yapıldı Şeyh Sait 21.05.1925 tanhli ilk sorgusunda; ayaklanmanın oluşması ve komutanlannın bazılarının katılma- sı hakkında bılgisi olmadığını ve ayaklanmanın belırlı bir komutanı da bulunmadığını. nereleri dolaştığını. Şeyh Abdullah ve Kasım Bey'le olan ilişkılerini açıkladı. Toplan olmasına rağmen kul- lanacak adamlannın bulunmadığını. silahvecep- hanclerının yetersizliğinı dile getiren Şeyh Sait eğer Diyarbakır'ı almış olsaydı medreselerin açıl- ması için hükümete baskı yapacağını, şeriatın ye- niden uygulanmasını sağlamaya çalışacağını be- lirtti. Sorgulann tamamlanmasından sonra, Savcı Sü- reyya "Bey'in 23.05.1925 tarih ve 34170 no'lu yazısında her binnin ayaklanma ve ihtilâl olayın- da derece derece etkilı olduklan ıddıa edilip tu- tuklu olarak vargılanmaları vesabıtolacaksuçla- nna göre cezalandırılmalan ıstenerek mahkeme- ye venldıler (2) En nnemli dava . Aralarında emekli Binbaşı Kasım Bey'in de bulunduğu. isyancılara komuta etmiş otuz dokuz kişinın. kendilennden önce yargılanan bazı kım- selerle davaları birleştirıldiğinden. sanık sayısı sekseni aştı. Yargılananlann içinde, ayaklanmada çok önemlı rol aynamış kışıler vardı. Şeyh Sait. damadı \e Vaiîoyöresi komutanı Melikânlı Şeyh Abdullah. Tokliyanh aşıretreislerinden Kamil ve Baba Bey ler yöresı komutanı Şeyh Şerif, Darahi- ni İnzibat Komutanı veGeri Hizmetler Amıri Fa- kih Hasan (Hasan Fehmı). Palu, Elazığ, Çapak- çuryörelerindeçalışan Çanlı Şeyh İbrahim. Har- put yöresi âsilerini yöneten Şeyh Ali ve Şe>h Ce- İal. Kiğı cephesinde etkilı olan Şeyh Hasan. Di- yarbakır ve Lice çatışmalannda bırlik komutan- îığı yapan Garipli Mehmet Bey. ayaklanmaya ka- tılan Şeyh Abdullah ve daha birçoklan bulunuyor- du. Bu nedenle dava etkenlıği yönünden, tstıklâl Mahkemesı'nin ele aldıgı en önemli dava oldu. Ounışma başfcyor Sanıklann ilk duruşması 26 mayıs salı günü çok kalabalık birdinley ıcı topluluğuönünde. Mil- li Sinema Salonu'nda başladı. Ad yoklamasının yapılmasından sonra söz alan Savcı Süreyya Bey. sanıklarhakkındakı ilk iddıasınıokudu. Iddiasın- da. "Türk ülkesinin doğu illerinin bir kısmında bü- tün dünyanın çeşitii şekillerde öğrendiği bir ayak- lanma olayı vardı. Ayaklanma hiç şüphe yok ki se- nelerce içeriden ve ayaklanma yöresi dışından ya- pılmış telkinler ve planlaria eşkıya harekerinin tl- ilen gözükmesiyle olmuştur. Ayaklanma olayı, id- dianamede anlatıldığı üzere, güya peygamber di- ninin yükseltilmesi perdesi altında olmuştur. Hal- buki asıl anıaç. Türk vatanının belirü bir kısmını anayurttan ayırmak, vatanın birtik ve btraberli- ğini bozup dağıtmaktan ibarettir" diyordu Savcı aynca Şeyh Sait'ın binlerce yurttaşın ve askerin canını. malını yok etmiş bir vatan haını; Şeyh Abdüllatif ve kardeşı İsmail'ın ayaklanma- ya katılmış. Dıyarbakır saldınsında da önerilerde bulunmuşolduklarını. Şeyh Mehmet Şeririn Ela- zığ cephesi komutanı olarak ayaklanmada görev aldığını. Şeyh Abdullah'ın Genç ve Varto hare- kâtlarında bulunduğunu; Kasım'ın Şeyh Abdul- lah'ın Varto'yu ışgali sırasında kendısine katılmış Yukanda <,>ençlik günlerinde «öriilen Şeyh Sait sorgusunda. eldeki deiiliere rağ- men avaklanmanm örıderi olduûunu kabul etmemekte direnivordu. 'eyh Sait, ayaklanmanın basit olay sonucu çıktığını, daha önceden planlanmamış olduğunu, herkes gibi kendisınin de bu eylemin başında değil, içinde bulunduğunu ileri sürüyordu. Amacının yalnız şeriat hükümlerinin hükümet tarafından uygulanmasını sağlamak olduğunu, Kürtçülük davası gütmediğini belirtiyordu. çiL/avcı Süreyya Bey'e göre Şeyh Sait, eğer ayaklanmanın daha önce planlanmadığına savcı ve yargıçlan inandırabilirse, idamdan İcurtulabileceğini ve belki de affedileceğini düşünüyordu. Bunun için de ısrarla ayaklanmanın başına kendi isteği ile değil, isyancılann zoruyla geçtigini söylüyordu. e /kjavcının kendisine gösterdiği yakınlık ve "Elimde olsa sizi ömür boyu hapseder, cumhuriyetin bu ülkeye sağlayacağı yararlan görmenizi isterdim" sözünden cesaret alan Şeyh Sait şöyle diyordu: "Ben adalet istemiyorum, merhamet, atıfet, af istiyorum. Adalet, tatbik olunursa benim halim nice olur." olduğunu; Şeyh Ali ve Şeyh Musa'nın eşkıyaya ko- mutanlık yaptıklannı, Mehmet Mihrî'nin ayak- lanma öncesi hazırlıkdönemindebulunupbulun- madığına dair delil olmamakla beraber, Şeyh Sa- it tarafından hızmete alınmtş. daha sonra aynlmış. olduğunu; Baba Bey ve Kamil Bey'in birerâsi şe- fi olduklannı; diğer sanıklann da ayaklanmaya ka- tılmış ve aynı amaç için çalışmış olduklannı ve soruşturma evrakına. mektup ve yapılacak sorgu esasına göre yargılanmalannı istedi. (3) Basına sansür savı Yörenin Ankara ve Istanbul'a uzak oluşu, o gü- nün ulaştm ve haberleşme araçlannın imkânsız- lıklan yüzünden, duruşma ile ilgili haberler ba- sında çoğu kezgeç veçoğunlukla özet olarak yer ahyordu. (4) Bu yüzden Times. çıkan bu özet ha- berlere dayanarak. sansür uygulandığını ilen sü- rüyordu. Ay aklanma y öresınde sansür uygulandı- ğını daha önce belırtmıştık. Bu sansür, Istiklâl Mahkemelen duruşmalan ile ılgılı haberlere ke- sinlikle uy gulanmadığı gibi duruşmalar halka açık yapılıyor ve özellikle mahalli gazetelerin bu du- ruşmalan yazması, mahkemenin bildirilerini ya- vaktimiz yoktu" oldu. Savcılıkta yapılmış olan ilk sorgusunda da ol- duğu gıbi ayaklanmanın önceden hazırlandığı ko- nusunda ne kendisinin ne de oğullannın ilgisi ol- duğunu. oğlunun îstanbul'a iş için gittiğıni, ayak- lanmanın ne dıştan ne de içten teşvik edıldiğinı, kendisinin düşüncesi ile din için yapıldığında ıs- rar ediyordu. Eğer Diyarbakır'ı alsaymış 'kjsas' uygulayacaklannı, yalancının dilini, hırsızın eli- ni keseceklerini. çünkü bunun dinin emri olduğu- nu; içkınin yasaklanıp medreselerin açılmasını sağfayacaklannı, dünyanın peygamberin yaşadı- ğı devir kadar mutlu olmasını amaçladıklan için ayaklandıklannı belirtti. Şeyh Sait, "Fetüiten sonra bağımsız bir Kürdis- tan krallığı yapacaktınız, öyle mi" sorusuna kar- şılık ıse buna niyetleri olmadığını şeriatı uygula- mak ıstediklerinı, hükümetin üzerlenne bu kadar askeryollayacağını ummadıklarını söyledi. Şeyh Sait, din uğruna ayaklandığı halde, Müslüman Türk askerine nasıl ateş ettiğini açıklamasını ıs- teyen çeşitii sorular karşısında, onlann da Müs- lüman olduğunu kabul etti. Lice Müftüsü'ne yazdığı mektupta 'intikam* Şeyh Sait ayaklanma konusun- da, önceden bilgisi olmadığmda ısrar ediyor; Kürtlük davası güt- mediğine, ayaklanmanın daha önceden planlanmadığına. tesa- düf sonucu çıktığına. mahkeme- yi inandırmaya çalışıyordu. Oysa 17 Ocak 19*25 tarihli. Şeyh Mustafa'nın oğlu Şeyh Şe- rire yazdığı bir mektupta. erte- si gün oraya geleceğini. kendisi gelinceye kadar hiçbırşeyyapıl- mamasını veemanetlerdediği si- lah ve cephanenin teslim alınma- sını istiyordu. (6)Tanhinden an- laşılacağı üzere mektup. ayak- lanmanın çıktığı tarihten 27 gün önce yazılmıştı. 'Elaziz Kumandanı Şeyh Şerif Efendi'ye yazdığı 16Şubat 1925 tarihli başka bir mektupta. çeşit- ii kimselerin görevlerini belirt- mekte, harekât planını bıldir- mekteydi. 'Emir'ül Mücahidin Mehmet Sait Nakşibendi" imza- sını taşıyan başka bir mektup da Piran olayından üç gün sonra ya- zılmıştır. (7) Çeşitii mektuplann- dan da anlaşılacağı üzere. ayak- lanmanın pianianması Şeyh Sa- it'in bılgisi dışında olamazdı. Ayaklanmanın ileri gelenle- rinden birçoğunun imzasını taşı- yan 'Kürt eşraf ve hanedanına reva görülen zulüm, hakaret. kin ve nefretin birkaç senedir gazete- lerde yer aldıgı, önceki sene Mec- fis'te, Ermenilere uygulananla- nn kendilerine de uygulanması- nın tartışıldıgı \e kararlaştırıldı- ğının haberaiındığı'nın ve 'Selâ- bet-i İslamiye \e asabiyet-i Kür- diyesi galey ana gelen birçokzevat bir cemiyet-i İslamiye teşkil ede- rek müstakil bir İslam hükiime- ti vücuda getirmek fikrinde' ol- duklarının, "Putperestlik dinini ihyaya ve ayin-i metrûkelerini ic- raya çalışan bu Tiirk laik hükümetinin' yıkılma- sına çalışanlara her çeşit yardımda bulunacağının bildırıldığı ve Pıran olayından önce yazıldığı sa- nılan bu bıldirıden Şeyh Sait'in haberinın olma- ması düşünülemez. (8) Ayaklanmanın, Şeyh Sait'in dediği gibi yalnız din ve şeriatgereklerininuygulanmasınınsağlan- ması için çıkmadığı; başlangıç ve gelişmesi sıra- sında verdiği emır ve görevlerden. esiralınan as- ker ve subaylara 'düşman askeri'. ayaklanmaya katılmayan Kürt aşıretlerıne de 'melun' veya 'Tiirk' denmesı, Üçüncü Ordu Komutanlığı'nın eline geçen Şeyh Sait'e ait belgelerin üzerinde 'Kürdistan Harbiye Nezareti, Kürdistan Reisi ve- ya Hükiinıeti' başlıklarının kullanılmış olması. olayın basit biramaca yönelık değil, geniş ve yay- gın olduğunu gösteriyordu. (9) Sorgu sırasında okunan birçok belge arasında, özellikle Şeyh Sait'in imzasını taşıyan 19 Mart 1925 tarihli, Dıyarbakır saldırısını. şehrin alınamayışını, ayaklanmayı nasıl yönettığini. Ali Rıza'nın Hınıs'ı alışı, Muş ve Bitlıs üzerine yürümesi gerektiğini bildiren mektup. en ılginç olanlarındandı. Kasım Bey. Şeyh Abdullah'ın komutanlık yaptığını, hatta ayaklanmaya katılmayan kendi köyünün de onun tarafından yaktırıldığını söyleyince Şeyh Abdullah, bunları yapmadığını, Kasım Bey'e gönderılen mektuplann. Kürtler tarafından kendi adına yazılmışolduğundaısraredip4Nisan 1925 tarihli ve cepheye âsi gönderilmesini bildiren. kendi imzasını taşıyan mektuptan haberı olmadığını söyledi. Mektup kendisine gösterilınce. "Buimza benimdir. Bu mektubu inkar etmiyorum. Ne yapay ım beni de soktular içine" dedı. Daha sonra, haikı ayaklanmaya kışkırtan bir bıldin okundu ve altindakı imzalar ıçinden kendısininkıni tanıyan ve itıraf eden Şeyh Abdullah. okuma bılmedığini ve bildiriden haberi olmadığını söyledi. Oysa Arapça okumasını bilmesine karşılık. bu çeşit ifadeleri bırbinnı tutmuyordu.(lO) yımlaması ise zorunluydu. Aynı tarihte. Ankara Istiklâl Mahkemesi'ndeki duruşmaların basında yer alışı. anlaşılan Times muhabirinin gözünden kaçmış olmalıdır. Savcının ıddiasından sonra Şeyh Sait'in sorgu- suna geçildi. Şeyh Saıt. altmış küsur yaşında ol- duğunu. medresede okuduğunu belırttıkten son- ra. ayaklanmanın çıkışı konusunda; "Kitaplarda gördük. İmam ve vakit. şeriaün hükümlerini uy- gulamazsa ayaklanma >aciptir. Hükümete şeriat meselesini anlatmak istedik. Hiç olmazsa bir kıs- mının uygulanmasını teklifedecektik. Allah'ın ka- deri beni bu işe düşürdü. İçine bir düştüm, bir da- ha çıkamadını~dıyerek olayın kendi ıradesınin dı- şında kadenn etkisiyle 'şeran vacip'olduğu için çıktığını. aynca 'Sebilürreşad'ın yazdıklannın kızgınlıklannı çoğalttığını ve özellikle Piran'da- ki çatışma olay ınm bu ayaklanmaya esas olduğu- nu ileri sürdü. Yunan ordusuna bakış Sav cının. "\unan ordusu İslanıivetin merkezj- ni ayaklar altında çiğnerken,cihadın farzlannı ne- den yerine getirmedini/ 1 " sorusuna karşılık Şeyh Sait'in yanıtı "O zanıan perişan ve göçmendik, Doğu Anadolu'daki ayakJanmanın önemli isimlerinden Seyyit Abdül- kadir oğlu Mehmet ile birlikte(sol- da). Şeyh Sait'in Piran'ı ziyaretin- den önce 17 Ocak 1925'te Şeyh Şe- rire kendi el yazısıy la yazdığı mek- tup, mahkemedeki ifadelerini tekzip ediyordu(iistte). aşkından söz ettiğı hatırlatılınca. bunu farkında ol- madan imzaladığını ileri sürdü. "Asker-i Rum ne- dir" sorusuna. "Biz Kürtler, Türk askerine asker- i rumîderiz. Tabirdiröylederiz" cevabını verdi. Din düşüncesinde ısrar Şeyh Sait, ayaklanma ile ilgili her soruya ısrar- la ayaklanmanın din düşüncesiy le yapıldığını, ön- ceden planlanmadığını, Kürtlük davası gütmedi- ğini. hatta eski Bitlis mebusu iken sonradan ay- nlmışolan YusufZiya'nın, bir gün kendisine gel- diğını, Kürdistan kurulması düşüncesinde oldu- ğunu. fakat bugörüşe katılmadığını söy ledi. Sav- cı Süreyya Bey. söze kanşarak bu ayaklanma ola- yındadin hükümlerinin mazeretgösterilemeyece- ğine dıkkati çekti. Şeyh Sait'in savcılıkta verdiği ifade ile mahkemedeki ifadeleri bırbinnı tutmu- .yordu. (5) Seyyit Abdülkadir ile birlikte yargılanmış ve beraber asılmış olanlardan Kör Sadi ve Kemal Fevzi, idama gıderlerken "Yaşasın Kürtlük mef- kûresi, yaşasın Kürt hükümeti" diye bağırmış. "Hacı Ahti* namıyla tanman Mehmet Tevfik de ayaklanmanın Kürtlük ve Kürt hükümeti davası olduğunu açıkça söylemiş olmalarına rağmen. (1) Örgeevren, Dünya. l5-16Sısan 1957(SavcıSü- reyya Bey. Şeyh Saıt ile aralarında geçtığınt behrttığı bu komışmadai amlannda söz etmektedir. Başka bir tanık olmadığı için amlanlan kuşku duyanlarolahılir. Ancak olaydan yaklaşık otıız ikıyıl sonrayavımlanan bu unüania, Süreyya Bey'in asılsı:şeyleri ılen süıe- ceğını düşünmüyontz. Kaldı kı duruşmalar sırasında Şeyh Sait 'ın konuşmalan da bunu doğnılamaktadır). (2) Örgeevren. Diînva, 6 Hazıran 1957. (i) TBMMArsivı. t-12Dosya 69Hâkımıyet-iMıl- hye, 28 Mayıs 1925 Behçet Cemal. s 96. (Örgeevren amlannda. kendisınin vaptığı bu ıddıava yer vermı- vorı 14) The Tımes. 29 Mayıs 1925. s. 13 (5) TBMMArsm. T-İ2 Dosya 69. Kanır69. Zarfl- 6. Esas 54-16. 68-81. Şeyh Saıt ve arkadaşlannın du- ruşmalan. evmklan, mektuplan. delil olarak \unulan gazete ve dığer belgeler. sonışturma tutanakları. ıd- dia. sanınma ve kararlarbelintiğımız dosi alarda bu- lunııp aynca her dunısmu ıçın değişik zarf ve do.\\ a voktur Bu sebeple bundan sonrakı dunışmalanla. ay- nı arsı\•notunu tekraıiamamakıçınbıırudakay nağıbe- lırttik. Dıpnonı kısa olaıvk helırnlecekttr. Gazete. anı ve kıtaplardan dıpnot belırtılecektır Hâkimıyet-ı Mil- lıye. 28 Mayıs 1925 The Tımes. 29 Mayıs 1925. Ör- geevren, Dünya. 16-18Hazıran 1957. Behçet Cemal. s. 98-103. (6) Adı geçen arşıv. T-12. Dosya 69. Örgeevren. Dünya. P Sisan 1957 (7) Adı geçen arsıv Dos 69. Örgeeıren, Dünya. 20 Nısan 1957. (8) Örgee\ren. Dünya. 20-21 \ısan 1957 (9) TBMMArşhı. f-12. Dosya 69. T-14Dosya 6 55 (İ çüııcüKolonlu K nınsavcılığa \olladığı emık/. Ör- geevren. Dünya. 21 Sısan 1957 (Fakıh Hasan ın 22 Şubat 1925 tarıhmde. Çapakçur'dakı İbrahim Efen- dı ve Hanı Boğazı ııdaki çatışmavı bıldınr mektuhu). (10) Hâkımıvet-ı Uıllıve. 28 \kıyıs-4Hazının 1925. Behçet Cemal. s.103-105. Oıgeevıvn. Dünya. 19-27 Hazıran 1957 Yarın: Duruşmalar ve karar ANKARA NOTLARf MUSTAFA EKMEKÇI Hey Gidi Giinler... ÇGD yöneticileri olarak gittiğimiz Çankaya'da Süley- man Bey, "Barış çağrısı" yaparken ülkede kutuplaşmala- ra kaymanın "kaygısı içinde" olduğunu da söyledi. Şöyle dedi: - Şimdi, Türkiye'deherşeykonuşulmalıdır. "Bakın, bun- lar yapılıyor, parlamento görevini yapmıyor" diyorsunuz. (Gerçekten söyledim; M.E.) Parlamentoların önemli olan tarafı, var olmalarıdır. Parlamentonun var olması, hür ol- masıdır. Türkiye kurucu meclisleri filan da gördü. Üç se- nede bir sürü kanun çıkardı, ondan sonra onları düzelt- mekle uğraşırsınız. Üç sene çıkarırsınız, on beş sene dü- zeltmeye uğraşırsınız. Parlamento, fevkalade çalışmış bir önemli kanunu çıkarmıştır. Eleştirirsiniz, başka mesele. Ve kurulduğu günden beri büyük Atatürk 'ün, "en büyük ese- rim" dediği cumhuriyetin kaynağı olan parlamentonun ka- palı olduğu zamanlar, Türkiye'nin meseleleri birikmiştir; bugün zaten parlamentonun yaralı da olması aşağı yuka- rı, şikayetlerin kaynağıdır. Parlamento açık olduğu zaman, ülkenin her meselesini çözdü. Dokunulmazlığa dokunul- duğu zaman çok şey tahrip olur. Parlamento. Türkiye'nin dokunulmazlığıdtr. Bugün Türkiye'de her şeyin tartışılma- sına ne kadar seviniyorum. Zihinler, sokaklar hür olsun. Eğer Türkiye, yıkılma ve "tartışırsak bırbirimıze gireriz"/cor- kularının içine girmezse, hoşgörü hakim olursa, eksikleri- mizitamamlanz... (Çok kimsede hâlâ, Meclisleri yaralayan kimi politikacı- ların, aday saptamada kasıth davrandıklan kanısı vardır. Deniz Gezmiş lerı asan bir mahkeme başkanı, bir 12 Mart savcısı, adı "Komando "ya çıkmış bir eğitim elemanının, da- ha nicelerinın Meclisleri doldurmaları, düşündürücü değil mi?) Süleyman Bey, cebinden minik kırmızı kaplı 12 Eylül Anayasası'nı çıkardı: - Ben hâlâ cebimde bir anayasa taşıyorum ve bu ana- yasanın dibacesı beni bağlıyor. - Bu anayasayı değiştiremediniz! (Gülümsemeler) - Ama, bu anayasanın o dibacesiyaşamıyormu? 13 ta- ne, 14 tane parti oluşuyor. Bu neden? Ee, ikide bir kanş- tınyorsunuz. Tam sütyoğurt olacakyerde, birkaşıkla ka- nştınyorsunuz. Ondan sonra da o sütyoğurt tutmazlAma iki seçim daha sabırla geçsin... öyle, hangi ülke ayakta tu- tabilmiş 45 senede? Ama biz, yeheşmiş demokrasıler dı- şında, pek çok ülkeden daha tecrübe sahıbiyiz... Arkadaşımız Tuncay Özkan. Süleyman Bey'e, Uğur Mumcu'nun katillerinm hâlâ bulunamadığını söyledi, şöy- le dedı: - Efendim, UğurMumcu cinayetiyle ilgili siz çok hassas- sınız o konuda, biz bir kıtap yayımladık. Uğur Mumcu'nun hem yaşamı, hem çalışmalan hakkında, geniş bir deıieme oldu. Uğur Mumcu cinayetinın aydınlanması konusunda sizin hassasiyetinızı biliyoruz ama... Süleyman Bey, Tuncay'a şöyle karşılık verdi: - Bir defa, failı meçhul cinayet olayı, devleti çok sıkıntı- ya sokan bir iştir. Bunun içındir kı ben, faili meçhul cina- yetler meselesini ben, yeniden 1991 'de, yeniden hükümet olduktan sonra teker tekerüstünde dürdum. Ama cinayet şebekeleri türemiştir. Şımdi sıkıntımız şudur: Biz tarihten sorunlar devralmışızdır. Coğrafyadan sorunlardevralmışız- dır. Birde konjonktürün sorunlan var. Konjonktürün sorun- ları dediğim zaman, dünya şartlannın meydana getirdıği birtakım gizli olaylar, yani gızli cereyan ediyor. Cinayet şe- bekelen var. Uğur Mumcu 'ya haince cinayeti reva gören- ler, ortaya çıkacaktır. Bu devletin şeref borcudur... (Köprülerin altından sular nasıl da akıp gidiyor? Uğur, Sü- leyman Bey'ı eleştirir, o da mahkemeye verir, dururdu. Uğur Mumcu'yla savunmanı Emin Değer, mahkeme koridorla- rının gediklisıydiler. 1973-74 olmalı. Uğur Mumcu, Yeni Or- tam'da bir yazısında Süleyman Bey'den "Mornson firma- sı temsılcısi" diye söz etmiş, Süleyman Bey de mahkeme- ye vermişti. Mahkemenin yazısına "Morrison temsilcisi de- ğildir" yanıtı gelmez mi? Şaşırıp kalmıştım. O sırada so- kaklar, "Morrison Süleyman"diyeinlemekteydi. Uğur, bir- kaç bın lira ödemek zorunda kalmıştı. Yîne, Süleyman Bey'i ODTÜ'nün su işlerınde yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle Uğur eleştırınce, yine mahkemeyi boyladı. Mahkemede. ODTÜ Inşaat Dairesi Başkan Yardımcısı Şevket Göloğlu'nun ta- nıklığı, Uğur'unaklanmasınayetti. Uğurbunu, "Suçlularve Güç/ü/er"kitabının 316. sayfasında tatlı tatlı anlatır. Hey gi- di günler...) Süleyman Bey'e, Çağdaş Gazeteciler Derneğı yönetici- lerini kabul ettıği için reşekkür ettik, ÇGD yayını kitaplar- dan birdemetsunduk. "Uğur Mumcu'ya Armağan"k\tab\ da bunların arasındaydı. Süleyman Bey: - Güzel kitaplar dedi. Ayrılırken "Zayıflamışsın" diye ta- kıldı, "Ermenek 'e gidiyor musun" diye sordu. - Ben Ermenekli değil, Hadimliyim. Ara sıra gidiyorum. (Süleyman Bey'le görüşmemizi, özetle de olsa, konuş- masına dokunmamaya çalışarak vermeye çalıştım. Satır aralarında geçen eleştiriler de benim hakkım! Şuncağızı söyleyeyim: 30 yılı aşkın süredir, Ankara'da gazetecilik ya- pıyorum. Süleyman Bey de onca yıldır politikanın içinde, başında. Bir tek gün, karşılıklı oturup, basındaki deyimle "mülakat" yapma olanağı olmadı!) • • • Önceki gün 4 Aralık, Tan Gazetesi ile basımevinın geri- ci güçlerce yıkılıp yok edilişinin yıldönümüydü. Tan, 1945'te yıkılmıştı. Bunun için 8 Aralık Perşembe günü saat 17.00'de, Tünel'de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde birtoplantı düzenlendi. Toplantıda: Yıldız Sertel, Altan Öy- men, Orhan Erinç, Orhan Koloğlu, Hıfzı Topuz konuşa- caklar. 49 yıl önce Sabiha-Zekeriya Sertellerin yayımladığı Tan Gazetesi'nin başına gelenler, 3 gün önce Ozgür Ülke'nin başına geldi. Basın özgürlüğü açısından 49 yılda Türkiye'de değışen bir şey olmamış. BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Gemilerde cankurta- ran filikalannı oturtmak için güvertelere konulan sehpa. 2/ Çok acayip. şaşılacak kadar çirkin olan şey... Derebeylik Japonyasf nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. 3/ Sıcak \e nemlı ıklimler- de oluşan. kırmızı renklı toprak. 4 Müstahkem yer... Orhan Kemal'ın bir romanı. 5/ Dünya edebiyatçılarını bir ara- ya getırmeyi amaçlayan kuruluşun'simgesi... Bir meyve. 6/ Bir tür taze ve tuzsuz beyaz pey- nir... Bir ülkede. kentte ya da semtte oturanların tümü. II Ula- nan şey... Bir renk. 8/ Çevresi yol- larla belirlenmiş olan arsa... Rad- yumun sımgesi. 9/ Yeryüzünün yaklaşık 80 km üstünden başlayan atmosfer katmanı. YUKARJDAN AŞAĞIYA: 1/ N'enıçerilenn erkek çocuklarına verilen ad. 21 Atılgan. gözü pek... Önemli tarihsel olgu. 3/ Or- tadoğu'da bir göl... Madrid'de bulunan. dünyanın en ünlü mü- zelerinden btrı. 4/ Alfabe... Ekmek. 5/ Geceleyin açık havada sevgi duyulan bırı ıçın müzik aracıyla verilen küçük konser. 6/ İşaret... Sonu gelmeyen istek. II Gözün ağ tabakası... Bağışla- ma 8/ Satrançta bir taş... Çocuğun eğitim ve öğretımıyle ilgili erkek bakıcı. 9/ Batı Asya'da yaşayan Türk soyundan bir halk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle