Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ARALIK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ
Patent ücret
tarifesi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - Türk Patent
Enstitüsü'nce uygulanacak
patent ücret tarifesi
belirlendi.
Sanayi ve Ticaret
Bakanhğı'nın Resmi
Gazete'de dün yayınlanan
tebliğine göre, marka ve
patent tescili hizmetlerine
ilişkin ücretler, hizmetin
talep edildiği tarihte peşin
olarak tahsil edilecek.
Enstitü'nün vereceği
hizmetlerin bedellerinin tür
ve miktarlan da tebliğe ekli
cetvellerde gösterildi. Buna
göre patent başvurulannın
şekli inceleme ücreti 300 bin
lira, patent belgesi
düzenleme ve sicil kayıt
işlemi ücreti l iijlyon lira,
marka başvurusu araştırma,
inceleme ve değeTİendirme
ücreti ilk on eşya için 900
bin lira olarak belirlendi.
Çevre Bakanhğı
bütçesi kabul
• ANKARA (ANKA) -
Genel kurulda Orman
Bakanhğı'nm 1995 yılı
bütçesinin kabul
edilmesinden sonra Çevre
Bakanhğı bütçesinin
görüşmelerine geçildi. Çevre
Bakanı Rıza Akçalı, sanayi
kuruluşlanmn antma
tesislerini kurmalan ıçin
valiler kanahyla bir uyan
yapıldığını belirterek "1995
yılı sonuna lcadar bu
kuruluşlann antma tesisleri
ile ilgili verdikleri taahhütleri
yenne getirmelerini
bekliyoruz" dedi
Gümrüklerde
fazla mesai ücreti
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Gümrüklerde
çalışanlara verilecek fazla
mesai ücretleri yeniden
belirlendi. Gümrük
Müsteşarlığı'nın Resmi
Gazete'nin dünkü sayısında
yayımlanan tebliği uyannca,
normal mesai saatleri dışında
ve resmi tatil günlerinde iş
sahiplerinin yazılı talepleri
üzerine çalışılması halinde
ödenmesi gereken fazla
mesai ücretleri. her saat için
80 bin lira olarak belirlendi.
Bu miktar her türlü ihracat
işlemi için ise 40 bin lira
olarak uygulanacak. Türk
plakalı kamyonlann gümrük
işlemlerinde fazla mesai
ücreti kamyon başına 160 bin
lira olarak belirlenirken
normal mesai saatleri dışında
ihracat eşyası için çıkış
yapacak
Alkollü içki
üretimi azaldı
• ANKARA (AA)-
Türkıye'de bu yılın ocak-
eylül döneminde şarabın
dışındakı alkollü içkilerin
üretimi azalırken sigara
üretimi arttı. Türkiye'nin
ulusal içkisi olarak kabul
edilen rakının üretimi, yılın
dokuz aylık döneminde
geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 3.91 oranında
azalarak 46 milyon 386 bin
litrede kaldı. Devlet
Planlama Teşkilatı'nın (DPT)
üretim raporuna göre votka
üretiminde bu yıl 9 aylık
dönemde yüzde 27.6
oranında azalma görüldü ve
4 milyon 185 bin litreye
geriledi. DPT verilerine göre
bu yıl dokuz ayda filtreli ve
filtresiz sigara üretimi ise
arttı.
ÇAYKUR'dan 495
milyarlık ödeme
• RİZE(.\A)-Çay
Işletmeleri Genel Müdürlüğü
(ÇAY-KUR) ağustos ayında
aldığı yaş çay bedellerini
yarın ödemeye başlıyor.
Verilen bılgiye göre Çay-
Kıır. ağustos ayında
üreticilerden alınan 84 bin
ton yaş çay yaprağının
karşıhğı olan 495 milyar
lirayı, 45 fabrika bölgesine
gönderdi. Bu arada temmuz
ayı yaş çay bedellerini
alamayan bazı çay
üreticilerinin de fabrikalara
başvurarak kalan paralannı
alabilecekleri bildirildi.
Şekerde ithalat
smyali
• ANKARA (AA) - Yaklaşık
500 bin pancar çiftçisinin
üye olduğu Pancar Ekicileri
Kooperatifleri Birliği
(Pankobirlik) Genel Müdürü
Kamil Özdemir, şeker
pancan üretiminde gerekli
önlemler alınmadığı takdirde
önümüzdeki yıl Türkiye'nin
şeker ıthal etme durumunda
kalabileceğini öne sürdü.
Özdemir. 1993-1994 yılı
ekim döneminde yaklaşık 2
milyon ton civannda
gerçekleşen şeker
üretiminin, bu yıl
500 bin ton azalarak 1.5
milyon ton düzeyine indigini
söyledi.
tstanbul ve Ankara'da imar değişikliği yapan ofis belediyelerden yanıt bekliyor
Araziler, Arsa OfisTne tesKm• Özelleştirme ldaresi Başkanlığı'nın, altyapı yetersizliği • Konut ve iş merkezi olarak düzenlenen araziler arasında
nedeniyle kullanamayacağı, 'imar planlannı hazırlama' Bağdat Caddesi'ndeki Tanm II Müdürlüğü, Etiler'deki Kız
yetkisinin Arsa Ofisi'nce kullanılacağını belirten siyasi çevreler, Enstitüsü, Harem'deki DMO depo yeri ile tkitelli'de atış alanı
"Bunun, anayasaya aykmhğı tespit edilinceye kadar atı alan olarak kullanılan askeri arazi ve Kartal'daki Aydost Tepesi de
Usküdar'ı geçecek" dediler. bulunuyor.
NURSUNEREL
ANKARA - Kamu arazilerinin satışın-
da hükümete 'danrçmanlık' yapan Arsa
Ofısi Genel Müdürlüğü, lstanbul, Anka-
ra, tzmir ve Antalya'da hazırladığı imar
planı değişikliklerini belediyelerin onayı-
na sundu. Planlarda 'iş merkea-tophı ko-
nut alanı' olarak düzenlenen araziler ara-
sında, Bağdat Caddesi'ndeki Tanm ll Mü-
dürlüğü, Etiler'deki Kız Enstitüsü, Ikitel-
li'deki askeri atış alanı ile Kartal'daki Ay-
dost Tepesi de bulunuyor. Devlet Malze-
me Ofısi'nin Harem'deki iki depo alanını
yeniden düzenleyen Arsa Ofısi, Ankara
Bilkent'teki Tanm Bakanlığf na tahsisli
arazıye de göz dikti.
Antalya'nın Yeşilbayır Belediyesi smır-
lanndaki 'işgalIT arazileri de yeniden dü-
zenlemek isteyen Arsa Ofısi'nin yasa de-
ğişikliği ile elde edemediği yetkileri, 'füli
durum yaratarak' üstlendiği savunuluyor.
Kamuya ait arazilerin satışının 'oldubit-
tiye getirilmek istendiğine' dikkati çeken
siyasi gözlemciler, "OzeUeştirme Yasası
çerçeminde yapılacak bu saüşlardan,
imar planlannda yapılan degişikliklerle
büyük rantlar elde edilmek isteniyor. Yasa
ik Özelleştirme Idaresi'ne \erilea, ama fi-
Uen .Arsa Ofisi'nin kullandığı bu yetkiler
Anayasaya aykmlık
Ö
zelleştirme Yasası ile Özelleştirme fdaresi Başkanlığı'na verilen 'imar
planian hazırlama yetkisi'nm yeterli altyapısı olrnadığı için bu idare
tarafindan kullanılamayacağına dikkati çeken siyasi gözlemciler, "Ba
yetkileri Arsa Ofısi kuHanacak, zaten daha önce bu konuda bir yasa tastağı
hazırianmıştı, artcak 5nce Bayındırbk Bakanı Onur Kumbaractbaşı'nm, daha
sonra ise Ehsjşleri Bakanı Mümtaz Soysal'ın karşı çıkmalan nedeniyle
gerçekleşmedi" diyorlar.
anayasaya a\ kırıdır. Ancak bu aykınuk tes-
ciledilinceye kadar atı alan L sküdar'ı geç-
miş olacak ve araziler Araplara satıian
mülklerde olduğu gibi bir daha asla devle-
te geri dönemeyecektir" dediler.
Saülacak araziler
İSTANBUL: Kadıköy'de, Bağdat Cad-
desi'ne cepheli 24 dönümlük Tanm ll Mü-
dürlüğü arazisi.
Etiler'de, Akmerkez'in karşısındaki 20
dönümlük arazıye kurulu Kız Enstitüsü
için de yeniden imar planı hazırlandı.
tkitelli'de Milli Savunma Bakanhğı'na
ait toplam 27 bin dönümlük zırhh tümen
arazisinin 3 bin dönümlük bölümü toplu
konut alanı olarak yeniden düzenleniyor,
plan değişikliği Arsa Ofisi Genel Müdür-
lüğü tarafindan hazırlanıyor.
Kartal-Maltepe'dekı Aydost Tepesi'nde
1500 dönümlük arazinin de toplu konut
olarak planlandığı belirtildı. Planda dikey
yoğunluk verilerek hem gecekondu soru-
nunun çözümleneceğıni hem de devletin
rant elde edeceği savunuldu.
Harem'de Devlet Malzeme Ofisi'ne ait
toplam 300 dönümlük arazinin plan deği-
şikliğinin tamamlandığı, DMO'ya bir de-
po yeri, bir fen lisesi ile TEK'e bir trafo
yeri aynlan yeni planın arazinin en büyük
bölümünü ise İş merkezi' olarak tescil et-
tiği bildirildi.
Sümer Holding'in tstanbul'daki arazile-
rinin düzenlenmesinde ise daha önce Ar-
sa Ofısi de devreye konulmuşken şimdi
bundan vazgeçildiği öğrenıldi. Bakırköy
ve Beykoz'daki yüzlerce metrekarelik fab-
rika arazilerinin satışını Sümer Holding'in
'tek başına yapmak istediği' kaydediliyor.
ANKARÂ: Bılkent'te Tanm ve Köyış-
leri Bakanhğı'na tahsisli 3 bin 500 dönüm-
lük arazinin 'toplu konut alanı' olarak tes-
cilini öngören yenı imar planının ise bü-
yükşehir belediyesıne takıldığı ögrenildi.
Büyükşehir belediyesi ile Arsa Ofisi ara-
sında pazarlık konusu olan araziyi beledi-
yenın 'ucuzakapatmak istediği'. ofisin ise
rayiç bedelden satarak elde edeceği rant-
tan vazgeçmek istemediği kaydediliyor.
Arsa Ofisi yetkilileri, bir zamanlar kent
dışında olsun diye Harbiye Mahallesi'nde
inşa edilen Kara Harp Okulu'nun da artık
Ankara'nın göbeğinde kaldığına dikkati
çekerek "Askeri çevreler, kent dışında yer
gösterebilirsek Harp Okulu'nu bile taşıya-
caklannı büdirdiler" diyorlar.
Türkıye Kömür tşletmeleri Kurumu ile
de protokol yapmayı planlayan Arsa Ofı-
si'nin imar planlannı yeniden düzenledi-
ği araziler arasında Antalya-Yeşilbayır'da-
ki 1500 dönümlük Hazine arazisi ile izmir
Çiğli'deki 5 bin 600 dönümlük arazi de yer
alıyor.
1995 yılı ihracat teşviklerine ilişkin çerçeve karan ile ilgili çalışmalar tamamlandı
Teşvîk yerîne devlet yardıım
• 1995 yılı ihracat
teşvikleri, 500-530
milyon dolarlık kaynak
gerektiriyor.
Sanayi ürünleri
ihracatında doğrudan
teşvikler kalkıyor.
Tanm ürünleri
ihracatında, 10 yıl
süreyle doğrudan mali
teşvık verilebilecek.
ANKARA (AA) - Türki-
ye'nin de taraf olduğu GATT ve
Avrupa Birliği ile gümrük enteg-
rasyonu nedeniyle, uluslararası
normalara uygun hazırlanan
' 1995yılı ihracatteşviklerine iliş-
kin çerçeve karan'konusundakı
çalışmalar tamamlandı.
Yılbaşından önce yayımlana-
cak yeni çerçeve karannda, doğ-
rudan parasal teşviklerin yerini
devlet yardımlan alacak.
İhracat teşvikinde, 1995 yılı
sonunda AB ile gerçekleştirilme-
si hedeflenen gümrük birliği çer-
çevesinde rekabet gücünü arttır-
mak amacıyla, "teknolojisi ileri,
çevreye duyaru, katma değeri
yüksek, marka ve modaya y öne-
Destek uygulanacakprogramlar
• AR-GE yaıtbmı: Sanayi kuruluşlannın
araştırmaya ve yeni ürün ile üretim yöntemi
ve teknolojisi geliştirmeye yönelik
faaliyetlerinden doğan faturalandınlmış
giderlerinin belli bir oraru desteklenecek.
• Çevre destegi Sanayi kuruluşlannın, çevre
standartlar.na uygunluk belgesi için yaptıklan
harcamalar, çevre korumasına yönelik
tesisleTde üretim yapan firrnaiann
beigelendirilmiş harcamalannın belirli bir
oranı karşılanacak.
• Fuariara kabhro dcsteği Yurtdışı fuariara
milli düzeyde katılımı gerçekleştiren
firmalann katılım giderlerinin bellı bir
yüzdesi karşılanacak.
• Yurtiçi fuariara destek: Türkiye'de
dûzenlenecek uluslararası nitelikteki fuarlaria
ilgili yapılacak belirli harcamalann bir
kısmına mali destek sağlanacak.
• Pazar anrçtırma desteği:Özellıkle
KOBl'lerin önceden tespit edilecek hedef
pazarfarda, fırmalannın ve ihraç ürünlennin
tanıtımına yönelik faaliyetlerine destek
verilecek.
• Yurtdjşı tanıoma destek:thracatçılann
yurtdışında açacaklan ofıs ve mağazalann
kira, telekomünikasyon giderleri ile ihraç
ürünlerine yönelik tanıtım harcamalannın
belirli bir süre karşılanacak.
• Eğrtüne destek: Ihracata yönelik
sektörlerde, teknolojik gelişmelerin takip
editebilmesi ve dış ticaret konularmda
işgücünun eğitim düzeyini arttırmak
amacıyla, eğitim olanaklan sağlamak ve
uzman temin etmek gibi organizasyonlar
finanse edilebilecek.
• Tanmsa! ûründe ihracat iadesi: Türkiyc,
gelişme yolunda ülke olarak 1995'ten itibaren
10 yıllık dönemde. her yıl sübvansiyon
harcamalanndan yüzde 2.4, sübvanse edilen
ihracat miktarlanndan da yüzde 1.4'lük
indınm taahhüdünde bulunarak 10 yılın
sonunda sirasıyla yüzde 24 ve yüzde 14'Uîk
indınme ulaşacak.
lik, dış piyasalarda Türk imajını
kabcı kilacak, uluslararası kalite-
ye sahip, üretim ve yatmmlan
desteklevici"' stratejiler geliştınl-
di.
Gelecek yıl, özellıkle küçük ve
orta ölçekli işletmelerin ihracat-
ta etkinliklerinı arttmcı kredi ve
ihracat destekleri uygulanacak
Diğertaraftan, uzak yol navlun
primi, Araştırma-Geliştir-
me(AR-GE), Destekleme Fiyat
Istikrar Fonu adı altmda ihracat
sektörüne yapılan doğrudan pa-
rasal ödeme şeklindeki teşvikler,
1 Ocak 1995'ten itibaren sıfırla-
narak yürürlükten kaldınlmış
olacak. Mahsup sistemi ise çok
az sayıda ürünle sınırlı kalmak
şartıyla ve 1 yıl gibi kısa süre
içinde uygulanacak.
1995 yılı ihracat teşviklerinin
uygulanması için 530 milyon do-
larlık kaynak gerekirken, bunun
100 milyon dolarlık bölümünün
devlet yardımlan, 300-330 mil-
yon dolarlık bölümünün mahsup
sistemi, 100 milyon dolarlık bö-
lümünün de tanm ürünleri ihra-
catının desteklenmesinde kulla-
nılması öngörülüyor.
Teşviklerin ana unsurlan
Gerçekçı kur uygulamasının
süreklı kılınması, 1995 yılında
ihracat sektörünün desteklenme-
sinde en önemli politikayı oluş-
turacak. Eximbank'ın kredi
programlannın çeşitlendirilerek
yaygınlaştınlması amacıyla, ge-
lecek yıl bankaya 3 trilyon lira
kaynak aktanlmasının öngörül-
düğü belirtildı. GATT kurallan
çerçevesinde hazırlanan ve
İ995'te uygulamaya girecek
devlet destekleri, ihracat sektö-
rünü çeşitli yönlerden destek-
leyen 8 programdan oluşacak.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
'Ikinci Barbarlık Dönemi Ne Zaman Başladı?
G
lobal Üniversiteler Birliği'ne bağlı lstan-
bul Ikinci Barbarlık Dönemi (İBD) Araş-
tırma Enstitüsü'nde son aylarda İBD'nin
başladığı tarih üzerinde bir tartışma
başladığı bildiriliyor. Bazılan, yaklaşık
20 yıl önce yani 1980'lerde yeni überalizmin hâki-
miyet kurmasını öne çıkararak zamanın başbakan-
lanndan Margaret Thatcher'ın "Toplum yoktur,
sadece kendi çıkannı maksimize edecek şekilde
birbiri ile rekabet eden bireyler vardır" sözlerinin bir
başlangıç olarak alınmasını istiyodar. Bir başka gaıp
ise İBD'nin başladığı tarih olarak Amerika ve Ingil-
tere'de gençler arasında "zevk için öldürme" mo-
dasının başladığı, çete savaşlannın ortalığı kasıp ka-
vurduğu 1980'lerin sonu ile film yapımcısı ve senar-
yo yazarı Oentin Tarrentino'un filmlerinin kült sta-
tüye ulaşmaya başladığı 1990'lann ilk yansını dü-
şünüyoriar.
Ekonomİk kriz ve yeni lîberalizm
Tarihsel olarak üç süreç yukandaki tartışma açı-
sından çok önemli. 1980'lerin başında yaşanan
ekonomik durgunluk işsizliğin gelişmiş ülkelerde
artık kronikleştiğini gösterdi. Bu eğilim daha sonra
1990'lann başından beri yaşanan durgunluklarda
iyice güçlenecekti. 1970'lerin ortasına kadar etkin
olan, piyasalann kendi kendine dengeye gelmeye-
ceğini bunun için devletin müdahalesinin gerekli
olduğunu savunan anlayış, yerini kökleri 18. yüzyıl-
da yaşamış Adam Smrthisminde bir iktisatçıya ka-
dar giden "bir baîıl itikada"bıraktı. A. Smith'e göre
milyonlarca unsurdan oluşan, esas olarak anarşik
bir özellik gösteren pazar, kendi kendine dengeye
gelebilirdi. Smith, piyasalan gizli bir elin düzenle-
mekte olduğuna inanıyordu. 1980-90'larda insan-
lar, hâlâ kendi akıllannın becerisine değil "gizli elle-
re" inanmayı tercih ediyorlar, hatta zaman zaman
yağrhur duasına filan da çıkabiliyoriardı -bu döne-
me boşuna ikinci ortaçağlar denmiyor!- Üçüncü
gelişme, o zamanlar "Doğu Bloku" denen bir ülke-
ler (ülke: Bugün artık kullanılmayan bir kelime da-
ha..) grubunda uygulanan bir sermaye birikim sis-
teminin çökmesiydi. Bu birikim modeli tarihçilere
göre üretim araçlarının kolektif mülkiyetini ellerine
geçirmiş olan bürokratlar tarafindan yapılan bir mer-
kezi plana göre yönetiliyor, çalışanlar, muhalif ay-
dınlar sıkı kontrol altında tutuluyormuş. Yıne tarih-
çilere göre burada, yüzyılın başında bir işçi devrimi
başlamış. Ancak, sonra işçiler yönetimi bürokrat-
lara kaptırmışlar. Doğu Bloku'nun çökmesi, ekono-
mide devlet müdehalesine karşı olan liberalizmin bir
süre için ideolojik hâkimiyet kurmasına yardımcı ol-
muş. 1980'lerin sonunda bu üç süreç birleşti, çalı-
şan nüfusun önemli bir kısmını toplumun dışına it-
ti ve de geleceğe ilişkin ümitlerini yıktı. Hatırianırsa
meta üretimine dayâlı sistemde bireyin topluma ka-
İkinci barbarnk döneminin onunla başladığı söylenry or.
tılabilmesi satacak bir mali olup olmamasına bağ-
lıydı. Kronik işsizlik, nüfusun büyük bir kesimini, sa-
hip olduklan tek metayı, iş gücünü satamaz hale ge-
tirerek maddi ve manevi olarak toplumun dışına it-
ti. LJberal hükümetler devletin sosyal yardımlannı da
azalttıkça işsizlerin yaşam koşullan iyice zorlaştı;
ümitsizlik yaygınlaştı.
"Zevk için öldürmek..."
Böyle bir ortamda, genç kuşdklarda bir gelece-
ğe ilişkin bir beklentinin kaîmamasıntn nihilizme yol
açmasına şaşmamak gerekir... Amerika'nın büyük
şehirierinde gençlik çetelerinin yaygınlaşması ve
bunlann aralarında, her yıl binlerce insanın ölmesi-
ne yol açan mahalle savaşlannın başlamasmının
tam da bu döneme rastlaması bir tesadüf değildi.
O zamanlar, kamu düzenini sağlamakla görevli
olanlar bu gelişmeleri yeni keşfedilen, eroinden çok
daha ucuz, 'fcradc'isimli bir maddenin ticaretinin
yaygınlaşmasına bağlıyoriarmış. Ama 17 Aralık
1994 tarihli The Economist dergisi, araştırmalann,
çete savaşlannda ortaya çıkan ölümlerin sadece
yüzde 30'unun uyuşturucu ticareti ile ilgili olduğu-
nu gösterdiğini yazıyordu. Geri kalanı son derece-
de önemsiz sebeplerden çıkan çatışmalardı. Örne-
ğin, bir çetenin bölgesinde yanlış renkte kafa ban-
dı giyen bir gencin öldürülmesi ya da bir bisikletin
çalınması ile başlayan kavga bir süre sonra tüm
anlamını yitiriyor ve satt üstünlük kurmak için, kar-
şı çeteden mümkün olduğu kadar fazla insan öldür-
me yanşınadönüşüyordu. Bu çeteler; üyelerinin bir
yere ait olma hissi, feodal bir bağımlılık, haklar ye
görevler, bir onur ve saygı isteğine cevap verebil-
dikleri ve mali dayanışma sağlayabildikleri ölçüde
hızla yaygınlaşıyorlarmış. Çeteden olan bir kimse-
nin "dissed" (Ingilizce saygısız olmak anlamına ge-
len disrespectful'dan türetilmiş bir kelime) olması
(yani saygısız bir davranışa uğraması) uzak bir ola-
sılıktı. Toplumun dışına itilenlerin kurduklan bu al-
ternatif yaşamın kültürel bir boyutu da olacaktı el-
bette.
Herşeyin hızla bireyselleştirildiği, satışasunuldu-
ğu, rekabetin kışkırtıldığı ortamda işsiz gençler tek
sahip olduklan şeyi, bireysel gururu abartarak ve ni-
hilizmle birleştirerek amaç haline getiriyorlardı. 12
yaşındaki çocuklar "dissed "olmamak için arkadaş-
larını otomatik silahlarla öldürebiliyorlardı. Silah gi-
derek teknolojik sarhoşlukla da birleşmiş, mistik bir
boyut kazanmış.
Topluma başkaldırmanın aldırmazlığın en aşın
ucu olarak bir "zevfc için öldürme -thrill killing- mo-
dası" başlamış. Topluma karşı direnişi, bir gangs-
ter kültürü içinde şiddeti yücelterek ifade eden, lce-
T, Snoopy Doggy Dog, Public Ennemy, katil Char-
les Manson resimli tişörtlerle sahneye çıkan Guns
and Roses (silahlar ve güller), gibi gruplann müzik-
leri kült statüsüne ulaşıyordu. Ve Ûuentin Tarrenti-
no! Tarihçilere göreTarrentino'nun yönettiği Resor-
voir Dogs (kanalizasyon köpekleri) ve Pulp Fiction
(Ikinci Hamur Roman) isimli fılmlerde (her ikisi de o
yıllarda ödül almışlardı) şiddetin ele alınış ve sunu-
luş tarzı yepyeni bir dönem başlatmıştı. Gerçi se-
yirci Kuzulann Sessizliği fılminin sonunda, kurban-
lannın ciğerini yiyen doktor Hanibal Lechter'e ne-
redeyse sempati duyma noktasına kadar getiril-
mişti ama, Resorvoir Dogs'daki kulak kesme sah-
nesi ile Pulp Fiction'daki enjektöre kan sızmasının
yakın çekimini, bir sokak köşesindeki küçük elekt-
rikçi dükkanının arka odasında yaşanan eşcinsel te-
cavüz ve sadomazoşizm sahneleri yepyeni dene-
melerdi. Nihayet yerine Tarrentino'nun yazdığı ve
Oliver Stone'un yönettiği "Natural Born Killers "se-
ri halinde, hunharca cinayetler işleyen bir genç çif-
tin macerasını ekrana getiriyor, romantikleştiriyor ve
toplumda, gençler arasında büyük ilgi görüyordu.
Dallas'ta, kız arkadaşıntn kafasını kesen 14 yaşın-
daki çocuk "Ben de Naturan Born Killers'deki gi-
bi meşhur olmak istiyorum" diyecekti.
Işte Ikinci Barbarlık Dönemi, 200 yıl önce,
1990'larda böyle başlamıştı. Bugün tarihçiler, baş-
langıç tarihi üzerinde olmasa bile, bu ikinci Karan-
lık Çağların, yerini yeni bir aydınlanmaya bırak-
madan önce, birincisine kıyasla çok daha vahşi ve
yıkıcı sonuçlara yol açmış olduğunda anlaşıyortar.
ANKARA PAZAJU
YAKUP KEPENEK
Görünmez B Haksrzlığı
Son günlerde bir 'görünmez e/"in Türkiye'yi batırmakta
olduğu öne sürülüyor ve haksızlık ediliyor.
Ekonomi biliminin öncülerinden A. Smith, piyasa süreç-
lerini 'görünmez el' ile açıklar. Bireylerin kendi öz çıkarla-
nnı izlemeleri, daha doğrusu kapitalistlerin kârlannı en çok-
laştırma çabaları, toplumsal gönenci de arttınr ve buradan
serbest piyasa koşullarında bir 'görünmez el\ bireysel çı-
kar ile toplumsal çıkarın örtüşmesini sağlar.
Son günlerde yazılanlara bakılırsa ülke, özellıkle dış iliş-
kilerinde bir 'görünmez e/'in becerisiyle bir dizi olumsuz-
luklara sürüklenmektedir. örneğin AGİK toplantısı önce-
sinde özgür Ülke gazetesinin üç ayrı çalışma yerinin bom-
balanarak yerle bir edilmesi ve Avrupa Birliği ile görüşme-
lerin hemen öncesinde DEP milletvekillerinin cezalandırıl-
malan, kasıtlı olarak 'görünmez el'tarafindan yapıldı. So-
nuçta ülkenin Avrupa'dan uzaklaştırılması, gümrük birii-
ğini ve tam üyeliği unutması sağlanmış oluyordu.
Oysa siyasal ve ekonomik gelişmelerin bu olumsuzluk-
ları doğuracağı çok önceden biliniyordu. Daha 1973'te
imzalanan 'Katma Protokol', 22 yıl sonra, ozamanki adıy-
la Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye'nin gümrük bir-
liğine gideceğini benimsemiştı. Daha sonra 1970'lerin ikin-
ci yansında çok yanlış bir tutumla ya da 'Islam dolan' bek-
lentisiyle Türkiye ile topluluğun ilişkilen 'donduruldu'; 12
Eylül faşizmi de idamları, öldürmeleri, işkenceleri ve kitle-
sel tutuklamalarıyla Türkiye'nin Avrupa ılişkılerinı kökün-
den yıktı. O sıralarda ortalıkta ne Kürt sorunu ne de Öz-
gür Ülke vardı. Özetle 'görünmez el'e haksızlık ediliyor.
Türkiye'yi batıranlar, eskisiyle-yenisiyle siyasal yöneticile-
ridir. Sorumluları başka yerlerde aramanın da anlamı yok-
tur.
Enflasyon düzenbazlığı
IMF ve hükümet çevreleri, 1995'te de 1994'teki 'sıkı is-
tikrarönlemlerini' sürdüreceklerini açıklıyor. Gerekçeleri de
her zaman olduğu gibi enflasyonla savaşımdır. Hüküme-
tin ekonomi politikalarının yer aldığı '^995 Yılı Geçiş Prog-
ramı'na göre toptan eşya fiyatlarıyla yıllık enflasyon oranı
yüzde 43.2, yıl sonunda da yüzde 22.5 olacakmış. Değil
özel girişimciler, hükümet edenler de bu oranlara inanmı-
yor. Peki neden? Nedeni açık, 1995 ıçin hükümetin 'amaç-
ladığı' enflasyon oranı, aslında kamu çalışanlannın ücret
ve maaşlanna bütçe ile verilecek olan 'artışlan' sınırlı tut-
mayı amaçlıyor. Hükümet 'amaç şaşırtması' yapıyor.
IMF-hükümet ikilisi, 1995 bütçesi çerçevesinde yapıla-
cak maaş ve ücret artış oranlarını, yüzde 140'lara varan
enflasyona göre değil, bu nereden çıkarıldığı belli olma-
yan adına da 'beklenen enflasyon oranı' denilen yaratığa
göre saptayacaktır. Ve bilinçli olarak çok büyük bir yanlış
daha yapılacaktır.
Önce, bırakalım öbür deneylerı, 1994 istikrar uygulama-
sı, salt ücret ve maaşların alım gücünün düşürülmesiyle
enflasyon oranının düşürülemeyeceğini açıkça kanıtlamış-
tır. Ücret ve maaşların alım gücü, bir yıl öncesi 100 alınır-
sa, 35-40 dolayına inmiştir. Sözümona 'demokratik' bir hü-
kümetin, değme baskı rejimlerine taş çıkaracak bir ücret-
maaş azaltması söz konusudur ve bu da enflasyon oranı-
nı düşüımeye yetmemiştir. Bunun nedeni de açıktır. Pata-
tes ya da balık satıcıları bile bilir ki birim kânn azalmama-
sı için piyasaya az ürün verilmelidir. Üreticiler, özellikle sa-
nayi kesimi, üretim miktarını satışlarına göre düşük tuta-
rak kâr oranlarını azaltmadan çalışmayı sürdürüyor. Üre-,
timi, tüketime uyumlu kılmakla stoksuz ve birim üretim ba-"
şına kârlannı arttırma yolunu seçıyorlar. Üretim esnekliği,
talebi kısarak enflasyonu önlemeyi olanaksız kılıyor. Yal-
nızca ücretli ve maaşlılann yoksullaştırılmasıyla enflasyo-
na çözüm bulunamaz. Hükümet, 1994'ün ücret-maaş iş-
kencesini 1995'te de tekrarlamak mı istiyor? Bu çok yan-
lış olur.
Ekonomik 'önlemlerin yükünün' toplum kesimleri üze-
rinde 'dengeli' dağıtılacağını ısrarla vurgulayan hükümet
yetkililerine, sermaye vergileh konusu anımsatılmalıdır.
Çünkü 1994'te 'özver/'yi zorla da olsa yapanlar, emeğiy-
le geçinenlerdir. IMF-hükümet ikilisi, gerek 5 Nisan son-
rasında gerekse son aylarda söz vermelerine karşın ser-
maye vergilerine dokunmadılar, bu tutumlarını sürdüre-
cekleri anlaşılıyor. Oysa çok kez bu köşede de vurgulan-
dığı gibi sermaye kazançlannı, özellikle de 'üretim dışı' kul-
lanılan sermayenin kazançlannı vergilemedikçe, enflas-
yonu önleme olanağı yok denecek kadar azdır. Hükümet-
IMF ikilisi, asgari ücretin bile yüzde 25'ini vergi olarak alı-
yor; buna karşılık faiz kazançlarının yalnızca yüzde 5'ini
vergilendinyor. Bunu 'ulusal' egemenlikle mi açıklayaca-
ğız? Yıllardır, Kürt sorununa toprak ağalan eliyle çözüm
aranıyor; geçen hafta da kimi yasaların çıkarılması için
tarikat şeyhleri yardıma çağnlıyor.
Siz 'kimin görünmez elini' anyorsunuz?
îşçi emekli aylıklan
ANKARA (AA) -Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad
Matkap, işçi emeklileri arasın-
daki farklılıklan ve adaletsiz-
likleri giderecek yeni bir proje
hazırladıklannı söyledi. Mat-
kap, işçi emeklileri aylıklannın
yetersiz olduğunu ve kendi ara-
lannda önemli farklılıklar bu-
lunduğunu belirterek bu duru-
mun adaletsizliklere ve haksız-
lıklara neden olduğunu bildir-
di.lşçi emeklileri arasında, 1982
öncesi emekliler. 1982 sonrası
emekliler, 1988 sonrası emekli-
ler. süper emekliler ile askeri
fabrikalar ve dev let demiryol-
lan emeklileri olmak üzere 5
farklı grup bulunduğunu anla-
tan Matkap. bu farklılıklann,
1981 ve 1987 yıllannda yapı-
lan yasal düzenlemelerin eski
emeklilere uygulanmamasın-
dan kaynaklandığını belirtti.
Matkap.farklı emekli grupla-
nnın aldıklan aylık miktarlan-
nın 3.5 milyon lira ile 8.5 mil-
yon lira arasında değiştiğine
dikkat çekti. Teknik çalışmala-
n tamamlanmış olan bu proje-
nin uygulamaya konulabilmesi
için yasal düzenlemenin gerek-
li olduğunu bildiren Matkap,
aynca intibak işlemi için önem-
li bir ek kaynağa da gereksinim
bulunduğunu söyledi.