Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 ARAUK 1994 PAZARTESİ
10 DUNYADA GEÇEN HAFTA
'Olay reklamcılar'
sahneden çekildi
İNCILTERE
EDtPEMİLÖYMEN
LONDRA - Ünlü reklamcı
bıraderler Moris ve Şarl
Saatchi, artık reklamcı
değiller. Geçen haftanın en
dikkate değer haberlerinden
biriydı bu. Şarl Saatchi, zaten
geçen yıl, agabeyi ile birlikte
kurduklan ünlü fîrmadan
dışlanmıştı. Geçen cuma gûnü
de ağabey Mons, yönetim
kurulu başkanlığından
aynlmaya zorlandı. Ve gitti.
Böylece, 1980'lerin 'olay
reklamcılan' da reklamcılık
tarihindeki yerlenni aldılar.
Oysa Saatchi and Saatchi, bir
zamanlar, üzennde güneş
batmayan bir dev reklam
şirketiydı. Müşterileri arasında
ıngiltere ve Türkiye
hükümetleri de vardı. Ingiltere
Başbakanı Thatcher'in gözde
reklameviydi S+S.
Thatcher'dan özenen Ozal da
Türkiye'nin tanıtımını onlara
vennişti. Ancak Türkiye ile
Saatçi bıraderler arasındakı
evlilik uzun sürmedi. 1989'da
başladı, ve ilci yılda bitti.
Türkiye'nin, Avrupa
Toplulugu'na 1987'deyaptığı
üyelik başvurusunu izleyen
iyimser ve pembe yıllardı.
Hoop diye Avrupa Topluluğu
üyesı olacaktık herhalde? tşte
Saatchi and Saatchi, bu
iyimserliği Türkiye'de
pompalarken, Avrupa'da da
ikna turlanna çıktı. Ama
olmadı... Saatchi and
Saatchi'nin şansı zaten
Margaret Thatcher ile
evliliğinin sona ermesiyle
dönüverdi. Thatcher, 1987
genel seçimi için firmanın
hazırladığı reklam
kampanyasını beğenmedi. Ve
onlan, yamacından attı.
Firmanın burun aşağı gidişi de
böyle başladı zaten. Oysa,
'Thatcherizm' sözcüğünü bile
bulan, herkesin belleğine
yerleştiren bu fîrmaydı.
Dünyanın en yüksek cirosuna
sahip reklameviydi. Çünkû
çok yaratıcıydı. Kimsenin
görmedığini gören, kimsenin
düşünmediğini düşünenlerin
bir araya geldiği bir 'vizyon
evi' gibiydi. S+S büyüdü,
büyüdü, hiçbir yerlere sığamaz
oldu. Asü Nadir'in PoUy
I^^ck'ının büyüyüp büyüyüp
hiçbir yerlere sığamadığı
yıllarda iki fırma, aynı
meydanda karşı çapraz iki
köşede para kırdılar. Ama ikisi
de Thatcherlı yıllan
simgeleyen har yurup harman
savurma döneminin sona
erişiyle eridi. Saatchi and
Saatchi firmasmın yüzde
30'unu ele geçiren
Amerikalılar, adını her halde
değıştirecekler... Ve geçen
haftanın en garip
haberlerinden biri de
cumartesı günü yayınlandı.
Guardian gazetesi, ünlü fîzik
bilginı Einstein'ın gözlenni
bulmuştu! Evet, Einstein'ın
cesedi yakılmış, ama meğerse
gözlerini, bilginin göz doktoru
Henry Abrams gizli bir
ameliyatla çıkartıp saklamış.
Amerika'da New Jersey'de bir
banka kasasında durup duran
gözler şimdi satışa çıkartılıyor.
Pop sanatçısı MRhael Jackson
almak istiyormuş. Gözlerin
fîyatı 5 milyon dolara kadar
çıkabilecekmiş. Ama hukuki
sorunlar var Doktor,
Einstein'in gözlerini hangi
hakla almış? Izni var mıymış?
Bu sorular hukuk açısından
yanıtlanmadan Einstein'in
gözleri satılamazmış.
Mülteciler
yine sorun oldu
DANIMARKA
FERRUHYILMAZ
KOPENHAG - Hükümetin,
'geçki mülteci' statüsüyle
Danimarka'ya getirilen 18 bin
mülteciye ikı yıl sonra normal
mülteci statüsü tanıyacağını
açıklaması, Danimarka'da
mültecılere yönelik
tartışmalan yeniden ateşledi.
Sosyal demokrat belediyeler
başta olmak üzere belediyeler
hükümete başkaldırdı.
Hükümetin karanna göre
Bosna'da savaş iki yıl içinde
bitmediğı takdirde,
Danimarka'da bulunan Boşnak
mültecılere normal mülteci
statüsü verilecek.
Boşnak mülteciler şimdilik
kendileri için özel inşa edilen
merkezlerdeki barakalarda
kalıyorlar. Boşnak mültecilere
normal mülteci statüsü
tanınması, mültecılerin bu
barakalardan çıkması ve sosyal
konutlara yerleştirilmesi ve
mültecilere yönelik giderlen
belediyelerin üstlenmesı
anlamına gelecek. Bu da
belediyelere büyük ekonomik
yük getireceğinden,
belediyeler hükümetin
karanna başkaldırdı lar.
Beledıye başkanlannın bir
kısmı. Boşnak mültecilere
normal mülteci statüsü
tanınmasına karşı çıkarken
Belediyeler Birliği'nin Liberal
Partili Başkam Evan Jensen,
Danımarka'nın sınırlannı tüm
mültecilere kapatılmasını
istiyor. Kopenhag'ın
banlıyölerinden fshöj
belediyesinin başkanı ftr
Madsen ise genel olarak
Danımarka'nın çok külrürlü
bir toplum olup olrnayacağının
halkoylamasına sunulmasını
öneriyor.
Mültecilere karşı çıkan
belediyeler, yabancılann belli
yerleşim birimlerinde
yoğunlaşmalannın, topluma
uyum ve çocuklann eğitımı
gibi alanlarda sorun yarattığını
savunuyorlar. Belediyeler,
hükümetin Boşnak
mültecilerin ülkenin çeşitli
yörelerine dağıtılacağı
yolundaki sözünün geçersiz
olduğunu. mültecilerin bir süre
sonra büyük kentlerdeki
yabancılann yoğun oldugu
yörelere taşınacagını
belirtiyorlar.
tnsan haklan kuruluşlan ise,
Danimarka'nın uluslararası
sözleşmelere taraf olduğunu
hatırlatarak, sınırlann tüm
mültecilere kapanmasının
mümkün olamayacağını
belirtiyorlar. Sözleşmeler,
mültecilerin uzun süre
belirsizlik içinde bırakılmasını
da yasaklıyor. Bu durumda iki
yıldır Danimarka'da bulunan
Boşnak mültecilerin durumuna
açıklık getirilmesi gerekiyor.
Şimdiki durumda mülteciler,
oturma ve çalışma izinleri
bulunmadığından
çalışamadıklan gibi
Danimarkaca kurslanna devam
edemiyorlar, normal evlere
taşınamıyorlar. Çok
kültürlülûğün halkoylamasına
sunulması ise baştan yanlış bir
düşüncenin ürünü olarak
görünüyor.
Fransızlar artık şarap içmiyorMtŞELPERLMAN
PARİS - Cadı kazanını andıran
siyaset kazanı, özellikle başkentte
fokur fokur kaynamaya devam
ededursun, yıl sonu bayramlannın
şimdiden gündeme geldiği
söylenebilır. Fransız siyaset
alanındakı sorunlar ne denli ciddi
olursa olsun, Noel Baba'yı nasıl
karşılayacaklannı, 1995'i nasıl
kutlayacaklannı iyice düşünenlenn
sayısı da gıderek kabanyor.
Insanoğlunun böylesı davranışını da
az çok doğal saymak gerekir. Ancak
bizim burada sözünü etmek
istediğimiz konu. Fransızlann
gerçekten baştacı olan şarap.
Kırmızısıyla, beyazıyla,
şampanyasıyla. Zevkle kurulmuş
sofralann etrafinda toplananlar kadeh
tokuştururken bu olgunun ekonomik
yanını bir an için bile olsa dikkate
alacaklar mı acaba? Bu soruyu
yöneltmenın nedeni çok önemlı oysa.
Yeme içme geleneğınde önemli bir
yere sahıp olan şarap, maalesef daha
az tüketiliyor bir süredir. Geçen hafta
yayımlanan bir raporda, özetle
Fransızlann yansının artık şarap
ıçmediği, gen kalanlann ise tüketim
miktannı azalttıklan, fakat üstün
kaliteli şaraplara rağbet ettikleri
belirtiliyor. Söz konusu rapordaki
FRANSA
bilgilere göre yaklaşık 30 yıl önce
ortalama kişi başına yılda 120 litre
şarap tüketilirken şimdilerde bu
miktar 66.5 litreye düşmüş bulunuyor.
2000 yılının eşiğine 365 gün kala,
yani 1999' da 63 litreye inecekmiş
Fransa'nın şarap tüketimi. Bu duruma
karşın şunu da not etmek gerekir
Yaklaşık 800 frank harcayıp
bütçelerinin yüzde birini şaraba
ayıranlarbu içkınin kalitelisini
yeğliyor. Eh, ne diyelim ki? Eski
çamlar bardak olmuş.
Konuyu daha da açmak gerekirse,
şarap tüketicilerinin Fransa'da
şimdilerde iki kategonden oluştuğu
söylenebılir. Biryandan sayılan
giderek azalan, daimi tüketiciler.
Nüfusun yüzde 18.7'sini oluşturu adi
şarap içenler. Buna karşı ülke
nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu
oluşturan ve 'zaman zaman' kalitesi
yüksek şaraplann tadını çıkaranlar
Fakat şarap üreticilerinin başına
balyoz gibi ınen husus, ülkede şarap
içmeyenlenn oranının 4 yıl öncekı
venlere göre yüzde 50.9 olmasıydı.
Yani Fransızlar'ın şimdi yansından
fazlası şarap ıçmez hale geldi. Oysa
içmeyenlenn oranı, 1980'de, yüzde 39
olarak saptanmış bulunmaktaydı.
Bütün bu sıkıntılar sadece iç pazarla
sınırlı kalsa yine de fena olmayacak.
Halbuki uzmanlann belirttiğine göre
şarap tüketimi bütün dünyada aşağı
yukan aynı eğilımi gösteriyormuş.
Fransız şarap üreticilerinin başlıca
problemlen arasında daha ucuz fıyata
satış yapan Ispanyol ve Italyanlar
bulunuyor. Bir de yenı üretici ülkeler.
Bu arada Avrupa Birliği çerçevesinde
de gündeme gelen şarap pıyasası
problemi kolayca çözülecek türden
değıl. Ama gerek bu hafta sonundaki
Noel bayramıyla, 31 Aralık
gecesındekı yılbaşı kutlamalannda en
cıddı problemlenn geçici olarak
'unutulacagı' kuşkusuz.
Estonia
mezar
oluyor
İSVEC
GÜRHAN UÇKAN
Angota'yd henüz banşgelmedi
Angola'da yaklaşık 20 yıldır süren iç savaşı son erdirmek için hükümet
güçleriyie UNITA gerillalan arasmda geçen ay imzalanan banş antlaşması,
çattşmalar nedeniyle evterini, aileierini ym'rmiş Angolaiıiann da korktuğu gibi
tam bir ateşkes getirmedi. Çatışmaiann sona ermemesi üzerine ülkede
topyekûn bir iç savaş başlayabileceği konusunda geçen hafta hükümeti uyaran
UNITA yetkilileri, aynca Angola yönetimini ulkedeki Birleşmiş MiHetler
(BM) görevlileriyle bir 'savaş planı' hazırlamakla suçladılar. V önetimin,
insani yardım için Angola'da bulunan BM görevlilerivle suç ortakuğı yaparak
kendilerine yönelik yeni bir saldın hazırladığını öne süren UNITA, savaşın
yeniden başlamasını önlemesi için BM've çağnda bulundu. Iç savaş nedeniyk
köylerinden kaçmak zorunda kalan yüz binlerce AngolaU, halen ülkenin
çeşitli bölgeterinde kumian kampJarda çok ağır koşuilar altında yaşamlaruu
sürdürmeye çalışıyor.
Kıbns'ta her yer kapkaranlık
KKTC
REŞATAKAR
LEFKOŞA - Ercan Havaalanı'nm
terminal binası bayraklarla
süslenmiştı. Köy ve kentlerden
getirilen yüz dolayında vatandaş
sabırsızlıkla Kıbns Türk Hava
Yollan'nın 008 sayılı tstanbul
uçağının alana inmesini bekliyordu.
Fas'ın Kazablanka kentindeki Islam
Ülkelen Konferansı toplantılanna
katılan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'ın burada önemli destek
sağladığını ve hepsinden de önemlisi
Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'den taze para'güvencesi
alındığını öğrenen bazı siyasiler,
sürpriz bir karşılama töreni
hazırlamıştı. Davulcu ve zurnacıyı
öne, bayraklı gençleri ise arka sıraya
yerleştirmişlerdi.
Içlerinden birisi "Kurbanı nerde
kesecegE" dıye soruyordu. Bir süre
sonra sorunun yanıtını asık suratlı bir
organizatör verdı: "Uçak gelmiyor,
haydi e\terinize_"
KTHY'nın 008 sefer sayılı uçağı,
Ercan'daki yoğun sis yüzünden
lstanbul'dan kalknıayınca, karşılama
töreni iptal edilmiş, Denktaş ise adaya
dönüşünü bir sonraki güne
ertelemişti. Uçaklann sisli havada iniş
yapabilmesi için 250 bin dolarlık bir
yatınm gerektiğini söyleyen Denktaş.
KKTC hükümetini bu yatınmı bir an
önce gerçekleştirmeye davet ederken
Demirel'den getirdıği 'tazepara'
mesajını da sözlerine ekhyordu.
Denktaş'ın söylediklerine göre
aylardır devam eden elektrik
kesintileri ve bu kesintilerin yol açtığı
zararlan yeni yeni öğrenen Demirel,
"Kıbnsu hemşerilerimiz mcrak
etmesinler, imdafJanna vetişeceğiz"
mesajını ulaştınyordu. fşte 17 Aralık
1994 tarihli yerel gazetelerin ana
haberleri, Demirel'in 'tazepara'
mesajı ve Denktaş'ın sıs
şikayetleriyle ilgıliydi... Ancak aynı
gazetelerin ıç sayfalanna serpiştinlen
haberler, KKTC'nin ûzerindeki kara
bulutlan dile getinyordu. Işte size
Yavnıvatan'dan bir günlük haber
başlıklan:
9 Yakup Dağaşan cinayetindeki esrar
perdesi aralandı... Planlayıp
öldürdüler.
# Beyramudu'nda ctnayet... 18
yaşındaki genç öldürüldü..
0 UBP'nin kötü gidişe dur mitıngi
bugün.
# Kahraman Mine... Tuzlalı Mine
Güler evine giren hırsızı, mutfaktaki
ekmek bıçağı ile yaraladı.
0 Girne Ağır Ceza Mahkemesı
karannı verdi. Uslanmayan hırsıza 4
yıl hapis.
0 Gime'deki Birinci Ticaret
soyuldu...
0 Hırsızlık çetesi yakayı ele verdi...
Otomobilden pastırmaya kadar çeşitli
mallar çalan 6 kışilık çete kıskıvrak
yakalandı.
Burası, 1974 Banş Harekatı
Başbakanı Bülent Ecevit'in 'Kfiçük
Isviçre' yapmak istediğı Kuzey
Kıbns... Aylardır pıllı radyolarda
'Her yer karanük'şarkısı çalınıyor...
Fakat Kıbns'ta iki tümen asker, on
binlerce göçmen bulunduran Türkiye
Cumhuriyeti'nin en üst düzeydeki
yetkilileri her şeyden habersiz
görünüyor. Ve öyle umut edilıyor ki,
memur maaşlan için gönderilecek bir
miktar para ile tüm sıkıntılar sona
erecek!.. Halbuki kara bulutlann
dağılması için kalıcı plan ve
programlara çok ivedi önlemlere
ihtiyaç vardır... "Aksi halde arkadan
gelecek gök gürültüKi yağmur, yeni bir
sel felaketine yol açabiiir" dıye
endişelenenlerin sayısı bir hayli
kabank. Sayın Demirel'e
saygılanmızla arzediyoruz.
STOCKHOLM - îsveç'te geçen
haftanın en önemli konusu, 800'den
fazla ölüyle Fin adası Utö
açıklannda, 70 metre derinlikte
yatan Estonia feribotunun çıkartılıp
çıkartılmayacağıydı.
Perşembe günü Başbakan Ingvar
Carlssonun hükümeti, geminin
çıkartılmayacağmı, üzeri örülerek
mezar halıne getirilecegini açıkJadı.
Daha önce de "Etik Komisyonu"
hükümete, geminin çıkartılmasına
karşı bir rapor vennişti.
Karar, kaza kurbanlannın büyük
tepkısine yol açtr.
Başbakan, geminin çıkartılması için
hiçbir malı güçlükten
kaçınılmayacagı şeklinde kazadan
hemen sonra yaptığı açıklamadan
ötürü özür diledi ve şöyle konuştu:
- $u anda verdiğim bilgiden ötürü
akrabalann çok üzüleceklerini,
sevdiklerinin, ölülerinin denizden
çıkartılmasını umduklan için büyük
düşkınklığma uğrayacaklannı
biliyorum.
Birçoğu, zıyaret edebılecekleri bir
mezar olmasını ıstıyor.
Geminin battığı bölgenin, bir kaza
bölgesinden başka bir şey
olmayacağı görüşündftler.
Canlannı kurtarmak ıçm savaş
verdiklen gemıde huzur içinde
yatamayacaklannı hissediyorlar.
Hepsıne olan saygım sonsuz.
Isveç hükümeti bölgeyi, kutsal bölge
ilan ettı; oradan gemiyle
geçmek ve hatta yakınını
zıyaret etmek bile
ızne bağlı olacak. Estonia"nın
altına ve çevresıne. yanmşar metre
kalınlıgmda taşlar konulacak.
Ardından çevresine ve
üzenne taşlar ve çakıllar konularak
denizın dibinde dev bir mezar
oluşturulacak.
10 bin tonojındaki bir yük
gemısiyle taşınacak olan malzemeyi
uzaktan kumandalı mini
denizaltının yardımıyla 25
kışilık personel uygun yerlere
boşaltacak.
Hükümetin bu karan almasında, iki
önemli etken rol oynadı:
Geminin çıkartılmasınm başka
kişiler için de tehlikeli bir
operasyon gerektirecek olması ve
ceset tanımanın, orada bırakmaktan
daha üzücü, yorucu ve güç
bir süreç gerektirmesi.
Hükümetin karan, parlamentoda
temsil edilen bütün partilerce
desteklendi.
Ana muhalefet partisi başkanı,
önceki Başbakan Carl Bildt,
hükümetin karannı doğru bulduğunu
söyledi ve başbakanla görüş
birliğınde olduğunu belırttı.
Newsweek dergisi 'Sınır Tanımayan Doktorlar'ın eski başkanı Brauman ile görüştü
Merhamet tek başına işe yaramıyorDış Haberler Servisi - Bosna-Hersek, Ruanda ve So-
mali başta olmak üzere tüm dünyada faaliyetlerini sürdü-
ren ünlü Fransız yardım örgütü "Smır Tanımayan Dok-
todar'ın eski Başkanı Rony Branman, "Devant le Mal"
(Kötülüklerin Karşısında) adlı kitabında, insani yardımın
ardında yatan felsefe ve siyaseti eleştiriyor. Newsweek,
Rony Brauman ile kitabı ve günümûzün büyük krizleri
üzerine bir söyleşi yaptı:
-Bosna'da, Ruanda'da \t SomaFde "merhamet uyan-
dıncı manzara" olarak nitetediginiz göruntukre karşı ÇK
kıyorsunuz. Merbametin neresi kötfl?
-Merhamet hıssetmemizın kötü bir tarafi yok. Çocuk-
lann öldüğünü, ınsanlann çöllerde ya da yakılmış köy-
lerde can çekiştiğini gördügümüz için merhamet hissedi-
yoruz. Ancak bu merhametin bir anlamı yok. Büyük bir
siyasi krize yönelik tek yaklaşım halini aldığında adı aşı-
n duygusallık olur.
-Merhametin, kamuoyunun bakq scısnı bulandırdıgı-
na mı inanıyorsunnz?
-Oçüncü Dünya sadece butür bir merhametin ya da kor-
kumuzun odak noktası olarak görülüyor. Yoksulluk, nü-
fiıs patlaması, savaş, açlık hepsi birbirine kanşmış durum-
da. Biri olmazsa digeri, neredeyse fark etmiyor. Bu ne-
denle, Ruanda'da 500 bin kişi öldürüldüğünde, Afrika'da
bugüne kadar yaşanan ve yaşanmaya devam edecek fela-
ketlere bir yenisi daha eklendi diye düşündük. Bunun bir
soykınm olduğunu anlamadık.
-Peki Bosna'da yaşananlar?
-Avrupa'nın bu bölgelerden etnik bir perde ile aynldı-
ğına karar verdik. Bu olay başlayınca, Bosna da bizim için
Uçüncü Dünya'ya aıt bir konu olu\erdı.
-Bundan iki yıl önce Sınır Tanumvan Doktoriar'ı Bos-
na'>a>wft«makko«ısundagönübözd»vnuınııştınız.Oz»-
Saraybosna'ya
gittiğimiz zaman
kurbanlann
yanındayız, ama
Sırp denetiminde
bir bölgeye
gittiğimiz zaman
kasaplann yanında
oluyoruz.'
Brauman, medyayı eteştirdL
manlar, "insani müdahalenın" Baûlı hükümetler için as-
keri ve siyasi _vönden daha karariı bir tavır ahnaktan ka-
çınmanın bir yohı olduğunu öne sürmüştünflz.
- Bosna-Hersek gelişmiş bir ülkeydi. Temel ihtiyaç
maddeleri karşılanıyordu. 1992 ve 93'ün başmda yardım
örgütlerinin orada ne işleri olabilirdi ki? Kendi reklamla-
nnı yapmak mı? Ybksa büyük çaplı bir gösteriye katılma
ısteği mı? Bugünse gerçekten de insani yardım gerekti-
ren bir durum söz konusu. Başlarda çekimser davranma-
mın bir dığer nedeni de Bosna'daki yardım örgütleriyle
etnik temizleyiciler arasındakı ilişkiydi. Saraybosna'ya
gittiğinizde, Boşnak topraklanndayken, kurbanın safin-
da yer ahyorsunuz, Sırp denetımindeki bölgelerde oldu-
ğunuzda kasaplann safında oluyorsunuz. tnsani müdaha-
lenın tamamen tarafsız gerçekleştirilebileceğine inanmı-
yorum.
-Hilâ insani yanhmın hiç bir şey yapdmamasma karşı-
hk bir özür olarak kuOanıkbğını düşünüyor musanuz?
-Sanınm daha da ileri gidebiliriz. İnsani yardım Sırp-
lara verilen siyasi desteği gizlemenin bir yoludur. Fran-
sa'da diplomatlar ve ordu, Sırplan her iki dünya savaşm-
da olduğu gibi hâlâ müttefıkimız olarak görüyor. Cum-
hurbaşkanı Vlhterrand da Balkanlar'daki muhtemel bir
büyük patlamayı önlemenin tek yolunun orada güçlü bir
Sırp yönetimı kurmak olduğuna inanıyor. Amaçlannı ka-
mufle etmek için de insani yardımı kullandı.
-Peki ya medya? Sara>bosna dtşmdaki bölgelerden da-
ha çok televizyon yayını yapuabflseydi, örneğin Bibaçta-
ki durumda bir degişikh'k olur muydu?
-Hayır. Hiç bir şey değişmezdi. Modem dünyanın en
cıddi yanılgılanndan biri, bir imajın tüm dünyayı değiş-
tırebüeceğine inanmaktır. Imaj, meıhamet yaratabilir, an-
layış degil.
-Khabınızda, Ruanda'da yaşananlan soykmm olarak
nftetemekte ısrar ediyorsunuz. Ancak pek çok kişi bu te-
rime karşı çıkryor.
-Kelimeyi kullanmak soykınmın gözlerimizın önün-
de, bizim onayımızla gerçekleştiğini kabul etmek anla-
mına gelir. Dünyanın, her yerinde olan biten her şeyi bi-
liyonjz ve bu bilgi, artı teknolojik gücümüz ve cömertii-
ğimizle insan hayatını, onurunu koruyup acı çekilmesini
önleyebiliriz şeklindeki iyimser sanıyı yıkacaktır.
-II. Dünya Savaşı'ndan sonra insanlar bu tür bir kat-
Banun gerçekieşmesinc bir daha asla trin verflmeyeceğmi
dûşûnüyorlardı. Şimdi, beklenümevenin her zaman ger-
çekleştiğini öne sürüyorsunuz.
-Her şey mümkündür. Kameralarla akşam haberlerin-
de canlı yayınlanan çekimler yapılan yeni bir Auschwitz
kampı bile olabilir. Biz de televizyonun karşısına geçip,
" Çok korkunç. Yardım örgütfcri niye bir şeyler yap-
mıyor?" deriz.
ÇEVIRMENLER
Doğrodan Yazıh ve SSzhl Çeviri, Çevıri-derleme Kitap ve Ansiklopedik Söziûk
Yayıncılığı, FUm Çevirisi ile belırulen konularda bütünsel hizmet anlayifi içinde
tamamJayıcı diğer hizmetleri sunmak üzere kurulan,
İLETİŞİM Dil ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti.
Bilgi tşlem teknolojisi en son donanım ve uygulamalannın kullanıldığı, geleneksel
hiyerarşik yönetim düzeni yerine, çalışanlannm yönetsel sorumluluklan paylasüğı,
giderek şirket sermayesine ortak olduğîı hizmet verdiği alanda muşteriye dönük
kaliteyi en verünli biçimde sunmaıun dışında kural getirmeyen yapısıyla;
* İngitizce (tercihen 2. yabancı dil) çok tyi bilen ve kullanabilen
* Çerirmentiği mesUk edinmiş ya da edinecek,
* Bilgi dağarcığı geniş, araştırmacı-sorgulayıcı bakış açısına sahip,
* Dilbilim çcâışmalan olan ya da kafa yoran,
* Takım çalışmasına yatkın, eleştiriye açık, dürüst, içten ve sevecen,
* Sadece çağdaş, dost bir çalışma ortamında severek yapılan, meslek ve
kışıliğınde kendisini sürekli geliştirerek saygınlık kazândıracak bir iş
değil aynı zamanda katkısı ile doğrudan orantılı ve sürekti iyi bir getir de
elde etmek isteyen vefuü-üme çahşabılecek dosüanmmn,
Posta ya da faks ile CV ve beklenti mektuplannı bekliyoruz.
Personel tşlemleri Sorumlusu. Dilek ŞENDİL'in dikkatine, Eski Yıldız Cad.
Dilek Apt. No:66, Daire:3, Beşikta§/İSTANBUL Faks:(0212) 227 28 «1
İLETİŞİM Her Dilde Söylenen Kalitenin Adı...
ÖĞRENCİLERE
Gungörende aile yanında kalabilecek
pansiyoner 2 bayan öğrenci
Tel:562708S
Nüfus cüzdanımı, askeri
kimlik, Genelkurmay GES
Komutanlığı giriş kartımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
ÖZLEMÖZTÜRK