29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13ARALIK1994SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Bilar'da 'Türk Modernizmi' seminerleri •Bugün saat 20.00'de "Plan, Piyasa, Sosyalizm" seminer dizisinde.Sungur Savran, "Reform, Komünizminden Perestroykaya"başlıklı bir seminer sunacak. Kültiir Servisi - Bilar Istanbul'un düzenlediği sonbahar döneminin dördüncü haftasında "Tiirk Modernizmi'1 seminer dizisi sürüyor. Dün yapılan seminer dizısinde Orhan Koçak, "Vüs'atO. Bener"i inceledi. "Depresyon" seminerinde ıse Yusuf Savaşır, "Depresyonun Organik Temeü" konusunu inceledi Bugün saat 20.00'de "Plan, Piyasa, Sosyalizm'' seminer dizisinde Sungur Savran, "Reform, Komünizminden Perestroykaya"başlıklı bir seminer sunacak. Perşembe günü 18.30'da Semra Somersan'ın verdiği "Etnik Cruplar, Azınhklar ve Türkiye" semınennın ikinci oturumu ıle Cem Kum tarafından verılen "Askeri Tarih" seminerleri gerçekleştırilecek. Saat 20.00'de ıse Oruç Anıoba'nın verdıgı "Uzun Sürmöş Bir Günün Akşamı" ve Aziz Başan'ın "Öznel Bir Arayış: Türk Kimliği" seminerleri gerçekleştınlecek. Cuma günü saat 19.00"da tartışmalı bir şekilde yürütülen "Özal'dan Boyner'e Yeni Liberalizm" seminer dizisinde Yeni Demokrasi Hareketi'nden ÜmitFırat, Kürt Enstitüsü Başkanı Şeflk Beyaz ve eski mıîletvekıllennden tbrahim Aksoy "Demokrasi, Degişim, Kürt SorunıT konusunda tartışacaklar. Bir cumhuriyet öğretmeni olan Behçet Necatigirin ölümünün 15. yılı Şiiri hep içinde aradıTURGAY FİŞEKÇİ Bugün 13 aralık. On beş yıl önce bugün 1979 yılının o korkunç ölüm günlennden birinde yitirmiştik Beh- çet NecatigU'i Cumhuriyet dönemi, güzel, sevgi- li insanlann öğretmen olarak toplu- ma hizmet etmeleriyle de ayn bir ay- dıniık kazanmıştır. Birdüşünün; liselerinde, üniversi- telerinde, Sabahattin Eyuboğlu, Nu- rullah Ataç, Pertev N'aıli Boratav, Ha- IMe Edip Adıvar, Nusret Hıar, Bedri Rahmi. Vedat Günyol, Berna Moran, Sabahattin Kudret Aksal, Rauf Mut- luay, Tahsin YüceL, Cevat Çapan, Ak- şit Cöktürk gıbı aydınlann öğret- menlık yaptığı birülke ve toplumu... Behçet Necatigil, çagdaş Türk şi- irindeki büyük varlığı bir yana, bu güzel öğretmenler kuşagından biriy- di. Şiirle ders yapan, derslerinde şiır üstüne konuşulabilen bir öğretmen. Derslerinde evrensel kültürü soluyan öğrencilenn topluma çagdaşlık ve uygarhk temsilcilen olarak katıldık- lan bir öğretmen. Başkalanyla pay- laşmanın çok sınırlı olabildıgi şaır ki- şilik, yakın dostlann dışında öğren- cilere açılıyordu alabıldiğıne. Behçet Necatigil, "içinde olmayan şiiri başka hiçbir yerde bulamadığı- nı" söylemıştı. Yaşamı bovunca da şiiri hep kendı ıçinde aradı' Kendıne. çevresine bakarak evinde. Beşik- taş'ın küçük bir boğaz köyü olduğu yıllardakı daracık sokaklannda, çar- şı içlerine gömülmüş meyhanelerin- de, ınsanlanndabuldu. Evi, odası, ör- tülerı, tenceresi, musluğu, sabunu şi- ırine girdı. Ağzından dökülen kınk dökük sözcükler sanki bir araya ge- lip şiir oldular: Beni bana gösteren aynamdı almtş- lar. Onun bu yalın söyleyiş biçımine daha yakından bakıldığmda ardında ustalıkla kurulmuş güçlü bir mantık- sal yapı ortaya çıkmakta Bir öykü, duygu ya da düşüncenin, izlenimci biryaklaşımlaşiireaktanlması. Söz- cükler sanki izlenimci bir ressamın fırça darbeleri gibi yan yana dizildik- lerinde şiiri oluşturuyorlar. Yine Necatigıl'in kendi ağzından söylersek, "MesiekvegündeHkhaya- tın pratik ve ekonomik uğraşlaruıın insana eklendiği ikinci ruh şürdeki ruhuna paralel değilse, hayah şiirie- rini doğnılamıyorsa, kelimelerden doğacak şiir bir oyun, bir hüner ola- rak kalır. Şiirin sadece bir hüner ol- duğunu sanmıvonım." Bu nedenle En/Cam ve Zebra iie başlayıp Kareler Aklaradlı kıtabın- da uç noktasına ulaşan biçim dene- melenne giriştiği kitaplanndaki şiir- lerde bile bir içerik şairi olma özelli- ğini yıtirmedi. Insanı özellikleriyle de dikkat çekıcı bir şair kişiliktir Ne- catigil: Içe dönük, sessız, hayatı bo- yunca hep birkaç yakın arkadaşıyla içmiş, patlamalannı içinde yaşamış bir şair... 1950'lerin ünlü edebıyat matinelerinde Attila Ühan'ın yerlere kadar sarkan kırmızı atkısıyla Özde- mirAsaf'ın "Lavinia" şıınyle ortalı- gı birbirine kattığı sıralarda o, sıradan bir şaırcesıne, Olsa bari benzeri duygularla te- dirgin, Sizdekini yaşamış Birkaç kişi kaygısıyla çıkıp şiırlenni okurdu. Gerıye kalan "avuçlarda mıncıklan- mış kalbi..." Şıirden geriye kalan zamanlannda da Rilke'nin Malte Laurids Brig- ge'nin Notlan, Heıne'nın Şarkılar Ki- tabı,Knut Hamsun'un Psin ve \Tcto- ria'sı gibi benzersız çevırilergerçek- leştırdi. radyo oyunlan yazdı, Edebi- yatımızda tsimler Sözlüğü ve Edebi- yatımızda Eserler Sözlügü gıbı bü- yük emek ürünü ıki temel başvuru İcitabı hazırladı. Çağdaş Türk edebiyatının benzer- siz Behçet Hocası'ydı o. Sahi, derslerinde şiırden söz eden öğretmenler kaldı mı? Çoklanndan düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokunun- ca. ALINTILAR Fanatik taraftara 'evet', sanatçıya 'hayır'OSMAN AYDOĞAN ANKARA - Futbol takımlannm yurtdışındaki maçlanna gjden taraftarlann 100 dolarlık konut fonu kesıntisı ödememesini onaylayan Hazine ve Dış Tıcaret Müstesarlığı (HDTM), aynı uygulamanın sanatçılar ıçin de geçerli olmasını isteyen Kültür Bakanhğı'na "Hayır" dedı Dışışlen Bakanlığı'nın da onay verdiği, yurtdışına çıkan sanatçılardan lOOdolarkesinti yapılmamasını ıstedıklenni bıldıren Kültür Bakanı Timurçin Savaş, Fikri Sağlar dönemınde başlatılan ginşımlerin sürdürüleceğini söyledi. HDTM'nin fanatik •Yurtdışında oynanan futbol karşılaşmalanna giden taraftarlann 100 dolarlık konut fonu kesintisini ödememesini uygun gören Hazine ve Dış Ticaret Müstesarlığı, aynı uygulamadan sanatçılann da yararlanmasına karşı çıktı. •Sanatsal ve kültürel çahşmalarda bulunmak üzere yurtdışına çıkan sanatçılann konut fonu kesintisinden muaf tutulmasını istediklerini ifade eden Kültür Bakanı Savaş, reddedilmelerine karşın girişimlerini sürdüreceklerini bildirdi. taraftarlara tanıdığı ayncalığı, uluslararası kültürel ilişkilerde bulunan sanatçılar için uygun görmemesi tepkiyle karşılandı ve "Anlaşılmaz bir rurum ve çifte standart" olarak nıtelendi. Kültür Bakanlığı'nın. "Bakanlık dışında sanatsal ve kültürel faaliyetlerde bulunan kişilerin, Kültür ve Dışişleri Bakanlığı'nın bilgisi dahilinde yurt dısma yapacaklan taıutnn amaçlı sanatsal ve kültürel ziyaretlerinde konut fonu kesintisinden muaf tutulmalan için Bakanlar Kurulu karan ahnması" önensi. HDTM tarafından reddedildi. Fikri Sağlar'ın bakanlığı döneminde yapılan başvuruda, insanlann yaşadıklan coğrafyanın fizik, sosyolojik koşullanna göre oluşturduklan gelenek, görenek ve sanatsal ürünleri bınbirine taşıyarak korkuya ve çıkara dayalı yaklaşımlan değıştırebılecekleri, insanlık ıçin anlam taşıyan önemli değerler oluşturabılecekleri belirtilerek, "Çağımızın en önemli olayi evrensel güzelliklere \e evrensel banşa ulaşmaktır. Sevgi, banş, kardeşlik gibi insanlığtn büyük değerlerini birbirine taşıyan sanat adamlannın bu güzel uğraşı için elden gelen bürün kolay lıkiar saglanmabdır" göriişü dıle getırıldı. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü kanalıyla, HDTM'ye aktanlan istem, fanatik taraftarlara tanınan kolaylığın, sanatçılar ıçin "uygun gorülmedigi'' belirtilerek geri çevnldı. Fon muafiyetlerinin yetennce genişletildiği ifade edılen ret yazısında, "tlave edilecek veni istisna ve muafiyetlerin fonun amacına aykın şekilde fon kavbına ve kuralı aşan istisna ve muafiyet dengesizliğine neden olabileceği anlaşılmaktadır" denıldı. Başta sanatçılar olmak üzere pek çok çevreden bu konuda tepki alan Kültür Bakanı Timurçin Savaş, yurtdışına çıkan sanatçılardan konut fonu kesintisi yapılmasına karşı olduğunu söylerken, HDTM'nin ıstemlerini geri çev irmesinden yakındı.Timurçin Savaş, konunun yeniden Başbakanlık'ın gündemine getirilmesi için girişimlerini sürdürecekierini ve bu konuda çalışma yaptıklannı söyledi. 6 Filmlerî önce Türk seyircisi beğemneli'Kültür Servisi - Istanbul Al- man Kültür Merkezi'yle TÜR- SAK'ın birlıkte düzenlediği 'Türk Sinemasuun Uluslararası İmajı' adlı panelın halka açık ikinci gününde konuşmacılar, kendı seyircisine fılmlerinı be- ğendıremeyen Türk sinemasının, ülke dışında da şansının azaldı- ğı görüşünde birleştiler. Başkanhğını, sinema yazan Rekin Tekso>''un yaptığı panele; Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu Genel Sekreteri Klaus Eder, 'İz' adJı filmin ses yönetmenı Thomas Balkenhol, sinema yazan Atilla Dorsav, yö- netmenler Ömer Kavur, Banş Pirhasan ve.Yeşim l staoglu ka- tıldı Paneli izleyen sinema yaza- n Vecdi Sayar da Dorsay'ın da- veti üzerine söz alarak görüşle- rini aktardı. Paneldeki genel kanı. 80'li yıl- larda Batı'da ticari yönden iler- lememesıne karşm, festivallerde ses getırmeyi beceren Türk sine- masının. 90'larda bu başanyı tekrarlayamadığı yönündeydi. 9O'lı yıllann 'kötü' senaryolan- nı, sürekli dervışleri döndürmek ya da ülkenın plastik değerlerini önplana çıkarmak gibi taktikler de kurtaramamıştı. Çözüm, önce Türk seMrcısıne sıcak sreiecek Panele Rekin Teksov Thomas Balkenhol, Atilla Dorsay, Omer Kavur, Banş Pirhasan ve Yeşim Lstaoğlu kaüldılar. iyi filmler yapmak, ardından bunlan pazarlayacak sistemi oturtmaktaydı... KLAUS EDER: Türk sınema- sı Cannes, Venedik, Berlin gibi festivallerde muhakkak bulun- malı; çünkü bütün dağıtımcılann gözü buralarda. Ancak ne yazık ki son yıllarda sinemanız tama- men içine kapandı. Pratik çö- zümler ne olabilır? Öncelikle ts- tanbul Festivali'ni Türk sinema- sının v ıtnnı halıne getirebılır. ya- bancılara tüm Türk filmlerini iz- lettirebilirsiniz. Sonra dış ilişki- lerinizi tek elden yönetecek bir merkez kurabilırsınız. Türk si- nemasını incelemek isteyenlere yardım edecek bir merkez acilen gerekiyor. THOMAS BALKENHOL: Şimdiki Türk sineması, entellek- tüel bakışlı Istanbul sineması. Bu nedenle Almanya'da şansı yok. Avrupa, belgeselden yola çıkan, Refah Partısi. Türk kadını ve Kürt sorunu gibi polıtık konular bekliyor... Türk sinemasının tekniği yük- sek standartta. piyasa ucuz. Bel- kı dışandan filmlen çekebilırsı- niz. ama geçmışte olduğu gibi yüksek rakamlar isteyıp yaban- cılan kandırarak değil. ÖMER ICA\OJR: Türk sine- masının Batı'da yer alamaması- nın başlıca nedeni çalkantılı bir dönemden geçmesidir. Entelek- tüel sınemanın çıkmasıyla Türk sineması. seyircisıne yabancı düştü. Seyirci, bildiğı sinemadan koptu, yenisıni algılayamadı. Ba- kın Batı'da ilgi gören filmlerimi- ze; büyük bölümü Türk toplu- muyla da bırleşmiştir. Bunu tek- rarlayabilirsek Batı'da yalnız fes- tivallere değıl. pazarlara da gıre- bileceğimize inanıyorurh. ATfLLA DORSAY: Türk si- neması, 80-90 arası çarpıcı ko- nulan kabul edilebilir dille anla- tarak uluslararası birçok ödül ka- zandı. Önce 'Sürü', 'Yol', 'Hak- kari'deBir Mevsim'le beğenildı, ardından bireyı de ele alarak Ba- tı'ya az da olsa kendini kabul et- tirdi. Ancak 90'dan itibaren konu kaynaklan kurudukça kurudu, sinema ıçıne döndü. Batı, şimdı bizden yine iyi Türk filmlen bekliyor. Filmler ıçinde Türk un- surlan araması, ilginç yaşam şe- killerini incelemek istemesi çok doğal. BARIŞ PİRHASAN: Yümaz Güne> dışında Türk sineması hakkında kimseye rastlayama- dım Ingiltere'de. Sebebi bu işin nasıl çalıştığını, piyasasını, kul- lanım dilini bilmememiz. Avru- pa sinemasının üyesi değil iz, si- nema okullan zincirinde yokuz. Barı'yla bu bağlantılan kurabil- mek için birilerinin öncü olması gerek. Yoksa tüm Avrupa'nın kaynak bulabilmek için çabaladığı bir ortamda, kımse durup dururken bize ilgi göstermez. YEŞİM USTAOĞLU: Bence sınemamızda her şeyden önce yaratıcılık sorunu var. Rusya ve Polonya sıneması da Batı'da pa- zar bulamıyor. Ancak Tarkovsld ve KiesloMski için böyle bir so- run yaşanmıyor. r Yöresel ve otaııtik duyarhkKûltür Servisi - Genç kuşak figür ressamlan arasında önemli bir yere sahip olan Faruk Ci- mok'un resimleri Galeri Leb- riz'de sergileniyor. Deviet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan ve Devnm Erbil Atölyesı'nde ça- lışan sanatçının resimlen 17 ara- lığa dek görülebilecek. Ahmet Köksal'm rcsimlerini "yöresel \e otantik bir duyartak" olarak nitelediğı Cımok'un ya- pıtlan yetiştıği çevreye ilişkin gözlemlerinı, birikimlenni ve otantik yaşam biçımlerine tanık- lığı yansıtıyor. Sanatçı ilk dönem resimlerinde pamuk ırgatlan, cam ve yapı işçılennı konu alan çalışmaîar yaptı. Daha sonraki yıllarda ise ele aldığı konular çe- şitlenen Cımok. 1988'deAhmed Anf'ın "Eğerbizisualedenolur- sa" dızesı altında bir resım dızı- sı oluşturdu. Son yıllarda fıgür- sel anlatımın Batı ülkelennde ve bızde yeniden saygınlik kazandı- ğını vurgulayan Köksal bu bag- lamda Faruk Cimok'un resimle- nnı şöyle değerlendınyor- "Yakın dönemde yeni figür gruplannın toplu sergileri, kişisel çıkışlanıı vanı sıra Faruk Cimok da veni çalışmalarıy la Türkive'de figiir resminin gelişimine katkıda bulunmaktadır. („) Çiçek pasajı dizisinden çok figürlü iç mekân çeşitlemeleri, buradan suareve gi- diş, yenilenen Beyoğlu'nda tram- va>la nostaljivi konu alan bir dü- zenleme ile Evüpsultan'dan bir görünümde ise geçen yıldan beri giriştiği otantik yaşam biçimleri ağuiık kazanmaktadır. Bu çok fi- gürlü düzeniemelerde yapısal özellikler. çeşitli tiplemelerle vur- gulanan toplumsal ve humoristik bir anlatım derinleştirilmektedir. (...) Şımdıye degın sergıledıği resımlerde insanın hiçbır koşulda çevresınden. doğadan ve bütün bunlann oluşturduğu yaşam bü- tünlüğünden soyutlanamayan bir varlık olduğunu vurgulayan Fa- ruk Cimok'un yapıtlannda sanat- sal ve toplumsal gerçek iç içe kaynaşmıştır. Türk resminde 1940 kuşağı olarak tanınan 'Ye- niler Grubu"nun resmin içeri- ğine çevreyi ve toplumsal mesa- jı ekleyen girişiminden sonra 1970'livıllannsonlarında orta- ya çıkan genç kuşak figür res- samlan arasında Cimok, yurt ölçüsünde yoğunlaşan gözİem- lerine dayalı birikimiyle insan, ve yaşam biçimlerini irdeleye- rek ulusal kimlik çözümüne katkıda buiunmaktadır.' TAHSİN YÜCEL Aydın mı, Dangalak mı? Çok ünlü bir büyüğümüz, yıllar önce, ilk demeçlerinden birinde, "Bizim hiçbirizm'le ilgimizyoktur; bizmuhafaza- kâr insanlanz; yoksul halk çocuklanyız; özel girişimden yanayız", diyerek çoklarımızı güldürmüştü. Gülmemekde zordu doğrusu; önce kesınliyor, sonra yalanlıyordu. Ama boş konuştuğu da söylenemezdi; tam tersine, birkaç bil- diri birden iletmekteydi. Örneğın demecindeki çelişkiyi gö- rebilecek durumda olanlara, bir başka deyişle. aydınlara, "Ben bu konulan sizler gibi dizgesel düşünce düzlemin- de almtyonım, sizler de hiç umurumda değilsiniz, çelişki- migörmeniz ve söylemeniz de" diyordu; köylü, kentli, bi- linçlenmemiş halk kitlelerine "Ben sizdenim, siz bana gü- venin" diye sesleniyor, para babalarına bağhlığını bıldiri- yor, büyük bir olasılıkla da içinden "Işte böyle, salaklan kan- dırarakyürüteceğim işimi", diyegeçirıyordu. Öylede yap- tı: Yoksul halk çocuklanna duyduğu yakınlığı kullanarak yoksulluğun sürmesini sağladı; söz konusu sürekliliği gü- venceye almak için de ülkeyi şeriat düzeninin eşiğine ge- tirdf. Gene de hakkını yemeyelim, ünlü önder işi aşağılama- ya götürmeden, incelikle, üstü kapalı bir biçımde söylü- yordu söyleyeceğini. Şimdikiler aynı şeyı kafamıza vura vu- ra söylüyorlar. Işte Vaydıeyç'in başı, daha kitle önünde yaptığı ilk konuşmada, karşısına oturanlann gözlerinin içi- ne baka baka, "Yürüyen bir dangalak oturan on akıllıdan iyidir" demiş, şimdı de yılmadan yineliyor. Sız olsanız, iyi aile çocuklarının kolay kolay ağza almadıkları bir sözcüğü söylemeden önce, biraz duralarsınız değil mı? O durala- mıyor, şöyle "saf" gibi, "safdil" gibi, "düşünce özüriü" gi- bi o denlı aşağılayıcı olmayan bir deyim aramaya da ge- rek görmüyor. Ama söylemı yalnızca açıklığıyla değil, içe- riğıyle de "fark yaratıyor": Bir yandan dangalaklarla akıllı- lar, bir yandan dangalakların kendıleri arasında yaptığı il- ginç değer ve yarar karşılaştırmasında, "yürüyen danga- laklar"ı bağrına basarken, "oturan dangalaklar"\ eski ön- derin üstü kapalı bir biçimde hiç umursamadığını söyledi- ği "akıllılar"\a birlikte yararsızlar ve değersızler çukuruna fırlatıyor. Tutumun kabaltğı ortada, ama mantığını anlamak hiç de zor değil. Kolaylıkla kestirilebileceği gibi, genç önder yü- rüyen dangalağı arkasından gelecek, yanı ıktidara doğru tırmanışında kendisine yorgun ve denenmiş omuzlarını su- nacak gariban olarak gördüğüne göre onu, en azından köprüyü geçinceye dek "birinci sınıfvatandaş" olarak gör- mesi doğal. Sorun bu açıdan ele alınınca, yürümeyen dan- galağı, kendisini desteklemesi söz konusu bile olmayan akıllıyla aynı kefeye koyması da doğal. Geriye eski önde- rin ilgi alanının dışında bırakmakla yetindiği akıllının, yani düşünen kişinin, yani aydının neden yürüyen dangalaktan on kat daha aşağıya atıldığını açıklamak kalıyor. Söylemek bile fazla, örneğın Bernanos gibi, "Salaklar oturgan olur, ama yolculuk kıtaplanna bayılırlar!" türünden sözler eden, salaklık ya da dangalaklığı tinsel düzlemde bir devinimsizlik biçiminde tanımlayan, yürüme, yani iler- leme olarak nitelenebilecek bir devinime ancak bilinçli ve istemli kişilerde rastlanabileceğini kesınleyen kişiler açısın- dan bakılınca, Vaydieyç'in genç önderinin tutumuna bir açıklama aramak saçma gibi görünebilir. Ama değıl, ülke- nin somut bir gerçeğinden, yani kaçınılmaz birzorunluluk- tan kaynaklanıyor bu tutum: Politika temel yerlemlennden saptınlıp kışısel tutkulann savaş alanına dönüştüruldüğü, savaş da karşıtsız sürdürülemeyeceği için, yürüyen dan- galaklann omuzlannda yukselmek isteyenler (hepsi de bu- nu istiyor) otuaıp düşünce üreten akıllılara yükieniyorlar. Ne de olsa oturan dangalaklan alamazlar karşılarına, çün- kü ister yürüsün ister otursun, dangalak dangalaktır her za- man, bugün oturur, yann gene yürüyeceği tutar; daha da önemlisi düşünce suçunun insanı nerelere götürdüğü bi- linirken, dangalaklık nedeniyle içeriye atılmış tek kişi gö- rülmemiştir. Uzun sözün kısası, genç önderin eylemine güzel bir şeytan taşlama görüntüsü verebilmek için okla- nnı akıllılara yöneltmesinden daha doğal bir şey olamaz. Yakındır, biraz daha aynntılı konuşmaya başlayınca, aydı- nın iyi yurttaş sayılmasını günde sekız saat taş kırma ko- şuluna bağlayacaktır. Ama, bizden söylemesi, eylem için eylem, savaş için sa- vaş, sanat ıçin sanat gibi, aşkın bir erekten yoksun olan her etkinlik tehlıkelıdir, sonunda öznenin kendisine karşı döner. Akıllılar sürekli olarak ezılıp, sürekli olarak elenıp de önlerinde biricik yaşama alanı olarak tutukevleri, biricik etkinlik olarak taş kırmak ya da volta atmak kalınca, genç önderin paralı askerierinin, kendi parasının hırsızı diye ken- di kendini yakalayan Harpagon gibi, hançeri kendi yürek- lerine saplamalarından korkulur. öyle ya, akıl demişler buna, en hızlı dangalağın kafasın- da bile bannacak bir yer bulur. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun özerkliği için imza kampanyası (18) tlhan İrem, Hansu lrem, Zey- nepTurna. Nijer Çoban. Derya Çöngül, Yasemın Aydın, Sezer Uludağ, Handan Çağlayan. GüMen Pekine, Erdem Erşahin. SevünÇakır, Sabahat Çam, Gü- nav Toparlak, Yıldız Altay, Türkiz Erten. Zanfe Kurdemir, NLSinan Erer, Osman Bayman. Ebru Nur, Banu Nur, Cemile Öden. Şükran Gökman. Şafak Özer, Aydın Gürses, Emre Sa- noktekin, Evren Yüksel, YJVIu- rat Şen, Pınar Kurşun, Aslı Kö- se. Ayşe Akyar. Lale Genenü- feyzkjğlu, Güneş Generaifeyzi- oğlu, Metin Akyer, Kerem Bay- kurt. Burak Dede, Ahmet Ardı- çoğlu. Ümit Danış, Rahmi El- han. Hakkı Sabancalı, Sitare Şe- nih, Tuncay Aymaz, Incı Tan, Gülay Dalda. Nur Yafız, Musta- fa Er, Emine Altınbaş, Erdir Zat, Başak Özdemir, Seçil Üs- tünkaya, Hakan Kayış, Hande Alten, Talat Ercan Şerifsoy, Fü- sun Gülen. Özlem Günheş, Eb- ru Borazancı, Nevin Özcan, Pe- rihan Ügeöz, Agnieska VVıla- novvska, Neslihan llkan. Hatice Devran, Fatma Erdinç, Vivet Sosyal. FeritÖzşen, Ursula Ka- tipoğlu, Sibel Yıldız. Semra De- mirkaya. Şaver Doğan. Gülpen Sagun, Nursei Bingülen, Birim Güneri, Hande Aktar. Göksel Başiplikçi. Yurdagül Saruhan. Solmaz Tasaroğlu. Mustafa Er- ken, Duran Ayyıldız. Şirin Pak- soy, Şefika Kunter, İ'nal Kun- ter. Banu Demir, Kutay Özydın, tlhan Berktay. Mehniet Beril- ^ n , Mustafa Zorbozan, tbra- him Ekiz, Faruk Yükseler. Cem Ükgüner. Fevziye Aköz, Nabi Yüzer, Ümıt Ata. Mete Coşan. Handan Diker, Şöhret Yalçın. Vedat Ali Özkan, Sinan Gemi- cioglu. Cavidan Mutlu, Nebahat Civelek, Nuray Gökgün. Seçkin Ergen, Nadir Uysal, Damla Bal- cıoglu. Şaban Onay, Aslı Der- bent Yalçın Sertkaya, Neşe Kes- ki. Sibel Güler. Selma Karaba- ba, Hasan Küçük. Sunay Tunç- tekin, Dursun Yücel. MesutKı- rath. Necl Birol, Remzi Birol, A>la Kurşunlu, Erdoğan Yalkın. Vedat Aybar, Feride Ayhan, Erol Ertemsir, Gönül Ertemsir, Cü- neyt Bulut, Dürrin Caner. Der- ya Kalınkaş, Cüneyt Bakır. Fı- liz Erbaş, Cenap Türkoğlu. A.S.Erdemır, ZeynepCan, Ber- kan Izmirlı. Güler Gür, Mine Altay, Ali Singinçli, Gülengül Şinginçlı. Haluk Gürçekiç. Ümit GürçekiÇj Mahir Gorgü- lü. Aydan Taş, Ozlem Kiper. Sü- leyman Arslan, Fatma Arslan, Ferhan Kahyabğlu, Sinan Kah- yaoğlu, Mehmet Aksu, Emine Yurtarslan. Mustafa Kabaca, Alpay Oğuş, Esin Cankınk. Ati- ye Kocabaş. Fifi Abut, Meral Keskin, Gül Hendekli. Mahir Aktaş, Sema Ulcay. Lori Wads- worth. Sema Bayraktar, Sinan Erer, Gülçin Deniz, Zühre tlk- gelen, Banş Kaya, Sırma Kafa- lı, Perran Egesoy. Nevin Koper, Avniye Kunt. Mualla Kayabay, Fatma Koray. Emine Koray, Sa- bahat Koray, Sedat Koray, Ay- ten Özok. Leyla Güreli, Kenan Kortel, Damla Bclekoğlu. Sema Sert, Erhan Bali, Murat Yurda- gel. Nail Bayter. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle