Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13ARALIK1994SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Bilar'da
'Türk
Modernizmi'
seminerleri
•Bugün saat 20.00'de
"Plan, Piyasa,
Sosyalizm" seminer
dizisinde.Sungur
Savran, "Reform,
Komünizminden
Perestroykaya"başlıklı
bir seminer sunacak.
Kültiir Servisi - Bilar
Istanbul'un düzenlediği
sonbahar döneminin
dördüncü haftasında "Tiirk
Modernizmi'1
seminer dizisi
sürüyor. Dün yapılan seminer
dizısinde Orhan Koçak,
"Vüs'atO. Bener"i inceledi.
"Depresyon" seminerinde ıse
Yusuf Savaşır, "Depresyonun
Organik Temeü" konusunu
inceledi Bugün saat 20.00'de
"Plan, Piyasa, Sosyalizm''
seminer dizisinde Sungur
Savran, "Reform,
Komünizminden
Perestroykaya"başlıklı bir
seminer sunacak. Perşembe
günü 18.30'da Semra
Somersan'ın verdiği "Etnik
Cruplar, Azınhklar ve
Türkiye" semınennın ikinci
oturumu ıle Cem Kum
tarafından verılen "Askeri
Tarih" seminerleri
gerçekleştırilecek. Saat
20.00'de ıse Oruç Anıoba'nın
verdıgı "Uzun Sürmöş Bir
Günün Akşamı" ve Aziz
Başan'ın "Öznel Bir Arayış:
Türk Kimliği" seminerleri
gerçekleştınlecek. Cuma
günü saat 19.00"da tartışmalı
bir şekilde yürütülen
"Özal'dan Boyner'e Yeni
Liberalizm" seminer
dizisinde Yeni Demokrasi
Hareketi'nden ÜmitFırat,
Kürt Enstitüsü Başkanı Şeflk
Beyaz ve eski
mıîletvekıllennden tbrahim
Aksoy "Demokrasi, Degişim,
Kürt SorunıT konusunda
tartışacaklar.
Bir cumhuriyet öğretmeni olan Behçet Necatigirin ölümünün 15. yılı
Şiiri hep içinde aradıTURGAY FİŞEKÇİ
Bugün 13 aralık. On beş yıl önce
bugün 1979 yılının o korkunç ölüm
günlennden birinde yitirmiştik Beh-
çet NecatigU'i
Cumhuriyet dönemi, güzel, sevgi-
li insanlann öğretmen olarak toplu-
ma hizmet etmeleriyle de ayn bir ay-
dıniık kazanmıştır.
Birdüşünün; liselerinde, üniversi-
telerinde, Sabahattin Eyuboğlu, Nu-
rullah Ataç, Pertev N'aıli Boratav, Ha-
IMe Edip Adıvar, Nusret Hıar, Bedri
Rahmi. Vedat Günyol, Berna Moran,
Sabahattin Kudret Aksal, Rauf Mut-
luay, Tahsin YüceL, Cevat Çapan, Ak-
şit Cöktürk gıbı aydınlann öğret-
menlık yaptığı birülke ve toplumu...
Behçet Necatigil, çagdaş Türk şi-
irindeki büyük varlığı bir yana, bu
güzel öğretmenler kuşagından biriy-
di. Şiirle ders yapan, derslerinde şiır
üstüne konuşulabilen bir öğretmen.
Derslerinde evrensel kültürü soluyan
öğrencilenn topluma çagdaşlık ve
uygarhk temsilcilen olarak katıldık-
lan bir öğretmen. Başkalanyla pay-
laşmanın çok sınırlı olabildıgi şaır ki-
şilik, yakın dostlann dışında öğren-
cilere açılıyordu alabıldiğıne.
Behçet Necatigil, "içinde olmayan
şiiri başka hiçbir yerde bulamadığı-
nı" söylemıştı. Yaşamı bovunca da
şiiri hep kendı ıçinde aradı' Kendıne.
çevresine bakarak evinde. Beşik-
taş'ın küçük bir boğaz köyü olduğu
yıllardakı daracık sokaklannda, çar-
şı içlerine gömülmüş meyhanelerin-
de, ınsanlanndabuldu. Evi, odası, ör-
tülerı, tenceresi, musluğu, sabunu şi-
ırine girdı. Ağzından dökülen kınk
dökük sözcükler sanki bir araya ge-
lip şiir oldular:
Beni bana gösteren aynamdı almtş-
lar.
Onun bu yalın söyleyiş biçımine
daha yakından bakıldığmda ardında
ustalıkla kurulmuş güçlü bir mantık-
sal yapı ortaya çıkmakta Bir öykü,
duygu ya da düşüncenin, izlenimci
biryaklaşımlaşiireaktanlması. Söz-
cükler sanki izlenimci bir ressamın
fırça darbeleri gibi yan yana dizildik-
lerinde şiiri oluşturuyorlar.
Yine Necatigıl'in kendi ağzından
söylersek, "MesiekvegündeHkhaya-
tın pratik ve ekonomik uğraşlaruıın
insana eklendiği ikinci ruh şürdeki
ruhuna paralel değilse, hayah şiirie-
rini doğnılamıyorsa, kelimelerden
doğacak şiir bir oyun, bir hüner ola-
rak kalır. Şiirin sadece bir hüner ol-
duğunu sanmıvonım."
Bu nedenle En/Cam ve Zebra iie
başlayıp Kareler Aklaradlı kıtabın-
da uç noktasına ulaşan biçim dene-
melenne giriştiği kitaplanndaki şiir-
lerde bile bir içerik şairi olma özelli-
ğini yıtirmedi. Insanı özellikleriyle
de dikkat çekıcı bir şair kişiliktir Ne-
catigil: Içe dönük, sessız, hayatı bo-
yunca hep birkaç yakın arkadaşıyla
içmiş, patlamalannı içinde yaşamış
bir şair... 1950'lerin ünlü edebıyat
matinelerinde Attila Ühan'ın yerlere
kadar sarkan kırmızı atkısıyla Özde-
mirAsaf'ın "Lavinia" şıınyle ortalı-
gı birbirine kattığı sıralarda o, sıradan
bir şaırcesıne,
Olsa bari benzeri duygularla te-
dirgin,
Sizdekini yaşamış
Birkaç kişi
kaygısıyla çıkıp şiırlenni okurdu.
Gerıye kalan "avuçlarda mıncıklan-
mış kalbi..."
Şıirden geriye kalan zamanlannda
da Rilke'nin Malte Laurids Brig-
ge'nin Notlan, Heıne'nın Şarkılar Ki-
tabı,Knut Hamsun'un Psin ve \Tcto-
ria'sı gibi benzersız çevırilergerçek-
leştırdi. radyo oyunlan yazdı, Edebi-
yatımızda tsimler Sözlüğü ve Edebi-
yatımızda Eserler Sözlügü gıbı bü-
yük emek ürünü ıki temel başvuru
İcitabı hazırladı.
Çağdaş Türk edebiyatının benzer-
siz Behçet Hocası'ydı o.
Sahi, derslerinde şiırden söz eden
öğretmenler kaldı mı?
Çoklanndan düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokunun-
ca.
ALINTILAR
Fanatik taraftara 'evet', sanatçıya 'hayır'OSMAN AYDOĞAN
ANKARA - Futbol takımlannm
yurtdışındaki maçlanna gjden
taraftarlann 100 dolarlık konut
fonu kesıntisı ödememesini
onaylayan Hazine ve Dış
Tıcaret Müstesarlığı (HDTM),
aynı uygulamanın sanatçılar
ıçin de geçerli olmasını isteyen
Kültür Bakanhğı'na "Hayır"
dedı Dışışlen Bakanlığı'nın da
onay verdiği, yurtdışına çıkan
sanatçılardan lOOdolarkesinti
yapılmamasını ıstedıklenni
bıldıren Kültür Bakanı
Timurçin Savaş, Fikri Sağlar
dönemınde başlatılan
ginşımlerin sürdürüleceğini
söyledi. HDTM'nin fanatik
•Yurtdışında oynanan futbol karşılaşmalanna
giden taraftarlann 100 dolarlık konut fonu
kesintisini ödememesini uygun gören Hazine ve
Dış Ticaret Müstesarlığı, aynı uygulamadan
sanatçılann da yararlanmasına karşı çıktı.
•Sanatsal ve kültürel çahşmalarda bulunmak üzere
yurtdışına çıkan sanatçılann konut fonu
kesintisinden muaf tutulmasını istediklerini ifade
eden Kültür Bakanı Savaş, reddedilmelerine karşın
girişimlerini sürdüreceklerini bildirdi.
taraftarlara tanıdığı ayncalığı,
uluslararası kültürel ilişkilerde
bulunan sanatçılar için uygun
görmemesi tepkiyle karşılandı
ve "Anlaşılmaz bir rurum ve
çifte standart" olarak nıtelendi.
Kültür Bakanlığı'nın.
"Bakanlık dışında sanatsal ve
kültürel faaliyetlerde bulunan
kişilerin, Kültür ve Dışişleri
Bakanlığı'nın bilgisi dahilinde
yurt dısma yapacaklan taıutnn
amaçlı sanatsal ve kültürel
ziyaretlerinde konut fonu
kesintisinden muaf tutulmalan
için Bakanlar Kurulu karan
ahnması" önensi. HDTM
tarafından reddedildi.
Fikri Sağlar'ın bakanlığı
döneminde yapılan başvuruda,
insanlann yaşadıklan
coğrafyanın fizik, sosyolojik
koşullanna göre
oluşturduklan gelenek,
görenek ve sanatsal ürünleri
bınbirine taşıyarak korkuya ve
çıkara dayalı yaklaşımlan
değıştırebılecekleri, insanlık
ıçin anlam taşıyan önemli
değerler oluşturabılecekleri
belirtilerek,
"Çağımızın en önemli olayi
evrensel güzelliklere \e evrensel
banşa ulaşmaktır.
Sevgi, banş, kardeşlik gibi
insanlığtn büyük değerlerini
birbirine taşıyan sanat
adamlannın bu güzel uğraşı
için elden gelen bürün
kolay lıkiar saglanmabdır"
göriişü dıle getırıldı.
Başbakanlık Kanunlar ve
Kararlar Genel Müdürlüğü
kanalıyla, HDTM'ye aktanlan
istem, fanatik taraftarlara
tanınan kolaylığın, sanatçılar
ıçin "uygun gorülmedigi''
belirtilerek geri çevnldı.
Fon muafiyetlerinin
yetennce genişletildiği
ifade edılen ret yazısında,
"tlave edilecek veni istisna ve
muafiyetlerin fonun amacına
aykın şekilde fon kavbına ve
kuralı aşan istisna ve muafiyet
dengesizliğine neden olabileceği
anlaşılmaktadır" denıldı.
Başta sanatçılar olmak üzere
pek çok çevreden bu konuda
tepki alan Kültür Bakanı
Timurçin Savaş, yurtdışına
çıkan sanatçılardan konut fonu
kesintisi yapılmasına karşı
olduğunu söylerken,
HDTM'nin ıstemlerini geri
çev irmesinden
yakındı.Timurçin Savaş,
konunun yeniden
Başbakanlık'ın gündemine
getirilmesi için girişimlerini
sürdürecekierini ve bu konuda
çalışma yaptıklannı söyledi.
6
Filmlerî önce Türk seyircisi beğemneli'Kültür Servisi - Istanbul Al-
man Kültür Merkezi'yle TÜR-
SAK'ın birlıkte düzenlediği
'Türk Sinemasuun Uluslararası
İmajı' adlı panelın halka açık
ikinci gününde konuşmacılar,
kendı seyircisine fılmlerinı be-
ğendıremeyen Türk sinemasının,
ülke dışında da şansının azaldı-
ğı görüşünde birleştiler.
Başkanhğını, sinema yazan
Rekin Tekso>''un yaptığı panele;
Uluslararası Sinema Yazarları
Federasyonu Genel Sekreteri
Klaus Eder, 'İz' adJı filmin ses
yönetmenı Thomas Balkenhol,
sinema yazan Atilla Dorsav, yö-
netmenler Ömer Kavur, Banş
Pirhasan ve.Yeşim l staoglu ka-
tıldı Paneli izleyen sinema yaza-
n Vecdi Sayar da Dorsay'ın da-
veti üzerine söz alarak görüşle-
rini aktardı.
Paneldeki genel kanı. 80'li yıl-
larda Batı'da ticari yönden iler-
lememesıne karşm, festivallerde
ses getırmeyi beceren Türk sine-
masının. 90'larda bu başanyı
tekrarlayamadığı yönündeydi.
9O'lı yıllann 'kötü' senaryolan-
nı, sürekli dervışleri döndürmek
ya da ülkenın plastik değerlerini
önplana çıkarmak gibi taktikler
de kurtaramamıştı. Çözüm, önce
Türk seMrcısıne sıcak sreiecek
Panele Rekin Teksov Thomas Balkenhol, Atilla Dorsay, Omer Kavur, Banş Pirhasan ve Yeşim Lstaoğlu kaüldılar.
iyi filmler yapmak, ardından
bunlan pazarlayacak sistemi
oturtmaktaydı...
KLAUS EDER: Türk sınema-
sı Cannes, Venedik, Berlin gibi
festivallerde muhakkak bulun-
malı; çünkü bütün dağıtımcılann
gözü buralarda. Ancak ne yazık
ki son yıllarda sinemanız tama-
men içine kapandı. Pratik çö-
zümler ne olabilır? Öncelikle ts-
tanbul Festivali'ni Türk sinema-
sının v ıtnnı halıne getirebılır. ya-
bancılara tüm Türk filmlerini iz-
lettirebilirsiniz. Sonra dış ilişki-
lerinizi tek elden yönetecek bir
merkez kurabilırsınız. Türk si-
nemasını incelemek isteyenlere
yardım edecek bir merkez acilen
gerekiyor.
THOMAS BALKENHOL:
Şimdiki Türk sineması, entellek-
tüel bakışlı Istanbul sineması. Bu
nedenle Almanya'da şansı yok.
Avrupa, belgeselden yola çıkan,
Refah Partısi. Türk kadını ve
Kürt sorunu gibi polıtık konular
bekliyor...
Türk sinemasının tekniği yük-
sek standartta. piyasa ucuz. Bel-
kı dışandan filmlen çekebilırsı-
niz. ama geçmışte olduğu gibi
yüksek rakamlar isteyıp yaban-
cılan kandırarak değil.
ÖMER ICA\OJR: Türk sine-
masının Batı'da yer alamaması-
nın başlıca nedeni çalkantılı bir
dönemden geçmesidir. Entelek-
tüel sınemanın çıkmasıyla Türk
sineması. seyircisıne yabancı
düştü. Seyirci, bildiğı sinemadan
koptu, yenisıni algılayamadı. Ba-
kın Batı'da ilgi gören filmlerimi-
ze; büyük bölümü Türk toplu-
muyla da bırleşmiştir. Bunu tek-
rarlayabilirsek Batı'da yalnız fes-
tivallere değıl. pazarlara da gıre-
bileceğimize inanıyorurh.
ATfLLA DORSAY: Türk si-
neması, 80-90 arası çarpıcı ko-
nulan kabul edilebilir dille anla-
tarak uluslararası birçok ödül ka-
zandı. Önce 'Sürü', 'Yol', 'Hak-
kari'deBir Mevsim'le beğenildı,
ardından bireyı de ele alarak Ba-
tı'ya az da olsa kendini kabul et-
tirdi.
Ancak 90'dan itibaren konu
kaynaklan kurudukça kurudu,
sinema ıçıne döndü. Batı, şimdı
bizden yine iyi Türk filmlen
bekliyor. Filmler ıçinde Türk un-
surlan araması, ilginç yaşam şe-
killerini incelemek istemesi çok
doğal.
BARIŞ PİRHASAN: Yümaz
Güne> dışında Türk sineması
hakkında kimseye rastlayama-
dım Ingiltere'de. Sebebi bu işin
nasıl çalıştığını, piyasasını, kul-
lanım dilini bilmememiz. Avru-
pa sinemasının üyesi değil iz, si-
nema okullan zincirinde yokuz.
Barı'yla bu bağlantılan kurabil-
mek için birilerinin öncü olması
gerek.
Yoksa tüm Avrupa'nın kaynak
bulabilmek için çabaladığı bir
ortamda, kımse durup dururken
bize ilgi göstermez.
YEŞİM USTAOĞLU: Bence
sınemamızda her şeyden önce
yaratıcılık sorunu var. Rusya ve
Polonya sıneması da Batı'da pa-
zar bulamıyor. Ancak Tarkovsld
ve KiesloMski için böyle bir so-
run yaşanmıyor.
r
Yöresel ve otaııtik duyarhkKûltür Servisi - Genç kuşak
figür ressamlan arasında önemli
bir yere sahip olan Faruk Ci-
mok'un resimleri Galeri Leb-
riz'de sergileniyor. Deviet Güzel
Sanatlar Akademisi mezunu olan
ve Devnm Erbil Atölyesı'nde ça-
lışan sanatçının resimlen 17 ara-
lığa dek görülebilecek.
Ahmet Köksal'm rcsimlerini
"yöresel \e otantik bir duyartak"
olarak nitelediğı Cımok'un ya-
pıtlan yetiştıği çevreye ilişkin
gözlemlerinı, birikimlenni ve
otantik yaşam biçımlerine tanık-
lığı yansıtıyor. Sanatçı ilk dönem
resimlerinde pamuk ırgatlan,
cam ve yapı işçılennı konu alan
çalışmaîar yaptı. Daha sonraki
yıllarda ise ele aldığı konular çe-
şitlenen Cımok. 1988'deAhmed
Anf'ın "Eğerbizisualedenolur-
sa" dızesı altında bir resım dızı-
sı oluşturdu. Son yıllarda fıgür-
sel anlatımın Batı ülkelennde ve
bızde yeniden saygınlik kazandı-
ğını vurgulayan Köksal bu bag-
lamda Faruk Cimok'un resimle-
nnı şöyle değerlendınyor-
"Yakın dönemde yeni figür
gruplannın toplu sergileri, kişisel
çıkışlanıı vanı sıra Faruk Cimok
da veni çalışmalarıy la Türkive'de
figiir resminin gelişimine katkıda
bulunmaktadır. („) Çiçek pasajı
dizisinden çok figürlü iç mekân
çeşitlemeleri, buradan suareve gi-
diş, yenilenen Beyoğlu'nda tram-
va>la nostaljivi konu alan bir dü-
zenleme ile Evüpsultan'dan bir
görünümde ise geçen yıldan beri
giriştiği otantik yaşam biçimleri
ağuiık kazanmaktadır. Bu çok fi-
gürlü düzeniemelerde yapısal
özellikler. çeşitli tiplemelerle vur-
gulanan toplumsal ve humoristik
bir anlatım derinleştirilmektedir.
(...) Şımdıye degın sergıledıği
resımlerde insanın hiçbır koşulda
çevresınden. doğadan ve bütün
bunlann oluşturduğu yaşam bü-
tünlüğünden soyutlanamayan bir
varlık olduğunu vurgulayan Fa-
ruk Cimok'un yapıtlannda sanat-
sal ve toplumsal gerçek iç içe
kaynaşmıştır. Türk resminde
1940 kuşağı olarak tanınan 'Ye-
niler Grubu"nun resmin içeri-
ğine çevreyi ve toplumsal mesa-
jı ekleyen girişiminden sonra
1970'livıllannsonlarında orta-
ya çıkan genç kuşak figür res-
samlan arasında Cimok, yurt
ölçüsünde yoğunlaşan gözİem-
lerine dayalı birikimiyle insan,
ve yaşam biçimlerini irdeleye-
rek ulusal kimlik çözümüne
katkıda buiunmaktadır.'
TAHSİN YÜCEL
Aydın mı, Dangalak mı?
Çok ünlü bir büyüğümüz, yıllar önce, ilk demeçlerinden
birinde, "Bizim hiçbirizm'le ilgimizyoktur; bizmuhafaza-
kâr insanlanz; yoksul halk çocuklanyız; özel girişimden
yanayız", diyerek çoklarımızı güldürmüştü. Gülmemekde
zordu doğrusu; önce kesınliyor, sonra yalanlıyordu. Ama
boş konuştuğu da söylenemezdi; tam tersine, birkaç bil-
diri birden iletmekteydi. Örneğın demecindeki çelişkiyi gö-
rebilecek durumda olanlara, bir başka deyişle. aydınlara,
"Ben bu konulan sizler gibi dizgesel düşünce düzlemin-
de almtyonım, sizler de hiç umurumda değilsiniz, çelişki-
migörmeniz ve söylemeniz de" diyordu; köylü, kentli, bi-
linçlenmemiş halk kitlelerine "Ben sizdenim, siz bana gü-
venin" diye sesleniyor, para babalarına bağhlığını bıldiri-
yor, büyük bir olasılıkla da içinden "Işte böyle, salaklan kan-
dırarakyürüteceğim işimi", diyegeçirıyordu. Öylede yap-
tı: Yoksul halk çocuklanna duyduğu yakınlığı kullanarak
yoksulluğun sürmesini sağladı; söz konusu sürekliliği gü-
venceye almak için de ülkeyi şeriat düzeninin eşiğine ge-
tirdf.
Gene de hakkını yemeyelim, ünlü önder işi aşağılama-
ya götürmeden, incelikle, üstü kapalı bir biçımde söylü-
yordu söyleyeceğini. Şimdikiler aynı şeyı kafamıza vura vu-
ra söylüyorlar. Işte Vaydıeyç'in başı, daha kitle önünde
yaptığı ilk konuşmada, karşısına oturanlann gözlerinin içi-
ne baka baka, "Yürüyen bir dangalak oturan on akıllıdan
iyidir" demiş, şimdı de yılmadan yineliyor. Sız olsanız, iyi
aile çocuklarının kolay kolay ağza almadıkları bir sözcüğü
söylemeden önce, biraz duralarsınız değil mı? O durala-
mıyor, şöyle "saf" gibi, "safdil" gibi, "düşünce özüriü" gi-
bi o denlı aşağılayıcı olmayan bir deyim aramaya da ge-
rek görmüyor. Ama söylemı yalnızca açıklığıyla değil, içe-
riğıyle de "fark yaratıyor": Bir yandan dangalaklarla akıllı-
lar, bir yandan dangalakların kendıleri arasında yaptığı il-
ginç değer ve yarar karşılaştırmasında, "yürüyen danga-
laklar"ı bağrına basarken, "oturan dangalaklar"\ eski ön-
derin üstü kapalı bir biçimde hiç umursamadığını söyledi-
ği "akıllılar"\a birlikte yararsızlar ve değersızler çukuruna
fırlatıyor.
Tutumun kabaltğı ortada, ama mantığını anlamak hiç de
zor değil. Kolaylıkla kestirilebileceği gibi, genç önder yü-
rüyen dangalağı arkasından gelecek, yanı ıktidara doğru
tırmanışında kendisine yorgun ve denenmiş omuzlarını su-
nacak gariban olarak gördüğüne göre onu, en azından
köprüyü geçinceye dek "birinci sınıfvatandaş" olarak gör-
mesi doğal. Sorun bu açıdan ele alınınca, yürümeyen dan-
galağı, kendisini desteklemesi söz konusu bile olmayan
akıllıyla aynı kefeye koyması da doğal. Geriye eski önde-
rin ilgi alanının dışında bırakmakla yetindiği akıllının, yani
düşünen kişinin, yani aydının neden yürüyen dangalaktan
on kat daha aşağıya atıldığını açıklamak kalıyor.
Söylemek bile fazla, örneğın Bernanos gibi, "Salaklar
oturgan olur, ama yolculuk kıtaplanna bayılırlar!" türünden
sözler eden, salaklık ya da dangalaklığı tinsel düzlemde
bir devinimsizlik biçiminde tanımlayan, yürüme, yani iler-
leme olarak nitelenebilecek bir devinime ancak bilinçli ve
istemli kişilerde rastlanabileceğini kesınleyen kişiler açısın-
dan bakılınca, Vaydieyç'in genç önderinin tutumuna bir
açıklama aramak saçma gibi görünebilir. Ama değıl, ülke-
nin somut bir gerçeğinden, yani kaçınılmaz birzorunluluk-
tan kaynaklanıyor bu tutum: Politika temel yerlemlennden
saptınlıp kışısel tutkulann savaş alanına dönüştüruldüğü,
savaş da karşıtsız sürdürülemeyeceği için, yürüyen dan-
galaklann omuzlannda yukselmek isteyenler (hepsi de bu-
nu istiyor) otuaıp düşünce üreten akıllılara yükieniyorlar.
Ne de olsa oturan dangalaklan alamazlar karşılarına, çün-
kü ister yürüsün ister otursun, dangalak dangalaktır her za-
man, bugün oturur, yann gene yürüyeceği tutar; daha da
önemlisi düşünce suçunun insanı nerelere götürdüğü bi-
linirken, dangalaklık nedeniyle içeriye atılmış tek kişi gö-
rülmemiştir. Uzun sözün kısası, genç önderin eylemine
güzel bir şeytan taşlama görüntüsü verebilmek için okla-
nnı akıllılara yöneltmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Yakındır, biraz daha aynntılı konuşmaya başlayınca, aydı-
nın iyi yurttaş sayılmasını günde sekız saat taş kırma ko-
şuluna bağlayacaktır.
Ama, bizden söylemesi, eylem için eylem, savaş için sa-
vaş, sanat ıçin sanat gibi, aşkın bir erekten yoksun olan
her etkinlik tehlıkelıdir, sonunda öznenin kendisine karşı
döner. Akıllılar sürekli olarak ezılıp, sürekli olarak elenıp de
önlerinde biricik yaşama alanı olarak tutukevleri, biricik
etkinlik olarak taş kırmak ya da volta atmak kalınca, genç
önderin paralı askerierinin, kendi parasının hırsızı diye ken-
di kendini yakalayan Harpagon gibi, hançeri kendi yürek-
lerine saplamalarından korkulur.
öyle ya, akıl demişler buna, en hızlı dangalağın kafasın-
da bile bannacak bir yer bulur.
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
imza kampanyası (18)
tlhan İrem, Hansu lrem, Zey-
nepTurna. Nijer Çoban. Derya
Çöngül, Yasemın Aydın, Sezer
Uludağ, Handan Çağlayan.
GüMen Pekine, Erdem Erşahin.
SevünÇakır, Sabahat Çam, Gü-
nav Toparlak, Yıldız Altay,
Türkiz Erten. Zanfe Kurdemir,
NLSinan Erer, Osman Bayman.
Ebru Nur, Banu Nur, Cemile
Öden. Şükran Gökman. Şafak
Özer, Aydın Gürses, Emre Sa-
noktekin, Evren Yüksel, YJVIu-
rat Şen, Pınar Kurşun, Aslı Kö-
se. Ayşe Akyar. Lale Genenü-
feyzkjğlu, Güneş Generaifeyzi-
oğlu, Metin Akyer, Kerem Bay-
kurt. Burak Dede, Ahmet Ardı-
çoğlu. Ümit Danış, Rahmi El-
han. Hakkı Sabancalı, Sitare Şe-
nih, Tuncay Aymaz, Incı Tan,
Gülay Dalda. Nur Yafız, Musta-
fa Er, Emine Altınbaş, Erdir
Zat, Başak Özdemir, Seçil Üs-
tünkaya, Hakan Kayış, Hande
Alten, Talat Ercan Şerifsoy, Fü-
sun Gülen. Özlem Günheş, Eb-
ru Borazancı, Nevin Özcan, Pe-
rihan Ügeöz, Agnieska VVıla-
novvska, Neslihan llkan. Hatice
Devran, Fatma Erdinç, Vivet
Sosyal. FeritÖzşen, Ursula Ka-
tipoğlu, Sibel Yıldız. Semra De-
mirkaya. Şaver Doğan. Gülpen
Sagun, Nursei Bingülen, Birim
Güneri, Hande Aktar. Göksel
Başiplikçi. Yurdagül Saruhan.
Solmaz Tasaroğlu. Mustafa Er-
ken, Duran Ayyıldız. Şirin Pak-
soy, Şefika Kunter, İ'nal Kun-
ter. Banu Demir, Kutay Özydın,
tlhan Berktay. Mehniet Beril-
^ n , Mustafa Zorbozan, tbra-
him Ekiz, Faruk Yükseler. Cem
Ükgüner. Fevziye Aköz, Nabi
Yüzer, Ümıt Ata. Mete Coşan.
Handan Diker, Şöhret Yalçın.
Vedat Ali Özkan, Sinan Gemi-
cioglu. Cavidan Mutlu, Nebahat
Civelek, Nuray Gökgün. Seçkin
Ergen, Nadir Uysal, Damla Bal-
cıoglu. Şaban Onay, Aslı Der-
bent Yalçın Sertkaya, Neşe Kes-
ki. Sibel Güler. Selma Karaba-
ba, Hasan Küçük. Sunay Tunç-
tekin, Dursun Yücel. MesutKı-
rath. Necl Birol, Remzi Birol,
A>la Kurşunlu, Erdoğan Yalkın.
Vedat Aybar, Feride Ayhan, Erol
Ertemsir, Gönül Ertemsir, Cü-
neyt Bulut, Dürrin Caner. Der-
ya Kalınkaş, Cüneyt Bakır. Fı-
liz Erbaş, Cenap Türkoğlu.
A.S.Erdemır, ZeynepCan, Ber-
kan Izmirlı. Güler Gür, Mine
Altay, Ali Singinçli, Gülengül
Şinginçlı. Haluk Gürçekiç.
Ümit GürçekiÇj Mahir Gorgü-
lü. Aydan Taş, Ozlem Kiper. Sü-
leyman Arslan, Fatma Arslan,
Ferhan Kahyabğlu, Sinan Kah-
yaoğlu, Mehmet Aksu, Emine
Yurtarslan. Mustafa Kabaca,
Alpay Oğuş, Esin Cankınk. Ati-
ye Kocabaş. Fifi Abut, Meral
Keskin, Gül Hendekli. Mahir
Aktaş, Sema Ulcay. Lori Wads-
worth. Sema Bayraktar, Sinan
Erer, Gülçin Deniz, Zühre tlk-
gelen, Banş Kaya, Sırma Kafa-
lı, Perran Egesoy. Nevin Koper,
Avniye Kunt. Mualla Kayabay,
Fatma Koray. Emine Koray, Sa-
bahat Koray, Sedat Koray, Ay-
ten Özok. Leyla Güreli, Kenan
Kortel, Damla Bclekoğlu. Sema
Sert, Erhan Bali, Murat Yurda-
gel. Nail Bayter.
SÜRECEK