Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 1994 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Kadınlarüniversitekürsüsünüyitiriyor mu?..
Türkiye üniversitelerinin çoğunluğu metropol üniversiteleri
midir? Hayır... Çoğunluk, taşra üniversitelerimizdedir.
Bilimsel bakımdan pek de güçlü olmayan ve bu nedenle
sesleri pek duyulmayan bu kurumlann suskunluğu, onlann
toplumsal yaşamda etkisiz kaldıklan yanılsamasına yol
açmasın... 12 Eylül sağ askeri darbesini izleyen yıllarda,
"Türk-İslam sentezi" resmi görüşünün doğrultusunda, YÖK
gözetiminde açılan bu kuruluşlanmızın kimilerinin, ideolojik
etkinliklerine dair haberleri her gün gazetelerde okumaktayız!
Prof. Dr. ERENDİZ ATASÜ Ankara Ün.Öğ.Üy. veyazar
Batı Avrupa ülkelerine fark atan bir
yükseklikte... (Batı Avrupa üniversite-
lerinde bu oranO
ö25 dolaylannda.) Üs-
telik son derece nitelikli, kadın öğretim
elemanlanmız! Şaşırtıcı durumu, yal-
nızca. öğretim elemanlannın ücretleri-
nin düşiik olmasi nedeniyle erkeklerin
bu kadrolara itibar ve iltifat etmemele-
riyle açıklayabilir miyiz?..
Şaşırtmacaburadabitmiyor! Batı Av-
rupalı. örneğin Almanyalı kadın akade-
misyen (öğretim elemanı), demokrasi-
nin 2. Dünya Savaşı ertesinden beri ül-
kesinde yerleşmiş olmasına. kadın öz-
gürlüğü mücadelesinin 200 yılı bulan
geçmişine karşın, mesleğinde cinsiyet-
çi ayınmcılıktan yakınabiliyor da: biz
Türkiyeli akademisyen kadınlann böy-
le bir sorunumuz yok! Ülkemizin de-
mokratikleşme süreçlerinde emekleme-
sine ve etkin feminist mücadelenin çok
yeni olmasına karşın! Yanıltıcı bir izle-
nımvaratmamakiçinhemenekleyelim,
"sonınumuzjok" derken. üniversitede-
kı mesleksel ilişkilerden ve uygulama-
lardan söz ediyorum; toplumsal bilin-
çaltının benimsedigi "vefakâr-fedakâr-
cefakâr" kadın imgesiv le akademik ça-
Ç
ağcıl femınizm, insanın
44
varoluş'"la ilgili geliştire-
bileceği en yiiksek bilınç
düzeyıne ulaşmasını talep
eder kadından; bir "kadın
gövdesi" olmanın farkına
varmayı... Bu farkındalık. eski çağlar
bilgelerinın "kendini bilmek" dedikle-
ri ruh durumundan başka bir şey değil-
dir. aslında... (Bilgelerin, yalnızca "er-
keği" kastettiklerini anımsatmaya ge-
rek varmı?) Bu bağlamda. "feministol-
mak"birsüreçtir: feminist olmayayak-
laşılır ve bazen ondan uzaklaşılır. Çev-
resiyle ilgili farkındalığı düşük olan. bir
insanın kendisiyle ilgili bilınci yüksele-
bilir mi? Kendi üstüne bilincı zayıf kal-
mış kişinin. çevre üstüne saptamaları
dennlikli olabilır mi?
Ülkemizin çelîşkilcri, bilgili ve bilinç-
li kadınlanmızı bile şaşırtacak ölçiide
karmakarışık. Bu çeüşkilerden biri eği-
timle ilgili. Türkiye kadın nüfusunun üç-
te biri kara cahilL Okuma ya/ma bile
bilmiyor!.. Hiç de azımsanacak bir oran
değil!.. Öte vandan Türkiye üniversite-
lerindeki kadın öğretim elemanlannın.
genel toplama oranı O
o33 gibi değme
lışmavı: özel yaşamın kadının erkeğe
bağımlı vaşamasını dayatan duygusal-
cinsel ilişkileriyle mesleksel yükselme-
yi bağdaştırmav a uğraşırken yaşadığı-
mız vıpranmalardan ve içsel çatışma-
lardandeğıl... Yınede Batı Avrupalı ka-
dın meslektaşımızdan şanslı olduğumuz
ortada!.. Ortadoğulu komşulanmızdaki
benzerlerjmizle kıyaslanmamız iseola-
naksız!.. Ülkemizin farkındalığı yüksek
yurttaşı için durum anlaşılmazdeğildir:
a) Türkiyemiz yalnızca Müslüman bir
Ortadoğu ülkesi değil. aynı zamanda
Balkan ve Akdeniz ülkesidir. Kadın ev -
liyalar yaratabilmiş Müslümanlık dene-
yimimiz ise bize özgüdür.
b) Kemalizmin "kadın" konusunda-
ki olumlu etkileri, 1950'den beri karşıt
görüşlerin hemen her zaman iktidarda
olmasına ve anti-Kemalist tüm çabala-
ra karşın, hâlâ sürmektedir.
c) Ortaçağın dinci kurumlarından
köklenen Avrupa üniversiteleri, 200yıl-
lık laik uygulamalara karşın. bugün bi-
le, bilim sözkonusu olunca. tarihsel kö-
kenini dinci bağnazlıkta bulan kadın-
karşıtlığından arınamamıştır. Türkiye
ünhersitelerinin, bugün "metropol üni-
versiteleri'' diye tanımladıgımız örnek-
lerinin, \ani yerli köklü bilim kurumla-
rının temelleri laik anla> ışla atılmış; Ke-
maiist de\rimöncesinden kalan tek üni-
versitemiz. medrese kökenli İstanbul Da-
riilfünunu ise 1930'larda esaslı bir re-
form geçirmiştir. Ve ne denli açıklaucı-
dır ki, bugün Türkiye'nin \ üzünü ağar-
tan %33 kadın akademisyen oranını
sağlayan.iştebu "metropol" üniversite-
lerimizdir!..
Şımdi gelelim madalyonun öbür vü-
züne... Türkiye üniversttelerinin çoğun-
luğu metropol üniversiteleri mıdir.' Ha-
yır... Çoğunluk, taşra üniversitelerimiz-
dedir. Bilimsel bakımdan pek de güçlü
olmayan ve bu nedenle sesleri pek du-
yulmavan bu kurumlann suskunluğu,
onların toplumsal yaşamda etkisiz kal-
dıklan yanılsamasına yol açmasın... 12
Eylül sağ askeri darbesini izleyen yıllar-
da. "Türk-İslamsentezi"resmi görüşü-
nün doğrultusunda. YÖK gözetiminde
açılan bu kuruluşlanmızın kimilerinin,
ideolojik etkinliklerine dair haberleri
her gün gazetelerde okumaktayız! Bu
ünıversitelerde kadın katılımt nasıl? Ya-
nıt kadın araştırmacılanmızdan gelıyor.
(1.2): Çok az!.. Ve müthiş bir bulgu. 100
fakültede hiç kadın öeretim elemanı
yok!
YÖK sısteminde *metropol üniversi-
teleri'nin kimi fakültelerinin parasızlı-
ğa ve bakımsızlığa terk edildiklerini
gözlemliyoruz. Taşra üniversitelerinin
pekçoğu ise aldıklan desteği bilimsel de-
ğil, ideolojik alanlara yönelthorlar...
Bu durum ne yeni. ne şaşırtıcı. yalnız-
ca kötü: ülke için. genelde kadınlarımız
ve özelde bir kadın akademısyenler
ıçin... Şaşırtıcı olan. Kemalist devrimin
ruhuyla yoğrulmuş Türkiye üniversite-
lerinin özünün ve biçiminin değıştıği
birdönemde. yurttaşlıkkazanımlarımı-
zı yitirmenin neredeyseöngün"üne(arı-
fesine) yaklaşılan günlerde. kimi femi-
nist arkadaşlanmızın -en yüksek ınsan
bilinçliliğine gönül \ermiş bu kadınla-
nmızın- güncel ortamla ilgili farkında-
lıklannın zavıflığı!..
Ne yazık ki. bu arkadaşlarımızdan kı-
mileri neredeyse tüm bilimsel enerjıle-
rıni Kemalizm karşıtlığında tüketmek-
tedirler. Gazetelerde dergılerde, yurtiçi
veyurtdışı bilimsel kongrelerde bu boş
tüketimin ömeklerıne pek sık rastla-
maktayız. Kuşkusuz, çağcıl feminist ba-
kış açısıyla Kemalizmin bütünsel irde-
lenmesine kimsenin itirazı olmamalı-
dır. Ancak.gerek Atatürk"ün kişisel ça-
basıyla. gerek cumhunyetin kuruluş fel-
sefesi ve işlev leri sayesinde biz kadın-
lara sunulmuş, tarihsel dönem için yal-
nızca ülke çapında değil. dünya çapın-
da olağanüstü kazanımlan (siyasal ve
eğitimsel haklar ve konumlar gibı) ola-
ğan sayıp üstlerinde durmayarak; dö-
nem için anlaşılabilir kimi uygulamala-
n "90"ların kavramlanyla "cinsiyet ayı-
nmcılığı" diye yargılayıp hırpalamak.
Kemalizmin bilimsel veeleştirel değer-
lendirilmesı değil. ne yazık kı tarihin
saptınlmasıdır!
Oysa yaşadığımız günler. enerjileri-
mizi bütünleştirmemizi gerektiriyor.
Yapılacak işler var: Örneğin, taşra üni-
versitelerindeki cinsiyet ayırımcılığını
kamuoyunun gündemine getirmek...
Kadın nüfusun okuma-yazma bilmeyen
0
o30"unun temel eğitime kav uşabilme-
si için hükümeti ve TBMM'yi göreve
çağırmak... Geçen yıllarda, kadın du-
rulgücünün coşkulu davanışma>a dö-
nüşmesiyle yükselen "dayak karşıtı"
kampanva ve "medeni yasa değişimi"
girişimlerinde olduğu gibi genib kap-
samlı. "egitimin her dalında kadın ka-
tılımını arttırma" kampanyasına ne der-
siniz, arkadaşlar?..
1) Feride Acar. "Yüksek Öğretim Ku-
rumlannda Kadınlar, Tarihsel ve Güncel
Durum" "Akademik Yaşamda Kadın"
Sempozyumu, 22-24 9 94, Ankara.
2) Güla> Günlük Şenesen. "Türki-
ye'de Üniversıtelerın C'st Yönetimlerin-
de Kadınlann Konumu 1990-93".
"Akademik Yaşamda Kadın" Sempoz-
>umu 22-24 9-94. Ankara.
ARADABIR
EROLBİLBİLİK
Bir Aday ve Anımsattıklapı
Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in politik, ekono-
mik, sosyal ve kültürel alanda sayısız yeteneklere sahip
olduğunu biliyoruz. Ama onun "insanları değerlendir-
me" konusunda önemli bir yeteneğinin de bulunduğunu
çoğu kez gözardı ediyoruz. Oysa iktidarı döneminde çok
sayıda siyaset ve idare adamı, Kenan Evren'in değer-
lendirmesinden geçmiş ve ülkemize önemli hizmetler-
debulunmuştur.
işte bu kişilerden biri de halen Refah Partisi Genel
Başkan Yardımcısı Recai Kutan'dır. Bilindiği gibi Recai
Kutan önümüzdeki ara seçimlerde (yapılırsa) İstanbul
milletvekili adaytdır ve iktidarlarında "adil düzen"\ ger-
çekleştireceklerin ön safında yer almaktadır.
Kenan Evren anılarında, Recai Kutan'ı şöyle değer-
lendirmektedir: "22 Şubat 1980günü öğleden sonra Milli
Selamet Partisi içinde daha makul bir kişi olarak gördü-
ğüm MSP Genel Başkan Yardımcısı Recai Kutan'/ çağır-
dım. Çağırma sebebim Meclis'te bulunan 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunu'nda yapılmasını istediğimiz deği-
şiklikleri bir an evvel kanunlaştırmaktı."
Kenan Evren tarafından Milli Selamet Partisi içinde
"daha makul" bir kişi olarak değerlendirilen Recai Ku-
tan'ın, siyasal şeceresinin belli bir kesitine göz atıldığın-
da, değerlendirmedeki isabetpayının yüksekliğinetanık
oluyoruz. Şöyle ki:
* Recai Kutan, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci
Derneği'ndegörevli ikenkatıldığı birtoplantıda, "irtica"-
nın temiz kaynaktan geldiğini ve bu nedenle Türkiye
Cumhuriyeti için bir tehlike oluşturamayacağı savun-
muştur.
* Recai Kutan, çeşitli tarihlerde Eskişehir ve Erzu-
rum'da yapılan "Nur"toplantılarına katılmış ve o toplan-
tıları "A/ur"landırmıştır.
* Recai Kutan, Milli Selamet Partisi'ne bağlı gençlik
teşkilatlarmın örgütlenmesinde başından itibaren
önemli görevler üstlenmiştir. Akıncılar Derneği Genel
Merkezi'ni örgütlemiş ve bu merkezin spor başkanlığı-
nın görüşlerine destek vererek, Akıncı gençliğe spor
salonu temini ile burada güreş, karate, tekvando çalış-
maları yapılmasını, bu gençler arasından "militan bir
grup" yetiştirilmesini ve belli bir düzeye gelenlerin "si-
lahlı eğitim'e tabi tutulmasına olanak sağlayacak bir
federasyon oluşturulmasını ve bunun tüm giderlerinin
MSP tarafından finanse edilmesini ilke olarak kabul et-
miştir. •
* Recai Kutan, Refah Partisi'nin ekonomik ve sosyal
etkinliğini arttırmak amacıyla oluşturulan Ekonomik ve
Sosyal Araştırma Merkezi'nin kurulmasına öncülük et-
miş ve bu merkezin değişik anlamları da çağrıştıran
"Acil istişare" kurulunda yer almıştır.
* Recai Kutan, RP'nin gizli siyasal faaliyetlerini yürüt-
mek maksadıyla kurulduğu anlaşıfan ve "Hafiye Teşki-
latı" olarak adlandırılan teşkilatın kurucuları arasında
yer almıştır.
* Recai Kutan bir süre imar ve iskân Bakanlığı da yap-
mış ve bakanhk kadrolarını şeriatçı militanlarla doldur-
muştur.
Yukarıda kısa alıntılarla yansıtmaya çalıştığımız bu
"ma/fu/"kişiliği yıllarönce Kenan Evren saptamıştır. Bu
da Kenan Evren'in "insanları değerlendirme" konusun-
daki yeteneğinin ne kadar güçlü olduğunun en yalın
kanıtıdır!..
TARTIŞMA
San köpek
yüzyıün
başlann-
II I
/ • I ABDde
/ \ m işveren-
At^ \y • ler.
sendikalaşmaya karşı amansız
bir mücadele başlatıyorlar.
1930'larda mahkemelerden
kararlar alarak işçilerin
sendikalara üye olmalannı
yasaklatıyorlar.
Işçılerle yaptıklan 'sarı köpek
sözkşmeterf (1) ile işçilerin
sendikaya üye
olmayacaklanru, işi kabul
etmenin bir koşulu haline
getiriyorlar. Bu yıllarda
ABD'de işgücünün sendikah
olan bölümü yüzde 7'den daha
az bir konuma düşürülüyor.
Adı üstünde 'san köpek
sözleşmesi' işçiyi adam yerine
koymamanın.
kişiliksizleştirmenin. yurttaş
olmaktan, bireyolmaktan.
temel hak ve özgürlüklerini
kullanır insan olmaktan
çıkarmanın belgesi oluyor.
Ne kadar benziyor bıze.
1994'lerdel930"lann
Amerikasrnı yaşıyor olmanın
düşündürücülüğünü her
alanda irdelemek gerekiyor.
Vurgunlann talanlann.
kokuşmuşluğun, sefahatın ve
sefaleün nedenlerinin.
toplumsal yapımızın tüm
alanlannın 'sarı köpek
sözleşmeleri'nin sarmalına
alınmışolmasından
kaynaklandığını görmemiz
gerekiyor.
1930'lann 'san köpek
sözkşroesi'nin söylediği şu:
"ÇaJışmak istiyorsan, benim
istediğim gibi. benim
koşullanmda çalışacaksın.
Hak-hukuk >ok. Sendika, örgüt
vs yok. Çünkü dün> a benim
dunyam. Nasıl > aşacağına ben
karar veririm. Sen hiçsin."
Temel toplumsal sözleşmemiz
olması gereken 1982
Anayasası. temel hak ve
özgürlüklere getirdiği
yasaklama ve kısıtlamalarla,
devlete karşı vıırttaşı değil.
BazıvakıflarL
U
ygarhk tarihinin
ınsanlığa
kazandırdığı
önemli
kurumlardan
olan vakıflann,
insancıl duygu ve düşüncelerle
hizmet veren kurumlar olması
gerekirken; bazı vakıflann.
zaman zaman siyasal, dinsel ve
tecimsel amaçlarla kullanıiarak
özünden kopanldığı üzüntüyle
görülmektedir.
Şöyle ki siyasetle uğraşmalan
vasak olan derneklerden
bazılan, vakıf görüntüsü
altında siyasal-dinsel
etkinliklerde: bazı vakıflar,
yurttaşa karşı devleti koruyan
otoriter yapı ve anlayışıyla, tüm
topluma dayatılmış bir 'sarı
köpek sözleşmesi' değil mi?
Sendikalan antidemokratik bir
yapıda tutan Sendikalar
Yasası. toplusözleşme vegrev
hakkını kullanılamaz kerteye
getiren. işçilerin sendika kurma
ve sendika seçme özgürlüğünü
yok eden. barajlar koyan,
toplusözleşme vegrev yasası.
memurlara sendika hakkını
yok sayan anlayış ve
uygulamalar. 'sarı köpek
sözleşmesi' değil de nedir?
Bugün, yaşamı. bu anlayışia
düzenleyen her şey. anayasa.
yasalar. kafalardaki anlayışlar.
bir "sarı köpek sözleşmesi'. Bu
düzenlemeleri sav unan. bu
anlayışınyaşam bulmasına
yardım eden. katkı sağlayan.
sessız kalan her kişi ve örgüt de
'san köpek sözleşmesine' imza
atan kişi veya örgüt olmuyor
mu?
Taşeronlaştınna, kaçak işçi
çalıştırma yine buna örnekler
gelirlerini de vergıden
bağışiatarak haksız kazanç
amacı güden çalışmalarda
bulunmakta ve kamu
tüzelkişilerine ait bazı vakıflar
da ticari şirketlere orıak olmak
yoluyla özel hukuk alanına
kaymaktadırlar.
Ayrıca, bazı vakıfşirketlerine.
1995
( l >IHl RİVET AJAVDASI
umhurıyLüks ciltli, büyük
boy ajandayı
Cağaloğlu, Taksim
ve Caddebostan
sergi
salonlarımızdan
bulabilirsiniz.
Fiyatı: 150.000 TL.
Cumhuriyet Kitap Kuliibü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad.
İ9'41 Cağaloğlu-fitanbul
^ Ptısta Çcki Hesap \o:666322 J
hayatındaFactofinans i; havatınızın en önemli faktörü fİDansman
konusuna getirdiği doğru \f çagdaş alternatifleri ülkemizin
önde gelen sanayi ve ticaret merkezlerine ta;ımaya devam ediyor.
FactoFinanslurtiçi ticarer yapıyor. vadeli piyasalarda çalı^ıyor ve TL
kaynağına voğun ihtiyaç duyuyorsanız, FacloFinans ile tanışın.
N a k i t a k ı -1 n ı z a h ı z , r e k a b e t g ü c ü n ü z e giiç k a t ı n .
faktörü yayıhyor.
F a r t o F i n a n s o n a y l a n m ı ş v a d e l i a l a c a ğ ı n ı z ı | ı c - i n ö d e r .
s i z i t a h s i l a l s ı k ı n t ı s ı n d a n k u r t a r ı r .
i ; h a c m i n i z i g ü v e a l e b ü y ü t m e n i z i - a ğ I a r .
Î S T A N B U L • A N K A R A
I Z M Î R - B U R S A - D E N Î Z L t
A D A N A - G A Z Î A 1 V X E F «
Doğayla Dost Olalım.
ORMAfi BAKANL1GI
MİLLİ PARKLAR VE AV-YABAN HATATI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
oluşturmuyor mu?
Düşünceyi ve düşüneni hapisle
'mükâfatİandıran'düzen, 'sarı
köpek sözleşmesi'nin en genel
çerçevesini demir
parmaklıklarla belirlemiyor
mu?
Kısacadört biryanımızı sardı.
'san köpek sözleşmesi'.
'Sarı köpek sözleşmelerini' yok
etmedikçe, buna karşı
demokrasiyi yerleştirmenin
başkaldınsını yapmadıkça.
'sarı köpek sözleşmeleri'nin
altında yaşama zilletini nasıl
yok ederiz.
Hepimiz. tek tek kendi
kendimizesoralım. Hangi'sarı
köpek sözleşmesi'nin
sarmalın,dav,aşıyoruz. • ,
(1) Bkz- Nurcan Ö^kaplan 'Sendıkalar \ e
Ekonomik Etkılen-Türkıye Czcnne Bir
Dencme'. Kavram Yayınlan. Hazıran
IW4. Islanbul
Özcan Kesgeç
DİSK Sosyal-İş Genel
Başkanı
yasalann uygulanması ve
devlet olanaklannın
kullanılması açısından
ayncahklar tanmabilmektedir.
Siyasal ve tecimsel haksız
rekabetlerearacı olan vakıflar
da sosyal dayanışma ve
yardımlaşma alanında çok
yararlı etkinliklerde bulunan
vakıflanmızın saygınlığını,
halkımızın yardımseverlik
duygulannı ve ülkemizin sosyal
yaşamını olumsuz yönde
etkileyeceklerdir.
Anılan nedenlerle vakıflann,
kuruluş ve işleviş aşamalannda
daha kapsamh birşekilde
denetlenerek güvenilirliklerinin
korunmasım ailemekte ve
ilgililere. yüce Atatürk'ün, 1923
yılında TBMM'nin açıhş
söylevinde vakıflar hakkındaki
şu uyansıru hatırlatmak
ıstemekteyiz: "Efendiler, geçen
sene arz etmiştim. Bu sene de
tekrara mecburum ki e>kaf
meselesi mühimdir. Memleket
ve milletin hakiki menfaatları
bakımından tetkiki ve
yüzv ılımuın icaplanna uygun
bir şekilde hallolunması
lazımdır."
Ş. Tuğcay Tayhani
Öğr. Gör.
Fırat Üniversitesi
Elazığ
PENCERE
NEFES (U) CIKTI.
HOŞGORÜ YILINA
MERHABA...
•YÜKSELEN DEĞERLfR ve
AIEVİÜK
•ALEVİLİK-İSIAM İÜŞKİSİ
•BEKTAŞİÜK EĞfTİMİ ÜSTÜNE
•BU SON NOEL OISUN
•NARUDERE MÜRŞİT EVİ
•ENİSBATUR İLE SÖYIEŞİ
•DOSYA:
•ALEVİIERDE ÖRGÜUENME1
BCITUN BAYILERDE
I J B f ı D a n - m a n . ı l ı r a U ı r ı n ı ı ı r
î ] (i (I • a r a n t i .
2746666-F47158-27i"t1 «**»i|l)312lW998C'tBr»(CB21 «i921'•h TBd 220 7Î 50
Romanlannız ve
Ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel:5540804
Nüfuscüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür.
DR.ERTAS YVRDAKOŞ
Kadın Pazarında
Teşhir ve Tesettür...
Cindy Jackson'ın babası köylü kılıklıymış, kaba saba
bir görüntüsü varmış, kızı gören:
- Aaaaa.. diyormuş, babana ne çok benziyorsun!..
Deli oluyormuş Cindy..
Gel zaman git zaman, babası ölmüş, Cindy'ye yüklü bir
miras bırakmış, aynada kendine bakamayan kız, eline
geçen bütün parayı güzelleşmek uğruna harcamış, este-
tik ameliyat için 18 kez bıçak altına yatmış, iki kez burnu-
nu yaptırmış, memelerini kaldırtmış, yüzünü gerdirmiş,
göz kenarlannı, dudaklarını düzeltmiş, akla hayale ne ge-
liyorsa hepsini denedikten sonra aynaya bakmış:
- Söyle ayna, benden güzeli var mı?..
Masal masal matitas değil, bir boyalı gazetede okudu-
ğum Cindy Jackson'ın öyküsü ilginç!.. Yazının başlığı da
çarpıcı: "Kendisiniyeniden yaratan kadın!.."
•
Dünyamız çelişkili!..
Kimisi acından ölüyor, güzellik müzellik düşünmeye
vakti yok; kimisi de sabahtan ayna karşısına geçip akşa-
ma değin kendisiyle uğraşıyor; ömrün kısalığı, gençliğin
uçuculugu, her şeyin geçiciliği kimseyi ırgalamıyor; ille de
beğenilmek tutkusu kadını yakıp kavuruyor.
Gelecekte bütün bunlarfasafiso olacak, ısmarlama in-
sanların dünyasına az bir şey kaldı. Nasıl bir bebek isti-
yoruz?.. Sarışın mı? Esmer mi?.. Gözleri ne renk olsun?..
Boyu bosu, elı ayağı, beli göğsü, kaşı burnu isteğe göre
'dizayn' edilip tezgâhlanacak...
3'üncü Binyıl'ın ortalarında 20'nci yüzyılın tarihi kahka-
halarlaokunacak...
Sarışın Cermen ırkının üstünlüğü uğruna Avrupa'da 40
milyon insanı yok eden bir savaşın bayrağını açan Hit-
ler'in ılkelliğinı, gelecek kuşaklar, mağara adamıyla eş tu-
tacaklar. Güzellik tutkusu uğruna aynaların karşısında
kahrolup ameliyat odalarında bıçak altına yatan kadınla-
ra gülünüp ağlanacak bir geleceğin tohumları bugünden
atıldı.
•
Ülkemizde iki aşırı ucun çaprazında çarmıha mıhlanmış
kadınlar görüyoruz...
İki kadını iki sözcük vurguluyor:
Tesettür...
Ve teşhir..
Günah korkusuyla kendisini çuvala sokup çarşaia gi-
ren kadınlar çoğalıyor..
Güzelliğını çırılçıplak sergilemekten para kazanan ka-
dınlar da çoğalıyor..
İkısi de erkeğin mahfetü...
Kadını çuvala sokan da erkek, kadını soyup pazarlayan
da erkek!.. Bütün dünyada kadın gün geçtikçe metalaşı-
yor, birdergınin kapağında, birfilmdeyadatelevizyonek-
ranında kadın satmak iyi para getiriyor; ama, kadında
"tesettür'ii kural olarak geçerli kılan da erkeğin buyur-
ganlığı değil mi?..
Kadının ınsanlaşmasında karşısına çıkan düşman er-
keğin ta kendısi mi?..
Oyleyse femınistlere kim öfkelenebilir?..
•
Bilimsel ve teknolojik devrim gerçekleştikçe, bebek da-
ha doğmadan bedeni yontuldukça insanın geleceği ana
kamında saptandıkça. güzellik doğallaşıp harcıâlem ol-
dukça, çıplaklık kişinin gözünde sıradanlaşıp seks paza-
rında anlamını yıtirdikçe, toplumda kadın yaşama katılıp
erkekle eşitlendikçe. bırey ekononsik özgürlüğe kadın er-
kek ayrımı gözetılmeden kavuştukça, geleceğin dünyası
gerçekleşecek...
21 'ınci yüzyılın eşığinde kadını ya 'tesettür'eya 'teşhir'e
zorlayan koşullar aşılmadan kim uygarlıktan söz açabi-
lir?.. Adına 'piyasa' denen ilkellikte, kadın metalaştıkça,
erkek de özgürlüğünü yitiriyor.
Resimdeki kuşlar gibi;
Dizilip üstüne konuşalım
Mendil sallamayın bana istemez
Ben dostlann gözünde;
Kendimi boylu boyunca görüyorum
Değerli dostumuz Elektrik Mühendisi
M. ŞADİ
KARAKURT'u
ölümünün l. yılında saygı ile anıyoruz.
BODRl M'DAN DOSTL4RI
Amansız hastalık
onu hayatının
baharında
aramızdan aldı.
ÜNALİ YERLİ
1968-1994
ATİLLA ÖZDEMIR. ALTAN YAŞAR ALI BULBUL. ATILLA BAHÇIVAN,
ATILLA KARA. BULENT AKBAY. BETUL OZANBAY, BULENT ŞARAPLI.
CEMAL POLAT, CEM GONtNÇ CUMHUR GUÇER. DERYA ŞENTÜRK,
EFKAN KAPAKLI ERCAN DUMAN ENGIN ATAKLI. GURDAL SAUT.
GOKSEL BELELI. GULDAL YAZICI GULAY DEMIRHISAR. GURKAN
GUÇER. HAKAN AYDIN. INAN YILMAZ, LEVENT OZBAY, MEHMET
KIRÂRSLAN. NEZAHAT TAŞKINCA. OMER YAZAR. S.METIN AKAR,
SAMI TAYLAK. SAMI EŞKI. SEMIR EŞKI. SULEYMAN KARAN. UĞUR
YUZBAŞIOĞLU. UNAL BAHAR. VEIS GEDIKOĞLU. YAHYA YAZICI.
YUKSEL COŞKUN. YILDIRIM SAYITA ZEKI DEMIRHISAR.
TURABI YERLİ
Evlendıler.
10. 12. 1994 / Kırklareli