Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK1994PAZAR
12 DIZIYAZI
Tele\izyonda haberler başladı. Kıraathaneden bozma
'Cafe'desesler kesildi. Repo faizlerinden Galatasaırry ın
Bıtrsa venilgisine, satışa çıkanlıp müşteri bulunamavan
Silivriyolundaki 'triplex'yazlıktan hzın okul taksitlerine
doğru uçuşan sohbetlere ara verildi. Başbakan Çiller,
ekranda ekonomik
durumun iyiye
gittiğini anlatıyor.
Ulusça fedakariık
yapmamız, 'terör 'e
karşı kazanüan
zaferi şimdi de bir 'ekonomik atılım ve zafer 'le
tamamlamamız gereğini anlatıyor habire. 'Manzume'
okııyan bir ilkokul öğrencisini çağnştıran bir konuşma bu.
Sözciik dağarağı pekfukara. Bütün ciimleler üçfıüden
biriylebitiyor: 'Etmek, olmak,yapmak' Aıvda,
'Ödenecekfaiz borç ödemelerinin ödenmesL.'
gibisindenparlak Türkçe örnekleri de caba...
Başbakan ekranı doldunıvor. Konuşmasımn somtna geldi
artık. Şimdi 'coşku 'yıı tırmandırmava çabahyor. Coşkııyu
kendisini dinleyenlerle bölüşmeye uğraşıyor. Konıışmasmı
özenle seçildiği besbelli bir çağrıyla noktaladı: Haydi
Haydi Türkiye, haydL. RepoyalTürkiye, havdV... Yetmedi. Sarıştn, bahmlı kadın,
doldurduğıı ekrandan bir daha (ve gene 'manzume' okıır
gibi) yineledi:
"Haydi Türkiye, haydi! " 'Cafe de kimsenin yüzünde hl
kıpırdamadı.
Kimsenin yüreğinde hvılcımlar çakmadı. Insanlar boş
gözlerle dolu ekrana bakıyorlar. Ekranda ülkenin
başbakanı, halkını bir atihma, ülkeyi darboğazlardan
çıkaracak bir seferberliğe çağırıvor.
Ve o başbakanın 'halkı 'bu çağrıvı boş gözlerle izliyor,
tepkisiz dinliyor ve.. veyeniden repofaizleri,
Galatasaray ın
Bursa yeniİgisi,
Silivri yolundaki
tripleks vazlık, kızın
okııl taksitleri...
Bu insanlar hep bu
kadar duyarsız mıydı? Bu ülkede 'bu' insanlara daha
önceleri, çok çok önceleri baska 'çağrılar' yapıldığında ne
olmuştu?Bu ülkeinsar.mın reposuz, Cim-Bom'suz.
triplekssizyaşadığıyülarda 'çağrılar' yankı bulmuş
muydu? Gazeteci kahveden çıktı; sonra da zaman içinde bir
yolcııluğa...
I
Bozkırdaki çekirdek çatladı
1
930"lardı. Binnci Dünya Sa-
vaşı'nın yıkıntılan üstünde
vcnı bir dünya kuruluyordu.
Amerika"da 1929 ekonomik
bunalımının yıkıcı sonuçlan-
"tıı Franklin Roosevelt. "New DeaT (Ye-
ni Yol) polıtıkasıyla aşmaya çabahyor;
"Ocakbaşı Sohbetleri" adını verdiği
radyo konuşmalanyla bütün ulusa ses-
lenıyordu. Roosevelt'in çağnları tüm
ülkede yankılandı. Çıftçilenn. ışçılerın
\e ötekı emekçılenn yaşam düzeyleri-
ni vükselrmek, satınalma güçlerinı art-
tırmak. !929bunalımındatahnpolmuş
ekonomiyi canlandırmak üzere dev
projeler başlatılıv.or; yasalarda köklü
değişiklikler birbirini izliyordu. Eroz-
yona karşı çok geniş çaplı kamusal bir
ağaçlandırma programı. ülkenin dört
bıryanında büyük sulama ve enerji ba-
rajlan. Tennessee Vadisi Projesi olarak
anılan dev ölçekli kamu yatinmlan
ekonomıye canlılık getırdi. Bu büyük
'kamu yatınmlarT yeni iş alanlan ya-
rattı. Işsızlikoranıhızladüşerkençalış-
ma sürelenyle ilgili köklü düzenleme-
ler. asgari ücretın yasal geçerlilik ka-
zanması. sendikalaşma hakkının gü-
venceye alınması işsizliği aşmakta öte-
kı etkilı araçlar oldular.
Lıberalızmin kalesindedevletin eko-
nomıye müdahalesi o güne dek yaşan-
mamış örneklerle sürüyordu. Köklü
ekonomik atılımlarla; vurgunculuk ve
spekülasv onlarla ayakbağı olan banka-
lar dızgınlendi. Bankaların denetlen-
mesini. gerekirse dört gün süreyle ka-
patılmasını öngören yasal düzenleme
emekçı sıniflann atılıma güvenını \e
katılımını sağladı.
Amerika'da Başkan'ın 'çağn'sı he-
define ulaşmış. kitleleri 'atılimın coşku-
su' sarmıştı Büyük işler başanldı.
ABD. 1929bunalımım aştı.
...Ve kapitalizme ve cehaiete karşı
1930'lu yıllardı. Dünyanın ötekı
ucunda. Sovyetler Birlıği'nde çok da-
ha coşkulu, çok daha sancılı bir süreç
başladı .1917 Ekim Devrimi" nın ardın-
dan patlayan iç savaşm her yönü> le tah-
np ettiği uçsuz bucaksız bir ülkede, ser-
maye düzenine baş kaldıran insanoğlu.
komünistlerin öncülüğünde baş döndü-
rücü bir deneyime. sosyalızm kurucu-
luğunagirişmişti. Bırtanm toplumunu
bir sanayi toplumuna dönüştürmenin,
cehaletin koyu karanlığında acı çeken
bir halkı. bilgının ışığına kavuşturma-
nın kav gası venliyordu. Beş yılhk plan-
lar. sıradan ekonomik metınler olmak-
tan çıkmış. emekçilere ulaşacakları he-
deflen gcsteren bırer 'aülım çağnsı'na
dönüşmüştü. Barajlar, elektrik santral-
ları. ağır sanayı kurumları. gözükara
kalkınma projelerı bırbınnı izliyordu.
Kamçatka'dan Aral Gölü kıyılanna.
Sibirya'nın buz steplennden Don boy-
lanna kadar ülkenin dört bir yanında
sömürüden, yoksul 1uktan \ e cehaletten
kurtuluşun ateşleri tutuşmuştu. "Çağn
1
hedefine ulaşmış, 'coşku' koca bir ül-
keyi sarmı^>tı
Bir aydmlanma atılım
1930'lu yıllardı. Anadolu'da. savaş-
lann ve savaşlann \e savaşlann yakıp
yıktığı topraklar üstünde genç bir cum-
hunyet kurulmuştu. Şimdi çok renkli.
çok unsurlu. çok olanaklı \e çok, ama
çok yoksul bir ülkede, kazanılmış Kur-
tuluş Savaşı'nın tamamlanması. bırüst
sarmalda pekiştırilmesi gerekiyordu.
Bugünün ölçüleriyle dönüp geriye
bakıldığında bu atılım küçümsenebilir.
Ama o günün coşkusu ve ülküleriyle
bugünün Türkıyesf ne bakıldığında da
utanılabihr.
Bu, Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış
kadrolarca yukandan aşağı örgütlen-
mişbiratılımdı.Zatenoyıllartümdün-
yada genış halk kıtlelennın devlet eliy-
le, yani yukandan aşağıya hareketlen-
dirildiği, toplumsal seferberlik çağnla-
nnın pek çok ülkede birbıri ardına yan-
kılandığı yıllardı.
Kimı ülkelerde bu çağnlar, faşist dik-
tatörlerin. ulusal çıkarlar maskesi altın-
da kanlı bir militarizmi, şovenizmi ve
vahşi bir paylaşım savaşını tırmandır-
dıklan bir temelde yükseliyor; geniş
halk yığınlan bilinçsiz ve saldırgan sü-
rülere dönüştürülüyordu. Alman, İtal-
yan. Bulgar \ e Macar halklan bunu ya-
şadılar \e dıvetını acı ödedıler.
1930'lu yıllardı. Anadolu'da, art
arda gelen savaşlann yakıp yıktığı
topraklar üstünde genç bir
cumhuriyet kurulmuştu. Şimdi çok
renkli, çok unsurlu, çok olanaklı ve
çok, ama çok yoksul bir ülkede,
kazanılmış Kurtuluş Savaşı'nın
tamamlanması, bir üst sarmalda
pekiştirilmesi gerekiyordu. Bunun
için bir atılıma gereksinim vardı.
"Haydi Türkiye, havdi!" denmişti. Bu çağrı, yüreklerde, bilinçlerde yankılanmış ve bozkırdaki çekirdek çatlamıştı.
A.nadolu'da başlatılan
aydınlanma ve sanayileşme
hamlesi, Kurtuluş Savaşı'nı
kazanmış kadrolarca
yukandan aşağı örgütlenmiş
bir atılımdı. Zaten o yıllar
tüm dünyada geniş halk
kitlelerinin devlet eliyle,
yani yukandan aşağıya
hareketlendirildiği,
toplumsal seferberlik
çağnlannın pek çok ülkede
birbiri ardına yankı landığı
yıllardı.
1 ürkiye'de de Kemalist
kadrolar 1930'lardan itibaren
bir büyük atılıma öncülük
etti. Bir Doğu toplumunun
yüzünü "Batı'ya çevirmek"
üzere köklü reformlara
girişti. O günlerde siyasal
iktidan elinde tutan tek
partinin bir sloganı pek
anlamhdır: "Halk için, halk
adma, halka rağmen. halkla
birlikte!"
Kimi ülkelerde ise de\ let erkıni elin-
de tutan güçler. halk kitlelennı: yok-
sulluğu yenmek, bılımin aydınlığını.
sana> ıleşmeye dayanan bir refah ile bü-
tünlevip daha mutlu bir gelecek kur-
mak için örgütlediler ve hareketlendir-
diler. Sovyet deneyimi bunun en çarpı-
cı \e en destansı örneöiydı
Halk için, halkla birfikte'
1930'lardan itibaren Türkiye"de de
Kemalist kadrolar bir büy ük atı lıma ön-
cülük etti. Bir Doğu toplumunun yüzü-
nü "Batı'ya çevirmek" üzere köklü re-
formlara girişti. O günlerde siyasal ik-
tidan elinde tutan tek partinin bir slo-
ganı pek anlamhdır. "Halk için, halk
Sarp dağlar deündi, uçurumlar iistüne köprüler kuruldu. geçit \ermez ırmaklar
gemlendi \e kara tren, tünellerden, köprüierden aşıp Erzurum'a kadar ulaştı.
adına, halka rağmen, halkla birlikte!"
Atılım direnışlerle karşılaştı. Dıreniş
kimi kez zor kullanarak ezildi; kimi kez
uzlaşarak. Ama bu, gerçeği değiştirmi-
yor. 193O*larda Türkive. Kemalist kad-
rolardan geniş kitlelere doğru yayılan
bir coşku, bir atılım ruhu ile silahlan-
mıştı.
Devletçilik manivelasını kullanarak
Türkiye'yi bağımsız ve sanayileşmiş
bir ülkeye dönüştürmek isteyen 'Kad-
rocu'lann büyük ölçüde Sovyetler Bir-
liği'nden ve sosyalizmden esinlenmiş.
yer yer çocuksu umutlarla süslenmış
çabaları. "devlet fideliğinde kapitalist
yetiştirme' hedefini önüne koymuş li-
berai ekonomı yandaşlanyla çok sık ça-
tıştı. çok az uzlaştı. 1994 Türkıyesı bu
"çatışma'nın bir ürünüdür (..jazık. kö-
tü bir üründür).
Ama bütün bunlar 1930'lu yıllarda
Anadolu toprağının kaderini değiştiren
atıhmın boyutlannı. zengınliğıni. çok
yönlülüğünü zedelemıyor. Işte sıze o
günlerin. kalın fırça darbelenyle çizil-
mişbirtablosu Bir vandan dünya ede-
biyatının klasıkleri çev nlmeye başladı.
Dönemin Milli Egıtim Bakanı'nın im-
zasını taşıvan kıtap sunuş yazısı şöyle
başlıyordu: "Hümanizma ruhunun ilk
anlayış ve duyuş merhalesi (aşaması).
insan varhğuıın en müşahhas (somut)
şekilde ifadesi olan sanat eseıierinin be-
nimsenmesiv le başlar."
Bir yandan Devlet Konservatuvarı
kuruluyor. bir filarmoni orkestrasının
ve operanın temelleri atılıyordu. Köy-
lertaranıyor, halk müziğinın unutulma-
ya yüz tutmuş ezgileri derleniyor; bir
yandan da çoksesli Türk müzığı üreten
denemeler cömertçe özendiriliyordu»
Köy Enstitüleri'yle bilginin ışığı orta-
çağ karanlığında yaşayan köylere taşı-
nıyor; Halkevieri bir yandan Kemaliz-
min siyasal örgütü tek parti CHP'sınin
ideolojik kaleleri işlevini üstlenirken.
bir yandan da Anadolu'nun kasaba ve
kasaba irisi kentlerini çağdaş kültürve
spor etkınlıkleriyle tanıştınyor ve can-
landınyordu. Bütün bunlar 'bir yan-
dan'dı. Belirleyici olansa 'öteki yan'.
yani sanayileşmeydi.
Yeryüzünde emperyalist bağımlıhk-
tan kurtuluşun temel koşulunun 'eko-
nomik bağımsızlık'olduöu yeni yeni
kavranıyordu ve ekonomik bağımsızlı-
ğın o günkü tanımı neredeyse tek söz-
cüğe indirgenmişti: Sanayiİeşmek!
Sanayileşme kavramının o yıllarda-
ki içeriği; makine yapan makineler sa-
nayii, temel tüketim mallan üreten sa-
nayii, demir-çelik üretimi, enerji sant-
ralları. barajlar ve demiryolu ağlanydı
ve Anadolu bozkınnda bütün bunlar bi-
linmedik, duyulmadık kavramlardı.
Topluiğne yapılamıyordu ülkede.
Ölüleri saracak kefen bezi dışandan ge-
tiriliyordu. Kefen bezi olarak da kulla-
nılan o dokuma türüne bugün hâlâ
'amerikanbezi' deyişimiz o yüzdendır.
Çay Seylan'dan, kahve Yemen'dcn, şe-
ker Rusya'dan, 'kümjr' Fransa'dan ge-
lirdi. Idam mahkûmlan Kastamonu do-
laylanndaeğrilmişyaglıurganagüven-
mez, Ingiliz sicimini yeğlerdi.
"HaydiTürkKe,haydi!" dendi. Boz-
kırdaki çekirdek çatladı. Karabük'te bir
çeltiktarlasındanbirdemirçelikkomp-
leksı fışkınrken Zirai Donatım Kurumu
hurdaya çıkmış top kamalarından pul-
luk üretecek atölyeler kurma çabasın-
daydı.
Kemah-Refahiye arasında insan eli
değmemiş, çank sesinden öte ses duy-
mamış kayalar dinamit sesleriyle yan-
kılandı. Sarp dağlar delindi. uçurumlar
üstüne köprüler kuruldu, geçit vermez
Fırat gemlendi ve kara tren, tüneller-
den. köprüierden aşıp Erzurum'a ulaş-
tı.
Pancar şeker oluyor
Trakya bozkırında Alpullu Şeker
Fabrikası yükselirken sanayi tanmına
hazırlanan bırtek Nazılli Ovası'nda ye-
tişecek pamuğu işlemek üzere Nazilli
Basma Fabnkası için yer seçildı. Iz-
mit'te bir selüloz ve kâğıt sanayii
kompleksi planlanırken art arda kuru-
lan devlet üretme çiftliklennde damız-
lık hay vanlann bereketli dölleri sürüle-
re dönüşmüş; örnek fide ve fidan to-
humlan çoktan çatlamıştı.
Izmir Alsancak Limanfnın girişine
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin kurduğu
minnacık buğday silosu, tarih kitapla-
nnda 'cumhuriyet dönemieserlerinden'
resimaltı ile ve Fırat'ı aşan bir çelik
köprü ile yan yana ilkokul ögrencileri-
ne gülümsüyordu.
Ingilızlerden devralınan Eskişehır
Vagon Tamir Atölyesi yurdu 'demir ağ-
larla' örme görevini üstlenmek üzere
çok genç ve çok yoksul bir cumhuriye-
tin tek "ağır sanayi kunıluşu'na dönü-
şürken, çalışkan demiryolcu çocukla-
nndan seçilmiş onlarca delikanlı Dres-
den, Ziirih, Leipzig, Beriin, Liverpool
üniversitelerinde teknik e^tim görmek
üzere Ankara Gan'nda trene biniyor-
lardı. Onlan uğurlayan Milli Eğjtim Ba-
kanu "Güle güle evlatlanm, güle güle.
Oğrenin. Ama iyi çok iyi öğrenin. Umu-
dumuz sizsiniz" derken yani başındaki
Mali>e Bakanı. "Aman koçlarun. Bur-
sunuzu idareli harca>ın. Paramız pek
kıt haa!" dıye uyanyordu.
"Haydi Türkiye, haydi!" denmişti.
Bu çağn dağda taşta değıl. yüreklerde.
bihnçlerde yankılanmıştı. Bozkırdaki
çekirdek çatlamıştı. Türkiye gerçekten
çağ atlamaya hazırlanıyordu. Atladı
da...
Bu yazı dizisi, bu atılımdan rasgele
seçılmiş birkaç örneği anlatır...
Yarm: Zonguldak kömüni, Divriği
demiri ve Karabük'te düğün
ÇALIŞANLAMN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL
Uzman hekimim
Soru: Uzman hekimim. 5 yıl 7 ay Emekli Sandığı'na bağh olarak
12 yıl 7 a> da Bağ-Kur'a bağh olarak çaiıştım. Halen bir kamu ku-
nıluşunda kadro karşılığı sözleşmeli düz tabip olarak çalışmakta-
vım. (L'zman hekim kadromuz olmadığından). Şu anda derecem 1.
kademem 2, göstergenı 1380, ek göstergem 3200, emeklilik kesene-
gim 1 mihon 474 bin liradır. Mayıs 199S'te emekliliği hak ettiğim-
de derecem 1, kademem 3 olacak. Ogrenmek istediğim: Bugün 1.
derece 3. kademeden emekli olduğumu varsavarsak: kadrolu u/-
man tabip ile benim durumumda uzman olmavan tabip kadrosun-
da çahşan bir kişinin alacağı emekli maaşlannda fark var mıdır. Var-
sa ne kadardır? (C.A.)
YANIT: 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası, devlet memurlan-
nı lOhizmetsınıfınaayırmıştır. Bu lOhizmet sınıfındanbiri deSağ-
lık Hızmetleri ve Yardımcı Sağlık Hızmetlen Sınıfıdır. 657 savılı
yasanın 36. maddesı uyannca:
"Bu sınıf sağlık hizmetlerinde (ha\ \an sağlığı dahil) mesleki eği-
rim görerek yetişmiş olan tabip, diş tabibi, eczacı. veteriner hekim
gibi memurlar ile bu hizmet sahasında çahşan yüksek öğrenim gör-
müş fi/ikoterapist, tıp teknoloğu, ebe, hemşire, sağlık memuru. sos-
yal hizmetler mütehassısı, biyolog, psikolog. diyetçi, sağlık mühen-
disi, sağlık fizikçisi ile ebe ve hemşire, hemşire yardımcısı; (fizik te-
davi, laboratuvar, eczacı, diş anestezi, röntgen teknisvenleri ve yar-
dımcılan, çevre sağlığı ve toplum sağlığı teknisv eni dahil) sağlık sa-
vaş memuru, hav>an sağlık memuru \e benzeri personeli kapsar."
Hizmet sınıflan ve hizmet sınıflannın kendi aralanndakı grup-
lan ıçın418 sayılı yasa hükmünde kararnamenin 3. maddesi ile be-
lırlenen ek göstergeler, 3. maddenin Anayasa Mahkemesi'nce ge-
çersiz sayılması üzerine bu kez, 20 Mayıs 1994 günlü ve 21939
mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 527 sayılı yasa hük-
münde kararname ile yeniden düzenlenmiştir.
527 sayılı yasa hükmünde kararname. sağlık hizmetleri sınıfın-
da yeralan personeli ek gösterge uygulaması yönünden. eski uyu-
lamada olduğu gibi üç gnıba ayırmıştır. Bu gruplardan birincisin-
de. "a) L'zman Tabip, Tabip, Diş Hekimi. Uzman Veteriner Hekim,
Veteriner Hekim, Eczacı ve Biyolog unvanını almış olanlarla Taba-
bet Uzmanlık Tüzüğü'nde belirtilen dallarda uzmanlık belgesi alan-
lar veya bu dallarda uzmanlık unvanını doktora aşaması ile kazan-
mış bulunanlar" yer almaktadır. Bu grupta yer alanlara 1994 yılı
ıçın belırlenen ek gösterge 3200'dür.
527 sayılı yasa hükmünde kararname ile 1994 yılı için belirle-
nen bu 3200 ek gösterge. uzman hekimler ile uzman olmayan he-
kimlenn gerek görev aylıklarına, gerekse emekli aylıklanna, ayı-
nm yapılmaksızın aynen yansımaktadır.
Kısaca. kadrolu uzman hekim ile sizin konumunuzda olan bir
hekim arasında emekli aylığı yönünden bir ayınm yoktur.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Rus-Türk Savaşı
Kapıda mı?
Rus yazarı Leonid Juhovsky'yi dinlerken birden ürperdim.
Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın, Rus yazarları onuruna ver-
diği yemekteydık. Masada, sağımda Gülşen Karakadıoğlu,
solumda Büyükelçi Bilal Şimşir, onun yanında da Rus roman-
cı Leonid Juhovsky oturmaktaydı. Bilal Şimşir Rusça konuşu-
yordu. Leonid Juhovsky, şöyle diyordu:
- 1996'da Rusya'da cumhurbaşkanı seçimlen var. Jiri-
novsky'nin yüzde 25 oyu var. Yüzde 15 de komünistlerin. Bu
yüzde 40 eder. "Türk düşmanhğı" ıse yaygın. (Sovyetler Birii-
ği dağılmıştı, ama "Kızılordu" öylece duruyordu!)
Yazar Leonid Juhovsky, bu sözlerini ayağa kalkıp konuştu-
ğunda da yineledi. Özetle şöyle dedi:
- Her memleket gibi bizde de maceraperestler, faşistler var.
En iyi generahn en iyi dostu düşmandır. Generalller, gaddar
birdüşmanı çokzorbulabıliyoriar. Şimdi, Almanya ile düşman-
iıkbıttıgıbı, Amerıka'yla dost olundu. Düşman Israil'di, şimdi
o da olmuyor. Rus cdusu ıçın Osmanlı da, o denli korkunç
değıl, "O da Rus Imparatoriuğu'na benziyor" diyoriar...
Bilmem anlaşılıyor mu Leonid Juhovsky'nin söytedıkleri, sa-
tır arasında? Sürdürüyor konuşmasını Juhovsky:
- Rusya'da bugün, çok kuvvetlı Amerikan lobisi, Alman,
Fransız, Israil lobilen var. Rusya'da bugün çok zayıf bir Türk
lobisi var Gerçekte güçlü, ancak tek kişi! (Leonid Juhovsky,
bu sözleriyle Nâzım Hikmet dostu Radi Fish'i anımsatmak
istiyor.)
Şu uyanyı yapıyor Juhovsky:
- Bence bu kısa zamandan yararianmalıyız. Türk halkının ger-
çek yüzünü görmelı, göstermeliyız. Çünkü biz bize çok yakı-
nız. Sıze bir çağrıda bulunuyorum: Somut bir plan yapmalı,
kamuoyu oluşturmalıyız. 1.5 yıl kaldı cumhurbaşkanı seçımi-
ne. Bu seçimde, bızdekı gericıler, "Türk düşmanlığf kartını oy-
nayacaklardır. Yapacağımızı elden geldiğince çabuk yapma-
lıyız. Geç kalmamamız gerekır. Aslında, aydınlann suçu, her
şeyı bılıyorlar, fakat geç kahyohar. Benim ısteğim, geç kalma-
yalım!
Leonid Juhovsky, kırkı aşkın kitabı olduğunu söytedi. Altmış
yaşlannda, kitapları dünyaca ünlü, TV'de de özel bir ızlencesi
var. Kadın-erkek ilişkilenni ılginç bırdılle anlatıyormuş. O, "Ben
aşk yazanyım!" diyor. Ona Nasrettin Hoca'nın aşkla ilgili fık-
rasını söyledım, çok hoşlandı. Hoca'ya "Aşık oldun mu?" di-
ye sormuşlar:
- Bir kez aşık oldum, üstüme çıkageldileri demiş.
Leonid Juhovsky'nin son kitabı, "Don Juan'ın Son Kadı-
nı"imiş. Emre Kongar'la Tamer Levent, onun bir oyununu çe-
virtip oynatmak ıçın yazarla görüştüler.
Radi Fish'ın "Bızım en degerti romancımız" diye tanıttığı Yu-
ri Davidov, tarih romanlan yazmış. Rusya'da devrim akımla-
nnı inceleyen, devrim eylemleriyle, insan vicdanı arasındaki çe-
lişkileri, devrimlerin insanı nasıl etkıledığinı ele alıp yazan bir
romancı. Deniz subayı olarak Ikinci Dünya Savaşı'na katıldı.
1949'da Stalin dönemınde, Amerikan casusu olduğu ıleri sü-
rülerek, beş yıl kamplarda yaşadı. Sonradan suçsuz olduğu an-
laşıldı.
Yuri Davidov konuşmasında, özetle şöyle dedi:
- Kendimı suçlu buluyorum. Kıtaplanmda hep Rus kahra-
manlannı anlattım, Türklenn kahramanlannı hiç anlatmadım!
Yuri Davidov, arşıvlen kanştırdıgını, sadece 18. yüzyıldaTürk-
lenn olumlu yanlannı anlatan bir tek yazıya rastladığını söyle-
di. Ondan beri, kaç yuzyıldır Türkler lehine hiçbir şey çıkma-
mış. Ilginç değıl mi? Davidov, konuşmasını şöyte sürdürdü:
- Şimdi bir şey ıstıyorum: Türk ve Rus romancılan aynı ki-
tapta buluşsunlar. Rusla Türk aynı kıtapta yer alsın. Rus köy-
lüsü savaşa gıderken Türk koylüsüdür. Düşmanın görüntüsü-
nü (imajını) kırmak, yok etmek. Ikı tarafın da "düşman" görün-
tüsünü sılelim!
Izvestia gazetesınden Alexander Vasinsky, Radi Fish, da-
ha sonra da Mustafa Şerif Onaran konuştular. Radi Fish,
"Kültürsüz politıka olmaz. Bu ılk kültür lobisi olacak. Biz işa-
damlan gibi lobı kuramayız. Eskıden demirperde vardı, şimdi
altın perde var, dolarperdesı var. Biz sanatçılan Moskova'da
görmek istiyoruz" bıçımınde konuştu.
Kültür Bakanı Timurçin Savaş kadehini konuklara kaldınr-
ken, "Gelen kültür adamlan, Nâzım Hıkmet'i çok yakın tanı-
yan dostlanmız, ben Nâzım'ı Radi Fish'ın 'Nâzım'ın Çilesi' ki-
tabından tanıdım" dedi; "İstiyoruz kı Rusya Federasyonu hal-
kı ile Türkiye halkı ortak yönlenyle yaklaşsınlar. Sanat alanın-
da ortak projelenmızi oluşturalım. Şu anda Moskova 'da bir
'Türkevi' kurmak ıçın uğraşıyoruz" diye ekledı.
Oldukça kalabalık olan yemekte, nedense romancı yok gi-
biydi. Bir Şemsettin Ünlü gözume çarptı.
Rus yazarlar önceki gun, Meclıs'tekı odasında Erdal Inö-
nü'ye gittiler. Konuklardan bin Erdal Bey'e şunu sordu:
- Eskı Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, "Rusya, eski
Sovyetler Biriıği'nden daha korkunç bir tehlikedir" demış. Bu-
nu nasıl yorumluyorsunuz?
Erdal ınönü, gelen soruyu şöyle savuşturdu:
- Başkasının sözlennı yorumlamak doğru değıl. Ne zaman,
ne için, ne maksatla söylediğinı bılmiyorum. Biz. banş istiyo-
ruz.
- Rusya'da bir akım var, Türkiye'ye karşı!
- Biz bunu bilemıyoruz. Bir başka ülkenin ıçışlehne bumu-
muzu sokmayız!
Soru yağmurlannı karşılayan Hinthorozu'na, Yuri Davidov,
şöyle dedi:
- Size kişisel bir sorum var Sayın Inönü, siz politikacısınız.
Politikada canınızın sıkıldığı anlar olmuyor mu?
- Siz romancısınız, roman yazarken can sıkıntısı gelmiyor
mu?
- Hayır, gelmiyori
• • •
Çağdaş Gazeteciler Derneği, "Uğur Mumcu 'ya Arma-
ğan"kıtabından sonra, İnsan Haklan'nın yıldönümü dolayısıy-
la, "Ifade Özgürtüğü Hapiste" adıyla yeni bir kitap hazıriadı. Tür-
kiye İnsan Haklan Vakfı'nın katkılarıyla yayımlanan bu yaprtta,
Türkiye'de insan haklan gerçeği sergileniyor.
Haluk Gerger'in önsözünün yer aldığı yapıtta, 68 "düşün-
ce suçlusu "nun mahkeme kararlan da veriliyor.
İnsan haklan kutlu olsun!
BULMACA
1 2 3 4 5 6SOLDA.N SAĞA:
1/ Düzyazıda kullanılan
uyak... Argoda kaba sa-
ba, görgüsüz kimse. 2/
Merkez... Cennet ile ce-
hennem arasında bulun-
duğuna ınanılan yer. 3/
Tüccar tarafından bir
malın mağazaya teslimı
üzerine kendısıne ven-
len rehin senedi... Boru
sesi. 4/ İğdiş etme... Ha-
fif ve yavaş sesle söyle-
nen. 5/ Euripides'ın ün-
lü bir tragedyası. 6/ Bü-
yük erkek kardeş...
'"Güzel sever diye — ederler Be-
nim Hak'tan gayri sevdiğim mi
var" (Karacaoğlan). 7/ Matema-
tikte kullanılan bir sayı... Çok hız-
lı koşabilen bir antilop. 8/ Gelir...
Türlü bitkilerin yaprak ve kabuk-
larıyla kokulandırılmış acımtırak
bir içki. 9/ Kahverengi ve tüylü
kabuğu olan bir meyve... Türk
tekke müziğinde bir form.
Y UKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kapı
ve pencere kasası... Sanat, hüner. II Namaz çağrısı... Güçlü,
zinde. 3/ Başkası tarafından yapılan zaran ödeme... Ferit Ed-
gü'nün bir öykü kitabı. 4/ Yerine koyma, yerine kullanma...
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nün sımgesi. 5/ Eskiden büyük
kişileri hoş sözlerle eğlendiren kimse. 6/Tabaka... Basımcılıkta
harfler ya da satırlar arasındaki açıklık. II Şarkı. türkü... Bir çe-
şit hasır şapka. 8/ Türlü nedenlerle başan gösteremeyen kim-
se... Yalaz. 9/ Işyeri... Kalıpta pışen bir tür meyveli pasta.