23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 1994 PERŞEMBE 14 KULTUR 'Sanat yapıtı nerede ve nasıl sergilenir?' Kültür Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği. Nişan- taşım Derneği tarafından 24 ka- sım - 4 aralık tarihleri arasında "Her Vitrin Bir Galeri" başlığı altında düzenlenen etkınlik konu- sunda dernek yöneiim kurulo başkanı Cem Hakko'ya ve etkın- liğe katılan sanatçılara birer mek- tup gönderdi. Gönderilen mektuplarda, Ulus- lararası Plastik Sanatlar Derne- ği'nin. sanatın yaygınlaştmlması ve geniş kıtlelere sevdirilmesine yönelik etkinlikleri sev indirıci bulduğu, ancak dükkan vitrinleri- nin 'galeri' olarak sunulması ol- gusuna olumsuz baktığı belirtildi. Sanat yapıtlannın, vitrinlerde yer alan satışa yönelik diğer nesne- lerle eşdeğerde tutulduğu böyle bir uygulamanın. sanat yapıtının görsel ve tinsel niteliğinı zedele- dıği ıfade edildi. Mektuplarda aynca, belirli çev- relerin sanata karşı saldırılannın giderek yoğunlaştığı son aylarda. sanatın ve sanat yapıtının bıricık- liği. görsel niteliği ve tinsel değe- ri konusund-a çok daha duyarlı davranılmasının önemi vurgulan- dı. Imza kampanyası Öte yandan bir grup sanatçı da bu etkinliğe PSD yönetiminın olumsuz yaklaşımını kınayarak ımza kampanyası başlattı. Bu et- kinliğe çoğunluğu PSD üyesı 52 sanatçının katıldığı vurgulanan ımza metninde. dernek başkanın böylesine karşı çıkışının öncelik- le temsil ettiği derneğin tüzüğüne aykın olduğu belirtıliyor "Konu: PSD tüzüğünde gencl amaç şövle belirtilmiştir; "Estetık. polıtık. kültürel \eya herhangı başka türden bir önyargı ve tekel- cıliğı barındırma>an ulusal ve uluslararası bir ışbirlığinın oluş- masını sağlamak...'Sanat >apıtı- nın nerede ve nasıl sergileneceği sanatçının tasarrufu altındadır. bunun aksi sanatçı özgürlüğüne avkırıdır. PSD yönetimini bu ne- denle kınıyoruz." lmza>a katılanlar: Bubi, Vusuf Taktak. Kadri Özayten. Mehmet Gün, Serhat Kiraz. İrfan Kork- mazlar, Rahmi Aksungur. Adnan Çoker. Gökhan Alnıan, Giingör Taner, Meriç HızaL Tanju Demir- ci, İpek Aksüğür Duben, Süley- man Saim Tekcan. \li Teoman Germaner, Özer Kabaş, Özdemir Aitan. Asım İşler, Bünvamin Öz- gültekin, Tülin Onat, Mustafa Ata. Zeki Aslan, Zekai Ormancı. Tomur Atagök. Abidin Dino olum yıldönümünde anılıyor Kültür Servisi - Geçen yıl yi- tirdiğimiz sanatçı Abidin Dino ölüm yıldönümü olan 7 aralıkta çeşitli etkinliklerle anılacak. Ga- leri Ne\"in düzenlediği etkinlık- ler. 7 aralıkta açılacak olan ser- gıyle başlayacak. Sergide sanat- çının "Bu Dünya", "Yalınlar", "Çiçekleme", "Aklakara" ve "Biçimden Öte"dizilerinden se- çilmiş örnekler yer alacak. Aynı gün 15.OO'te Maçka Milli Reasürans Konferans Salonu'nda yönetmen Canan Gerede'nin çektiği "Abidin Dino"belgesel filmi gösteriTecek. Fılmin ardından. Yaşar Kemal, Zeynep Oral ve Coşkun Aral'ın konuşmacı olarak katılacağı bir konferans. Konuşmacılar Abidin Dıno'nun sanatı ve kişiliğiyle il- gili düşüncelerinı ve anılannı dile getirecekler. Milli Reasürans Galerisi'nde yer alacak bir başka etkinlik ıse Bennu Gerede'nin 7 - 3 1 aralık tarihleri arasında açılacak olan. Abidin Dino fotoğrafian sergisı. Aynca Galeri Nev de 36 fo- toğraftan oluşan. "Abidin Di- no/20 Ekim 1993" adlı bir kıtap yayımlayacak. Ankara Galeri Nev'de, 7 aralık- ta açılacak sergide Abidin Dı- no'nun "1951 Tevkifatı"nın ar- dından çizdıği "İşkence Desenle- rTsergilenecek. Serginın yanı sı- ra bu desenlerden derlenen ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın yayımladığı kitap da izleyicilere sunulacak. Üç orkestra,üçkonserERHAN KARAESMEN Senfonık orkestra. dünyanın en şa- şırtıcı olaylanndan biridir. 80-100 kişı toplanmış. adına müzık aleti denen çeşitli boyda tellı kutulardan. kıvrık borulardan, tokmakla dövülen deri- lerden kanşık sesler çıkarırlar. Sonra bunların toplu ve karmaşık etkisı: ku- lakta, beyınde ve gönülde öyle bir elektriklenme yapar ki. insan denen yaratık düşünülecek en yüksek mutlu- luk düzeyıne ulaşır. Burada, yüz ka- dar ayn ınsanın havsala almaz bir akıl bırlığı, bir duyu ıletışımi ve hüner ka- tılışımı söz konusudur. Belkı her or- kestra değıl, ama mükemmel bir or- kestra bir mucızedir. Uç mucizevi orkestra 19901ar ıtıbarıyla en mükemmel. en üstün olanlara bir göz atalım. Av- rupa kıtasından Berlın Fılarmonı. Vı- yana Fıiarmonı. Amsterdam Consert- gebauvv'un başını çektiği kısa bir lıs- tede Londra'dan en aşagı ıki (belkı üç). Lenıngrad. Moskova, Parıs ve belkı Münıh'ten bırer orkestranın bu- lunduğunu görürsünüz. Kaçınılmaz bir sübjektıflık ya da hepsinı çok sık ızlemedekı zorluk payının hatırı için bir-ıkı oynama olsun. Bir düzıneyı bulur. bulmaz. Amerıka kıtasında senfonık müzik etkınlığının yaygınlı- ğına rağmen mucizeler yıne sınırlıdır. Boston. Cleveland, Chicago. Phila- delphıa, Nevv York'un başını çektigı bir lıstede Los Angeles, Pıtsburgh. Atlanta, Saınt Louıs. Dallas, Houston. Detroıt. San Francısco. VVashington L'lusal Orkestrası derken bir düzıne ancak çıkar. Iki kıtanın bu toplam ıki düzinesı ıçınden mutlak mucızelerı ayırdığı- nızda ise sayı ona falan düşebılır. Boston. Chicago. Phıladelphıa orkest- ralarının bu en seçkınlenn arasında çok uzun zamandır bulundugu kabul edılegelmıştir. Ve geçen günlerde bu üç mucizevi orkestrayı bırer gün aray- la Boston. Chicago ve Phıladelphıa'da dınleme şansım oldu. Gerçı orkestra- ların başında konuk şefler vardı. Or- kestra ve süreklı şefi arasındakı orga- nik baglantının >arattığı özel havayı koklama şansı bulunmuyordu. Ancak güçlü bir orkestra. kuvvetli ve ıletışı- mi rahat bir konuk şefle de çok lyı müzik yapar. Bu konserlerde de öyle oldu. Aynca geçmışte her üç orkestra- yı da süreklı ve değışık konuk şefle- rıyle epeyce dınlemış bulundugum- dan arka arkaya gelen bu üç dınletı. karşılaştırmalı yorumlarımızı kolay- laştırdı. Hatta bıraz da tahrık ettı. Or- kestra kavramı üzennde bir ıki hatır- latma>la bırlıkte bu yazının da konu- sunu belırledı. Philadelphia, Boston, Chicago Bö>lece Phıladelphıa Sro- kowsky'sıne. Boston Koussevitzkv'sı- ne. Chicago ise Stock'una yüzyılm ılk çeyregınde kavuşmuştu. 78'lık plak- larda büyük klasık yapıtlann ılk tarıhı seslendırilışınde bu üç büyük orkest- ranın kuvvetli damgasını da buluyo- ruz. 1945-75 Batı dünyası, önce savaş •Adının reklama çok kanşmış olmasına bakmayın, geleceğin bir şarJatanı değil, bir gerçek yıldızı olma adayı genç Viyanalı Franz Walser -Mötz'ün (sağda) net değnek vuruşuyla, Johann Strauss -Yarasa'lı falan hafif bir programda bile, Philadelphia Orkestra'da o göfkemli yaylılar başta olmak üzere mutluluk vericiydiler. Chicago Senfoni Orkestrası, Fritz Reiner'den bu yana oluşmuş ve Solti-Daniel Barenboim(solda) çizgisinde de devam eden bir geleneği sürdürüyor. sonrası dingınlıgı ıçınde müzık dınle- me konforuna kavuşuyor. sonra da kültür tüketımındekı yogun artışla •senfonık müzik' olgusuna yenı bo- yutlargetınyordu. LJzunçalar plak ya- pılıyor, stereofonı gelıştınliyor. plak endüstnsı altın çagına gıriyor. O dö- nemm ve sonrasının tutkulu meraklı- lan için Chicago-Reiner (sonra Sdti); Boston-Münch (sonra Oza\va): Phıla- delphia-Ormandy (sonra Muti) ısım tamlamaları büyiileyıcıdır. Tüm orkestrasal pınlüsıvla». Plagın ötesinde. konser salonunda sahıcısıni dinlemek ıse Nırvana'ya varmaktır. Otuz yılı aşıyor. Münch'lü Boston'u ve Ormandy'lı Phıladelp- hia'yı salonda ılk kez dınledığımde dünyanın dört bir yanına mutluluk kartlan göndermıştım Oysa Avru- pa'nın göbeğmde yaşıvor; bir yığın festıval ızlıyor. Pans'te ve bazen de- lışmen gıdışlerle başka ülkelerde sa- bah-akşam müzık dinliyordum Ama. 'Boston Svmphony'adı yıne de özel bir tılsımla çınlı>ordu kulagımda. gıdiyor. Tahta nefesliler zarif bakırlar ölçülü ve kudretlı, yaylılar şınl şırıl. Chicagolular, büyük Fritz Re- iner'den bu yana oluşmuş ve Solti- Barenboim çizgisinde de devam eden bir gelenekle orkestradan toplu sesi en net ve güçlü çıkaranlardır. Geçen günkü konserin yöneticısi Ankara Festıvalı'nden lyı tanıdığımız. saatler- ce Brahms senfonilerı tartıştıgımız o sevımlı Lawrence Foster ıdı. Duyarlı zekasına ve Rumen kökenıne saygılı bir baglılıkla sık çaldırtıp lyı tanıdığı Enesco I. Senfonideki gayretıne rag- men, Foster henüz çok büyük orkest- raların ideal şefi değıl. gibı. lyı bıldı- ğım bir yapıt değıl. Ama sanki biraz fazlaca inış-çıkış yaptırttı. Gerçek yıldız adayı Mötz Şımdı 1990'Iara bakalım. Bos- ton"un başında. yırmı birıncı yılını dolduran Seıjı Ozavva'yı görü>oruz hâlâ. Ozavsa. Boston Symphony'nın süreklı şefi olarak dünyada büyük takdır toplarken kültürel yakın çevre ilişkılerindekı donukluğu. bunca yıl yaşadıgi entelektüel bınkımlı Boston kentının sanatsal canlılığına katkısız- lığı. eğıtsel alandakı umursamazlığı ıle yogun yerel eleştın alıyor Orkest- ranın ıki ay öncekı Japonya turnesın- de de uzun zamandır ılk kez gördüğü oglundan "Baba. senin vaşında bir adam. bu uzun saçlarla dolaşmaz. He- men berbere git" türünden eglencelı bir aıle ıçı ıhtan almıştı avrıca. Ama. Ozavva salt şef olarak yoîuna parlak bıçımde devam edıyor. Benım geçen haftakı dınleyişımle "gcnçlik ürünleri' adlı Schubert 3., Beethoven I. senfo- nıler ve Istanbul Festıvah'ndeki me- kanık kurulugunu devam ettıren Zim- merman'lı bir Mozart 3. Keman Kon- çertosu kapsamlı biraz gevşek bir programa karşın Boston Symphony de tüm orkestral pınltısıvla yolunda Bu maratonun son konsenne Phıla- delphıa'da hafıf kuşkulu gıttım. Bü- yük Ormandy'den, bir bacak italyan çocuğu gözüyle bakılıp sonradan de- hasını herkesın kabullendığı ve şu an- da emekli Solti'yı saymazsak dünya- da belkı de bir numara Muti'den (Ce- libıdache, Haıtınk, Abbado amatörlerı izin verır ve kusura bakmazlarsa) sonra Sawallish yavan kaldı. Kulağına ve bılgısıne güvendıklerımın söyle- dıklerine ek olarak, benım kendı dü- zenledıgım bir konserin ızlenımı de böyleydı. Vaktıyle Bruno VValtcr ve Leonard Bernstein ıle ulaşılmış olağanüstü bir düzeyi Zubin Mehta-Kurt Masur va- satlar zıncırı Nevv York Phılarmo- nic'de aşağılara dogru nasıl çektıyse aşırı detaycı. lyı teknısyen ama büyük olmayan bırSavvallısh Philadelphıa'yı da bıraz kurutur muydu acaba' Şım- dılık cevap çok mutlu bir 'hayır' çıktı. Adının reklama çok kanşmış olması- na bakmayın. gelecegın bir şarlatanı değıl. bir gerçek yıldızı olma adayı genç Viyanalı Franz \Valser-Mötz'ün net değnek v uruşuyla. Johann Straus- Yarasa'lı falan hafıf bir programda bıle. o görkemlı yaylılar başta olmak üzere mutluluk vericiydiler. 10yıl aradan sonra Ilhan Berk'in resimleri ilk kez Milli Reasürans Sanat GalerisVnde •Zaten var olanı çizmeye kalkışmıyor İlhan Berk, 'Şimdiye dek neden yoktu' dedirtecek bir gerçek katına erişmek istiyor. Bir çalışma varsayımı olarak diyorum ki, duvara astığı resimler, bir kez daha yalın bir 'öz'dür; ressam, 'işte'nin 'işte'sini yansıtıyor size düpedüz. Bir çalışma varsayımı...ABİDİN Dİ.NO Her şairin bir "anahtar sözcüğü" var gıbıme gelir. İlhan Berk'in "anahtar sözcüğü", "işte". Ilk kita- bının ılk sözcüğü kesınlikle budur: "İşte kurşun kubbeler şehri Is- tanbul'dasın Havada kaçan buiutlann hışırtı- sı"(İstanbul. 1947). Aynı kıtapta "işte"ler hiç eksik olmaz! Bir de "Galile Denizir 'ne ba- kalım: "Belli sevişme vakti İşte pencereler kollarını açtı" (1958). Ya da "Türkiye Şarkısrnı dinle- yin: "İşte gün ışığı Alidağ eteklerinde En sonra sıra bende" (1958). Istersenız "Aşıkane"yi okuyun: "İşte Adakale sokağındayım ve birden • Benim işte dünya kadar güzel ağ- zMiartık"(1968)." "Kül"de, aradığım sözcüğü yine buldum: "O zaman işte seni bir güzel soyu- yorum". Bu "işte"leri derleyerek ne mi demek istiyorum? Şunu: Bu sözcü- ğün gösterme. görme, belirtme gü- cü taşıdığını anlatmak istiyorum. Sair tepiniyor, seyredin diyor bir oluş, bir akış içinde insanlar, gök- ler, kent ve dünya. Görme etrafında bağlanıyor "işte"li şiırler dizisi, görsel bir şiir kavramı ile karşı kar- şıyayız. Mevlana'yı, Picasso'yu, Nâzım'ı da büyülemiştir göz ve görme. gösterme eylemi. 1951 'de Vallaurisde. bana şöyle demişti ispanyol ressamı: "Biliyor musun ki, insan, topu to- pu iki üç kez görür ömrü boyun- ca.~" Mevlana, çoktan önemini vur- gulamıştı görmenin: "Gör, gör ki sende yalnız bu göriiş, bu bakış işe yarar." (Mesnevi VI.S. 118 Izbudak). Şair ve şairden fazla ressam olan VTctor Hugo, çizdiği o dehşet verici resimlerinden birinın altına şunu yazmıştı: "Variık, göriiş var oiduğu için mi var?" Nazım'ın pans'te Sa- int Michel'de başlayıp yazdığı şıiri ansıyorum: Ya üfürükçü -yazar- ressam Ferit Edgü, Fikret Muallanm renk cüm- büşlerinı. Avni Arbaş'ın sislı Istan- bullarını. benım "Deniz Küstü"len- mi. İlhan Berk'in üryanlannı nere- de sergileyecekti? Narmanlfda de- ğil mi? Boşuna mı seçtı o yen? Aliye Berger. geceleri süpürgelere bınıp neden dünya güzelı cadıca re- simler çiziyordu Narmanlı atölye- sinde? Neden Sait Faik, uyurgezer fırdolanıyordu kule dibinde. Nar- manlı'nın arka sokaklarında? Asaf Halet Çelebi. Yüksek Kaldı- rım'ın tepesınden. yıtik bir çocuk topu örneği neden yusyuvarlak yu- varlanıyordu ta Karaköy börekçısi- ne kadar' Ya Cihat Burak, neden kedılerle birlikte geceleri gidip sırtını yavaş- tan kuleye sürtüyordu uzun uzun (bu bir sır...). Hepsi rastlantı mı? Pekı. oiabilır. rastlantı olsun... Ya Mevlevi Semahanesı neden Yüksek Kaldırım'ın tepesıne tünemişti? Şeyh Galıp boşuna mı o mekanda fırıldaklaşıyor. söz perendeleri atıyor- du... Ne demişti Şe\h Galip: "Fistânı (memesi) turunc-i bağ-ı cennet Pistânı (memesi) turunc-i bağ-ı cennet Çeşmi o turunca mestn hayret". Yüksek Kaldırım'ın doruğunda yazmıştır bunu pirimız. Bre elbette sema çıkışı bir Yahudi dilberine rastlayacaktı ergeç... 1939'larda. kı- mi gün öylesi Yahudi dilberleri ışıl ışıl tırmanıyordu ki yokuşu. dizleri- mizin bağı çözülüyor, İlhan Berk'le olduğumuz yerde kalakalıyorduk bir süre. Yann açılacak sergide, Berk'in erotik desenleri, yağlı bo>a çalışmalan ve İstanbul haritalan sunulacak. "Bizim zanatları düşünüyorum şiirciliği resimciliği, çalgıcılığı (llan düşünüyorum ve anlıyorum ki bir ulu ırmak akıyor insan eli ilk mağaraya ilk bizonu çizdiğinden be- ri" O gün bugün, dünyayı ve insanla- n yansıtma çabası hızlanıyor. çoğa- lıyor. yeni alanlara yayılıyor. Bir göz uygarlığına gmyoruz. imgeleri hızla çoğaltan bir çağa (televizyon. sinema vb.). Şiirde oldum olası bü- tün çaba imgede toplanmış bulunu- yor. Sözcükle imge yaratma tutkusu bir ölçüde resimle ilgili bir uğraş olmuş. Ama türlen kanştırmayalım. ne edebiyat resim. ne resim edebi- yat. Ilhan Berk hiç karıştırmıyor ikısini. Şiirinde bile imgeyi birçağ- rışım olarak almıyor. "gjbi^leri yok ederek. dolaysız ımgeler veriyor. Öyle de olsa sözcük bir imge ve bir ses: o ses harfe dökülünce bir imge daha çıkıyor ortaya. ses bir ölçüde tümleşiyor. harf kurgusu siliniyor ve bir ideogram olarak algılanıyor, yanı, resimleşiyor (Çin yazısı örne- ğınde olduğu gıbı). Latın harflerı ile yazılmış Ul işter 'sözcüğünde bıle. parmakla gösterme, işaretleme nite- liği yok mu? Semantik alana gir- mek istemiyorum, diyeceğim şu ki Ilhan Berk'in bütün çabası. ışaretle- meye, görmeye, göstermeye adan- mış. Somut. Dün salt şair donuna girmişti. bu sefer ressam İlhan Berk dolaysız imgeler yaratıp ikizleşiyor. ressam kesiliyor. Işin başından başlayacak olursak. ilk buluşmamız 1939'da, pulu Balı- kesir'de damgalanmış bir zarftan çı- kan şıirle gerçekleşti. Ikinci buluş- mamız 1970'te. bir defterde gördü- ğüm resimle. Her sefer aynı sevınci duydum. Ortalık utançsız Istanbul kokuyordu Daha ilk şiirlerinde İlhan Berk, sanki Yüksek Kaldırım'da kartpos- tallar edinmiş de onlan kendine öz- gü bir yöntemle art arda dizmiş, sürtmece, yapıştırmaca şiirier üret- mişti, iki görüntünün bileşimi, bir kavram yaratıyordu ya da garipçil bir duygu ve böylece kıvılcımlar saçılıyor. ortalık utançsız Istanbul kokuyordu. Bunu yaparken "şiirsel- likten", "ahenkten" koleradan ka- çargibı kaçacaktı Ilhan Berk. İ939 senesi idı İlhan Berk İstan- bul'a geldiğinde, güleç bir dikey olarak Kamondo Han'dakı atölye- min demirbaşları arasında kanştı. Galata Kulesi çizgisinde, en üst katta bulunan işyerim, eşgüdümlü bir resim ve şıir üretme fabrikası olmuştu çabucak. Imeceli. En önemlisi: Türk sanatı sürekli olarak gerdeğe giriyordu kentle, Istan- bul'la halvet oluyordu. Korkanm ki İlhan Berk'in kaderı, -hele ressam olarak- her duvarı ayn bir renge bo- yanmış Kamondo Han'da "bağlan- dı".Orada tutuldu resim denen ince hastalığa. Bakın hele: Kamondo Han. Yazıcı Sokağf ndadır (hangi yazıcı belli değil), olsun. sırtınızı çevirin Galata Kulesi'ne, hafif yo- kuştan, Alman mektebinin altından- kalantor yapıların arasından geçe- rek E\lenme Dairesı'ne çıkın, kar- şınıza tapınak gibi Narmanlı Han çıkacaktır. "D" Grubu, ılk sergisini -I934'te sanıyorum- orada açtı. Yıllar geçe- cek. Bedri Rahmi tezgahını orada kuracak, kalıbını ba.->acaktı. Rast- lantı mı bunlar' 1 işte'nin İşte'sini gösteriyor 1970'te Ilhan Berk'in ılk \e fis- tan forya "üryanlannı" görünce. Tevrat'tan çıkma Yahudi güzelleri- ne rastlarcasına elim ayağım kesil- di. mest-i hayret! Iki şeyı karıştırmıyorum: kâğıt üstü yapay pıstanla. bürümcük altı gerçek pıstan apayrı şeyler besbelli. Hani safdil ressamların denediği gi- bi sırça pisîanlar resmetmiyor Ilhan Berk. Biliyor ki resim bir taklit sa- natı değil. çıplaklığın görüntüsü ile değil. duygusu ıle ilgili. Bunu anlamamış kimı bön saray nakkaşı, Topkapı Sarayfnda. kitap- lıkta saklı açık saçık resimler çiz- mişler. ama yaptıkları. sevişme ile değil. çiftleşme ile ilgili. GözJerinizi dört açın Bir zamanlar ilhan Berk anlat- mıştı. bir yerlerde okumuş: Nakkaş. bir ağacın karşısına geçmiş, boya ile "'tıpkısınrçizrniş. Öylesine çiz- miş ki. resmı gören kuşlar kağıt üs- tü ağaca konmaya kalkışmış... Der- ken oradan bir köylü geçecek ol- muş. ağaç resmine bakmış, sormuş: "Bu ne?"Nakkaş çok kızmış bu so- ruya: "Be adam, gözün kör mü, bu- nun bir ağaç olduğunu kuş beyinli kuşlar bile anladı!" demış. Bilge köylü başını sallamış: "Boşuna zahmet, o ağaç zaten var" karşılığı- nı vermi:,. omuz silkip gitmiş. Zaten var olanı çizmeye kalkış- mıyor İlhan Berk, "Şimdiye dek ne- den yoktu" dedirtecek bir gerçek katına erişmek istiyor. Bir çalışma varsayımı olarak diyorum ki, duva- ra astığı resimler, bir kez daha yalın bir 'öz'dür; ressam, "işte'nin 'iş- te'sini yansıtıyor sıze düpedüz. Son bir söz: Gözlerınızı dört açın. yaman şeyler göreceksiniz. Can Yücel'den Frietf şiirleri •Kültür Servisi - istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan, bugün saat 15.00'te Harbiye Cep Tiyatrosu'nda bir şiir matinesi gerçekleştirecek. Ulla ve Bekir Karadeniz tarafından Türkçeye kazandınlan ünlü Avusturyalı şair Erich Fried'in şiirleri Türkçede Can Yücel. Almanca'da ise Avusturyalı oyuncu Johanna Ander-Bri.\ tarafından okunacak. Şiirlerden önce, Prof. Gertrude Durusoy, Erich Fned hakkmda bir tanıtım konuşması yapacak. Türkçede ilk kez Papirüs Yayınlan tarafından çıkarılacak olan Fried seçkılen kitabı. Avusturya Kültür Ofisi tarafından izleyicilere armağan edılecek. Şehir Tiyatrolan ile Avusturya Kültür Ofisi'nin işbirliğiyle gerçekleştırilecek şiir matinesi ücretsiz olarak izlenebilecek. Prof. Dr. Cüceloğlu, Marmara Üniversitesi'nde •İSTANBUL (MİHA)- "içımizdeki Çocuk". "Yetişkin Çocuklar" ve "lyı Düşün Doğru Karar Ver" kitaplannın yazan Prof. Dr. Doğan Cücelçğlu, Marmara Üniversıtesi Iktisadi Idari llimler Fakültesi Işletme Bölümü'nde bugün saat 13.00'te bir konferans verecek ve kitaplannı imzalayacak. Halen ABD'de. California State University "de öğretim üyeliğıni sürdürcn Prof. Dr Cüceloğlu'nun algılama. öğrenme. dil psikolojisi konulannda Türkçe ve ıngilizce yazılan ve kıtaplan bulunuyor. Hollanda çocuk filmleri gosterisi •Kültür Servisi - Hollanda, Avrupa Birlıği'ne üye ülkelerin İstanbul temsilciliklerinin düzenlediği "Avrupa Kültür Haftalarf'na iki çocuk filmi ile katılıyor. 6 ve daha yukarı yaşlardakı çocuklara ve gençlere yönelik filmlerden "Çakı" Emmy ödülü almış. İtalyan Kültür Merkezı Sinema Salonu'nda cumartesi günü "Babam Rio'da ^'aşıyo^". pazar günü de "Çakı" adlı filmler göstenlecek. Saat 14.00'te başlayacak olan gösterimlere giriş ücretsiz. Ingilizce altyazılı olan filmler ıjösterim sırasında Türkçeye çevrilecek. (251 50 30) Dltanın ucundaki dünya' • ANK.AR.A (,4A) - Ressam Doğan Akça'nın "Oltanın Ucundaki Dünya" adlı yağlıboya resim sergisı perşembe günü Dam Galen'de açılacak. "Oltanın Ucundaki Dünya" ıle 6. kez sanatseverlerın karşısına çıkacak olan Akça, eserlerinde daha çok İçel ve Çukurova görüntülenni. yöre insanlannı canlandınyor. Akça'nın eserleri 31 aralığa kadar görülebilır. Sanatçı Doğan Akça. 1936'da Mersin'dedoğdu. 1956'da lıseyı bıtiren ve resim öğrenımi görmeyen sanatçı. lisedeki öğretmenlennın etkısıyle 1950lı yıllardan ıtıbaren resim sevgisini benlığinde geliştirdi. İşe. suluboya. pastel ve renkli kalemlerle başlayan sanatçı. kısa sürede yağlıboya teknığini öğrendı. Bu sergı ile 6. sergisini açan sanatçı. İçel Sanat Kulübü ve İstanbul Ressamlar Derneği"nın de üyesı. Sevda-Cenap And Müzik Vakfı • A.NKARA (AA) - Se\ da- Cenap And Müzik Vakfı. bu yılki Onur Ödülü Altın Madalyası'nı. dünyaca ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer'e vermeyi kararlaştırdı. Sanatçıya ödülü 5 aralıkta Hilton Oteli'nde düzenlenecek törenle Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel tarafından verilecek. Vakıf Yönetim Kurulu. sanatçıya bu ödülü. Türk opera sanatının Batı düzeyine çıkmasında icracı olarak önemli katkılarda bulunması. başta İtalya olmak üzere bu sanatın en ileri düzeyde gerçekleştirildiği pek çok ülkede kendi alanında doruklara ulaşarak. dünya çapında haklı bir üne kavuşması ve Türkiye "yi sanat alanında uluslararası düzlemde üstün düzeyde temsil etmesi gerekçesiyle layık gördü. Spielberg, ABC'ye film yapacak • NEW YORK (AA) - Ünlü Amerikalı film yönetmeni Steven Spielberg, Walt Disney stüdyolannın eski sahibi Jeffrey Katzenberg ve plak editörü ve film stüdyosu sahibi David Geffen ile birlikte ABC TV kanalına iş yapacak. Her ortağın 100 milyon dolarlık pay ile katılacağı bu de\ proje çerçevesinde ABC için çeşitli filmler hazırlanacak, bu filmler ABC'de gösterildikten sonra diğer kanallara satılacak. Spielberg. Hollyvvood'un en çarpıcı simalanndan biri. Katzenberg çizgi filmlerin yapımında aranan bir isim. Geffen de. özellikle John Lennon ve Elton John'un şarkılannı plak yaparak ünlenen bir kişi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle