Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 1994 PERŞEMBE
12 DIZI-YAZI
^ ç>
tapeo
Prof. Dr.
Ergün Aybars
URTULUŞ SAVAŞI (1920-1923) VE CUMHURIYET'IN İLK YILLARI (1923-1927)
Çağdaşlaşmanın yöntemi; devrim
C
umhuriyet dönemi
tstiklâl Mahkeme-
leri (1923-1927),
üzerinde en çok
spekülasyon yapı-
lan dönem olması nedeniyle ay-
n bir önem taşır. Özellıkle son
yıllarda aşırı lslamcı kanadın
kasıtlı saldırdığı dönem olması
boşuna değildir. tşin ilginç yanı,
bu saldınlan yapan kesim, bunu
'demokrasi-insan haklan' gibi
değerlerin arkasına sığınarak
yapıyor.
lzmir suikastı suçlulannın 'ia-
de-i itiban", lskilipli Atıf Ho-
ca'nın itibannın iadesi' istekle-
rini dile getirenler, Cavit Bey'in
durumu ile hiç ilgilenmedikleri
gibı. "demokrasi-insan haklan'
değerlerine göre "müstebit' olan
ü. Abdülhamid'i eleştirmezler
ve 'Ulu Hakan' olarak isimlen-
dirirler.
Oysa bir tarihçi olarak II. Ab-
dülhamıd benim için, ne 'Ulu
Hakan' ne de 'Kıal Sultan'dır.
Çöküş döneminin sosyal-eko-
nomik-askeri-siyasal şartları
içinde ele alınarak incelenmesi
gereken bir dönemin 'Sulta-
nı'dır.
Hame luhraman' payesi
Atatürk'e saldınlannı sürdü-
renler ve sürekli biçimde malze-
me arayanların son 35-40 yıl-
dır'Vahdettin'i kahraman yap-
ma' eğilimlen ve 'Mustafa Ke-
mal'i Anadolu'ya gönderen
1
ve
vatanı kurtaran esas kişi gibi
göstermeye çalıştıklan dikkat-
ten kaçmamalıdır.
Fetvanın, fermanın ve Sevr'ın
sorumlusu olan Vahdettin'in, bu
davranışlannı baskı altında ol-
masına bağlayanlar(ki böyle ol-
sa bile, mazeret, suçu mazur
göstermez), kaçışı için de yeni bir açıklama ge-
tirdıler 'Vahdettin'iIngilizler silah zoruyla kaçır-
ddar._'
Cumhuriyetin (1923-1927) buhranlı yıllannı.
4
Takrir-i Sükûn' döneminı, devrimci boyutuyla
ele almayıp, aydınlanma-demokrası-vatandaş ya-
ratma. 'ulusal-laik-cumhuriyet'ı kurma idealini
görmezliğe gelen ve 1965-1980 arasmda, Ata-
türk'ü komünist bir rejim kurmadığı için eleştı-
rip. 'burjuva Mustafa Kemal" dıyerek suçlayan-
lann. şimdi de 'Demokrat değil' diyerek suçla-
maları. bu tutumun özde bilinçli bir Atatürk düş-
manlığına dayandığını gösteriyor.
Bu kesime mensup bazı meslektaşlanmızın
üniversıteden çıkanlmalanna da üzüldügümü be-
lirtmek isterim.
'Atatürk'ü Konıma Kanunuvar,oyüzdeneleş-
tiri yapüamıyor' ıddıaları da asılsızdır. Ticanile-
rin 1950'de DP'nin iktidara geçmesinı fırsat bi-
krek Atatürk heykellerini kırmalan ve hakaret et-
meleri üzerine, DP, bunu engellemek için
25.7.195l'de TBMM'de kabul edilip 31.7.1951
gün ve 7872 no'lu Resmi Gazete'de yayımlana-
rak yürürlüğe giren yasayı çıkardı:
"Madde 1 - Atatürk'ün hatırasına alenen ha-
karet eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla ka-
dar hapis cezası ile cezalandınbr. Atatürk'ü tem-
sil eden hevkel, büst ve abideleri veyahut Ata-
türk'ün kabrini tahrip eden, kıran,bozan veya kir-
leten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis
cezası verilir™" Görüldüğü gibi yasa. Atatürk ü
eleştirmeyi engelleyici bir özellik taşımamakta-
dır.
Demokrasi lamhadan çıkmaz
Türk tarihını hem kendi özgün koşullan için-
de özelde ve dünya tarihi içinde örnek ve kıyas-
lama ile genelde ele almak gerekir. Türkiye'yi
cumhuriyeti hazırlayan sebeplerden soyutlaya-
mayacağımız gibi, Batı dünyası ile ilişkisinden de
soyutlayamayız.
Fransız Devrimi'nin 'Hürriyet, Eşitlik, Adalet'
esasına dayanan bildirisine rağmen devrim-kar-
şı devrim süreci, cumhuriyet-kralhk mücadelesi.
Fransa'nın 1789-1889 arasında geçen yüz yıllık
döneminin tarihini oluşturur.
Demokrasinın Fransa, ABD ve İngıltere'ye bir
günde gelmediği bu kadar açıkken. Türkiye'de
bunu hemen beklemek ne derece gerçekçıdir?
u
Demokrasi Alaaddin'in lambasından çıkmaz»
Bir gecede kurulmaz" diyen Prof. Bernard Lewis
ve Prof. Feroz Ahmad, Kemalizmin Türkiye için
demokrasi şartı olduğunu vurguluyorlar.''>
Türkiye için 'cumhuriyet' modernleşmenin ve
uluslaşmanın hem siyasal güvencesi, hem de va-
tandaşı eğiterek. demokrasiyi hazırlayan bir okul-
dur. Türkiye'de 'cumhuriyet'. demokrasi karşıtı
veya dışında bir rejim değil, demokrasiyi hazır-
layan bir geçiş sürecidir.
Zorunlu önceük: Cumhuriyet
Atatürk, 1931 yılında yazdığı 'MedeniBUgikr'
(2|
kitabında demokrasi, hürriyet, insan haklan,
vatandaşlık, deviet. ulus kavramlannı ışlemekte-
dir. Bu kitap, 1930-1940 arası ortaöğretim ders
kitabı olarak okutulmuştur. Halkevlerinin. Köy
Enstitüleri'nin kurulusundaki amaçlar da bunu
hazırlamaya dönük olmuştur.
Ancak devletin kuruluş aşamasında, olağanüs-
tü tehlikeler karşısında Atatürk için zorunlu olan
öncelik, cumhuriyet ve sonra demokrasidir.
Türk devrimi özgürlük için, bağımsızlık için
yapılmıştır. Sosyal-ekonomik ve demokratik kül-
türel taban, cumhuriyetle sağlanacaktı. Ata-
türk'ün "çağdaşuygartakdüzeyineulaşmak" ola-
rak özetlenebilecek temel hedefinin içine. Batılı
anlamda modern, milli. güçlü ve demokratik bir
deviet kurma Özlemi de dahildir.
Anti-demokratik akımlann dünyada en güçlü
olduklan 1930'larda bile Türkiye'de hiçbir za-
man otoriteciliğin övgüsü yapılmamış, sürekli
bir otoriter rejimin özlemi duyulmamıştır.
"Tek parti rejimi, bir ideal olarakdeğÛ devrim-
leri gerçeklestirme ve yerleştirme ihtivacının or-
taya çıkardığı geçki bir zorunluluk olarak algılan-
mıştır"( 3 )
dıyen Prof. Ergun Özbudun da yuka-
ndaki görüşlerimizi desteklemektedir.
Türkiye, kendisinin yan sömürge olmasına, on
yıl süren savaşlar (Balkan, 1. Dünya savaslan ve
1922 sonunda
Türkiye'nin önünde
esas sorun 'Osmanlı
sistemi sürecek mi,
yoksa yeni bir sistem
kurulmah mı?'
noktasmda
düğümleniyordu.
Islahatçüar gibi
düşünmeyen Atatürk,
sonınun sistemi
kökten değiştirmekte
olduğunu görüyordu.
Çağdaşlaşmanın
yöntemi devrimdL
ürkiye için
'cumhuriyet'
modernleşmenin ve
uluslaşmanın hem
siyasal güvencesi, hem
de vatandaşı eğiterek,
demokrasiyi
hazırlayan bir
okuldur. Türkiye'de
'cumhuriyet',
demokrasi karşıtı veya
dışında bir rejim değil,
demokrasiyi
hazırlayan bir geçiş
sürecidir.
Milh Mücadele 1912-1922) nedeniyle harap bir
ülke. hastalıklar, sosyal çöküntü. ümmet düzeyin-
de bir toplum. ortaçağ kurumlan ve gelenekleri
ile yaşayan. sanayi devrimini ve rönesansı yaşa-
mamış bir toplum olmasına rağmen demokrasi-
ye, çok partilı sısteme kendi iç dinamikleriyle ge-
çebildiyse. bunun sebebini, özgün koşullannı iyi
değerlenditmek gerekir.
Çağdaşlafma ve devrkn
1922 Ekım avı sonunda Türkiye'nin önünde
esas sorun "Osmanlı sistemi sürecek mi.yoksa ye-
ni bir sistem kurulmalı mıydı?" noktasında dü-
ğümleniyordu. Islahatçılargıbi düşünmeyen Ata-
türk, sorunun sistemi kökten değiştirmekte oldu-
ğunu görüyordu. Çağdaşlaşmanın yöntemi dev-
rimdi. Teokratik yapının yerine laik bir yapı, üm-
met yerine ulus, kul yerine vatandaş, bu değişı-
min esasını oluşturuyordu.
Fransız Devrimi ile gerçeklesen, 'tnsan haklan-
na dayalı ulusal-laik ve demokratik bir cumhuri-
yettir/
Görmezoen gelinen devrimci öz
Atatürkçülüğün gelı^meve çok açık olmadığı-
nı ileri sürmek, Mnkılapcılık'ın ne olduğunu gör-
memezlige gelmektır. 12 E>lül 1980 askeri mü-
dahalesini Atatürkçü bir engel görenler ise bu
olayı yüzeysel ve biçimsel olarak gösterip olayın
sosyal-ekonomik-siyasal-psikolojik etkenlerini
ıncelemeden ucuz-kolay suçlama yolunu yeğle-
yenlerdır.
Ikinci Cumhuriyet, başkanlık ve eyalet sistem-
lerinın arkasında yatan, eğer Türkiye Cumhuri-
yeti"nın ulusal bütünlüğünü parçalayıp, federas-
yon adı altında gizli bir oyunu hazırlamak ise,
Türkiye'de buna izin verilemez. Fransa veya baş-
ka ülkeler bu konuda ne kadar duyarlı ise Türki-
Atatürk, devrimleri gerçekleştirirken mümkün olduğunca az kan dökülmesini istiyordu. Yurdu devamta
gezivor, halk ik görüşüyor, taıîışıyor, >apacaklannı açıklıyor ve milleti ikna etmeye büyiik önem veriyordu.
Saltanat ve Hilafefin
kaldınlışı. cumhuriyetin
ilanı, laik hukuk, laik
deviet, çağdaş dünyanın
tüm sistemi (hafta tatili,
uzunluk-ağırlık ölçüleri,
şapka. yeni harfler) ile
entegre olunacak değı-
şim, 1922-1928 arasının
canhlığını gösterir.
1923-24 ders yılında
Darülfünun'da öğTenci
sayısı 2100. bunun
200'ü kız. Kişi başına
düşen ulusal geliri 70 do-
lar olan Türkiye'nin,
karşı-devrimciŞeyh Sait
isyanı ile de ekonomik.
mali durumu çok sarsıl-
dı. 1925 yılı bütçesi 75
(yetmişbeş) milyon lira
ile bağlanmıştı.
Şeyh Sait isyanının bastırılması için 25 (yirmi-
beş) milyon lira harcandı. Bu ortam içinde kurul-
muş ve kapatılmış bulunan 'Terakkiperver Fır-
ka' olayı da çok partililiğin. zamanlama hatasın-
dan dolayı uygulanamadığını gösterir. 1930 Ser-
best Cumhuriyet Fırkası olayının da benzer orta-
mı vardır. Ama 1950'de Türkiye'de iktidar olağan
bir seçimle el değiştirebildiyse. anayasa değişik-
liğine gerek kalmadan bu başarıldıysa, hiç kuş-
kusuz 1923 felsefesinin etkınliğındendir.
Sonuç. Kemalizmin ülküsü çağdaş uygarlık dü-
zeyine ulaşmakttr. Örnek aldığı siyasal model ise
1VJLustafa Kemal şöyle
diyordu: 'Söz konusu olan,
millete egemenliğini
bırakacak mıyız,
bırakmayacak mıyız meselesi
değildir. Bu, ne olursa olsun
yapılacaktır. Burada
toplananlar, Meclis ve herkes
meseleyi tabii bulursa,
sanmm uygun olur. Yoksa,
yine gerçek usulüne göre
tespit edilecektir. Fakat
ihtimal birtakun kafalar
kesilecektin'
ye de o kadar duyarlıdır.
Ekonomik-teknolojik-sos-
yal refahçı-daha özgür ve bi-
reyin haklannm daha güven-
celi olduğu bir Türkiye. Ata-
türk'ün. Atatürkçülenn de di-
namik idealidir.
Egemenlik ulusa
Atatürk'ün. daha genç bir
yüzbaşı iken amacı, ulusal sı-
nırlar içinde. bağımsız, dina-
mik. modern bir Türk devleti
kurmak idi. 1919'da Ulusal
Savaşı bu amaca göre yönlen-
dinmiş. ulusal iradeyi. ulusal
egemenlik-bağımsızlık ülkü-
sünde oluşturmuştu. Savaş bi-
ter bitmez, Meclis içinde ve
dışında ayrılmalar doğal ola-
rak başlamıştı. Onu vatandaş-
lık ve seçilme haklanndan
yoksun bırakmak ısteyen Meclis'teki muhalifler,
Mustafa Kemal'den kurtulmanm yollannı anyor-
lardı.
Ankara'nın fıilen başkent oluşu, kaderini Os-
manlı hanedanına bağlamış olan çevreleri çok te-
dirgin etmişken, 1 Kasım 1922'de Atatürk'ün
TBMM encümeninde yaptığı. Osmanoğulla-
n'nın. Türk ulusunun egemenliğine zorla el koy-
duklannı, şimdi ulusun ayaklanarak egemenliği-
ni ele aldığını belirtip. ~Bu. olup bittidir. Söz ko-
nusu olan, millete egemenliğini bırakacak mıyız,
bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesek, ba-
sit bir gerçegj tespitten ibarettir.
Bu, ne olursa olsun yapılacaktır.
Burada toplananlar, Meclis ve
herkes meseleyi tabii bulursa, sa-
nınm uygun olur. Yoksa, yine
gerçek usulüne göre tespit edile-
cektir. Fakat ihtimal birtakım
kafalar kesilecektir" sözlerı ve
elinın sert hareketi, karşıtları en-
dişelendirmışti.
Şeriatçılar, İttihatçılar, meş-
rutiyet yanlılan (daha sonra Te-
rakkiperver Parti'nin kuruluşu-
nu hazırladılar, bunlann çoğun-
luğu ulusal savaşta Amerikan
mandası yanlılan idıler.) Musta-
fa Kemal'in İsmet ve Fevzi Pa-
şa'yı yanına alması nedeniyle
küskün olanlar, diktatörlüğe yö-
nelmesinden endişe edenler, ya-
pılanlan ve yapılacak olan dev-
rimi kavrayamayanlar, giderek
Atatürk'ün karşısında cephe
oluşturmaya başladılar.
DevıHmin yasası
16 Ocak 1923 tarihinde tz-
mit'te basın toplantısı yapan
Atatürk, yapacağı devrimden
söz ederek destek istedi. Hüse-
yin Cahit Bey'in, hangi kanun-
larla bunu basaracağını sorma-
sı üzerine, Hilafet'in dinle ilgi-
si olmadığını, siyasi bir mevki
olduğunu söylüyordu.
"jdareimaslahatçılıkla dev-
rim yapılamavacağını, herkesi
menınun etmeye çalışüırsa basa-
neldeedilemeyeceğini
r
ılen sür-
dükten sonra, "İnkılabın kanu-
nu mevcut kanunlann üstünde-
dir. Bizi öldürmedikçe, bizim ka-
famızdaki cereyanı boğmadık-
ça, başladığımız inkılap ve iler-
İemebir an bile durmayacaktır"
sözleriyle amacına hangı yön-
temle ulaşılacağını açıklıyordu.
Annesinin mezan başın-
da".Hbu kadar kan dökerek millerin elde ettiği
egemenliğin korunması ve savunması için gerekir-
se annemin yanına gitmekte asla tereddüt etme-
yeceğim. Milli hâkimiyet uğrunda canımı vermek,
benim için bir vicdan ve namus borcu olsun" di-
yerek ant içti
Devrim karşıtlarma sert uyarı
Bir yandan Kânm Karabekir. Refet, Ali Fuat
Paşa, Raufve Dr. Adnan Bey'lerin Halife Abdül-
mecit'e ilgileri ve cesaret vermeleri; diğer yan-
dan saltanatı gen getirmek isteyenlerin silahlı ey-
lemlerinin sürdüğü ve yayımlanan gizlı bildiriler-
le annesine, kendisine küfürle saldınp. yeni ev-
lendiği eşi Latife Hanım'a çok ağır hakaretler ya-
pıp, bürün Müslüman kadınlann ahlakını boza-
cagı suçlamalan ile İslamı yıkan' Mustafa Ke-
male karşı 'Müslüman miUetini' isyana kışkırt-
malan karşısında. 20 Mart 1923 günü Konya'da
bir konuşma yaparak sert, uyancı tavnnı ortaya
koydu:
u
»Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey
almak isterseniz derim ki, ben şahsen onlann düş-
manıyım. Onlann olumsuz yönde atacaklan her
adım, yalnız benim şahsi imanıma değiL, yalnız
benim gayeme değil, o adım benim millerimin ha-
yatıyla ilgili, o adım benim millerimin hayatına
karşı bir kasıt, o adım millerimin kalbine yöneltü-
miş zehirii bir hançerdir. Benim ve benimle aynı
fikirde olan arkadaşlanmın yapacağı şey, mutla-
ka ve mutlaka o adımı atanı tepelemekrir... Sizle-
re bunun da üstünde bir söz söyley eyim. Farz-ı mu-
hal eğer bunu sağla\ acak kanunlar olmasa, bunu
sağlavacak Meclis olmasa, öyle olumsuz adım
atanlar karşısında herkes çekiîse ve ben kendi ba-
şıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürü-
rüm!_"
Bu sözler, bir devrimcinin açık ihtandır. Ata-
türk, mümkün olduğunca az kan dökülmesini is-
tiyordu. Yurdu devamlı geziyor. halk ile görüşü-
yor. tartışıyor, yapacaklannı açıklıyor ve milleti
ikna etmeye büyük önem veriyordu.
Mi Şükrü cbıayeti
İzmir Iktisat Kongresi toplanmış, Lozan gö-
rüşmeleri kesilmiş ve Meclis'te gizli oturumlar-
da muhalefetin saldınlan. hakaret boyutuna ulaş-
mıştı. Bu arada mart ayı sonunda. Milletvekili Ali
Şükrü Bey öldürüldü. Katili. Muhafız Alayı Ko-
mutanı Topal Osman Ağa teslim olmadıgı için,
çatışmada yaralı ele geçmiş ve bir süre sonra öl-
müştü.
Ali Şükrü cinayeti İttihatçılar ve saltanatçılar
tarafından, Mustafa Kemal'e karşı bir baskı ara-
cı olarak kullanıldı. Ali Şükrü'nün öldürülme-
sinden sonımlu gösterilmeye çalışıldı. Cenaze bi-
le bir istısmar konusu yapıldı. Meclis'te Ziya
Hurşit'in başını çektiği grup ve tüm muhalifie-
rin baskısı ile Meclis'çe, Topal Osman'ın cese-
dinin Meclis kapısında asılarak teşhirine karar
verildi. Ceset gömüldüğü yerden çıkartılıp Mec-
lis girişine asılarak teşhir edildi.
Ulusal Savaş'ın Meclisi 16 Nisan 1923 günü
dağıldı. Dağılmadan bir gün önce 'Hiyanet-i Va-
taniye Kanunu'nda, saltanatı geri getirmek için
çalışanlan vatan haini kabul eden. devrimci bir
değişiklik yaptı. 334 ve 335 nolu kanunlarla, kar-
şı-devrimcileri cezalandıracak hükümler getiril-
di.
Seçimler sonrası Ağustos 1923'te toplanan
TBMM, Lozan'ı onayladı. Eylül aymdan itibaren
Atatürk, cumhuriyet ilan edileceği konusunda,
basın yoluyla ve resmi yollarla duyurularda bu-
lundu. 29 Ekim 1923 günü cumhuriyet ilan olun-
du. 23 Nisan 1920 günü doğmuş bulunan devle-
tin adı konuyordu. Bu olay, Ulusal Savaş'ın lider-
lerinin arasmı da biraz daha açtı.
<'' Cumhuriyet, 21 Haziran 1992, s. 6
•2l
Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El
Yazüaı%Prof. Dr. Afet tnan, TTK Yayınevi, An-
karal969, s. 550
( 3 )
Ergun Özbudun. Türkiye'de Siyasal Kültür
ve Demokrasi, Türkiye'de Demokrasi ve Demok-
rasi Kültürünün Geİişmesi, Yayına Hazırlayan:
Hüsnü Erkan, İzmir 1990, s. 68.
Yarın: Hilafet gerginliği başlıyor...
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇI
Bir Parmak Bal•••
Mümtaz Soysal'ın istifasına şaşırmadım. 13 ekim per-
şembe günkü "Ankara Notları"nda, "Özelleştirme konu-
sunda, Mümtaz Soysal yine yumuşak gibi geliyor bana.
Ben olsam hiç yanaşmam. 'özelleştirme hırsızlıktır' der,
direnirdim"dedikten sonra bir sözü daha aktarmıştım; şöy-
le:
"Biri şöyle dedi:
'Benim bildiğim Mümtaz Bey imzalamaz kardeşim. Azle-
deceklermiş, etsinler. Mümtaz Soysal 'Azlederlerse evimi-
zegideriz!' diyor...'
Evine döndü işte. ölen eşı, yazar arkadaşım Sevgi Soy-
sal bir gün şöyle demişti:
- Mümtaz, bir yerde dünyada duramaz. Devrim olursa,
onu Devrim Konseyi Özel Kalem Müdürü yapmalı, oturup
telefonlara ne baksın diye. Çatlar, ölür oturamaz!
Mümtaz Soysal'ın istifasının temelinde yatan neden, yal-
nız Volkan Vural olayı değil, bir dolu nedeni var. Gerçekte,
bunları -satır arasında- açıkladı da. Türkiye'de herkes, her
şeyi biliyor. Bilinmeyen hiçbir şey yok gibi...
Cumartesi günü, Türk-iş'in başı çektiği, "Demokrasi Plat-
formu"nun katıldığı, işçi-memur yürüyüşüne bir yere değın
katıldım. Anıt-gömüt'te "Aslanlıyol"da, taşların üzerine
oturup, dinlenmek zorunda kaldım. Metin Aksoy'la birlik-
teydik, birbirimizi biryıtirip bir buluyorduk. Yürüyüş, üçgün
önce kararlaştınlmıştı Demokrasi Platformu'nda. Perşem-
be günü Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a gidecekti
başkanlar, gittik. Meclis Başkanı, bir çeşıt aba altından so-
pa göstermiş, "Yürürsenız, yürüyüşün sonucuna katlanır-
sınız!" mı ne demişti? Ben eylemden söz edince de:
- Senden eylemden başka şey çıkmaz zaten! demiş, "Sa-
yın Başkan, yurüyüşten sonra, yalnız 18 örgüt başkanı size
gelsek, birçay ya da kahve içirir misiniz?" biçimindeki öne-
rıme, hiç sesçıkarmamış, yani "o/maz"demeye getirmişti.
Ertesi günü, içışleri Bakanı, Ankara Valisi,Türk-iş Başka-
nı Bayram Meral üçlü bir toplantı yapmışlar, yürüyüşün
Meclis'e bir kilometre kala dağılması, karara bağlanmıştı.
Bu yüzden Mectis'e yürümek söz konusu değildi. Yürüyüş-
çüler. yeni Başbakanlık binası önünden dağılacaklardı.
Sanıyorum bu yeterince duyurulamamış, "Işçi burda Baş-
kan nerde?" polemıklerine yol açmıştı. Bir de, Bayram
Meral'in Yol-lş Sendikası'nın önde değil, en arkada yer al-
ması, yürüyüşü engellemek, başarısız kılmak isteyenlerin
ekmeğine -bir ölçüde- yağ sürdü!
Kanımca, bu bir başlangıçtı. Başlangıç olarak da başarı
sayılmalıydı. Türk-iş, tüm yürüyüşte olup bitenlerı filme al-
mış. O filmi herkesin görmesini isterdim...
Çankaya'ya Süleyman Bey'e görüşmeye giderken, doğ-
rusu yüreğim hop etmıyor da değildi. Görüşmemız öncekı
gün, saat 17.30'daydı. Ogün de, "ŞeriatNasılÖnlenebilir?"
başlıklı yazıların yedincisi çıkmıştı. Yazının ana başlığı
"Cumhurbaşkanları arasında..." Yaz\ şöyle bitıyordu:
"Gürbüz Tüfekçi'n/V? konuşmasını dinlerken düşünüyor-
dum:
- Türkiye'de dini politikaya alet etmemiş cumhurbaşkan-
ları kimlerdi?
Tüm olup bitenler gözümun önünden geçiyordu sanki,
parmaklarımla sayıyordum:
• Atatürk, Inönü, Gürsel, Korutürk..."
- Eee, ne var bunda? diyeceksiniz...
- Ne var olur mu? Nerede Süleyman Bey?
- Ne yapalım? O da dını politikaya alet etmeseydi!
Konuşmasının ortasında söyledi Süleyman Bey:
- Ben her sabah bütün gazeteleri okurum. Her şeyi yazı-
yorsunuz. Size ta 'n ediyor muyum? (Sitem ediyormuyum?)
Olsun, ben yine de hem yazıyor, hem çekınıyorum! Çağ-
daş Gazeteciler Derneği'nın Genel Kurulu'nda yeniden
göreve gelince, görüşme ısteğinde bulunmuşuz, dört ay
önce. O da, öyle dolu kı, şimdi görüşeceği tutmuş. Hazırlan-
dım. özlem, saçımı -yok ya- düzeltti. Arkadaşlar benı yol-
dan aldılar. Mahmut Tali öngören, Metin Aksoy, Tuncay
özkan, Betcir öztoprak, Seniye Yücel, Ali Tartanoğlu, za-
manında oradaydık. Süleyman Bey'in o günkü izlencesine
bir baktım, oooo, dakikası boş değil. O da konuşmayı sevi-
yor. Herkesin ağzına bir parmak bal! Kırk yıldır bu böyle...
Onbeş dakika gecikmeyle içeri alındık, oturduk. O, konu-
şayımdiyebekliyor:
- Efendim, Haluk Gerger'/n size selamı var. "Antitezini
arıyorsa, Haymana'da olduğumu söyleyin diyor" diye söze
başladım. Süleyman Bey:
- Bildim dedi, Hazreti Yusuf'un makamında! Orası Hazre-
ti Yusuf makamıdır!
Bu olayın bir geçmişı var. anlatayım: Doç. Haluk Ger-
ger'i, yıllar önce Süleyman Bey, bir açıkoturuma çağırır.
Toplantı Hilton'dadır. Konuşmacılar arasında Coşkun Kır-
ca, emekli General Süreyya Yüksel de var, açıkoturumdan
sonra yemeğe çıkılır. Süleyman Bey, Haluk Gerger'in kolu-
na girerek asansöre değin götürür, bu arada şöyle der:
- Bakın Haluk Bey, ben tezim, siz benim antitezimsiniz.
Siz olmasanız ben olamam. Ben antitezimi arıyorum. Anti-
tezimi bulayım ki, sentez gerçekleşsin!
Süleyman Bey'in antitezi Haymana Cezaevi'nde yatıyor-
du. Süleyman Bey şöyle dedi:
- Gerger'i Hazreti Yusuf diyarına koyan ben değilim. Hü-
kümetde, valide değil. 10 sene başbakanlık yapmış adamı,
sorgusuz sualsiz Zincirbozan 'a götüren mahkeme değildi.
Ben Gerger ve arkadaşlarının hapiste olmasından fevkala-
de üzgünüm. Ama yargı organları, kanunlar ve kanunlann
suç saydığı olaylar var. İtiraz, "Şunlar şunlar suç sayılma-
malı" için. Toplum bunu tartışıyor. Türkiye'nin demokratik
müesseseleri var. Toplum eğer demokratik hak ve kurum-
lara sahip çıkmaya devam ederse sorunları çözecektir...
Süleyman Bey'le on beş dakika görüşecekken, yarım
saati gecti. Dışarıda, eski Cumhuriyetçilerden Füsun Ozbik-
gen ile Betül Uncular, "3D"dergisine röportaj yapmak için
bekliyorlardı. Görüşenler arasında; Tamer Levent, Mamak
Belediye Başkanı İsmail Değerli, daha bir dolu kişi vardı.
Herkesin ağzına birer parmak bal mı çalınmıştı?..
BULMACA
1 2 3 4 5 6
SOLDAN SAĞA:
1/ Mersınbalığına veri-
len bir başka ad. 2/ Naz,
işve.... Afrika'da bir ül-
ke. 3/ Uğraş... Hizip. 4/
"Bugün Bugün be-
ni ilk defa güneşe çıkar-
dılar" (Nâzım Hik-
met)... Kabadayı. 5/
Rütbesiz asker... Eski
Mısır'ın üç büyük pira-
midinden biri. 6/ Türki-
ye'nin de üyesi olduğu
bir örgüt... Parola. 7/
Oyunda cezalı çocuk...
Yeni sıvanmış bir duvar
üzerine suda kanlmış boyalarla re-
sim yapma tekniği. 8/ Bir bağlaç...
ABD'nin bir eyaleti. 9/ Kırmızı bir
elma cinsi.
YUKARIDA1V AŞAĞrYA:
1/ Dam saçağı. 2/ llkel benlik...
Tuluat tiyatrolannda Doğu giysile-
riyle yapılan dans. 3/ "Od ile kor-
kutma bizi kim lâl-i nigâr/Ca-
nımız bizim oda yanmağa mutâd
eyledi" (Hoca Dehhani)... Bir cet-
vel türü. 4/ Eskiden Macar ve Fransız ordulannda kullanılmış
askeri bir başlık... Fas'ın plaka ışareti. 5/ Eli işe yatkın, bece-
rikli... Bir nota... Bir makyaj malzemesi. 6/ Yank, çatlak... Ol-
gunlaşmak üzere olan tahıl. II Eskiden eczacılıkta kullanılmış
olan kırmızı renkli kil. 8/ Öngün... Ikinci tekil kişi adılı. 9/ Dü-
zenli olarak ekim yapılan arazi.
-M.