23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAırA CUMHURIYtl 6KASIM1994PAZAK 14 KULTUR Atatürk Kültür Merkezi 6 aydır onanlamıyor, CRR Konser Salonu 'niteliğini' yitiriyor IstanbuFda sanatm geleceği... HANDAN ŞENKÖKEN Dünyadaki benzerleriyle boy ölçü- şen.programlarıylafestivalleriaratma- yan, konuk sanatçılan ağırlayabilecek koşullarla donanmış tek salon olma özettiğini taşıyan Cemal Reşit Rey Konser Salonu'mm; "abşdnuşm dçmda" konuklara ve "işievi dışında" hizmetlere sunulduğunu, ariık "küttür- de çoksesli dönem"(!) başladığmı ve bu uğurda sanatçı odalarınm "mesdde" bile dönüştürüldüğünü daha önce yazmıştık.(8 Ekim 1994, Cumhuriyet). Kısa bir süre sonra Genel Sanat Yö- netmeni Aydtn Gün, sessizliğini bozdu: O güne dek "Hukukçular Derneği". "Ensar Vakfi" ve MÜSİAD'af Müsta- kil Sanayici ve İşadamları Derneği) tahsis edilen salon. bu kez "MilB Genç- tik Vakfı Istanbul ŞubesTne ve Küçük- yalı Anadolu Musikisi Derneği'ne veril- mek istenince, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nu kalitesizlik istilası'mian ko- rumayı görev edinmiş Aydın Gün'ün sabır taşı ve tahmat'/ûra karşılık isti- fasmı sundu.ı1 Kasvn 1994) Aydın Gün. elliyıllık deneyimine da- yanarak, bu tür etkinliklere izin verildi- ğinde, arkasının bir 'baraj patlaması' gibi büyük bir hızla süreceğine dikkati çekivor, "şeytana külahını ters giydir- mekte, iğnenin deliğinden de>eler geçir- mekte çok usta olan bazı politika tez- gahtarlanmızı artık biç kimse durdura- mayacaktır'V/vordu istifa mekıubun- da. Sonunda da ekliyordu: "...Eğer bir tophımdfl "dün" yani geçmiş "bugüıTü yönetijorsa, (ölüler yaşayanlan rehin almışsa) o toplum hastadır...Geleceği, gelişmeyi ve dönüşmeyi öngörmeyen bir kürtür, çıkmaz sokaktır. Dostoyevski "tnsan o kadar alçaktır ki, sonunda herşeye katlanır, herşeye uyum sağlar" demişti. Usta yazar izin verirse, bu özdeyişi şöyle değiştirmek is- tiyonım: 'Bazı insanlar o kadar alçaktır ki, so- nunda herşeye katlanır, herşeye uyum sağlarlar.' Kişiyi ve kişiliği yaratan en sağlam kaynak, Hnsan aklının direnişi'dir, ben Atatürkçülüğü de 'aklın direnişi' olarak algılıyor ve yorumluyorum." Avdtn Gün'ün ıstifasına ilk destek SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar'dan geldi. Gün'ün onurlu tavrmı saygıyla karşıladıklarını belirten Sağlar, fstan- bul Büyüksehir Belediye Başkanı Tay- yip Erdoğan"/ eleştirerek. "Çağdaş kül- tür yerine. çağdışı kütrürü savunanlar, ulu&al kültürümüz yerine, Arap kül- türûnü koymay a çalışanlar, amaçlanna ulaşamayacaklardır"dedı. Sağlar, RP libelediyebaşkanlarınm, seçildiklerinden bu yana halkın sorun- larma çözüm bulmak verine. sorun ya- rattıklarım savunarak. "Gözü dönmüş- hık derecesindeki iktidar hırsıyla üike- ye ve halkın btitünlüğümi sağlayan de- ğerlere saldırı içinde olduklarT'm belirt- ti. Fikri Sağlar, kurumlarm demokratik işleyişini de hazmedemeyen Tayyip Er- doğan m"kamuya ait kummlan, kendi yandaştanna peşkeş çektiği"m savun- du. Kültür politikasmı"st\iüeşme, de- mokratikleşme ve çoksesluik"o/ara£ niteleyen İstanbul Büyüksehir Beledi- yesi Kültür Dairesi Başkanı Şenol De- miröz ıse, "Türkiye'de her düşünce ken- disini bizim mekanlanmızda rahatlıkla ifade edecektir"görüşünde. İstanbul'un ve Türkiye'nin en önemli sanat ve kültür merkezi olan Atatürk Kültür Merkezi nin ihaie karmaşasT- nın kurbanı olduğunu, Kültür Ba- kanlığı nın açttğı ihalelerin bir türlü so- nuçlanmadığmı da vaznuştık. (6 Ekim 1994. Cumhuriyet). Onarım gerekçesiyle Mayıs 1994 'te kapaıılan AKM için üç ihale yapıldi. Üçüncü ihaleyi Net Holding kazandı ancak kesin sonuç açıklanmadı. Ardı- ndan Kültür Bakanlığı ihaleyi Simko '- nun aldığmı bildirdi. Geçen hafta bu ihalenin de iptal edil- ' diği söylentileri yaygmlaştı. İhale iptal edilmişti ancak bu kez Kültür Bakanlığı değil. Maliye Bakanlığı tarafmdan. Şimdi Net Holding, Maliye'den vize, Sayıştav'dan lasdik aldığmda AKM'- nin onarımına başlayacak. Kültür Ba- kanlığı yeıkıhlerı, yıl sonuna dek hiç ol- mazsa Oda Tiyatrosu 'nun yetiştirilece- ğini öne sürüyor. Bu da elbet. hiçhir so- runun çözümü değil. 6 avdır süren bu ilginç karmaşa, AKM'de 'hayati tehlike' var gerekçe- siyle sürüvor. İstanbul Devlet Tiyatro- su, Birim Tivatro ve Taksim Sahnesi'- nde oyunlarını sahnelerken, İstanbul Devlet Opera ve Balesiile İstanbulDev- let Senfoni Orkesırası Aya Irini ve Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu 'nda kon- serlerini ve gösıerilerini sunmaya çalışı- yor. Çalgılar oradan oraya taşınıp harap olurken, yöneticiler mekan bulmak ve uvgun koşullar yaratmak ıçin çabagiis- terip, didinivorlar. Buyıl gerçekten inucizeler yaratabi- tenler' varolabiliyor. İstanbul'da sanat, demokrasi ve şeriat çekişmesinin tam ortasmda. Kısır çekişmeler sürdürülü- yor, olumlu gelişmeler sürekli erteleni- yor. Artık Atatürk Kültür Merkezi'nin 6 aydır kapalı olmasına ve Cemal Reşit Konser Salonu nunda ticari, siyasal- ideoiojik etkinliklere' yer verilmesine tepki göstermek gerek. Yerel vönetimlerin kendi kurallartna göre 'keyfi uygulamalarT, İsıanbul'un uluslararası sanat ortammdaki yerini de sarstyor . 'Hayati tehlike' aslında sadece AKMjçin değil, lüm İstanbul için ge- çerli. İstanbul Platjormu'nun dilegetir- dıği eı/iı:"lstanbul dünyaya kapalı, kendi içine döniik, evrensel değerierden uzaklaşan, yerel değerlerin sığlığıoda boğulan, çağın son yıllannın dinamiz- mine katılmayan bir metropol ouna sakıncasıyla karşı karşıya mıT Arkadaşlarımı: Gamze Vanm, Pelin Özer ve Asu Maro. "İstanbul'da sa- natın geteceğini nasıl göriiyorsunuz V sorusuna vanıl aradılar. TURGAY FİŞEK0 (Şair): Bu- gün için İstanbul'un geçmiş yıllarda- ki, özellikle 60'b yıllardaki kültür or- tanurun oldukça gerisinde olduğunu düşünüyonım. Aslında bu, ülke ge- nelınde kültürün geriye çekilme sü- recinin bir parçası. Çünkü bütün Türkiye'de, Türk toplumunda 80'- den bu yana kültür günlük yaşamın dışına aülmakta. Yerine yükselen değerler dediğimiz bambaşka, ti- caretin, pa- ranın ve buna bağlı değerle- rin yükseldiği bir süreç yaşı- yoruz. Bu ne- denle kültü- rün kendini geri çekmesi, iç sulanna çe- kilmesi aslı- nda çok da ~, r- ı • vadırganacak Turgay Fışekçı b i r d ^ n m d e . ğil, genel ülkenin içinde bulunduğu sürecin bir parçası. Buna karşın ne yapüabilir diye sorarsanız, kültür adamlannm, kültür alamnda çalı- şanlann etkinliklerini eskisinden daha da fazla sürdürmelerinden başka yapabilecekleri bir şey oldu- ğuna da inanamıyorum. Yani ne ka- dar çok insana ulaşırlarsa, ne kadar çok insanı kazanırlarsa ülkenin gele- ceği için de o kadaryararlı olacaktır. SEMİH GÜMÜŞ (Eleştirmen): Türkiye'de ne yazık ki sanatçı ve ya- zar örgütleri gerek merkezi iktidara. gerek yerel iktidarlara bağımb ol- mak zorunda kalıyorlar. Sanatçılan ve yazarlan iktidarlara bağımb du- ruma getirmek aslında utanç verici bir durum. Yerel yönetimler kuşku- suz değişebilir, merkezi iktidarlar, hükümetler değişebilir, fakat bunlar hiçbir zaman sanatçı ve ya- zarlann örgüt- lerinin ve on- lann birey ola- rak durum- lannı. toplum- sal konum- lannı etkileme- meb. Bu kuş- kusuz onlann tam anlamıyla şinin girmesi gerekir. Halbuki Tür- kiye'de neredeyse 1 milyona yakın kişi üniversiteye giriş kapılanna da- yaruyor. Istanbul'da lise ve üniversi- te öğrencisi olarak toplama baktığımız zaman 1 milyona yakın bse ve üni- versite öğ- rencisi var. Kitaplar Türkiye'de 2 bin, 3 bin basılıyordu, 5 Nisan Ka- rarlan'ndan sonra bu kimi kitap- larda bin adede düştü. İstanbul'un nüfusu on milyon diyorlar. Bin tane kitabın Şişli'de satılması gerekir. Bu tür şeylerde gerçekliğe ancak istatis- tiklerle ve sayılarla vannz. Benim yabana dostlanm fuar mevsiminde gelir ve büyük bir hayranlık duyar- lar. Oysa bu, göz kamaştına bir ha- yaldir, yanılsamadır. Gelecekte ne olacak? Gelecekte daha kötü ola- cak. daha iyi obnası ihümali yok, niye? Çünkü ilkokullar. ortaokullar, üniversiteler gayet kötü. Milli Eğj- tim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ya da Türkiye'yi yönetenler, 14 Mayıs 1950'den bu yana kültür düşmanı zihniyetin temsilcisi olan partiler. Daha ne olsun? Türkiye bir mucize- ler ülkesi gibi bir şey! Yani ciddi bir ülke saymak mümkün değil Türki- ye'yi. Türkiye kendini ciddi sanıyor. Mesele bundan ibarettir. MAHİR GÜNŞIRAY (Tiyatro- cu): Kuşkusuz baa salonlanmızın yetersiz olduğu apaçık orjada. An- cak bu konuda bu kadar az salon ol- masına karşın yine de müthiş bir so- run haline gelrniyor bu. Dolayısıyla ben yine burada sanat ortamındaki insanlara. kendim de dahil olmak üzere bir özeleştiri getirmek istiyo- rum: Bu konuya yeterince sahip çık- mıyoruz ve yeterince mücadele ver- miyoruz. Sanat her yerde yapılabi- lir, böyle başlaması lazım, bu şekilde ortamlar daha da genişleyecektir. Atatürk Kültür Merkezi'ndeki so- runlar nedeniyle İstanbul'un sanatı- na darbe vu- lann zoru karşısında yenik duruma düşebilirler. Bu onlann sonınu ol- maz, tam tersi iktidarlann sorunu olur. İstanbul'da da yerel yönetimin siyasal bir değişikliğe uğraması ne Atatürk Kültür Merkezi'nde, ne Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu'nda. ne de başka salonlarda onlann ko- numlannı etkilemeb. Aynca sa- natçılann ve yazarlann İcendi ya- ratım süreçleri açısından bakıldığın- da da yerel ve merkezi iktidariann nereden nereye değiştiği onlan çok da fazla ilgilendirmez. ÖZDEMİR İNCE (Yazar ve Şair): Şu anda Kitap Fuan'nda bu- lunuyoruz. Kitap Fuan'nda bu ka- dar kalabahğı, kitaplan şunlan bun- lan görüp. istanbul'da bir kültürel hareket varmış izlenimi uyanıyor. Şu anda bile İstanbul'da kültür öl- müş, belki cesedi aynşıyor durum- da. Ileriden bahsetmek yerine şu an- dan bahsedelim. Benim bir var- sayımım var: Türkıye'nin nüfusu 60 milyon. 60 milyon nüfusu olan bir ülkede her yıl üniversiteye 60 bin ki- rulmaması lazım, vurul- mamah. Yani sanatçı oldu- ğu sürece her yer sanat için mekandır. Biz Devlet Tiyat- rosu'nda çah- şan sanatçılar olarak bunun bir sorun ol- duğunu tabii ki görüyoruz. ama bu yani Türk sa- natına bir darbe gibi düşünübneme- b. sanat her yerde yapüabilir. Mahir Günşiray SUNAY AKIN (Şair): Yerel vö- netimlerin mekanlan var, devletin mekanlan var. Bu mekanlar açık olsa bile. orada uygulanan prog- ramlann kültür hayatına etkilerin- den şüphe duyarken, mekanlann kapalı obnası önemli değil... Benim için zaten kapalı. Özelbkle Refah Partisi'ne bağlı yönetimler zaten ka- palı. Çünkü ondan önce kendileri- nin mekan kapatma olaylanna tanık olduk. Örneğin 27 Mart se- çimlerinden önce Rrfat ngaz Kültür Evi'nin adı Bahçelievler Beledive Başkanı tarafından değıştirildi. ben- ce kapatılmıştı. Necip Fazıl Kısakü- rek adına yeni bir kültür evi açmak varken, mevcut bir kültür evinin ta- belasını değiştirmek nasıl bir sanat anlayışıdır. bu şüpheli. Kartal'daki Asım Bezirci Kitaplığı nın kapatı- lması, yönetime bağlı baa kuruluş- lann engellenmesi... Sanata hiçbir şekilde yaşamında yer vermeyen in- sanlann mekanlan açık olsa ne olur- du ki? Devletin sanat politikası za- ten belli. Kültür Bakanlığı'nın sözle- rine bakıyoruz, kitaplann okunması gerektiğini savunan afışler yapıyor. fakat bugün 100 aydın, düşünce adamı. bilim adamı kitaplanndan dolayı. düşüncelerini söylediklerin- den dolayı cezaevlerinde. Böyle bir samimiyetsizlik var. Devletin me- kanlan düriist olmayan mekanlar. En son Oral Çaltşlar'ın kitabını top- lattılar. Kitap yazan insanlann öz- gürlükleri kısıtîanıyor. Mekan der- ken. İstanbul'da zaten çok güzel kültür mekanlan var. Tabii bunlar insanlann ne devlete ne yönetime bağlı kalmadan açüklan mekanlar. Gerçek dolaşımı sağlayacak olan mekanlar bunlardır. SİNAN ÖZİŞ (Grafiker): Türki- ye'de sanat ortamı zaten yok. İnsan- lann sanatla- nnı yapacağı bir yer yok. Olanlar da bir şekilde ya kapatılıyor, ya bir şey oluyor. Ata- türk Kültür Merkezi onanmda ol- duğu zaman insanlann gidecek bir yeri kalmıyor, tiyatro yapacak sah- nesi kalmıyor. Zaten mekan az. Yeni binalar yapmak laam. Bunun da ucu paraya bakıyor. Direkt pa- rayla alakalı bir sorun. ENtS BATUR (Yazar ve yayıncı): Ben bu duruma iyimser bakıyorum. İyimser bakmamın nedeni de kültü- rün çatışmalardan beslendiğine inanıyorum. Zaten yeterince çatı- şma yok muydu denebilir. ama siya- sal boyutta olsun, siyasal-kültürel boyutta olsun, ne kadar fazla kutup ortaya çıkar ve bu kutuplar birbirle- rine önce sürtmeye. sonra birbir- leriyle buluşma noktalan bulmaya, aramaya yönelirlerse o kadar fazla zenginbk kazanınz. Birtakım şeylere getirilen yasaklamalann. özgürlük arayışını insanlarda daha fazla per- çinleyeceğini düşünüyonım. En aandan 5-6 yıllık çok ciddi boyu.t- larda kaotik gececek bir sürece girdi- ğimia, ama bunun sonunda da ka- zançb çıkacağımıza inanıyorum. VECDt SAYAR (Sinemacı): Ka- ramsar obnamak elde değil. Müthiş bir olanaksızlık var. Bütün sanat dallan için mekan sonınu ortada ve yerel yönetimin de bu konuda fazla bir katkısı olmayacağı görülüyor. Katkısı olmadığı gibi bir de üsteüfc Aydın Gün'ün istifası, daha doğrusu orada artık dayanamaması gerçek- ten onurlu bir davranış, ama kültür hayatımız için de çok büyük bir kayıp. Şu aşamada Kültür Ba- kanlığı üzerine düşeni yapmalı ve mekan sorununa öncelik vermeli. İDRİS ÖZYOL (Şair): Sanat me- kanla ilgili bir şey değil. Yani me- kanlan kapatırsanız. sanat yine var olacaktır. Çünkü sanat her yerde yapılabilir. Sokakta, meydanda... Baa mekanlann kapatılmasım çok fazla ciddiye almıyorum. Sanatçı, gerçekten sanatg olduğunu iddia eden bir insan her yerde sanatını ya- pacaktır zaten. AKM'ye ıhtiyaa yok. Benim de ihüyacım yok. Ge- rektiği yerde feda edebılirim ama her yerde de sanat yapanm. Ben. ya- şadığım evde de sanat yapıyorum, yatak odamda da sanat yapıyorum, çalıştığım işyerinde de sanat yapıyo- rum. ATIL ANT (yayına): İstanbul'un sanat yaşamını tabii ki iyi görüyo- rum. Kolay kolay İstanbul'un sanat yaşamına el kojmalannın imkanı yok. Ama bazı sıkıntılar yaşanabilir. Refah seçimi kazandı, ama bu İstan- bul'un kalabalığını temsil eden bir seçim değil. İstanbul'da yaşayan- lann büyük bir kısmmın karşı oldu- ğu bir grup, kazara bir seçim ka- zandı. Bence akıllannı başlanna toplayıp İstanbul'un istediği ya da İstanbul'a layık bir sanat politikası gütmeleri gerekir. Yoksa İstanbullu onlan İstanbul'dan temizler. MEHMET ÖZGÜL (Çevirmen): İstanbul bu konuda en canlı, Türki- ye'nin öncü kenti ve bunun sönece- ğini hiç tah- mın etmıyo- rum. ancak yavaşlayabi- lir. Bunun ik- tidarla yakı- ndan ilgısı olsa gerek. Sosyal de- mokrat ikti- darlar oldu- ğu zaman sa- nat yaşamı TTT i / L . . dahada^n- Mehınet Özgul lanıyor. Tutucu ya da gelenekçi par- tiler iktidar olduğu zaman daha ya- vaşlıyor. Onlar daha degişik açıdan bakıyorlar, canlandırmak istiyorlar ama biz daha ileri, Batıya yönebk, daha canlı bir sanat yaşamı istiyo- ruz. HÜLYA DLZENLİKOÇ (Res- sam): Bence Türkiye'de sanatın ge- leceği tehlikede, mekanlar nasıl teh- bkede olmaz? Biliyorsunuz. nasıl bir düşünce ortamının içindeyiz. tabii ki bu mekanlar tehbkede. Galiba sahip çıkması gere- kenler önce- liklebiziz. Me- kanlar açısı- ndan. plastik sanatlarda geçmişe göre imkanlar faz- lalaştı, ama müzisyenler için aynı şeyi söyleyemeye- ceğim. İnşal- lah yakında yeni kültür merkezlerine kavuşur- lar. ALPAY KABACALI (Ede- biyatçı): Tabii bunlar üzücü şeyler. Gönül isterdi ki bütün kurumlar çabşsın ve faaliyette bulunsun. Ama uzun vadeli bakarsak. ben bunlan geçici olarak görüyorum. İleride Güzin Akçay H. Düzenlikoç tekrar eski işlevlerine kavuşacaklar. GÜZtN AKÇAY (öğretmen): Bu koşullarda biz yani orta yaştakilere çok büyük görevler dü- şüyor. Ço- cuklan kül- tür açısından sıfırladılar. Ben öğret- menim. her gün öğrenci- lerimle yüz yüzeyim. bir şeyler verme- ye çabşüğımız zaman. çocuk ya çok aç hemen kapı- yor ya da evde başka şeylerle dol- muş kafası almıyor bilgileri. O ka- dar çelişkili ki ben çocuklanmıan bu durumda obnasını tamamen veli- lere bağbyonım. Bizim yaşımızdaki veliler günlük yaşıyor. Herhangi bir eğitim verme eğilimmde değiller. KLBtLAY KARAOCLAN (Ki- tapçı): Bana göre pek iç açıcı değil. Televizyonlarda. gazetelerde sürekli görüyoruz. Birçok sınema ve tiyatro sanatçısı yersizlikten yakınıyorlar, tiyatrolann kapalı olduğunu. ocak- tan sonra başlayabileceklerini söy- lüyorlar. Örnek verecek olursak, Türkan Şoray, Tank Akan, Fikret Hakan, bunlar sürekh sızlanan in- sanlar zaten. Yani bu açıdan ben pek parlak görmüyorum. özellikle yer konusunda. SELAMt DtNLERER (Tüccar): İstanbul'un sanat hayatının gelece- ğınden önce Türkiye'nin geleceğini konuşsak bence daha doğru, çünkü ikisi birbirinden aynlmıyor. Bakı- yorsunuz. İstanbul'un yaklaşık yir- mi küsur ilçesinin yandan fazlası Refahb belediyelerin yönetiminde. Onlann da kültür ve sanata bakı- şlan. bilindiği gibi şeytani amaçlı. şeytana hizmet eden etkinlikler diye bakıyorlar. Bir de medyanın. iki parçayı bir araya getiren herkese 'sa- natçı' diyerek sanatçı kavramını yozlaştırmış olması. toplumda bu konuya ilgi duyan insanlann da bunlann arasından kimi seçeceği konusunda yeterli bilgi\e sahip ol- maması. Bu kadar karamsar bir tab- lodan sonra İstanbul'da va da Tür- kiye'de sanatın geleceğinden ben kuşkuluyum. Ama bizim sattığımız sanat ürünlerine özellikle son yıllar- da büyük bir ilgi söz konusu. Özel- likle genç nesil çok ilgili. Bütün ümi- dimiz onlar. LEVENT tNANÇ YILMA- ZOĞLL (Reklama): Maalesef va- him görüyo- rum. Beledi- yenin getirdiği elemanlar da- hilinde bu işin olamayacağı kanısındayım. Bu ışı profes- yonel kişilerin l düğüm tüm etkinbklerde gençlerin yüzde oranı çok fazla. Dolayısıyla gençliğin baskısının ileride bütün so- runlan çözeceği kanaatindeyim. GLLTEN DAYIOĞLl (Yazar): Ben moralimi bozmuyorum. Gelip geçici olarak kabulediyorum. Bunu kaygı edinen sizin gibi gençler ol- duktan sonra ve bu tür bir ortamda böyle sorular açabildikten sonra bi- a'm sırtımız pek yere gelmez. Esecek gcçecek bu rüzgar, öyle düşünüyo- rum. HASAN DENİZ (Fotoğraf sa- natçısı): Çok umutsuz değilim belki de ama bir kitap fuan dışında kitap- lara bu kadar talep olduğunu zan- netmiyonım. Normal konserlere de çok talep olduğunu zannetmiyo- rum, maale- sef festivalde çok talep olu- yor. Bu üzü- cü bir şey. fa- kat daha da üzücüsü be- lediyenin va- ziyeti. Özel- likle renovas- yon (yenile- me) cabş- malannın, se- zonun başla- HasanDeniz . Yümazoğlu ve sanatın içinden yapması gerektiği ş olan insanlann inanclndayım. ORHAN KL'RAL (Akbank Kül- tür-Sanat Başdanışmanı): İstanbul'- da gelecek itibanyla benim bütün ümidim gençlikte. Mühim bir po- tansiyel var ve son zamanlarda gör- masma bir hafta kalaya kadar sal- lanıp bu tarihte başlanması. Cemal Reşit Rey'deki ödeneğinazaltılması. Aydın Gün'ün istifası gibi son gün- lerin aa olaylanyla karşı karşıyayız. Maalesef umutsuzum bu konuda. Birtakım özel derneklere ve dışan- daki gibi birtakım çok paralı kültür sanat derneklerine dönülmesi gerek- tieine maalesef inanıyorum. "SUAT BtLGİ (Çal'ınü dergisi yaa işleri müdürü): Sadece İstanbul'daki değil. Türkiye'deki sanatın geleceği Refah Partililerin ebnde. Çok istik- rarb gidiyorlar. Bugüne kadar Tür- kiye'de hiçbir hareket Refah Partisi kadar kendi görüş inisiyatifınin için- de davranmadı. Ilk defa bu kadar dahilinde davranan bir hareket görüyoruz. AYŞE DURAKBAŞA (Öğretim üyesi): İstanbul'un sanat hayatının hiçbir zaman sınırlanabileceğini dü- şünmüyorum. İstanbul nüfusu çok değişik ke- simlerden oluşuyor. Ve eğer Belediye Başkanı'nın şu anda Re- fah Partili ol- ması nede- niyle bazı kısıtlamalar geleceği dü- şünülüyorsa, bence bu kısıtlamalan engelleyebilecek yeterli potansiyel var İstanbul'da. LEYLA PAMtR (Piyanist. araştırmacı): Refahb belediyenin ev- rensel müzik sanaünın merkezi CRR Salonu'nda ayinler yapma ge- rekçesiyle, yaşamını müağe adamış evrensel medyada tanınmış yönet- men Aydın Gün Bey'i istifasını ver- mek zorunda bırakması kültür ve cehaletin bir göstergesi olduğu ka- dar, müzisyen ve müziksevere de ağır bir darbe olmuştur. Devletimi- zin kültüre yapılan bu saygısızlığa ağırlığını koymasını bekliyoruz. Ayşe Mıuııcujııuı kitaplaıuıa korsanbasım, yargıyolunda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bombab suikast sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun kitaplannın korsan basımını yapan matbaa ile kitaplan sipariş veren yayınevinin sahipleri hakkında, ceza davası acıldı. Mum- cu'nun 23 kitabından biner adet korsan basım yaparken yakalanan matbaave yayınevi hakkında, Tekin Yayınevi sahibi Kemal Karatekin ve Mumcu'nun eşi GûMal Mumcu. yargı yoluna başvurdu. Mumcu'nun ağabeyi avukat Cey- han Mumcu tarafından açılan dava- da, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'- nu ihlal ettikleri gerekçesiyle, Say- dam ve Çizgi Matbaaabk sahipleri hakkında, 1 aydan 3 aya kadar ha- pis ve 30 bin liradan az olmamak üzere para cezası uygulanması isten- di. Davada, Mumcu'nun korsan ola- rak basılan 23 bin adet kitabının satı- lması durumunda, yayınevi ortak- lannın 2 milyar 140 milyon lira haksız kazanç sağ- layacaklan ileri sü- rülerek, korsan olarak basılan ki- taplann imhası is- tendi. Ceyhan Mumcu, Fikir ve Sa- nat Eserleri Kanunu'nun ihlal edil- diğini kaydederek, kitaplann saü- lması durumunda davalı matbaa sa- hiplerinin 2 milyar 140 milyon bra haksız kazanç elde edeceklerine dik- kat çekü. Davalılann. "kendilerini sermaye ile destekleyen ve gizledikle- ri diğer yayınevi ik birlikte uzun za- mandan beri bu tşi yaptıklannı ve haksız kazanç elde ettiklerini, telif haklannı ihlal ettiklerini. faturasız ve • Mumcu'nun 23 bin adet kitabının korsan basımını yapan matbaa ile kitaplan sipariş veren yayınevinin, 2 milyar 140 milyon lira haksız kazanç sağlayacaklan ileri sürüldü. Mumcu'nun ağabeyi avukat Ceyhan Mumcu tarafından açılan davada, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nu ihlal ettikleri gerekçesiyle, matbaa ve yayınevi sahibi hakkında, 1 aydan 3 aya kadar hapis ve 30 bin liradan az olmamak üzere para cezası uygulanması istendi. irsah'yesiz mal sattşa sürerek, vergi ziyanına neden olduklannı ve gerek- çeleri gizleyerek, bu işe devam et- tiklerini'" savunan Ceyhan Mumcu, 23 bm korsan basılmış kitabın imha edilmesini ve matbaa-yayınevi sa- hipleri hakkında gereken işlemlerin yapılmasınıistedi. Ceyhan Mumcu, Tekin Yayınevi sahibi Kemal Karatekin, Mumcu'- nun eşi Güldal Mumcu ile çocuklan özgür Mumcu ve Özge Mumcunun telif haklan için aynca bir dava daha açacağını da söyledi. Dava konusu olay, 19 Ekim 1994 tarihinde, Mumcu'nun telif hak- lannı üzerinde bulunduran Tekin Yayın Dağıtım Sanayi ve Ticaret Li- mited Şirketi'nin sahipleri Kemal Karatekin ile Sedat Karatekin in. kendilerine gelen bir ihbar üzerine. polisle Sıhhiye Meydanı İlkiz Sokak 5/1 adresinde bulunan Saydam Matbaacılık Limited Şirketi'ne baskın düzenlediler. Baskının ardından. matbaada Mumcu'- nun 23 ayn kitabına ait biner adet for- malar, cilt kapak filmleri. cilt kapak- lan tamamlandı- ğında 23 bin kitap olacak şekilde top- lam 326 bin forma basıb ve ciltlenmeye hazır halde ele geçirildi. Bulunan dökümanlar, Çankaya Emniyet Müdürlüğü elemanlannca tutanakla saptandı. Matbaa sahibi Sım Saydam, baskının kendisi ta- rafından yapılmadığını, Kaam Ka- rabekir Caddesi 4113 numarab ad- reste bulunan Çizgi Ofset tarafından kendilerine gönderildiğini ve bedeli karşılığında bu işi yaptıklannı ileri sürdü. Aynı gün, Mesut Hakan Korkmaz ve Savaş Yümaz'm sahibi olduklan Kaam Karabekir Caddesi No: 41 14 adresinde bulunan Çizgi Matbaacıbk ve Limited Şirketi'nde yapılan aramada da. "beyaz büyük bir çuval içinde Saydam Matbaacılık Limited Şirketi'ne gönderihniş bulu- nan formalardan, ıslanmtş, kunştırümış şekilde olduğu''' belirlen- di. Korkmaz. pobse verdıği ifadesin- de, matbaa ile anlaşmadığını ileri sü- rerek. kendisine "Tekin isimli, 3S40 yaşlannda bir şahsuı" sipariş verdiği- ni söyledi. Korkmaz. baskı için bu kişiyle 110 milyon liraya S anlaştığını kaydederek. Saydam Matbaacılık şirketiyle kendisinin değil. bu kişinin anlaşma yaptığını savundu. Baskının ardından Saydam Mat- baası'nda bulunan film ve formalar. tutanak düzenlenerek, yeddi emine bırakıldı. 13. TÜYAP İSTANBUL KİTAPFUARI'NDA BUGÜN; A Salonu: 14.00 - 16.00 Atölye Çalışması: "Sanata Evet" / Uygula- yan: Tamer Levent - Devlet Tiyat- rolan. 17.00 - 19.00 Tiyatroda Bir "İlk Metin" - "Zincire Vunılmuş Pro- metheus" Yazan: Aiskylos ; Yö- neten: Metin Beyen / Dekon Halis Başanr / Seslendirenler: İstanbul Devlet Tiyatrosu Sanatçılan. B Salonu: 12.00 - 13.00 Söyleşi: "Vatandaşımız Nanm" Yöneten: Mustafa Şerif Onaran ,' Metinler: Dilek Türker ' Şiirler: Rüştü Asyab. 13.00 - 14.30 Panel: "Yazar Ör- gütlerinin Sorun ve Sorumluluk- lan" Oktay Akbal (Türkiye Ya- zarlar Sendikası), Şükran Kurda- kul (PEN Yazarlar Derneğı), Mus- tafa Şerif Onaran (Edebiyatçılar Derneği), Düzenleyen: Edebiyatçı- lar Derneği. 15.00 -17.00 Panel: "Dış Göç Ol- gusunun Edebiyatımıza Yansı- ması" Yöneten: Feridun Andaç / Katılanlar Nedim Gürsel, Dursun Akçam. Aydın Yeşilyurt' Düzenle- yen: TÜYAP. 17.30 - 19.30 Panel: "Yaratma Özgürlüğü ve Edebiyat" ' Yöneten: Şükran Kurdakul ' Katılanlar: Er- dal Öz, Buket Uzuner, Prof. Dr. Zafer Üskül Düzenleyenler: PEN Yazarlar Derneği. YARIN A Salonu: 17.00 - 18.30 Tiyatro Okuması: "İlk Kadm" Yöneten: Esen özman - Adnan Tönel / Yapıt: Nedim Gürsel Oyunlaştı- ran: Esen özman. 18.30-19.30 "İlk Kadın" üzerine söyleşi ' Nedim Gürsel, Esen öz- man, Nursen Karas Ak. B Salonu: 13.00 - 14.30 Söyleşi: "Başanlı Genç - Güçlü İnsan" / Konuşmacı: Doğan Cüceloğlu / Düzenleyen: Sistem Yayıncılık. 15.00 - 16.00 Panel: "Kurum Çabşmalan ve Yayınlan" , Konuş- maalar: Prof. Dr. Hamza Zülfıkar, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. Necat Birinci Düzenleyen: Türk Dil Kurumu. 16.30 -18.00 Söyleşi: "Eleştirme- nin 40. Yılı - Fethi Naci" > Yöneten: Feridun Andaç Fethi Naci, Konur Ertop, Düzenleyen: TÜYAP. 18.30 - 19.30 Söyleşi: "Eva Siao Naam Hikmet'i Anlatıyor" Su- nan: Denız Kavukçuoğlu ' Düzen- leyen: TÜYAP. Perinçek'in cezası 3 yıla çıkanldı İstanbul Haber Servisi- Yar- gıtay Ceza Daireleri Genel Ku- nılu, İşçi Partisi (İP) Genel Baş- kanıDoğuPerinçekhakkında"Bö- lücülük propagandası" yapuğı ge- rekçesiyle, daha önce Ankara Devlet Güvenbk Mahkemesi ta- rafından verilen 2 yıl ağır hapisce- zasını az bularak 3 yıla çıkarttı. Terörle Mücadele Yasası'nın 8/1 maddesi uyannca suçlu bulunan Perinçek. kesinleşen 3 yıl hapis cr- zası ile ilgili olarak Avrupa İn^ .n Haklan Komisyonu'na başvu- racağını söyledi. Birliğe indirilen darbedir İP Genel Başkanı Doğu Perin- çek, dün partisinin il merkezinde konuya ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Perinçek. ünlü yazar Aziz Nesin'i de destek amacıyla katıldığı toplantıda, Terörle Mü- cadele Yasası'nın. düşünce özgür- lüğünü yok ettiğini öne sürdü. Pe- rinçek, 1991 genel seçimleri sıra- sında TRT-l'de yayımlanan ve diğer parti liderlerinin de katıldığı bir açıkoturum sırasında Kürt so- rununa ibşkin yaptığı konuşma nedeniyle ceza aldığını vurguladı. Açıkoturumda. İP'nin Kürt soru- nuna ilişkin çözüm önerilerini an- Iattığını belirten Perinçek "Bir partinin genel başkanı, kürt soru- nuna ilişkin çözüm önerileri getir- diği için ceza aldı. Bu çözümsüz- lüktür. Alınan karar. hukukun te- mel prensiplerine aykmdır. Verilen ceza bölücüdür. Türk ve Kürt kar- deşliğine, halkımızın birliğine indi- rilmiş bir darbedir" diyerek tepki- sini dile getirdi. Siyasi partilerin işlevi ne? Terörle Mücadele Yasası'nın düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırdığı gibi siyasi partiler açısı- ndan bir "Pranga" niteliği taşıdığını da öne süren Perinçek, sözkonusu yasanın Kürt soru- nunda izlenen şiddetin parçası ol- duğunu iddia etti. "Türkiye'nin en önemli sonınun- da çözüm üretemiyeceklerse, siya- si partilerin bu rejimdeki işlevi ne- dir?" diye soran Perinçek, kararla ilgili olarak Türkiye'de yapılacak bir şeyin bulunmadığını vurgu- layarak, konuyu Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na götüre- ceklerini söyledi. Ünlü yazar Aziz Nesin de top- lantıda yaptığı konuşmada, Doğu Perinçek'in Kürt sorununa ilişkin olarak açıkoturumda dile getirdi- ği görüşlere aynen katıldığmı be- brtti. "Bunlan söylemek suç ise k^ nuşmaya, cezayı göze alarak kardıyomm" diyen Aziz Nesin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hem Kürtlerin hem de Türklerin yok yere öldüğünü söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle