Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1994 PA2AR
12 DIZIYAZI
DOĞU PERİNÇEK
•Kemalist laikliğin özü, din ve dünya işlerinın
birbirinden aynîrnasıdır. Kemalizm, "dünya
işlerinde" din dışı olmayı savunmuş ve
uygulamıştır. Kilît sorun, din fikirlerinin devlet
ve siyaset hayatının dışına çıkarılmasıdır. Dinsel
ınanç ve fikirler, bir viçdan meselesidir,
"Allah'la kul arasındaki ilişki" alanının dışına
taşınlamazlar.
SUNUŞ
Kemalist Devrim amştırmalannda, öncelikîe bilimsel ahlak
ve doğruluğa gerek var. "Atatürk halktan soyutlamr"
diye gerçekleri gizlemek, öncelikîe hulka ve gerçeğe, sonra
da Atatürk 'e saygısızlık oluyor.
Atatürk, giriştiği devrimi ortaçağa teslim etmek istemedi,
tersine halfa
Cumhuriyet
Devrimi 'ne
kazanmaya yöneldi. O
nedenle göriişlerini
gizlemedi.
Kemalist Devrim 'in
önderleri, kurduklan
cumhuriyetin
felsefesini açıkça ortaya koydular ve genç kıısaklan bu
felsefeyle eğittiler. "Halktan soyutlanacaklarını"
düşünmediler. Demek ki, hem önderlik ettikleri Aydınlanma
hareketinin başansına, hem de halhn aydınlanma
yeteneğine gih'eniyorlardı,
Üsteliko zaman halk, bugünle karşılaştınlamazdı. Geniş
yığmlar, ortaçagın ideolojik izbelerindeyaşıyordu.
Atatürk'ün sorunu, ortaçagın dogmalarıyla uyum sağlamak
değil, fakat halkı gericiliğin prangalarından kurtarmaktı,
yurttaşlara cumhuriyet felsefesini benimsetmekti.
Çünkü bütün devrimlerin önderleri gibi. Atatürk 'te de en
bü\iik tutku, devrimdi.
50-60yıl önce Atatürk ü halktan koparmayan görüşlerin, .
bugün "koparacağı"
söyleniyor.
Cumhuriyet
Devrimi 'ni aslında
gereksiz ve tarihi bir
kaza olaruk
görenlerin, böyle
düşünmeleri
olağandır. Bu tavrı,
kuruyarak kendi
köklerinden kopan cumhuriyetle birlikte, bilim çevreleri de
benimsemiştir. Bilimsel anıştırmacılık ile zabıta görevi
birbirine karısmıştır.
Gerçek aşh ve bilimsel ahlak, bir memuriyet duygusu değil,
emekçi halkın mücadele safında hürriyet özlemiyle ve başı dik
yaşamamn meyvesidir.
Gerçekleri gizlemek
Ata'ya saygısızlıktır
Din ayn, dünyaişleriayrı-ı-
K
emalizm'in laiklik an-
layışını, özlü ifadeler-
le. Cumhuriyet Halk
Fırkası'nın 1927 Ni-
zamnamesi'nde, 1931
Programı'nda ve 1928
yılında anayasaya laiklik esasını getiren
yasanın gerekçesinde buluyoruz.
Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük
Kongresi'nin 22 Ekim 1 927 günlü top-
lantısinda kabul edilen N'izamname'nin
(Tüzük'ün) 3. maddesi şöyledir:
"Fırka; inançlan ve vicdanlan siya-
setten ve siyasetin çeşitli bozulmalann-
dan kurtararak, milletin siyasi, toplum-
sal, iktisadi bütün kanun, teşkilat ve ih-
tiyaçlarını müspet ve tecrübevi bilim \e
fenlerin çağdaş medeniyete bağışladığı
ve sağladığı esas ve şekillere uygun ola-
rak gerçekleştirmeyi, yani devlet ve mil-
let işlerinde din ile dünyayı tamamen
birbirinden ayırmayı en önemli esasla-
nndan sayar."
CHF Büyük Kongresi'nin 13-14Ma-
yıs 1931 günlü toplantısında kabul et-
tiği program ise laikliği şöyle tanımlar:
"Fırka, devlet idaresinde bütün ka-
nunlann, nizamlann ve usullerin bilim
ve fenlerin çağdaş medeniyete sağladığı
esas ve şekillere ve dünya ihtiyaçlanna
göre yapılmasını ve uygulanmasını
prensip kabul etmiştir.
Din anlayışı vicdani olduğundan,
fırka, din fîkirlerini devlet ve dünya
işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı
milletimizin çağdaş ilerlemesinde
başlıca başarı etkeni görür."
Din, vicdanla ilgil
Atatürk, 1939 yılında toplanacak
CHP Büyük Kongresi için yaptığı prog-
ram hazırlığında, 1931 programını he-
men hemen aynı ifadeyle yineler. Dili-
nı Türkçeleştirerek, kendi eliyle yazdı-
ğı laiklik ilkesi şöyledir:
" Din kavramı vicdansel olduğundan,
parti, din ile dünya işlerini \e devlet si-
yasasını birbirinden ayn tutmavı ulu-
sumuzun çağdaş sosyallık yolunda iler-
leyebilmesi için başbca başan etkesi gö-
rür."(l)
Anayasaya laiklik esasını getiren de-
ğişiklik, 9 Nisan 1928 günü Meclis'te
görüşülerek kabul edildi. Başbakan İs-
met Paşa ve 120 arkadaşının önerdiği
anayasa değişikliğinin gerekçesinde,
CHF Nizamnamesi'nin getirdiği esas,
daha aynntılı olarak belirtilıyordu:
"Çağdaş uygarlığın kamu huku-
kunda. milli hakimiyetin meydana
çıkmasına dayanak olacak en geliş-
miş devlet şekîinin (laik ve demokra-
tjk cumhuriyet) olduğu kabul edil-
miştir."
"Aslında devlet, bir tüzel kişilik,
bir mane\ i varlık olduğuna göre ken-
disi soyut bir kavramdır. Dinin mad-
di kişilere yüklediği yükümleri, farz-
ları bilflil vapmasına imkan tasarla-
namaz."
LalcHk dinsizlik değildir
"Din ile devletin ayrılma prensibi,
devletçe ve hükümetçe dinsizliğin
desteklendiği anlamını kapsamına
almamalıdır. Din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrılması; dinlerin dev-
leti idare edenlerle edeceklerin elin-
de araç olmaktan kurtuluş güvence-
sidir."
"Çağdaş hukuk biliminden ve geç-
mişten aldığı tecrübe ve bilgileri göz
önünde tutan Türk Devrimi, din ile
dünya işlerini karıştıran... maddele-
ri kaldırarak ... Türkiye Cumhuri-
yeti'ne pürüzsüz bir surette, gerçek
durumunu kazandırmış olacaktır."
"Bu suretledir ki; insanları mane-
vi mutluluğa kavuşturma işini üzeri-
ne almış olan din, y abancı eli değme-
yen vicdanlarda y üce yerini alacak ve
Allah ile kul arasında bir kutsal iliş-
Kemalist laikliğin özü, din ve dünya işlerinin birbirinden aynîmasıdır. Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet Devrimi'nin önderliği ve düşün adamlan,
Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzük ve Progranu Ue 1928 anavasa değişikliği gerekçesindeki laiklik tanımını her yerde savunmuş ve halka açmışlardır.
ki aracı durumuna girtniş buluna-
caktır."
Cumhuriyet Devrimi'nin önderliği
\e düşün adamlan, CHP Tüzük ve
Programı ile 1928 anayasa değişikliği
gerekçesindeki laiklik tanımını her yer-
de sa\TJnmuş ve açmışlardır.
Medeni Bilgiler ders kitabında laik-
lik şöyle tanımlanır:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi di-
ni yoktur. Devlet idaresinde bütün ka-
nunlar, nizamlar bilimin
çağdaş medeniyete sağ-
ladığı esas ve şekillere,
7- Laiklik "miUihakimiyet" (demok-
rasi) \e "çağdaşlaşma" ıçindir.
Butemel ilkelerin açıklanması ve tar-
tışmasına eeçebılınz
TMn-dünya İşleri" ayrım
Kemalist laikliğin özü, din ve dünya
işlerinin birbirinden aynlmasıdır. Ke-
malizm, "dünya işlerinde'' din dışı ol-
mayı savunmuş\e uygulamıştır. Buan-
layış, laiklik sözcüğünün karşıhğı ola-
re yapılır >e uygulanır.
Din anlayışı vicdani ol-
duğundan, cumhuriyet,
din fikirlerini devlet ve
dünya işlerinden ve siya-
setten ayn tutmayı mille-
rimizin çağdaş ilerleme-
sinde başlıca başan et-
keni görür." (2)
•Kemalizme göre din bir ideolojidir, vahiy
değil, fikirler bütünüdür. Işte bu "din fikirleri",
dünya ve devlet işlerini etkilemeyecektir. Başka
deyişle, dinsel ideoloji dünyaya nizam
veremeyecektir. Çünkü "Dini anlayışlann
memleket işlerini düzenlemede yaptığı etki,
başka birçok memleketlerde olduğu gibi
Türkıye'de de yüzyıllar boyunca çok zararlı
olmuştur."
Bu tanımlardan. laik-
liğin Cumhuriyet Devrimi'nde beliren
ilkelerini saptayabilinz:
1 - Kemalist laikliğin özü, din fikirle-
riyle dünya işlerinin birbirinden aynî-
masıdır.
2- KiHt sorun, din fikirlerinin devlet
ve siyaset hayatının dışına çıkanlması-
dır.
3- Dinsel inanç ve fikirler, bir vicdan
meselesidir. "AUah'la kul arasındaki
ilişki" alanının dışına taşınlamazlar.
4- Din fikirleri, yicdanda kaldığı sü-
rece "özgür"dür. İnanca, inançsızlığa
ve ibadete baskı uygulanamaz.
5- Gericiliğe fırsat verilemez. dikta-
törlük uygulanır.
6- Laikleşme, son tahlilde toplumun
düşüncesinin dönüşmesidir, bir ideolo-
jik-kültürel devrim sorunudur.
rak 1937 yılında türetilen dışdinseltçi-
lik kavramında da görülür. (3)
CHP Nizamname ve Programlan ya-
nında, Cumhuriyet eğitiminin ders ki-
taplan ve resmi açıklamalar da, laikli-
ğin tanımında, "din ve dünya işlerinin
birbirinden aynlmasına" vurgu yapar-
lar.
Medeni Kanun Gerekçesi, "din Ue
dünyayı birbirinden ayırma" zorunlu-
luğunu. toplumsal-sınıfsal temeline
oturtur. Padişahlık ve derebeylıkten
kurtularak çağdaş devlet kurmanın baş-
ka yolu yoktur. (4)
Medeni Bilgiler kıtahının laiklik gö-
rüşüneyukandayervermiştik. 1931 yı-
lında yayımlanan Türkiye Cumhuriye-
ti Tarihi de, aynı tanımı yapar: "Laik-
lik, din ile dünya, din ile devlet işlerinin
aynlmasını anlatan bir tabirdir." (5)
Burada, dinden amaçlanan, 1931
CHP Programı'nda belirtildiğı gibi.
"din fikirleri
r
'dır. Kemalizme göre din
bir ideolojidir. vahiy değil. Fikirler bü-
tünüdür. Işte bu "din fikirleri*'«dünya
ve devlet işlerini etkilemeyecektir. Baş-
ka deyişle, dinsel ideoloji dünyaya ni-
zam veremeyecektir. Çünkü "Dini an-
layışlann memleket işlerini düzenleme-
de yaptığı etki, başka
birçok memleketler-
de olduğu gibi Türki-
ye'de de yüzyülar bo-
yunca çok zararlı ol-
muştur."CHP Genel
Sekreteri Recep Pe-
ker, bu saptamadan
hareketle, Parti'nin
"...ilk devrimci ted-
birier arasında din ve
dünya işlerinin aynl-
masına büyük değer
verdiğjni" belirtır. (6)
Avnıyönde. lçışle-
n Bakanı Şükrü Ka-
ya, CHP'nin altı ilkesinin anayasaya
konması sırasında, 5 Şubat 1937 günü
şunu söyler: "Laiklikte biz, dinin mem-
leket işleri üzerinde nüfuz sahibi olma-
sını önkmek istiyoruz._ Dinler vicdan-
larda ve mabetlerde kalmalı. maddi ha-
yatın ve dünyanın işlerine kanşmama-
udır." (7)
Dünya iştept/nin kapsann
Kemalıstler. "dünya işleri" derken,
bütün "maddi hayaü" ifade etmekte-
dirler. Bu "maddi hayatın" kapsamına,
CHF 1927 Nizamnamesi'ndedebelır-
tildiği gibi, "siyaset, toplum ve ekono-
mi" gırmektedir. Kemalizm için, kültür
ve eğitimin özel bir önemı vardır. Hat-
ta ahlak da, manevi karakterine rağmen.
bu dünyadaki ilişkileri düzenlediği için.
Kemalizme göre dıne terk edılemez.
Kemalist yönetimın önde gelenlerın-
den Şükrü Kaya, 1937 yılında laiklik
esası anayasaya konurken bu tavırdakı
kararlılığı şöyle belirtir. "Türklerin
maneviyatı için, kendi temiz ahlakııuge-
liştirmesi yeter." (8) Demek ki, Kema-
list laıklığe göre manev ı\, at. eğer öteki
dünyayla değil de, bu dünyayla ilgıli
ise dine bırakılmayacaktır.
Işte, maddi hayatın bütün bu alanla-
nna, din fikirleri değil. tecrübeden kay-
naklanan pozitifbilim ve fenleryön ve-
recektir
Sotlar
l-"Kemalizm Prensipleri". 2000'e
Doğru. 8-14 Kasım 1987.
2- Medeni Bilgiler, s.56. 1930 bası-
mında laiklik tanımı yok. 1932basımı-
na, 1931 CHF Programı'ndanneredey-
se aynen alınmış.
3- Atatürk'ün 1939 yılında toplana-
cak CHP Büyük Kurultayı ıcın yaptığı
program hazırlık çalışmalannda. laik-
lik karşılığında dışdinseltçılık tenmini
kullandığı görülüyor. Elyazısı içinbkz.
1 No.'da adı geçen kaynak.
4- Adalet Bakanı Mahmut Esat Boz-
kurt'un 1925 yılı sonunda yazdığı Me-
deni Kanun Gerekçesi için bkz. Hıfzı
Veldet Velidedeoğlu, Türk Medeni Hu-
kuku. C. 1, Umumi Esaslar, s. 80 vd.
5- Aktaran: Gotthard Jaeschke. Yeni
Türkıye'de Islamlık. çev. Hayrullah
Örs, Ankara 1972, s. 97.
6- Aynı eser, s. 96 vd.
7- Aynı eser. s. 97.
8- Içişleri Bakanı Şükrü Kaya, 3
Arahk 1924, TBMM Zabıt Ceridesi,
Dönem 4. C. 24. s. 76.
Yann: Siyasetin dinden
kurtulması
ÇALIŞANLARINSORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
Sosyal güvenlik kurumlanndan emekli olma koşullan
Soru: 1972 yihndan 1979 yılına kadar, 7 yü öğretmen olarak ça-
lıştım. 1980 yılından bu yana Bağ-Kur'luyıım. Şimdu yeniden
öğretmenliğe dönmek istiyorum. Halen Bağ-Kur'dan 6. ba-
samaktan prim ödemekteyün. V'eniden öğretmenliğe döndü-
ğümde, Bağ-Kur'a ödediğim prim Emekli Sandığı ile birleş-
tirilir mi? Ve ben emekli olmak için kaç v ıl daha çalışmam ge-
rek? Sosyal güvenlik kurumlannda emekliolma koşullan de-
ğişik midir? Öğretmenlikte geçen hizmet sürem 7 yıl 1 ay. Bag-
Kur'da prim ödeyerek geçen çalışma sürem ise 14 yıl 5 ay olu-
yor. Daha önce Emekli Sandığı'ndaki keseneklerimi Bağ-
Kur'a aktarmadun. (G.K.)
YANIT: Sosyal güvenlik kurumlannın emekli aylığı bağlama ko-
şullan değişiktir. Emekli aylığı alabilme koşullan ikiye aynlmak-
tadır. Birincisi yaş sının ile bağımlı olmaksızın emekli olmak, ikin-
cisi yaş sınınna bağımlı olarak emekli olup aylık almaktır.
T.C. Emekli Sandığı uygulaması:
Emekli Sandığı ıştırakçisi kadın ise 20 tam yıl (7.200 gün). er-
kek ise, 25 tam yıl (9.000 gün) fiili hizmet süresini doldurduğun-
da yaş koşuluna bağımlı olmaksızın isteği üzerine emekli olabil-
mektedir.
60 yaşını dolduran kadın ya da erkek iştirakçilere de, en az 10
tam yıl (3.600 gün) fiilı hızmeti olmalan koşuluyla emekli aylığı
bağlanır.
Sosyal Sigortalar uygulaması:
Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı kadınlar 20 yıllık, erkek si-
gortalılar ise 25 yıllık sigortalılık süresi içinde en az 5.000 gün (13
yıl 10 ay 20 gün) malullük. yaşlılık ve ölüm sigortalan primi öde-
mek koşuluyla, yaş sınınna bağımlı olmadan emekli olabilmekte
ve yaşlılık aylığı almaya da hak kazanmaktadır.
Aynca, 50 yaşını dolduran kadın sigortalılar ile 55 yaşını doldu-
ran erkek sigortalılar da 15, yıllık sigortalılık süresi için de en az
3.600 gün (10 tam yıl) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi
ödemış olmalan koşuluyla, istekleri üzerine yaşlılık aylığı almaya
hak kazanırlar.
Bağ-Kur uygulaması:
Bağ-Kurclan yaşlılık aylığı alabilmek için, Bağ-Kur sigortalısı
kadın ise 20 tarrî yıl (7.200 gün), erkek ise 25 tam yıl (9.000 gün)
sigorta primi ödediğinde yaş sınınna bağımlı olmadan yaşlılık ay-
lığı almaya hak kazanır.
Bağ-Kur sigortalısı kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldur-
duğunda. 15 tam yıl (5.400 gün) sigorta primi de ödemiş ise yine
aylık almaya hak kazanır.
Çeşitli sosyal güvenlik kurumlannda geçen süreler, 2829 sayılı
yasa uyannca birleştinlir.
T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli olabilmeniz için. Bağ-Kur ve.
Emekli Sandığı'nda geçen 21 yıl 6 aylık (7.740 gün) çalışma
sürenizi erkek iştırakçi olarak en az 25 tam yıla (9.000 gün) tamam-
lamanız gerekecektır.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Domuz Neden Sağılmaz?
Taşlama ustası Mustafa Eşref, şu dörtlüğü düştü:
"Profesör aylığı bulaşıkçıdan azmış,/ Sanmayın ki Baş-
bakan biraz dalga geçiyorj O da bir profesör, üstelik eko-
nomist;/ Kendini ölçüp tartıp, öyle değer biçiyor!"
•••
500. yılı kutlanan ozan Fuzuli törenleri dolayısıyla, Azer-
baycanlı yazarlarla görüştük.
"Selarp verdim rüşvet değildir deyu almadılar!" diyen
Fuzuli'nin sözleri güncelliğini koruyor. Azerbaycan Yazar-
lar Birliği Başkanı Resulzade Anar Rızayev ve yazarEI-
çin'le birlikte olduk, Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın ye-
meğinde Azerbaycan'ın ünlü taşlama ustası Sabir'i andık.
Sabir (1862-1911), bir taşlamasında şöyle der:
"Kükremiş aslan görirem gorhmiremj Dalgalı uftıman
görirem gorhmirem,/ Lîk bu goıfımazlık ile doğnısu/ Har-
da Müselman görirem gorhirem!"
Dizelerde geçen kimi sözcükler: Uk=Ancak, Harda=Ner-
de, Müselman=Müslüman. (Burada yobaz anlamında.)
Müslümanlığı "korkunç" duruma getirenler, din sömü-
rücüleriyle, dinciler; dini, çıkarian için kullananlardır. Uğur,
bunlara "iki ayaklı domuziar" derdi.
- Sen dört ayaklı domuzlan yazıyorsun, ben iki ayaklı-
lan!
Dört ayaklı domuzlaryarariı, iki ayaklılannın topluma ne
yarartan var? Herifçioglu ensesini domuz sucuğu gibi şi-
şirmiş. Atatürk düşmanlığı yapıyor...
Domuz deyip geçmeyin; ayaktopu yarışmalarında, Av-
rupa'da dökülüp kalmamızın nedenlerinden başlıcası
gençlerimizin beslenememiş olması değil mi? Çalıştıncı-
ları Daum, domuz etini yiyor, belki de Türkıye'de sığır eti
yiyor. Çünkü Almanya'da sığır eti, domuz etinden pahalı.
Türkıye'de domuz pırzolası pahalı, ancak lüks otellerin lo-
kantalarında bulabilirsiniz. Bunlar domuz etine konan en-
gellemelerden geliyor. Üretimi desteklensin, isteyenin do-
muz çiftliği kurması sağlansın, kolaylaştırılsın. Bakın gö-
rün, ne oluyor? Ankara'da, Kızılay'da Sakarya Çarşısı'nda
eskiden domuz eti, domuz salamı satan bir yer vardı.
Esenboğa yolunda da domuz çiftliği. "Arap Hâkimin Oğ-
lu" başbakan yardımcısı iken çiftliğin, suyu elektriği kesil-
di. Domuziar öldüler, çiftlik kapandı!
Dincilerin, gericilerin çıkarlan için yapmadıkları, yapma-
yacakları yok mudur? Kimi tarikatçılar, istanbul'da domuz
kesimi yapılan yertere uğrayıp kuruluşları için yardım top-
luyorlar, para aldıklan yerin domuz kesim yen olduğuna
bakmıyorlardı. Şöyle mi diyortardı?
- Dinimizde ticaret serbesttir. Istediğinizi yapın!
Paracıkları alıp gıdiyorlardı. Istanbul'un kimi belediye-
leri, domuz eti işlenmesini yasaklamak istiyorlardı. Bunlar
yüz yılı aşkın süredir Sütlüce'de çalışıyorlardı. Gerici be-
lediyeciler soruyorlardı:
- Domuz eti verdiğiniz lokantaların adlarını verin!
Domuzcular ne de olşa, domuz eti yiyorlardı:
- Biz tüks otellere veriyoruz!
Gerici betediyeciler çekip gidiyoriardı. Ama, domuz ke-
sim yerlerıni Sütlüce'den kaldırmayı da kurmuyor değil-
lerdi.
Izmit'te domuz çiftliği de olan eczacı Oralp Basım, bir
yıl kalıp, bir Çinli gelinle döndüğü Çın'den ilginç izlenim-
leranlatıyordu. Bunlardan biri şöyteydi: Çinli kadınlar, ço-
cuklann göğüslerine, sırtlarına domuz yağı sürüyorlardı.
Bebeğe sürülen bu yağ tabakası, çocuğu soğuk algınlığı-
na, üşütmeye karşı koruyordu. (Bunu, Bulgaristan'dan ge-
len göçmenler de uyguluyor.)
Izmit'te kimi çarşaflılar da Oralp Basım'a gelip domuz
yağı istiyorlardı. Oralp Basım, neden istediklenni seziyor:
- Büyü için istiyorsunuz degil mi? diye soruyordu.
Gelenler: "Evet diyorlardı, hocaistedi!"
Halka gerçekleri kim anlatacak? Gerıcilerden, yobazlar-
dan halk nasıl kurtanlacak? Politikacılardan bu konuda ha-
yır yok. Onlar, konuyu ağızlanna bile alamazlar. Bu, "ta-
öu"dur, değinilmesi onlarca yasaktır. Halk çocukları bes-
lenmiş beslenmemiş nelerine gerektir. Onlar koyun gibi
kendilerini dinlesinler, arkalarından gelsinler, ötesi ne gam!
Jale Hanım, Bülent Ecevit'i "Fareli Köyün Kavalcısı "na
benzetmez mi? Kavalıyla, kalabalıklan toplar, bir yere gö-
türür, orada bırakırmış. lyi mi? Almanya'da "Fareli Köyün
Kavalcısrrun köyü Hameln'in yakınına değin gittim, köye
gitmedim bu kez.
Almanya'da üçüncü kuşak çocuklar, domuz eti sorunu-
nu çözmüşler. Bir baba anlattı:
- Çocuklara okulda, sosisli sandviç veriyortardı. Domuz
sosislerini bizim çocuklar yemiyorlar, giderek bunalıma
giriyorlardı. Baktık olmayacak, 'Siz de yiyin çocuğum!'
dedik, keyifleri yerine geldi. Şimdi domuz sosislerini ra-
hatça yiyortar.
Aziz Nesin geniş yankılar uyandıran "Türk halkının yüz-
de 70'i aptaldır" sözünü söylediğinde, sözün başında ge-
rekçesini de söylemişti: "Öomuz eti yemedikleri, iyı bes-
lenmedikleri için..." Sözün başı unutuldu, tartışmalar ap-
tallık üzerine yoğunlaştı. Bu konularda uzman olan Ahmet
Aşıcı, bir mektubunun sonunda şöyle diyor:
"Sayın Ekmekçi,
Etobur canlılar otoburları yiyerek geçiniher. Etobur top-
lumlarda otoburtoplumlan yiyerek geçineceklerdir. Oran-
sal olarak, dünyada en çok ve en lezzetli eti veren domuz-
la beslenen Batı toplumları, etten yoksun olan Ortadoğu
ve birçok Doğu toplumuna asla yaşam hakkı tanımaya-
caklardır. Saygı ve sevgılehmle. Seni çok rahatsız ed'ıyo-
rum. Bağışla."
Kafamı kurcalayan bir şey vardı. Domuzun sütü neden
sağılmıyordu? Bir yerde domuz sütü satılmıyordu. Bunu
Oralp Basım'a sordum. Şu karştlığı verdi:
- Domuz çok zeki, çok hareketli. Biryerde durdurup sağ-
mak olanaksız. inek öyle değil. O, rahat sağılabilir!
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Orhan Pamuk'un bir
romaru. 2/ Muşmulaya
benze'r bir yemiş... lürlı
bir bitki. 3/ Dinsel tören
ve kurallan... Eski Türk-
ler'de hükümdarhk un-
vanı. 4/ Bir gıda madde- c
si... Teşhis. 5/ Parkinson
hastahğırun başlıca belir- 6
tisi olan, otomaük hare- •,
ket yeteneğinin kaybol-
ması. 6/ Futbolda topun 8
dışan çıkmasına verilen g
ad... Uzunçalar da deni-
len plaklan belirtmekte kullanılan
kısaltma. 7/ Bir inşaatı ya da havai
bir hattın Uetkenliğini taşıyan, te-
mel üzerine kurulmuş ayak...
ABD profesyonel basketbol ligi-
nin simgesi. 8/ Zamir... Bir zaman
birimi. 9/ AJdous Huxky'in ünlü
bilimkurgu romanı.
YUKARTOAN AŞAĞFYA
1/ Koyunun üstündeki tüy... Eşit
bölüm. 2/ Bizde de sahnelenen ün-
lü bir müzikal... Düşünce. 3/ Ke-
sintilerden sonra kalan miktar... Geün olacak kıza erkeği
verdiği para ya da armağan. 4/ Nişan... İtalya'da bir kent. 5/
Türk müziğinde kullanılan telli bir çalgı. 6/ Cinsel güçsüzlük...
Asker. 7/ "— aüar kişnedi, meşin kırbaç şakladı/Bir dakika
araba yerinde durakladı" (Faruk Nafiz Çamlıbel)... Ekmek...
8/ Temel, esas... Dil devriminin ilk yıllannda "vali" anlamında
kullanılan sözcük. 9/ însan vücudunun dış yüzü... Oyunda be-
rabere kalma.