30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EKİM1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13 Repertuvardan düşünceokumak AYŞİNCANDAN Eylül ayırun son günlerinde Bakırköv Beledi- ye Başkanı AIi Talip Özdemir. Zeiiha Berksoy'- un Bakırköy Belediye Tiyatrosu sanat yönet- menliğıne son verdi. Buna hukuksal yetkisi olup olmadığını bilmiyorum. Tiyatroda olup bitenle- rin hukuksal mantıgını araştırmayacağım, çün- kü burada sağduyu ile çelişen gelışmeler olduğu anlaşılıyor. Bakırköy gibi kent odağından uzak ama nûfus açısından yoğun ve kültürel birikimi gûçlü bir yerleşimde bir Belediye Tiyatrosu ku- rulması, coşkuyla selamlanacak bir girişimdi. Şimdi burada bir yönetimin böylece noktala- ması, bundan böyle tiyatro tarihine mal olacak bu kuruluş aşaması icraatını değerlendirmeye açıyor. Bir tiyatronun etkinliğinin doğruluk yanhşhk ölçüsii, oynanan oyunlar dizisınin düşünsel ız- düşümünde kendini ortaya koyar. Bakırköy Be- lediye Tiyatrosu'nda 1989-94 arası oynanan oyunlar bütününden nasıl bir tiyatro düşüncesı okunabileceğini bu dönemde oynanan yapıtlar üzerinde durarak göreoeğiz. B,'akırköy Belediye Tiyatrosu'nun dört yıllık repertuanndan seyircisinin gereksinimlerine ve öz kültürüne saygılı bir oyun anlayışı okunuyor. Zeliha Berksoy'un bir tiyatro adamı olarak kültürel birikimi, yaratıcı istemi vedoğru repertuaranlayışıyla başanlı bir etkinlik dönemini bıraktığınj söyleyebiliriz. 1989 sonunda kurulan topluluk, Taner Barlas yönetimınde Haldun Taner'in "Zilli Zarife"siyle seyirci önüne çıktı. Taner'in bu oyunu. halk ti- yatrosu türüne yatkınlığıyla yeni kuruian topiu- luğa seyircısiyle sıcak ve dolaysız ıletışim olanağı verdi. 1990 başında Zeiiha Berksoy'un toplulu- ğun sanat yönetmenliğjne atanmasıyla birlikte tarihte bilinen ilk oyun yazan Aiskhylosun "Zin- cire Vurulmuş Prometheus"u sahnelendi. Bu oyun, tann soyundan gelen, ama ınsandan yana olduğu ıçin ve insanhğın ilerlemesine büyük katkısı olan ateşi Olimpos'tan indirip insanın hızmetine verdiği için tannlarca cezalandınlan Prometheus"un acılannı göstenr. Acaba Berk- soy bu ilk seçimiyJe önündeki dört yıllık kendi yazgısınm kehanetini mi bilmeden gerçckleştin- yordu? Aiskhylos'un bu oyunundan sonra Bakı- rköy'de antik klasik tiyatro dağannın iki büyük yapıtı daha yer aldı: Aristophanesten "Banş" ile Sophokles'ten Brecht'in uyarladığı "Antigone" Klasik oyunlann bu sıklıkta oynanması, öde- nekli tiyatrolarda uzun süredir özleyip bula- madığımız bir uygulamaydı. Belediye Tiyatrosu gibi bir kuruma son derece yaraşan bir tutumdu. Çünkü halkın ödediği vergılerle ışletilen bir ti- yatro. kısa sürede kâr etmekle dcğil. seyircisinin yaşam niteuğinr yükselhnekle yükümlüdür. Böyle bir kültür kurumu, seyırcisıyle kaba ve anlık haz üzerinden değil, incelmiş, derinlik ka- zanmış duygu ve düşünceler üzerinden iletişim kurmalıdır. KJasik oyunlar bu bakımdan en uy- gun seçimdir. Öte yandan klasiklerin uzaklığını ve güçlüğü- nü dengelemek için seyircinin içinde kendi bul- duğu öz kültürünün ürünlerine de oyun diasin- de yer vermek gerekir. Genç yazarlan yürekien- dırmek. eski yapıtlan yeni yorumlarla canlandı- rmak. bu bağlamda yapılacak işlerdir. Bakırköv Belediye Tiyatrosu bu yönde doğru kararlarla 1989-94 dönemınde zengın bir Türk oyunlan seçkısı sundu. Necari Cumalının "Mine"si. Aziz Nesuı'in "Demokrasi Gemisi" oyunu. Nazım Hikmet'ın "I>an hanoviç Var mıydı Yok muy- du?"su, Sabahaflin Kudret Aksal'm "Kahvede Şenlik Var"ı. geleneksel oyun derlemesı "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi" ve Yunus Emre'nin yapıü üzenne kurulu "Bilenlere Selam Olsun", ulusal Türk tiyatrosunun yapı taşlannı ıçeren birdizioluşturdu. Ancak bu diziyi 1994-96 oyun yılı için daha da genişietecek olan ve Melih Cev- det Anday. Recep Bilginer, Memet Baydur, Kan- demir Konduk, Haldun Taner gibi oyun yazar- lannın yapıtlanndan oluşan bir repertuvar tas- lağı tasan olarak kaldı. Söz konusu birkaç yılın oyun yeryüzünün farklı köşelerinden. ama buradaki seyirciye yakın içerikleriyle ilginç. özenle seçilmiş yabancı oyunlar da dikkat çekiyordu. Italyan komedi ustası Dario Fo'nun ülkemizdekine benzer ko- şullarda yaşayan toplum kesimine yönelttiği do- ğaçlamalı güldürülerden "Bedava mı Sandm?", amatörçerçevedışında ilk kez oynandı. fsrail'in Aziz Nesin'i diye tanıdığımız Ephraim Kishon- un "Nikah Kağıdı". tek oyunla hıç tanınmadan bu dünyadan göçmüş kadın yazar Jane Bowles'- ın "Bir Yaz Evi". etkileyici. duyarlı oyunlardı. Ondokuzuncu yüzyıl Fransız yazan Labiche'in dolantılı komedisi "Lourcine Sokağı Cinayeti", burjuva sınıfının toplumsal ıktidara yükselme çağındaki toplumsal tavirlannı sergilemesiyle dikkati çekiyordu. Bu özellikleriyle saydığjmız tüm oyunlann repertuvara secimınde rastlantı- ya yer vermeyen, ince bir tiyatro düşüncesi yattığı duyuluyor. Oyunlann birbırlenyle bağ- lantılannın anlamlı olduğu, oyun diasının bütü- nüyle tutarlı bir kavram içerdıği görülüyor. Bakır köv Belediye Tiyatrosu'nun dört yıllık re- pertuvanndan seyircisinin gereksinimlerine ve öz kültürüne saygılı bir oyun anlayışı okunuyor. Zeiiha Berksoy'un bir tiyatro adamı olarak kültürel birikimi, yaratıcı istemi ve doğru reper- tuvar anlayışıyla başanlı bir etkinlik dönemini bıraktığını söyleyebiliriz. Bundan sonraki dö- nemde belediye yönetiminın güdümünde oluş- turulacak oyun dizilerinde onunki kadar tutarlı tiyatro düşüncesi bulup bulamayaçağımızı gö- receğiz. u Londra'da Herkesin Shakespeare'i" oynuyor LONDON (AFP) -Tel Aviv'den Tokyo'ya dün- yamn başanlı aktörleri, VVilliam Shakespeare'in evrensel bır oyun yazan olarak kutlanacağı ilk uluslararası festivale katılmak üzere Londra'da toplandı. Royal Shakespeare Company (RSC) sa- nat yönetmeni Adrian Noble. "Everybody's Sha- kespeare-Herkesin Shakespeare'i' başüğını taşıyan etkinliğin İngiltere'de ve belki de dünyada ilk kez gerçekleştirildiğini belirtiyor. Dün başlayan ve 20 kasıma dek sürecek olan festival, 1.25 milyon ster- linlik bir bütçeyle gerçekleştıriliyor. Noble, "Bu etkinlik, Shakespeare'in herkese, bü- tün ırklara ait olduğu ve dünyamn dört bir yanından | insanlan birleştirdiği inancının ifade edilmesidir" di- yor. Festival, Amenkalı PeterSellars'ın yönetmen- İiğini üstlendiği. çağdaş Los Angeles'ta geçen 'The Merchant of Venice-Venedik Tacin'nden, Gürcü sanatçılann sahneleyeceği 'A Midsummer Nighfs Dream-Bir Yaz Gecesi Rüyası'na dek birbinnden farklı Shakespeare prodüksiyonlannı ıçeriyor. Festivalin sanat danışmanı Michael Kustow, amaçlannın, kendi sorunlannı keşfetmek ve kim- liklerini ispat etmek için Shakespeare'in oyunlan- ndan yararlanan pek çok ülkeye ve kültüre bırer pencere açacak prodüksiyonlan bir araya getirmek olduğunu ifade ediyor. Shakespeare'in dünyada oyunlan en çok oyna- nan yazar olduğunu arumsatan Kustovv. "O, icinde değişik tfirde meyvelann bulunduğu, çok zengin bir İngiliz pastası gibidir... Shakespeare'le her şeyi ya- pabilirsiniz, ona savgısızlık etmek dışında" diyor. Noble, 1991 yıİında Kustovv'dan. uluslararası bır Shakespeare fesüvab' için yeterli malzeme top- layıp toplayamayacaklannı görmek için bir araştı- rma yapmasını ıstemış. 30 yıllık tıyatro deneyimin- den yararlanan Kustovv da 5 tiyatro topluluğuyla , anlaşma yaprnış. Amenkalı yönetmen Sellars'ın ' 'Venedik Taciri", Chicago'da dünya prömiyerini • gerçekleştirdikten sonra Londra'ya geliyor. Oyun daha sonra da Paris ve Hamburg'da sergilenecek. Festivalde, kadın yönetmenler tarafından sah- neye konan iki ayn 'Romeo ve Juhet' prodüksiyo- • nu var. Bu yönetmenlerden biri Alman Karin Bei- er Dığeri ise fsrailli yönetmen Rina Yerushadmi. Tadashi Suzuki'nin 'Kral Lear' versiyonu 'Lear- in Öyküsü' ıse Japonyadan gelen Toga Suzuki Topluluğu tarafından, yalnızca erkeklerden oluşan bır oyuncu kadrosuyla sahnelenecek. Gürdstan'dan gelen Mikhail TumanishvUi'nin Gürcistan Sinema Oyunculan Stüdyosu adlı top- luluğunun sergifcyeceği 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' ıse Gürcistan iç savaşının en şiddetlendiği sıralarda geçiyor. Konuk oyuncular, oyunlannı kendi dille- rmde sergileyecekler. Royal Shakespeare Com- pany de fesüval çerçevesinde John Barton yöneti- minde Shakespeare'in dili üzerine atölye çalışma- lan düzenleyecek. Janet Maleobıı, ürkekama etkiliKültür Servisi - Amerikan yazınının önemlı isimlennden. kadın romancı ve gazeteci Joan Didion çekıngenliğini yenemeyen, bu yüzden cesaretsız. az konuşan ve bu açığım kapamak için de olmayacak zamanlarda boşböğazlık eden biri olarak tanımlanıyordu. Bu tanımın. 'The Silent VVoman' adlı dikkate değer bir biyografı yayımlayan kadın gazeteci Janet Malcolm için de geçerli olduğu belirtiliyor. 50'li yaşlarda. Yahudi. kitaplara düşkün, basından korkan. kınlgan göriinümlü Malcolm, kendisine çok fazla güvenen New Yorklu entelektüel Susan Sontag'ın 'karşı tezi' olarak ni- telendiriliyor. Ancak Malcolm, olaylann iç yüzünü kavrama açısından Sontag kadar keskin ve etkili. Didion gibi bilgiyi. ele aldığı konulardan ayıklamayı iyı beceriyor. İkinci kitabı 'In The Freud Archives'de Sanskrit psikoanah'st Jeffrev Masson'un üstüne giderek Freud'a meydan okuyor. Malcolm, Masson'la yaptığı uzun söyleşiler boyunca. psikoanalistin kendisinden 'ente iektüel bir jigolo' diye söz ettiğınive Freud'un Hampstead'deki evinibir'sekşve eğlence' yerine cevınnek istediğini ıleri sünnüştü. Bu ifadeleri kullandığını daha sonra reddeden Masson, özgün söyleşi metninı yayımlayan Nevv Yorker dergisinin düzeltme koymasını istedı. Bu ısteği reddedilince, Malcolm'u 1987 yılmda mahkemeye verdi. Ancak dava reddedildi. Masson bu kez temyize gitti. Temyiz mahkemesı. yargıcın davayı birjüri önünde bir kez daha dınlemesine karar verdi. Masson, uzun süre uğraştıktan sonra, sonunda geçen yıl davayı kazandı. Masson, dünyadaki en kutsal mesleklerden biri üzerine konuşuyordu ve daha sonra 'entelekrüeljigolo' ifade^ınin yer aldığı notlannı aybetüğini iddıa eden Malcolm de Maicolm'un son kitabı Plath'ı konu alıvor. ıstekli birdinleyiciydi. Maicolm'un son kitabı 'The Silent Woman' 1963 şubatında ihtihar eden Ted Hughes'ın eşi Amenkalı şairSylvia Plath'ı konu ediyor. Kitapta Plath'ın kısa yaşamının aynntılan, Hughes'la evliliği, sadakatsizliği vedelırmesi, bir yazın efsanesınin öğelerini oluştunıyor. Bugün gereğinden fazla heyecanlı her Amenkalı üniversite öğrencisi genç kız, kendini Plath'ın devamı olarak görmeeğilımınde. Bu nedenle, Plath'ın 'The Bell Jar' adlı romanının ölümünden sonra yayımlanmasının ardından. be^bıyografısı yayımlandı. Ovgüye değer şiirleryazmaya yeni başladığı bir sırada, daha 30 yaşındayken ölen Plath, bugün zamanla ol- gunlaşabilecek geçici bir şair olarak değil de 'feminist bir kahraman' olarak sunuluyor. Aslında 'The Silent Woman'Plath'ın yaşamına değil, ölümünden sonrasına ilişkin bir kitap: bir anlamda biyografinin biyografısi. Maicolm'un dığer bütün projelen gibi sistemli. Sistemlilik onun sabit fikirlerinden biri. Maicolm'un gazeteciliğe ilişkin birdipnotu. bugüne dek bu meslek üzerine düşülmüşençarpıcı dipnotlardan biri belki de: "Nelerolupbittiğini fark etmeyecek denli aptal ya da kendine dönük ounayan her gazeteci, yaptığınm ahlaki açıdan savunulamavacağını bilir." Malcolm bıyografi yazannı ıse 'birevegirip, içinde mücevher ve para olduğuna inandığı çek- meceleri yağmalayan, sonra da /afer kazanmış gibi bir ha\a\la ganimetlerini alarak oradan uzaklaşan bir hırsıza' benzetiyor. Plath'ın kısa yaşamına giren, arkadaşlannı. aşıklannı. daha önceki biyografılerinin yazarla- nnı bulup, onlan yakından inceleyen Malcolm, hemen hepsini lekeliyor. Hatta okura karşı Ted Hughes'ı haklı, Plath'ı ise haksız göstermeye çalıştığı bile ileri sürülüyor. Bunun son derece şaşırtıcı, feminizm karşıtı bir tez olmasına karşın, tam Malcolm'a göre olduğu söyleniyor. Svlvia ODAKNOKTASI AHMET CEMAL GenişBakışNeden YrtiPilir?.. Her şeyi 'günlük' yaşama alışkanlığı bir toplumda sal- gına dönüştüğünde, düşünme eyleminin felce uğrama tehlikesi de kapıya gelmiş demektir Çünkü sağhklı bir düşünme eylemi, hiçbir zaman yalnızca 'anlık' olanla kendini sınırlamayan, böyle bir sınırlamayı kendi özüne aykırı bulan bir süreçtir. Her konuda günlük yaşama alışkanlığı ise kendilerini önlerine çıkacak sokakların ve o sokaklarda rastlayacaklarının yönlendırmesine bıra- kan seyyar satıcılar gibi, olaylann akışına, başka deyişle bir süruklenişe teslim olmakla eşanlamlıdır. Işte bundan ötürüdür ki başarısız ya da salt iktidar uğ- runa iktidar olmuş yönetimlerin birincil amaçlarından biri, yönettikleri halkıolabildiğince 'günlükyaşamaya'il- mektir. Damarlarına bu zehrin şırınga edildiği toplum- larda iktidarların seçim dönemlerinde bile o kadar kork- malarına gerek yoktur, çünkü günlük yaşama alışkanlı- ğında olanlar nasılsa geçen dört, beş yılı bir bütün olarak değerlendirmek yerine, yalnızca seçim öncele- rinde yapılanlar ve söylenenler üzerinde duracaklardır. ömeğin seçimden hemen sonra yapılacağı -biraz olsun düşünenler için- kesinleşmiş zamların oyları etkileme- mesi, dört yıl boyunca yapılmamış olanların seçimler- den hemen sonra yapılacağı yolundaki vaatlerin kitlele- re inandırıcı gelmesi ve umut kaynağı olabilmesi gibi durumlar, ancak günlük yaşamanın ve yirmi dört saatle- re bölünmüş, dolayısıyla da doğal iç ilintilerini yitirmiş bir sakat düşünme biçiminin ürünleridir. Bugün varılan noktada Türk toplumu, düşündükleriyle ve tartıştîklarıyla, her türlü medyada ağır basan yönlen- dirmeleriyle ve sergilediği siyasal bilinç konumuyla, günlük düşünme hastalığının ilerlemiş evrelerinin ideal örnek diye nitelendirilebilecek bir klinik tablosunu yan- sıtmaktadır. Bu tabloyu, örneğin geniş kitlelerin geçim koşullarının çok ağır olması ve bundan ötürü de ekmek parasından başka bir şey düşünemedikleri gibi bir ne- den ileri sürerek haklı gösterebilmek de olanaksızdır, dünya düşünce tarihinin akışında önce en alt düzeydeki yaşam koşullarının düzeltilmesi ve ancak bu yapıldıktan sonra düşünmeye başlanılması gibi bir tutumun sonuca götürebildiğine rastlanmamıştır Tam tersine, sözü edi- len koşulların düzelebilmesi ancak düşüncenin geniş boyutlar alabildiği, düşünme eylemi yaşanmakta olan bugünlerin nedenleri üzerinde çok yönlü yoğunlaşabil- diği, böyle geniş bir bakış açısından yarına daha iyi yö- rüngeler kazandırabilmenin çarelerinin tartışılabildiği dönemlerde gerçekleşebilmiştir. Neredeyse bütün liderlerinin zengin oldukları ve bun- lar arasında bazılarının malvarlıklarmın kökenlerinin inanılmaz 'şaibelere' uzandığı bir toplumda, sokaktaki vatandaş hala ülkesinde o liderler marifetiyle başlatıla- cak bir 'temiz eller operasyonu'nun beklenen sonucu verebileceğine inandırılabiliyor ve inanıyorsa; bilim adamlarının, yazarların, yayıncıların düşüncelerinden ötürü hapis yatbkları bir ortamda meydanlara çıkıp de- mokrasi paketleri vaat eden sosyal demokrat bir lider kendine hala dinleyici bulabiliyorsa; yaşadığımız bilim- sel çağda üniversiteler, artık dünyamn bütün 'düşünen' ülkelerinde yarınlar bağlamında üzerine en çok titreni- len, en özenle ele alınan kurumlar niteliğini kazanmış- ken, bizim ülkemizde, nutuk atılan hemen her meydan- da, il il konfeti dağıtılırcasına vaat konusu olabiliyorsa -evet, bütün bunlar olabiliyorsa- o ortamda geniş düşü- nebilmenin bütün yolları tıkanmış demektir. Gelgelelim geniş düşünmenin yollarını tıkama peşin- de olan bütün iktidarların en büyük gafleti, savaşların bile canlı yayınla ekranlardan milyonlara yansıdığı bir iletişim dünyasında hala düşüncenin besin kaynaklarını kurutabileceklerıne inanmalarıdır. Bugün Türkıye'nin yetiştırmekte olduğu gençlik, olası tüm eksıklıklerine ve aksaklıklarına karşın, durmaksızın gözünü bağlamak is- teyen, iktidarlarını kendileri için bile birzavallılık portre- sine dönüştürdüklerinin bilincinde olmayan kimi siyasi kadroların çok üstünde bir siyasal ve toplumsal bilincin taşıyıcısı olan bir kuşağın temsilcisidir. Günümüz Türki- yesi'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kapatmanın fahri hukuk doktorluğuyla ödüllendirildiği, temiz eller operasyonlarının manivelalarını en kirli ellerin kultandı- ğı, 'adil düzen' müjdecilerinin ortada birer dolar ve mark zengini kimliğiyle dolaştıkları bir ucube olmaktan çıka- rıp, bütün erdemleriyle yeniden Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Türkiyesi'nin rayına oturtacak olan da işte bu kuşaktır. Cumhuriyet Bayramımızı 71. kez kutlarken o kuşağa bu yüce görevi, bilincinde olduğundan zaten kuşku duy- madığımız bu görevi bir kez daha anımsatmayı çok önemlı sayıyoruz... Yopumcular, özel şirket kuruyor •TV Servisi - Popüler Müzik Sanatı Vakfı'nın (POPSAV) öncülügünde, müzik eserlerinde yorumcu haklannı korumayı hedefleyen bir şirket kuruluyor. "Sanatçı Haklannı Izleme, Koruma ve Pazarlama Ticaret Hizmetleri AŞ" adını taşıyacak bu kuruluşun, başvııru durumunda, yapıma haklanru da izleme, koruma vepazarlama hedefi bulunuyor. (Fotoğraf: TAYFUN İŞBÎLEN) 'Anonima ya da Çeşm-i Bülbül' • KültürServisi - "Anonima ya da Çeşm-i Bülbül' söyleşi dizisinin dördüncüsü bugün saat 18.30'da gerçekleştirilecek. Bugünkü söyleşiye konuşmaa olarak şair Cevat Çapan ve Turgay Fişekçi katılacak. 'Anonima', farklı bireylerin, gruplann, kültürlerin içinde yaşadığımız kente ilişkin sorunlar yumağıru sorgulamak ve bu temelde kenti yeniden üretmeye düşünsel olarak katkıda bulunmak gibi biranlam taşıyor. EmelSayresimsergisi • Kültür Servisi - Emel Say'ın ikinci kişisel resim sergisi 29 ekim-20 kasım tarihleri arasında Cep Sanat Galerisi'nde izlenebilecek. Serginin açılışmın Cumhunyet Bayramı'na rastlaması nedeniyle Cep Sanat Galerisi'nin bulunduğu sokak, kutlamalar için süslenecek. Namık İsmail Atölyesi'nden mezun olan ressam Zehra Say'ın kızı olan veannesinin teşvikiyle resim yapmaya başlayan Emel Say, Orhan Taylan Atölyesi'nde bir buçuk yıl çalıştı. Sanatçı ilk kişisel resim sergisini 1992yılındaaçtı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle