Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 EKİM1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 13
Repertuvardan düşünceokumak
AYŞİNCANDAN
Eylül ayırun son günlerinde Bakırköv Beledi-
ye Başkanı AIi Talip Özdemir. Zeiiha Berksoy'-
un Bakırköy Belediye Tiyatrosu sanat yönet-
menliğıne son verdi. Buna hukuksal yetkisi olup
olmadığını bilmiyorum. Tiyatroda olup bitenle-
rin hukuksal mantıgını araştırmayacağım, çün-
kü burada sağduyu ile çelişen gelışmeler olduğu
anlaşılıyor. Bakırköy gibi kent odağından uzak
ama nûfus açısından yoğun ve kültürel birikimi
gûçlü bir yerleşimde bir Belediye Tiyatrosu ku-
rulması, coşkuyla selamlanacak bir girişimdi.
Şimdi burada bir yönetimin böylece noktala-
ması, bundan böyle tiyatro tarihine mal olacak
bu kuruluş aşaması icraatını değerlendirmeye
açıyor.
Bir tiyatronun etkinliğinin doğruluk yanhşhk
ölçüsii, oynanan oyunlar dizisınin düşünsel ız-
düşümünde kendini ortaya koyar. Bakırköy Be-
lediye Tiyatrosu'nda 1989-94 arası oynanan
oyunlar bütününden nasıl bir tiyatro düşüncesı
okunabileceğini bu dönemde oynanan yapıtlar
üzerinde durarak göreoeğiz.
B,'akırköy Belediye
Tiyatrosu'nun dört yıllık
repertuanndan seyircisinin
gereksinimlerine ve öz kültürüne
saygılı bir oyun anlayışı okunuyor.
Zeliha Berksoy'un bir tiyatro adamı
olarak kültürel birikimi, yaratıcı
istemi vedoğru repertuaranlayışıyla
başanlı bir etkinlik dönemini
bıraktığınj söyleyebiliriz.
1989 sonunda kurulan topluluk, Taner Barlas
yönetimınde Haldun Taner'in "Zilli Zarife"siyle
seyirci önüne çıktı. Taner'in bu oyunu. halk ti-
yatrosu türüne yatkınlığıyla yeni kuruian topiu-
luğa seyircısiyle sıcak ve dolaysız ıletışim olanağı
verdi. 1990 başında Zeiiha Berksoy'un toplulu-
ğun sanat yönetmenliğjne atanmasıyla birlikte
tarihte bilinen ilk oyun yazan Aiskhylosun "Zin-
cire Vurulmuş Prometheus"u sahnelendi. Bu
oyun, tann soyundan gelen, ama ınsandan yana
olduğu ıçin ve insanhğın ilerlemesine büyük
katkısı olan ateşi Olimpos'tan indirip insanın
hızmetine verdiği için tannlarca cezalandınlan
Prometheus"un acılannı göstenr. Acaba Berk-
soy bu ilk seçimiyJe önündeki dört yıllık kendi
yazgısınm kehanetini mi bilmeden gerçckleştin-
yordu?
Aiskhylos'un bu oyunundan sonra Bakı-
rköy'de antik klasik tiyatro dağannın iki büyük
yapıtı daha yer aldı: Aristophanesten "Banş" ile
Sophokles'ten Brecht'in uyarladığı "Antigone"
Klasik oyunlann bu sıklıkta oynanması, öde-
nekli tiyatrolarda uzun süredir özleyip bula-
madığımız bir uygulamaydı. Belediye Tiyatrosu
gibi bir kuruma son derece yaraşan bir tutumdu.
Çünkü halkın ödediği vergılerle ışletilen bir ti-
yatro. kısa sürede kâr etmekle dcğil. seyircisinin
yaşam niteuğinr yükselhnekle yükümlüdür.
Böyle bir kültür kurumu, seyırcisıyle kaba ve
anlık haz üzerinden değil, incelmiş, derinlik ka-
zanmış duygu ve düşünceler üzerinden iletişim
kurmalıdır. KJasik oyunlar bu bakımdan en uy-
gun seçimdir.
Öte yandan klasiklerin uzaklığını ve güçlüğü-
nü dengelemek için seyircinin içinde kendi bul-
duğu öz kültürünün ürünlerine de oyun diasin-
de yer vermek gerekir. Genç yazarlan yürekien-
dırmek. eski yapıtlan yeni yorumlarla canlandı-
rmak. bu bağlamda yapılacak işlerdir. Bakırköv
Belediye Tiyatrosu bu yönde doğru kararlarla
1989-94 dönemınde zengın bir Türk oyunlan
seçkısı sundu. Necari Cumalının "Mine"si. Aziz
Nesuı'in "Demokrasi Gemisi" oyunu. Nazım
Hikmet'ın "I>an hanoviç Var mıydı Yok muy-
du?"su, Sabahaflin Kudret Aksal'm "Kahvede
Şenlik Var"ı. geleneksel oyun derlemesı "Bir
Geçmiş Zaman Eğlencesi" ve Yunus Emre'nin
yapıü üzenne kurulu "Bilenlere Selam Olsun",
ulusal Türk tiyatrosunun yapı taşlannı ıçeren
birdizioluşturdu. Ancak bu diziyi 1994-96 oyun
yılı için daha da genişietecek olan ve Melih Cev-
det Anday. Recep Bilginer, Memet Baydur, Kan-
demir Konduk, Haldun Taner gibi oyun yazar-
lannın yapıtlanndan oluşan bir repertuvar tas-
lağı tasan olarak kaldı.
Söz konusu birkaç yılın oyun yeryüzünün
farklı köşelerinden. ama buradaki seyirciye
yakın içerikleriyle ilginç. özenle seçilmiş yabancı
oyunlar da dikkat çekiyordu. Italyan komedi
ustası Dario Fo'nun ülkemizdekine benzer ko-
şullarda yaşayan toplum kesimine yönelttiği do-
ğaçlamalı güldürülerden "Bedava mı Sandm?",
amatörçerçevedışında ilk kez oynandı. fsrail'in
Aziz Nesin'i diye tanıdığımız Ephraim Kishon-
un "Nikah Kağıdı". tek oyunla hıç tanınmadan
bu dünyadan göçmüş kadın yazar Jane Bowles'-
ın "Bir Yaz Evi". etkileyici. duyarlı oyunlardı.
Ondokuzuncu yüzyıl Fransız yazan Labiche'in
dolantılı komedisi "Lourcine Sokağı Cinayeti",
burjuva sınıfının toplumsal ıktidara yükselme
çağındaki toplumsal tavirlannı sergilemesiyle
dikkati çekiyordu. Bu özellikleriyle saydığjmız
tüm oyunlann repertuvara secimınde rastlantı-
ya yer vermeyen, ince bir tiyatro düşüncesi
yattığı duyuluyor. Oyunlann birbırlenyle bağ-
lantılannın anlamlı olduğu, oyun diasının bütü-
nüyle tutarlı bir kavram içerdıği görülüyor.
Bakır köv Belediye Tiyatrosu'nun dört yıllık re-
pertuvanndan seyircisinin gereksinimlerine ve
öz kültürüne saygılı bir oyun anlayışı okunuyor.
Zeiiha Berksoy'un bir tiyatro adamı olarak
kültürel birikimi, yaratıcı istemi ve doğru reper-
tuvar anlayışıyla başanlı bir etkinlik dönemini
bıraktığını söyleyebiliriz. Bundan sonraki dö-
nemde belediye yönetiminın güdümünde oluş-
turulacak oyun dizilerinde onunki kadar tutarlı
tiyatro düşüncesi bulup bulamayaçağımızı gö-
receğiz.
u
Londra'da
Herkesin
Shakespeare'i"
oynuyor
LONDON (AFP) -Tel Aviv'den Tokyo'ya dün-
yamn başanlı aktörleri, VVilliam Shakespeare'in
evrensel bır oyun yazan olarak kutlanacağı ilk
uluslararası festivale katılmak üzere Londra'da
toplandı. Royal Shakespeare Company (RSC) sa-
nat yönetmeni Adrian Noble. "Everybody's Sha-
kespeare-Herkesin Shakespeare'i' başüğını taşıyan
etkinliğin İngiltere'de ve belki de dünyada ilk kez
gerçekleştirildiğini belirtiyor. Dün başlayan ve 20
kasıma dek sürecek olan festival, 1.25 milyon ster-
linlik bir bütçeyle gerçekleştıriliyor.
Noble, "Bu etkinlik, Shakespeare'in herkese, bü-
tün ırklara ait olduğu ve dünyamn dört bir yanından |
insanlan birleştirdiği inancının ifade edilmesidir" di-
yor. Festival, Amenkalı PeterSellars'ın yönetmen-
İiğini üstlendiği. çağdaş Los Angeles'ta geçen 'The
Merchant of Venice-Venedik Tacin'nden, Gürcü
sanatçılann sahneleyeceği 'A Midsummer Nighfs
Dream-Bir Yaz Gecesi Rüyası'na dek birbinnden
farklı Shakespeare prodüksiyonlannı ıçeriyor.
Festivalin sanat danışmanı Michael Kustow,
amaçlannın, kendi sorunlannı keşfetmek ve kim-
liklerini ispat etmek için Shakespeare'in oyunlan-
ndan yararlanan pek çok ülkeye ve kültüre bırer
pencere açacak prodüksiyonlan bir araya getirmek
olduğunu ifade ediyor.
Shakespeare'in dünyada oyunlan en çok oyna-
nan yazar olduğunu arumsatan Kustovv. "O, icinde
değişik tfirde meyvelann bulunduğu, çok zengin bir
İngiliz pastası gibidir... Shakespeare'le her şeyi ya-
pabilirsiniz, ona savgısızlık etmek dışında" diyor.
Noble, 1991 yıİında Kustovv'dan. uluslararası
bır Shakespeare fesüvab' için yeterli malzeme top-
layıp toplayamayacaklannı görmek için bir araştı-
rma yapmasını ıstemış. 30 yıllık tıyatro deneyimin-
den yararlanan Kustovv da 5 tiyatro topluluğuyla
, anlaşma yaprnış. Amenkalı yönetmen Sellars'ın
' 'Venedik Taciri", Chicago'da dünya prömiyerini
• gerçekleştirdikten sonra Londra'ya geliyor. Oyun
daha sonra da Paris ve Hamburg'da sergilenecek.
Festivalde, kadın yönetmenler tarafından sah-
neye konan iki ayn 'Romeo ve Juhet' prodüksiyo-
• nu var. Bu yönetmenlerden biri Alman Karin Bei-
er Dığeri ise fsrailli yönetmen Rina Yerushadmi.
Tadashi Suzuki'nin 'Kral Lear' versiyonu 'Lear-
in Öyküsü' ıse Japonyadan gelen Toga Suzuki
Topluluğu tarafından, yalnızca erkeklerden oluşan
bır oyuncu kadrosuyla sahnelenecek.
Gürdstan'dan gelen Mikhail TumanishvUi'nin
Gürcistan Sinema Oyunculan Stüdyosu adlı top-
luluğunun sergifcyeceği 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' ıse
Gürcistan iç savaşının en şiddetlendiği sıralarda
geçiyor. Konuk oyuncular, oyunlannı kendi dille-
rmde sergileyecekler. Royal Shakespeare Com-
pany de fesüval çerçevesinde John Barton yöneti-
minde Shakespeare'in dili üzerine atölye çalışma-
lan düzenleyecek.
Janet Maleobıı,
ürkekama etkiliKültür Servisi - Amerikan yazınının önemlı
isimlennden. kadın romancı ve gazeteci Joan
Didion çekıngenliğini yenemeyen, bu yüzden
cesaretsız. az konuşan ve bu açığım kapamak
için de olmayacak zamanlarda boşböğazlık
eden biri olarak tanımlanıyordu.
Bu tanımın. 'The Silent VVoman' adlı dikkate
değer bir biyografı yayımlayan kadın gazeteci
Janet Malcolm için de geçerli olduğu belirtiliyor.
50'li yaşlarda. Yahudi. kitaplara düşkün,
basından korkan. kınlgan göriinümlü Malcolm,
kendisine çok fazla güvenen New Yorklu
entelektüel Susan Sontag'ın
'karşı tezi' olarak ni-
telendiriliyor. Ancak Malcolm,
olaylann iç yüzünü kavrama
açısından Sontag kadar keskin
ve etkili. Didion gibi bilgiyi. ele
aldığı konulardan ayıklamayı
iyı beceriyor. İkinci kitabı 'In
The Freud Archives'de Sanskrit
psikoanah'st Jeffrev
Masson'un üstüne
giderek Freud'a meydan
okuyor.
Malcolm, Masson'la
yaptığı uzun söyleşiler
boyunca.
psikoanalistin
kendisinden 'ente
iektüel bir jigolo'
diye söz ettiğınive
Freud'un
Hampstead'deki
evinibir'sekşve
eğlence' yerine
cevınnek
istediğini ıleri sünnüştü. Bu
ifadeleri kullandığını daha sonra
reddeden Masson, özgün söyleşi
metninı yayımlayan Nevv Yorker
dergisinin düzeltme koymasını istedı.
Bu ısteği reddedilince, Malcolm'u
1987 yılmda mahkemeye verdi. Ancak
dava reddedildi. Masson bu kez
temyize gitti. Temyiz mahkemesı.
yargıcın davayı birjüri önünde bir kez
daha dınlemesine karar verdi. Masson,
uzun süre uğraştıktan sonra, sonunda
geçen yıl davayı kazandı.
Masson, dünyadaki en kutsal
mesleklerden biri üzerine konuşuyordu
ve daha sonra 'entelekrüeljigolo'
ifade^ınin yer aldığı notlannı
aybetüğini iddıa eden Malcolm de
Maicolm'un son kitabı
Plath'ı konu alıvor.
ıstekli birdinleyiciydi.
Maicolm'un son kitabı 'The Silent Woman'
1963 şubatında ihtihar eden Ted Hughes'ın eşi
Amenkalı şairSylvia Plath'ı konu ediyor.
Kitapta Plath'ın kısa yaşamının aynntılan,
Hughes'la evliliği, sadakatsizliği vedelırmesi, bir
yazın efsanesınin öğelerini oluştunıyor. Bugün
gereğinden fazla heyecanlı her Amenkalı
üniversite öğrencisi genç kız, kendini Plath'ın
devamı olarak görmeeğilımınde.
Bu nedenle, Plath'ın 'The Bell Jar' adlı
romanının ölümünden sonra yayımlanmasının
ardından. be^bıyografısı
yayımlandı. Ovgüye değer
şiirleryazmaya yeni
başladığı bir sırada, daha
30 yaşındayken ölen Plath,
bugün zamanla ol-
gunlaşabilecek geçici bir
şair olarak değil de
'feminist bir kahraman'
olarak sunuluyor.
Aslında 'The Silent
Woman'Plath'ın
yaşamına değil,
ölümünden sonrasına
ilişkin bir kitap: bir
anlamda biyografinin
biyografısi. Maicolm'un
dığer bütün projelen gibi
sistemli.
Sistemlilik onun sabit
fikirlerinden biri.
Maicolm'un gazeteciliğe
ilişkin birdipnotu. bugüne
dek bu meslek üzerine
düşülmüşençarpıcı
dipnotlardan biri belki de: "Nelerolupbittiğini
fark etmeyecek denli aptal ya da kendine dönük
ounayan her gazeteci, yaptığınm ahlaki açıdan
savunulamavacağını bilir."
Malcolm bıyografi yazannı ıse 'birevegirip,
içinde mücevher ve para olduğuna inandığı çek-
meceleri yağmalayan, sonra da /afer kazanmış
gibi bir ha\a\la ganimetlerini alarak oradan
uzaklaşan bir hırsıza' benzetiyor.
Plath'ın kısa yaşamına giren, arkadaşlannı.
aşıklannı. daha önceki biyografılerinin yazarla-
nnı bulup, onlan yakından inceleyen Malcolm,
hemen hepsini lekeliyor.
Hatta okura karşı Ted Hughes'ı haklı, Plath'ı ise
haksız göstermeye çalıştığı bile ileri sürülüyor.
Bunun son derece şaşırtıcı, feminizm karşıtı bir
tez olmasına karşın, tam Malcolm'a göre olduğu
söyleniyor.
Svlvia
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
GenişBakışNeden
YrtiPilir?..
Her şeyi 'günlük' yaşama alışkanlığı bir toplumda sal-
gına dönüştüğünde, düşünme eyleminin felce uğrama
tehlikesi de kapıya gelmiş demektir Çünkü sağhklı bir
düşünme eylemi, hiçbir zaman yalnızca 'anlık' olanla
kendini sınırlamayan, böyle bir sınırlamayı kendi özüne
aykırı bulan bir süreçtir. Her konuda günlük yaşama
alışkanlığı ise kendilerini önlerine çıkacak sokakların ve
o sokaklarda rastlayacaklarının yönlendırmesine bıra-
kan seyyar satıcılar gibi, olaylann akışına, başka deyişle
bir süruklenişe teslim olmakla eşanlamlıdır.
Işte bundan ötürüdür ki başarısız ya da salt iktidar uğ-
runa iktidar olmuş yönetimlerin birincil amaçlarından
biri, yönettikleri halkıolabildiğince 'günlükyaşamaya'il-
mektir. Damarlarına bu zehrin şırınga edildiği toplum-
larda iktidarların seçim dönemlerinde bile o kadar kork-
malarına gerek yoktur, çünkü günlük yaşama alışkanlı-
ğında olanlar nasılsa geçen dört, beş yılı bir bütün
olarak değerlendirmek yerine, yalnızca seçim öncele-
rinde yapılanlar ve söylenenler üzerinde duracaklardır.
ömeğin seçimden hemen sonra yapılacağı -biraz olsun
düşünenler için- kesinleşmiş zamların oyları etkileme-
mesi, dört yıl boyunca yapılmamış olanların seçimler-
den hemen sonra yapılacağı yolundaki vaatlerin kitlele-
re inandırıcı gelmesi ve umut kaynağı olabilmesi gibi
durumlar, ancak günlük yaşamanın ve yirmi dört saatle-
re bölünmüş, dolayısıyla da doğal iç ilintilerini yitirmiş
bir sakat düşünme biçiminin ürünleridir.
Bugün varılan noktada Türk toplumu, düşündükleriyle
ve tartıştîklarıyla, her türlü medyada ağır basan yönlen-
dirmeleriyle ve sergilediği siyasal bilinç konumuyla,
günlük düşünme hastalığının ilerlemiş evrelerinin ideal
örnek diye nitelendirilebilecek bir klinik tablosunu yan-
sıtmaktadır. Bu tabloyu, örneğin geniş kitlelerin geçim
koşullarının çok ağır olması ve bundan ötürü de ekmek
parasından başka bir şey düşünemedikleri gibi bir ne-
den ileri sürerek haklı gösterebilmek de olanaksızdır,
dünya düşünce tarihinin akışında önce en alt düzeydeki
yaşam koşullarının düzeltilmesi ve ancak bu yapıldıktan
sonra düşünmeye başlanılması gibi bir tutumun sonuca
götürebildiğine rastlanmamıştır Tam tersine, sözü edi-
len koşulların düzelebilmesi ancak düşüncenin geniş
boyutlar alabildiği, düşünme eylemi yaşanmakta olan
bugünlerin nedenleri üzerinde çok yönlü yoğunlaşabil-
diği, böyle geniş bir bakış açısından yarına daha iyi yö-
rüngeler kazandırabilmenin çarelerinin tartışılabildiği
dönemlerde gerçekleşebilmiştir.
Neredeyse bütün liderlerinin zengin oldukları ve bun-
lar arasında bazılarının malvarlıklarmın kökenlerinin
inanılmaz 'şaibelere' uzandığı bir toplumda, sokaktaki
vatandaş hala ülkesinde o liderler marifetiyle başlatıla-
cak bir 'temiz eller operasyonu'nun beklenen sonucu
verebileceğine inandırılabiliyor ve inanıyorsa; bilim
adamlarının, yazarların, yayıncıların düşüncelerinden
ötürü hapis yatbkları bir ortamda meydanlara çıkıp de-
mokrasi paketleri vaat eden sosyal demokrat bir lider
kendine hala dinleyici bulabiliyorsa; yaşadığımız bilim-
sel çağda üniversiteler, artık dünyamn bütün 'düşünen'
ülkelerinde yarınlar bağlamında üzerine en çok titreni-
len, en özenle ele alınan kurumlar niteliğini kazanmış-
ken, bizim ülkemizde, nutuk atılan hemen her meydan-
da, il il konfeti dağıtılırcasına vaat konusu olabiliyorsa
-evet, bütün bunlar olabiliyorsa- o ortamda geniş düşü-
nebilmenin bütün yolları tıkanmış demektir.
Gelgelelim geniş düşünmenin yollarını tıkama peşin-
de olan bütün iktidarların en büyük gafleti, savaşların
bile canlı yayınla ekranlardan milyonlara yansıdığı bir
iletişim dünyasında hala düşüncenin besin kaynaklarını
kurutabileceklerıne inanmalarıdır. Bugün Türkıye'nin
yetiştırmekte olduğu gençlik, olası tüm eksıklıklerine ve
aksaklıklarına karşın, durmaksızın gözünü bağlamak is-
teyen, iktidarlarını kendileri için bile birzavallılık portre-
sine dönüştürdüklerinin bilincinde olmayan kimi siyasi
kadroların çok üstünde bir siyasal ve toplumsal bilincin
taşıyıcısı olan bir kuşağın temsilcisidir. Günümüz Türki-
yesi'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kapatmanın
fahri hukuk doktorluğuyla ödüllendirildiği, temiz eller
operasyonlarının manivelalarını en kirli ellerin kultandı-
ğı, 'adil düzen' müjdecilerinin ortada birer dolar ve mark
zengini kimliğiyle dolaştıkları bir ucube olmaktan çıka-
rıp, bütün erdemleriyle yeniden Atatürk'ün kurduğu
Cumhuriyet Türkiyesi'nin rayına oturtacak olan da işte
bu kuşaktır.
Cumhuriyet Bayramımızı 71. kez kutlarken o kuşağa
bu yüce görevi, bilincinde olduğundan zaten kuşku duy-
madığımız bu görevi bir kez daha anımsatmayı çok
önemlı sayıyoruz...
Yopumcular, özel şirket kuruyor
•TV Servisi - Popüler Müzik Sanatı Vakfı'nın (POPSAV)
öncülügünde, müzik eserlerinde yorumcu haklannı korumayı
hedefleyen bir şirket kuruluyor. "Sanatçı Haklannı Izleme,
Koruma ve Pazarlama Ticaret Hizmetleri AŞ" adını taşıyacak
bu kuruluşun, başvııru durumunda, yapıma haklanru da
izleme, koruma vepazarlama hedefi bulunuyor.
(Fotoğraf: TAYFUN İŞBÎLEN)
'Anonima ya da Çeşm-i Bülbül'
• KültürServisi - "Anonima ya da Çeşm-i Bülbül' söyleşi
dizisinin dördüncüsü bugün saat 18.30'da gerçekleştirilecek.
Bugünkü söyleşiye konuşmaa olarak şair Cevat Çapan ve
Turgay Fişekçi katılacak. 'Anonima', farklı bireylerin,
gruplann, kültürlerin içinde yaşadığımız kente ilişkin sorunlar
yumağıru sorgulamak ve bu temelde kenti yeniden üretmeye
düşünsel olarak katkıda bulunmak gibi biranlam taşıyor.
EmelSayresimsergisi
• Kültür Servisi - Emel Say'ın ikinci kişisel resim sergisi 29
ekim-20 kasım tarihleri arasında Cep Sanat Galerisi'nde
izlenebilecek. Serginin açılışmın Cumhunyet Bayramı'na
rastlaması nedeniyle Cep Sanat Galerisi'nin bulunduğu sokak,
kutlamalar için süslenecek. Namık İsmail Atölyesi'nden
mezun olan ressam Zehra Say'ın kızı olan veannesinin
teşvikiyle resim yapmaya başlayan Emel Say, Orhan Taylan
Atölyesi'nde bir buçuk yıl çalıştı. Sanatçı ilk kişisel resim
sergisini 1992yılındaaçtı.