Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET EKIM 19i» KfcHŞbMBE
12 KULTUR
Selim Turan bugün saat 10.00'da AKM'deki törenden sonra toprağa veriliyor
Derin bir kültür ve sevgi adaımydı
CORÜSLER
Ferruh Başağa (Ressam): Altmış yıllık dostum, ressam olarak da
adam olarak da son derece sevip takdir ettiğim bir yakınımdı. Derin
üzüntüiçindeyim.
Erhan Karaesmen: Üstün bir zeka, çok güçlü bir sanatsal sezi ve ola-
ğanüstü bir kültür birikıminin bireşimi bir büyük adamdı. Yaru sıra,
benzersiz alçakgönüllülüğü ve insan sıcaklığı taşan gönlüyle alabildiği-
ne sevgi adarruydı. Evrenselliği ulusallıkla, başanyla bağdaştırmış
olup, Anadolu ve Türk kültürünün köklerine çok sağlam biçimde bağ-
lıydı. Böyle bir adamı, Pkasso ve Eluard ıle yakın dostluğu gibi ilkel
bahanelerle, bu ülkenin yurttaşı olmaktan, bir süre ıçin de olsa,
çıkanlmış bulunması, TC devletinin akıl almaz ve sızı verici bir ayıbı
olmuştur. Selim Baba, bu cehennemi cezaya karşı hiç sıkınüsız ve yakı-
nmasız katlanışıyla, mağduriyet tacirliğini elinin tersiyle itişiyle heybet-
lı bir tavır çızmişti. Eşı olmayan ve yüzlerce yıl yaşayacağına herİcesin
inandığj büyük bir belgeydi. Bu çok ani ve şaka gibi gidişi tam bir şok-
tur.
Salih Z. Pekin (Mimarlar Odası Başkanı):
1960"lar, Pans öğrenım yıllanmızın en yoğun, en aydmhk anısıydı
Selim Bey. Genç ınsanlarla dostluk ilişkisi kurabilme yeteneğinin hep
hayranı olmuşumdur. İçinde yaşayan bir sanat merakhsı olarak
hatırlıyorum ki Türk sanatı ve kültürünün dünya boyutundaki olağa-
nüstü bir temsilcisıydi. Eski genç dostJan olarak son derece üzüntülü-
yüz.
Şükriye Dikmen (Ressam): Bilgi, yaratıalık ve sevgi dolu bir insandı.
Başanlanyla gurur duyan çok eskı bir dostu olarak ölüm haberiyle de-
nnden sarsıldım. Türk sanat ve kültür dünyası çok seçkin bir adamıru
yitirdi. Hepimızın başı sağolsun.
Jean Baladur (Ünlü mimar, mekan düzenleyici ve Fransa Başba-
kanı'nın kardeşi): Selim Turan ile uzun yıllarçeşitli mekan düzenieme
işlerinde büyük zevkle çalıştık. Resim ve heykelın ötesinde her türlü
görsel izlenim yaratma ve izlenim etkileme sürecine inanılmaz bir ra-
hatlıkla hakım derin bir kültür adamıydı. Dostluğu sıcak ve içtendi.
Hep arayacağız.
Albert Maschais (Cnlü ressam, ozan, yazar):
Selim'in abstre macerası benzersiz renk senfonisidir. Aynca, soyut-
Jamanın felsefi içeriğine çok egemendi. Bizim kuşağımız sanatçı ve
aydın kişiliğinden olduğu kadar fırça teknığinden de çok şey öğrenmi-
şizdir. Evrensel kültür düzeyi olağanüstüydü. Aynca da dostluğu unu-
tuJacak gıbi değildj.
Prof. Dr. Tuğrav Kaynak: Selim Turan'ın sanatının anlarru onun bıl-
ge kişılığı anlaşılmadan, kolayına algılanamaz, onun sosyal aşama ve
topluma yöneliş bıçımının ayırdına vanlmadansa irelenemez.
Bu bağlamda Sehm Turan'ı tanımış olmak, onunla birlikte çahşabil-
me ayncalığına enşebilmiş olmak bir mutluluktur. Ondan daha öğre-
nılecek çok şey varken onu kaybetmış olmak, bana sanki evrensel de-
ğerlenn estetığinin öğretildiği bir okulun erkenden tatile gırmesi gibi
geldı. Yaak ki toplumca ondan ve sanaündan çok az yararlanabildık.
onu ancak son yıllannı değerlendirebildik, o da ancak bazılanmızca...
Onu en doğru anmak, sanatına yön veren felsefi görüşlerini yaşatmak-
la olur kanısındayım.
Derdi ki.
"Sürekli bir biçimde gerçekler yeniden ele ahnmadığı zaman sanat var
olamaz. Her sanat akımı yaşlanır, hızla akademikleşir, bu bakımdan
toplumca kabul görünce, artık kendisini tekrarlamaya başlar. Herkesin
yenilediği bir reçete olur. Kendisinin oluş nedenini unutan bir altskanlık
fıaline gelir. \foda ya da züppelik oian da budur. Gerçek sanat, ancak
gelîşerek ve devrimler yaparak ve her an yeniden baştan doğarak variık
kazanır. Bunun için de eğer bir sanat biçimi toplumca kolayhkla kabul
göriiyorsa, sanatçı kendisüıden kuşkuva diismelidir."
Selvin Gafuroğlu: 1994 yılında ne yazık ki birçok değerli sanatçımız
-Abidin Dino, Cemal Bingöl, CUıat Burak, Gül Derman...- bu dünyadan
göçüp gıttı. Geçen sene bu aylarda galerimde Selim Turan sergisi aç-
manın onuruyla çok mutluydum. Ankarab sanatsaverler onun San
Kızı'yla. Türkmen Kızlan'yla, Şahmeran'lı ve non-figüratif resimleriy-
le doyumsuz bir sanat zevki yaşadılar. Onu kaybedebıleceğımizi
akhmın ucundan dahi geçirmemiştim. Çünkü o, çağdaş kafasıyla bız-
lerden çok daha genç ve çok daha dinamikti. Onunla sohbet etmek bir
zevktı. Zevktı. dıyonım, çünkü o gerçek bir sanatçı olduğu kadar da
gerçek bir filozoftu. Sanatının tümünde yalnızca yöresel değil, evrensel
düzeyde bir sanatçıydı. Fransız ekolünün Fransız hükümetini temsil
eden sanatçılan arasındaydı. Pompidou gibi bir yerde büyük bir sergj
açmak istiyordu. Devletimizin bu sergiyi organize etmesini diliyoruz...
Ali Artun: Selim Turan geçen yıllarda peş peşe yitirdiğimiz ve sanatı-
mızda modernizmin öncüleri dıyebileceğimiz bir grubun temsilcisiydi.
Bu gruptan artık. herhalde. sadece Nejad Devrim ve Avni Arbaş ha-
yattı. II. DCnya Savaşı'nın ertesinde Paris'e giderek bu sanat metropo-
lündeki ülkesiz, ulussuz. "evrensel göçebeler" topluluğuna katılan bu
grup üyeleri, oradaki meslektaşlan arasında önemli bir etkinlik sağ-
larruşlardır. Selim Turan. bir bölümünün eserlerini Yapı Kredi'nin
"20. Yûzyıl Fransız Resim SergfcT'nde izlediğimiz, Pkasso, Miro, Klee,
Laurens, Stael, Hartung, Dubuffet, Ubac gibi sanatçılarla birlikte sergi-
ler açmıştır.
Ne var ki Selim Turan gibi çağdaş sanatçılanmız, Paris'te edindikleri
ıtıbara. ılgiye henüz kendı ülkelennde enşememışür. Onun kuşağından
Batı sanatçılannı sergilemeye. belgelemeye, öğrenmeye meraklı çevre-
ler, nedense. kendi sanatçılanmıza aynı mertebeyı layık görmemekte-
dirler. Bütün bu sanatçılanmızı yitirmekten bizce daha acı olan, cenaze
törenlerinin ardından, onlan bir de hafızasızlığımızın karanlığına
gömmemizdir. Ülkesine gelme yasağının kalkmasının ertesinde ilk ser-
gisini açtığımız ve artık, benzersiz tevazuu. bilgeliği ve eserlerinin yanı
sıra sohbetlenmizle anacağımız, Selim Turan'ın kendi yokluğunda da
izleyebilmek, öğrenebilmek ümidiyle uğurluyoruz.
Suna Gönen
Eylüldü. Sergi hayallerime güldü.
Eylüldü. Soyutun peçesini kaldırdı.
Eylüldü. Ege'de oüann gizJerini çözdü.
Eylüldü. On iki İmamı selamladık. Eylüldü. Çekim için saçlannı ta-
radık. Eylüldü. İda'da Sankız'ın yağmuruyla kutsandı.
Eylüldü ve gam kargası bahçemize ayak basmamışü.
Sema Olgaç: "Denemeler" başlığı altında birlikte bir kitap yazmaya
başlamıştık. Ben sadece kitabın içeriğini oluşturan ana bölümleri
kurgulayıp ona yönelttığim sorularla konuyu yönlendiriyordum.
Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türk resim sanaündan başlayan kitap
onun tüm görüşlerini içerecekti. Araya gelecek yıl Kıbns'ta yapılacak
bir otelin girişine konulacak heykel çalışması girdi. Ne benim yoğun iş
tempom nedeonun nefesi kitabı bitirmeyeyetti...Şimdi hertelefon
çalışında "Sema bugün çauşıyor muyuz?" diye soran sesini duyar gibi
oluyorum. Türk resim sanatında çok önemli bir yeri olan Selim Tu-
ran'ın içten içe yaşamı alaya alan yanını benimle paylaşmasından
mutluluk duyuyorum. Ve bilıyorum ki ölümsüzlük çok az kimseyi
uykuda tatlı bir düşte yakalar.
Keşke...Sözcüğüne rağmen...
Yahşi Baraz: Selim Turan. içlerinde Fahrei Nissa Zeid. Fikret Muaüa,
Abidin Dino, Avni Arbaş, Hakkı Anlı, Mübin Orfaon, Nejad M. Devrim
gibi önemli ressamlann bulunduğu ve 1940'h yıllardan sonra Paris'e
giden ve Paris'in sanat ortamı ve aydınlanyla ilişki kuran ender sa-
natçılanmızdan biridir. Fransız dilini çok iyi bilmesi nedeniyle bu
kültürle bütünleşen, Fransa'da çeşitli sanat aktivitesi ve sergiler
gerçekleştiren bir geçmişe sahiptir. Aynı zamanda ünlü sanatçı Hans
Hartung'un asistanbğını yapmış olan Sehm Turan genç kuşak içinde
yetişmekte olan sanatçılarla ilişki kurmayı ve onlarla sağlıklı
diyaloglar geliştirmeyi seven bir kişiliğe sahipti. Selim Turan Türk
resmi içinde ilk soyutlamalan gerçekJeştiren bir sanatçı olaarak anı-
lacaktır Kendi yaratı gücüne ve sanatına inanmış ve son günlerine
kadar sanatsal araşurmalannı sürdürmüştür.
Paris'te soyut resimle başlayan serüven, halk sanaü araşürmalannı,
hareketli heykel çabşmalannı, natürmort ve peyzajlarla daha da geliş-
tirerek sanat aktivitesini her zaman diri tutmuştur.
Selim Turan sanatı ve bilgisi, yaraücılığı ve mistik kişiliğiyanı sıra
tam bir İstanbul Beyefendisi'ydi.
KIYMETGİRAY
Bütün değerlenn üstünde ya-
şamayı başaran ınsanlar vardır..
İşte, Selim Turan bu ender insanlar-
dan birisiydı... Tüm insani hırslar-
dan annmış, düşünceye ve sanata
adanmış bir yaşamın onurunu
taşırdı... Sakin ve kararh kimliği. en-
gın düşün gücü yansırdı bakışlann-
dan...
Bu nıteliklerini ilk kez, Ankara'ya
bir Selim Turan heykelı kazandı-
rmak amaayla yapüğım konuşma-
da tanıma şansını yakaladım. Hiç
konuşmayacakmışcasına, sessizce
dinbyordu.
Bir anda, yumuşak ve yavaş bir
sesle, düşün gücünün erdemlenni,
bilgı dağarağının zenginliğini ve sa-
nat gücünün yapmacıksızlığıru, do-
ğal ve ıçten bir arüatımla aktarmaya
başladı. Anadolu mitolojilerinden
halk efsanelerine, minyatür sanaü-
ndan soyut eğilımlerin özelliklerine
akan yoğun bir bilgi binkimiydi an-
lattıklan...
Mobil heykeli için yaptığımız An-
kara gezisinde de anılarla, bilgilerle
varsıllaşan bilgeliğini, Kurtuluş
Parkı'nın doğaya ve insana açık or-
tammı seçerek kanıtlayacaktı bir kez
daha...
Yüksek bir kaide üzennde, nokta-
sal bir dokunuşu döngüsel hareket-
lere dönüştüren heykellennın inanı-
lmaz statiğini, "Çok kolay, siz de ya-
pabilirsiniz" alçakgönüllülüğü ıle
açıklaması gıbı. resımJerini, yapı-
mından sergileme evresıne kadar.
her kesimden insanlarla rahat bir üs-
lup içinde tartışmaya açması da Se-
lim Turan'ın ustalığının ve bilgeliği-
nin göstergesiydi "Sanat ve Top-
lum" adlı, boyutlan küçük, fakat
içeriği büyük kitabı, bu niteliklerinin
belgesidir.
Selim Turan erdeme ulaşmış, hu-
zur dolu bir sanatçıydı. Sanat or-
tamının, yıpraücı ve yıldıncı çı-
karcılığından uzak kalmayı da bu er-
demle sağlamıştır. 1947 yıhnda gitti-
ği Pans'ten. Türkıye'ye dönüşünün
35 yıl engellenmesıni de bu erdemle
göğüslemiştir.
Bu aşamada, Türkiye'nin kaybına
karşm Fransa'nın sanat ortamı ka-
zanır Selim Turan'ı... Resimlen bu
ülkede sergilenir ve koleksiyonlara
katılır. Heykelleri, okullann bah-
çelerinde Turan'nı sanatını tanıtır
genç nesillere.
Turan, uğradığı tüm haksızlıkla-
ra, yalnızca okuyarak ve dur-
maksızın resim ve heykel üreterek
karşılık vermeyi başanr. Yaşam sü-
recınin dar sınırlannı sanatsal üreti-
rruyle aşar ve kalıcıbğı, ölümsüzlüğü
yakalar...
FATMA EKEMAN
Benım dünyama Selim Turan 1984
yıhnda gırdi. Diğer yazı sahıpleri
içinde onu en yeni tanıyan ben
olabilırim. Çünkü elli yıla dayanan
pek çok dostluklan olduğunu
biliyorum. Ne ki ben de onu 4O'lı
yıllarda. Üsküdar'dan bılen bir
annenin kızı olmanın onurunu
taşıyorum. O dönem öğreünenbk
y apüğı Sultantepe Ortaokulu
yıllannda. sonradan da hiç
değışmedığı söylenen sakin tavnyla
ve Schubert'e benzeyen fiziğiyle
hatırlandığı şekliyle bana
EyvallahSelimBey!betimlenmişti.
Negüzel birrastlantı ki 1984 yıhnda
tanışuğımda onu, andığım yıllardan
anımsayan annemle ve yine o
yıllarda ortaokulda öğrencisi olan
bir profesörle bir araya getirdım. Bir
bakıma aradan geçen uzun yıllann
açığını kapatmak istermişçesine.
inanılmaz bir içtenlikle yöneldiği in-
sanlardan alarak görüştüklerinin
arasına dahil olduk. Ve benim için
Selim Turan'lı yıllar başladı.
Yaşamın her alanına bakışla ılgili
olarak onda ne çok şey
gözlemlediğimi şimdi daha ıyi a
nlıyorum. Ve bu sırada öğrendiğım
şeyler olduğunu söylemelıyim.
Balıkçı Haydar Bey'i onun
sayesinde tanıdım. Başlangıçta
kelımenin tam anlamıyla "cahil"
olan bu zatta, bir cahilın nasıl
"tahsilli (!7)"lerin üzennde bir
yerlereçıkabileceğinigördüm -Ve
Selim Bey için asıl bilginın ne oldu-
ğunu, ışte bu vesileyle öğrendim.
"Bilgiyle sanayi kunılur. ricaret
yapıur, fakat sanat yapılamaz"
derken ne demek istediği de
çıkıyorduortaya.
Gençlik arkadaşı Haydar Bey'i belki
kırk yıl sonra sağ ve sağhklı
görebibnenin sonsuz
mutluluğunu yaşadığı an yamndayım
ve ikisinin doyumsuz
sohbetlerine tanık oldum. Bu
bağlamda Selim Turan'ın kıbırden
uzak, insanın özündeki cevherle
ılgılenen. her değer bulduğu insana
bir "arkeolog" gıbı bakışını ızledim.
Arük, ikisi de fızik olarak yoklar..
İnsanlan v e onlara daır hemen her
şeyi düşündüğünü ve anlamakla
kabul etmek arasındaki ince çizgı
üzennde gıdıp geldığını hissetüm.
Anlamadığı olmadı; ama bazen
kabul edemedikleri vardı sanınm.
Onlan da anlamanıngeürdığı engın
hoşgörüyle sındirdi, eminım.
Soyutun anlamını, daha doğrusu
varoluş nedenini dinledim. "KJasik
devir tozun, modem denr ise
rüzgarın resmini y apar.
En somut resim bile ancak
sınırtı birtakun şeyleri
anunsatan, çağrıştıran bir çalışmadır.
Oysa soyut resimde bu sınır ortadan
kalkıyor. Seyreden resimde,
bilincinde ya da biüncaitında var
olanlarla bir çağrışımlar dünyasında
buluyor kendini." Bu sozlerle
anlattığı soyut resimle ılgili bir de
anısını uzun süre kaldığı
pansıyondakı kapıcı kadın bırgün
sanatçımızdan bir resım ıstemış.
Selim Bey de "Ne istersin, çiçek mi
yoksa kızuun portresini mi" dıye
sormuş "Yok" demış kadın: "O ne
olduğunu anlamadığım resimlerden
var. Her gün içlerinde başka başka
şeyer göriiyorum onlann; onlan
seviyorum ben" demış
Yıne soy ut resimle ılgili olarak
"Birçok insan, soyut resmin -
karşısında anladım, anlamadım diye
takılıyor \ehiçbirşey görmüyor. Bir
resmin içinde elma > ey a armırt
olduğunu görmesi o resmi anlamış
olması mı oluyor? Anlarsa ne
değisecek? Rahat edecek, bir daha
bakmay acak, görmeyecek"
şeklindekı açıklamalanyla alayı ne
kadar sadeleştirerek açıkladığını
anımsıyorum.
Ve en önemlisi bır resme veya insana
ya da hat sanatına şoyle bir bakıp
geçmek yenne, acaba ben bunda ne
görebilirim endişesıyle bıraz daha
bakmasına ve her türlü gayretı
cevapsız bırakmadan, hiç obnazsa
hak ettiğine inandığı kadanyla ve
bütün ıçtenlığiyl
ecesaretlendirmesıne tanık oldum.
Sehm Bey sahıden bu yaayı
bıtirmek çok zor. Sız zaman içinde
varbğından hiç habenmiz olmadan
bızımle yaşayacak ve becerebilirsek
gereğinde kullanabileceğimız çok
ama pek çok şey verdinız bızlere.
Genellikle yaşamın bitişiyle özdeş
kullanılan "geçipgitınek"kavramı
sian için söylenemez. Yanı sız bu
düny adan "geçtiniz" ama
"gitmediniz." Kaldınız. Bunu
zamanla daha da iyi fark e
deceğimızı seziyorum. Sizinle aynı
zaman dilimınde ve aynı gezegende
yaşamış olmaktan gurur
duyuyorum.
Ey\ allah Selim Bey!.
Selim Bir însana, Selim Bir Ressama
CAN YÜCEL
1948'lerde
Resmi çok se\miştım
Natürmort olacaktım
neredeyse
Londra'dan geldığimde Pans'e
Turner'ler ve Sisley'lerle
Scola Kantorum'da bır gece
Ben kı Matısse'ı de bılınm
Pıcasso'yu da
Mahsus söyluyorum böyle
Selım'ı, Şahika'yı tanıdım
Oh dedim o küçücük odada
PORTRE SELİM TURAN
Yağhboya kokusunu çektım
burnuma
Bır rahıp bir rahıbe
Hiç konuşmadan bana
anlattılar
Mikrokozmoz neymış
makrokozmoz neymiş
Yani mıkroskoplann
Bır de teleskoplann gösterdığı
evren
Haşlanmış patatesler ve
Vin Rouge şıselenyle
Şahıka resmi mustehcenliğıyle
Odayı bır tütsüyle boğdurarak
Kapalı bır oda ve de resımler
lkı insanın bır resimde kavgası
Ne kadar da sakındıler
Hep sakin
Selim bütün ışler bıttıkten
sonra
Galenlen gezerdik bütün gün
Benı de takdım ederdi ressam
Soulage'a
Ben sanki bır genç mabut
Seine kıyısında Çıçek
Pazan'na gıderdik
Susar susar otururduk Selım'le
Bu kadar hiç konuşmadan
anlaştığım yoktu
Çıçekler gıbı suskun ve
konuşkandik
Resım yaşıyorduk birlikte
Benı bütün bunalımlanmla
birlikte
Şahika'yla ve odada tekrar
Selim'in yamacına kıvnhr
yatardım
Ben Selım'ı bır sessızlığın. bır
çığlıga dönüsmesı olarak
gördüm.
Bır tuvalın üstünde her hattı
bır sathı müdaafaya
dönüsmesı
Bütün Şeyh Bedreddın dizısı
buna tanıktır
Selım,selım bır ressamdı
Selim bır insan belki de fazla
O öldü olduysa oldu
Ama bu Selim'ı Şahika ıle
O küçücük odada Scola
Kantorum'da
Bunca habısın kol gezdığı bu
toplum içinde
Selım'i selim bir ur gıbı
böğrümde taştyacağım
Zaman zaman sızlayan.
Selim Turan 1915 yılında Istanbul'da dogdu Beyazıt \umu-
ne-ı Zükur Ilkokulu'nda öğretıme başladı. ardından 1925 yılın-
da Galatasaray'ın ilk kısmına geçtı 1930-32 yıllan arasında sa-
nat dünyasına ilk adımını atan Turan. Nazmi Ziya ve Feyhaman
ıle komşuluk yaptı 1933 yılında ilk resımlennı (Şehrayın tablo-
su) çızen Selim Turan, ık'ı yıl sonra akademıye gırdı. 1937 yı-
lında LeopoM Lev> ile tanıştı ve o yılın yazında ilk kez Pans'e
gıttı Orada Matisse'ı zıyaret ettı ve minyatür çalışma örneklen-
nı sundu 1937-39 yıllan arasında İstanbul sanat dünyasından
Ahmet Hamdi Tanpınar, Ismail Hakkı AHınbezer, Hilmi Ziya
Ülken, Arif Dino, M. Şekip Tunç, Abdülhak Hamit, Nunıflah
Ataç, Ismail Hakkı Baltacıogiu ıle ilişki kurdu. ]^40 yılında sa-
natçılann resmi Anadolu gezıienne-katıldı, Bodrum'a gıttı \e
Cevat Şakir ıle tanıştı. 1941'de "Yeniler Hareketi"ne katılan sa-
natçı. aynı yıl "Liman SergisiT
''ne katıldı 1941-45 yıllan ara-
sında, öncekı yıllarda başlamış tezhip. minyatür çaiışmalarına
yogun bır şekılde devam ettı. fıgüratıf gerçekçı resımler yaptı
L skudar'da Orhan Veö Kanık, Balıkçı Haydar Som. Necmettin
Okyay, Mazhar Şevket Ipşiroğlu ıle dostluklar kurdu 1947"de
yeniden Pans'e gıden sanatçı. Hans Hartung ıle tanıştı ve non-
fıgüratıf akıma katıldı Sabahattin Eyuboğlu Pans'e geldığınde
onunla aynı pansıyonda kaldı ve birlikte. AndreGide. Paul Elu-
ard, Louis Aragon, Jean-Paul Saıtre. Madeleine Rousseauıle
kahvelerde ve evlerde artarak süren dostluklar kurdular Selim
Turan 1950 yılında Parıs'te ilk sergısını açtı 1950-55 yılları
arasında Harry Goetz ıle tanıştı. Cote d'Azurüa Pkasso \e pek
çok ressamla yaz tatıllen yaptı. Academie Rançonda hocalık ve
yönetıcılık görevlennı sürdürdü 1956 yılında Panste Galene
Cravın'de tumuyle non-fıguratıf resimlerden olu>an onemlı bır
sergı açtı 1975'e kadar geçen sürede Pans. Nev\ York. Londra.
Brüksel gıbı önemli uluslararası merkezlerde toplanı 15 kışı^el
sergı açtı 1960-65 yıllan arasında çe^ıtlı heykel ve duzenleme
çalışmaları yaptı Öncekı yıllardan başlayarak eserlerı yoğun
bır şekılde Gaugenheım. Centre Pompidou, Carnegk Foundati-
on. Lille. Tel Aviv, Ville Franche Goetz, İstanbul, Ankara'daki
devlet müzeleri ve koleksıyonlanna alındı 1965-75 yıllan ara-
sinda geçen surede yan soyut fıgurler. portreler. kuşlar. ufuklar
ve hareketli insan fıgürlen üzenne yogunlaştı
Sehm Turan. I975'te Vıvoın Kültür Merkezı'nde 40 yıllık
sanat faalıyetı retrospektıfı gerçekleştırdı 1980'e kadar Ital-
ya'da Pıetra Santa'da (Carrare) mermer ve mobıl heykel çalış-
malan yaptı Sehm Turan, 1981-92 yıllan arasında Türkive sı-
nırları ıçıne gırme olanağına kavu^masıyla zaman zaman İstan-
bul ve Ankara'da çeşıtlı kışısel sergiler açtı. karma sergılere ka-
tıldı 1988-1994 yıllan arasında eserlerı dünyanın önemli müze
\e koleksıyonlan tarafından yoğun şekılde satın alındı Selim
Turan. geçen yıl Ankara Kurtuluş Parkı'ndaki "Sankız Hey-
keü"nı gerçekle^tırdı