25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 23OCAK1994PAZAR KULTUR Onun yaptıklannı kimse yapamadı Eric Clapton'dan daha blues'cu, Mick Jagger'dan daha seksi, Pete Towshend'dan daha anarşist, Jeff Beck'ten daha teknik donanımlı, hepsinden daha otantik bir yıldızdı Jimi Hendrix ilriir Senisi - 24 Eylül 6 yıhnda. Jimi Hend- rix adında tanınmamış bır Amerikalı gitarist İngiltere Heathrovy Ha- vaaianı'na mdi. İngılız \ menajeri Chas Gıandkr ile birlikte. İngiltere'ye çalışrna yasaklı. yedi günlük bir vize ile girdi. İki haftaya kadar iki Jngiliz müzısyen ayarlamış ve Jimi Hendri\ E\perience üçlüsünü kur- muştu. Aym yıl noelde. üçlü İngiltere. Fransa ve Almanya'da konserler ver- miş, ilk 45'Iiklen "Hey Joe"yu çıkarmı- şlardı. Ama rock dünyasını derinden sarsa- rak şok dalgalan yavan. aslında üçlünün Londra'nın küçük gece klüplerinde verdiğı bır dizı konserdi. Hendnx, sa- natçılara, gazetecılere ve plak şirketi sa- hiplerine daha önce hıç görülmemiş tek- nik becerisıni ve 'şovmen'liğini sergıledi. The Times gazetesirtin yaptığı "Dün- yayı Sarsan Altı Gösteri" başhkh değer- lendirmede müzik yazan David Sindair- bır derleme yazdı: Barda her yanı gözetleyebildiği nok- tada, Freddie merak içinde sahnedeki topluluğa bakıyordu. Bugüne dek böy- lesi bir bodrum katı bannda çalmak için bu kadar çok alet getiren bir topluluğa daha önce rastlamamıştı. Bateri normal boyutlardaydı, ancak her zaman kul- lanılan ve dizboyuna gelen Vox ya da Fender amplifikatörleri yerine bu toplu- luk dört tane kocaman Marshall kolonu getirmişti. Sahnenin her iki yanında üzerlerinde 100wattlıkamplifikatörlerle birlikte ıkı tane üst tiste yerleştirilmış aletler. birer adam boyuvdu. Sahneyi kurma ışlerinden sorumlu olan Gerry SrickeJls. küçücük sahnenin birköşesin- de durmuş, bilmem kaçına kez şu utan- gaç, kı\ ırak saçlı. inanılmazderece uzun parmaklı. sol elli Amerikalı gitaristin bu çılgın kurguyla nasıl başa çıkabildiğini düşünüyordu. Ellenni Hendrix'in amp- lifıkatör kontrolleri üzennde gezdirir- ken, "talimat verfldiği üzere" bütün ses ve ton yüksekliklerini 10*a yükselttı. Bu. Hendrix"in doğrudan gitanyla kontrolü eline aldığnı gösteriyordu. Saat 11.30 olmuş. kuıüp dolmaya başlamıştı. Geniş kitlelere henüz ulaşmamış olsa da Jimi Hendrix. rock dünyasının üst düzey ka- demelerinde şimdiden bomba gibı pat- lamıştı; konuşuluyordu. Barmen Fred- die. kulüpteki heyecanı hissedebıliyor- du. Az önce Graham Nash'Ie John Len- non'a bırer içkı venyordu ki Brian Jones, Paul McCartney ve Brigitte Bardot'nun klübün karanhğı içinde eridiğinı gör- dü. On dakika sonra Mick Jagger geldi. Expenence sahne aldığında, gece- yansına geliyordu... İşlemeli bir Re- gency paltosu giymiş olan Jimi Hendnx, bovnuna bır Stratocaster asıp akordu kontrol etmek için birdokundu gitanna. Ses odada gezınmeve başladı sanki- zen- gin bir ses ve inanılmaz derece yüksek. Az sonra topluluk eski bır B.B. King şarkısı olan "Rock Me Baby"ı çalmaya başladı - ama şimdi şarkı tarunamaya- cak kadar hızlıydı. Bu gizemli 'yeni adam'la ilgili bir- takım şeyler hemen göze çarpıyordu. Şehvetli bir kabadayı duruyordu sahne- de. Çok zarif ve otantik bir v urguyla, blues'a kayan esneklikle söylüyor ve za- man zaman "Şimdi btınu izkyin" gjbisin- den açıklamalar yapıyordu. Topluluk çaldıkça, klüpteki Kalabalık Jimi Hendrix'in kendıne özgü. o güne dek hiçbir gitaristin cesaret edemediğı nok- taya varan tekniğıne tanık oldu. Ozellik- le Jeff Beck, hayranlıkla, biraz da hü- zünle "Stone Free"de yaptığı soloyu izli- yordu. Beck için bu kadan biraz faz- lavdı. Başı aşağıda. merdivenlen çıkıp kendinı klüpten dışarı attı. Kapıda Pete Tovvshend \e Eric Clapton'la karşı- laştı. "Ne oldu dostum?" dedı Toushend arkadaşının surat ifadesine bakarak. "O kadar mı kötü?"... "Hayır Pete" dedi JefT Beck, "O kadar iyi." Hendrix ve Troggs topluluğunun İngjltere'de hit olan parçası "Wild Tbing"e başladı. Bır süre sonra tempoyu yavaşlatu, derken şarkıya çok farklı bir boyut kattı. Soloya girince sol elini ha- vaya kaldınp, yalnızca sağ eliyle ve inanılmaz güçlü parmak hareketleriyle çalmaya başladı. Gitan mikrofonun önünden kaydırarak omuzlannın üzeri- ne kaldınp çalmaya başladı. Sonra ko- lonlann üzerine atladı! Bundan dört yıJ sonra Hendrix öldü. Ve bugüne dek gitarda onun vapabildik- lerinin üzerine çıkan bir başka müzisyen de doğmadı. 'Ünümü sandviçlere borçluyum'Kültûr Senisi - Yüz küsur yıl önce Samuel Kaminsky adında bir Rus Yahudısı yaşardı. Ya- şanunı ığne, iplik. makas gibi di- kiş nakış malzemeieri satarak ka- zarurdı. Yılda bırkaç kez mal- lannı satmak için Moskova'dan Irkutsk'a yolculuk ederdi. Trans- Sibirya Demiryoluvla yolculuk üç gün sürer: tren vol boyunca küçük Rus kasabalannda mola verirdi. Kaminsky bu molalarda dışan çıkıp istasyonda nelerin satıldığına bakar. cebindekı vol parasımn bir kısmını tezgahlarda saülan fınnda elmalan almava yatınr. sonra da dıkış nakış mal- zemelerinin yanı sıra satardı. Yıllar sonra Amenka'ya göç etti. fngüizce yenne Norveççe öğ- renerek Nevv York'a gelen Nor- veç gemileri ile rakıpsız bir ticaret işine atıldı. Yüz yıl sonra torunu Mehin Kaminsky bu hıkayeyi aı- lesinin doğuştan gelen bir elıça- bukluğu olduğunu kanıtlamak için anlatıyor. Melvın Ka- mınsky'nin ismini Md Brooks olarak değiştırdıkten sonra aynı el çabukluğuyla dünyanın bır nu- maralı komedı yönetmeni olmayı başarmış olması bu tezıni doğru- luyor. Mel Brooks son filmi "'Ro- bin Hood'un Çılgın Dünyası"nı savunurken de a> nı teze başvuru- yor: 'Kumazlıktı yaptığım. İyi bir şey değildi. Kendimden utanıyo- nım. Ama işte aym dedemin fınnda elmalan gibi. Elime ne ge- çerse satıyorum." IKomik kişiiiğin ardında karanlık yön Kalıtımsal ''müzmin satKf hastalığından müzdanp olan Brooks. şimdi 68 y aşında "Doğ- duğum günden öleceğim güne ka- dar siiren tek bir uzun ciimleyim ben. F.n küçük imla işaretine ka- dar tekrarlanıp durulan; taaki bir fikre rastlayana kadar. Eninde so- mmda iyi bir düşünceye rastlaya- cağım, ama o ana kadar konuşup durmay ı sürdürmeliyim" Bro- oks'un 1950lerde televızyondizı- lerine skeç jazmakla başlavan meslek yaşamı gerçektende bu tanıma u>u\or. Brooks bazen nitelikli bazen son derece sıradanda olsa sürekli üretmeye devam eden bir enerji küpü gibı. Söyleşilerde bile havalgücü durdu- rak bilmiyor \e yaşamöyküsünü anlat- ması istendiğinde Jean D'arc ile ılişkisın- den tsa ve havanlerinın dükkanına gelip hiçbir şey satın almadan gittıkleri eski günlere, sevimli bir ev kedisi olarak gör- düğü Shakespare ile dostluğundan Elbe adasındakı yazlık evinin önündekı sahıl- de ağlarken görüp, tanıştığı Napolyona dekbırsürühayaJürünü"am"aktan\or yaşamına dair. Bir gün A\rupa'yı sevıp sevmedığini soran bir gazeteciye de şu cevabı vermiş Brooks: " Avrupa'ya aşığım. Avrupa'vı o kadar çok sevi\onım ki cüzdanımda hep bir fotoğrafını taşı\o- rum. Tabii fotoğrafın çekildiği zamanlar- da Avrupa çok daha gencti. Aslında bu fotoğrafta pek iyi çıkmamış. kendisini bir görseniz, bayüırsımz." s, G erçek ünümü sandviçlere borçluyum. Cafelerde mutla- ka bir Mel Brooks sandviçi MMM vardır. Hiçbir yerde heykelim yok, hiçbir evde Mel Brooks burada yaşamıştı diye bir tabela da yok, de- mek ki adım sandviçlerde yaşıyor. •ürekli Yahudi kimliğini ön plana çıkaran Brooks, kendini bir Yahudi karikatürüne dönüştürüyor. Brooks 1926 yıhnda Brooklyn'de bır gecekonduda dünyaya geldi. Dört er- kek kardeşin en küçüğüydü. Babası o üç yaşındayken öhnüş. annesi oğullanna günde 12 saat çalışarak bakmaya çaba- lamıştı. Bu yoksulluk tablosuna karşın Brooks çocukluğunun çok mutlu geçti- ğinindüşünüyon "Biz veletlerin yüzlerce anası ve babası vardı. Hepsi kapdaraıın önündeki basamaklara otunır ve oy- nadığımız sokağa bir araba girdiğinde hep bir ağızdan dikkat diye bağınrlardı. Bir komün yaşamıydı. O güvenlik ve SKaklık duygusu olağanüstüydü." Bro- oks çocukluğunun bu komşuluk ılişkile- rini sürdürebilmek için Kalifomiya'ya yerleşmiş. "Yaşadığım e>in kapısını açtı- mz mı karşımzda ağaçlar, sincapiar sizi görünce el salla> ıp merhaba di\ en komşu- lar göriirsünüz. Sanki Bn>okhn"deki Ya- hudi mahallesinin aşu-ı zenginleşmiş bir versiyonudıır. Ben "günaydın" türii yer- lerde yaşamaktan boşlanırım. Sen kom- şuna günaydın dersin, o sana der. Sıcaktır, tatbdır, iyidir." Brooks'un en şaşırtıa özellıklerinden biri, yüz kaslarını şekilden şekile soka- bilmesi. Bu komik mimikleri o kadar sık tekrarlıyor ki. ifadesız bir yüzle durdu- ğunda sanki tüm yüz kaslan yer çekimi- ne uyup aşağı doğru sarkıyor ve inanı- lmaz üzüntülü bir ifade beliriyor. Ama Brooks komık kişiliğinin ardında bir ka- ranlık yön olduğunu kabul etmiyor ve "Her insan gibi benim de sıkıntılarım olur ama çoğu zaman bir sandviç \iyebiliyor- sam yada tenis oynayacak bir arkadaş buhnuşsam dünyanın en mutlu insanıyım- dır"dı\or. Sandvıçlenn yaşamında önemli bir yeri var Brooks'un. Çünkü Amerika'nın birçok yerinde Mel Brooks adında bir sandviç türii satılıyor. "Gerçek ünümü sandviçlere borçjuyum. New York ya da Los Angeles'de liangi cafe'ye girseniz mutlaka bir Mel Brooks sandviçi vardır. Hiç bir yerde heykelim yok. hiç bir evde Mel Brooks burada yaşamıştı diye bir tabela da yok, demek ki adım sandviçler- de yaşıyor." Aslında yaşarken ölürnsüz- lüğe ulaşmak Brooks'un en büyük tuku- su. 1940'lı yıllarda henüz 15 yaşınday- ken hastalanan bir arkadaşının yerine komedyenlik yapmak üzere sahne aldığında şovunun şu şiirle bitirmiş ol- masıda bunun kanıtı:fc Ben kafadan kon- tağun/ o yüzden bana iyi davraıun/ ve lüf- fen Melvin Brooks'a gönülden bağlanın" I Niteliksiz fllmlerde oyuncu lciddi fîlmlerde yapımcı Her ne kadar popüler fılmler yapsa da Brooks sanata gönülden bağlı olduğu- nun söylüyor ve oğlu Nicholas'ın adını Nikolai GogoTdan aldığını belirtivor. Brooks Hollyvvood hitlerinin aptal'lığı- ndan da çok sıkılıvor: 'Demolition Man en muhteşem aptalhk serüveni, gördüğüm en gereksiz film. Ama Fox'a gidiyorsun ve bu geri zekalılar film ilk haftada 27 milyon hasılat yaptı diye şişinip durduk- lannı göniyorsun. bunu duyunca "bu film değil pislik, bir rezalet" dive bağırdım." Ancak sorun şu ki Brooks'un da bir çok filmi en az "Demolition Man" ka- dar hasılata yönelik niteliksiz fılmler Brooks bir zamanlar ciddi bir sanatçı olarak görülmeyi umuyordu ama Holly- wood'un dişlileri arasında bu umudu kayboldu. Oda "ciddi" filmlerin yapımcılığına soyundu. Fil Adam, 89 Charing Cross Caddesi, Sinek ve Frances gibi filmlerin yapımcısı Brooks'tu ama ismini yapımcı olarak ne jenenğe. ne ilanlara yazdıramadı çünkü bunun film hakkında yanlış bir izlenim bırakması- ndan korkuluyordu. Sonunda Brooks tescılli komık olmavı kabullendi. ''Kendi- mi önemli bir komedi filmlcri yönetmeni olarak düşümirdüm bir eğlendirici olarak değil. Halbuki tam da bunun için gebni- şim dünyaya. Kendimi \e ulaşabildiğim herkesı eğlendirmek için." Woody AUen'- in 1978 yapımı "'Interiors"filmıningör- düğünde de şu soruyu sormuş Brooks "* Neden Ingmar Bergman'a özeniyor ki? Bunu herkes yapabilir oysa bir tek ben ve Wood> komik olabiliriz." Brooks sürekli Yahudi kımlığınin ön plana çıkanyor \e kendini bir Yahudi karikatürüne dönüştürüyor. Örneğin kendini tanıtırkenhazırolageçıp"4 sonsu- za kadar sizin sadık Yahudinizim" diyor. Bir canlı talk show programında da kendisinden daha çok kahkahaya sebep olan CliveAnderson'a dönüp "'Yahudiler- den daha komik olmaya çalışma " demış- ti. Aslında Brooks kendi deyimiyle "'ati- pik'' bir Yahudi \e dinin gereklerini yeri- ne getirmıvor. Neden Yahudi kimlığınin bu kadar ön plana çıkardığı soruldu- ğunda ise " Bu kimliğin arkasına saklanı- yorum. Dünya beni kısa. sinirli. komik bir Yahudi olarak göriiyor böylece ben de kendim olma özgürlüğüne kavuşuyuyo- rum. Onlar için kimliğim belirli olunca kendim ve y akınlanm için ne istcrsem onu oluyonım."1 IEleştirmenlerden çok daha akıllıvım Brooks. böyle davranarak Yahudile- re karşı önyargılan pekiştirdiğı eleştiri- sine ise şöyle cevap veriyor : " Mizah tabu konulan havalandırır ki, kokuşması- nlar. Amerika'ya gelen ilk Yahudi ko- medyenler sakatlarla dalga geçerek gül- dürürlerdi. Ye bunda çok başanlıydılar, sakatlara gülmenin yanlış bir tarafı yok çünkü gülmenin v anlış bir yanı yok. Mi- zah cıva gibidir, bazen küçük gümüş top- cuklar oluşturur bazende gümüş bir ırmak olur akar. İvi mizah gerçeği görüp, ne olursa olsun bunu söyleyebiimekrir. Eski- den eleştirmenleri dinlevince kafam bu- lamrdı. Ama artık kulaklarım tıkalı. Canian cehenneme, ben onlardan daha akıllıyım, çok daha akıllı." 43 bin metrekarelik bir alanı kapsayacak olan kompleksin temeli yakmda atılacak CSO'nun salon arayışı sona eriyor ANKARA (,\A) - Cumhurbaşkanlığı Senfom Orkestrasının (CSO) yıllardır süren yeni bır salon arayışı sonuçlanı- >or. 43 bin metrekarelik bir alanı kap- sayacak kompleksin temelinin 1-2 ay içinde atılması beklenıyor. Toplam 43 bın 376 metrekarelik bır alanı kapsayacak CSO'nun yeni komp- leksi. bugünkü fiyatlarla 435 milyar li- raya mal olacak. Atatürk Kültür Mer- kezi alanı içinde kalan ve Selim Sırn Tarcan Spor Salonu ile adliye binası arasında kalan bölgede gerçekleştirile- cek yapı, mımari projeye göre bir havu- zun ortasında yer alacak. CSO'nun yeni binasında, biri 2 bin 170 kışilik konser. diğeri 500 kişilik oda müzıği ve resitai için kullanılacak iki sa- lon yer alacak. Büyük salonun sahnesi, 120 kişilik orkestrâ ile 200 kişilik koro- nun konser verebileceği ölçülerde ola- cak. Salonîann yanı sıra korolar için 2 çalışma binası. 2 bin kişilik fuaye, 500 • Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasrnın yeni binasının temelinin bir, iki ay içinde atılması bekleniyor. araçlık kapalı otopark, idan bolümler. sanatçılar için 30 çahşma odası ve enst- rüman odalan, TV-radyo kayıt stüdyo- lan. 4 adet grup çalışma odası, sanatçı dinlenme salonlan, müzik kütüphanesi. kondisyon merkezi. büyük ve küçük iki kafeterya da proje içinde yer alacak. CSO'nun konserlerini vereceği bü- yük salon, sahnenin her yönünün görü- lebildiği ve Avrupa'da birçok ünlü or- kestranın sahıp olduğu "Arena" tipınde yapılacak. Saion akustiğinin sağlanması için de. ünlü Alman profesör Wolgang Fasold projeye danışmanhk yapacak. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan CSO Müdürü H. Hüseyin Akbulut, "Bu olay artık kamuoyuna mal oldu. Projeyi herkes benimsiyor" derken. Başkentlile- rin, Ankara'nın ve sanatçılann. bu mü- zik merkezine bir an önce kavuşmarun özlemi içinde olduklannı vurguladı. Böyle bir salonun yalnız orkestrâ için değil. dinleyiciler için de önemine degi- nen Akbulut. "Bu proje sadece dinieti zevkini değil, görsel zenginliği de bera- berinde getiren bir sistem" diye konuştu. Kuruluşundan 100 yıl sonra Ata- tûrk'ün emnyie Ankaraya taşınan. dünyada bugüne kadar kesintisiz ya- şamını sürdürebilen senfoni orkestra- lannın en eskilerinden bin olan CSO, 1960 yıhnda. spor ve sergı salonunun tadilatıyla bugünkü salonuna kavuştu. Yeni kompleksin ilk ciddi adımı ise 14 Aralık 199O'd_a dönemin Cumhurbaş- kanı Turgut ÖzaJ'm başkanlığında 5. toplantısını yapan Milli Komite'de atıldı. Bu toplantıda. CSO'ya, dünya- daki mevcut iyi örnekler de dikkate alı- narak. yeni bir salon yapılması karar- laştınldı. 199] yıhnda. CSO salonu için seçilen mimar Lmut İnan'ın projesi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Proje için "kopya" iddialan dile getinldi, "öz- gün ounadığı" tartışmalan yapıldı. Bu tartışmalann ardından. 6 Elcim 1992'de yeni bir yanşma açıldı. Ulusal düzeydeki 46 eserin katıldığı buyan- şmada birinciliği Semra Uygur, Özcan Üygur çifti kazandı. 1994 yıhnda 50 milyar lıralık bir öde- nek aynlan proje için Bayındırlık ve İskan Bakarüığı'nın başvuruda bulu- nan 62 firmayı değerlendirdiğı. ön ele- meyi kazanan firmalardan teklif almak için son aşamaya gelindıği öğrenildı. Uğur Mumcu anıldı Kültür Senisi - Siemens'ın Türk Alman Etkinliği Uğur Mumcu Kültür Merkezi'ndedüzenlendi. Bale göstensınden sonra sahneyeçıkan Ayla Algan, Yunus Emre'nin ve Pir Sultan Abdal'ın şıırlerini. şarkılannı okudu İzleyenlerTürkçe-Almancaınterkültürel bir gece yaşadılar. Sanatçıy a sahnede Beatris Tuncay, Uğur ÎMumcu Kültür Merkezi Müdürü. sanatçı Nadya Greiner, İnaDızdarAlmancaeşlıkettıler. Programın sonunda Ayla Algan. Yunus Emre'nin Dertlı Dolap'ını L'ğur Mumcu'ya ıthaf eiu, Salonda bulunan herkes buyük bırcoşku içersinde ağlayarak sanatçıya eşlık ettı. Çok beğenilen sanatçı uzun uzun alkışlandı. Ayla Algan ve diğer sanatçılar Mudanyalılara unutamayacaklan çok güzel bir gece yaşattılar. Gökhan Anlağan'ın resim sergisi kültür Senisi - Gökhan Anlağan'ın resım sergisi 7 şubat gününe kadar Kare Sanat Galensı'nde görülebilir. Anlağan. sanatını şu sözlerle anlatıy or: "Boşluk, sanatımın orjınıdir. Tuvallenmde ızleyıcı boşluğa davet edilir. Espas. uzaş. uzam gibi eşanlamlı kavramlar sorgulanır. Işığın açık-kov u etkısinin katılımı ile anlam kazanmış biçimlerle ılgılıvım. Kozmıkvesimultanışıksalkarşıthklardan yararlanıyorum. Işıksal tıtreşımler, optıkdeğışımler gıderek duvguya yönelik ıçdünyamdan kaynaklanan mcsajlarla kompozisyona katılır. Sanatsal arayışım espasta başlarveespasta noktalanır " TÜBİTAKkompozisyon yarışması ödülleıi ANKARA(AA)-TürkiyeBilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)tararındangençbeyınleringeleceğeyönelik görüşlennı almak ve onlardan faydalanmak amacıyla düzenlenen "2000'lı Yıllarda Nasıl Bır Dünyada Yüşa\aoiğız"konulu kompozisyon şanşmasında dcrecc>c gırenlere plakct ve ödüllcn törenlc vcrıldi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Tosun Teraoğlu törende > aptığı konuşmada. 1993 \ ılının TÜBİTAK için önemli bır > ıl olduğunu ıfade ederek. y apılan çalışmalar hakkında bilgnerdı Terzıoğlu. •Bır\ı!ınönemıyok, ama bir bin vılın dnemi daha büy ük. 2Ö00'li yıllarda da bilim. teknik ve araştırma alanlanndagelişmelereihtiyacımızçok daha fazla" dedi. Yanşmanın ortaokul dalında birinciliği Elif Aydın. ıkincılığı Engın Şenel. üçüncülüğü ise Mehmet Fısunoğlu alırken. Abdülmelık Koçın \e İrem Arslan'a mansiy on \erildı Yanşmanın lise dalında ise Damla Doğa.n bırincı. EceOnural ıkincı. Şiyar Gazioğlu üçüncü olurken. Burcu Gundüz. Cengiz Sertel ve Eray Yücel mansıvonaldı. Ünnersite dalında ise birinciliği Murat Ay, ıkıncılıği Sami Bav kuş. üçüncülüğü Engın Yücel aldı; bu dalda Yusuf Başdal. Erkan DündarveSema Kaya mansıvon almaya hak kazandılar. Yanşmanın her dalında binncilığe 10 mıhon. ıkıncıliğe 7.5 milyon. üçüncülüğe 5 mıJ_\on. mansi>onada bır mılyon lira para ödüiü \erildi. Polonyah besteci Penderecki ANKAR K (AA) - Çokseslı müzığin ünlü ısımlerinden Polonv jlı beslccı \eşef KrazysztofPenderecki. Devlet Opera ve Balesı'nın davetlisı olarak Türkiye'yegelecek. Dev let Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamav a göre. besteci. ilk yapıtlanndan olan "Cesur Şövalye'adlıçocukoperasının 13şubatta Ankara'da sergılenecek gala temsiline \e onuruna verilecek kokteyle katılacak Solo y apıtlardan. büyük orkestrâ eserlerine, tıyatro ve fılm müzıkierinden operalara kadar geniş bir >elpazede urünler \ eren besteci ve şef Penderecki. aldığı çok sayıdaödülünvanı sıra. 1988yılıGrammy ödülü ve 1990 yıhnda Almanşa'nınen büvüködülü olan "Yararlılık Nişanf'nın da sahıbı bulunu_\or. Eserlerinde sürekli bır değışim ve yenilik arayışı içinde. tekdüzeolmayan bır gelışım veanlatım yollan arayan Penderecki. opera kompozıtörü olarak süreklı kendini >enile>en birsanatçı. Halen Hamburg Norddeutscher Rundfung Orkestrasfndabirincı şef olarak görev yapan Krzysztof Penderecki'nınyapıtlan arasında "Hiroşima Kurbanlanna Âğıt". "52 \'ay lı Çalgı İçin Stabat Mayer". "Üç Koro İçin A Cappeila". "Pasja-Azız Lukasz'dan Esinlenerek". "SoloScslerveOrkestra İçin Capriccio". "Kemanve Orkestrâ İçin Laudun'un Şey tanlan" savılabilir. TYT Sanat Galerisiaçıldı Kültür Senisi -Türkiye Turizm Yatınm ve Dış Ticaret Bankası TYT Bank. Maslak'taki Lapis Plaza'da TYT Sanat Galensi'ni sanatseverlenn hizmetine soktu. Yaklaşık 700 metrekarelik biralanda faaliyet gösterecek olan galeride. her yıl 7 sergi açılması planlanıyor. Galeri. 17 Ocak 1994PazartesigünüKültü' Bakanhğj'nınTürk sanatçılanna verdiği desteğin yanı sıra, özel kuruluşlann da Türk sanatına bu şekilde katkıda bulunmalannın kıvanç vericı olduğunu. resimleri sergilenen Ertuğrul Ateş'in valnızca ABD'de ve Türkiye'de tanınmış bir ressam olması değil. ay nca kendisinin deyakın dostu olmasından dolayı serginın kendisi için ayn birönem taşıdığını belirtti Ertuğrul Ateş'in on yıhnı kapsayan retrospektıf sergide. ressamın özel koleksiyonlardan alınmış 19resmininyanısıra. 1989-1993 yıllan arasında yaptığı 35 resım de satışa sunuldu. Ertuğrul Ateş, 1954'te Adana'da doğdu. Ankara Güzel Sanatlar Fakültesi'ni birincilikle bıtirdikten sonra Londra Kingsway Princeton College ve Bethnal Green Institute'deromantik sanat konusunda incelemelerde bulundu. Resimleri romantizm, mistısizm ve gerçeküstücülük ıçeren Ateş. halen New York'ta yaşamakta ve çalışmalannı sürdürmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle