Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 23OCAK1994PAZAR
KULTUR
Onun yaptıklannı kimse yapamadı
Eric Clapton'dan daha blues'cu, Mick Jagger'dan daha seksi, Pete Towshend'dan daha
anarşist, Jeff Beck'ten daha teknik donanımlı, hepsinden daha otantik bir yıldızdı Jimi Hendrix
ilriir Senisi - 24 Eylül
6 yıhnda. Jimi Hend-
rix adında tanınmamış
bır Amerikalı gitarist
İngiltere Heathrovy Ha-
vaaianı'na mdi. İngılız
\ menajeri Chas Gıandkr
ile birlikte. İngiltere'ye çalışrna yasaklı.
yedi günlük bir vize ile girdi. İki haftaya
kadar iki Jngiliz müzısyen ayarlamış ve
Jimi Hendri\ E\perience üçlüsünü kur-
muştu. Aym yıl noelde. üçlü İngiltere.
Fransa ve Almanya'da konserler ver-
miş, ilk 45'Iiklen "Hey Joe"yu çıkarmı-
şlardı.
Ama rock dünyasını derinden sarsa-
rak şok dalgalan yavan. aslında üçlünün
Londra'nın küçük gece klüplerinde
verdiğı bır dizı konserdi. Hendnx, sa-
natçılara, gazetecılere ve plak şirketi sa-
hiplerine daha önce hıç görülmemiş tek-
nik becerisıni ve 'şovmen'liğini sergıledi.
The Times gazetesirtin yaptığı "Dün-
yayı Sarsan Altı Gösteri" başhkh değer-
lendirmede müzik yazan David Sindair-
bır derleme yazdı:
Barda her yanı gözetleyebildiği nok-
tada, Freddie merak içinde sahnedeki
topluluğa bakıyordu. Bugüne dek böy-
lesi bir bodrum katı bannda çalmak için
bu kadar çok alet getiren bir topluluğa
daha önce rastlamamıştı. Bateri normal
boyutlardaydı, ancak her zaman kul-
lanılan ve dizboyuna gelen Vox ya da
Fender amplifikatörleri yerine bu toplu-
luk dört tane kocaman Marshall kolonu
getirmişti. Sahnenin her iki yanında
üzerlerinde 100wattlıkamplifikatörlerle
birlikte ıkı tane üst tiste yerleştirilmış
aletler. birer adam boyuvdu. Sahneyi
kurma ışlerinden sorumlu olan Gerry
SrickeJls. küçücük sahnenin birköşesin-
de durmuş, bilmem kaçına kez şu utan-
gaç, kı\ ırak saçlı. inanılmazderece uzun
parmaklı. sol elli Amerikalı gitaristin bu
çılgın kurguyla nasıl başa çıkabildiğini
düşünüyordu. Ellenni Hendrix'in amp-
lifıkatör kontrolleri üzennde gezdirir-
ken, "talimat verfldiği üzere" bütün ses
ve ton yüksekliklerini 10*a yükselttı. Bu.
Hendrix"in doğrudan gitanyla kontrolü
eline aldığnı gösteriyordu. Saat 11.30
olmuş. kuıüp dolmaya başlamıştı. Geniş
kitlelere henüz ulaşmamış olsa da Jimi
Hendrix. rock dünyasının üst düzey ka-
demelerinde şimdiden bomba gibı pat-
lamıştı; konuşuluyordu. Barmen Fred-
die. kulüpteki heyecanı hissedebıliyor-
du. Az önce Graham Nash'Ie John Len-
non'a bırer içkı venyordu ki Brian Jones,
Paul McCartney ve Brigitte Bardot'nun
klübün karanhğı içinde eridiğinı gör-
dü. On dakika sonra Mick Jagger geldi.
Expenence sahne aldığında, gece-
yansına geliyordu... İşlemeli bir Re-
gency paltosu giymiş olan Jimi Hendnx,
bovnuna bır Stratocaster asıp akordu
kontrol etmek için birdokundu gitanna.
Ses odada gezınmeve başladı sanki- zen-
gin bir ses ve inanılmaz derece yüksek.
Az sonra topluluk eski bır B.B. King
şarkısı olan "Rock Me Baby"ı çalmaya
başladı - ama şimdi şarkı tarunamaya-
cak kadar hızlıydı.
Bu gizemli 'yeni adam'la ilgili bir-
takım şeyler hemen göze çarpıyordu.
Şehvetli bir kabadayı duruyordu sahne-
de. Çok zarif ve otantik bir v urguyla,
blues'a kayan esneklikle söylüyor ve za-
man zaman "Şimdi btınu izkyin" gjbisin-
den açıklamalar yapıyordu. Topluluk
çaldıkça, klüpteki Kalabalık Jimi
Hendrix'in kendıne özgü. o güne dek
hiçbir gitaristin cesaret edemediğı nok-
taya varan tekniğıne tanık oldu. Ozellik-
le Jeff Beck, hayranlıkla, biraz da hü-
zünle "Stone Free"de yaptığı soloyu izli-
yordu. Beck için bu kadan biraz faz-
lavdı. Başı aşağıda. merdivenlen çıkıp
kendinı klüpten dışarı attı. Kapıda
Pete Tovvshend \e Eric Clapton'la karşı-
laştı. "Ne oldu dostum?" dedı Toushend
arkadaşının surat ifadesine bakarak. "O
kadar mı kötü?"... "Hayır Pete" dedi JefT
Beck, "O kadar iyi."
Hendrix ve Troggs topluluğunun
İngjltere'de hit olan parçası "Wild
Tbing"e başladı. Bır süre sonra tempoyu
yavaşlatu, derken şarkıya çok farklı bir
boyut kattı. Soloya girince sol elini ha-
vaya kaldınp, yalnızca sağ eliyle ve
inanılmaz güçlü parmak hareketleriyle
çalmaya başladı. Gitan mikrofonun
önünden kaydırarak omuzlannın üzeri-
ne kaldınp çalmaya başladı. Sonra ko-
lonlann üzerine atladı!
Bundan dört yıJ sonra Hendrix öldü.
Ve bugüne dek gitarda onun vapabildik-
lerinin üzerine çıkan bir başka müzisyen
de doğmadı.
'Ünümü sandviçlere borçluyum'Kültûr Senisi - Yüz küsur yıl
önce Samuel Kaminsky adında
bir Rus Yahudısı yaşardı. Ya-
şanunı ığne, iplik. makas gibi di-
kiş nakış malzemeieri satarak ka-
zarurdı. Yılda bırkaç kez mal-
lannı satmak için Moskova'dan
Irkutsk'a yolculuk ederdi. Trans-
Sibirya Demiryoluvla yolculuk
üç gün sürer: tren vol boyunca
küçük Rus kasabalannda mola
verirdi. Kaminsky bu molalarda
dışan çıkıp istasyonda nelerin
satıldığına bakar. cebindekı vol
parasımn bir kısmını tezgahlarda
saülan fınnda elmalan almava
yatınr. sonra da dıkış nakış mal-
zemelerinin yanı sıra satardı.
Yıllar sonra Amenka'ya göç
etti. fngüizce yenne Norveççe öğ-
renerek Nevv York'a gelen Nor-
veç gemileri ile rakıpsız bir ticaret
işine atıldı. Yüz yıl sonra torunu
Mehin Kaminsky bu hıkayeyi aı-
lesinin doğuştan gelen bir elıça-
bukluğu olduğunu kanıtlamak
için anlatıyor. Melvın Ka-
mınsky'nin ismini Md Brooks
olarak değiştırdıkten sonra aynı
el çabukluğuyla dünyanın bır nu-
maralı komedı yönetmeni olmayı
başarmış olması bu tezıni doğru-
luyor. Mel Brooks son filmi "'Ro-
bin Hood'un Çılgın Dünyası"nı
savunurken de a> nı teze başvuru-
yor: 'Kumazlıktı yaptığım. İyi bir
şey değildi. Kendimden utanıyo-
nım. Ama işte aym dedemin
fınnda elmalan gibi. Elime ne ge-
çerse satıyorum."
IKomik kişiiiğin
ardında karanlık yön
Kalıtımsal ''müzmin satKf
hastalığından müzdanp olan
Brooks. şimdi 68 y aşında "Doğ-
duğum günden öleceğim güne ka-
dar siiren tek bir uzun ciimleyim
ben. F.n küçük imla işaretine ka-
dar tekrarlanıp durulan; taaki bir
fikre rastlayana kadar. Eninde so-
mmda iyi bir düşünceye rastlaya-
cağım, ama o ana kadar konuşup
durmay ı sürdürmeliyim" Bro-
oks'un 1950lerde televızyondizı-
lerine skeç jazmakla başlavan
meslek yaşamı gerçektende bu
tanıma u>u\or. Brooks bazen nitelikli
bazen son derece sıradanda olsa sürekli
üretmeye devam eden bir enerji küpü
gibı. Söyleşilerde bile havalgücü durdu-
rak bilmiyor \e yaşamöyküsünü anlat-
ması istendiğinde Jean D'arc ile ılişkisın-
den tsa ve havanlerinın dükkanına gelip
hiçbir şey satın almadan gittıkleri eski
günlere, sevimli bir ev kedisi olarak gör-
düğü Shakespare ile dostluğundan Elbe
adasındakı yazlık evinin önündekı sahıl-
de ağlarken görüp, tanıştığı Napolyona
dekbırsürühayaJürünü"am"aktan\or
yaşamına dair. Bir gün A\rupa'yı sevıp
sevmedığini soran bir gazeteciye de şu
cevabı vermiş Brooks: " Avrupa'ya
aşığım. Avrupa'vı o kadar çok sevi\onım
ki cüzdanımda hep bir fotoğrafını taşı\o-
rum. Tabii fotoğrafın çekildiği zamanlar-
da Avrupa çok daha gencti. Aslında bu
fotoğrafta pek iyi çıkmamış. kendisini bir
görseniz, bayüırsımz."
s,
G
erçek ünümü sandviçlere
borçluyum. Cafelerde mutla-
ka bir Mel Brooks sandviçi
MMM vardır. Hiçbir yerde heykelim
yok, hiçbir evde Mel Brooks burada
yaşamıştı diye bir tabela da yok, de-
mek ki adım sandviçlerde yaşıyor.
•ürekli Yahudi
kimliğini
ön plana çıkaran
Brooks, kendini bir
Yahudi karikatürüne
dönüştürüyor.
Brooks 1926 yıhnda Brooklyn'de bır
gecekonduda dünyaya geldi. Dört er-
kek kardeşin en küçüğüydü. Babası o üç
yaşındayken öhnüş. annesi oğullanna
günde 12 saat çalışarak bakmaya çaba-
lamıştı. Bu yoksulluk tablosuna karşın
Brooks çocukluğunun çok mutlu geçti-
ğinindüşünüyon "Biz veletlerin yüzlerce
anası ve babası vardı. Hepsi kapdaraıın
önündeki basamaklara otunır ve oy-
nadığımız sokağa bir araba girdiğinde
hep bir ağızdan dikkat diye bağınrlardı.
Bir komün yaşamıydı. O güvenlik ve
SKaklık duygusu olağanüstüydü." Bro-
oks çocukluğunun bu komşuluk ılişkile-
rini sürdürebilmek için Kalifomiya'ya
yerleşmiş. "Yaşadığım e>in kapısını açtı-
mz mı karşımzda ağaçlar, sincapiar sizi
görünce el salla> ıp merhaba di\ en komşu-
lar göriirsünüz. Sanki Bn>okhn"deki Ya-
hudi mahallesinin aşu-ı zenginleşmiş bir
versiyonudıır. Ben "günaydın" türii yer-
lerde yaşamaktan boşlanırım. Sen kom-
şuna günaydın dersin, o sana der.
Sıcaktır, tatbdır, iyidir."
Brooks'un en şaşırtıa özellıklerinden
biri, yüz kaslarını şekilden şekile soka-
bilmesi. Bu komik mimikleri o kadar sık
tekrarlıyor ki. ifadesız bir yüzle durdu-
ğunda sanki tüm yüz kaslan yer çekimi-
ne uyup aşağı doğru sarkıyor ve inanı-
lmaz üzüntülü bir ifade beliriyor. Ama
Brooks komık kişiliğinin ardında bir ka-
ranlık yön olduğunu kabul etmiyor ve
"Her insan gibi benim de sıkıntılarım olur
ama çoğu zaman bir sandviç \iyebiliyor-
sam yada tenis oynayacak bir arkadaş
buhnuşsam dünyanın en mutlu insanıyım-
dır"dı\or.
Sandvıçlenn yaşamında önemli bir
yeri var Brooks'un. Çünkü Amerika'nın
birçok yerinde Mel Brooks adında bir
sandviç türii satılıyor. "Gerçek ünümü
sandviçlere borçjuyum. New York ya da
Los Angeles'de liangi cafe'ye girseniz
mutlaka bir Mel Brooks sandviçi vardır.
Hiç bir yerde heykelim yok. hiç bir evde
Mel Brooks burada yaşamıştı diye bir
tabela da yok, demek ki adım sandviçler-
de yaşıyor." Aslında yaşarken ölürnsüz-
lüğe ulaşmak Brooks'un en büyük tuku-
su. 1940'lı yıllarda henüz 15 yaşınday-
ken hastalanan bir arkadaşının yerine
komedyenlik yapmak üzere sahne
aldığında şovunun şu şiirle bitirmiş ol-
masıda bunun kanıtı:fc
Ben kafadan kon-
tağun/ o yüzden bana iyi davraıun/ ve lüf-
fen Melvin Brooks'a gönülden bağlanın"
I Niteliksiz fllmlerde oyuncu
lciddi fîlmlerde yapımcı
Her ne kadar popüler fılmler yapsa da
Brooks sanata gönülden bağlı olduğu-
nun söylüyor ve oğlu Nicholas'ın adını
Nikolai GogoTdan aldığını belirtivor.
Brooks Hollyvvood hitlerinin aptal'lığı-
ndan da çok sıkılıvor: 'Demolition Man
en muhteşem aptalhk serüveni, gördüğüm
en gereksiz film. Ama Fox'a gidiyorsun
ve bu geri zekalılar film ilk haftada 27
milyon hasılat yaptı diye şişinip durduk-
lannı göniyorsun. bunu duyunca "bu film
değil pislik, bir rezalet" dive bağırdım."
Ancak sorun şu ki Brooks'un da bir
çok filmi en az "Demolition Man" ka-
dar hasılata yönelik niteliksiz fılmler
Brooks bir zamanlar ciddi bir sanatçı
olarak görülmeyi umuyordu ama Holly-
wood'un dişlileri arasında bu umudu
kayboldu. Oda "ciddi" filmlerin
yapımcılığına soyundu. Fil Adam, 89
Charing Cross Caddesi, Sinek ve Frances
gibi filmlerin yapımcısı Brooks'tu ama
ismini yapımcı olarak ne jenenğe. ne
ilanlara yazdıramadı çünkü bunun film
hakkında yanlış bir izlenim bırakması-
ndan korkuluyordu. Sonunda Brooks
tescılli komık olmavı kabullendi. ''Kendi-
mi önemli bir komedi filmlcri yönetmeni
olarak düşümirdüm bir eğlendirici olarak
değil. Halbuki tam da bunun için gebni-
şim dünyaya. Kendimi \e ulaşabildiğim
herkesı eğlendirmek için." Woody AUen'-
in 1978 yapımı "'Interiors"filmıningör-
düğünde de şu soruyu sormuş Brooks "*
Neden Ingmar Bergman'a özeniyor ki?
Bunu herkes yapabilir oysa bir tek ben ve
Wood> komik olabiliriz."
Brooks sürekli Yahudi kımlığınin ön
plana çıkanyor \e kendini bir Yahudi
karikatürüne dönüştürüyor. Örneğin
kendini tanıtırkenhazırolageçıp"4
sonsu-
za kadar sizin sadık Yahudinizim" diyor.
Bir canlı talk show programında da
kendisinden daha çok kahkahaya sebep
olan CliveAnderson'a dönüp "'Yahudiler-
den daha komik olmaya çalışma " demış-
ti.
Aslında Brooks kendi deyimiyle "'ati-
pik'' bir Yahudi \e dinin gereklerini yeri-
ne getirmıvor. Neden Yahudi kimlığınin
bu kadar ön plana çıkardığı soruldu-
ğunda ise " Bu kimliğin arkasına saklanı-
yorum. Dünya beni kısa. sinirli. komik bir
Yahudi olarak göriiyor böylece ben de
kendim olma özgürlüğüne kavuşuyuyo-
rum. Onlar için kimliğim belirli olunca
kendim ve y akınlanm için ne istcrsem onu
oluyonım."1
IEleştirmenlerden çok
daha akıllıvım
Brooks. böyle davranarak Yahudile-
re karşı önyargılan pekiştirdiğı eleştiri-
sine ise şöyle cevap veriyor : " Mizah
tabu konulan havalandırır ki, kokuşması-
nlar. Amerika'ya gelen ilk Yahudi ko-
medyenler sakatlarla dalga geçerek gül-
dürürlerdi. Ye bunda çok başanlıydılar,
sakatlara gülmenin yanlış bir tarafı yok
çünkü gülmenin v anlış bir yanı yok. Mi-
zah cıva gibidir, bazen küçük gümüş top-
cuklar oluşturur bazende gümüş bir ırmak
olur akar. İvi mizah gerçeği görüp, ne
olursa olsun bunu söyleyebiimekrir. Eski-
den eleştirmenleri dinlevince kafam bu-
lamrdı. Ama artık kulaklarım tıkalı.
Canian cehenneme, ben onlardan daha
akıllıyım, çok daha akıllı."
43 bin metrekarelik bir alanı kapsayacak olan kompleksin temeli yakmda atılacak
CSO'nun salon arayışı sona eriyor
ANKARA (,\A) - Cumhurbaşkanlığı
Senfom Orkestrasının (CSO) yıllardır
süren yeni bır salon arayışı sonuçlanı-
>or. 43 bin metrekarelik bir alanı kap-
sayacak kompleksin temelinin 1-2 ay
içinde atılması beklenıyor.
Toplam 43 bın 376 metrekarelik bır
alanı kapsayacak CSO'nun yeni komp-
leksi. bugünkü fiyatlarla 435 milyar li-
raya mal olacak. Atatürk Kültür Mer-
kezi alanı içinde kalan ve Selim Sırn
Tarcan Spor Salonu ile adliye binası
arasında kalan bölgede gerçekleştirile-
cek yapı, mımari projeye göre bir havu-
zun ortasında yer alacak.
CSO'nun yeni binasında, biri 2 bin
170 kışilik konser. diğeri 500 kişilik oda
müzıği ve resitai için kullanılacak iki sa-
lon yer alacak. Büyük salonun sahnesi,
120 kişilik orkestrâ ile 200 kişilik koro-
nun konser verebileceği ölçülerde ola-
cak.
Salonîann yanı sıra korolar için 2
çalışma binası. 2 bin kişilik fuaye, 500
• Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasrnın
yeni binasının temelinin bir, iki ay içinde
atılması bekleniyor.
araçlık kapalı otopark, idan bolümler.
sanatçılar için 30 çahşma odası ve enst-
rüman odalan, TV-radyo kayıt stüdyo-
lan. 4 adet grup çalışma odası, sanatçı
dinlenme salonlan, müzik kütüphanesi.
kondisyon merkezi. büyük ve küçük iki
kafeterya da proje içinde yer alacak.
CSO'nun konserlerini vereceği bü-
yük salon, sahnenin her yönünün görü-
lebildiği ve Avrupa'da birçok ünlü or-
kestranın sahıp olduğu "Arena" tipınde
yapılacak.
Saion akustiğinin sağlanması için de.
ünlü Alman profesör Wolgang Fasold
projeye danışmanhk yapacak.
Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan
CSO Müdürü H. Hüseyin Akbulut, "Bu
olay artık kamuoyuna mal oldu. Projeyi
herkes benimsiyor" derken. Başkentlile-
rin, Ankara'nın ve sanatçılann. bu mü-
zik merkezine bir an önce kavuşmarun
özlemi içinde olduklannı vurguladı.
Böyle bir salonun yalnız orkestrâ için
değil. dinleyiciler için de önemine degi-
nen Akbulut. "Bu proje sadece dinieti
zevkini değil, görsel zenginliği de bera-
berinde getiren bir sistem" diye konuştu.
Kuruluşundan 100 yıl sonra Ata-
tûrk'ün emnyie Ankaraya taşınan.
dünyada bugüne kadar kesintisiz ya-
şamını sürdürebilen senfoni orkestra-
lannın en eskilerinden bin olan CSO,
1960 yıhnda. spor ve sergı salonunun
tadilatıyla bugünkü salonuna kavuştu.
Yeni kompleksin ilk ciddi adımı ise 14
Aralık 199O'd_a dönemin Cumhurbaş-
kanı Turgut ÖzaJ'm başkanlığında 5.
toplantısını yapan Milli Komite'de
atıldı. Bu toplantıda. CSO'ya, dünya-
daki mevcut iyi örnekler de dikkate alı-
narak. yeni bir salon yapılması karar-
laştınldı.
199] yıhnda. CSO salonu için seçilen
mimar Lmut İnan'ın projesi birçok
tartışmayı da beraberinde getirdi. Proje
için "kopya" iddialan dile getinldi, "öz-
gün ounadığı" tartışmalan yapıldı.
Bu tartışmalann ardından. 6 Elcim
1992'de yeni bir yanşma açıldı. Ulusal
düzeydeki 46 eserin katıldığı buyan-
şmada birinciliği Semra Uygur, Özcan
Üygur çifti kazandı.
1994 yıhnda 50 milyar lıralık bir öde-
nek aynlan proje için Bayındırlık ve
İskan Bakarüığı'nın başvuruda bulu-
nan 62 firmayı değerlendirdiğı. ön ele-
meyi kazanan firmalardan teklif almak
için son aşamaya gelindıği öğrenildı.
Uğur Mumcu anıldı
Kültür Senisi - Siemens'ın Türk Alman Etkinliği Uğur
Mumcu Kültür Merkezi'ndedüzenlendi. Bale
göstensınden sonra sahneyeçıkan Ayla Algan, Yunus
Emre'nin ve Pir Sultan Abdal'ın şıırlerini. şarkılannı
okudu İzleyenlerTürkçe-Almancaınterkültürel bir gece
yaşadılar. Sanatçıy a sahnede Beatris Tuncay, Uğur
ÎMumcu Kültür Merkezi Müdürü. sanatçı Nadya Greiner,
İnaDızdarAlmancaeşlıkettıler. Programın sonunda Ayla
Algan. Yunus Emre'nin Dertlı Dolap'ını L'ğur Mumcu'ya
ıthaf eiu, Salonda bulunan herkes buyük bırcoşku
içersinde ağlayarak sanatçıya eşlık ettı. Çok beğenilen
sanatçı uzun uzun alkışlandı. Ayla Algan ve diğer
sanatçılar Mudanyalılara unutamayacaklan çok güzel bir
gece yaşattılar.
Gökhan Anlağan'ın resim sergisi
kültür Senisi - Gökhan Anlağan'ın resım sergisi 7 şubat
gününe kadar Kare Sanat Galensı'nde görülebilir.
Anlağan. sanatını şu sözlerle anlatıy or: "Boşluk, sanatımın
orjınıdir. Tuvallenmde ızleyıcı boşluğa davet edilir. Espas.
uzaş. uzam gibi eşanlamlı kavramlar sorgulanır. Işığın
açık-kov u etkısinin katılımı ile anlam kazanmış biçimlerle
ılgılıvım. Kozmıkvesimultanışıksalkarşıthklardan
yararlanıyorum. Işıksal tıtreşımler, optıkdeğışımler
gıderek duvguya yönelik ıçdünyamdan kaynaklanan
mcsajlarla kompozisyona katılır. Sanatsal arayışım
espasta başlarveespasta noktalanır "
TÜBİTAKkompozisyon
yarışması ödülleıi
ANKARA(AA)-TürkiyeBilimsel Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK)tararındangençbeyınleringeleceğeyönelik
görüşlennı almak ve onlardan faydalanmak amacıyla
düzenlenen "2000'lı Yıllarda Nasıl Bır Dünyada
Yüşa\aoiğız"konulu kompozisyon şanşmasında
dcrecc>c gırenlere plakct ve ödüllcn törenlc vcrıldi.
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Tosun Teraoğlu törende
> aptığı konuşmada. 1993 \ ılının TÜBİTAK için önemli
bır > ıl olduğunu ıfade ederek. y apılan çalışmalar hakkında
bilgnerdı Terzıoğlu. •Bır\ı!ınönemıyok, ama bir bin
vılın dnemi daha büy ük. 2Ö00'li yıllarda da bilim. teknik ve
araştırma alanlanndagelişmelereihtiyacımızçok daha
fazla" dedi. Yanşmanın ortaokul dalında birinciliği Elif
Aydın. ıkincılığı Engın Şenel. üçüncülüğü ise Mehmet
Fısunoğlu alırken. Abdülmelık Koçın \e İrem Arslan'a
mansiy on \erildı Yanşmanın lise dalında ise Damla
Doğa.n bırincı. EceOnural ıkincı. Şiyar Gazioğlu üçüncü
olurken. Burcu Gundüz. Cengiz Sertel ve Eray Yücel
mansıvonaldı. Ünnersite dalında ise birinciliği Murat Ay,
ıkıncılıği Sami Bav kuş. üçüncülüğü Engın Yücel aldı; bu
dalda Yusuf Başdal. Erkan DündarveSema Kaya
mansıvon almaya hak kazandılar. Yanşmanın her dalında
binncilığe 10 mıhon. ıkıncıliğe 7.5 milyon. üçüncülüğe 5
mıJ_\on. mansi>onada bır mılyon lira para ödüiü \erildi.
Polonyah besteci Penderecki
ANKAR K (AA) - Çokseslı müzığin ünlü ısımlerinden
Polonv jlı beslccı \eşef KrazysztofPenderecki. Devlet
Opera ve Balesı'nın davetlisı olarak Türkiye'yegelecek.
Dev let Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden yapılan
açıklamav a göre. besteci. ilk yapıtlanndan olan "Cesur
Şövalye'adlıçocukoperasının 13şubatta Ankara'da
sergılenecek gala temsiline \e onuruna verilecek kokteyle
katılacak Solo y apıtlardan. büyük orkestrâ eserlerine,
tıyatro ve fılm müzıkierinden operalara kadar geniş bir
>elpazede urünler \ eren besteci ve şef Penderecki. aldığı
çok sayıdaödülünvanı sıra. 1988yılıGrammy ödülü ve
1990 yıhnda Almanşa'nınen büvüködülü olan "Yararlılık
Nişanf'nın da sahıbı bulunu_\or. Eserlerinde sürekli bır
değışim ve yenilik arayışı içinde. tekdüzeolmayan bır
gelışım veanlatım yollan arayan Penderecki. opera
kompozıtörü olarak süreklı kendini >enile>en birsanatçı.
Halen Hamburg Norddeutscher Rundfung
Orkestrasfndabirincı şef olarak görev yapan Krzysztof
Penderecki'nınyapıtlan arasında "Hiroşima
Kurbanlanna Âğıt". "52 \'ay lı Çalgı İçin Stabat Mayer".
"Üç Koro İçin A Cappeila". "Pasja-Azız Lukasz'dan
Esinlenerek". "SoloScslerveOrkestra İçin Capriccio".
"Kemanve Orkestrâ İçin Laudun'un Şey tanlan"
savılabilir.
TYT Sanat Galerisiaçıldı
Kültür Senisi -Türkiye Turizm Yatınm ve Dış Ticaret
Bankası TYT Bank. Maslak'taki Lapis Plaza'da TYT
Sanat Galensi'ni sanatseverlenn hizmetine soktu.
Yaklaşık 700 metrekarelik biralanda faaliyet gösterecek
olan galeride. her yıl 7 sergi açılması planlanıyor. Galeri. 17
Ocak 1994PazartesigünüKültü' Bakanhğj'nınTürk
sanatçılanna verdiği desteğin yanı sıra, özel kuruluşlann
da Türk sanatına bu şekilde katkıda bulunmalannın
kıvanç vericı olduğunu. resimleri sergilenen Ertuğrul
Ateş'in valnızca ABD'de ve Türkiye'de tanınmış bir
ressam olması değil. ay nca kendisinin deyakın dostu
olmasından dolayı serginın kendisi için ayn birönem
taşıdığını belirtti Ertuğrul Ateş'in on yıhnı kapsayan
retrospektıf sergide. ressamın özel koleksiyonlardan
alınmış 19resmininyanısıra. 1989-1993 yıllan arasında
yaptığı 35 resım de satışa sunuldu. Ertuğrul Ateş, 1954'te
Adana'da doğdu. Ankara Güzel Sanatlar Fakültesi'ni
birincilikle bıtirdikten sonra Londra Kingsway Princeton
College ve Bethnal Green Institute'deromantik sanat
konusunda incelemelerde bulundu. Resimleri romantizm,
mistısizm ve gerçeküstücülük ıçeren Ateş. halen New
York'ta yaşamakta ve çalışmalannı sürdürmektedir.