25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK1994 PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 17 OLAYLARIN ARDINDAKI GERÇEK • Baştarafi l.Sayfada Meclis Komisyonu Baş- kanı "ciddi bir koordinas- yonsuzluk"\ar\ söz açıyor Yetkıliler arasındaki "koor- dinasyonsuzluk"ur\ yanı sıra "tam yetki"nin eksikli- ğine işaret ediyor: "Polis teşkilatında bizatihi bu işle görevli bir ekibin oluşturul- ması gerekirdi Bu ekip bunu aydınlatıncaya kadar yalnız bu işle görevlendiril- meliydi." Uğur Mumcu dosyasın- daki eksikler, ciddıyetsiz- likler, çelişkiler, Sayın Avundukluoğlu'nun haklı olduğunu vurgulayan gös- tergelerdir Komisyon Baş- kanı önemli bir kuşkuyu dile getiriyor ve devletin töhmet altında kalacağını söylüyor: "Birtakım güçle- rin boyle olaylann içine gi- rip girmediği konusundaki kuşkular akla geliyor. Bu kuşkulardan devletin kur- tulması gerekir. Bundan kuıtulmak için devlet bu işin üstüne ciddi şekilde gitmelidir, yasal tedbirleri almalıdır." Öyleyse yapılacak ış ne- dir? Meclis Faili Mechul Cina- yetleri Araştırma Komisyo- nu Başkanı, "Mumcu'nun katiline ulaşılamayacağı'' konusunda komisyonda bir kanı oluştuğunu söylüyor. öyleyse hiç vakit yitirme- den ve işi sürüncemede bırakmadan konuyu parla- mentoya getirmek gerekir Alınacak yasal tedbirler bir an önce alınmalıdır, örgüt- lenme gerçekleştirilmeli- dir, polis tam yetkilerle donatılmalıdır. Bundan böyle her geçen gün, ka- ranlığın koyulaşması ve yeni faili mechul cinayetle- re zemin hazırlanması demektir Hiç olmazsa bundan böyle "devletin töhmet al- tında kalmasını önlemek için" Meclis komisyonuna düşen görev budur. Yazarımız Uğur Mumcu'- nun öldürülmesi olayının üstünden bıryıl geçti Bir karara varmak için bu süreyeterlideğil mi? • • • Hizbullah ve PKK devletin içinde • Baştarafi l.Sayfada sorusuna Avundukluoğlu, "Bize gelen bilgi, cezaevinde tu- tukJuyken dışanya çıkarılan, dı- şarıya çıkmasına müsaade edi- len sanıklar ve hükümliiler var. Gcrekçesini bilmiyoruz ve öğ- renemeyiz de. Çiinkü dışarıy a çı- kmasına müsaade eden makam mahkemedir. Biz mahketneye bunu soramayız, o zaman >argı- va karışmak olur bu" vanıtını verdı. Avundukluoğlu, kendile- rine dışarıya çıkanlan hü- kümlülerin lıstesinin geldiğinı de belinirken "Elinizdeki liste- de bazı olaylara karıştığı iddia edilen hükümlülerin isimleri yer alıyor mu" sorusuna da "Yok ama, yanlış bir olay. Tu- tuklunun neden çıkarıidığını bilmiyoruz, ama yanlış bir olay" karşılığını verdı. Komisyonun SHP'li üyesi Yılmaz da hükümlülerin, Ceza fnfaz Yasası'na göre dışan çı- kanlmalannın söz konusu ola- biJeceğine işaret ederek "Bize şikayet geldi. şu itirafçı sanık, cezaevinde olduğu halde, filan olay a adı karıştı. Biz de bunu sorduk. gerçekten çıkıp çıkmadığı konusunda" dıve ko- nuştu. Batman'da bir Hizbul- lah kampı olduğu yolunda ko- mısyona resmi yetkıliler tarafı- ndan ıletılen bılgilen, ilgilı ma- Menteşe de onur meselesi yapü EVREN DEĞER ANKARA - Bombaü bir suı- kast sonucu bir >ıl once yaşamını yitiren yazanmız Uğur Mumcu'ya devlet tarafından koruma venbp verilmedığı yolundaki çelişkıli açı- klamalar, yenı bir tartışma baş- Iatü. Mumcu suıkastı sırasında lcışkn Bakanı olan İstnet Sezgiıı. Mumcu'ya "koruma verilmediği" yolunda yazüı bıldınmde bulunan emnıyet yetkilılerinı "cahiUik"le suçladı. Sezgın, suikasün gerçek- leştınldiğı sokakta görev >apıp da Mumcu'nun evini bılmeyen polis- len de "dangalak" olarak nıteledi. Içişlen Bakanı Nahit\ lenteşe. "Fa- ilinin yakalanması benim devrime rasdarsa çok mutlu olunım" dedı Sezgın. Cumhun>et'ın soru- lannı şöyle yanıtladı: - Suikastta gızli servıs parmağı olabılır mı9 - Ben bir gizli servis parmağı ol- duğunu sanmıyorum. Türk polisi- nin vakalayacağına inanıyorum. - Faıllenn bulunması - Hiçfoir veri kaçınimadı. Büyük bir ütizlikle ve ciddiyetle saptandı. Nasıl oba bu grup bir olaya daha kanşacak ve bunlar saptanacaknr. FaiDeri bulunacaktır. - Koruma konusu - RahmeÜi Uğur koruma iste- memiş. Bunu Ankara \ aüsi ifade ediyor. Yüıe Vali Bey diyor Id: 'Koruma ıstememesıne rağmen. bızonu koruduk. onun sokağında ıkı tane pohs kulübesı vardı.' Ko- runması gereken bir adam Lğur. - Polisler Mumcu'nun orada oturduğunu bılmedıklenni söy- lüyorlar. - KorumaJar sabahtan akşama. aksamdan sabaha kadar değil ki. Üç posra değişi)or. Salağın birisi geuniştir, bilmivordur. Orada Mumcu'nun oturduğunu bilmeven polis dangalaktır... - Ankara Emnjyet Müdür Yardımcısı Ülkü Metın hıçbir bı- nmımızce korunmuyordu dı>e bir vazıgönderdı - Ben de onu Emnivet Gend Mü- dühi'ne sordum. Ö\ k şe\ olur mu? Sokak korunu>or, giriş çıkışlar kontrol edfliyor, şüpheli insanlar araştınlıvor. O. onun cahilliği... İçışlen Bakanı Menieşe de so- rulanıruzı, şövle vanjtladı: kamlara anında ılettıklerinı bıl- diren Avundukluoğlu \e Yılmaz. bu konudakı >azılı bıl- dınmJenne, gerek İçişleri gerek- se Millı Savunma Bakanlığı"- ndan "Böyle bir kampın ol- madığı yolunda" >anıt geldiğinı söylediler. Avundukluoğlu. ve- rilen yazılı yarutlann kendılen- ni tatmın edip etmedığıne ılış- kın soruya da "Biz resmi ma- kamlardan aldığımız cevaplara inanmak zonındayu. " vanıtını verdi. Komisyonun SHP'Iı üye- sı Yılmaz da aynı konuda. "Biz dinlediğimİ2 yetkililerden böyle bir kampın varlığı konusunda bilgikr almıştık. Bu, bantlarda kayıtlıdır ve rapora geçecektir ve ortaya da çıkacaktır. Bir olay varsa bunu saptamalış ız" şeklınde konuştu. A\undukluoğlu. "gerek PKK'nın. gerekse Hizbullahın devletin içine sızdddanm" sö\ledı. Avundukluoğlu. Mumcu suıkastını gördüğünü ıddıa eden Ayhan Aydın adlı tanıkla ilgıli olarak açılan da\a- ya ılışkın soru>u, şu benzet- meyle yanıtladr "PKK'nın Meclis'te olduğu iddiaları ortaya atıldı. PKK bu- gün bir ordu göriintüsü ile karşımızda. Bu denli bir güç oluncava kadar ülkenin her ke- siminden destek almasaydı. - Soruşturmada hangı aşama\a gelındi? - Olay. mevdana geldiğinde ben görevde değüdim. Fakat görevi de- ruhte ettiğim andan itibaren de ko- nunun üzerine gidiyorum. Faili mechul cinayetlerin aydınlanması, başta Uğur Mumcu'nun katilinin bulunması benim en büvük temen- nimdir. - Olayda bir gızb semsın par- mağı olabilır mi? - Tabii her şe> olabilir. Her tüıiü ihtimali güvenlik güçleri gözönüne abnaktadıriar. - Mumcu'nun korunup korun- maması konusu var. - Ben o konuda bir şey sovle- vecek durumda değilim. Önümüz- deki günlerde o konuv u arastınnm. böyle bir güç olamazdı. Bunu sadece PKK olarak da elf al- mamak lazım. PKK bugün Meclis'te ne kadar varsa, devle- tin içinde de o kadar var. Hiz- bullah bugün ne kadar kendini gösterivorsa, her kesimde var. Her örgüt her kesimden des- tek almış dununda. PKK sade- ce Meclis'te değil, Hizbullah sa- dece Meclis'te değil. her kesim- de var derken, yargıda da bunu düşünmek gerekiyor. Tahrifat konusunda ise şunu söyleyebili- rim. bu tahrifat gerçekten ra- porda (DGM Savcısı Ülkü Coş- kun'un hazırladığı fezleke) belir- tildiği gdbi olabüir. Bir Ayhan Avdın ömeği var. 'Ben gördüm' diyor. Ancak DGM Savcdığı 8-9 ay sonra bu kişi hakkında yalancı tanıklıktan dava açıyor. Halbuki bu kişi 31 Ocak 1993'te tanıkiık yaptı. Bugüne kadar dunıp da \a- İancı tanıklıktan niye dava açı- vorsun? Polisin veya savcının huzurundaki ifadede yalancı tanıklıktan söz ediktnez. Mumcu hakkında açümadı ki, Avhan Aydın gelip vargı huzurunda tanıkiık yapmadı ki, tanıklığnun yalan olduğu sabit olsun. Bu tür olaylar gercek tanıkiık yapacak- lara korku, endişe ve belki de teh- dit yaratmtştır. Maalesef devletin televizyonu da bu işe aJet edilmiş- tir.." " Ben faülerinin bulunması gavreri icindevim. - Dığer bir konu da Ankara ve jstanbul emnıvetlen arasında ko- ordınasyonsuzluktan bahsedılme- sı MİT'lekoordınasyonolmadığı soylenıyor. - Bir şe> sövlemevemem. Ama o koordinasvonu sağlıvoruz istihba- ratta. Bünın isrihbaraf birimlerini bir arava getirivorum. - Suikastın faıllen konusunda . - FaiUerinin yakalanacağı umu- dunu hep taşıvonım. Sağ da olur, sol da olur, her tarafta olabilir bu. - Süre \ermek mumkün mü° - Hayır, hayır. Benim icin amaç, en ktsa sıirede vakalanmasıdır. Fa- ilinin vakalanması benim zamanı- ma rastlarsa çok tnutiu olurum. ClMHURÎYErTEN OKURLARA ÖZGEN ACAR IBaftarafiS.Sayfada EGILIMLER 59 Hürriy»t Milliyet I Sabah' Cunhuriy* Türkiy* 40 61 30 26 57 44 15 42 16 Sız "Batı düşünceli, Avrupalı, idealist, toplumsal devlet ilkelerinı benimsemiş, en yüksek eğitıme sahip, en genç, en eği- timli, kadın-erkek eşitliğine inanan ve uygulayan, yeniliğe en açık yaşamdan en çok zevk alan" değerli okurlarımızla övunüyoruz. Ne mutlu bize ki, sizler gibı "Turkiye'nin en seçkin" okurlarına sahibiz... • • • Yılbaşından bırkaç gün önce Hürriyet gazetesınin Genel Yayın Yönetmeni Er- tuğrul Özkök yazısına şu başlığt koymuş- tu: ' 8/raz Hoşgorü Sayın ÇİHer". Yazının ilk paragrafı ise şöyleydi "Önceki akşam saat 23.30 da Başbakan Çilier arıyor. Nasıl böyle bir başlık atarsınız?' diyerek direktkonuya giriyor " Bu satırları okuyunca bir an düşündüm: Acaba Ingiltere Başbakanıjohn Major, "Tımes" gazetesinin bir yazarına bizzat kendisi telefon eder mi'' Ya da Federal Al- manya Şansölyesi Helmuih Kohl, "Die Welt" gazetesinin aynı zamanda genel yayın yönetmeni olan bir yazarını pay- layıp, gazetecilik dersı verir mi? Yoksa güvendiklerı vetam yetki verdiklerı basın sözcülerinin uzmanlığını ve becerisini mı harekete geçirirler? Değerli meslektaşım özkök de bu söz- lere karşı haklı olarak şu tepkıyı göster- miştı "Siz genç bir politikacısımz. Önünüzde daha uzun yıllar var. Başbakanlık gıbı bir koltuğa oturan politikacılar kendilerine yöneltilen eleştırılere karşı daha hoşgö- rülu olmak durumundadırlar." Sanırım sevgilı Mustafa Ekmekçi kö- şesinde bu tepkıyı değerlendirmeye kalk- saydı kendine özgü üslubuyla herhalde "Acaba Ertuğrul, Başba- kan'a 'Sen daha çok toysun' mu demek istedi?" diye so- rardı. Başbakan bu arada kimbi- lir başka kaç gazeteciyi daha telefonla aramıştır bilemem. Ancak Turgut özalın baş- lattığı "telefon gazetecıliği" yöntemini Çilier'in de benimsediğı gözle- niyor. Gün geçmiyor ki bir köşe yazarı "Dün Çilier e telefonda dedim ki..." ya da bir başkası "Çilier beni telefonla aradığı- nda dediki..." gibi notlar yazmasın. Anlaşılan Başbakan, asli görevi olan başbakanlığı bir yana it/p, herfırsatta ken- disinin basın sözcülüğünü yapıyor. Bir bakıyorsunuz Sayın Başbakan, Viya- na'ya, Brüksel'e giderken uçağına sadece kendisinin saptadığı gazetecileri alıp, on- ları "brief"ediyor Yanikısacabilgilendiri- yor... Bir bakıyorsunuz Bruksel'deki otel odasında yine aynı gazetecilerle "halvet" oluyor. Onlara, "yazılmaması" koşulu ile bazı şeyler anlatıyor Bu güvendiği gaze- tecilerden bir ikısi her nedense basının bu temel ılkesıne uymayıp bu görüşmeyi yayımlayabiiiyor. Ya da Başbakan, bazı gazetecilere tele- fonla haber veren "küçük kuş" rolünü oy- nuyor. Gariptir, daha sonra bu gazeteler- den yakınan yine bizzat Başbakan'ın ken- disi oluyor. Bu arada Sayın Başbakan'ın sözcüieri ya da danışmanları ne mi yapıyor? Başbakanlık Başdanışman Vekili Buyü- kelçı Yalım Eralp, Brüksel'de gerçek ha- ber peşinde koşan muhabırimızı hakaretle karışık paylıyor. Sonradan alınan gönül ise yama tutmuyor. Başbakanlık Basın Danışmanı Mehmet Bican da muhabırimıze "sersem" sözcü- ğü ile hıtap etmede tereddüt göstermiyor. Başbakan'ın kendisinin kuçük kuş rolü oy- nadığı, danışmanlarının olup bitenler karşısında böylesıne sersemlediği bir ile- tişim ortamında garip ve ilginç olaylara tanık oluyoruz. Allah hayra çıkarsın.. Sağlıklı, mutlu ve başarılı günler dileğiy- le... SAĞ Mİ LİYOR? IŞIGA AZKALDI... YARIM BIRAKMAYIN!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle