Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL1993 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
'Bahriyeli cesıır ohır, gözü pektir'
Sintinenin Jbfoinck
(1938 Donanma Davası)
EMMKAMCA
-3-
Kara Harp Okulu davasından 15 yıl
ağır hapis cezasma mahkum edilip, bu
cezası temyiz tarafından da onanan
Nazım Hikmet; ne "Kerim adında, cılız
bir saatçi çırağı"nın tstanbul Emniyet
Müdürlüğü Komünist Masası sorgucu-
lanna verdiği ıfadeden, ne de Yavuz
Zırhhsı Gedikli Üstçavuşu Se>fı Tekdi-
lek'e sorguculann yaptırdığı 'Donan-
madaki komünist örgüttenme kurgusu'-*
ndan haberdar. 13 Haziran 1938'dege-
tirildıği Ankara Sıvil Cezaevi'nde Ana-
dolu'da bir "infaz" cezaevine gönderile-
ceği gûnü beklemektedir. Oysa ki o
günlerde tstanbul'da, Emniyet Müdür-
lüğü Komünist Masası'nın salhaneye
dönen bürolannda Kerim Korcan ve
Seyfi Tekdilek'in ifadelenne dayanıla-
rak başta Yavuz olmak üzere öteki
harp gemilerinde görevli erbaş erlerden
Nuri Tahir, Hamdi Alevdaş, Mehmet Ali
Kantan, Haydar Korcan. Hüseyin Avri
Durugün, Adil Kut, Fethi Ülgezer, Bur-
han Cengen, Hıfn Özbarlas tutuklanıp
sorguya çekilmişlerdir.
Bu ıfadelerden sonra Donanma Kor.
Askeri Mahkemesi sivil komünistler
Hikmet Kmkımlı, Kemal Tahir, Hamdi
Alev Şamilof. Emine Alev Şamilof ve
Fatma Nudiye Yaiçı hakkında gıyabi
tutuklama karan almış, 13 Haziran
1938 günü de bu karannı *vicahi"ye çe-
vtrmek için harekete geçmiştir. Hazi-
ran'ın ortalanna doğru Nazım Hikmet
tstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde
sünnekte olan bir davasıyla ilgili olarak
Sultanahmet Cezaevi'ne nakledilmiştir.
Ayın sonuna doğru Donanma'da gö-
revli subay ve erler tarafmdan bir sabah
erkenden Sultanahmet Cezaevi yöneti-
minden devrahnan Naam Hikmet, Ga-
lata Köprüsü'nün Kadıköy iskelesin-
den bir savaş motoruna bindirilerek Er-
kin gemisine götürülür. Erkin o.sıralar-
da Adalar açığında demırlidir. Önce er-
lerin apteshanesine, daha sonra da sintı-
ne ambanna kapatılır.
Bir koku, bir de sıcak...
Otobiyograik romanı "Yaşamak Gü-
vA Şey Be KardesHn" de yıllar sonra tyı,
otayı şöyle anlatacaktı: ' '
"Erkin gemisinde erlerin apteshane-
sioe attılar. Apteshanenin lumbozlarını
kapamtşlar. Ver bir kanş sidik ve pislik-
ler yüzüyor sidikte. Bir koku, bir de
sıcak... Apteshaneden akşamöstû çı-
kardılar. Süngülü iki erin ve bir de gedik-
Unin arasında. Dar, demir ve kıvnla
knnla inen merdivenler. Demir bir ka-
pıyı açtılar, ittiler karanlığa. Kapıyı ka-
padılar. Sintine ambarı."
Nazım Hikmet gemiye getirildiği sı-
ralarda Donanma Davası'nın ilk
hanrlık tahkikao bitmek üzeredir. As-
keri savcı tarafından ilk sorguya çekil-
dığınde hakkındaki iddia kendisine an-
latılır: Yavuz Zırhlısı başgediklilerin-
den Hamdi Alevdaş'a donanma askeri-
ni isyana tahrik amacıyla talimat ver-
miştir. Hatta talimat verirken tereddüt
geçiren Hamdi Alev-
daş'a "Rus ihtilalinden
bahsederek, Bahriyeliler
cesur olur. Gözleri pek-
tir. Rus isyanı da bir bah-
riye gedikli çavuşu ta-
rafından yapdnûştır."
sözlerini söylemıştir...
tddialar bu noktaya
kadar nasıl gelmiştir?
Nazım Hikmet, Yavuz
gedikli üstçavuşlan-
ndan Hamdi Alevdaş'ı
nerede. ne zaman ve
nasıl tanımıştır? Ger-
çekten aralannda bu tür
konuşmalar geçmış mi-
dir? Bütün bu sorulan
yanıtlayabilmek için bi-
raz gerilere, 1920'li
yıllann başındaki Mos-
kova'ya kadar uzanmak
gereği vardır. 1921'de
Moskova'da faaliyete
geçen Doğu Emekçileri
Komünist Üniversitesi'-
nde (KUTV) Naam
Hikmet öğrencidir.
Rusya'nın Saratov
kentinde oturan ağabe-
yinin yanına gidip
yerleşen, 1894"te Trab-
zon'un Of kazasında
doğan Hamdi Alev Şa-
milof. askerük çağına
geldiğinde Çarlık Ordu-
su'nda askere alınır. O
sıralarda başlayan Bi-
rinci Dünya Savaşı'nda
Şamilof, Çarlık Ordusu saflannda as-
kerdir. Bolşeviklerin ordu ıçinde yürüt-
tükleri propaganda aracılığıyla komü-
nist düşünceyle taruşır. 1917 Ekim İhti-
lali'nden sonra bu kez Kıalordu saflan-
nda askerdir. tç Savaşta Kızılordu'da
"Vayenni Komisar" (Savaş Komiseri)
olarak devnmin savunmasına
katılmış,tır. İç Savaş'tan sonra Hamdi
Alev Şamilof da Doğu Emekçileri Ko-
münist Üniversitesi'nde öğrencüik yap-
avuz Zırhlısı gedikli üstçavuşlanndan Hamdi Alevdaş'a Nazım
Hikmet; gemideki erlerin memleketlerinden gelen mektuplan kontrol
ettirmesini, acıklı mektuplann bir kopyasını ve adresini almâsıru söyler.
Hamdi Alevdaş'ın mütereddit vaziyeti üzerine Nazım Hikmet'in Rus
ihtilalinden bahsederek'Bahriyeliler cesur olur, gözleri pektir. Rus
isyanı da bir bahriyeli gedikli çavuşu tarafından yapümıştır'der.
Pendik İskeie Gazinosu'nu
işletmesi dolayısıyla
tanıdığı maznunİardan
Hamdi Alev'in takriben
1934 senesinde bir gün
Taksim'deki evlerinde
konuşurlarken kendisine
'Nazım Hikmet seni gör-
raek istiyor' dediğini ve
kendisinin de •görüselim'
diyerek ertesi günü akşamı
Hamdi Alev, Alevdaşia
evde otururlarken Nazım
Hikmet'in geldiğinj ve
Nazım Hikmetie bir oda-
ya çekildiklerini, Nazun'ın
kendisine (seni, uzun boy-
lu, arkadaşlardan dinle-
dim, anladım. Sen bizim
için iyi bir arkadaş ola-
caksm, senden bir hizmet
bekliyoruz. Sana verece-
ğim talimatı alır ona göre
hareket edersin) dediğini,
bumın üzerine kendisinin
de (Ben askerim. bana as-
kerliğe körü olacak şeylere
dair talimat vermezsiniz
değil mi?) dediğini,
Nazım'ın cevaben (Hayır.
korkma, seni hiçbir suretle
mühlik vazifeye sokmaya-
cağım) deyip gemide as-
keriere gelen mektuplan
kim kortrol eder, diye sor-
duğunu, Hamdi'nin de bö-
lük zabitteri diye cevap ver-
diğini. Nazım'ın bumın
üzerine (onlar içinde aile-
sinden acıklı gelen mektup-
l bir kopyasmı ve ad-
Nazım Hikmet, 1938 yılı yazında Erkin gemisinin sintinesine in-
dirilmeden önce de sik sik adaletin önüne çıkartılıjordu. İşte m m m K U ı
bunlardan biri:1930'lu yıllann baştnda İstanbul Ağır Ceza Mah- resienni al. bunu da gemide
kemesinin öoünde bir şiir kitabı yüzünden yargılanırken... e
n çok seidiğin ve irimat
Hamdi Alev maktadır. Nazım Hikmet'le orada ettiğin bir arkadaşa yaptır. Bu gibi ailele-
Alev Şamilof
tanışıp arkadaş ve dost olurlar. Bu dost-
luk ve arkadaşlık ilişkisi Türkiye'ye
döndükten sonra da hiç örselenmeden
devam eder gider. Şamilof da Nazım
Hikmet gjbiTürkiye Komünist Partısi'-
nin üst yöneticilerinden biridir. Zaman
zaman takibatlara uğramış. tutuk-
lanmış, yargılanıp hapis yatmıştır. TKP
üst yönetimtyle anlaşmazlık içinde ol-
duklanndan 1929 yılı yazında Nazım
Hikmet'in liderliğini yaptığı "Muhalif
TKP^* örgütlenmesı içinde yer almıştır.
Yantt, Pendik önlerindeyken
*• •— • - _ - ~ — — • • —
193O1ann feaşında Hamdi Alev Şa-
milof, Istanbul'un Pendik semtınde.
kıyıda. kır kahvesi-meyhane kanşırnı
tskele Gazinosu'nu işlelmektedir.
1932'de donanmanın amirallik gemisi
Yavuz zırhlısı, Pendik önlerinde demir-
lemiştir. Karaya çıkan erbaşlardan ge-
dikli başçavuş Hamdi Alevdaş'la gazi-
nösuna müşteri olarak ugramaya baş-
ladığında tanışırlar. tkı adaşm bu
tanışıklığı zamanla koyu bir arkadaşlık
ve dostluğa dönüştür.
Donanma Kor. Asken Mahkeme-
sınin Gerekçeli Karan'nda özetlendiği
biçimiyle Yavuz zırhlısı gedikli başça-
vuşu Hamdi Alevdaş; Hamdi Şamilof
ve Naam Hikmet'le olan ilişkisini şöyle
anlatmıştır ifadesinde:
u
Gemiler 1932 senesinde Pendik ön-
lerinde buiunduğu sıralarda Pavli'deki v e
re yardım edeceğiz) dediğini; bundan ev-
vel Nazım Hikmet'i Hamdi Alev'in
kansı maznunİardan Emine Alev dela-
letivle Erenköv'ündeki evinde iki defa zi-
yaret etmiş vc tamrmşolduğunu ve bir de-
fasında Hamdi Alev'in kendisini bahçede
bekleterek Nazım Hikmet'le evin bahce-
sinde ve sonra evde uzun bir müddet ko-
nuştuklannı ve bundan sonra Hamdi
Alev ile beraber gece KalyoncukuDuğu*-
ndaki eve döndüklerini ve son konuşma-
Hamdi Alevdaş
Donanma Davası'nınerba$mahkümu Hüseyin AvniDurugünanlatıyor
Komütûst Partisi'nden haberindz yoktuDonanma Komutanlığı Askeri Mah-
kemesi 29 Ağustos 1938 günkü hüküm
fıkrasında, "Zafer gemisinden kamact-
etektrikçi Gedikli Üstçavı^ 1327de Af-
yon'da doğmuş İbrahim oğhı Hüseyin
Avni Durugün" hakkında. "sucuna uyan
As. C.K. 148. maddesine isrinaden ve bu
fütiniıı donanmanm emniyet ve selameti-
ne tehüke teşkil etmesi ve neticenin veha-
meti takdiri şiddet sebebi addüe ve takdi-
ren (5) sene müddetle hapis cezaa ile ce-
zalandınlmasına ve aynı kamnun 35.
maddesi A/l bendi mucibince rütbesinin
geri annmasuıa" karar veriyordu.
Hüseyin Avni Dunıgün bugün 82
yaşında bir bahriyeli deÜkanlı... Geçen
yıl tanışıp Kadıköy"de bir kıraathanede
saatlerce sohbet etmiştik. Bu kez tele-
fonda, konuşacaklanmızı yaaya döke-
oeğimi, Donanma Davası'nın öyküsü-
nü anlatmak istediğimi söyrüyorum.
"Hay, hay™" diyor. Buluşuyonız...
Ben soruyorum, Hüseyin Avni Du-
rugün; o güiüeri tekrar yaşarcasına tane
taneanlatıyor...
- Hangj rüzgârsizi Donanma Davası'-
na savurdu. oluyor ilk sorum.
- Afyon'da ilkokuMayken "tahrir"
(günümüzde 'kompozisyon' deniliyor)
derson çok iyiydi. Ders kitaplanndaki
manzumekri çok severdkn. Daha sonra
dtşandan şör ki-
taplan da aîıp oku-
maya başjadun.
Tahir ile Zühre,
Yusuf ile ZOeyha
vbgibihalkdestan-
lannı da okudum.
Afyon'da bir ki-
tapçı Galip Bey
vardı. Sonradan
milletvekili oldu.
Onun dükkânmda
her yeni çıkan şiir
kitabnn ahp okiır-
dum. Hatta baa
kerder kitap
çaldığım bik oldu
Ortaokula baş-
laymca daha ileri
bir kültür seviyesi-
neulaşmtştım.lise
ikinci sınıftavken Avni Dunıgün
askeri okula gitme hevesi oluştu bende.
tstanbul'a geldim. Çengelköy'deki kara
okuhna başvıırdum. ama yaş durumum-
dan ötürü almadılar. Bunun üzerine deniz
astsubay okuhına gvdim. Orada da şiire
tutkunluğum süriiyordu. Kemal Tahir'in
kardeşi Nuri Tahir de bizim soııfuydı.
Onunla arkadaş otduk.
Şiire ve edebiyata olan tutkum, kimi
tantşıklıklan da be-
raberinde getirdi.
Nuri Tahir'in ağa-
beyi Kemal Tahiri,
kardeşini ziyarete
geküği bir gün spor
sahasmm orada
tarudnn. O zaman
"Karagöz" gazete-
sinde çalışıyordu.
Yd 1935'ti sanıyo-
rum. "Ayda Bir"
adında bir edebi-
yat-sanat dergisi
\a\ınılaıunaya
başladı. Ahp oku-
yordum. Nazrnı
Hikmefin "Orhan
Seüm" takma adıy-
la ".\ksara" gaze-
tesinde yazdığı h-
kralannui da tir-
yakisiolmuştum.NâzBnHikniet'inkendi-
siyle bir tanışıkbğun yoktu. Fotoğraflan-
ndan büivordum kendisini... Zaten sivil
bir hayatmı yoktu. Sivil hayattaki aile
toplantılan ve öteki bir araya gelmeler
bize çok yabancıydı, bugünkü gibi der-
nekler ve benzeri şeyler de yoktu o za-
manlar.
Askeri okulda Nuri Tahir'in çevresin-
de oluşan arkadaş grubumuzda Nâzım
Hikmet'in şiirlerini okurduk. Kendimiz
de şiir yazmaya çahşırdık. Tabii ki *İıece
vezni"yle. Aruzu filan zaten beceremez-
dik...Sonrasonra Nâzım Hikmettarzında
"serbest vezinie yazmajı denedik...
- Kendiliğinden oluşan bu devrimci
gnıbunuzun, o >ıllarda yeraltında faali-
yet gösteren Komünist Partisi'nden ha-
beri var mıydı?
DLTtUGÜN - öyfc bir partiden hiç
haberimiz yoktu. \ahnz 'BolşevikKk"
diye bir şeyler duyuyorduk. Onlann: hü-
kürnetin. devlerin aleyhinde olduklan
söyieniyordu. Biz de ne olduğunu merak
edip öğrenmeye çahşıyorduk. Konuv la il-
gili kitaplar aramaya başladık. "Dün ve
Yarm" Kitabevi'nin yayınladığı kimi
klasikler gecerdi etimize. Sabiha Zekeri-
va ve Haydar Rıfat'ın çevirileriydi. On-
İan okurduk. Sonra fekefe kitapianna
merak sardık. Doktor Hikmefin yazdığı
•'Diyakktik MateryaHzm", Nâzm Hik-
met'in "Alman Faşizmi ve Irkçdığın
ki-
taplannı okuduğumuzu hatırlıyorum.
Tabii bu okuduklanmızı bile açıklayıp
izah edecek etemanlar yoktu. Kendi ken-
dimize bir şeyler öğrenmeye çauşıyor-
duk...
SÜRECEK
lannda kendisinin mütereddit vaziyeti
üzerine Nazım'ın Rus ihtilalinden bahse-
derek (Bahriyeliler cesur olur. Gözleri
pektir. Rus isyanı da bir Bahriye gedikli
çavusu tarafından yapılmıştır) dediğini
ve baş başa olan bu konuşmadan sonra
Nazım Hikmet'in ve kendisinin odadan
çıktıklannı ve Nazım Hikmet'in Hamdi
Alev ile de uzun bir müddet Rusça bir
şeyler konuştuklannı, bundan sonra
Nazım'ın gittiğini ve Nazım Hikmet'in
direktifı mucibince bu konuşmalardan
Hamdi'yi haberdar ermediğini. Emine,
kendisini ilk defa Nazım Hikmet'e götür-
düğü zaman, sivil bulunmasına rağmen
NazHn'ın
v
merhaba kaptan' hitabiyle
kendisini Hamdi Alev'den Ununtş oldu-
ğunu anladıgım..."
Nazım Hikmet bu iddialar karşısında
ilk tahkikat ifadesinde şunlan söylemiş-
tir
Hamdi Şamiioru Rusya'dan tanıdı-
ğını ve Istanbul'da görüştüklerini ve ge-
dikli erbaş olarak hiç kimseyi tanı-
madığını söyieıniş ve gedikli Hamdi
Alevdaş ile yaptlan muvacehede, Hamdi
Alevdaş ilk tahkikat ifadesini aynen tek-
raıiamış ve buna karşı Nazım Hikmet,
Hamdi Alev'in evinde Alevdaş'a direktif
verilmesine müteallik olan kısım hakkı-
nda (hafızam zaif olduğu ve aradan beş
sene geçtiği ve hayatımda bircok insanla
temasta bulunduğum için benimle görüş-
tüğü zaman sivil olduğunu söyleyen
Hamdi Alevdaş'ı tanımıyorum. Hamdi
Alevdaş. Erenköv 'deki evime gelmiş ola-
büir, kendisini Hamdi Alev'le çağırtmış
değilim; Hamdi Alev'in evine dört sene
evvel gidip gitmediğimi hatırlayamıyo-
rum; belki gitmişimdir ve belki Alevdaş
da gelmiştir. Ve belki de konuşmuşum-
dor. Yardım meselesini bir türlü hatır-
layamıyorum) demiştir."
Suçu sabit görüldü
10 Ağustos 1938'de Erkin gemisinin
subaylann yemek salonunda kurulan
askeri mahkemenin 29 Ağustos 1938
Pazartesi günü günü saat 9'da açı-
kladığı karara göre Nazım Hikmet'le il-
gilı hüküm şöyleydi-
"İcabı görüşüldü ve düşünüldü:
1- Suçu sabit görülen Nazun Hikmet
Ran'ın sucuna uygun As.C.K.'nm 94.
maddesi mucibince ve siyasi fîkirleri. ma-
zisi, neşriyatı ve ev>elki mahkumiyetle-
rivle pek aşikar bir suretle bir komünist
propagandacısı olduğu anlaşılaıu bu ar-
zularını donanma dahilinde kuv>eden fii-
le çıkarmak için başgedikli Hamdi Alev-
daş'ı bu maksadının husul bulmasına ve
genişlemesine alet ittihaz ederek donan-
manın inhilal ve ihtilale maruz kalmasına
ve şu suretle memleket müdafaasına ya-
pacağı büyük tehüke ve zararlar yapı-
bnası istenilen suçun kastındaki redaet ve
ağıriık takdir-i şiddet sebebi addiyle tak-
diren (20) sene müddetle ağır hapis cezası
ile cezaiandınlmasına ve TCK 31 ve 33'-
üncü maddeleri mucibince hidematı am-
meden müebbeden mahrumiyetine ve
ceza müddeti zarfında hacr aİtında bu-
lundunılmasına ve mumaileyh ?/7/938
tarihinde Harp Okulu Askeri Mahkeme-
si'nce askeri, isyana tahrik ve teşvik su-
çundan dolayı mahkum olduğu (15) sene
ağır hapis cezası .\skeri Temyiz Mahke-
mesi'nden geçmek suretiyle kat'ileşmiş
ve halen bu ceza infaz edibnekte buhm-
muş olmasına ve şu sebeple içtimai cerai-
min metcudiyetine binaen TCK 77 ve
69'uncu maddeleri hükümlerine tevfîkan
hükmednen (20) sene ağır hapis cezasının
üçte ikisi olan 13 sene 4 aymevvelce mah-
kum olduğu 15 sene ağır hapis cezasma
zammı ile (28) sene (4) ay müddetle ağır
hapis cezası ile mahkumiyetine ve mü-
ebbeden hidematı ammeden mahrumi-
yetine >e ceza müddeti zarfında hacir
altmda balundurulınasma."
Yıllar sonra Bursa cezaevinde yaz-
dığı "Dokuzuncu YıMönürnü" şiirinde.'
Naam Hikmet "maeera"sını şöyle
özetleyecekti:
Dtboyu karlı bir gece,
sofradan kaldırdıp,
polis otomobiline bindirilip,
bir trenle gönderilerek
bir odaya kapatılmakla başladı ma-
ceram.
Dokuzuncu yılı biteli üç gün oluvor.
(....)
İlki yetmişaltı gün:
sessi: düşmanhğında üstüme kapa-
nan kapının; sonra, sac birgeminin ba-
şaltında vedi hafta.
Lakin yenilmedik,
kafam:
ikinci bir insandı yantmda.
Çoğunun yürünü unuttum bûsbütün,
yalnız, çok ince, çok uzun bir burun-
dur aklımda kalart
halbuki kaç kere karşımda oturup
dizildiler.
Bir tek kavgıları vardı, hakkımda
hüküm okunurken:
heybetli olmak.
Değildiler.
İnsandan çok eşyaya benziyorlardı:
duvar saatleri gibi ahmak,
kibirli,
ve kelepçe, zincir filan gibi hazin ve
rezildiler."
YARIN: SÖZ KONUSÜ
GENCİN SOYADI:
BENERCİ
ÇALIŞANLAREN SORULARI-SORUNLARI /YILMAZ ŞİPAL
Gençlerin gelecekleri ve umutları
SOfU! Henüz çahşma hayaüna anlmayı başaramadık.
Daha doğrusu basarmamıza izin veribnedi. Zorlu uğraşlar so-
nucu birşeyleri başardık. Ancak bazı aydınlanması gereken
noktalar var. Bizkr, bir üniversitenin Tütün YerJştiricuiği ve
tşletmeciliği bölumünden Tütün Teknikeri" olarak mezun ol-
duk. Kadromuz obnadığı için, tek çalışma ortamımız olan bir
iktisadi kamu kuniuşunda tşe başbunamız da mümkün ola-
madı. Büyük çabalar sonucunda kadromuzu çıkartmayı ba-
şardık ve 100 adet ' I ütün Teknikeri" kadrosuna açıktan ata-
ma izni veriMi. Ancak. KİT kadroiaruıda standartlaşmaya gi-
dOdiğinden açıktan atama iznimiz, "Tütün Teknikeri" olarak
değil, "Tekniker" olarak çıkanldı.
Bizieri düşündüren komı, y aklaşık 4 yıllık bir uğrastan son-
ra çalışma hâkkımızın "Tütun Teknikerleri" dışındaki, diğer
tekiıikeriere kaptırmamızdır.
Kendi çabalanmızla biz "Tütün Teknikerieri", bu kad-
rolann bir başka alanda da tş bulma şansma sahip teknikerler-
ce kullanümasuidan endişenviz.
(I.H.)
YANTT: Her yıl açılan üniversitelerin sayısı artmakta. hemen he-
men her kasabada bir üniversite açma yoluna gidilmektedır.
Bu gidişle yakın bir gelecekte ilk. orta ve lise öğrenimi yerini, üniver-
sitelere bırakacaktır. Uluslararası üne sahip bilim adamımız Sa>m
Cahit Arf yıilar önce Cumhuriyet Dergi'de yayımlanan söyleşisınde
yanılmıyorsam şöyle demişti:
Türkiye'de üniversite adı altmda, 27 ortaokul açıldı."
Şimdi üniversite adı attındaki okulların sayısı, politik bir yatınm ola-
rak yüzlere çıkarılmaya çalışılıyor.
Her açılan üniversite yeteıii öğrenim verebiliyorsa, kuşkusuz ya-
rariıdır. Ancak, üniversiteierde yararh eğin'm sağlanamnor ve bin bir
ümitle üniversite) i bitireııler gerek kamu, gerekse ozel kesimde iş ola-
nağı bulamıyorsa. oıtada büyük bir yanirşlık var demektir. Veni açıla-
cak ve yeterîi eğitim veremeyen her üniversite, bu yanhşlığı daha da bü-
yütecektir.
Devletin görevi, Anayasa'mn 130. maddesinde öngöriUen "Çağdaş
eğitim öğretim esasJanna dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin
ihtiyaclanna uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile" okul açmakür.
A>nca bu okuîdan diploma alanlara iş olanağı da sağlamaktır.
Sorun yalnızca, tütün teknikerlennin sorunu değikür. Üniversite
çıkışlı onbinler, günümüzde ortaokul ve lise düzeyinde eğitime gerek
duyulan dahası eğitime bile gerek duyulmayan işler için, kapı kapı do-
laşrnaktadır.
İşsizliğin boyutlan, ünıversiteleri çoğaltmakla çözümlenemeyecek-
tir.
Yalancı emzik gibi verilen üniversite diplomalan çoğaldıkça, işsizlik
de çoğalacak ve bu arada bilimin saygınhğı da azalacaktır.
Bir ülkede öğretimin saygınlığı üniversite sayısının çokluğu ile ölçül-
memebdir.
Açılan okullar "milletin ve ülkenin ihtiyaclanna uygun insan gücü"
yetiştiremiyorsa; bu okullarda gençlerin umutlan ve geleceklen sömü-
rülüyor demektir.
Düzeltme: 16 Eylül 1993 günlü yaamızda 3855 sayıb Yasa 15
Arahk 1992de değil, 15Ocak 1993'teyürürlüğegiiTOİştir. Bizdenkay-
naklanan bu yanbşlık için özür diliyoruz.
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Düşman B Sıkmak.Moskova'ya giden Şükrü Saracoğlu, bir hafta bekle-
dikten sonra Stalin'le görüşemeden geri dönüyor. Rus-
larla ilişkilerimizde böyle soğukluklar vardır. Bu ne ilki-
dir, ne de sonuncusudur.
Tansu Çilier'in Moskova ziyareti, çok olumlu geçmiş-
tir. Hatta sofrada Gogol'ün müfettişi konuşulmuş, konuş-
malar bir edebiyat şölenine bile dönmüştür.
Washington da İzak Rabin'le Yaser Arafafın el sıkış-
ması, dünyanın şaşkın bakışlarıni üstüne çekmiştir. Bir
dosteli sıkmak kolaydır. Ama bir düşman eli sıkmak, öy-
le pek kolay denenmez. Tarihin içinde, başından bu
yana birbirine düşman olan iki kişi, günün birinde el sıkı-
şabilirler. insan, böyie bir el sıkışmasını günün birinde
göze alacağını düşünmelidir. İzak Rabin el sıkışırken,
"Bir düşman eli sıkıyorum" diye fısıldamıştır. Tarih,
uzun yıllar birbirine düşman iki kavmin el sıkışmasına
tanık olmuştur. "Tarih konuşuyor" demişlerdir.
Ankara'da bizim mahallenin üstbaşı, Samanpazarı'na
doğru olan yanı Yahudi mahallesiydi. Yahudiler için bir
havra, birdeözel okul vardı. Havrada, belli günlerdetö-
renler yapılır, okulda çocuklar okurdu.
Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında, istanbul'dan An-
kara'ya gelen ünlü yazarlar, Yahudi mahallesinde kira-
lık yerler bulabilmişlerdir. Temiz pak pansiyonlar, an-
cak bu mahalede vardır. Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri,
Sadri Ertem, burada geçen gunleri anlatırlar.
Çocukluğumuzda bizi, Yahudilerin "iğneli fıçısıyla"
korkuturlardı. Oysa ne iğneyi, ne de fıçıyı gören vardı.
Şehir geliştikçe ve yaygınlaştıkça, Yahudiler bu mahal-
leden çıkıp Sıhhiye'ye taşındılar. Çocukluğumuzda,
Yahudi birçok arkadaşımız vardı. Şimdi bile tek tük var.
Israil kurulurken, pek az ülke tanımıştır. Filistin toprak-
ları üzerinde bir Yahudi devletinin kurulması istenme-
miştir. Yahudiler de bu topraklar üzerine kolayca yerle-
şememiştir. Dünyanın dört bir bucağından gemiler
dolusu Yahudi, soluğu burada almıştır.
Israil kuruldu, Türkiye'den de binlerce Yahudi göç etti.
O yıllarda şair arkadaşımız Suphl Taşhan, Israil üstü-
ne bir şiir yazmıştı. israil'i öven bir şiirin yazılması, o
günlerde çok önemliydi. Çünkü Yahudilere pek sevecen
bakılmıyordu. Belleğimdeki kadarıyla Suphi Taşhan'ın
şiiri şöyle başlıyordu:
Kudüs'ün tunç kapılarında yazar
Sabredenden kork,
Sabreden ömrünce kazanır
Salomonlar. Mişonlar, Yasefler
Rebekalar, Raşeller, Esterler
Bakın yeni bir vatan kuruyor
Sabredenden kork..
Günün birinde, Kurşunlu Camii yakınlarında bir yan-
gın çıktı. Yangını "Yahudiler çıkardı" diye söylentiler
çıkardılar, ama kimse inanmadı. İşte bu yangından son-
ra Yahudiler, bu mahalleden çıkıp Sıhhiye'de yeni yapı-
lan apartmanlara taşındılar. Ticaret yaptıklan için,
Yahudiler varlıklı kişilerdi. Yaşam düzeyleri de bizimki-
lerin çok üstündeydi.
Şimdi ben, Akatlar'da oturuyorum; tuhaf bir rastlantı,
birkaç apartman var ki, burada Yahudiler oturuyor.
Rabin'le Arafat'ın VVashington'da sıkışan elleri, Orta-
doğu'yadostluğu getirmeyeceksededüşmanlığı azalta-
caktır. Ortadoğu, yıllar var ki, böyle bir el sıkışmayı öz-
lemle bekliyordu.
BULMACA
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/ Yemekten ve içkiden
anlayan. bunlann tadına
varabilen kimse... Gözü
doymaz, haris. 2/ Gözleri
görmeyen... Saygı göster-
me, ululama. 3/ Idare
organlannın ruhsat verir-
ken aldıklan para. 4/
Kolyos, uskumru, sar-
dalye gjbi balıklann ufa-
ğı. 5/ Ölürn cezası... Ne-
cati Cumalı'nın, filme de
aktanlmış bir oyunu. 6/
Tapmaklarda, üzerinde
kurban kesilen, günlük yakılan,
dinsel tören yapdan taş masa...
Köpek ve inektere yedirilmek için
un ve kepekle haarlanan yiyecek.
7/ Parola... Reçinesi hekimlikte
kullaralan bir ağaççık. 8/ Fazla-
dan kılınan namaz ya da tutulan
oruç... Köpek. 9/ Bir soru sözû...
İri taneli bezelye.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Sarmısağın antibiyotik etkisi
gösteren maddelerinden biri. 2/ Is-
tek, arzu... Turgenyev'in bir romanı. 3/ Atın, biniciyi sarsmayan
bir koşma biçimi... Demirin simgesi. 4/ Afnka'da bir ülke. 5/
Doğalgazın önernli bir bileşeni olan gaz... İri ve bonı biçiminde
beyaz ya da san renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 6/ Maddenin,
kimyasal bir tepkimeye girebilen en küçük parçası... Eski dilde
kapı. 7/Tepesi dar, kenarlan geniş bir tür fes. 8/ Havada buğu
durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde ya da
bitkilerde toplanan küçük su damlalan... Bir aüay işareti. 9/ ör-
nek alınacak söz... Uzaklık işareti.
tLAN
T.C.
HAYRABOLU SÜLH HUKUK
HÂKtMLİĞİ'NDEN
1991/555 Esas
1993/1068 Karar
Davaalar Nesrin Gönül ve arkadaşlan vekib Av. Orhan Aksoy
tarafından Hüseyin Morakr ve 47 arkadaşı akyhine açılan ortakügın
giderilmesi davası sonunda mahkememızin 24.6.1993 gün ve
1991,555 esas, 1993/1068 karar sayüı karanyla Buzağcı köyünde ka-
in 21 parsel sayılı taşmmaan satışı suretiyle ortaklığın gidenlmesine
karar verilmiştir.
Karann adresleri tesPit edikmediginden davahlardan Nuri Can-
baz ve Rabia Çahan'a teblıği mümkün olmamışür. Karann ilan tari-
hinden itibaren bu davalılara yedi gün sonra tebliğ edilmiş sayüacağı
ve adı geçenler tarafından süresinde temyiz edilmediği takdirde onlar
yönünden kesinleşürileceği ilamın tebliği yerine ilanen duyurulur.
Basın: 51015
tLAN
TC
KÜÇÜKÇEKMECE1. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN İLANEN
TEBLİGATTIR
DosyaNo: 1992/1697
Davacı Hanife Yavuz vekili Av. Şerafeddin Atik tarafından
Mehmet Yavuz aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle:
Alemdar Mah. Emrehorhamam Sokak No: 1 D: 4 Eminönü/tst.
adresinde ikamet etmekte olan davalı Mehmet Yavuz'un adresine çı-
kanlan tebligat bila tebliğ iade edilmiş olup, zabıtaca yapılan tahki-
kat neticesinde açık adresinin tespitine de imkan obnadığından adı
geçen davalımn duruşma günü 5.10.1993 günü saat 10.30'da mahke-
memizde bizzat hazu- bulunması veya kendini bir vekille temsü ettir-
mesı, aksi takdirde duruşmarun HUMK'nun 377. maddesi gereğince
yokluğunda icra edileceği hususu ilan olunur. 15.9.1993
Basın: 9413