16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS1993 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Mirasyedilerin gözü KIT'lerde...Son on yıldırdevlet, dışandan içeriden kimden nereden kaynak bulursa borçlanıyor, borcunu yüksek faizle borç olarak ödüyor. Savurganlıklannı kısmak, vergi alacaklannı toplamak, yolsuzluklann üstüne gitmek yerine şimdi de. açıgını kapamak için, evinin hahlanru gümüşlerini satan beyzadeler gibi, ata yadigân KİTleri elden çıkarıyor! NECATİCUMALI yaşanan bu oldu. KİTlerle ilgili oyu- nun birinci perdesi böyle kapandı. Türedi burjuvazi K İT'ler ne zamandır sanık sandalyesinde Dev leti zarara sok- makla suçlanıyorlar. Savunmalanna kulak veren yok. Karan ke- sinleşen özelleştiriliyor, kalanlan sıra beklıyor! Gerekçe zarar ama bugüne kadar özelleşürilenler hep yüksek kazanç sağlayanlar! Beş çimento fabrikası bir yıllık kârlanna eş fıyatlarla Fransızla- ra sunuldu. Altın yumurtlayan Çuku- rova Elekmk, piyasa değerinin üçte birine elden çıkanldı vb.. Bizler KİTlerle doğduk büyüdük. Benim gibi bir-iki yıl erken ya da geç. cumhuriyeün kuruluş yıllannda d o ğanlara bu yargılamada yerine getiril- mesi gereken bir tanıklık görevi düşü- yor: Dönelim o günlere. Yirmili yıllann başlannda neydi Türkiye'nin sosyo- ekonomik durumu? Hazine borca ba- tıkü. Tekel. gümrükler. demiryollan, değişik kapıtülasyonlarla yabancılann elindeydı. Yol yoktu. ele'ktrik yoktu. okul yoktu, hastane yoktu. otel yoktu. sular boşa akardı. Kurtuluş Savaşfnın geçtiği kasabalar yanmış yıkılmış. yangın yerleri. taş yığınlanyla kaplıy- dı. Memleket en seçkin çocuklannı on dört yıl süren savaşlarda cephelerde yitirmişti! öğretmen yoktu. doktor yoktu. yargıç yoktu! Rahmeth Vedat Nedim Tör. her karşılaşmami2da "Yu- murtayı, patatesi bile dtşandan alır- dık!" diye değerlendirirdi o günleri!.. Cumfıuriyetin 10. yıl bayramında. Atatürk, gecit törenini Ankaragücü ştadının salaş tribünlerinden selamlar. İyı bakın o törenın fotoğraflanna! Cumhuriyetin 10. yıbnda vannın yo- ğunun sımgesi olan o tribünlerin çok daha gelişmişleri günümüzde sıradan fabrikalann, barajlann açılış törenle- rinde kuruluyor! Otuzlu yıllann sonlanna kadar dev- let bütçesi, günümüz Ankara ya da İs- tanbul belediyelerinin bütçelenyle eş değerdedir. KİT'ler o bütçelerin ola- naklanyla yaratıldı, halka armağan edildi! Bizler ortaöğretim yıllanmızda; Sümerbankın, Etibank'ın. şeker fab- rikalannın kuruluşlan. demiryollan- mızın her yıl 400-500 km. uzaması. Türk Kuşu'nun göstenleri, küçük do- narunamızın İzmir'e gelişleriyle bay- ram ederdik! Devlet yalnız ekonomık alanda değil; her yıl katlanarak açılan okullar, enstitüler. okuma odalan. memleket hastaneleri, dispanserler, örnek birer kültür merkezi niteliği taşı- yan halkevleri ile de \arlığını halka adamıştı. Bütün bu vatınmlargerçek- leştirilirken kâr zarar hesaplanmıy or- du. Cumhuriyet. Türkiye'yi her yanı dökülen harap bir ev gibi devralmıştı. Onanvor, güzelleştiriyor. KİTlerle döşeyip dayıyordu. Bu ev bizım evi- mizdi. Kamu adına dıkilen her ağaç. her taş biâmdi! Kendı öz malımız bili- yorduk!.. Kırklann başlanna kadar Şu son yirmi yılda özel sermayenin akıl almaz bir hızla yükselişinın tanığı olduk. Silah. sigara, otomobıl. uyuştu- rucu kaçakçılıklan. yolsuiüuk olaylan gazetelerin her günkü başhklan oldu. Fkincı Ecevit Hükümeti dönemınde karaborsa bir kez daha hortladı. Batık kredi. hayali ihracat. aklanan kara pa- ra. ödenmeyen sigorta primleri, vergı- ler. yüksek boyutlara varan vergi kaçakçılıklan. enflasyona yem olan devlet alacaklan vb. yollardan oluşan ^rmaye birikimi enflasyonla katlana katlana devleti aşan bir güç kazandı. Artık açık açık sen candarmalığını yap jiyebiliyor. sen pazardan çekil diye Jevleti dırsekleyebiliyordu. Sümerbank"ın özelleştirilmesine 1992 yılı sonunda 12 trilyona varan Türkiye. Ikincı Dünya Savaşfna katılmadan. savaşan ülkelerin bütün sıkıntılannı yaşadı. Un, yağ, şeker, gaz. kömür. bez. ilaç vb. yaşamla ilgili belli başlı gereksinim maddelennin tü- mü çarşıdan pazardan kaybolmuştu. Ne ararsanız karaborsadan bulursu- nuz diyorlardı. Bizim kuşak, salık ve- renlere karaborsanın yerini adresini soracak kadar bu tür kazanç yollann- dan habersizdi! 1. Dünya Savaşı'nın Bulgur Palascdarı hortlamışlardı yine! Hem de devlet şeker fabrikalannın. Toprak Mahsulleri Ofisi"nin. kömür işletrnelerinin şekerini. ununu. kömü- zara"rlrerekÇe"ğösteriUvör"'önceşuza- runu Sumerbank ın amenkan bezını f a r k a V f a m ) ü s l ü n d e d u r a h m - . Devlet stoklayarak. Bızlerozel gınşımın hay- nnı o yıllarda denedik! Her yıl sıtma- dan binlerce kişi ölürken karaborsada bir tüp ampul kinin bir Cumhuriyet Al- tını'na eş fıyatla satılıyordu! Cumhunyetin 20. yılında ülke hâlâ feodal yapısını koruyordu. Ekilebilir topraklann yüzde doksanı büyük top- rak sahıplerinin elindeydi. Anadolu yollan: sırtlannda yorganlan. ekmek parası ardına düşmüş binlerce toprak- sız köylüyle doluydu. Bugün özelleş- . , , tirme ardında olan devlet 1945te. bu rişmanllk yoUari kapall tutumunun tam tersı yönde, özel bü- yük çiftlikleri kamulaştırmaya. top- raksız köylüleri toprak sahibi yapma- ya kalkınca kıyamet koptu! Büyük toprak sahıplenyle savaş yıllannda karaborsanın palazlandırdığı türedi burjuvazi. DP saflannda bırleşerek kamulaştırmaya karşı çıktılar. Bugün sermaye çevTelerinin özelleştirmeye duyduğu iştiha, o başkaldırma ile doğ- du. Devlet un öğütür mü. taşımacılık yapar mı. içki sigara üretır mi, kumas dokur mu dıyerek alanlara döküldü, iktıdara geldi! rar kav bir ticaret ışletmesi. sermaye kuruluşu değjldir! Bütçesi her yıl vergiler. yan kaynaklarla yenilenir. yıl içınde yapı- lan harcamalarla erir. Bu harcamalar kamu yaranna yapıhrsa yararlı. boşa savrulursa zararîıdır. KİTlere uygula- nan anlayışla yaklaşılırsa devletın sa- v unma, sağlık, eğuim, güvenlik. adalet v b. hizmetleri hep zarar say ılmak gere- kir. Bu tutumun tümü. devlet hizmet- lennı ihaleye çıkarmaya kadar vanr!.. Bir kdmu kuruluşu olarak Sümer- bankın zarar ettiğı değerlendırilmesı doğru mudur acaba? Emekhlerinin, memurlannın yüzde ellisinın aylıklan ıki mılyon liranın altında kalan, geçıci işlerde çalışanlann ortalama kazanç- lan daha da düşük gerçekleşen. üstelik bu kazancın ortalama dört kışilik aile- nin tek geçım kaynağı olduğu bir ülke- de. Sumerbank bu düşük kazançlı kesımin gıyım gereksinımlerinı pıyasa- nın üçte bıri fiyatlarla karşılıyorsa. gördüğü hizmet zarar değil yarardır. devletin vermesı. ödemesi gerektığı halde vermediği. ödemedıği bir borcu dolaylı olarak yenne getirmesi demek- tir!. ' Özelleştirmeye umat bağlayanlann durup düşünmeleri gereken bir-iki sa- kınca daha var: Önce. özelleştırilecek kuruluşlann kimlere teslim edileceği üzerindedurulmalı. Yabancı sermaye- ye teslimin pişmanlık yollan kapalı! Ne olacağı. boyutlan önceden kestiril- meden başağnlanna yol açar; ambar- golar. boykotlar ve daha başka baskı- lann yanı sıra savaşlara kadar varacak tehlikeler gösterir. Yukanda nasıl oluştuğuna kısaca değınılen yerlı ser- mayenin sicili ise hiç de güven vericı değil. Hırsı, aamasızhğı ile ileride do- ğacak sosyal kanşıklıklan şimdiden haber veriyor. Son aylarda özelleştiri- len kurumlarla ilgili ilk haberlerden ızliyoruz: İşçi kıyımı. kölelığe varacak kadar ağırlaştınlan çalışma koşullan. sendikasızlaştırma baskılan. aşın ka- zanç hırsının daha başka kırbaç şakır- tılan.. Devlet bütçesinin ilk alü aylık açığı 100 trilyonu aşıyor. Son on yıldır dev- let. dışandan içeriden kimden nereden kaynak bulursa borçlanıyor. borcunu yüksek faizle borç olarak ödüyor. Sa- vurganlıklannı kısmak. vergi alacak- lannı toplamak, yolsuzluklann üstüne gitmek yerine şimdi de, açıgını kapa- mak için. evinin hahlannı gümüşlenni satan beyzadeler gibi. ata yadigân KİT'len elden çıkanyor! Herkesçe bilınen bir gerçek daha var: KİT'ler siyasal gücün arpahğı! Önse- çimlerde yararblık gösterenler KİTler- de aylığa bağlanarak ödüllendiriliyor. Kısacası masal bu dinlediklerimiz! Kurt ile kuzu masalı! Sen bır yandan suyun başını tut. kadrolannı hiç değer üretmeyen adamlannla doldur, fiyat ayarlamalannı kendi iznine bağla; sonra da, suyun alt başındaki kuzu gi- bi kalan boynu bükük KİTlere suyu- mu bulandınvorsun de!.. PENCERE TARTIŞMA Bir suçlamaya yanıt öğrencinin yükseköğretim basamağına "massedilmesi" ile ilgili projenin sahibi olduğu iddiasıyla ortaya çıkan ve açıklamalannı "sığ bakış açısı ve bilgi azlığı nedeniy le rasgele tartışanlara" çatarak sürdüren Bay Büyükefşen'e.Cumhuriyet'tete- bu acıklamalan (16.8.1993) ile ilgili bircift sözüm var. Yalnız önce şunu belirteyim: Açıkta "burakıhuı" 440 bin öğrencinin istek ve azımleri varsa. şu ya da bu biçimde özellikle mesleki öğretim verecek kurumlara yerleştirilmesıne kesinlikle karşı değilim. Bunun çarelerinin bulunmasında geç bile kahnmıştır. Meslek okullan, enstitüler ya da adlanna bir zamanlar **»kadeıni"denen yüksek okullan çoğaltarak ve bunlann kapasitelerini arttıracak teknolojik yeniliklerin olanaklanndan yararlanılarak, buişçoktanyapılabilirdi. Bu yapılmamış ve üstelik böyle bir düzenın gehşme ve gerçekleşme yolu YÖK denilen sistem getirilerek tıkanmıştır. Bunun mucidi ve sorumlusu da herkesin bildığı gibi, "karanuk ilişkilerin" adamı olan bir zattır. Buluşu şudur: Ne kadar yüksek öğretim kurumu varsa hepsi bir torbaya konarak "üniversite" adını alacak ve buradaki öğretim görevlilerinin tümü de "üniversite profesöriT" ya da "doçenti" sayılacakür. Bu icadın içine etekleri zil çalarak "cumburlop" dalanlar arasında bıldığım kadanyia Bay Büyükerşen de vardır. Şimdi, kendısinin bu geçmişi unutup. "Anadolu Üniversitesi'nin 1970lerden bu yana artan talebi karşılamak için proje üreten bir kurum''' olduğu sözünü pervasızca sarfedebilmesi bu yöndenşaşırücıdır. 1970"lerde bu ismi taşıyan "üniversite" yoktur ki, üniversite öğrenimi talebinin karşılanması konusunda bir söz söylemiş olsun. Söz konusu olan "üniversite" değil de "yüksek öğretim yapma talebi" ise bu başka bir şeydır. O zaman. önce, yüksek öğretimin hangi kurumlardan oluştuğu ve bunlann arasında ne gibi "nitetik" farklan bulunduğu belirlenerek söze ve ışe başlamak gerekir. Sözü uzatmamak için YÖK taslağı ilk ortaya çıktığı günden beri söylemekten dilimizde tüy biten bir temel esaşı bir kez daha yineleyelim: Üniversite: okul. yüksekokul, mesleki beceri kazandırma kurumu ya da bir "eğitiın" kuruluşu değildir. Bunlann bazı işlevierini de "tali" olarak içerebilen ama asli ve temel görevi "bilim ûretmek" olan bır kurumdur üniversite. Bay Büyükerşen'in bilmediği ya da anlamadığı sanınm bu farktır. Bunda mazur olduğunu da sanıyorum. Çünkü üstüne vazife olmadığı halde üniversite için "1970'lerden beri proje ûreten" mensubu olduğu kurum, "bir gece ansızın" yürürlüğe giren YÖK Yasası'na kadar üniversite değildi; ondan sonra da ancak 'ismen ve şeklen" üniversite sayılmıştır. Çünkü YÖK sistemi içinde bir kuruluşun gerçek bir "üniversite" nitelığini kazanması olanaksızdır. Yenısı bir yana. bu niteliğe vaktiy le sahıp olanlann bile bunu muhafaza etme şanslan çok azdır. Bunlan söyleyen aydınlann ve özellikle YÖK öncesinde üniversitede görev yapmış bilim adamlannın uyanlanna karşı. "sığ bakış açısı", "bilgi azlığı" gibi yersız sözlerle saldırmanın da bır anlamı veyaran yoktur. Baüdaki "üniversite" kavramı ve bunun yüksek öğrenım sistemi ıçındekı yeri konusunda, bu eleştinyi yapanlann da en az Bay Büyükerşen kadar bilgileri ve gözlemleri vardır. Bu tariışmalarda, "Bizim uyguladığıınız programdan Avrupa'ya yatay geçiş bile oldu" gibisinden soyut ve kimlıksiz iddıalarla galip çıkılmayacağını da bilmek ya da öğrenmek gerekir. Bu çeşit ıddialar, Türkiye'deki üniversite sistemini imha görevi ni üstlenen (ve bunu bihakkın yerine getiren) malum kişinin "En özerk üniversite bizim üni*ersitelerimizdir" biçimındekı komık ıddıasına benzemektedır. Sonuç olarak söyleyeceğim şudur: Bay Büyükerşen. kendisinin miman olduğunu söyledıği bu "görkemli" projesine sıkı sıkıya sanlsın. Yabancı ülkelere gönderilerek (dışanda bır yılda doktora derecesi veren yabancı kurumlarhala vardır: Bay Büyükerşen bilecek, vaktiyle bızde de vardı!) ya da Anadolu Ünıversitesı'nde üretilerek oluşturulacak "öğretim elemanlan" ordusu ile bu projenin başanya ulaşması şansı olabilir. Ama bununla "çözülecek" sorun kesinlikle "üniversite sorunu" değildir: yapılması planlanan iş sadece yüksek öğretim sistemi ile kapılara dayanıp da ortada kalanlara (bireysel ve toplumsal bakımdan nelere mal olacağı beli olmayan) birer "yüksek öğretim diploması" elde etme kapısı açma ışıdir. Bu bakımdan. projenin sakat yönlerine ilişkin görüşlerini açıklayan aydınlara, üniversite sorununu bir kılıç darbesıyle çözen "mütebahhir alim", edasıy la "bilgi noksanı" ya da "sığ baktş açısı" suçlamalan yaparak işe başlamak bence tamamen gereksiz ve yersiz bir davranıştır. Aydın Aybay Inanç ve Teknoloji IspanyaKralı Juan Carlos'la eşi, geçen mayısta Tür- kiye ye geldiler, istanbulu çok sevdiler, birlikte Sulta- nahmet Camii'ne gittiler. Cami Başimamı konukları kapıda karşıladı, Kraliçe tokalaşmak için elini uzattı, Imam Efendı elini kaçırdı ve dedi ki: "İslamda erkek, kadın eli sıkmaz.." Doğru muydu? Cami İmamı devlet memuruydu, Hazine'den aylık alı- yordu. kafasının dikine gidemezdi, bildiğini okuyamaz- dı, özel yorum yapamazdı. Bu köşede bir yazı yayımla- dım; Kral ve Kraliçe ertesi günü Süleymaniye Camii'ne gittiler, Süleymaniye Başimamı. Kraliçe'nin elini sıktı. Mısırda El Ezher Üniversitesı Islam Hukuku Fakül- tesi'nde okuyan İsmail Hakkı Can -geç de olsa- yazımı okuyunca öfkelenmiş, Refah Partisi'ne yakın "Milli Ga- zefe'ye bir mektup yollamış, 14 Ağustos 1993 günü ya- yımlanan bu mektubu okurken altını çizdiğim satırları köşeme aktarıyorum: "... Cumhuriyet gazetesinde okuduğum bir yazıya ce- vap olması bakımından, bu yazıyı hemen kaleme almayı bir borç bildiğimden, bu cevabi yazıyı yazıyorum. Sulta- nahmetCamii İmamı, İspanya Kralçesi'nin elini sıkmadı diye yaptığı yaygaraya bakın İlhan Selçuk'un. Aman efendim neymiş, İmam Efendi saygısızlık etmiş, kadın kibarlık örneği göstermiş, bunun İmam Efendi'yi utan- dırması gerekirmiş, daha neler neler!.. Yazısınm deva- mında soruyor ilhan Selçuk; Müslümanhkta kadın elı sıkmak günah mıdır? Günahı kebairden midir? Yasak mıdır? Bir İslam Hukuku öğrencisi olarak biz de cevap veriyoruz: Evet, günahtır." "İslam dinı, kötülüğe giden yolu en başında kesmiştir. Kadınla erkeğin birbirlerinin ellerini tutması, içlerindekı şehvet ateşini körukleyen davranışlardan birisidir. Ben burada, islamiyette kadınla erkeğin tokalaşmasının ha- ram kılmdığtnı yazdığım için, ilhan Selçuk herhalde ga- rip karşılayacaktır: ama büyük yangınların küçük kıvıl- cımlardan oluştuğu unutulmamalıdır. Sayın Selçuk, madem bilmiyorsunuz, araştırınız, öğreniniz, öyle fetva veriniz, okuyuculannızı yanlış yönlendirmeye ne hakkı- nız var?" El Ezher'de okuyan İsmail Hakkı'nın mektubunu sev- dim, okurlarım da bilsinler istedim. • "Bilişim" dergisini "Türkiye Bilişim Derneği" çıkarır. Derginin son sayısında okuduğum ilginç bir yazıdan da aktarmalar yapmak istiyorum: "Refah Partisi'nin 1992 ara yerel seçimlerinde Istan- bul'da büyük başarı kazanması, anımsanacağı gibi her- kesi çok şaşırtmıştı. En çok şaşıranlar ise ANAP'lılardı. Bir ANAP milletvekili, Seçimi Refah'ın kazanması ka- dar normal bir sonuç olamazdı, çünkü teknolojinin her olanağını kullanarak seçime hazırlanmışlar, ellerindeki bilgisayarlarla sadece o sandıktaki seçim sonuçlarını tahmin etmekle kalmıyorlar, o sandıkta kimlerin oy kul- landıklarını dahi biliyorlar' yorumunu yaptı. Refah Partisi, isfanbul'da çok ciddi bir çalışma yap- mıştı. ilk çalışmalar 1987de başladı. İldeki 32 ilçeden 30'u, bilgisayar donanımlarını tamamladı. Öncelikle370 bin parti üyesi, tüm özellikleriyle bilgisayara işlendi. Bu öyelerin hangi sandıkta oykullanacakları belliydi. Sonra seçmen kütükleri, bilgisayara girildi ve çapraz sorgula- ma yapıldı. Bu yolla önce RP'li olup da seçmen kütüğün- de olmaygn üyeler belirlenip kütüğe yazdırıldı. Ayrıca seçmen kütüklerindeki mükerrer yazılmalar ortaya çı- kanldı. Bu yöntemle tam 20 bin seçmenin, birden çok sandıkta kayıtlı olduğu kanıtlandı ve bunlar kütüklerden sildirildi. RP, bilgi teknolojileri kullanımına yönelik çalışmaları- nı sürdürüyor. İstanbul'da tüm ilçeler ile il arasında modem bağlantısı var. Bilgisayar aracılığıyla ilçeler il ile konuşabiliyor. bilgilerini birbirlerine aktarıyorlar. Bu sistem, diğer hiçbir partide mevcut değil.'' • Refahçılar, bilimsel teknolojik devrimin olanaklarını kullanıp başarılarını sürdürseler, siyasal iktidarageçip erkeklerle kadınların tokalaşması gibi bir günahın sür- mesini engelleseler.. Hepimizin başı göğe erse.. Fena mı olur? BUZDOtAPlAPI 1. SfÇENlK PtfİN ILUÇMK PtftNAli PtfİNAT VITAKSİT İTAKSİT TOnAM FtTAT m.itçtfOK PtfİNAT » 10 TAKSİT PtSİHAT TOHAM TAKStT ftYAT IV.StÇtHfK PffİNAT . 14 TAKStT PfSİNAT TOHAM TAKSİT FİYAT ITOMUZDOIAMI IM1MDR 190 DIBİN OONDURUCU İSllTtKKAHU 401 1 TtK KAPIU 4S01TBCKÂPOI 315 TİKİ KAHU MSTtKlKAKU 425 r ÜÇ KAPIU ATİJİKİKAHU 493 r 71MSO SOĞUTMA İOSNfHOFtOST IIİNf NOFKOST 3 550 000 3.450.000 4 300000 4.450.000 5 050 000 5.750.000 5 800 000 6.250.000 7 600 000 7150.000 7750000 12.250.000 15000000 565000 550.000 685 000 710000 805 000 915.000 925 000 995.000 1 210000 1 140000 f 235 000 1.950.000 2 385 000 3 955 000 3 850.000 4 795 000 4 970000 5 635 000 6.405.000 6 475 000 6.965.000 8 470 000 7 980000 8 645 000 13.650.000 16 695 000 565 000 550000 685 000 710.000 805 000 915.000 925 000 995.000 ' 210000 1.140.000 ' 235 000 1 950.000 2 385 000 385 000 375.000 465 000 485.000 545 000 620 000 630 000 675.000 825 000 775.000 840 000 1.325000 1 620 000 4415000 4.300.000 5 335 000 5560.000 6 255 000 7 115 000 7 225 000 7745.000 9 460 000 8.890000 9 635 000 15.200.000 18 585 000 - - 685 000 710.000 805 000 915 000 925 000 995 000 1 210000 1 140000 1 235 000 1.950000 2 385 000 - - 385 000 400.000 450 000 510000 520 000 555.000 680 000 640000 695 000 1.095.000 1 340 000 - - 6 075 000 6.310.000 7 105 000 8 055.000 8 205 000 8.765.000 10 730 000 10.100.000 10 965 000 17280.000 21 145 000 Bu kampanyada Arçelik No-Frost ve diğer üstün Arçelik Buzdolapları sizi bekliyor. Taksitler, ödeme seçenekleri çok uygun. Bu kampanyada bütün Arçelik'ler var. Arçelik Yetkili Satıcılan'nda! Arçelik No-Frost... No Problem! Karlanma, buzlanma, nemlenme ve defrost sorunları olmayan gerçek no-frost buzdolabıdır Isterseniz, besinlere" tazeliğinı dondurmadan koruma" ve "anında pişırebilme" özelliği verir;ıstersenız, dondurucusunda besinlen bırbırıne yapıştırmadan dondurarak korur Arçelik No-Frost'un, çok geniş iç hacimli iki modelı vardır T ü k e I numoral ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle