Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS1993 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Mirasyedilerin gözü KIT'lerde...Son on yıldırdevlet, dışandan içeriden kimden nereden kaynak
bulursa borçlanıyor, borcunu yüksek faizle borç olarak ödüyor.
Savurganlıklannı kısmak, vergi alacaklannı toplamak,
yolsuzluklann üstüne gitmek yerine şimdi de. açıgını kapamak için,
evinin hahlanru gümüşlerini satan beyzadeler gibi, ata yadigân
KİTleri elden çıkarıyor!
NECATİCUMALI
yaşanan bu oldu. KİTlerle ilgili oyu-
nun birinci perdesi böyle kapandı.
Türedi burjuvazi
K
İT'ler ne zamandır
sanık sandalyesinde
Dev leti zarara sok-
makla suçlanıyorlar.
Savunmalanna kulak
veren yok. Karan ke-
sinleşen özelleştiriliyor, kalanlan sıra
beklıyor!
Gerekçe zarar ama bugüne kadar
özelleşürilenler hep yüksek kazanç
sağlayanlar! Beş çimento fabrikası bir
yıllık kârlanna eş fıyatlarla Fransızla-
ra sunuldu. Altın yumurtlayan Çuku-
rova Elekmk, piyasa değerinin üçte
birine elden çıkanldı vb..
Bizler KİTlerle doğduk büyüdük.
Benim gibi bir-iki yıl erken ya da geç.
cumhuriyeün kuruluş yıllannda d o
ğanlara bu yargılamada yerine getiril-
mesi gereken bir tanıklık görevi düşü-
yor:
Dönelim o günlere. Yirmili yıllann
başlannda neydi Türkiye'nin sosyo-
ekonomik durumu? Hazine borca ba-
tıkü. Tekel. gümrükler. demiryollan,
değişik kapıtülasyonlarla yabancılann
elindeydı. Yol yoktu. ele'ktrik yoktu.
okul yoktu, hastane yoktu. otel yoktu.
sular boşa akardı. Kurtuluş Savaşfnın
geçtiği kasabalar yanmış yıkılmış.
yangın yerleri. taş yığınlanyla kaplıy-
dı. Memleket en seçkin çocuklannı on
dört yıl süren savaşlarda cephelerde
yitirmişti! öğretmen yoktu. doktor
yoktu. yargıç yoktu! Rahmeth Vedat
Nedim Tör. her karşılaşmami2da "Yu-
murtayı, patatesi bile dtşandan alır-
dık!" diye değerlendirirdi o günleri!..
Cumfıuriyetin 10. yıl bayramında.
Atatürk, gecit törenini Ankaragücü
ştadının salaş tribünlerinden selamlar.
İyı bakın o törenın fotoğraflanna!
Cumhuriyetin 10. yıbnda vannın yo-
ğunun sımgesi olan o tribünlerin çok
daha gelişmişleri günümüzde sıradan
fabrikalann, barajlann açılış törenle-
rinde kuruluyor!
Otuzlu yıllann sonlanna kadar dev-
let bütçesi, günümüz Ankara ya da İs-
tanbul belediyelerinin bütçelenyle eş
değerdedir. KİT'ler o bütçelerin ola-
naklanyla yaratıldı, halka armağan
edildi! Bizler ortaöğretim yıllanmızda;
Sümerbankın, Etibank'ın. şeker fab-
rikalannın kuruluşlan. demiryollan-
mızın her yıl 400-500 km. uzaması.
Türk Kuşu'nun göstenleri, küçük do-
narunamızın İzmir'e gelişleriyle bay-
ram ederdik! Devlet yalnız ekonomık
alanda değil; her yıl katlanarak açılan
okullar, enstitüler. okuma odalan.
memleket hastaneleri, dispanserler,
örnek birer kültür merkezi niteliği taşı-
yan halkevleri ile de \arlığını halka
adamıştı. Bütün bu vatınmlargerçek-
leştirilirken kâr zarar hesaplanmıy or-
du. Cumhuriyet. Türkiye'yi her yanı
dökülen harap bir ev gibi devralmıştı.
Onanvor, güzelleştiriyor. KİTlerle
döşeyip dayıyordu. Bu ev bizım evi-
mizdi. Kamu adına dıkilen her ağaç.
her taş biâmdi! Kendı öz malımız bili-
yorduk!.. Kırklann başlanna kadar
Şu son yirmi yılda özel sermayenin
akıl almaz bir hızla yükselişinın tanığı
olduk. Silah. sigara, otomobıl. uyuştu-
rucu kaçakçılıklan. yolsuiüuk olaylan
gazetelerin her günkü başhklan oldu.
Fkincı Ecevit Hükümeti dönemınde
karaborsa bir kez daha hortladı. Batık
kredi. hayali ihracat. aklanan kara pa-
ra. ödenmeyen sigorta primleri, vergı-
ler. yüksek boyutlara varan vergi
kaçakçılıklan. enflasyona yem olan
devlet alacaklan vb. yollardan oluşan
^rmaye birikimi enflasyonla katlana
katlana devleti aşan bir güç kazandı.
Artık açık açık sen candarmalığını yap
jiyebiliyor. sen pazardan çekil diye
Jevleti dırsekleyebiliyordu.
Sümerbank"ın özelleştirilmesine
1992 yılı sonunda 12 trilyona varan
Türkiye. Ikincı Dünya Savaşfna
katılmadan. savaşan ülkelerin bütün
sıkıntılannı yaşadı. Un, yağ, şeker,
gaz. kömür. bez. ilaç vb. yaşamla ilgili
belli başlı gereksinim maddelennin tü-
mü çarşıdan pazardan kaybolmuştu.
Ne ararsanız karaborsadan bulursu-
nuz diyorlardı. Bizim kuşak, salık ve-
renlere karaborsanın yerini adresini
soracak kadar bu tür kazanç yollann-
dan habersizdi! 1. Dünya Savaşı'nın
Bulgur Palascdarı hortlamışlardı yine!
Hem de devlet şeker fabrikalannın.
Toprak Mahsulleri Ofisi"nin. kömür
işletrnelerinin şekerini. ununu. kömü- zara"rlrerekÇe"ğösteriUvör"'önceşuza-
runu Sumerbank ın amenkan bezını f a r k a V f a m ) ü s l ü n d e d u r a h m - . Devlet
stoklayarak. Bızlerozel gınşımın hay-
nnı o yıllarda denedik! Her yıl sıtma-
dan binlerce kişi ölürken karaborsada
bir tüp ampul kinin bir Cumhuriyet Al-
tını'na eş fıyatla satılıyordu!
Cumhunyetin 20. yılında ülke hâlâ
feodal yapısını koruyordu. Ekilebilir
topraklann yüzde doksanı büyük top-
rak sahıplerinin elindeydi. Anadolu
yollan: sırtlannda yorganlan. ekmek
parası ardına düşmüş binlerce toprak-
sız köylüyle doluydu. Bugün özelleş- . , ,
tirme ardında olan devlet 1945te. bu rişmanllk yoUari kapall
tutumunun tam tersı yönde, özel bü-
yük çiftlikleri kamulaştırmaya. top-
raksız köylüleri toprak sahibi yapma-
ya kalkınca kıyamet koptu! Büyük
toprak sahıplenyle savaş yıllannda
karaborsanın palazlandırdığı türedi
burjuvazi. DP saflannda bırleşerek
kamulaştırmaya karşı çıktılar. Bugün
sermaye çevTelerinin özelleştirmeye
duyduğu iştiha, o başkaldırma ile doğ-
du. Devlet un öğütür mü. taşımacılık
yapar mı. içki sigara üretır mi, kumas
dokur mu dıyerek alanlara döküldü,
iktıdara geldi!
rar kav
bir ticaret ışletmesi. sermaye kuruluşu
değjldir! Bütçesi her yıl vergiler. yan
kaynaklarla yenilenir. yıl içınde yapı-
lan harcamalarla erir. Bu harcamalar
kamu yaranna yapıhrsa yararlı. boşa
savrulursa zararîıdır. KİTlere uygula-
nan anlayışla yaklaşılırsa devletın sa-
v unma, sağlık, eğuim, güvenlik. adalet
v b. hizmetleri hep zarar say ılmak gere-
kir. Bu tutumun tümü. devlet hizmet-
lennı ihaleye çıkarmaya kadar vanr!..
Bir kdmu kuruluşu olarak Sümer-
bankın zarar ettiğı değerlendırilmesı
doğru mudur acaba? Emekhlerinin,
memurlannın yüzde ellisinın aylıklan
ıki mılyon liranın altında kalan, geçıci
işlerde çalışanlann ortalama kazanç-
lan daha da düşük gerçekleşen. üstelik
bu kazancın ortalama dört kışilik aile-
nin tek geçım kaynağı olduğu bir ülke-
de. Sumerbank bu düşük kazançlı
kesımin gıyım gereksinımlerinı pıyasa-
nın üçte bıri fiyatlarla karşılıyorsa.
gördüğü hizmet zarar değil yarardır.
devletin vermesı. ödemesi gerektığı
halde vermediği. ödemedıği bir borcu
dolaylı olarak yenne getirmesi demek-
tir!. '
Özelleştirmeye umat bağlayanlann
durup düşünmeleri gereken bir-iki sa-
kınca daha var: Önce. özelleştırilecek
kuruluşlann kimlere teslim edileceği
üzerindedurulmalı. Yabancı sermaye-
ye teslimin pişmanlık yollan kapalı!
Ne olacağı. boyutlan önceden kestiril-
meden başağnlanna yol açar; ambar-
golar. boykotlar ve daha başka baskı-
lann yanı sıra savaşlara kadar varacak
tehlikeler gösterir. Yukanda nasıl
oluştuğuna kısaca değınılen yerlı ser-
mayenin sicili ise hiç de güven vericı
değil. Hırsı, aamasızhğı ile ileride do-
ğacak sosyal kanşıklıklan şimdiden
haber veriyor. Son aylarda özelleştiri-
len kurumlarla ilgili ilk haberlerden
ızliyoruz: İşçi kıyımı. kölelığe varacak
kadar ağırlaştınlan çalışma koşullan.
sendikasızlaştırma baskılan. aşın ka-
zanç hırsının daha başka kırbaç şakır-
tılan..
Devlet bütçesinin ilk alü aylık açığı
100 trilyonu aşıyor. Son on yıldır dev-
let. dışandan içeriden kimden nereden
kaynak bulursa borçlanıyor. borcunu
yüksek faizle borç olarak ödüyor. Sa-
vurganlıklannı kısmak. vergi alacak-
lannı toplamak, yolsuzluklann üstüne
gitmek yerine şimdi de, açıgını kapa-
mak için. evinin hahlannı gümüşlenni
satan beyzadeler gibi. ata yadigân
KİT'len elden çıkanyor!
Herkesçe bilınen bir gerçek daha var:
KİT'ler siyasal gücün arpahğı! Önse-
çimlerde yararblık gösterenler KİTler-
de aylığa bağlanarak ödüllendiriliyor.
Kısacası masal bu dinlediklerimiz!
Kurt ile kuzu masalı! Sen bır yandan
suyun başını tut. kadrolannı hiç değer
üretmeyen adamlannla doldur, fiyat
ayarlamalannı kendi iznine bağla;
sonra da, suyun alt başındaki kuzu gi-
bi kalan boynu bükük KİTlere suyu-
mu bulandınvorsun de!..
PENCERE
TARTIŞMA
Bir suçlamaya yanıt
öğrencinin
yükseköğretim
basamağına
"massedilmesi"
ile ilgili projenin
sahibi olduğu iddiasıyla ortaya
çıkan ve açıklamalannı "sığ
bakış açısı ve bilgi azlığı
nedeniy le rasgele tartışanlara"
çatarak sürdüren Bay
Büyükefşen'e.Cumhuriyet'tete-
bu acıklamalan (16.8.1993) ile
ilgili bircift sözüm var. Yalnız
önce şunu belirteyim: Açıkta
"burakıhuı" 440 bin öğrencinin
istek ve azımleri varsa. şu ya da
bu biçimde özellikle mesleki
öğretim verecek kurumlara
yerleştirilmesıne kesinlikle
karşı değilim. Bunun
çarelerinin bulunmasında geç
bile kahnmıştır. Meslek
okullan, enstitüler ya da
adlanna bir zamanlar
**»kadeıni"denen yüksek
okullan çoğaltarak ve bunlann
kapasitelerini arttıracak
teknolojik yeniliklerin
olanaklanndan yararlanılarak,
buişçoktanyapılabilirdi. Bu
yapılmamış ve üstelik böyle bir
düzenın gehşme ve gerçekleşme
yolu YÖK denilen sistem
getirilerek tıkanmıştır. Bunun
mucidi ve sorumlusu da
herkesin bildığı gibi, "karanuk
ilişkilerin" adamı olan bir
zattır. Buluşu şudur: Ne kadar
yüksek öğretim kurumu varsa
hepsi bir torbaya konarak
"üniversite" adını alacak ve
buradaki öğretim görevlilerinin
tümü de "üniversite profesöriT"
ya da "doçenti" sayılacakür. Bu
icadın içine etekleri zil çalarak
"cumburlop" dalanlar arasında
bıldığım kadanyia Bay
Büyükerşen de vardır. Şimdi,
kendısinin bu geçmişi unutup.
"Anadolu Üniversitesi'nin
1970lerden bu yana artan talebi
karşılamak için proje üreten bir
kurum''' olduğu sözünü
pervasızca sarfedebilmesi bu
yöndenşaşırücıdır. 1970"lerde
bu ismi taşıyan "üniversite"
yoktur ki, üniversite öğrenimi
talebinin karşılanması
konusunda bir söz söylemiş
olsun. Söz konusu olan
"üniversite" değil de "yüksek
öğretim yapma talebi" ise bu
başka bir şeydır. O zaman.
önce, yüksek öğretimin hangi
kurumlardan oluştuğu ve
bunlann arasında ne gibi
"nitetik" farklan bulunduğu
belirlenerek söze ve ışe
başlamak gerekir.
Sözü uzatmamak için YÖK
taslağı ilk ortaya çıktığı günden
beri söylemekten dilimizde tüy
biten bir temel esaşı bir kez
daha yineleyelim: Üniversite:
okul. yüksekokul, mesleki
beceri kazandırma kurumu ya
da bir "eğitiın" kuruluşu
değildir. Bunlann bazı
işlevierini de "tali" olarak
içerebilen ama asli ve temel
görevi "bilim ûretmek" olan bır
kurumdur üniversite. Bay
Büyükerşen'in bilmediği ya da
anlamadığı sanınm bu farktır.
Bunda mazur olduğunu da
sanıyorum. Çünkü üstüne
vazife olmadığı halde üniversite
için "1970'lerden beri proje
ûreten" mensubu olduğu
kurum, "bir gece ansızın"
yürürlüğe giren YÖK
Yasası'na kadar üniversite
değildi; ondan sonra da ancak
'ismen ve şeklen" üniversite
sayılmıştır. Çünkü YÖK
sistemi içinde bir kuruluşun
gerçek bir "üniversite" nitelığini
kazanması olanaksızdır. Yenısı
bir yana. bu niteliğe vaktiy le
sahıp olanlann bile bunu
muhafaza etme şanslan çok
azdır. Bunlan söyleyen
aydınlann ve özellikle YÖK
öncesinde üniversitede görev
yapmış bilim adamlannın
uyanlanna karşı. "sığ bakış
açısı", "bilgi azlığı" gibi yersız
sözlerle saldırmanın da bır
anlamı veyaran yoktur.
Baüdaki "üniversite" kavramı
ve bunun yüksek öğrenım
sistemi ıçındekı yeri
konusunda, bu eleştinyi
yapanlann da en az Bay
Büyükerşen kadar bilgileri ve
gözlemleri vardır. Bu
tariışmalarda, "Bizim
uyguladığıınız programdan
Avrupa'ya yatay geçiş bile oldu"
gibisinden soyut ve kimlıksiz
iddıalarla galip çıkılmayacağını
da bilmek ya da öğrenmek
gerekir. Bu çeşit ıddialar,
Türkiye'deki üniversite
sistemini imha görevi ni
üstlenen (ve bunu bihakkın
yerine getiren) malum kişinin
"En özerk üniversite bizim
üni*ersitelerimizdir"
biçimındekı komık ıddıasına
benzemektedır.
Sonuç olarak söyleyeceğim
şudur: Bay Büyükerşen.
kendisinin miman olduğunu
söyledıği bu "görkemli"
projesine sıkı sıkıya sanlsın.
Yabancı ülkelere gönderilerek
(dışanda bır yılda doktora
derecesi veren yabancı
kurumlarhala vardır: Bay
Büyükerşen bilecek, vaktiyle
bızde de vardı!) ya da Anadolu
Ünıversitesı'nde üretilerek
oluşturulacak "öğretim
elemanlan" ordusu ile bu
projenin başanya ulaşması
şansı olabilir. Ama bununla
"çözülecek" sorun kesinlikle
"üniversite sorunu" değildir:
yapılması planlanan iş sadece
yüksek öğretim sistemi ile
kapılara dayanıp da ortada
kalanlara (bireysel ve
toplumsal bakımdan nelere mal
olacağı beli olmayan) birer
"yüksek öğretim diploması"
elde etme kapısı açma ışıdir.
Bu bakımdan. projenin sakat
yönlerine ilişkin görüşlerini
açıklayan aydınlara, üniversite
sorununu bir kılıç darbesıyle
çözen "mütebahhir alim",
edasıy la "bilgi noksanı" ya da
"sığ baktş açısı" suçlamalan
yaparak işe başlamak bence
tamamen gereksiz ve yersiz bir
davranıştır.
Aydın Aybay
Inanç ve Teknoloji
IspanyaKralı Juan Carlos'la eşi, geçen mayısta Tür-
kiye ye geldiler, istanbulu çok sevdiler, birlikte Sulta-
nahmet Camii'ne gittiler. Cami Başimamı konukları
kapıda karşıladı, Kraliçe tokalaşmak için elini uzattı,
Imam Efendı elini kaçırdı ve dedi ki:
"İslamda erkek, kadın eli sıkmaz.."
Doğru muydu?
Cami İmamı devlet memuruydu, Hazine'den aylık alı-
yordu. kafasının dikine gidemezdi, bildiğini okuyamaz-
dı, özel yorum yapamazdı. Bu köşede bir yazı yayımla-
dım; Kral ve Kraliçe ertesi günü Süleymaniye Camii'ne
gittiler, Süleymaniye Başimamı. Kraliçe'nin elini sıktı.
Mısırda El Ezher Üniversitesı Islam Hukuku Fakül-
tesi'nde okuyan İsmail Hakkı Can -geç de olsa- yazımı
okuyunca öfkelenmiş, Refah Partisi'ne yakın "Milli Ga-
zefe'ye bir mektup yollamış, 14 Ağustos 1993 günü ya-
yımlanan bu mektubu okurken altını çizdiğim satırları
köşeme aktarıyorum:
"... Cumhuriyet gazetesinde okuduğum bir yazıya ce-
vap olması bakımından, bu yazıyı hemen kaleme almayı
bir borç bildiğimden, bu cevabi yazıyı yazıyorum. Sulta-
nahmetCamii İmamı, İspanya Kralçesi'nin elini sıkmadı
diye yaptığı yaygaraya bakın İlhan Selçuk'un. Aman
efendim neymiş, İmam Efendi saygısızlık etmiş, kadın
kibarlık örneği göstermiş, bunun İmam Efendi'yi utan-
dırması gerekirmiş, daha neler neler!.. Yazısınm deva-
mında soruyor ilhan Selçuk; Müslümanhkta kadın elı
sıkmak günah mıdır? Günahı kebairden midir? Yasak
mıdır? Bir İslam Hukuku öğrencisi olarak biz de cevap
veriyoruz: Evet, günahtır."
"İslam dinı, kötülüğe giden yolu en başında kesmiştir.
Kadınla erkeğin birbirlerinin ellerini tutması, içlerindekı
şehvet ateşini körukleyen davranışlardan birisidir. Ben
burada, islamiyette kadınla erkeğin tokalaşmasının ha-
ram kılmdığtnı yazdığım için, ilhan Selçuk herhalde ga-
rip karşılayacaktır: ama büyük yangınların küçük kıvıl-
cımlardan oluştuğu unutulmamalıdır. Sayın Selçuk,
madem bilmiyorsunuz, araştırınız, öğreniniz, öyle fetva
veriniz, okuyuculannızı yanlış yönlendirmeye ne hakkı-
nız var?"
El Ezher'de okuyan İsmail Hakkı'nın mektubunu sev-
dim, okurlarım da bilsinler istedim.
•
"Bilişim" dergisini "Türkiye Bilişim Derneği" çıkarır.
Derginin son sayısında okuduğum ilginç bir yazıdan da
aktarmalar yapmak istiyorum:
"Refah Partisi'nin 1992 ara yerel seçimlerinde Istan-
bul'da büyük başarı kazanması, anımsanacağı gibi her-
kesi çok şaşırtmıştı. En çok şaşıranlar ise ANAP'lılardı.
Bir ANAP milletvekili, Seçimi Refah'ın kazanması ka-
dar normal bir sonuç olamazdı, çünkü teknolojinin her
olanağını kullanarak seçime hazırlanmışlar, ellerindeki
bilgisayarlarla sadece o sandıktaki seçim sonuçlarını
tahmin etmekle kalmıyorlar, o sandıkta kimlerin oy kul-
landıklarını dahi biliyorlar' yorumunu yaptı.
Refah Partisi, isfanbul'da çok ciddi bir çalışma yap-
mıştı. ilk çalışmalar 1987de başladı. İldeki 32 ilçeden
30'u, bilgisayar donanımlarını tamamladı. Öncelikle370
bin parti üyesi, tüm özellikleriyle bilgisayara işlendi. Bu
öyelerin hangi sandıkta oykullanacakları belliydi. Sonra
seçmen kütükleri, bilgisayara girildi ve çapraz sorgula-
ma yapıldı. Bu yolla önce RP'li olup da seçmen kütüğün-
de olmaygn üyeler belirlenip kütüğe yazdırıldı. Ayrıca
seçmen kütüklerindeki mükerrer yazılmalar ortaya çı-
kanldı. Bu yöntemle tam 20 bin seçmenin, birden çok
sandıkta kayıtlı olduğu kanıtlandı ve bunlar kütüklerden
sildirildi.
RP, bilgi teknolojileri kullanımına yönelik çalışmaları-
nı sürdürüyor. İstanbul'da tüm ilçeler ile il arasında
modem bağlantısı var. Bilgisayar aracılığıyla ilçeler il
ile konuşabiliyor. bilgilerini birbirlerine aktarıyorlar. Bu
sistem, diğer hiçbir partide mevcut değil.''
•
Refahçılar, bilimsel teknolojik devrimin olanaklarını
kullanıp başarılarını sürdürseler, siyasal iktidarageçip
erkeklerle kadınların tokalaşması gibi bir günahın sür-
mesini engelleseler..
Hepimizin başı göğe erse..
Fena mı olur?
BUZDOtAPlAPI
1. SfÇENlK
PtfİN
ILUÇMK
PtftNAli
PtfİNAT
VITAKSİT
İTAKSİT
TOnAM
FtTAT
m.itçtfOK
PtfİNAT » 10 TAKSİT
PtSİHAT
TOHAM
TAKStT ftYAT
IV.StÇtHfK
PffİNAT . 14 TAKStT
PfSİNAT
TOHAM
TAKSİT FİYAT
ITOMUZDOIAMI
IM1MDR
190 DIBİN OONDURUCU
İSllTtKKAHU
401 1 TtK KAPIU
4S01TBCKÂPOI
315 TİKİ KAHU
MSTtKlKAKU
425 r ÜÇ KAPIU
ATİJİKİKAHU
493 r 71MSO SOĞUTMA
İOSNfHOFtOST
IIİNf NOFKOST
3 550 000
3.450.000
4 300000
4.450.000
5 050 000
5.750.000
5 800 000
6.250.000
7 600 000
7150.000
7750000
12.250.000
15000000
565000
550.000
685 000
710000
805 000
915.000
925 000
995.000
1 210000
1 140000
f 235 000
1.950.000
2 385 000
3 955 000
3 850.000
4 795 000
4 970000
5 635 000
6.405.000
6 475 000
6.965.000
8 470 000
7 980000
8 645 000
13.650.000
16 695 000
565 000
550000
685 000
710.000
805 000
915.000
925 000
995.000
' 210000
1.140.000
' 235 000
1 950.000
2 385 000
385 000
375.000
465 000
485.000
545 000
620 000
630 000
675.000
825 000
775.000
840 000
1.325000
1 620 000
4415000
4.300.000
5 335 000
5560.000
6 255 000
7 115 000
7 225 000
7745.000
9 460 000
8.890000
9 635 000
15.200.000
18 585 000
-
-
685 000
710.000
805 000
915 000
925 000
995 000
1 210000
1 140000
1 235 000
1.950000
2 385 000
-
-
385 000
400.000
450 000
510000
520 000
555.000
680 000
640000
695 000
1.095.000
1 340 000
-
-
6 075 000
6.310.000
7 105 000
8 055.000
8 205 000
8.765.000
10 730 000
10.100.000
10 965 000
17280.000
21 145 000
Bu kampanyada
Arçelik No-Frost
ve diğer üstün
Arçelik Buzdolapları
sizi bekliyor. Taksitler,
ödeme seçenekleri
çok uygun.
Bu kampanyada
bütün Arçelik'ler var.
Arçelik Yetkili Satıcılan'nda!
Arçelik No-Frost... No Problem!
Karlanma, buzlanma, nemlenme ve defrost sorunları olmayan
gerçek no-frost buzdolabıdır Isterseniz, besinlere" tazeliğinı
dondurmadan koruma" ve "anında pişırebilme" özelliği verir;ıstersenız,
dondurucusunda besinlen bırbırıne yapıştırmadan dondurarak korur
Arçelik No-Frost'un, çok geniş iç hacimli iki modelı vardır
T ü k e I
numoral ı