27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 12 CUMHURİYET DİZİYAZI 22 AĞUSTOS1993 PAZAR Cariyelikten Hanımefendilige Kodının Güncesi H a z ı r l a y a n : ZEYNEP AVCI O yıl Behice Boran TİP İn genelbaşkanhğına seçilerek, Türkiye'de ilk siyasalparti başkanı kadın oluyordu. Bu, Behice Hanım için bir tercih sonucuydu. Meclis 'te bir kadın olarak bulunmaktan ve ogünlere kadar TBMM'nin gördüğüen aktifkadın milletvekiliniteliğinisürdürntektense, çalkantılar içindekiparîiningenelbaşkanlığını yeğlemekteydi. Yazar Suat Derviş ise, yine o yıl, çok sevdiği bir arkadaşı, Neriman Hikmet ile birlikte soleğilimlikadınlann siyasalpartiler dışı, ilk örgütü sayılabilecek Türkiye DevrimciKadınlar Derneği'ni kuruyordu. Baskalchvankadınlar-5- Sanınm, koyu gri bir tayyör giymiştir. Ete- ği oldukça uzun. yırtmacıysa mümkün oldu- ğu kadar kısa tutulmuştur. Yakası sıkı sıkıya iliklenmiş olan krem rengi bluzunun üstünde alçakgönüllü bır broş taşıyor olabilir. Saçlan düzenli taranmış, sağdan soldan edepsizce fışkırmaya kalkan asi saç telleri, ne yapıp edilmiş, itaate mecbur kılınarak başına özen- le yerleştirilmiştir. "Kadınlara mahsus" özelliklerini mümkün olduğunca "resmi" bir kılığa sokmuş, cinsel kimliğini mümkün ol- duğunca gizlemiş, erkeklerin bol bulunduğu bir ortama, "iş yapmaya" gitmektedir. Sabahın erken saatlerinde çocuklann kahvaltısını vermiş, kocasmın o gün işinde hangi sorunlan olduğunu (kısaca bile olsa) sormuş, herkes karnı tok-sırtı pek, güne baş- layana dek içi rahat edememiş, belki bulaşı- klan bile yıkamış, evden fırlamadan üç sani- ye önce, halinin "'uygun" olup olmadığına aynada şöylece bir göz atıp, koşturmacaya başlamış olmalıdır. 'Milli Şefe karşı parti kuranlar Adı Afet, Türkan, Nazlı, Behice...olabiiir. Koşturmacası Büyük Millet Meclisi sıra- lanna yönelik de olabilir. Diyelim ki, 5O'li yıllara doğru gelinmektedir ve siyasal ya- şamda bulunma hakkı alalıberi Meclis sıra- lannda tek-tük de olsa, kadınlar görülür. Partilerin aday listelerinde kadın adlanna daha sık rastlanır. Çok partili rejime geçiş öncesinde, "Milli Şef' îsmet İnönü'ye karşı parti kuranlar arasında, Demokrat Parti saflannda bir kadın, Nazlı Tlabar, etkin po- lilikacı kadınlara capcanlı örneğin ta kendi- sidir. Ama bu kadınlar nedense, siyasal yaşama hırsla, azimle atılmazlar. Hatta kimi, zorla girdiğini söyler. "(Adını açıklamak isteme- yen bir milletvekili hanıma) göre, cuma günü yapılacak seçimler için aday ISiıideri çürsam- ba günü açıklanmış ve kendisi, aday olduğunu ' tramvayda rastladığı bir ahbabından' ö'ğren- miş ve hemen ağlamaya başlamıştır. Bunu,' O zaman ancak 32 yasmdaydun.' diye açıkla- maktadır. Fakat sonradan meclis çalışmaları- na katılmaktan hoşnut olduğunu, üç dönem milletvekilliği yapmasından anlıyoruz. Sürp- riz olarak seçilen başka milletvekili hanımlar, politikayı sonradan da benimseyememiş ve bir ya da iki dönemdenfazla hizmet edememişler- dir" diye anlaüyor, Şirin Tekeli, kadının siya- sal ve toplumsal yaşamı üzenne yaptığı geniş çaplı araşürmasında. Aynı araştırma sırasında görüştügü Meclis'e I939'da giren Şehime Yu- nus'a ilişkın ise şunlan söylemekte: "Şehime Yunus, 1934'ten 'on yü önce' hmir'de, Atatürk'ün bir topkmtıda 'Çalısan kadınları mebus yapacağız.' dediğini anımsamaktadır. Politikaya özel bir merakı bulunmamastna rağmen, daha o sıralarda 'Ben de mebus olaca- ğım, derdim' demiştir, mülakatında." Muhalefette kadının sesi Sonralan, Türkiye'nin bir başka "ilk"i ol- maya doğru ilerleyecek birkadın, Behice Bo- ran, çok partili rejime hazırlanıldığı sıralar- da, sosyoloji eğitimi görmek üzerebir burs ahp gittiği Amerika Birleşik Devletleri'nden coktan dönmüştü. 1 Mayıs doğumlu olması- ndan mıydı, ölümüne dek emekçiler safinda- ki muhalefet kavgası? Belki... Ama henüz 29 yaşındayken. Ankara Üniversitesi Dil ve Ta- rih Fakültesi'ne doçent olarak alındığmda, herşeye "Evet! Elbette... Aman da ne güzel!" dememeye kararlıydı. "Yurt ve Dünya" der- gisini Pertev Naili Boratav'la çıkanrken, "Adımlar" dergisinde görüşlerini yansıtı- rken, bu kararhlığını beğenmeyenler, iktidar saflanndaydılar. "Siyasal görüşlerinin uy- gunsuzluğu" nedeniyle, dokuz yıldır çalıştığı fakültedeki işine son verildi. Bu 'uygunsuz- luk' o sıralarda salgın bir hastalık gibi ol- mahydı ki, bir sürü yazar, bilimci, düşünür, sanatçı. aynı gerekçelerle atıhyor. sürülüyor, kovuşturmaya uğruyordu. Behice Hanım. eğitimci kimiİiği eünden alınınca, cevresinde olan bitenlere kayıtsız kalmak yerine etkin olmayı yeğledi. "Banşseverler Cemiyeti"nin kuruculan arasında yer aldı. Cemiyettekiler- le birlikte Kore'ye asker göndermenin saçma sapanhk olduğunu savundu.. Sen misin sa- vunan ? Behice Boran, çok partili rejimin hapse yolladığı "ilk"ler arasındaydı. 1951 yılında başlayan ilk hapishane deneyimi on- beş ay sürdü. Behice Boran hapiste Söz hapishaneden ye 1951 'den açılmışken, gelin bir başka hapishanenin kapısında, elin- de "içeridekilere" götürülmek üzere bekle- yen, bir başka hanıma bakalım. Türkiye'nin ilk profesyonel yazar kadmı, Suat Derviş, Behice Hanım'ın hapse girdiği günlerde, hapishane kapısında bekleşiyordu. Onun da kocası Reşat Fuat, TKP tutukla- ması sırasında "içeri" atılmıştı. Üstelik Re- şat Fuat Bey'in büyük teyzesi, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'dı. 1920'de başlayıp o güne kadar dokuz eser üreten Suat Derviş, iki yıl boyunca, kocasının davasının başla- ıhasını bekleyerek cezaevi kapılannı aşındırdı. tlginçtir ki, Suat Derviş'in yaşamı da, baş- 1970, hem Suat Derviş, bem de Behice Boran için önemli bir yıl oldu. TİP. çeşitli çalkantılar geçir- miş ve bolünme aşamalanna gelmişti. O yıl Behice Boran TİP'in genel başkanlığma seçilerek, Tür- kiye'de ilk siyasal parti başkanı kadın oluyordu.(Fotoğraf:ERDOĞANKÖSEOĞLU) ka nedenle bihnen bir tarihte, bir 31 Mart günü başlamıştı. Mutlu bir İstanbul ailesinin sevgi atmosferinde, mürebbiyelerle büyüdü, sonra da çok sevdiği ablası Hamiyet ile bir- likte Berlik Konservatuvan'nda eğitime gön- derildi. "İkisinin de çok güzel sesleri vardı." diye yazoyor, R.N.İleri, "hatta, çok yıl son- ra, politik nedenlerle saldınya uğradıkları bir gün, adetaprofesyonelce attıklan çığlıkla ma- halleyi ayağa kaldırıp, kurtulabilmişlerdi." • Konservatuar yetmedi, Berlin Edebiyat Fa- kültesi'ne de devam etti. Yazı hayatı da Al- man dergi ve gazetelerinde başladı. Türkiye'nin "profesyonel" anlamda ilk kadın yazar ve gazetecisiydi Suat Derviş (Sa- adet Baraner) Hanım. İİk yazısından itiba- ren ücretini söyleyip. parasını tahsil etmeyi başardı!(Hala bu başanyı gösteremeyenlerin olduğu düşünülürse, becerisi daha iyi anlaşı- lır.) Suat Derviş, Türkiye'de "muhalif" hare- ketlere karşı uygulanan baskı rejiminden ka- çarak yurt dışına gittiğinde, yazmaya devam etti. "Ankara Mahpusu", "Fosforlu Cevri- ye", işte o dönemin eserleri. 1963'e gelindi- ğinde, Suat Derviş. yeniden Türkiye'deydi. O günlerde Türİaye İşcı Partisi kurulu- yordu. Kurucular arasında Behice Boran da vardı. Parti fikri ortaya çıkana kadar eşi Nev- zat Hatko ile İngilizce'den çeviriler yaparak yaşamlannı kazanmaya çalışmışlardı. Etkin siyasete atılmanın vakti geldiğini düşünüyor- du Behice Hanım. Etkinliği. 1965'te TİP'in Urfa milletvekili olarak TBMM'ne secilme- siyle arttı. Burada bir duraklayabm ve bakalım, Mec- lis'teki kadınlar ne yapmaktalar ? "Zaman içerisinde kadın parlamenterlerin (parlamen- todakikonulara) müdahale etme olasılığı yük- selmistir. 1935'te Meclis'te üye olan 18 kadı- rıdan dokuzu söz almıs ve bu dokuz kadından sadece ikisi (N.Elgün ve F.Memikj üç kez söz almış, üçü iki kez, dördü ise sadece bir kez söz almış iken, 1965parlamentosunda üye olan se- kiz kadından altısı söz abnış ve bunlaraan Be- hice Boran 16 kez, TSeçkin 14 kez, N.Neftçi 11 kez müdahale etmişlerdir." Türk kadınının yâşanundan bazı tarihler 1918SadeGiyinen Hanımlar Cemiyeti kuruldu. 1918 Asri Kadın Cemiyeti kuruldu. 1918 Darülbedayi'ye (Tiyatro Okulu) ilk kez kız öğrendler ahndı. 1919/Mayıs Hatide Edip (Adıvar) Sul- tanahmet ve Fatih'tekigösterilerde halka Mtap etti. 19191'EylülAnadolu Kadtnlarının Müdafaa-i MilUye Teşkilatı Sivas'ta kuruldu. 1920 Türkiye 'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğhı İstanbulHukuk Fakültesi'ne kaydoidu. 1920 İlk kez bir Türk kadmı, Afife (Jale), " Yamalar" piyesindeki Emelrolü ile KadıkÖy Apoüon tiyatrosunda sahneye çıktı. 1921 Yüksek öğrenim (üniversiteler) karma hale get'ırildi. 1921 Meydan savaslannın kazanıhhğı İnörui kasabasından 12 kaahna kahramanhk madalyası verildi. 1922 İlk kadın doktor, Safiye AU, İstanbul, Nuruosmaniye'dekimuayenehanesini açtı. 1922Haydarpasa TıpFakühesindeilk 10kız öğrenciöğrenime başladı. 1923IHaz. Kadınlar Halk Fırkası adıyla olusturuunak istenen kadtrdarpartisinin kuruluş talebireddedildi. 1923 Bir Türk kaduu, .\azire Sedat Hanım, ilk kez bir müzikalde, "Balo Kaçaklan "nda sahneye çıktı. 1923 İki Türk kaduu, BeJia MuvahMt ve Münire Neyirilk kez birsinemafilminaerol aldılar ve HaHde Edip Aahvar'ınyazdığı "Ateşten Gömlek"adhyapınnfibninde oynadüar. 1924 TevMd-i Tedrisat Kanunukabuledildive eğitimdekızlarla erkekkre eşhhaklar sağlandı. 19241Şubat Türk Kadınlar Birtiği, Sezihe MuMttin Hanım başkanhğında kuruldu. 1926 İlk Türk kadın atletleri, Galatasarayu Nernün Jahsin, Emine Abdullah veMübeccel Hüsamettin, atletizmpistlerine çıktılar. 1926/Ekim Türk Medeni Kanunuyürürlüğe girdi. 1926 Memurin Kanunu'nun atiına maddesiyle, kamuyönetiminde kaduüann çahşmasıyasallaşU. 1927/Mart Türk Kadınlar Birtiği İstanbul KongresVnde Nezihe Muhittin Hamm ka- dınlara oy veyerelseçûnlere katıbna hakkı istedi. 1928 Kız EnstitüleriaçıUı. 1929 Erkek sporcular arasına, Fenerbahçe voleyboltakımına ilk kez birkadın voleyboku, Sahiha Rıfat (Gürayman) Hamm ahndı. 1929 İlk kez Türkiye GüzelHk Yarışmast yaptub ve Erenköy Kız Lisesiöğrencisi, 13 yasındakiFeriha Tevfik,120gençkız arasmdan Türkiye Güzea'seçiUh'. 1930 Sağuk ve Sosyai Yardun Bakanhğı, kadın doktoflan bünyesine almaya başladı. Dünya kadınının yaşamından bazı tarihler 7*79 Yemkurulan Fransız Sosyatist Partisi, kadın ve erkeklerin eşittiğinisavunma karan aldı. 1888 Paris Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakühesi kız öğrencikabuletmeye başhuü. 1890Abnan sendikaları kadın üyekaydetmeye basuuhlar. 1890 Ahnanya 'da kadınlara üniversitelere girme hakkı tanındı. 1891 Clara Zetkin isçıkadınlarayönelik "Esitlik " dergisini çıkarmaya başladı. 1893 A BD'de H yoming ve hemen ardından Colorado Eyaletlerikadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdılar. 1896ABpdekiçesitHamaçbkadınder- neklerinin sayısı 495 'i buldu. 1897 Birkadın avukatın, Mme.Jeanne Chauvin 'in Paris Barosu'na kaydolmak için basvurusu reddedildi. 1900 Jeanne Chauvin Fransa'nın ilk kadm avukatıoldu. 1901 Mlle.Brunswig Union Françaisepour les Suffrage des Femmes (Fransız Kadınları Birh'ğiJ kurdu ve bu örgüt uzunsüre vasayarak vüksek bir katıhm.sağkub. 1902 Uluslararası Kadınlar Birtiğiilk kez Was- Ungton'da tophuuh. Ş.Tekeli, Siyasal Bilgjler doktora öğrencile- rinden Serap Can'ın çahşmasını yorumlarken aktanyor bu sonuçlan. 1970. hem Suat Derviş, hem de Behice Bo- ran için önemli bir yıl oldu. Türkiye îşçi Parti- si, çeşitli çalkantılar geçirmiş ve bölünme aşa- malanna gelmişti. O yıl Behice Boran TİP'in genel başkanhğına seçilerek, Türkiye'de ilk si- yasal parti başkanı kadın oluyordu. Bu, Behi- ce Hanım için bir tercih sonucuydu. Meclis'te bir kadın olarak bulunmaktan ve o günlere kadar TBMM'nin gördüğü en aktif kadın milletvekili niteliğini sürdürmektense, çal- kantılar içindeki partinin genel başkanlığını veğlemekteydi. Yazar Suat Derviş ise, yine o yıl. çok sevdiği bir arkadaşı, Neriman Hikmet ile birlikte sol eğilimli kadınlann siyasal parti- ler dışı, ilk örgütü sayılabilecek Türkiye Dev- rimci Kadınlar Demeği'ni kuruyordu. Bu dönemin muhalif kadınlanndan örnek olarak aldığımız Suat Derviş ve Behice Bo- ran'in 1971 "den sonraki olaylan da, Türkiye'- nin gidişine koşut. aaklı görüntüler yansıttı- lar. Suat Derviş'in evi İstanbul I.Şubememur- lannın akıllanna estiğinde uğradıklan bir ad- res olmuştu. 1972'de, yeni askeri darbeden dört ay sonraki ölümüne kadar gecen iki yıl boyunca nezarete alındığı oldu. İstanbul Kül- tür Sarayı (Atatürk Kültür Merkezi) yangını- nda Nevzat Üstün ile birlikte parmağı olduğu ileri sürüldü, sorgulandı, takip edildi... Kısa- cası rahat bırakılmadı. Buna rağmen, ölü- münden az önce "Fosforlu Cevriye"yi senar- yolaştırmayı başardı ve eseri Gülriz Sururi ta- rafından oynandı. Vatandaşhktan attdar Behice Hanım'ı ise daha vahim olaylar bek- liyordu. 12 Mart'ın hemen ardından TİP ka- patıhnca, yargılandı ve 15 yıl hapse mahkum oldu. Üç yıl kadar daha yattı cezaevinde. Bu hapis sırasında 60 yaşını geçmişti. Bir af sonu- cu 1974'te özgürlüğüne kavuşunca, 50 arka- daşıyla birlikte TİP'i yeniden kurdu. Bu kez de genel başkandı. Ama bu kez de partinin ömrü uzun olma- yacaktı, çünkü 12 Eylül sıradaydı... 1980'den (70 yaşını biraz geçtikten) sonra yurt dışına çıktı, çünkü TİP yöneticileri hakkında yeni bir soruşturma açılmıştı. "Yurda dön! Yoksa seni vatandaşhktan atanz." dediler. Yaşlanmıştı, sağhk sorunlan vardı ve yeniden hapse atıhna- sı söz konusuydu. Dönmedi. Vatandaşhktan attılar. Brüksel'- de öldüğünde, sanki Türk değildi! Sosyalist mücadelenin içinde yer aldığı sürece "ka- dmlık" durumuna ilişkin şeyler söyledi. İşte bir tanesi: "Üretim araçlarında özel mülkiye- tin oluşmasıyla belirlenen işbölümü sisteminde kadın bu mülkiyetten ve onun sağladığı üretimi yönetme, kontrol etme ve hasılantn kullanımım belirleme işlevlerine sahip olmaktan yoksun kaldı. Ya evm dört duvarı içinde mahsur bırakûıp ev islerini yönetmekte yetindirildi, kamu yaşamına katılmaktan ve kamusalhakla- ra sahip olmaktan uzak tutuldu, ya da üretime katüdığı hallerde - özellikle tarımda- üretim araçlartna sahip aile isletmesinin'j>atronuer- keğin 'isçisi' durumuna sokuldu. Uretimde, iş- bölümü sisteminde kadınlar aleyhine oluşan bu durum, sosyai değerler düzeyine de yansıyarak, kadın erkekten daha yeteneksiz, beceriksiz ve güçsüzsayıldı. Erkeğe 'itaat'etmek başgörevi yapıldı..." Onlar Kemalist reformlann yetiştirdiği bir kuşağın temsücisiydiler, ama yeni alternatifle- rin arayışını gerekli görmekteydiler. "Kadın" olduklannı ön plana almamışlardı, ama yine de kadınlann içinde bulunduğu genel koşullar içinde yaşıyorlardı. "Kadınlık" özelliklerini bile - isteye ikinci planda tutup, düşünce alanı- ndaki etkinliklerini öne çıkararak bir başka mücadelenin içinde yer ahyorlardı. SÜKECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCt 1950'de Demokrat Partililerin gericilere en büyük ödü- nü, Türkçe ezanı Arapça'ya çevirerek verdikleri bilinir. Demokratların çıkardıkları jlk yasaydı; bununla da hal- kın özlemlerini dile getirdiklerini söylerlerdi. Oysa geri- ciler sinsi sinsi calışırlar, ülkeyi yerinden kımıldatma- mak, hatta ortaçağ karanlığına götürmek için uğraşırlar- dı. Yıllarca Türkçe okunmuş olan ezan, ille de Arapça okunacak biçiminde bir yasa değildi çıkarılan. Arapça ezan yasağı kaldırılıyordu sadece. Isteyen Türkçe de okuyabilirdi! 27 Mayıs devriminden sonra, birkaç mina- rede ezanı Türkçe okumak isteyenlerin başlarına gele- ni, o zaman gazeteler yazmışt. Nadir Nadi, "Perde Aralığından" kitabında, ezanın Arapça'ya çevrilmesi sırasında geçen bir konuşmayı Ni- hat Reşat Belger den dinlediğini şöyle anlatır: "... Şu anlatacağımı, Birinci Menderes Hükümeti'nde kısa bir süre Sağlık Bakanhğı yapan Doktor Nihat Reşat Belger'den dinlemiştim: Bayar'ın başkanlığında topla- nan hükümet, Arapça ezan yasağınm kaldınlmasını konuşmaktadır. Bu Demokrat Parti iktidarının ilk icraa- tından biri olacaktır ve genç, yaşlı bütün kabine üyeleri Menderes'i desteklemektedirler. Yalnız Bayar, dalgın ve düşünceli, bir aralık: - Arkadaşlar, kararınızla Atatürk'ün ruhu muazzep ol- maz mı sorusunu ortaya atarak yüreğini burkan tered- dütü açığa vuruyor. Bakanlann duygulannı yansıttığına güvenen Nihat Reşat, oturduğu yerden söze karışıyor: - Büyük zaferimiz üzerine Atatürk'ün ruhu o kadarcık kusuru bize bağışlar etendim! Ve derhal yatışan Bayar, toplantıya hakim olan neşelt havaya katılıyor. Hikâyeyi anlattığı zaman Nihat Reşat, Sağlık Bakan- hğı'nı çoktan bırakmış, Demokrat Parti'nin yurdumuza demokrasiyi yerleştireceğine dair beslediği umudu da bir hayli zamandır yitirmişti..." Nadir Nadi'nin Nihat Reşat Belger'den dinlediği olay ilginçtir. Saf halkın dinsel duygulannı, siyasal amaçlar için sinsice sömürmenin başlangıcıdır bunlar. Nihat Reşat Belger, Demokrat Partideçok kalmadı; daha ilginci, 27 Mayıs 1960'tan sonra kurulan Kurucu Meclis'e girdi, sanıyorum. Ezanın Arapça'ya çevrilişinin olaylarını, o yıllar gertç bir gazeteci olarak yaşadım. Kahroldum! Bunlar ülkeyi, Suudi Arabistan'ın kuyruğu- na takmanın ilk adımlarıydı Sivas'ta, 37 aydını yakarak öldürenlerin duruşmadan çıkarken ilahiler okudukları, "Ya Allah Bismillah, Allahuekber" sloganları atükları gazetelerde çıktı. Başkundakçı da yangını söndürmekle görevli olan itfaiyeciymiş. Refah Partili belediyenin, kun- dakçı itfaiyecisi olur elbet. Ne bekleniyordu ki? Necmed- d'n Hoca'nın bir arkadaşıyla Turan Dursun'un arkasına düşüp radyodan birkaç dakikaiık propaganda olanağı sağlansın diye rüşvet bile önerdiklerinı "Ankara Not- lan"nöa açık açık yazdım. Ne bir açıklama, ne bir şey. Bari, "Olmadıöylebirşey"deseler,negezer. "Nasılol- sa unutulur" deyip, yatıyorlar üstüne. "Arap hakimin oğlu" neden sakal bırakmıyor da, cascavlak suratlaçıkı- yor televizyonlara? Çevresi sakallı, kendisi değil, olacak şeydeğil! Sıvas olaylarında Aziz Nesin'i suçlayanlar, hiç oralı âeğiller gibi. Onlara göre, duruşmadan çıkarken "Ya Al- lah Bismillah, Allahuekber'' sloganları, masum halkın dinsel inançlarını ortaya koymalarından başka bir şey değil. Ne var bunda? Bunlar Müslümanlar! Laikliğe kar- şı Müslümanlar! Laiklik bir yerde, Müslümanlık bir yer- de; Müslûmanlığın tam karşısında. Şimdi, bunu yayma- ya, yerleştirmeye çalışıyor aptallar! Vallahı, Aziz Nesin yerden göğe haklı. Adını anmak istemediğim gerici yazarlardan biri, bir gün "Meydan"gazetesinden Teoman Erel'e: - Ben size hiç hücum etmedim. Başkalanna çattım, onlar bana karşılık veriyorlar. Size hiç çatmadığım hal- de, yazılarmızda neden bana çatıyorsunuz? diye sor- muş. Teoman, şu karşılığı vermiş: - Doğru, sen bana hiç çatmadın. Ama, gün geçmiyor ki Atatürk'e, O'nun eserlerine söven biryazın çıkmasın. Atatürk'esövmek, benim anama sövmekle birdir. Onun için sana çatıyorum. Şimdi anladın mı? "Yazar, çıt çıkarmadan ayrılmış oradan! Bir yıl kadar önceydi; Almanya'da Düsseldorf kentin- de yaşayan bir arkadaşım Dursun Atlgan, Ankara'ya gelmişti. Onunla bir akşam çağrılı olduğum bir kokteyle birlikte gittik. Çok kalabalık. Hacı Tö de az ilerimizde. Gerici bir yazar da bize doğru geliyor. El sıkıştık, arkada- şım Dursun'atanıştırdım: - Filan gazeteden feşmekan Beyefendi! Dursun Atılgan, daha el sıkışmadan konuşmaya baş- ladı: - Yahu siz ne dangalak insanlarsınız? - Anlamadım, neden efendim? - Atatürk'e nastl söversiniz be? Siz kim oluyorsunuz da Atatürk'e çatıyorsunuz, laikliğe çatıyorsunuz? Dan- galaklık sizin yaptığınız! Eyvah, dedim, burada bir olay olacak. Hiçbir şey ol- madı! Gerici yazar 'tfanga/a*"sözünü yedi, yuttu! Uzak- laştı oradan. Meğer bizim Dursun, usunun almadığı olaylarda bu "dangalak" sözcüğünü sık sık kullanırmış. Kardeşi, Dursun'a: - Abi, bana dangalak deme! Onun yerine "babayiğit" de, ben anlarım! dermiş... ••• Olağanüstü Hal Valisi Ünal Eıitan telefon etti; "Yumur- ta Topuk" başlıklı "Ankara Notları"r\a üzüldüğünü söy- ledi. "Ben hayatımda yumurta topuk ayakkabı giyme- dim"dedi.ayrıca, "a/rşamc/"dadeğilmiş. "Bunuaçıkla- yıp açıklamamayı sizin takdirinize bırakıyorum" dedi. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Yer ölcmeye yarar dü- ğümlü ip... Bir tanm ara- a. 2/ Yapay recine verni- ği ve tutkah üretiminde kullanılan beyaz ve bil- lursu toz... Biniciükte atın bayağı yürüyüşüne verilen ad. 3/ Boyalann inceltilmesinde kullanı- lan sıvı... Sık örgülübalık ağı. 4/ Su geçirmez ku- maştan yapüan bk çeşit 8 spor ceket... Bir nota. 5/ Q Bitki. 6/ İlaç... Ayakkabı y çekeceği. 7/ Satürn gazegeninin bir uydusu... Kütahya'nın birilçesi. 8/ Gelin taa... Fazıl Hûsnü Dağ- larca'nın bır şiir kitabı. 9/ Alev... "Batıl isteyü —'tan aynldım/Boy- nuz umdum kulaktan aynldım" (Şeyhi). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bazı ağaçlann süüü sıvısından elde edilerek dişcilikte ve kablo ya- pımında kullanılan kauçuğa ben- zer madde. 2/ Döl verme yetkinli- ğine eren... Anlam. 3/ Marguerite Yourcenar'ın, dilimize de çevrilmiş bir romanı... Kanşık renkli. 4/ Amaç... Kâfi gelme- yen. 5/ Girişik bezeme. 6/ " — ile korkutma vâiz bizi kim lâl-i nigâr/Canımız bizim oda yanmağa mutad eyledi" (Hoca Deh- hani)... Okur. 7/ Uygun bulmayarak geri çevirme... Açgözlü- lük. 8/ Mercanada... Üzüntülü düşünce durumu. 9/ ötücü bir kuş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle