25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS1993 SAU DIZI Y A Ş A Y A N A L E V İ L İ K Torosların DÎri; Abdal Musa 1 ekke Köyü; Antalya'nın Elmalı kazasına bağh olan 250 hanelik, bağ ve bahçeler içinde, Toroslar'm arka yü- zünde şirin bir köy. Nortnal günlerde bin civannda olan nüfus, geleneksel Abdal Musa Törenleri'nin düzenlendiğı haaran ayında 15-20 bın kişiyi buluyor. Bu köyde bırkaç bakkal ve kahveden başka ticari işletme yok; ne otel ne de pansıvon.. Gelen on bmlerce insanı Tekke Köyü sakanleri, evlerinde misafir edıyorlar. Buraya Anadolu'nun hemen her ilınden Alevi-Bektaşiler akın akın gelip Pir Abdal Musa'ya saygı ve sevgi- knnı ıleüvor, niyaz edıyor, adaklannı sunup kurbanlannı kesiyorlar. Türbeyi ziyaret Anadolu'nun dört bir yanından, işini gücünü bırakıp, dağlan taşlan. uzun yollan aşarak gelen bu insanlar bura- larda ne anyorlar? Asırlardır süren bu sevgı ve saygı selinin kaynağı nedır? Bu insan kimdir? Abdal Musa Sultan Türbesi, Ana- dolu Alevi-Bektaşılennce kutsal sayı- lan, Hacı Bekıaş Veli Türbesi'nden son- ra Anadolu Alevilerince büyük ziyaret- gah olarak kabul edilen bir türbe. Abdal Musa Sultan, 14'üncü yüzyıl- da Elmalı'da yaşamıştır. Tarihı kay- naklar Abdal Musa'nın Buhara'dan gelen babasmın, Haa Bekıaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğlu Hasan Gazi olduğunu yazar. Anası Ana Sul- tan, kız kardeşi ise Hüsniye Bacı'dır. Abdal Musa, yörenin Hıristiyanlar'ın elinden alınması sırasında, tekkesine yeni gönüldaşlar, canlar, müritler kazanmak için sırtında heybesi ile köy köy dolaşırmış. ' j, jÇ yaalıkaynaklar, Abdal Musa'- ! nın bir süre Hacıbektaş'ta pir evinde Kadıncık Ana'nın yanında kaldığıru bildirir. 14'üncü yüzyılda Batı Anado- lu'da ün kazanan Abdal Musa'nın, Os- manlı'nın ilk devirlerinde Yeniçeri OcağYnın kunıluşuna da kanştığı riva- yetler arasındadır. Orhan Gazi zamarunda Bursa'nın fethinde büyük kahramanbklan görül- düğü, çeşıtli fetihlere katıldığı. Geyikli Baba ıle birlikte Bursa'da bulunduğu sırada kendisine makam verildiği, Bur- sa'nm Sünni Osmanlı'nın merkezi ol- ması ile orayı terkedip Denizli, Aydın taraflanna geldiği ve oradan da Antal- va civanna geçıp Elmalı Tekke Köyü'- nde çeşit çeşit kerametler göstererek dergahını bu köyde açtığı bilinir, an- laülır. Kendisi şairdir, savaşçıdır, keramet sahıbıdir, felsefecidir. Bunlardan başka Haa Bektaş Veli'nin önde gelen halife- lerindendir. Alevi-Bektaşilerce kutsal sayılan on iki posttan on birincisi olan "Ayakçı PostoT, Şah Abdal Musa pos- tudur. Rumeli'de kumandan olduğu, tahta kılıç ile taşı ikiye bölüğü de, an- laülan rivayetler arasındadır. 600yıüıkkûlliye Karşımızda duran; büyük bahçesinin içindeki yeşiller arasında Abdal Musa Türbesi'nin bulunduğu külliyenin 600 yılhk bir tarihi var. Bugün bir oda ve önündeki salondan oluşan türbe, çok ihtişamh bir geçmişe sahip. Dergah geç- mişte çok büyükmüş. Dergaha iç içe yedi kapıdan geçildikten sonra ulaşılırmış. Abdal Musa Sultan; dört bin adımlı bir bağ ortasında, üstü çam tahtalan ile kaph, kagir bir kubbe altı- nda yatarmış. Türbenin üstündeki alün alem beş saatlık yoldan görülürmüş. Külliyenin çevresinde geniş bağ ve bahçeler. misafırhaneler, meydanlar, kiler ve mutfaklar varmış. Tekke'de dergahta 500 civannda mücerret derviş otururmuş. Mutfakta 40 derviş hizmet verirmiş,. Erzak dolu 20 ambar varmış. Misafirhanenin üstünde konak, altında ise 200 aün kalabileceği büyûklükte ahır varmış. Her gün yüzlerce misafir gelirmiş. Türbeye ilk gelene "Baba çor- bası" ikram edilirmiş. Bu tekke o kadar ışlekmış kı, yapıldığı günden beri mut- fağında ateş sönmemiş. Uçansu Tekke Köyü'nün her yanı Abdal Musa'ya ilişkin olarak anlaulan riva- yetlerle dolu. Tersten çalışan değirmen taşı efsanesi, 'Gelin Pınar' efsanesi, 'Ateşte Pervaz" efsanesi, 'Dur Dağı' ef- sanesi. 'Yaralı Geyık' efsanesi.. İşte bunlardan biri de "Uçan Su' efsanesidir. Uçan Su'ya ilişkın olarak halkm an- lattığı rivayet şöyle: Abdal Musa, yörenin Hıristiyanlar'ın elinden alınması sırasında, tekkesine yeni gönüldaşlar, canlar, müritler kazan- mak için sırtında heybesi ile köy köy do- laşırmış. Bugünkü Kaş ılçesinin Gömbe bel-* desi çevresinde gezerken. Gömbe'nin batısındaki Uçan Su'yun arka yönünde bir köye gjtmış. Köy halkı çok yoksul- muş. Susuzluk yüzünden ekinleri kuru- TEKKE KÖYÜ'NDEKİ CEMEVİ... GtZLt SAKLIBİR KAPI. A bdal Musa dergahtaki 500 müridi ile birlikte dergah önünde toplanır; kendi başta olmak üzere, müritleriyle "semah" döne döne yanan ateşe doğru yürümeye başlar. Dağlar, taşlar, ağaçlardaonunla birlikte yürür. Böylece ateşin yandığı yere gelirler. Ateşin içine girerler, "semah" döne döne ateşi söndürürler... ABDAL MUSA TÜRBESİ'NE EŞİKTEN GtRİŞ. muş. Evlerinde Abdal Musa'ya ikram edecek nafaka kalmamış. Bu yüzden çok utanmışlar. Sultan bu durumu gö- rünce köylülere, "Ben size su verirsem, siz de elde edeceğiniz ürünlerden bana pay verir misiniz" diye sormuş. Köylü- ler. "Ne demek, sen yeter ki su ver; ürû- nün lafı mı olur" dıye söz vermişler. Bu- nun üzenne Abdal Musa, asasını yere vurarak .yerden su fışkırtmış. Köylü buna çok sevinmiş. O yıl çok bol ürün elde etmişler. Abdal Musa, hasat sonu, köylünün söz verdiği ürünü almaya geldiğinde köylüler soğuk davranmışiar. Abdal Musa verdıklen sözü haürlatınca da, "Hadi be derviş, bu suyu Allah verdi, sen de kim oluyorsun" demişler. Abdal Musa köylülere, yapüklan bukalleşlik- ten dolayı beddua ederek; "Siz yazm su içmeye, ktşın geçmeye yol bulamayın" demiş. İşte o gün bu gündür kupkuru dağ yamaanda taşlar arasından fışkıran ve gürül güriil akan sular, yazın Elmah Ovası'na, kışın ise Kaş Ovası'na akarmış. Böylece bedduah köylüler kışın suyun coşkun çağlayışından geç- mek için yol bulamazlarken, yazın da içmeye su bulamazlarmış. Çok ilginçtir, bu sular köylülerin an- lattığına göre 6 mayısa kadar Kaş Ovası'na akarmış, tam 6 mayısta dağın diğer kısmına Elmah Ovası'na akmaya başlarmış. Semah dönerek ateşi söndürmek Söz rivayetlerden açılmışkan Alevi- Bektaşi geleneğinde önernlı bir yeri ABDAL MUSA TÜRBESt olan, ozan ve derviş Kaygusuz Abdal'ın Abdal Musa ile olan ilişkısini de anlat- mak istiyorum. Tarihi rivayetlere da- yah olarak bu ilişki şöyle anlatılıyor: Kaygusuz Abdal, bir gün avda bir ge- yik vurur. Yaralı geyik kaça kaça Ab- dal Musa'nın külliyesine gelir ve kapı- dan içeri girer. Kaygusuz da (Gaybi) ar- kasmdan dergaha gelir, dervişlerden geyiği sorar. Dervişler haberleri ol- madığını söylerler. Gaybi, deTgaha girmekte ısrar eder, nöbetçiler koymazlar. Abdal Musa'ya haber iletilir. Abdal Musa gelmesine izin verir. Kaygusuz içeri alınır. Abdal Musa, Gaybi'yi huzuraçağınr. Geyikte saph kalan oku tanıyıp tanımadığını so- rar.. ve koltuğunun altına saph duran oku gösterir. Gaybi oku tanır. Geyik olarak görünen bu varlık, Abdal Mu- sa'dır... (O gündür bugündür Alevı inancında geyik kut- saldır, onu öldürmek gü- nahtır. Hatta sadece geyik av- lamak değil, bütünüyle avcıhk Alevilikte yoktur. Avalar. kasaplar tankata ah- nmazlar.) Bu kerametten Gaybi çok etkilenır "Şeyhim, sana mûrit olmak istiyorum'* der. Abdal Musa bu işin zorluklannı an- latır, babasından izin al- masıru ister. Gaybi dergaha girip derviş olmak için ısrar edince, kabul edihr. Tarikat usulünce üraş edilir, taç ve hırka giydirilir, kemer bağ- lanır. Abdal Musa'ya mürit olur. Bunu duyan babası Ala- iye Sancağı Beyi çok üzülür ve Jazar. Hemen Teke Beyi'ne gj- derek Abdal Musa'nın, oğlu- nu esir aldığını söyler, onu kurtarmasını ister. Teke Beyi, Kılağılı İsa adh bir adamını Abdal Musa'ya gönderir. Şeyhin kerameti ile, attan inerken ayağı üzengiye takıhnca at ürker ve param- parça olur. Bunun üstüne Teke Beyi çok sinirlenir. Ab- dal Musa'nın üstüne asker yollar. Abdal Musa'yı yaka- layıp ateşte yakmak için bü- yük ateşler hazırlatır. Ortalık ateşten yanıp kavrulmak- tadır. Bu olup bitenlefekarşısı- nda Abdal Musa dergahtaki 500 müridi ile birlikte dergah önünde toplanır; kendi başta olmak üzere, müritleriyle "se- mah" döne döne yanan ateşe doğru yürümeye başlar. Dağ- lar, taşlar. ağaçlar da onunla birhkte yürür. Böylece ateşin yandığı yere gelirler. Ateşin içine girerler. "semah" döne döne ateşi söndürürler... Abdal Musa'nın bu kera- meti karşısında Alaiye Beyi 1500 adamı ile birlikte. Abdal Musa'nın elinı öpüp af diler. Oğlunun dergahta kalmasına nza gösterir. Gaybi. Tekke'de 40 yıl kahr, hizmet görür ve Kaygusuz Abdal lakabını ahr. Abdal Musa ona icazet- name verir. Kaygusuz daha sonra Mısır'a gider. Alevi köyüne, Alevi imam Tekke Köyü'nde cami de var. Alevi köyü ohnasına rağ- men, camisi de var. Alevi kö- yüne Sünni camisi 'kampan- yasf, 500 yıl öncesinin 'icra- at'ından kalan.. Osmanh'dan. Muhteşem Süleyman'dan bir miras... Merak edip sorduk, cami- halk ilişkisini. Caminin imamı da Aleviymış. Ezanı ve diğer ibadet biçimlenni Alevi usu- lüne göre uyguluyormuş. Ama, cem evine de geliyor- muş. Köyde yaşlılann bir kısmı cuma günleri camiye gi- dermiş. Bir de bayram na- mazlanna gidilirmiş. Tekke Köyü Alevi köyü ohnasına rağmen. Abdal Musa'nın kö- yü olmasına rağmen camisi bütün ihtişamı ile köyü süsler- ken; cem evı caminin arka so- kağında, 'gjzli sakh' bir yerde, penceresiz, 'gizli sakh bir kapıdan gırilen bir mekanda yer ahyor.. Tekke Köyü'nün dedele- nnden Ali Baba camiyi 1952'- de yaptırdıklannı, daha önce Abdal Musa Sultan Türbesi avlusundaki camiyi oradan kaldınp köy meydanına getir- diklerini söyledi. "İmamı da kendi köyü- müzden tayin ettirip maaşa bağladık. Bir süre imam Ehı- rah'nın askerden geknesini bekledik. O geldi göreve baş- ladı. Yabancı imam ıstemiyo- ruz. Bizim imam; namaz da küduır, cem de vapar, dem de çeker" diyorlar. İmam Durali şimdi emekli olmuş. Köyde imam hatipte okuyan iki genç varmış. On- lardan birinin atanmasım bekhyorlar. Onlar atanıncaya kadar köylü idare edecekmiş. Elmalı'da Sünni köylerle sanlı diğer bir Alevi köyü de Akçaintş. Oraya ise cami 1960'h yıllarda 'Sünni köylere karşı ayıp olmasın diye' yapılmış. İmamı da Diyanet atamış. Şu andaki imam, va- kit ezanlannı okur, tek başına namaz kdarmış. Bu köydeki camiye Tekke Köyü kadar da ilgi yokmuş. Etrafı Sünni köylerle sanlı olan bu iki Alevi köyü ile Sün- ni köyler arasında bugüne ka- dar büyük bir tatsızlık ol- mamış. Ufak tefek sürtüşme- ler sayılmazsa... YARIN: UĞUR MUMCUCEM EVİNDE YASAYANALEVÎ ONDERLERI BedriNoyan: Bektaşffiğin merkezi Türkiye'de C.ŞENER - Dedebaba olarak size bağlı kac halifebaba var? B. NOYAN - Bir baba Amerika"da var Recep Ferdi Baba. C. ŞENER - Amerika'nın hangi kentinde? B. NOYAN - Detroit'te. ABD'dekiler Arnavutluk'tan gelmiş- le.r. Arnavutluk'tan Önce İtalya'ya kaçmışlar. Enver Hoca'dan kacmışlar. Sonra Mısır'a, Mısır'dan Amerika'ya gitmişler. Ora- ; da 20 küsur dönüm bir yer almışlar. Evvelki sene beni davet etti- ler gittim. O zaman ona halifelık de verdım. Çünkü "babalık" icazetini yalnız "dedebaba" yazar. Hılafetnameyi de. Dedebaba kendi haîifesini seciyor. Ama bu halife babalar da ıcazet verebi- lirier. Bana bildirmek şartıyla. Çünkü kütüğe işlenmesi lazım. C. ŞENER - Şimdi Amerika'daki dergah nasıl. ne > apı> or? B. NOYAN - Çok güzel bır dergah vaptılar Zamanla domates patlıcan yetiştırdıler. Hayatlannı kazandılar. Ondan sonra Ar- navutluk'tan gelmiş. Amerika'da çalışan 500 aile kadar etraüna toplandı. Bizim Türkışelilerden de toplandılar. i C. ŞENER - Ne kadar cemaati > ar şimdi? ' B. NOYAN - Üç beş bin kişi var. O dergaha mensup. Beni ora- ya çağırmaiannın sebebi de, dergahı büyülttüler, misafirhane kısımlan yapular. Ondan sonra 600 kışilik bır toplantı salonu yapülar. O binaya ayırdıklan futbol sahası kadar bir yeri asfalt döşetmişler. Arabalann konacağı yerlere işaretlemeye kadar yapmışlar. Bir kenanna da on tane bir zemin on kadar kiraya ve- rilecek küçük kat yapmışlar. Ayda 600 dolara kiraya venyorlar. Amerikalılar oturuvorlar. C. ŞENER - Bunun dışında dışardan başka gelirleri var mı? B. NOYAN - Ordan gelen gelırlen ıle şımdı rahat geçınıyorlar. O dergahın büyütülmesi, bunlann açış merasımını yapmak için beni çağırdılar. Onlann tnerasıminde bulundum. "baba"yı da •'halifebaba" yaptım. Bir dervışinı ta ordan buraya göndenp benden icazet almaktan kurtaralım dıye düşündüm. C. ŞENER - Geçenlerde sizi ziyarete geldiler? B. NOYAN - Evet geldiler. Birkaç ay evvel, birisini seçmişler içlerinden ABD'ye Recep Ferdı Baba'ya gitmişler. Ben ondan nasip aldım. demış bana göndermiş Türkı>e'ye. Bektaşilığin merkezi Türkiye'de. Buraya kadar boşuna geldinız demişler. Be- nim ismimi vermiş. Onlarla tanışıldı, yanldı. kararlaşUnldı. Gel- diler. Ben bunlara hilafet verdım. Recep Ferdı Baba'nın da refe- ransı ile venlmiş gibı oldu. Gonderdım. Şimdi onlar 19 Ağustos 1993 günü Amavutluk'ta bir kongre düzenlediler. Onlar gelirken buraya bir de Franşeri soyadlı vekıllen de geldi. Sosyal Güvenlik Bakanı. Franşeri aileS bizde çok meşhurdur. Şimdi onlar Reşat Sinan Baba diye birinı seçtiler. Ben ona Halifelik beratını yazdım İzmir'de. Hacıbektaş'a elbisesiyle geldi. Yeşil de bir hırka giyrnış. Sz siyah hırkayı tercih ederiz. Öyle geldi. Ve öyle gezdi 4-5 gün. acıbektaş'a gitmeniz lazım. Orda kurban keseceksınız. Niyaz edeceksiniz. Arnavutluk'tan gelen baba mücerret baba olduğu için Balım Sultan'a gideceksiniz dedım. Kulağını deldirmek ner- den geliyor Balım Sultan'dan. O halde Balım Sultan da ziyaret edılecek. Kur- ban kesilecek,. S C. ŞENER - Peki Türkiye'de hangi halifebaba- lar var? B. NOYAN - Türkiye'de Mus- tafa Eke Baba var. tzmir'de. O İzmır'in haüfesi oluyor. Ankara'- da Teoman Baba var. Ali Sü- mer Baba var. İstanbul'da. Turgut Koca Baba var. Bir de Selman Baba vardı Yugoslav Türklerinden. O vefat etti. C. ŞENER - Eırver Hoca da Bektaşi ailesinden gebne birisi tniy- di? B. NOYAN - Hiç bilemiyorum. Recep Ferdi Baba onu lyi tanı- yor. C.ŞENFR - Dedebaba, Sıvas ola\lannı nasıl değeriendiriyorsu- nuz? B. NOYAN - Softalann işı. Ve Alevi'ye karşı da değil. Yani Alevi-Şünni davası değil. O bakımdan ilgilenmiyorum da tabii gericilik... Şimdi herkes istediği fıkn taşıyabilir. Ben hatta şimdi bu Salman Rüşdi için. Humeyni idama mahkum etti. Bulsa öldü- recek. Şeytan Ayetleri neden Türkiye'de basdmasın, niye ben okumayayım? Bakayını ne yazıyor? Cevabını verefim. Değil mi, dava bu. Aziz Nesin de fikirlerini sö>lesin. Beğenmiyorsak. biz de neden beğenmediğimizi söyleyeum. Âma kavga etmevelini. Mesele bu. Yani biz azami tolerans yoluyuz. Yanı Bektaşilığin mühim vasıflanndan biri de, en geniş toleransunız var. Kuran insanla kul arasmdaki ilişkiden bahsediyor. Kuran'da devlet, hükümet yok. Allah'la benim aramdaki ışleri düzene koymuş bir kitaptır. Laisızmin neden karşısında oluyorlar? Hıç anlamıyorum. Atatürk dinsiz miydi? Atatürk camileri mi kapatö? Namaz kılma>ı mı şasakladı Türkiye'de. Kılan kılsın kılabildiği kadar. C.ŞENER - Alevilerde namaz ve niyaz nasıl oluyor? B. NOYAN - Alevilerde namaz ayndır, niyaz ayndır. Gidiyo- ruz biz, bazı sembolik yerlerimiz var. Cerrah tahü diyoruz. Hz. Peygamber'in veda haccında konuştuğu konuşma kürsüsünü temsil ediyor. Onun yanında rehber makamı var. Bu tarafta ocak var. Alevilerin namaz kılalım dedikleri bu. Kapıdan ginyor, ev- vela oranın ortasına secde edı> or. Ondan sonra dede postuna, mürşide geliyor, mürşiuen rehbere gidiyor. Evvela canlılar. On- dan sonra ocak makamına niyaz ediyor. Tekrar darda niyaz başhyor, orda bitıyor. gidip yerine oturuyor. Buna namaz kılma diyorlar. Bu niyaz ayınıdir. Cami ile bizim meydanımızın ara- sında ne farklar vardır. Biz insanla yüz yüze oturuyoruz oturur- ken. Herkes karşıhkb, hepımiz bırbirimizle, yerimizde secde ettigj- mız zaman bırbirimize karşı secde etmiş oluyoruz. Camide ise herkes birbirinin arkasına dönük oturuyor. Allah ne diyor ki- tabında insan için: "En şerefli mahluk. Eşrefi mahlukat" diyor. Yani; yaratılmışlann en şereflisi. Ve ınsanlar için onlan "kiramı ekrem kıldırn. daha yücelrtim" ayetı var. Ben ona kendi ruhumu katarak yarattım. ben onu kıvamına gelmiş bir çamurdan ya- rattım, şekil \erdim. Bir de şey var. "Ben Adem'ı kendi suretim- de. kendi biçımımde yarattım" diye de bir ayet var. Ona da kendi ruhumu üfledim diyor Kuran'da. Yani insanda yaşayan ruh Tann'nın bir parçasıdır. Ama onun bir cüzüdür. Tann sıfat- laruıın bir kısmı ütsanda >ar. Yaratıcılık, işiticilik, bilicilik, kudret. Ama ne kadar? Kendi ölçüsunde. Hıçbir zaman da Allah'a karşı da ben Allahım demiyor. demeyecek. Tann sıfatlanndan insan. O bakımdan insan melaikelerden daha üstün. Neden? Meleklere emrettı ki, Adem'e secde edin. Ya- ni insan meleklerden üstflndür. Ve melekkr geldiler Adem'e secde ettiler. Kım etmedi? Şeytan. Şeytan reddettı. Neden? O toprak- tan yaratılmış, ben ateşten yaratıldım dedi... Onun için de kovul- du meclisten. Bunlar insana İslamıyet'in ne kadar değer verdığıni gösteren ayetler. "Size şah damannızdan daha yakınım" diyen ayet var Bunlar hepsi bilinen şe>ler Hülasa aşka bağlı, sevgiye bağlı. C. ŞENER - Ak>iler, Bektaşiler ne istiyorlar? Dûşûnceleri ne? Bugün bu hükümetten ne istiyor? B. NO\ AN - Hiçbır şe>lerini açık acık yapamıyorlar. Hükü- metten yardım istiyorlar. Bu bır cemaat meselesidır. Onlara ca- miler yapılıyorsa, bize de cem evi yapılsın diyorlar. Serbest olalım. a\inkrimizi yaparken böyle yasaklanmış bir işi yapar gibi, yani suç işler durumdan kurtulalım. Zorunlu din dersleri laikliğe aykın. Ale\ilerin istediği, laisizm prensiplerivle tamamen paralel. I.aik de\letten. laik cumhuriyerten başka bir şe> istemi\orlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle