Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17AĞUSTOS1993SALI
12 DIZIYAZI
-5-
usça çılcan Bakinetz gazetesı, baş
sayfadaki bir "havadis''inde bora-
zanlarcalıyordu. Ogeri gelmeliydi.
Halkırnızın bu en güç, bu en çetin
döneminde ona ihtiyaç vardı. Bü-
yük bir siyasetçi ve önderin zengin
deneyimiyle, o halkı kendisini içinde bulduğu zor
askeri ve iktisadi durumdan çıkarabilirdi. Halk
(yani çoğu!) Haydar Aliev'in devlet başkanlığı
makamına dönmesini ne zamandır hayal ediyor-
du. Ama bu her keresinde engellenmişü. önce
Moskova tarafindan, sonra kendi elimizle. Böyle
olmasaydı, hiç kuşkusuz savaş çoktan bilen, bin-
lerce genç ölmez, Hocalı katliamı olmaz, lanet Er-
meniler Şuşa'yı göçertmez, düşman Laçin'i ve
Kelbecer'i ve Azerbaycan'ın 450 köyûnü daha ele
geçiremezdi. Zamanlannda Vezirov ve Muttali-
. bov, onun dönüşünü engellememiş olsaiardı; za-
marunda Bayan Elmira Kafarova yerini ona bı-
raksaydı... O geç kaldı, ama hala çok geç değil. O
hala mutluluğu hak eden halkını kurtaracak güç
ve enerjiyle dopdolu.
Mutlu köylüler veyurttaşlar
Bu arada teleyizyon Aliev'in 1970'lerde Azer-
baycan'ın önderi olarak sağladığı başanlan gös-
teren eski propaganda filmlerini yeniden oynat-
maya girişti: SSCB'deki en büyük klima fabri-
kasının anılan, mutlu petrol işcileri, mutlu köylü-
ler, tamamlanmış büyük mesken projelerine taşı-
nan mutlu yurttaşlar, yiyecek dolu raflann arası-
Dda mutlu alışverişçiler. Nazi AlmanyasTnın
SSCB'ye saldınsı yıldönümü de mutlu bir rast-
lantıyla. yeni TV yöneticilerinin milliyetçiliğin kö-
tülükleri hakkında bir belgesel fılm derlemelenne
olanak sağiadı. Bundan çıkartılacak hisse, Hit-
ler'le Cumhurbaşkanı Elçibey arasında birçok
paralelcikler olduğuydu.
Bu fılmin çoğu Rusçaydı. Rusça ülkenin dili
olarak, sokakta bile, hemen bir gecede Azericenin
yerini almış görünmekteydi. Bu değişikliğin an-
larru, Elçibey yönetiminin vurguladığı baskırı
Türklük içeriğinden, önceki Moskova-merkeziili-
ğe dönüş yolunda büyük bir kültürel yöneliş kay-
ması yaşandığıydı. Aliev, henüz Bağımsız Devlet-
ler Topluluğu'na gitmekten söz etmiyorsa da
SSCB'nın eski iyi günleri hakkında ağır bir ısrar
vardı.
Eğer ne olup bittiğini hala anlayamayanlar
kaldıysa, Haydar bundan sonra, litresi üç sent
gibi skandal denebilecek bir enflasyon fıyatına
çıkmış olan benzinin üçte bir oranında ucuzlatı-
lacağını ilan etti. Bu arada, ekmeğin flyaü da kilo-
su ikı sentten. bunun dörtte üçüne indirilecekti.
KaiabalıkLar, (öyle denir ya) çıldırdı. Ermenis-
tan'a, benzin ve mazot kaçakçıhğı yapmakla
uğraşan Gence'de üslenmiş mafya gruplan ban-
kaya girerken gülmekten kırılıyorlardı. Daha ince
Burası 1920'de kazılıp açdmıştı, şimdiki adıysa Şefaitler Bahçesi. Park büyümeye devam ediyor, ama kazdan kabirierin en genişi yeni doldurul-
du: tçinde özgür ve demokrat bir Azerbaycan Cumhuriyeri idealinin cesedi var.
I
Ozgûp
Azerbaycan'ın
Tükenişi
Thomas Goltz
Çeviren: Mete Tunçay
•Azerbaycan'da yaşanan siyasal namussuzluklar ve
alçaklıklar dizisi üstünde özel olarak odaklaşılmak
gereken belirli biran varsa, o an 30 Haziran'da ortaya
çıktı. Elbette TY'den canlı olarak verilen bir meclis
oturumunda, H. Aliev halkın isteğine boyun eğdi ve
kendisinin meclis başkanı sıfatıyla, Yüksek Sovyet
üyesi, milli kahraman Albay Suret Hüseyinov'u "savaş
alanındaki büyük başanlan"nı ve "iktisat
dünyasındaki eşsiz nitelikleri"ni göz önünde tutarak
başbakanlık makamına aday gösterdi.
Savaşın sessiztcunkkuıdüşünceli kişilerse, bütün bunlann hızlı siyasal
kazançlar için girişilen bütçe açığı yaratacak har-
camalar olduğunu söylediler.
Kaçak cumhurbaşkanın topa tutulması, bu sı-
rada aralıksız devam etti ve 24 Haziran gecesi
mantıksal sonucuna ulaşu. O'çece.mecfis, Itibar
Memedov'un önerisiyle cumhurbaşkanhğı yet-
kilerinin, Gence olayı konusunda parlamento ko-
misyonunun vereceği rapora kadar, "geçid ola-
rak'' meclis başkanı Haydar Aliev'e devrilmesini
oyladı. Bu karann ivediliği, Suret'in cumhurbaş-
kanı istifa etmez ya da hakkında soruşturma açı-
Imazsa, artık ülkede olabileceklerden kendisinin
sorumlu tutulamayacağı yolunda, televizyonda
yayımlanan bir demecinden kaynaklanmıştı. Su-
ret'in en yakın üç adamı iddialara bakılırsa, iş or-
taklan Gence'deki yapılan Suret-yanlısı birgöste-
ri yürüyüşü esnasmda son derece profesyonel bir
biçimde vurulmuşlardı. Gerek Suret gerekse Hay-
dar, bunun cumhurbaşkanı başkentten aynldığı
gün, kendilerine hükümet depolanndan 18.000
otomaük tüfek dağıtılan Halk Cephesi'ndeki de-
netlenemeyen Elçibey yanblannın eseri olduğun-
dan kuşkulanıyorlardı.
Siyasal cinayetler
Ne istendiği çok acıktı: Elçibey'i ve parlamen-
todaki en yakın arkadaşlannı tasfiye ettikten ve
kabine üyelerinin yetkılerini ellerinden aldıktan
sonra, sıra Halk Cephesi'ni bir örgüt olarak yık-
maya gelmişti. Bunun için sahneyi haarlamanın
en kolay yolu da Halk Cephesi'nin siyasal cina-
yetlere ve terörizme bulaştığını ilan etmekti. Bir-
kaç gün içinde, üniversitede yapılan acınacak ka-
dar tenha bir puç-karşıtı gösteriyi silahlı adamlar
dağıttı; Cephe'nin şehir merkezi karargahı yakını-
ndaki daha genişçe bir protesto ise bine yakın po-
lis ve asker tarafindan "nnrvakkaten" 'durdunıl-
du. Polisler ve askerler, kendisinin mitingi dur-
durma emri vermediğini iddia ederek özürler dile-
yen içişleri bakanı vekili tarafindan geri çekilince-
ye kadar, göstericilere ve oradan geçenlere tahta
coplan ve demir burunlu postallanyla vurmaktan
adeta sadistçe bir haz alıyorlardı.
(Yazar için tuhaf bir an. Fotoğraf makinemi
gören birkaç sivil polis, fılmi istedi. (Gerçekten.
polisin dayak aüşını kalca hizamdan cekiyor-
dum.) Reddettim. Kısa bir tartışma çıkü, gözleri-
ni kan bürümüş altı polis daha oraya geldi. Biri
"tekmeteyiıı'' dedi. Kafama ve karnıma inecek bir
dizi vuruşa haarlanaralc, kendime lanet ettim.
Ansızın, altı polis daha geldi. Biri, "biz bunu tam-
yonız" dedi, "bizimJe cepbedeydi". Bir başkası
"Beü" dedi, "Haydar'a sonıyu sorao, buydu."
Gözlerini kan bürümüş polisler homurdandılar,
ama yeni gelenler beni bir köşeye iteleyince uzak-
laştılar. Biri, "istediğin kadar resim çekî" dedi, "is-
tediğin kadar nsan çek!" Bundan benim kendim
için çıkardığı ders gayet acık: Polislerle iyi iüşkiler
kur; başın sıkışınca bu tür tanıdıklar işine yarar.)
Cephe çekirdeğinin özgüvenini kırdıktan son-
ra, Elçibey'in geri kalan yandaşlan birer birer et-
kisizleştirildi. Neredeyse gülünç anlar yaşandı.
örneğin, E>evlet Bakanı Ali Kerimli ile Dışişleri
Bakanı Tevfik Kasımov bir basın toplantısı yapa-
rak Elçibey geri dönünceye kadar, protesto ma-
kamında kendi çalışmalannı askıya aldıklannı
açıkladılar. Ama toplantı sona erince, onlara
cumhurbaşkanlığı yönetimi binasındaki mevcu-
diyetlerinin yasaya aykın olduğu söylendi - Hay-
dar bir saat önce ikisini de görevlerinden uzak-
laşurmışü.
Basında olsun televizyonda olsun, Suret Hüse-
yinov'a çekilen ve giderek yaygınlaşan, "tşte Ha-
yatn" muamelesi ise daha az eğlenceli oluyor.
Aliev'le Hüseyinov arasındaki büyük karşdıkh
saygıyı yansıtması nedeniyle öğretici olmakla bir-
ükte (tabii, hiç kimse genç savaşbeyine Haydar'ın
topal atı demek istemiyor), bu bilgilendirmeierin
çoğu, genç savaşbeyinin yaşam ve dönemleriyle il-
giji bazı karanlık aynntılan gözlerden kaçırmak-
tadır.
Resmi açıklamalara göre, Hüseyinov servetini
devletin biryün fabrikasında müdürlük yaparken
edinmiş, ama sonradan büyük bir özveriyle bu-
nun çoğunu milli ordunun kurulmasına harca-
mış. Daha muhtemel gelir kaynağ) ise, SSCB'nin
son günlerinde Sovyet mafyasının karanlık dün-
Elçibey Nimet Penahb (solda)berabeıüği geçen sürede Suret HüyeaDov'ım yanında noktalandı.
yasına -özellikle de tath karb silah ticaretine ve
baa diplomat arkadaşlanma göreyse, Orta As-
yajTCafkasya uyuştunıcu kaçakçılığma- girme-
sindendi. Orduya sağiadığı araç gerecin kay-
nağınmsa, esrarengiz bir yanı yoktur. Kafkasya'-
daki Sovyet silah depolannda tam da teftiş ön-
celennde pek çok "nedeni açıklanamayan" patla-
malar oldu; Bunlar hep kaza sonucu diye envan-
teraen düşülüyordu.
Kiralık Rus askerleri
Elçibey'in milliyetci hükümerini çökerten bir
başka gelir kaynağı da Hüseyinov'un hükümetle
yiyici Rus savunma görevlileri arasında aracıük
etmesinden çıkıyor, Karabağ'daki savaş çabalan
için kirabk asker tutmak üzere yapılan her anlaş-
madan Hüseyinov belirli bir yüzdeyle komisyon
aüyordu. Ermeni mevzilenne yapılacak saldınla-
ra öncülük etroeleri için kiralanan Rus tank mü-
rettebatlanndan başka (bunlar, savaş acemisi
Azeri birüklerinin özgüvenlerini yükseltme
amaana da hizmet ediyorlar - ayru açüış oyun-
lanndan Ermeniler de yararlanıyordu), Hüseyi-
nov Rus savunma bakanlığı görevlileriyle arası-
ndaki dostluk ilişkilerine dayanarak geçici süre-
ler için pilotlar ve uçaklar da buluyordu. Fakat
bunlann ne denü etkili olduklan söz götürür:
Göklerdeki bu kiralık askerlerden bazılan, Kara-
bağ'ın başkent Stepanakent gibi kentsel hedefle-
ri, savaş bolgesinin iyice dışında kalan Fizuli gibi
Azeri şehirlerinden ayırmaktan "aciz" kaldılar.
Hüseyinov Elçibey yönetimi için bu etkinlikle-
ri örgütlemekte öylesine başanlıydı ki kendisine
geçen yaz "Azerbaycan kahramaın" payesi ve
Karabağ'daki bütün kuvvetlerin genel komu-
tanlığı verildi. Ancak bu ydın şubatında kanşık
koşullar altında, rütbesi ve payesi geri alındı. Hü-
kümet, sonunda o zamanki Savunma Bakanı
Rahim Gaziev ve eski Muttalibov grubu ile işbir-
liği halinde çalışan bir Frankenstein yarattığını
anlamışü. Hüseyinov bu tenzil-i rütbe emrine bo-
yun eğmedi, adamlarmı ve donanımını cepheden
çekti ve Gence'deki bir Rus ordu kışlasında küs-
künlükle istirahata geçti- hem de dokuz aydır Ka-
rabağ'da elde edilen bütün Azeri kazanımlan, bir
Ermeni saldınsıyla birkaç gün içinde ortadan
kaldınlırken.
Bu felaketten kısmen olsun sorumlu tutulmak
yerine, nizami ordunun çöküşü, Hüseyinov'un
prestijini büsbütün artürdı ve birçok birlik cephe-
den kaçıp onun 709'uncu külhani alayma katılma-
ya başladı. Suret başan ve yurtseverhkle özdeşleş-
mişti - hükümetse ihanet ve yenilgiyle. Mart sonun-
da Kelbecer'in düşmesi ve Nisandaki diğer gerile-
meler, Elçibey'in Ermenistan Cumhurbaşkanı Le-
von Ter Petrosyan'la Ankara'daki haysiyet kına
karşılaşmasına yol açarak bütün bunlan vurgu-
lamıştı. Nihayet, Mayıs ayında Azerbaycan Kara-
bağ'a hemen hemen hiç değinmeden, hiç değilse
BM'nin 822 sayıh karan uyannca Kelbecer'i geri
vermeleri için Ermenilere yalvaracak bir fîili tesli-
miyete yuvarlandı.
Azerbaycan'a kesİD dönüş
Bu arada Hüseyinov'un hatın sayüır silah stoku.
Gence'de aynı üssü paylaşüğı 104'üncü Rus tüme-
nınin -Moskova'nın bütün eski Varşova Paktı üye-
leri ya da sabık Sovyet cumhuriyetleriyle imza-
ladıği, birlikleri geri çekme anlaşmalannın uygu-
lamasmda biricik ömek olarak- planlanan tarihten
tam bir yü önce. 24 Mayıs'ta Azerbaycan'dan ke-
sin dönüşünü yapmasıyla daha da büyümüştü. Bu
erken geri çekılişin hükümeti yalnız görüp de Hü-
seyinov'un üstüne yüriimesi için kışkırtmak. sonra
da masayı ççvirerek Eçjbey'i devirmek ve muhte-
melen Aliev'in geri dönüşünü haarlamak üzere bir
"yem" olarak tasarlandığinı düşündürecek sebep-
ler vardır.
Fakat gençlik, servet ve gittikçe daha belirgjnle-
şen bir tutkuyla donanmış, arkasmda kendisine
bağlı bir ordu olan, hatta tuhaf bir biçimde Seyid-
lik -yani Hz. Muhammed'in soyundan gelme-iffl^-
nü de taşıyan Azerbaycan'daki en yeni ve adı en
çok yankılanan kişilik, söz konusu olunca, birçok-
lan gerçek kapışmanın acaba, yaşlı, Rusya-eğilimli
komünist Aliev'le Azeri milliyetçisi Elçibey'in
arasında mı, yoksa Hüseyinov'la -bizzat Aliev da-
hii- her kim karşısına çıkarsa onun arasında mı ol-
duğunu merak ediyorlar. Yine, iki adam arasında
çıktığı ileri sürülen "gerifiın" haberleri, kafalan
kanştırmak ve dikkati asıl sorundan, yani Azer-
baycan demokrasisinin üstüne sifon çekilmekte ol-
duğu gerçeğinden başka yerlere çelmek amaayla
kurulmuş. oyun içinde oyun içinde oyunun bir
parçasmdan ibaret olabilir.
1993 yazının Haziran aymda Azerbaycan'da ya-
şanan siyasal namussuzluklar ve alçaklıklar dizisi
üstünde özel olarak odaklaşılmak gereken belirli
bir an varsa. o an 30 Haziran'da ortaya çıktı. El-
bette TVden canlı olarak verilen bir meclis oturu-
munda. H. Aliev halkın isteğine boyun eğdi ve
kendisinin meclis başkanı sıfaüyla. Yüksek Sovyet
üyesi,milli kahraman Albay Suret Hüseyinov'u "sa-
vaş alanmdaki büyük başarüan"nı ve "iktisat
dmıyasıııdaki eşsiz nitelikkrT'ni göz önünde tuta-
rak başbakanlık makamına aday gösterdi.
Darbe tamamlamyor
tlaçla uluşturulmuşcasına duygusuz ve hareket-
siz duran adaydan, milletvekillerinin sorulannı
yanıtlaması istendi. Sorular da, onun verdiği üç
kelimelik cevaplar da pek yüzeyseldi. Adayın en
uzun yanıtı, Gence olayı ve Cumhurbaşkanı Elçi-
bey'in sorumluluğu hakkında gelmesi beklenen
meclis soruşturması raporunu, ilgili bir taraf ola-
rak nasıl değerlendireceğine iüşkindi.
Aday, "raporu biliyonım" dedi. *KD suçludur \e
deviete karşı işJcdiği cünimierden ötürü yargılan-
malıdır."
Muhakeme usulü, insan haklannın ve başka her
şeyin canı cehennemeydi. Daha önce olup bitenler
düşünülünce, Aliev'in adayının -sadece iki olum-
suz oya karşı- başbakanlıga secilmiş olmasında
şaşıkcak bir yan yoktur. Milletvekillerinin Aliev'-
den gelen ikinci öneriyi -savunma, içişlerive devlet
güvenliği gibi en güçlü bakanlıklann doğrudan
doğruya başbakanhğa bağlanmasını- kabul etme-
leriyle de bu çirkin ve iğrenç darbe tamamlanmış
oldu. "Yiin tüccan" için, bu herhalde yaşamının en
güzel anıydı. Başkalanmn gözüyle ise, Ermenis-
tan'la Karabağ için yapılan savaşın çok uzun ve
yağh ipi, bununla kendisini assın diye Suret Hüse-
yinov'un etine verümişti.
Bu yanşmada oyunun tıkanıp pota kalınması ile
yenilgi özdeştir: Her iki durumda da Hüseyinov'-
un başlangıçtaki Elçibey karşıtlığının beyhude ol-
duğu düşünülecektir; çünkü bu hareket, Suret'in
adamlannın dışardaki değil içerideki düşman yü-
zünden zafere erişeraedikleri savına dayanıyordu.
Bütün güçlü bakanlıklar kendi elinde olunca ve
çevresinde de savaştansa göriişmeleri yeğleyecek
Batı egilimli mi)'mıntı liberaller bulunmayınca,
Hüseyinov'un kazanmamak için hiçbir mazereti
kalmıyor.
Fakat Ermenilere karşı bir Suret zaferine erişil-
mesi bıle, güçlü bir olasılıkla genç savaşbeyinin kı-
şisel felaketi olacaktır: Nahcıv^nlı ihtiyar belki de-
mokrat olarak yeniden doğmuştur. ama hala ra-
kiplere tahammülü yok. Buralardaki (bencile>an)
kıîlağı kesikler, şimdi "Kirov Sendromu"ndan söz
ediyorlar. Güverteyi bağlannı kopartıp serbest
kalmış toplardan temizlemeyi amaçlayan trajik bir
ölüm!
Taühüyse, Suret'in adını taşıyan park bile açıla-
biür, heykelini de dikerler. Gerçekten çok talihliy-
se, bundan yetmiş yıl sonra yeni bir milliyetçiler
kuşağı, onun heykelini sökmez. Milli Meclis'in
önündeki caddenin karşı yanında bulunan parkta,
Kirov'un heykelinin aîcibeti bayle oldu. Burası
1920'de kazılıp acılmıştı, şimdikı adıysa Şehitler
Bahçesi. Park büyûmeye devam ediyor. ama kazı-
lan kabirierin en genişi yeni dolduruldu: tçinde öz-
gür ye demokrat bir Azerbaycan Cumhuriyeti ide-
alinin cesedi var.
Mezannın üstünde yürek turşusu kavanozu du-
ran, Nurcihan Hüseyinova'nm oğlu Yevlak gibi. o
da "dost ateşj"ne kurban gitti.
Huzur içinde uyusun.
BtTTİ
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Tunus'taki Diktatör...Tunus uyruklu Riyad Mahluf'un Kırklareli Asliye Ceza
Mahkemesinde duruşması geçtiğimiz hafta salı günü
yapılmıştı. Duruşmaya. Riyad Mahluf'un savunmanla-
rından Burhan Apaydın, Nilgün Çerçi Çevik, Kemal
Keleşoğlu girdiler. Duruşmaya dinleyici, gözlemci ola-
rak Birleşmiş Milletler Hukuk Bürosu'ndan Savunman
Nedim Yüca da katılmıştı. Salonu 150 kişilik bir dinleyici
kitlesi doldurmuştu. Kırklareli'nde SHP'liler olaya ilgi
göstermişler; kamu çalışanları sertdikalarından aydın-
lar. Kırklareli Köy-Koop üyeleri duruşmayı dikkatle izli-
yorlardı. Duruşma bir buçuk saat sürdü. Duruşma salo-
nunda sinek uçsa duyulurdu. Savunman olarak. dinleyi-
ciler arasında SHP Merkez Ilçe Başkanı Cavit Çağlayan
göze çarpıyordu. Öbür hukukçuların duruşmayı izleme-
meleri kendileri açısından büyük bir kayıp olmalıydı.
Duruşma Yargıcı Mustafa Ersin, ilk sözü sanık Riyad
Mahluf'a verdi. Tunus Devlet Başkanı Zeynel AbMin Bin
AJi, nicedir Mahluf'un Tunus'a geri verilmesini Türkiye'-
den istemekteydi. Riyad Mahluf'un, Tunus makamlarına
göre "adisuçlu"olduğunu ileri süren kabarık birdosya,
Yargıç Mustafa Ersin'in önündeydi. Ancak, köprülerin
altından çoook sular akmış, Riyad Mahluf'un savunman-
ları mahkemeye yeni belgeler, Fransa'dan gelmiş bir
tanığı da sunmuşlardı. Kendisine söz verilen Riyad
Mahluf, özetle şunları söyiedi:
- Önünüzdeki dosya benim "adi suçlu" olduğumu be-
lirtiyor, bu doğru değildir. Benim bu suçu işlememdeki
amaç siyasidir. Bu nedenle, bu dosyadaki iddiaları ka-
bul etmiyorum. Ancak, bu örgüt, sosyal-demokrat nitelik
taşıyan bir örgüttür. Ancak, adını açıklayamam. islamla
hiçbir ilgisi yok. Eğer ben bu örgütün mahiyetini ve kişi-
leri kendimi savunmak için anlatırsam, bu onlar için kö-
tü olacak. Bu bakımdan onlan açıklayamam.
Daha sonra Yargıç Mustafa Ersin, Savunman Burhan
Apaydın'a söz verdi. Burhan Apaydın, uzun bir savun-
ma yaptı. Apaydın, savunmasında "basının, basın öz-
gürlüğünün bütün özgürlüklerin ve savunma hakkının
güvencesi" olduğunu söyiedi. Burhan Apaydın ayrıca,
"Riyad Mahluf'un bu davasını kamuoyuna ileten, ka-
muoyuna benimseten, o yolla kamuoyunu aydınlatan
kimdir? Basındır. Basın olmasa, bu aleni duruşma ol-
masa, bizim savunmamız güvence altında olur mu?"
biçiminde konuştu. Burhan Apaydın, müvekkW olan sa-
nık Riyad Mahluf'un örgütünü açıklamasının, kendisi
açısından sakıncalı oiacağını yineledi. "Bu savunmasını
biz de yeterli buluyoruz" dedi. Burhan Apaydın, Riyad
Mahlufun gözlemci olarak katıldığı bir toplantı ile ilgili
olarak şöyle dedi:
- Müvekkilim, gözlemci olarak Cezayir'le Tunus ara-
sında bulunan bir yerde siyasi karakterli bir toplantıya
bir günlüğüne gidip katıtarak geriye dönmüştür. Bu, pa-
saportta tarih olarak belirtilmiştir. Bu toplantıya müvek-
kilim gözlemci olarak katılmıştır. Tunue rejimi de, mü-
vekkilimin bu hareketini rejimi devirmek amaayla
yaptığını saptamış, bu şekildeyorumlamıştır. Bu neden-
le müvekkilimi kendi memleketine tekrar almak amacıy-
la, "adi suçlu" ispatında bulunmuştur. Müvekkilim "adi
<5uçlu ' değildir. Buna ait Fransa da çıkan Le Monde ga-
zetesini ve pasaport örneğini sunuyorum.
Riyad Mahluf, adi suçlu olmadığını, eğer suçluysa si-
yasi suçlu olduğunu söyiedi. "Türkiye bir hukuk devleti-
dir. Türk adaletine güveniyorum, beni Tunus 'a gönder'ıp
ölüme terk etmeyecektir" dedi.
Yine Savunman Burhan Apaydın, savunman arkadaş-
ları adına konuşarak, Riyad Mahluf'un, Tunus'un ileri
sürdüğü gibi bir adi suçlu olmadığını, bir cunta mahke-
mesinin verdiği kararla 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı-
ğını, bu karann da Riyad'ın ifadesi alınmadan gıyabında
verildiğini anımsaftı, özetle şöyle dedi:
- Bir cunta mahkemesinin verdiği karara demokratik
Türk mahkemelerinin uymaması lazımdır. Tunus'la ya-
pılan anlaşma da 12 Eylül döneminde yapılmıştır. iki
cunta arasında imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre de
Riyad Mahluf'un Tunus'a geri verilmesi söz konusu ol-
mamalıdır.
Apaydın, 9 aydır Kırklareli Cezaevi'nde tutuklu olarak
bulunan müvekkilinin tutuksuz yargılanması gerektiğini
bildirdi ve Riyad Mahluf'un salıverilmesini istedi. Apay-
dın, şöyle dedi:
- Yine bu yüce ve şerefli hakimlerimizin, savcılarımı-
zın verecekleri kararla Mahluf, serbest bırakılacak ve
Tunus'a iade edilmeyecektir. Buna inancım sonsuzdur.
Yargıç Mustafa Ersin, C. Savcısı Ümlt Koçal'ın görü-
şünü sordu. O da, Riyad Mahluf'un tutuksuz yargılanma-
sı yönünde görüş bildirdi. Bunun üzerine Yargıç Musta-
fa Ersin, Riyad Mahluf'un salıverilmesine karar verdi.
Riyad Mahluf, dokuz aydır süren tutukluluğundan son-
ra, Cumhuriyet'ten Halil Nebiler'in "Türk vatandaşlığına
geçerseniz Türkiye'de yaşayacaksınız demektir. Pekiyi,
Tunus'taki demokrasi mücadelesi ne olacak?" sorusu-
na şu karşılığı veriyordu:
- Ben siyasi mücadeleme devam edeceğim. Türkiye'-
den bunu yapabilirim. Aslında şu cezaevine girmem bi-
le siyasi mücadeleye bir katkıdır. Türkiye'de insanlar
Tunus hakkında bilgi sahibi değildi. Şimdi orada bir dik-
tatörlük olduğunu bu dava sayesinde biliyorlar. Siyasi
mücadele damla damla, nokta nokta yürür.
10 ağustos günü salıverilen Riyad -Mahluf hakkında 3
günlük özgürlükten sonra yeniden tutuklama kararı ve-
rildi. Anlaşılan oydu ki, Zeynel Abidin Bin-AIİ, Riyad
Mahluf'un yakasını bırakmayacaktı...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Osmanlı saraylannın
enderun denen iç bölüm-
lerinde görevlendirilmek
üzere yetiştirilen devşir-
melere verilen ad. 2/ Su
taşkıru... Aruz ölçüsünde 4
kısa okunması gereken c
bir heceyi, kahba uydur-
mak için uzatma. 3/Yük- 6
sek rakımlı ülkelerde tu- j
rizm ve dağcıhk etkinlik-
leri arasında yer alan 8
yürüyüş gezileri. 4/ Da- g
hil... Bir tür taze ve tuzsuz
beyaz peynir... Gümüşün simgesi.
5/ Hint müziğine özgü telli bir çal-
gı... Kumtaşı. 6/ Geminin zinciri
toplayıp demirini kaldırmâya ha-
zır bulunması. 7/ Dişi deve... Bir
cetvel türii. 8/ Dili tutulmuş, ko-
nuşamaz hale gelmiş... Hekımlik
taslayan kimse. 9/ Samsun'un bir
ilçesi... Birnota.
VUKARIDAN AŞAĞFYA:
1/ Soğuk davranışlarla hoşlanma-
dığını belli etme. 2/ Köy, pazar
gibi yerleri dolaşarak ufak tefek tuhafıye eşyası satan gezginci
esnaf... Eski dilde yol. 3/ İspanyollann sevinç ünlefMl... At ahın.
4/ Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü. 5/ Kini bahklann
iste kurutularak yapılan pastırması. 6/ Buywteu... Iri ve boru
biçiminde beyaz ya da san renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 7/
Ekmek... Çin ve japonya'da oynanan bir çeşit satranç. 8/ Diz-
ginleri koyuverilmiş atın dörtnala koşması... Sîna YanmadasT-
nda. Hz. Musaya Tann'nın tecelli ettiği dağ. 9[ Göçebelerin
kullandığı birtür keçeçadır.