Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1993 CUMA
12 DIZIYAZI
MumcudabirPirSultan'dıII II
OLU OZANLAR KEH1I
Ç e t İ n Y i ğ e n o ğ l u
"Bu sömürü düzeni
sürdükçe Pir Sultan Abdal
ölmeyecektir. Dahadoğru
bir deyişle Pir Sultan
Abdal'lar bitmeyecektir.
Uğur Mumcu da bir Pir
Sultan Abdal'dır"
Sıvas cankınmının. yakılarak öldürülen 36
aydının acısı Sıvas'ın üstüne bir karabasan gibi
çokmüş. Madımak Oteli hâlâ tütüyor. Kentın
hemen her yerinden yanık kokusunu duymak
olası. Sokağa çıkma yasağı var. Sokaklarda as-
kerler devriye geziyor. Bir evde oturmuş. o sı-
kınüb, o kederli saatleri geçirmeye çabalayan
dört Sıvash aydınla birlikteyiz. Tam şairin dedi-
ği gibi. "hava kurşun gjbi ağır".. ve bizim içi-
mizden gerçekten "bağırmak" geliyor.
Avukat Naci Muslu, mimar Orhan Kurt, ki-
tapçı Osman Yıldınm ve "Adımı açıklamasam
iyi olacak" diyen bir Sıvash aydınla (kısalülmış
olarak A.B.) birlikte sohbet ediyoruz. Konu-
muz Pir Sultan Abdal.
İlk söz avukat Naci Muslu'nun:
" Pir Sultan Abdal bir simgedir. Bunun iki
nedeni var. Birincisi yazm ustası. tkincisi top-
lumsal sorunlara karşı başkaldınrun ustası. Pir
Sultan Abdal'ın hâlâ yaşamasmı - bence yaşı-
yor - o dönemden bu yana çözümlenmemiş so-
runlara karşı halkın çözüm önerilerini, Pir Sul-
tan Abdal'ın agzından dile getirmesinden çıka-
nyorum. Ben Pir Sultan Abdal'ı bir mezhep
önderi. bir din ulusu olarak değil, sorunlara çö-
züm getiren bir destan kahramanı olarak görü-
yorum."
Mimar Orhan Kurt destekliyor arkadaşını:
'"Bu yargıya katılmamak olanaksız. O'na. Pir
Sultan'a mezhepsel açıdan bakmak yanhşür.
O, toplumsal çelişkiyi o zaman görrnüş ve sö-
mürü karşısında halkın söyleyemedikJerini dile
getirmiştir."
Sözü bu kez de A.B. ahyor. Onun da söyle-
dikleri arkadaşlanndan pek farklı değil Şöyle
diyor:
"Pir Sultan Abdal halkın göremediğini gö-
ren. duyamadığını duyan, söyleyemediğinı kor-
kusuzca söyleyen bir önder oldu. Diline bakın.
Saldırgan değil, etkileyici ve iz bırakıcıdır. Kar-
şı çıktığı, vurgun düzeni ve adaletsizliktir. Os-
manhnın verdiği rüşveti reddederek canını
vermeyi göze aîması onu ölümsüzleştirmiştir.
Unutmayın ki vurgun düzeni ve adaletsizlik söz
konusu ise en azından Sıvas yöresinde Pir Sul-
tan çağından bu yana önemli bir değişiklik
olmadı. Pir Sultan Abdal'ın adeta bir 'anonim'
kişilik olarak günümüze dek yaşamasıru sağla-
yan da budur."
Avukat Muslu ekliyor:
"Yaşadığı sorunlan özgürce dile getiremeyen
halk, dün olduğu gibi bugün de birilerinin ken-
Hidayet Karakuş'un eşi de dehşeti yaşadı.
Düşünen iıısana saygı
HİDAYETKARAKUŞ
Vali Ahmet Karabilgin dolu dolu bir
konuşmayapü. Kimseyi incitmedi.
Kültürün insan yaşamındaki yerini belirtti.
Aydınlan, yazarlan. Aziz Nesin'i Sıvas'ta
görmekten duyduğu mutluluğu söyledi.
Salondan çıkarken de Cevat Geray'a
"Hocam" diye seslendi. Sanhp öpüştüler.
Acaba Siyasal Bilgiler'den öğrencisi miydi?
Bir fırsat olup soramadım Cevat Geray'a.
Aziz Nesin, konuşmasının temelini
insanlar arasındaki hoşgörüye oturttu.
Dinlerin ınsanlığa vermesi gerekenin
üzerinde durdu. Aleviliğin, Sünniliğin
yapaylığına değindi. Pir Sultan Abdal'ın
geçen dört yüz yıldan bu yana pek çok
düşüncesinineskidiğini, ancak temelde
sağlam bir insanhk özü bulunduğunu,
bunun geliştirilmesi gerektiğini. daha
çağcıl bir Pir Sultan yaratmak gerektiğini
vurguladı. Sazın bile eskidiğini, bu sazı bu
biçimde çalarak gelişemeyeceğimizi
anlattı.
Aziz Nesin'in konuşması salonda
bulunanlarca coşkuyla alkışlandı.
Herkesin. Aziz Nesin'in düşüncesini,
söylediklerini paylaştığını sanmıyorum.
Ama kişi, düşünen insana saygı
duvmalıdır. Konuşan insana saygı
duymalıdır. Hele yaşamını tehlikeye
atarak düşüncelerini açıklamak zofunda
kalanlara daha çok saygı duymahdır.
Çünkü o insanlar toplumun öncüsüdürler.
Başlangıçta düşünceleri yüzünden
horlansalar, baskılara uğrasalar. asılsalar
da, yakılsalarda zamanla toplumun büyük
kesimi onlar gibi düşünmeye başlar.
Bu yüzden aşın düşünce yoktur.
Sakıncalı. sakıncasız düşünce yoktur.
Doğru ya da yanlış düşünce vardır. Bunlar
da zamanla doğru ya da yanlışa
değişebilirler.
İnsanın düşüncesine bu carpık yaklaşım
biçimini değiştirmek gerek. "Sakıncalı
düşünce. sakıncasız düşünce" çarpıklığını
yıkmak gerek.
Salondan dışan çıktık.
Konser vardı salonda. İzlemek istemedik.
Sıvas"ı görmek istiyorduk. Yorgunduk
ama Gök Medrese vardı, Çifte Minare
vardı, Sıvas Kongresi'nin yapıldığı eski lise
vardı.
Güneş gözlerimizi aldı. Hava ılık. Kent
sakin. Kültür Merkezi'nin önündeki Pir
Sultan Abdal'dan Aşık Veysel'e Halk
Ozanlan heykelinin önünde fotoğraflar
çektirdik. Elindesazıylayağızbirozan. Bir
elini yanındaki Sıvas'ın simgesi"Kangal
köpeğinin sırtına koymuş. Bu ozanı
sevdim. Bize kültüreİ kalıtın yüzlerce yıllık
geleneğin can damarlanndan birini
simgelediği için sevdim.
Aydoğan Yavaşh, Melahat Yavaşlı, Asaf
Koçak, Haydar Ünal, ben. eşim. daha
birkaç kişi anıtın önünde fotoğraf
çektirdik. Sonra kente doğru yürüdük.
Eşim:
- Dikkat ediyor musun, hiç yüksek bina
yok. Caddeler genış, eski yapılar kente
tarihsel bir kimlik kazandınyor. dedi.
Gerçekten güzel bir kentti Sıvas. Yüksek
yapıİardan da büyük kentlerde bıkmıştık.
Başımı kaldırınca "şapkamı düşürmeden"
gökyüzünü görebilmeliyim ben.
Bu yüzden yıllar önce İzmir'den
Menemen'e atandığımda bana hiç de zor
gelmedi. Menemen'in o zamanki iki-üç
katlı yapılannı sevdim. Sürecek
dileri için söylediklerine sıkı sıkıya sahip çıkı-
yor. Halk direnemiyor, direnmiyor. Ama so-
runlan konuşuyor. Bir kahraman yaratıyor ve
ondan kendilerinin dile getiremediklerini söyle-
yerek kendileri için savaşmasını bekliyor..."
Sohbete, daha önce susan kitapçı Osman Yıl-
dınm kanşıyor bu noktada. İlginç bir yorumla
üstelik:
"Pir Sultan'ı siyasal açıdan, derebeylerine
karşı verdiği mücadele bağlarrunda değerlen-
dirmek gerek. Bana göre Pir Sultan Abdal'ın
aşılmasıyla Deniz Gezmiş'in asılması arasında
bir fark yok. Çünkü her Ucisi de bozuk düzene
karşı savaşmanın simgeleridir. Bu sömürü dü-
zeni sürdükçe Pir Sultan Abdal ölmeyecektir.
Daha doğru bir deyişle Pir Sultan Abdal'lar bit-
meyecektir. Bana göre Uğur Mumcu da bir Pir
Sultan Abdal'dır..."
•Gece boyu süren bu ilginç söyleşi Pir Sultan
Abdal'ın Sıvaslılan. kuşkusuz Alevi inançlı Sı-
vaslılan nasıl ve ne kadar etkilediğini kanıtlı-
yor. Ama bu arada söyleşi ilerledikçe. pek de iyi
bilinmeyen bir başka gerçek çıkıyor ortaya.
Sıvas oldum bitüm iki mezhebin ve ne yazık
ki aralan pek de iyi olmayan iki mezhebin. Ale-
vilerle Sünnilerin sık sık karşı karşıya geldiği bir
çatışma alanı olarak görülegelmiştir. Nitekim
Sıvas'ta ne zaman bir çaüşma, ne zaman bir
cankınm patlak verse, yaygın.olan kanı bunu
"mezhep çaüşması" olarak niteler.
Anlaşılan gerçek bu kadar yalınkat değil.
Kentte ve yörede özellikle tankatlann ahşılma-
mış (yada yöre halkı için pek alışılmış) etkinlik-
leri, çelişkinin salt bir mezhepler aynhğı olma-
dığı yargısına kaynakhk ediyor. Oysa bu
konuda_ değerli araştırmalar yapmış Sıvash
avukat İsmail Hakkı Kanar sorunu eşeliyor ve
ilginç bulgular sergiliyor:
"Burası (Sıvas) şöyle bir incelendiğinde görü-
lür ki inançlar. uluslar, aşiretler yumağıdır. Bu
topraklarda Müslüman olmuş Rumlar, Erme-
niler var. Türkmenler, Azeriler.Çerkezler, Po-
şalar, Araplar, Moğollar, Boşnaklar, Selanik
Türkleri, Ahıska Türkleri, Kürtler, Zazalar,
Koçgiriler var.
Bu kozmopolit yapıda elbet bir harekethhk
ve çatışma görülecektir. Bu kaçınılmaz. Sıvas
sanki her açıdan "bir uç nokta'dır. Bir tfenzetme
yaparsak. Sıvas sanki bir Balkanlar, bir Kaf-
kaslar. bir Ortadoğu'dur. İşte böylesine karma-
şık, böylesine çapraşık bir toplumsal yapının
insanlannı kaynaştıran, Cumhuriyet oldu.
Cumhuriyetin Sıvas'ta kurulduğu gerçeğini
gözden ırak tutmayın. Cumhuriyet'in ırk, din
gibi aynmlan hukuk plarunda da olsa silen ve
herkese eşit yurttaşhk hakkı tanıyan cağdaş ya-
pısı. Sıvas mozayiğini olumlu yönde etkiledi.
Ta 1980'lere kadar.. 1977 ve 1978'deki olaylar-
da Sıvas'taki bu dostluk iklımi ağır bir yara al-
dı. Bu yara kapanmadı. Kapanacakken ustaca
kanalıldı ve 2 Temmuz 1993'e böyle geündi..."
Demirerin uyarısı
İsmail Hakkı Kanar'ın bu ilginç değerlendir-
meleri düşündürücü.. Sıvas gerçekten ilginç bir
yöre. Orada ne Erzurum'un dinsel dinginliği
(stabil, durmuş oturmuş). ne Ege kentlerinin
görece refahı var. Sıvas'ta mevsimler pek çetin
yaşanıyor. Hani "Kışın donmak, yazın yanmak
Sıvas'a özgü" diyenlere hak verdirircesine.
Toprak bereketli değil ve sanayi. bölgeyi işsizlik
belasmdan kurtaracak düzeyde değil. Bu Sıvas-
lıyı etkihyor kuşkusuz. Nitekim 2 Temmuz
1993'deki olaylann hemen ardından yıllann de-
neyimli politikacısı Cumhurbaşkanı Demirel,
"Sıvashya dikkat edin. kav gibidir" dedi. Demi-
rel hakh. Sıvash gerçekten kav gibi. Yani çabu-
cak, bir kıvılcımda tutuşacak kadar gergin. İlk
gören bunun aprdına varmaz. Sakin, uysal gö-
rünür Sıvas halkı. Ama olay patlak verdiğinde
de tanınmaz olur. Sıvas Cumhuriyet Üniversi-
tesi'nden bir sosyolog (gene malum nedenlerle
adının açıklanmasmı istemiyor). buna ilişkin
şunlan söyledi:
"Dağhk ve yüksek bir platoda kurulu oluşu-
nun bunda payı var. Kısa. ama alabildiğine
bunalücı sıcak yazlan ve ille de uzun, çok uzun
ve çok soğuk Sıvas kışının sosyo-pşikolojik so-
nuçlan var. Bütün kış boyunca günlerini çok
dar ve kapah bir toplumsal çevre içinde geçiren
Sıvas insanı üzerinde, aşın yaz sıcaklannın çok
olumsuz sonuçlan oluyor.
Sıvas cankınmını böylesı sosyolojik, psikolo-
jik gerekçelerle açıklamak ne kadar doğru bile-
miyoruz. Ama konunun bir de böyle bir yönü
olduğu da ortada.
Ama biz Sıvas kentinin ve yöresinin sosyolo-
jik yapısını ele alan bir ınceleme değil, 36 aydını
yakarak öldüren gericiliğin niçin Sıvas'ta baş-
gösterdiğini sorgulayan ve Sıvas cankınmının
perde arkasını sergikyen bir yazı dizisi hazırh-
yoruz. O yüzden Sıvas'ın tarihsel ve coğrafi
özelliklerine burada bir son verip yeniden Tem-
muz 1993 Cankınmı'na dönehm.
SÜRECEK
Sıvas valisi Ahmet Karabilgin in hükümete sundugu rapor:
11- Olayın başlangıcından
itibaren cereyan tarzı,
gelişmesi ve sonuçlanması
02.07.1993
- 13.30: Çeşitli camilerden cuma
namazuıdan çıkan sayılan yaklaşık
300 dolayındaki bir grup, hükümet
binası önünde toplanmış, Aziz Ne-
sin, Vali ve hükümet aleyhinde, şeri-
at lehinde gösteriler yapmaya başla-
mışlardır. "Seytan Aziz". "Vah-
Hükümet istifa", "İslamiyeti ezdir-
meyeceğiz" ve benzeri sloganlan
jıaykıran grup, mevcut emniyet gücü
de (polis-jandarma) hükümet binası
önünden uzaklaşünlmışür.
- 13.45: Tugay Komutanı ilk kez
telefonla aranıp olayla ilgili bilgj ve-
rilmiş ve yardım istenrnişür.
-14.00. Hükümet binası önünden
•üzaklaştınlan grup, Kültür Merkezi
önünde toplanmış ve kendilerini
uzaklaştırmak isteyen güvenlik güç-
lerine karşı oturarak protestolannı
sürdürmüşlerdir.
-14.15: Vali tarafından Tugay Ko-
mutanı telefonla aranarak, gelişme
eğilimi gösteren olaylara karşı Tu-
gay'dan yeniden yardım istenmişür.
- 14.30: İçişleri Bakanı'na Vali ta-
rafından telefonla ve faksla gelişme-
ler bikürihroştir. Sayın Başbakan'a
da ayru yönde faksla ve daha sonra
da telefonla bilgj sunulmuştur.
-14.40: İçişleri Bakanlığı Müsteşa-
n ile görüşülerek Tokat ve Kayseri
valilerinden kuvvet istenilmesi ka-
rarlaştınlmış ve ilgili valilere durum
iletilrniştir.
- 14.45: Hafık. Yıldızeü, Kangal,
Şarkışla ve 2^ara kaymakamlıklann-
dan polis-jandarma takviyesi istenil-
miş, Tugay Komutanhğı'nın askeri
birlik sevk etmesi konusunda giri-
şimİCT sürdürühnüştür.
-14.50: Kültür Merkezi"nden yeni-
den Hükümet Meydanı önüne gelen
grup, "Ya Allah, intikam, Allahuek-
ber", "Sıvas, Aziz'e mezar olacak",
"Vali dışan. Vali istifa", "Şerefsiz
Vah", "Bismillahi Allahuekber" slo-
ganlanyla kanunsuz eylemlerini sür-
dürmüşlerdir.
- 15.00: Atatürk Caddesi'nde Eti-
bank bitişiğinde bulunan bir 'cafe'-
nin taşlanmaya başlandığı, Emniyet
telsiz anonsundan duyulmuştur.
- 15.15: Göstericıler, Hükümet
Meydanı'ndan yeniden Kültür Mer-
kezi'ne yönelmişlerdır.
- 15.25: Valılık ıiuiNjmına gelen
Belediye Başkanı'nın topluluğu tes-
kın etmek için konuşma yapmasına
karar verilmiştir.
-15.30: Kültür Merkezi taşlanma-
ya başlanmışür. Polise zor kullanma
emri verilip Tugay Komutanı'ndan
yeniden destek istenilmiştir.
- 15.55: Kültür Merkezi'ndeki zor
kullanma ve topluluğun taşla saldın-
sı sırasında 2 polis memuru ve 2 sivil
kişi yarah olarak Numune Hasta-
nesi'ne kaldınlmıştır.
-16.00: Bu saat itibariyle Emniyet
Müdürlüğü'nden 150, Jandarma
Komutanhğı'ndan 55. Tokat'tan 25,
Kayseri'den 31, Hafık üçesinden 16.
Yıldızeli ilçesinden 27. Kangal'dan
21, Şarkışla'dan 10, Zara'dan 7. Tu-
gay'dan 100 kişi olmak üzere toplam
442 kişilik polis-jandarma-asker gü-
cü olduğu behrlenmiştir.
-16.30: Sayılan yaklaşık 5000'i bu-
lan göstericilerin Aziz Nesin'in bu-
lunduğunu öğrendikleri Madımak
Otcli'ni sarmaya ve taşlamaya başla-
dıklan öğrenilmiştir.
- 17.00: Belediye Başkanı'nın top-
luluğu yatıştırma konuşmalan da
sonuç vermemişür. Kanunsuz göste-
riciler, 4 Eylül Atatürk ve Kongre
Müzesi'ne saldırmış, bina önündeki
Atatürk büstünü tahrip etmış. bina-
ya girme çabalan güçlükle önîenmiş-
tir. Atatürk'ün "Cumhuriyet'in
temelini burada attık" dediği tarihi
binanın camlan taşlarla kınlmıştır.
- 18.00: Topluluğun dağılması ve
Madımak Oteli'nde bulunan Aziz
Nesin ile diğer misafırlerin tehlike-
den kurtulmalan için götericilerin
tepki gösterdiği Kültür Merkezi
önündeki heykelin kaldınlmasına
karar verilmiştir.
- 19.00: Heykel, Kültür Merkezi
önünden kaldınhnış. galeyan içinde-
ki topluluk heykelı iplerle çekerek
anacaddede bir süre sürüklemişür.
- 19.10: Genelkurmay Başkaru
Vali'yi telefonla arayarak Tugay
Komutanhğı'nın bütün gücüyle
olaylan önlemek için yardımcı olma-
smı istemiştir.
- 19.45: Topluluk. Madımak
Oteli'ne girmek için baskı yapmaya
başlamıştır. Bu arada otel önündeki
araçlar ve peşinden de otel, kundak-
lama sonucu yanmaya başlamıştır.
Galeyan içindeki topluluk itfaiye
araçlannın geçişıni yerlere yatarak
engellemiştir.
20.20: Hemen yanındaki Madı-
mak Oteli'nin önünden hükümet
konağı önüne gelen topluluk "Ya
Allah, intikam, Allahuekber". "İsla-
ma uzanan eller kınlsın", "Vali is-
tifa-şerefsiz vali-dinsiz vali istemiyo-
ruz-yaşasın şenat" sloganlan ile
hükümet konağını taşlamaya başla-
mışlardır.
- 20.30: Aziz Nesin, Madımak
Oteli'nden kurtanlarak güvenlik al-
tında üni%ersite hastanesine götürül-
müştür.
- 20.50: Hükümet konağı yeniden
taşlanmıştır.
- 20.55: Asker, jandarma ve polis,
havaya ateş ederek topluluğu dagıt-
maya başlamıştır.
- 22.00: Sayın İçişleri Bakanı Vah-
liğe gelip olaylar hakkında bilgi al-
maya başlamıştır.
- 23.00: Vahlikçe il merkezinde,
ikinci bir emre kadar sokağa çıkma
yasağı ilan edihniştir. Bu saate kadar
şehrin çeşitli yerlerinde küçük grup-
lar halinde dağılmış olan topluluk
tamamen parçalanmış ve güvenlik
güçlerince şehrin içinde tam bir haki-
miyet saâlanmıştır.
03.07.Î993
-01.00 itibariyle: Toplam ölü sayısı
35. toplam yaralı sayısı 60 (4"ü ağır
yarah), otelden sağ olarak kurtanlan
kişi sayısı 30.
-17.00 itibariyle: Toplam ölü sayı-
sı 36. toplam yarah sayısı 24 (8'i
ağır).
SÜRECEK
ANKARAANKA
MÜŞERREF HEKIMOĞLU
Çıkmazı...
Olaylar tırmanıyor, ufkumuz kararıyor giderek. Tansu
Çiller'in güvenoyu alması da bir anlam taşımıyor şimdi.
Ulkemizin gündeminde çok önemli sorunlar var. Karan-
lığı aşmak için o sorunlara eğilmek, çözüm bulmak ge-
rekiyor. Gerçekçi bir yaklaşım...
Böyle bir yaklaşım, Çiller hükümetinden beklenir mi
sorusu tartışılabilir. Nitekim başkent çevreleri, bu tartıs-
malarla dalgalanıyor şimdi. Hükümette onanm, kanat-
larda kınklık, ufukta seçim görenler var. Tartışmaların
ötesinde varılan gerçek de şu: Bu karanlık birden oluş-
madı ülkemizde. Yıllann birikimi bu; yanlış ve çarpık
politikaların, kişisel ya da siyasal çıkarlarla verilen
ödünlerin kara ürünü. O ödünlerle geldik buraya. Madı-
mak Oteli'ndeki yangın bir günde çıkmadı!
insan hak ve özgürlüklerinin yaşandığı, laik ve de-
mokratik bir ülkede Madımak yangını yaşanır mı? Birbi-
rine karşı düşünce ve inançlar için kavga eder, silaha
başvurur mu insanlar? Gözlerimden utanıyorum doğru-
su, kimin elleri bunlar, nasıl böylesine öldürücü oluyor!
Çoğu genç; nassl yetiştiler, eğitildiler, beyinleri nasıl yı-
kandı, koşullandı kim bilir! Asıl sorun burada sanırım.
Karanlığı bilimin ışığı deler ancak. Oysa kimi çevrelerde
bu ışığı söndürmek çabası var. O çabalara gerekli du-
yarlığın gösterildiği de söylenemez. İnsan laik bir ülke-
de yaşadığmdan kuşku duyacak neredeyse!
Bu konuda Sayın Tansu Çiller i de eleştiriyorurn doğ-
rusu. Bir kadın başbakan, Atatürk'ün kadın devrimin-
den, cumhuriyetimizin temelini oluşturan laiklik ilkesin-
den bir uzantı değil mi? Nitekim dünya da öyle yorumlu-
yor bu olayı. Oysa Sayın Çiller laikliği çok az vurguladı
kürsüde, belli yanılgılardan kaçınamaması da bu yüz-
den bence. Yok, Madımak ile Van Otellerini kanştırma-
sından kaynaklanan yanlışlığı söylemiyorum. Olayın
tümüne yaklaşımı daha önemli bir yanlış bence. Gelin
el ele verelim, Türkiye'yi 2000'leretaşıyalım, sözleri de
havada kalıyor bu yanlışla. Devlet yönetiminde olaylara
yanlış tanı koymaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü o
yanlışla, en sıcak sözlerle de halkını kucaklamak olana-
ğı yok. Bir grubun valisi, bakanı, başbakanı olmaktan
öteye gidilemiyor, bir koltuk oturmadan sallanıyor!
Sayın Çiller'in koltuğunun sallanmasını değil, sağ-
lamlaşmasını diliyorum ben. Koltuğunda çok yeni, dev-
let yönetiminde belli deney ve birikimden yoksun bir
başbakan olsa da ülkenin gerçek gündemine eğilerek
darboğazları aşabilir. Böyle davranırsayalnız kalmaya-
cağını da bilmesi gerekir. Gündemdeki sorunlar hepimi-
zin uykusunu bölüyor, yaşamını karartıyor değil mi?
Aydınlık bir sabahı hepimiz özlüyoruz. O özlemi dindir-
mek için görev ve sorumluluğumuzu üstlenmek zorun-
dayız hepimiz. Karanlığı aşmak için vargücümüzle ça-
lışmak zorundayız. Karşı düşünce ve inançlara saygı
duymayı öğrenmek zorundayız. Sevgisiz, hoşgörüsüz
bir çıkmazdan kurtulmak zorundayız. Madımak olayı da
böyle bir çıkmaz değil mi? Sevgi ve hoşgörü olabilseydi,
o canlar kül olmazdı bence!
Her zaman yazârım, toplumumuzda bir sevgi bunalı-
mı var uzun süredir. Barış içinde yan yana, Kardeşçesi-
ne yaşamak özlemi böyle diner mi hiç! Demokratik hak
ve özgürlükler böyle yaşanır, umut böyle yeşerir mi?
Tersine tüm güzellikleri solduran bir ortam bu. Barışı
sevgi ve hoşgörü üretir ancak.
Pir Sultan Abdal, gelin canlar bir olalım, diyor değil
mi? Yüzyıllar ötesinden gelen bu çağrı yerine Pir Sul-
tan'ın heykeli yıkıhyor Sıvas'ta! Bir olmak, karşı inanç-
lar, karşı düşüncelere karşın bir arada yaşamak güzel
bir olay kuşkusuz. Yüzlerce yıl böyle yaşamış halkımız.
Yan yana, can cana. Yanlış bir tanı, duygusal bir yorum,
suçlu ve sorumlu bulma çabası tehlikeli bir tohum an-
cak. O tohum nasıl boyverir kestirilemez. Birden patlayı-
verir, yeşillik beklerken soldurur ortalığı. Bakın kaç can
birden soldu! Oysa bir can olmanın, yaşamanın asıl gö-
revi yeşertmek değil mi? Bence başta Tansu Çiller tüm
politikacıları, tüm kişi ve kuruluşları bu görev bekliyor
şimdi. Hoşgörü ortamının bir an önce oluşması gereki-
yor. Yoksa geleceğe dönük sözler de, tasanlar da hava-
da kalır. önce aydınlık bir sabaha uyanmak, yarınlara
güven duymak gerekiyor. Yanlış yorumlar ve yöntem-
lerle 2fXX)'lere değil gerilere, çağın dışına gidilir ancak.
Gündemdeki sorunlann önceliğini iyi saptamak çok
önemli bugün. Kuşkusuz güç bir görev, ama başbakan
ya da bakan olmak da kolay değil hiç.
BULMACA
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
1/ Refik Erduran'ın bir ti-
yatro yapıtı. 2/ Kimi yer-
lerde kadınlann boydan
boya örtündükleri çar-
şaf... Numaranın kısa
yazıhşı... Bir spor talamı-
nın gözde oyuncusu. 3/
Türk müziğinde bir ma-
kam... Düz yer. ova, kır.
4/ "O gül endam bir —
şale bürünsün yürüsün,'
Ucu gönlüm gjbi ardmca
sürünsün yürüsün" (En-
derunlu Vasıf)- Ja-
ponya'da bir kent. 5/ At ya da eşek
sürüsü... Yemin. 6/ Çalgj ya da ses
için bestelenmiş, serbest biçimde
parça. 7/ Dünyanın en hızlı koşan
canhsı olan yırtıcı hayyan... İki
tarla arasındaki sınır. 8/ İstanbul'-
un eski adlanndan biri. 9/ Atlann
taşınması için yapılmış kapah taşı-
maaraa... Simge.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Roman Polanski'nin bir filmi...
Postu, kaplan postu gibi çizgili bir
tür Afrika zebrası. 2/ Eski Türk devletlerinde ve Moğollar'da
"ferman" karşılığında kullanılan hükümdar buyruğu... Nazf
partisinin hücum kıtasını simgeleyen hartlcr. 3/ Karakter... Çı-
kıhnası güç kayalık yer. 4/ Uçaklarda pilot kabini. 5/ Güzellik,
alım... Bir keler türü. 6/ Yağçıkanlanbircinsfasulye... Yardım
amacıyla toplanan para. 7/ Bir yerde biriken sıvılan dışanya
akıtmakta kullanılan oluk yada boru... Çare. 8/ İtalyanmutfa-
ğına özgü bir tür hamur yemeği. 9/ Hararet... Çeşitli öğeleri
örerek oluşturulan ve bir mekânı örten kemerh' yapi:
1H <g „ ^ V İSTANBIL YÜKSEK TtCARET
ve MARM4.RA ÜNtVERSİTESİ
İKTİSADİ tDARt BtLİMLER
FAKÜLTESt MEZUNLARI
ÜERNEĞl
2 Temmuz 1993 günü Sıvas'ta 36 aydın
insanımızın demokrasi düşmanlannca
hunharca yakılarak öldürülmesini
kınıyoruz.
Ölenlerin ailelerine, tüm demokratik
kurum ve kuruluşlara ve ulusumuza
bassağlığı dileriz.