25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Islam'daparticilikyoktur POLrnKA VE OTESI MEHMED KEMAL - Siz Tebliğ döneminde yaşa- dığınızı söylüyorsunuz. Şu anda kurduğunuzu söylediğiniz Fede- re İslam devleti tebliğ aşamasın- da. Bu tebliğ dönemi üçte bir tabana ulaşıncaya kadar devam edecek defiJ mi? Bu tabanı ya- rattığınız zaman kıyam(avak- laıuna) başlayacak, diyorsunuz. Tarihi geüşmeye baktığunız za- man, sizin bu üçte bir çoğıınluğa ulaşmaıuza, (İnşallah uzun ydlar daha yaşarsmız) sizin ömriinüz bu tempoyla o günleri görmeye yetmeyecek gibime geliyor. Az az genişlediğinizi söylüyorsunuz. Bu gidişle üçte biri yani 20 mil- yonu bulmanız çok sürer. - Bizim davamız şahıslara bağlı değildır. Cemalettin Hoca ölür Şura birisini getirir. - fnşallah. Çünkü iasan hayatı sonunda sııurlıdır.(Ben bunlan söylerken, Hoca'nın müritlerin- den birisi, belli olmaz. bakarsınız Hoca sizin sandığınızdan çok fazla yaşar diye müdahalede bu- lundu. Hoca, buna kahkahalaria karşılık verdi.) - Söyleyeyim, güzel bir çığır açılmıştır artık. Kimse bu hare- keti tenkit edemiyor, bir hare- ket başlamışür, bu hareketi kimse durduramaz. Ve şahısla- ra da bağlı değildir. Cemalettin Hoca gider Allah başkasma na- sipeder. - Liderier böyle söylerler. ama tarihe baktığıma zaman, hare- ketler üderiere bağlı olarak HAYA O R A L Ç A L I Ş L A R 'Şeyhülislam Ali Yüksel'i tanımayız, söylediklerini tenkit ediyoruz. Gazetelerde yazıyoruz. Ali Yüksel ehil değildir bu işe mesela. Ali Yüksel particiliğin içindedir, bir partinin içindedir, Islam'da parti yoktur. Yazıyoruz. Ama Ali Yüksel bizim bu sözlerimize cevap veremiyor. Hatta cuma günü Ulucami'de dedim ki, bunlann Şeyhülislam'lan da var cevap verseler ya, niye vermiyorlar.' yaşıyor. - Aksi de olabilir. - Aksi de olabilir ama, tarihi tecrûbe şunu gösteriyor ki, sh aa hareketler liderle başlıyor, sonra yenisi geliyor, o kendine göre usuller koyuyor. - Bizim hareket Kuran'a da- yandığı için, Kuran'dan feyiz ve bereket aldığı icin sürer. -Anadolu Federe İslam Devleti Şurası sizi değiştirebilir mi? - Şura değiştırir. - Ama Federe Devletinin hü- kümleri içinde Devletin Emir'- inin Şura"ya uymak zorunda olmadığı yazılı. O zaman siz Şura'yı dinlemek mecburivetin- de değilsini/. Bu > üzden siz iste- medikçe kimse sLri değiştiremez. - Ben kalksam, Allah koru- sun. küfri bir hareket yapsam. Alaşağı ederler. - Diyelim ki, ufak tefek hata- lar yaptınız. HefHnsan hata ya- par. - Mahkemelerimiz var. Mah- kemeye gjdilir. Yani biz de ka- yıtsız şartsız sorumsuz değiliz. Belli bir çerçeve içerisinde başa getirme şartlan ne ise. onlar de- vam edeceği müddetçe biz va- nz. Devam etmedi mi ne olur, hatalar, biz küfür söz söylemiş veya hata yapmış isek mahke- meye verilmek suretiyle alaşağı edihriz. İki, fısk, fasık isek, içki içsek, kumar oynasak haram denilen bir işi yapsak, o aşağı alınır mı ahnmaz mı. ıkaz mi edilir, edilmez mi , eğer aşağı alınmadan daha büyük birfitne zuhur ederse. o zaman sabredi- lir, kendisı ikaz edilir. Yani ki- taplar her meseleyi halletmiştir. - Milli Görüş'ün Almanya'- daki liderlerinden Ali Yüksel Şeyhülislam oldu. Yani bütün MüsJümanlann şeyhi olarak AJ- man devleti ve kiliseler birliği tarafından kabul ve ilan edildi. - Onun hakkında burada ya- zımız var. İşte bakın. Bunlan okuyup çalışmanız lazım. - Siz benim soruma cevap ve- rin. Ne olacak şimdi. Bir Şeyhü- lislam var, Emir olduğunu söyle- yen siz varsınız, başka önderler var, bu durumda Müslüman va- tandaş ne yapacak. nasıl izleye- cekler. Birisi Cemalettin Hoca'- nın arkasından gidersen kafir olursun diyor, bir başkası, öteki- si için aynı şeyi sövlüyor. İslam topluluğu size bakınca şaşırıp kalır. Bu iş nasıl cözûkcek, va- tandaş açmaz içinde kalıyor? - Bakıruz açmaz değil. açar, açma içindedir. Şimdi biz Ali Yüksel'i tanımayız, Ali Yük- sel'in söylediklerini tenkit edi- yoruz. Gazetelerde yazıyoruz. Ali Yüksel ehil değildir bu işe mesela. Ali Yüksel particiliğin içindedir, bir partinin içindedir, İslam'da parti yoktur. Yazıyo- ruz. Ama Ali Yüksel bizim bu sözlerimize cevap veremiyor. Hatta cuma günü Ulucami'de dedim ki, bunlann Şeyhülis- lam'lan da var cevap verseler ya, niye vermiyorlar. Hatta bi- zim insanımıza dedim ki, şu bandı götürün gözlerine sokun. - Ben Ali YükseHe konuştum, diyor ki...(Benim bu sözlerim üzerine Hoca dikkat kesildi.) - Evet... - Cemalettin Hoca'nın bir gü- cü yok, siz gazetelerinizde onu abartıyorsunaz. Ben de cevap ve- rirsem diyor, güçsüz Cemalettin Hocavı büyütmek anlamına ge- lir. Bu yüzden cevap vermiyor- muş. - Şimdi arkasından şu soruyu soracaksın, diyeceksin ki "Eğer Cemalettin Hoca yanlış yolda ise, arkasında da az da olsa bir cemaat varsa, Cemalettin Hoca'yı uyarmak, neşriyat yo- luyla iicaz etmek gerekmez mi?' Gerekir herhaide ama, onlar diyorlar ki 'Biz bu yolu izlesek Cemalettin Hoca'nın ekmeğine yağ süreriz.' - Kafasjna göre düzen olmaz. Huzuru İlahi'ye gittikleri za- man Allah sual edecek onlara. Cemalettin Kaplan particiliği değerlendiriyor Parti binakmna ntelekgiremezBilindiği ve bizim defalarca ifade et- tiğimiz gibı İslam; hem dindir hem devlettir. hem ibadettir hem siyasettir. İslam dininin özünde ve yapısında si- yaset vardır, devlet vardır. Hem öyle- sine vardır ki din-devlet ilişkisi, ruhla beden gibi birbirini tamamlayan iki unsurdur. Binaenaleyh, bunlan birbi- rinden ayırrnak mümkün değildir. Bu itibarladır. ki: "Devlet demek, dinin hayata ve ha- yatm her kademesine ve her kunıluşuna hâkim olması demektir." Dava vemetod: Dava demek, Şeriat-ı Muhamme- diye'yi hayaün bütününe hâkım kıl- maktır. Metod ise şeriaü hayata hâ- kim kılmanın yoludur. Şimdi bu soru ortada: Bu yol parti midir. tebliğ midir? El-Cevab: Parti olamaz. Neden? Çünkü: 1. Particilik vahye dayanmaz; hak- kında ne bir ayet vardır ne de bir hadis. 2. Particilik hakkı baüla kanştırma- dır; bir uzlaşma politikasıdır. Küfürü İslama bulaştırma ve kanştırmadır. 3. Particilik taviz vermedir: a) Particilikte hareket noktası Ke- malizm olduğu gibi, gayesi de Kema- lizmi korumak ve yaşatmaktır (parti- ler kanununa bak!); b) Particilikte "Besmele" Mustafa Kemal adına çekilir (parti tüzüklerine bak!); c) Particilikte esas, Kemalist anaya- sadır (parti tüzüklerine bak!); d) Particilikte parti mensuplannın feyz ve bereket kaynağı Anrtkabir'dir (parti kuruculan. Refah da dalıil, hep oraya koşarlar ve istisnasız hepsi koş- muştur...) e) Particilikte yemin, şeytani bir ye- mindir; 0 Particilikte partiler AUah'ın değil. putun gözetimi altında cahşırlar: g) Particilikte particilerin binalanna melekler girmez. Çünkü, resim asılı- dır; şeytanlar cirit atar; h) Particilikte partiler, tslam'ın de- ğil, İslamla uzlaşması mümkün olma- yan demokrasinin vazgeçilmez unsur- lanndandır; i) Particilikte partiler Kemalist kâfir rejimini ayakta tutan kunıluşlardır: k) Particilikte partiler. Müslüman- lan uyutma ve avutma politikası gü- derler. Bunun da ötesinde. demokrasi ve onun vazgeçilmez unsuru partiler, gözlerde büyütüle büyütüle. kafalar meşgul edile edile adeta bir din haline getirilmekte ve "Sizin dininiz size, bi- zim dinimiz de bize!" şeklinde ilahi beyanla yasaklanan küfiirle uzlaşma- ya ve şirke bulaşmaya Müsümanlar sinsice itilmektedir. 1) Particilikte partiler, İslam'ın dev- let olmasını engelleyen veya geciktiren en büyıik âmillerdir; m) Particilikte j>artiler, Ümmet-i Muhammed'i parça parça eden fıtne- lerdir: İşte bütün bunlan hatta sadece biri göz önüne ahnırsa, particiliğin şeytani bir düzen olduğu kendini gösterir. Ve işte bundan dolayıdır ki gerçek ilim adamlan ve samimi din uleması parti- ye "Hayır!" demişlerdir._ Mesela: 1. Hasan el Benna: "...İslam particili- ğin getirdiği bu şeyleri şiddetle haram kılmtştır." (Mecmuattürresaıl, İmam Şehit Hasan El-Benna. S.287-290). 2. Bediüzzaman Said-i Nursi: "...Partiler muzırdır; çünkü, meleği şeytan, şeytani melek gösterir.''' (Hutbe-i Şamiyye: 98, Kastamonu: 86). 3. Seyyid Kurub: "...Bunlar, ne İslam akidesinin (inancının) karakterini anla- mışJar ne de kalplerin kapısının nasıl açüacağmı öğrenmişlerdir." (Fıalal-ıl Kuran. Yusuf Suresi. Ayet 108). 4. Mehmet Zahid Kotku: "... Evvela partiler hiç de doğnı olmayan teşkilat- lardır; memleketteki vahdeti. birliği bozmaktadırlar.." (Müminlerin Vasıf- lan, Saha neşriyat İstanbul baskısı, 1982,sayfa:77) 5. Necip Fazıl: "... Parti bölûcü alet, Batı'dan bize hibe! Biz de diyoruz ki particilik İslami bir kuruluş değildir; iasan kafasının mah- sulüdür. Batı'dan İslam âlemine gelmiş- tir. Dolayısıyla "Sıratı müstakim" değildir. O halde parti yoluyla İslam devletine gjdinilmez." Bir taraftan ilim adamlannın bu ka- bil beyanlan, bir taraftan Türkiye'- deki denemeler, gün geçtikçe particili- ğin şeytani yüzünü ortaya çıkarmak- ta, Türkive'de ve burada bilhassa Müslüman gençlerce particilik terke- dilmekte vea tarihin çöplüğüne atılma yoluna girmiş durumdadır. Ve netice: Metodun iki şıkkından biri atıldığı- na göre önümüzde sadece. peygam- berler tarafından da tatbik ve takib edilen "Tebliğ" metodu kalmıştır. Tebliğ metodu ise video teyp ve ka- setler. kitap ve broşürler, mektup ve dergiler götürmek ve göndermek, ev ziyaretleri ve sohbetleri tertip etmek suretiyle İslam'ın hakikatlannı. din- devlet bütünlüğünü du>ıırmak ve an- latmaktan ibarettir. Bize düşen bu kadar! Ötesi Allah'a aittir. Çünkü, kalpler O'nun elinde!.. O halde; sandık başına gitme zorun- da kalan Müslümanın oy pusulası şudur: "Partive havır, tebliâeevet!" Sorumlu soldur Sıvas olaylannı izliyorum kaç gündür basmdan. Sağa ga- zeteler Aziz Nesin'i tahrikçi ve olaylann baş sorumlusu olarak göserirken, sola yatkın basın ise Sıvas Belediye Başkam. meclis üyelerini ve bazı dine önem veren yurtlarda kalan öğ- rerKİleri. tahrik edilen halkı göseriyor. Olaym gerçek suçlusu ise gözden kaçınlıyor. Olayın gerçek suçlusu bence, denokrasiyi getiren, laikliği kuran bir parti olan CHP'nin parçalanmasıdır. En büyük suçu Bülent Ecevit, ondan son- ra ca Deniz Baykal'dır. Inönü'- nür yok mu suçu? Var elbette, aıru ilk iki isim kadar değil. Eevleti kurtnuş, demokrasi ve Uikliğj yerleştirmiş bir parti olaı CHP, Atatürkçü geçinen, anl şanlı Paşamız tarafından kaptıldıktan sonra, onun yeri- ne hırulan SHP'de birlik sağla- nanamıştır. En büyük suçlu. gözinü koltuk hırsı bürümüş olaı Ecevit'tir. Ülke gerçekleri karssında sağduyusunu çahştı- racjğına, ihtirasını öne sürmüş ve lâlâ da onun peşinde git- meıtedir. Baykal ise SHP için- de kispetini hiç çıkarmayan yaLncı pehlivanlar gibi hep "m>'dan" demiştir. Yenildikçe medan. Sonunda baktı ki bu medanda, bu rakiple başa çı- kanayacak, üçûncü bir "bölü- cü'ortaya çıkarmıştır. I|er içinde yaşadığımız üç be§yıl önce, bölünme yerine birliktelik sağlanmış olsaydı, şeriat isteyen gerici takımı bu meydanı böylesine boş bulabi- lir miydi? Sol geçinen parti bu derbederliğe düşer miydi? Bu- gün Sıvas'ta, yann kimbilir ne- relerde çıkacak olaylan, çıkart- mak isteyenler cesaret bulabilir miydi? Bulamazlardı. Çağdaş toplum. demokrasi ve laiklik yönünden bulmamalan gere- kirdi. Tamam. özde, Sıvas olaylan gericiliğin, ayaklanmasıdır. Ye- şil bayrak altında toplanmanın provasıdır. Şudur ya da bu- dur... Suçlu kimdir Bay Ecevit? Suçlu kimdir Bay Baykal? Tüm birleşme çağnlannıza ve içtenlikü davranışlannıza rağmen birleşmeyi gerçekleşti- remeyen Sayın İnönü? Tümünüze birden soruyo- rum: - Bu parçalanma olmasaydı, oylar. daha doğrusu %40'larda bulunan sol oylar, %10'lara dek düşer miydi? Ülke genelin- de gemi azıya alanlar bu cesare- ti gösterebilirler miydi? Lütfen Bay Ecevit, Bay Bay- kal ve Bay İnönü! Şapkanızı önünüze koyarak bir kez düşünün. Düşünün de yeni Sıvas'lar olmasın. İhtirasın kimseye bir şey ka- zandırmadığını, ancak çok şey yitirttiğini tarihler yazıyor. Okumaya zamanınız yok mu? Saadettin Malkoç Uyanıkve dikkatli olmakSıvas'ta bir facia yaşandı. Tahrik ve tehevvürün acı bir sonucu daha gözler önüne se- rildi. İnsanlanmız diri diri ya- kıldı, katledildi. Analar dul kaldı, çocuklar yetim. Bu tü\- ler ürpertici ve akıl almaz olay - dan sonra yöneüciler beyanat- ta bulundular. Basında çıkan haberlerin yani sıra köşe ya- zarlannın olayla ilgili çeşitli görüşleri yer aldı gazete sütun- lannda. Siyasi parti başkanlan olaydan duyduklan üzüntüyü dile getirip olaya sebebiyet ve- renleri kınadılar. Sokaklara dökülen halkın haklı tepkisi görüldü. Bu arada Avrupa ba- sınında ve televizyon program- lannda olaya geniş yer verildi. İnsanlık tarihinin utanç veri- ci sayfalanndan birini oluştu- ran bu olaydan üzüntü duy- mamak mümkün değildir. Kaldı ki bu olay, gerek bizim tarihimizde ve gerekse diğer milletlerin tarihinde bugüne dek meydana gelen yüz kızara- cı olaylarzincirinin bir halkası- dır. Kirnine göre dış kökenli bir İslami örgütün, kirnine göre ise yerli birtakım kışkırtıalann eseri olduğu ileri sürülen bu olaya, dünyaca ünlü Türk mi- zah yazan Aziz Nesin'in ale- nen ve defalarca sarfettiği söz- leri sebep gösteriliyor. Peki. ne diyor Aziz Nesin, nedir onun bu denli kızgınlığa meydan verdiği iddia edilen sözleri?: "Ben Müslüman bir ailenin çocuğu olduğum halde dinsizim, ama dine, Allah'a karşı değilim. Kuran'da bulu- nan sözler eskimiştir. Kim yaz- dıysa o zamana göre yazmış- tır" deyip bu konudaki düşün- cesini ortaya koymaktan çekinmiyor. Bunun tersini yapmayı riyakârhk sayıyor. Böyle bir davranışa girmenin demokrasinin bir gereği oldu- ğu karusmda. Bir Hıristiyan ailenin çocuğu olduğu halde Hıristiyanlığı eleştiren, Hıristi- yan olmadığıru açıkça ifade eden, hatta ateist olduğunu söylemekten çekinmeyen ve bu yüzden herhangi bir tepkiyle karşılaşmayan bir Avrupalı- nın rahathğmı taşıyor. Bir ömür boyu "düşünce öz- gürlüğü"nü savunan, bu uğur- da birçok kez kovuşturmaya uğrayan Aziz Nesin, kendi inanç ve görüşlerini süreklice dile getirmekten geri durma- mıştır. 1945-1950 yıllannda Sirkeci'deki Sansaryan Ham'- nda görev yapan İstanbul Emniyet Müdürü Ahmet De- mir'le sık sık muhatap olmuş- tu. Yılmadan verdiği düşünce özgürlüğü mücadelesi sırasın- da, yine bir gün "yiğitçe" bir yazısından dolayı pataklan- dıktan sonra ertesi gün 'Ak- şam'da kaleme aldığı bir yan- sında adı geçen emniyet müdürüne mizahi tarzda ilti- fatlar yağdırmış ve yazısını şu cümle ile bitirmişti: "Ne yazık ki dostum Ahmet Demir'le özellikle bir konuda anlaşamı- yoruz. Ben ağız dalaşını tercih ediyorum, o el şakasını." Aziz Nesin'in kimi çevreleri tedirgin eden başka bir sözü daha var: "Türk halkınıno 'o60"ı aptaldır." Bu sözü, bir babanın çok sevdiği çocuğuna "\klını başına topla, aptallık etme! Uslan evladım! Aksi hal- de başına gelecekleri düşün!" diye haykmşından esinlenerek uyan olsun diye söylemiş oldu- ğu akla gelebilir. Sonunda bir mizah ustası- nın. bir yazann söyledikleri bahane edilerek, tahrikler ala- bildiğine geliştiriliyor. gergin- lik büyük boyutlara ulaşıyor ve felaket doğuyor. İslam kisvesi altında cinayet işleyenlerce yaratılan sonuç- lardan en çok acı duyanlar ger- çek Müslümanlardır. Zira gerçek Müslümanlardan zarar gelmeyeceği. gerçek Müslü- manlann masum hemcinsleri- nin kanına giremeyecekleri bilinen bir gerçektir. Çeşitli dönemlerde. dünya kamuoyu karşısında Türkiye"- nin manevi itibannı zedeleyici bu tür playlar meydana gel- miştir. Ülkemize oîdukça pa- haüya mal olan bu tür olayla- nn tekrarlanmaması için dev- leti yönetenlerin uyanık ve dikkatli olmalan ve gerekli ön- lemlerin alınmasına özen gös- termeleri zorunludur. Gerçi, "Ateş, kor olmaz yanmadan, denizler durulmaz dalgalan- madan." Prof. Dr. Pars Tuğlacı Uluslararası Güvenük ve Barış Parlamentosu Türkiye Elçisi Kaldığınuz Yerden... Bu kaçıncı başbakanın atanmasıdır, kaçıncı kabinenin kuruluşudur gördüğüm. Şimdi dönüp saymaya kalkış- sam bulmada çok zorluk çekerim. ilk gördüğüm başba- kan Ismet Paşa'dır. Atatürk döneminde, kısa süreleri saymazsak, en uzun kalan İsmet Paşa'dır. Rauf ve Fethi Beylerin dönemleri kısa sürmüştür. Köroğlu ve Karagöz diye haftada bir, ya da iki gün çı- kan halk gazeteleri vardı. Yazı da yeni değiştiği için bu gazeteler çok ve kolay okunurdu. Bu gazetelerin blrinde gördüğüm resmi hatırlıyorum. iki kümes var, kümesler- de de birer horoz... Horozlardan biri ismet Paşa. öteki de Fethi Bey (Okyar)... Kümeslerin ağızları açık... Tavuklar kümeslerin birinden ötekine kaçışıyorlar. Kümeslerin birinde Halk Partisi, ötekinde Serbest Fırka yazıyor. De- mek Serbest Fırka dönemini yaşıyoruz, resimler onu gösteriyor. Parti çekişmelerinden, siyaset boğuşmalarından ilk anımsadıklanm bunlar. O gün bugün kaç başbakan gel- di, gitti; kaç hükümet kuruldu sayısını bilemeyeceğim. 46 demokrasisine girdikten sonra başbakanların de- ğilse de hükümetlerin çok değiştiğini gördük. Hükümet- lerin değiştiğini. yenilendiğini, Meclis koridorlarındaki laciler (lacivertler) giymiş olan milletvekilleri simgeler. Hükümet düşünce, güzel bakan olmayı kestirmiş millet- vekilleri hemen lacileri çekerlerdi. Bir milletvekili. bakan olur olmaz lacileri çeker. Bir gazeteci Ankara'da yaşıyorsa ille de lacileri olacaktır; olmazsa olmaz. Hele meclis muhabirliğinin simgesi la- cilerdir. Sadece lacileri olmak da yetmez, bir gazeteci için smokin, frak. hatta jaketatay gereklidir. Bu görenek, ta Atatürk döneminden beri geçerlidir. Atatürk'ün eski re- simlerine bakarsanız, onun her törene göre giydiği bir giysi vardır; smokin, frakjaketatay, her zaman görürsü- nüz. Bizim GazetecilerSendikasıbaşkanlığıyaptığımızdö- nemde (1954 yıllannda) parası sendikadan, birer smo- kin verilirdi. O dönemde gazetecilik edenler anımsarlar. Şunu da belirtelim, o dönemde Ankara'da gazeteci sayr- sı da azdı, 10-15'i geçmezdi. 1950'lerden sonra resmi ilana dayanan bir besleme basın türedi, gazeteci sayısı da artmaya başladı. Gazeteler resmi ilanla doğuyorlar, resmi ilanla yaşıyorlardı. Iktidar kızdırıldığında resmi ilan kesiliyor, gazeteler de bat/yordu. Adnan Menderes'in başbakanlığı on yıl sürdü. Ondan sonra gelenlerin döngüsü de on yıl sürmedi mi? 12 Mart diktası on yıl, 12 Eylül faşizmi on yıl. Demirel'in gelişiyle demokrasi gelmedi. Getirmek is- tese de gücü yetmedi. Bunca maceradan sonra kafasın- da hangi demokrasi varsa onunla yetindi. Kafasında yaşattığı demokrasi oncağızdı, orda kaldı. Tepeyeçıktık- tan sonra kendine /ük gelen demokrasiden de, sırtında taşıdığı enflasyondan da kurtuldu. Bugünkü dönem bir kadın başbakanın koltuğa otur- masıyla anılacaktıf. Hani darbeci askerlerden biri, "de- mokrasi bizim için lükstür" demişti; onun gibi, kadın bir başbakan da bizim için lükstür. * Doğuda isyanlar çıkınca Atatürk, ismet Paşa'yı Hey- beliada'daki sürgünden alıp, Fethi Beyin yerine başba- kan yapmadı mı? İsmet Paşa Takrir-i Sükun yasasıyla isyanların hakkından gelebildi. Aynı yöntemle Güneydo- ğu teröründen kurtulmak istiyoruz. Ülke, "terörden kur- tulalım diye bir kadın başbakana teslim" edildi. Bundan önce» neydt • dereımiz; terör, enflasyon, de- ' mokrasi... Şimdi nedir dersimiz; "kaldığımız yerden devam." BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Federico Garcia Lorca'nın tanınmış bir oyunu... Serbest meslek adamlannı içinde topla- yan resmi birlik. 2/ Vü- cutta biriken azotlu madde... "Hile" anlamın- da argo sözcük. 3/ L'cu halkalı cıvata... Sodyu- mun simgesi. 4/ Eski Türk devletlerinde "ka- ğan" ve "hakan"dan ön- ce hükümdar anlamında kullanılan unvan... Din- gil. 5/ Nazardeğmesine karşı tütsü olarak kullanıîan bir bitki. 6/ Uzaklık işareti... Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipek kumaş. 7/ Ke- simi pantolona benzeyen bir tür şalvar... Demirin simgesi. 8/ Bir renk... Meryem'i, dizinde ölmüş İsa'yı taşırken gösteren resim ya da heykel. 9/Pokerdeaynı renkten beş kâğıda verilen ad... Havaya fır- latılan bir plakanın vurulması ilke- sine dayalı atıalık dalı. MJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/İngmar Bergmanın yönettiği bir film. 2/ Yiğit... Kâfigelme- yen... Samit de denilen \ e sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlan- nın genel adı. 3/ Türkiye'den göç eden Yunanlılann oluşturdu- ğu müzik türü. 4/ Kanca. kopça. 5/ İçinde vücuda zerk edilecek sı\ı durumunda ilaç bulunan cam tüp... Bazen üzerine un bile serilir. 6/ Bir haber ajansının simgesi... İlkel benlik... Köpek. 7/ Ateş.... Yeraltı suyunu taşıyan geçirimli katman. 8/ Pirinci ka- buğundan ayırmak >a da bulgur dövmek için kullanılan di- bek... Son derecekavgaa olan gözde birakvaryum balığı. 9/ Bir süs ve gölge ağacı... Eski bir siyasal partinin simgesi. c e AİNİA i L H ÂİR §îir RJA VUJRMM ellok İÂ" şRMi F gİA AİİİR okeeU İLAN T.C. DÜZÇE1. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1993 45-76 Davacı Hacer Dereli tarafından davalı Rerna Dereli aleyhine açılmış bulunan boşanma davasının yargılaması sonunda: Davahya gönderilen mahkeme karan tebliğ edilememiş, yapılan zabıta araştırmasmda dahı adresi tespit edilemediğinden mahkeme karannın ilanen teblığı cihetine gıdilmış olmakla kararözeti şövledir: Bursa ili. İnegöl ılçesi. Sinanbey mahallesi, cilt 005/02, sahife 96, kütük 200'de nüfusa kayıtlı Osman ve Hatice oğlu 1959 dofumlu Renm Dereli ıle İlyas ve Hanife kıa 1967 doğumlu Hacer Dereli'nin boşanmalanna dair 24.2.1993 tarihinde verilen iş bu karar davalı yö- nünden yasal yollan açık olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 49724 DUYURU MALATYA ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NDAN D o s y a N o 1992 282 Esas, 1993 301 Karar Davacı Ayşe Göl tarafından davalı Ahmet Göl aleyhine mahke- memize açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davanın kabulü ıle Malatya ili, Yeşilyurt ilcesi. Yakmca köyü, Cilt: 023/08. Sayfa: 10, Kütük: 166'da'nüfusa kayıtlı Bekir kızı 3 2.1926 D "lu Ayşe Göl ile aynı >erde nüfusa kayıtlı Jdns Oğ. 1317 D.'lu Ahmet Göl'ün M.K.'nın 134. maddesi gereğınce boşanmalan- na. peşin alınan i 1.800 TL'nın kararharcından sayılmasına, 7200 TL daha harcın davacıdan Hazme adına alınmasına. davacı tarafından yapılan 502 800 TL yargılama giderinin davabdan alınmasına, yasa yolu açık olmak üzere karar verildiğinden. ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilan oJunur. Basın 49722
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle