Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3HAZİRAN1993SAU CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Ünlü Fransız yazar Jean Genet'nin biyografısi Amerika'da Edmund White'ın kaleminden "Genet" adıyla yayımlandı
FLusız, vefasızve eşcinsel"Kültür Senisi - Fransız yazar Jean
Genet'nin fırtınalı hayatınj anlatan
"Genet1
" adh biyografı Amerika'da
yayımlandı. Oyunlan ve romanJan
kadar eşcinselliği ve hayat boyu sür-
dürdüğü hırsızhk "mesleği" ile de ün-
lenen Genet'nin hayatını kendi de eş-
cinsel olan ve AIDS virüsü taşıyan
Amenkah yazar Edmund VVhite kale-
me aldı. Yedi yıJ süren bir araşü-
rmanın sonunda tamamlanan kitap,
tartışmalara neden oldu.
Kıtap, AIDS olgusunun önem ka-
zandığı bir çağda, eşcinsel bir yazann
hayatını konu aldığı için eleştirilere he-
def oldu. Yazar Edmund VVhite, eslri
yandaşlan tarafından bile eşcinsel bir
yazann işlemesi gereken tek konunun
AIDS olması gerektiğini iddia ederek
zaten çok kısalmış hayaünın son yedi
yüıru Jean Genet'nin hayatını yazma-
ya ayırdığı için eleştiriliyor. VVhite,
tüm eşcinsel kültûrünü tek bir tıbbi
konuya indirgemeye karşıçıkıyon "Eş-
cinseUığin tıbbı bir konu olmaktan çı-
kanlması topu topu yirmi yü öncesine
kadar uzanabiliyor. Şirndi tekrar
tıbbın alanına gireceğini düşünmek
korkunç. Ben insanlara eşcinsel kül-
türünün hastalıklar dışında bir yönü
olduğunu hatırlatmak ıstedim."
biyografisinde, yazann
hayatının yanı sıra tarihi
ve siyasal olaylarla ilişkisi
ve bunlar üzerindeki
etkisine de geniş yer
veriliyor.
1950'li yıllarda, VVhite'm "16yaşına
gelene kadar sayısı 500'ü bulmuş er-
keklerle" yaşadıklan bir suç, bir gû-
nah ve en iyimser yorumla bir hastalık
sayıbyordu. Ünlü otobiyografik ro-
man üçlemesinin ikinci kitabı olan
•'Güzelim Oda Bomboş"da VVhite,
onu "tedavi" etmeye çalışan psikiyat-
ristleri yerden yere vurarak intikamını
almıştı. Ama şimdi hastalık dûşûncesi
geri geldi, hem de bu sefer kolay kolay
gjdeceğe benzemiyor. VVhite'ın 1985
yılında yaptırdığı AIDS tesünin sonu-
cu pozıtif çıkü. 1970'lerde New York'-
takı çevresinde dostlannın çoğu ya
öldü ya da ölmek üzere. White'ın ya-
zar dostu Adam Mars-Jones, "Ed-
mund'un telefon defteri bir mezarlığa
dönüştü" sözleriyleözettiyordurumu.
White ise AIDS'in eşcinsellik üzerin-
deki olumsuz sonuçlannı şu olay ile
örnekliyor: "Dört yıldır bırlikte ya-
şadığım erkek arkadaşımla AIDS ko-
nusunda bir uzmana gittik. Doktor
değıl şarlatan olan bu adam bize
'AIDS için bir şey yaparnam ama eş-
cinselbğmizi tedavi edebüirim' dedi."
Biyografide, Genet'nin hayatının
yanı sıra onun tarihi ve siyasal olaylar-
la ilişkisi ve bunlar üzerindeki etkisine
de geniş yer veriliyor. VVhite'ın
'Onun kişâüğini biçimletıdiren eşdnselliğiydi, ama kendini hep eşcinsel topJumun dışuıda, eşi olmayan bir yaratık olarak görmeyi tercih etti...'
Roman yazarken sabahlan yataktan
çıkmam, kıvnhp birkaç sayfa kara-
lanm ve o günlük çalışmam bundan
ibarettir. Biyografiyi ise böyle yazma-
ya imkan yok tabii."
Hem Genet hem de White kurguyla,
gerçek hayattan alıntılann bir arada
harmanlandığı bir türde. White'ın
"oto-kurgu" adını verdiği bir türde
yazıyorlar yapıtlannı. Örneğin VVhi-
te'ın bir öyküsünü Guardian gerçek
hayatta yaşadığı bir olay olarak
tanıtmış. VVhite, Genet'nin de benzer
yayıncısı bu sebeple kitabı basmaya
pek yanaşmamış. VVhite bunun ne-
denini şöyle acıklryon "Genet'yi
Fransız şosyal güvenlik sistemi ve or-
dusu, iki sayaş arasındaki dönemde,
Avrupa'daki siyasi kaosun ortasında
bir serseri olarak dolaşırken ve son
günlerinde aktıf roi aidığı radikal ha-
reketier içinde betimledim. Amerikalı-
iar ünlülere bu şekilde, belli bir manza-
ranın ortasındaki bir fıgür olarak bak-
maktan hoşlanmazlar. Onlar tek bir
yüzün yakın plan çekimlerini görmek
isterier. Bu çok roman-
tik bir bakış açısı olmak-
la birlikte bence tehlıkeli
bir apohtiklik içeriyor."
VVhite, biyografı türü-
nün "dürüsüüğünü" eder, soyar ve terk ederdi. Bunlara can dost-
lan ve kendisini hapisten kurtaran Cocteau,
bir lüreç. Bi- Sartre ve Giacometti de dahildi.
yografide ise belirü bir mmmmmm
biçımde yazma sürecinde deneyimleri-
ni yeniden yaratüğını söylüyor "Bazı-
lan onun yalancı olduğunu söyleyerek
yazdıklanyla gerçek te yaşananJar
araandaki farklan ılan etmeye girişti-
ler. Onlar Genet'nin yazdıklannın
edebi eserler olduğunu ve edebiyatta
gerçeklerin ahlaki sebeplerle değil, es-
tetik kaygıyla değiştirildiğini unutu-
yorlar. Bir yazar gerçekleri, kendini
haklı çıkarrnak için değil, deneyimini
daha çok insanı temsıl edecek bir biçi-
konu ve bu konuyu değerlendirebile-
cek somut kriterler var. Roman ise ki-
şih'ğin çocuksu, düşleyen, yaraücı olan
yönüyle ılişki kurmaktır ve iyi ya da
kötü, ancak senin yapabileceğin bir şe-
kilde var olmayan bir şeye hayat ver-
mek demektir. Bir biyografiyi senden
başkalan da yapabilir ve genellikle ya-
parlar da. Bu yüzdcn daha az gurur-
lanırsın yaptığınJa. Aslında daha ilkel
bir nedenle biyografı yazımı benim
için pekdehoş birçalışma biçimi değil.
me sokmak ve daha güzel bir sanat
eseri ortaya çıkarmak için değiştinr."
Genet ile VVhite arasındaki benzer-
lik bu yanbş anlaşılmadan öteye geç-
miyor. VVhite, Genet'nin aslında eşcin-
selleri sevmediğini. hep heteroseksüel
erkeklerle ılişki kurduğunu ve başı-
ndan savmak istediğinde onlan evlen-
dirdiğini söylüyor "Dahası Ameri-
kalılardan hiç hoşlanmazdı, orta sınıf
eğitimli insanlara düşmandı." Genet'-
nin en ünlü üç özelliği olan hırsızhk,
vefasızlık ve eşcinsellik içinde VVhite'ın
ılgısini çeken tek konu,
sonuncu özelliği. Jnsan-
lan mutlu etmekten
zevk alan, kibarlıgı ve
dostluğu mezhebe dö-
nüştüren White'm aksi-
ne Genet, tüm dosüan-
na ihanet eder, soyar ve
terk ederdi. Bunlara can
dostlan ve kendisini ha-
pisten kurtaran Cocteau, Sartre ve Gi-
acometti de dahildi. Dahası Genet,
toplumla, hatta suçlular toplumuyla
bile tüm bağlannı koparrruş marjinal
bir kişj olmayı amaçlardı. VVhite, Ge-
net'nin hapisten kurtulabilmek için
yazmaya başladığını, ama bunu ba-
şardığında yazamaz hale geldiğini be-
ürtiyon "Onun kışiüğinı biçimlendi-
ren eşcinselliğiydi, ama kendini hep eş-
cinsel toplumun dışında eşi olmayan
bir yaratık olarak görmeyi tercih etti."
Genet eserlennde. heteroseksüel oldu-
ğunu varsaydığı okurlanm rahatsız et-
mek, isyan ettirmek ve baştan çıkar-
mak amacıyla tutku ve deneyirftlerinin
şiddet içeren yönlerini yoğun-
laştırmıştı. Oysa VVhite kendini ku-
şağırun eşcinsellerinjn bir temsilcisi
olarak görüyor ve yazıyor.
VVhite şu anda üçlemesinin son ki-
tabı üzerinde cahşıyor. Haydn'ın ünlü
senfonisinden esinlenerek romarunın
ismini "Veda Senfonisi" olarak belir-
lemiş. Sanatçı bu romanmda 70'li yı-
llarda yaşadıklan "tüm o eğlenceli
günleri" anlatıyor. Ama kitapta adı
geçen kişiler artık hayatta olmadığı
için bir burukluk yaşıyor "Hiçbiri
yazdıklanmı okuyamayacak. Bazen
niye külleri kanştınyorum diye soru-
yonım kendi kendune." VVhite tüm
çalışmalannın sona erdiğini görebile-
cek kadar yaşayamayacağından endi-
şeleniyor. "Bu virüs insanm zamanla
olan ilişkisini dönüştürüyor, yoğun-
laşünyor. Hayattan zevk almaya bak-
man gerektiğini söylüyorsun kendi
kendine ama süreklı kendini inceleyen
birinin gerçekten yaşadığı söylenemez.
En iyi çözüm kendini çalışmaya, aşk
ilişkilerine ve şosyal hayata kapünp
ölüm düşüncesıni aklına getirecek boş
bir an bile bırakmamak. Kötü an-
lanmız oluyor ama ben depresif bir in-
san değilim, harika bir hayatımız var,
her saniyeyi değerlendiriyoruz."
Fotoğraf sanatçısı
Gökhan
Yalta'nın
ardjndan
BtROL ÜZMEZ
Sami Giiner, Şahin Kaygun
ve Gökhan Yalta.. Fotoğraf
dünyası son üç yıl içerisınde
önernli kayıplar veriyor. Şa-
hin Kaygun'un yarası henüz
soğumadan bu İcez de Gök-
han YaJta'nın trafik kazası-
nda yaşamını yitirmesinin şo-
kunu yaşıyoruz. Gökhan Yal-
ta genç yaşında fotoğraf dün-
yasma daha çok yapıtlar ka-
zandıracakken ansıan aramı-
zdan aynldı.
Gökhan Yalta'yı son kez 3
mart 1992 akşamı, Kozlu'da
263 madencinin ölümüyle so-
nuçlanan grizu faciasında
görmüştürn. Makinasını
kapıp gelmişti. Gazeteci değil-
di ama kayıtsız bir fotoğrafçı
da değildi. Duyarhydı. Ça-
ğının tanıgıydı.
Fotoğrafi, belgelemeyi çok
seviyordu.
Zonguldak maden işcilerini
fotoğrafianyla belgelemiş,
sergilemiş, dıa gösterileri hazı-
rlamıştı.
Gökhan Yalta 1985 yılında
Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi Fo-
toğraf kolu kurucu üyeligi ve
üç dönem öğrenci başkanlığı
göreviru )oirüttü. İ987'de
Marmara Üniversitesi îktisa-
di ve İdari Bilimler Fakültesi
Fotoğraf Kulübü (Ml-
BFOK)'un kurucu üyeÜğini
yaptı.
Fotoğrafianyla Japonya,
.Almanya, Kanada ve yurt
içinde 50'yi aşkın sergi ve gös-
teriye katıldı. İkisi uluslara-
rası olmak üzere 18 ödül aldı.
Yurt ıci ve dışında dergi ve ka-
taloglarda yapıtlanna yer ve-
nldi.
tlk kişisel sergisini 1985'te
Ankara'da açan Yalta AF-
5AD ve İFSAK üyesiydi.
ADT'nin 'Yeniden Yaratma' adb oyunu Rusya Çelyabinsk Tiyatro Festivali'nde ilgiyle izlendi
Tiyatro 'dilengeli' tanımıyor
ÜLKÜAYVAZ
Ankara Devlet Tiyatrosu'-
nda bu mevsim sahnelenen "Ye-
niden Yaratma" adlı oyun (yö-
netmenı Taroer Levent) Rusya
Çelyabinsk Tiyatro Festivali'ne
katıldı.
Çelyabinsk, Moskova'nın
kuzey-doğusunda bir kent... Es-
kiden ünlü Sibirya sürgünle-
rinin toplandığı son durakmış...
Moskova'dan üç saatlik bir
uçak yolculuğu sonunda bölge-
ye vanyoruz. Gece. Otelimıze
yerleşiyonız. Azeri bir tıp öğ-
rencisi ile Alman dilinde oku-
yan bir Rus kızcağız rehberi-
miz. Bizi hiç yalnız bırakmıyor-
lar.
Çelyabinsk'de ilk klenimleri-
miz bizi şaşkınlığa sürüklüyor.
Kentin insanlannı salatalık, el-
ma kuyruklannda görebüiyor-
sunuz genellikle. Tramvaylann
her köşeye vızır vızır gidip geldı-
ği bu kentte ınsanlar dolaşmı-
yor pek; belli ki herkes işinde
gücunde. Ne var ki iş çıkış saat-
lerinde de sokaklar caddeler ta.-
kin... Kent bir felakete uğramış
sanki. Bir dilim ekmek peşinde
koşturan Rus insanı, öte yan-
dan şasılacak kadar şık giyiniyor: her
gün düğüne gjdilir gjbi. Bu olağanüstü
gururlu insanlar yokluklannı birbirle-
rinden dahi gizler gıbı...
tlk oyunu seyredişimizlekaygılarye-
rini hayranlığa bırakıyor. Üç tiyatroda
seyirci karşısına çıkan festival oyunlan
büyük ve heyecanh bir ilgi görüyor; bü-
tün oyunlar dolup taşıyor. Çelyabinsk'-
te on tane tiyatro salonu var. Bunlardan
kimisi ortalı ve çok amaçh sahne, kimisi
bizdekigibi klasik ttalyan sahne. "Yeni-
den Yaratma", bu klasik sahnenin yer
aldığı en büyük salonda sahndendi.
1500 kişiük bu salonda da tek boş kol-
tuk yoktu. Apaçjk, tiyatro bir yaşantı
Çelyabinskliler için; büyülü ve anlamlı
bir yaşantı.
Rus dilinde izlediğimiz oyunlarda
çarpıa bir oyunculukla karşılaştığımızı
betirtmeliyim. Ses ve hareket, aynntıla-
Ankara Deviet Tiyatrosu'nun suoduğu 'Yeniden Yarafma'vi Taroer Levent yönetmiş.
'Yeniden Yaratma' Çelyabinsk'in büyük tiyatro
salonlanndan birinde sahnelendi. 1500 İaşilik salonda
tek boş koltuk yoktu.
ra önem veren bir anlayışı yansıoyordu.
Dekor ve aksesuann en aza indirilerek,
ışık, müzik ve oyuncu deviniminin bir
bütün olarak öne çıkanldığı dıkkat ce-
kiciydi. Bunun bir dramatik yoğunluk
sağladığı apaçık. Rusya Cumhuriyetle-
rinden festivale katılan topluluklar için
şu iki genelleme uygun olacaktır: Kendi
yerli yazarlanrun sözkonusu oyunlan-
nda ya dramatik olan öne çıkarılmış,
böytece klasik dram anlayışı oyuncu-
lukta yoğunlaşünlrruş ya da tam karşıU
bir yöntem izlenmiş: Açık biçim dediği-
miz göstermeci anlayış benimsenmiş.
Bu ikinci bölüm oyunlannda dans ve
komik öğelere dikkat çekilmek isten-
miş. Bu nedenle ılk öbekte toplaya-
cağımız oyunlar genellikle söz
ağırlıklıyken, ikinci öbek oyunlarda ha-
reket sözden önce geliyor. Örneğin Me-
rab EliozishvflFrun yazdığı "Berikoni"
adlı oyun tıpkı bizim ortaoyunu biçimi-
ni anımsatan bir tarzda oynanıyordu.
Arkada çok amaçh kullanılan bir pano
ve at gibi kullanılan bir keçi, oyunun
canlı eîemanlanydı adeta. Oyunculann
hem sahne hem de seyircilere yönelişi de
ortaoyunu teknigıni anımsatıyordu.
Ankara Devlet Tiyatrosu'-
nun sunduğu "Yeniden Yarat-
ma"birarayış oyunu... îçerik ve
sahneleme anlayışı olarak bu
arayışta bir bütünleşme sözko-
nusu. İnsan neyi arar? însanoğ-
lu, güzeli arar, zenginliği arar,
mutluluk arar, kendini arar...
Oyunun asal kışilerinden yazar
da kendi kimliğinj anyor. Arar-
ken, bir geçmişe bir şimdiye dö-
nüyor. Tasanm dünyası onu ne-
reye çekiyorsa, o yana yöne-
liyor. Görülüyor ki arayış eyle-
mi hayatın bütün dönemlerinde
varolan bir olgu.
"Yeniden Yaratma" deneyci
bir oyun olarak yorumlandı.
Yönetmeni Tamer Levent, y\\-
lardır dünyanın birçok ülkesin-
de ve ülkemizde yaptığı çalışma
ve birikimiyle- kendi deyimiyle-
"yaratıa drama yöntemi"ni bu
oyuna aktardı. Böylece metin
başka bir düzeye ulaştı.
Oyun, Çelyabinsk Festi-
vali'nde sahnelendikten sonra,
yaklaşık üç saatlik bir toplantı-
da tartışmaya açıldı. Doğrusu
dil engeli de işin içine girince,
oyunun anlaşılma sorunu bir
ölçüde kaygı doğuruyordu.
Oyun, beklentimizin çok üstünde bir
algılama doğurmuştu. Sorular aynntı-
lar üzerineydi. Özellikle şu sözlerin
altını çizmek isterim. Maneken Şehir Ti-
yatrosu Sanat Yönetmeni Juri Bobkov'-
un saptaması şöyleydi: "Yeniden Ya-
ratma'da bana göre en çarpıcı yan,
müziğin, dansın ve hareketin mükem-
mel uyumuydu." Tartışmanm ardından
fuayede Çelyabinskli bir yönetmen bize
şunlan söylüyordu: "Ben, 1960 yılında-
bizim gazetelerden birinde yayımlanan
bir Türk öyküsü okumuştum. O zama-
na kadar Türkiye'yi üçüncü dünya ül-
kesi olarak hem ekonomik, hem kültü-
rel anlamda geri bir ülke bilirdim. O öy-
küyü okuyunca bütün düşüncem değiş-
ti. Çünkü bu ülkenin yazıldığı bir ülke-
de şaşırtıcı zenginlıkler olacağını düşün-
düm. Bu düşüncemi oyununuzu izleyin-
ce de bir kez daha anımsadım."
Fotoğraflarla İstanbul nostaljisi
A>fKARA (AA) - Türk fotoğraf sanatının büyük ustalan-
ndan Ara Gfller'in "Bir Zamanîar İstanbuT^rJaşlıgıyJa nazı-
rladığı nostaljik sergisi, başkentte sanatseverlerin beğenisi-
ne sunulacak. Dünyanın en iyi 7 fotoğraf sanatcısından biri
olan Ara Güler'in yapıtlan yanndan başlayarak Fransız
Kültür Merkezi'nde sergilenecek. Asıl ününü belge fotoğ-
rafçüığına borçlu olmasına karşın. gerek siyah-beyaz gerek-
se renkli fotoğrafta da yetkin ve özgün bir üsluba ulaşan sa-
natçının yapıüannın büyük bir bölümü Paris'te 'Ulusal Ki-
tapbk'ta bulunuyor. Sanatçının Fransız Kültür Merkezi'-
ndeki sergisi 23 hazirana değin görülebilecek.
Aşıkh höyük kazüarı
AKSARAY (AA) - Aksaray'ın Güzelyurt ilçesıne bağlı
Aşıklı höyüğünde, Küjtür Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi
ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi işbirüğiyle 1989 yılında
başlatılan kurtarma kazılannın bu yılki bölümü temmuz
ayında yapılacak. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufnk
Esin, yaklaşık 10 bin yıl öncesinde ilk yerleşmeye sahne olan
Aşıkh höyüğünde yapılan kazılarda, 2. tabaka
yerleşmelerinin çeşitb evrelerinin günışığına çıkanlmakta
olduğunu belirterek kaa sonuçlan hakkında şu bilgileri
verdi: "Günlük yaşama ait kerpiç yapılardan oluşan
mahallelenn doğusunda ele geçen büyük avlunun, avlanan
hayvanlann Aşıkh sakınlerine paylaşünldıklan bir yer, bir
çeşit mezbaha olduğu gözlenmektedir. Güneybatı
yamaanda bulunan çakıllı yol ve şimdiye kadar bılınen en
eski sandık du var sıstemi, Aşıklı toplulugunu yönetenlerin
oturduğu sanılan yapılan çevrelemektedir. Bu yapı duvar
sistemi, daha sonraki Hitit kentleri sur sisteminm kökeninin
Aşıkb olduğunu belgelemektedir. Prof. Dr. Esin, Hacettepe
Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin özbek
tarafından yapılan araştırmalarda, ilk beyin ameliyaünın ve
bir kadın kafatasmda da ilk otopsinin Aşıklı'da yapıldığının
saptandıgını kaydederek " AşıkL'da yaşayan insanlann yaş
ortalamalannın 35-40 arasında olduğu, ancak bunlar içinde
55-56 yaşına kadar yaşamış erkek ve kadınlann bulunduğu
belirlenmiştir" dedi.
Sergem "Bizinıişverenimiz
seyirddir."
ANKARA (AA)- Yaşamının 40yılını Devlet Tiyatrosunda
oyuncu ve yönetmen olarak sürdüren Semih Sergen, son
günlerde bazı çevrelerce ileri sürülen "Devlet Tiyatrosu
seyircisinden uzaklaşıyor mu?" sorusuna, "Devlet Tiyatrosu
deneme tahtasma dönmediği sürece seyirci kaybolmaz"
şeklindecevap verdi. Devlet Tiyatrolan'nın altyapısının
tiyatro, yazar, çevirmen ve seyircisi ile sağlam temeller
üzerine kurulduğunu kaydeden Sergen, bugüne kadar
oluşturulmamış bir kültür politikasırun sıkıntısı üzerinde
durdu Sergen, "İktidarlar değişse bile bilim ve sanat
dallannm asla etkilenmeyecegi bir kültür politikası
belirlenmelidir. Çünkü buralar, bağımsız ve özgür
yerlerdır" dedi. Devlet Tiyatrolan'nın gerçek işverenınin
seyirci olduğunu ifade eden Sergen, seyırcinin büyük
şehirlerde tiyatroya doymadığını, tiyatronun Anadolu'da
da yetersiz kaldığını söyledi.
Fazü Hüsnü Dağlarca
'Dağlarca Çocuklarda Dszisi', çocuklar için hazırlandı.
'Dağlarca Çocuklarda Dizisi'
KültürServisi -Tümzamanlar Yayuıalık, Fazıl Hüsnü
Dağlarca'nın çocuklariçin yazdığı şiirleri, 'Dağlarca
Çocuklarda Dizisi' başhğı altında yayımladı. Anaokulu.
ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklar ıçın hazırlanan dizi
Dağlarca'yı ve şiirini sevenler acısından da önem taşıyor.
Dizinin ilk kitabı olan "Kuş Ayak"; "Boyalı Ses" ve "Açıl
Susam Açıl" adlanru taşıyan iki kitaptan oluşuyor. Diziran
diğer kitaplan olan "Yazılan Seven Ayı", "Baüna ile
Mandalina" ve "Yaramaz Sözcükler" şiirsel öyküler
biçiminde kalemealınmış. Dizinin tüm kitaplannı Mustafa
Deüoğlu resimlendiriyor. 'Dizi'deaynca, "Yeryüzü
Çocuklan", "Göz Masalı", "Şeker Yiyen Resimler",
"Güneşi Doğduran", "Kacan Uykular Ülkesi",
"Cinoğlan" ve "Hin ile Hincik" adh kitaplar yer abyor.
"Sinton ve Garfimkel"yine bhrükte
NEW YORK (AA) - 6O'lı yıllann ünlü ikilisi "Simon ve
Garfunkel" yine birlikte konser verecek. Paul Simon ve Art
GarfunkeL sonbaharda, New York'taki Madison Siuare
Garden Salonu'nda 10 ayn konserde izleyicilerin karşısına
çıkacaklar. Konserlerin l-16ekim tarihleri arasında
verileceği, 60-75 dolardan satılacak biletlerin ise yakında
satışa çıkanlacağı bildırildi. 60'b yıllardaki şarkılan hala
büyük zevkle dinlenen ünlü ikili, 1970'te "sanat
anlayışlanndaki farklıbk" nedeniyleaynlmışlardı. Sımon
ve Garfunkel, 1981 'de yine New York'to Central Park'ta
bir konser vermişler ve yaklaşık yanm milyon kişi ikiliyi
zevkle izlemişti. Simon ve Garfunkel, sonbahardaki
konserlerinde, "Bridge Over Troubled VVater",
"Scarboroug Fair", "The Sound of Silence", "El Condor
Pasa" gibi eski şarkılanndan oluşan birdinleti sunacakiar.
'Memleketimden Nazım
Manzaralan' >
Kültür Servisi - Gebze Belediyesi Kültür ve Sanat
Merkezı'nin düzenlediği Edebiyat Etkinlikleri'nin 19.'su
12 haziran cumartesi günü saat 15.00'te Gebze Belediye
Meclis Salonu'nda gerçekleştirilecek. "Memleketımden
Nâzım Manzaralan" başbğını taşıyan etkinliğe Halit
Çelenk ve Öner Yağcı konuşmacı olarak katılacaklar.
Akgün Akova'mn yöneteceği etkinlikte Nâzım Hikmet'in
şıirlerini Beksem Tiyatro Bölümü seslendirecek. Gebze
Belediyesi Edebiyat Etkinlikleri'ndedaha önce "Neden
öykü", "Neden Şiir", "Neden Mizah", "Her Şey Şiirdir",
"Edebiyat Ne İşe Yarar", "Gökdelenin Tepesinde
Edebiyat" gibi konularda söyleşilergerçekîeştirilmişti.