25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET2 8HAZİRAN1993SAU KULTUR YeşilçarrTın önde gelen genç senaryo yazarlanndan Ümit Ünal 'İyi senaryo yok' görüşüne tepki duyuyor senaryo yazan olmak..T CLMHUR CANBAZOĞLU Ümit Ünal. Türk sinemasının son dönemdekı en gözde senaryo yazan. "Tatlı Betüş" gibi. temmuz ayında Tomris Girittioğlu'nun yöneteceği Ah- met Hamdi Tanpınar'ın "Yaz Yağ- muru" gibı televizyon senaryolan da varÜnarın. İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi Si- nema-Televizyon Bölümü mezunu Ümit Ünal (doğum 1965). Öğrencilik döneminde 8mm'lik fılmler yapnuş, ödüller kazanmış. Okul bitince en- dûsırinin merkezi İstanbul'a gelmiş. Aüf Yılmaz'la tanışmış. "Adı Vasfıye'- 'de Yılmaz'ın asistanbğını yüklenmiş. Müjde Aria yakınlaşınca '"Teyzem'ın senaryosunu ortaya çıkarmış. Halh Refiğ'in elinde güzel bir fllm olmuş "Tevzem". Bu başandan sonra Ertem Eğümez'le "Milyarder"i. Atıf Yılmaz'- la "Hayallerim Aşkım ve Sen" ile "Ar- kadaşım Şeytan"ı hazırlamış. Tunç Başaran'ınOscaradayadayıolan'Pia- no Piano Bacaksız"ın senaryosunda yine onun imzası var. Son olarak si- riema için Şerif Gören'e " Amerikalfyı yazdı Umit Ünal. Televızyonun da ya- rattığı olanaklan gözardı etmeden kul- varda yürümekten yana. 1985'ten90'a kadar zorluk çekmeden yaşadım. 90'dan sonra sinema krize girince iş bulamaz oldum ve reklam sektörüne geçtim. Bir yıldır sinemadan ekmek yiyorum yine. Ama televizyon olmasa herhaldeayakta duramam. -Bir vapıtı staemaya uyarlamak herhalde özgün senaryo yazmaktan daha zor bir iş. Örneğin "Tatiı Betüş "te ne gibi zoriuklar yaşadınız? Uyarlamalarda kilap hiçbir zaman tek başına yeterli kaynak olamıyor. En sinemasal denilen kitap bile sine- maa gözüyle yeniden ele alınmayı ge- rektiriyor. '"Tatlı Betûş" de güzel bir kilap olmasına karşın sinemasal özel- liğe sahip değil. Kilapta çok hikaye var, ama dil esprisiyle senaryo ileri git- miyoT. Aüf Yılmaz'la oturupolmayan bir kız yarattık, "Tatlı Betüş"ün yeğeni yapük. Kıtap monologlar halinde. Olaylar gelişirse nasıl olur diye küçük olaylan büyüıtük. -Yılmaz Güney'in "Salpa"suu senar- yolaştırma projesi ne aşamada? Bu ko- nuda Fatoş Güoey'le bazı görüşmeleri- niz ohnuştu... "Salpa"ya hiç giremedim. O dö- nemde "Tatlı Betüş"ü yazarken Fatoş Güney bu teklifle geldi. Çok yoğun- dum, Cemal Şan'ı önerdim. Cemal bi- raz yazdı ama birtakım problemler- den ötürü o da devam edemedi. -Televizyona senaryo yazmakla sine- maya yazmak arasında ne farklar var? Sinemada daha özgür kuruyorsu- nun bir köyü kadar iyi taruyorsunuz, çöldeki benzin istasyonlannı ya da yol üzerindeki motellerin neon ışıklannı. -Bizde ilginç polisiye ya da macera fîlmi çekilmiyor. Bunun nedeni Türki- ye'deki katilîerin kıt fantezili insanlar olmasına bağlanabüir mi? Bizde cinayetler anlık kızgınlık ya da karar vermeyle gerçekleşıyor. Cinayeti kurgulama gibi bir olay görülmüyor. "Hoş Cinayeı"' diye bir kitap var. Av- rupa'da polisiye romanın nasıl gelişti- ğini anlatıyor, toplum değışiyor, ya- şam komplike hale dönüşüyor. cina- yetler de ilginç işleniyor. Biz daha o Türk sinemasının ünlü yöoetmenleriyle çabşanÜmit Ünal'ın yazdığı senaryoiar arasında, '•Teyzemr HayaUerim Aşkım ve Sen", "Milyarder", "Piano Piano Bacaksız" ve "Amerikah" bulunuyor. nuz öyküyü. Televizyonda ise hikaye- yi belli bir zaman süresi içine sığdırmanız, gelecek bölüm için izleyi- ci meraklandırmanız, çok tatlı bir yer- de bölümü kesmeniz gerekiyor, yani daha fazla hesap kitap gereküriyor. -Yönetmenler ve yıidızlar senaryoya fazla müdahele ediyorlar mı? Yıldızlann müdahelesiyle hiç karşı- laşmadım ama yönetmenler bazen hayli değişiklik yapabiliyorlar. Bir de zaten sete çıküğınızda ister istemez bazı yerleri değiştiriyorsunuz. Oyuncu geüyor, mekan canlanıyor. İki, üç gün sonra bakıyorsunuz ki o insan o lafi etmez. Kendiniz değişünnek zorunda kalıyorsunuz. -Sürekli Türk sinemasmda yeterli senaryo üretilmediği söyleniyor, sine- mamızın fleri gidemcmesinde senarist- lerin önemli payı olduğu vurgulanıyor... Amerikalı olabilmek büyük şans. "Radyo Günleri"ni ele alalım. Şarkılar bütün dünyanın ezberlediği şarkılar, mekânlar bütün dünyanın fılmlerde defalarca gördüğü yerler. Geçen gün Müjde Ar bir söyleşide, "Bizde senaryo yok" demiş. Çok ko- mik bir açıklama. Onlann varolmasını bu senaryoiar sağladı. O filmlerin se- naryolan olmasaydı. Müjde Ar nasıl efsane kadın haline gelirdi. Ama kalkıp bunlan söyleyebiliyorlar. So- run boyle polemikîere gelirse, birçoğu- na göre doğru dürüsüt oyuncu ve yö- netmen de yok sinemamızda. -Peki Amerikan sinemasmda senar- yolar nasıl bütün dünyayı etkisi altına alabiliyor? Amerikah olabilmek büyük şans. "Radyo Günleri"ni ele alalım. Adam kendi çocukluğunu anlatıyor. Şarkılar bütün dünyanın ezberlediği şarkılar. mekanlar bütün dünyanın filmlerde defalarca gördüğü yerler. Hollywood ydlarca insanlara sunduğu imajîan bol bol kullanıyor. Dolayısıyla Anadolu'- üjdeArbir söyleşide 'Bizde senaryo yok' demiş. Çok komik bir açıklama. Onlann varolmasını bu senaryoiar sağladı. O fılmlerin senaryolan olmasaydı, Müjde Ar nasıl efsane kadın haline gelirdi? aşamadan filan geçmedik. En çok sa- tan polisiyeler SAS'lar zaten bizde. -Turkiye'de senaristlikten geçiniliyor mu? 1985'ten 90'a kadar zorluk çekme- den yaşadım. 90"dan sonra sinema kri- ze girince iş bulamaz oldum ve reklam sektörüne geçtim. Bir yıldır sinema- dan ekmek yiyorum yine. Ama televiz- yon olmasa herhalde ayakta dura- mam. -Kendi senaryonuzu çekmeyi düşünü- yormusunuz? Üzerinde çalıştığım bir senaryo var ama araya hep başka senaryoiar girin- ce onu ihmal ediyorum. Vakit ve para bulduğumda hemen bir film yönet- meye girişeceğim. -"Berlin in Berlin"in kağıt üzerindeki senaristi görünüyorsunuz ama daha sonra bunu reddettiniz. Sinan Çerin'in aynı anda bastırdığı kitabın girişinde de size ağır suçlamalar yöneltiliyor. Nasıl bu noktaya gelindi? Ortaya çıkan fılmin benimle en küçük bir alakası olmadığı için üstlen- meyi reddediyorum. Film için çok za- man harcadım ama kurgu sonunda çıkan fılmle duygusal bir bağım da kalmadı. En kötü yazdığım senaryoyu bile özlerim, bunu özlemiyorum. Si- nan. senaryoyu kitap halinde basürmış, girişinde bana. Gökhan Ak- çura'ya ve Nezih Ünel'e demediğini bı- rakmamış. Sinan Çetin, Salieri benzeri bir trajedı yaşıyor. Herkese kendini büyük yönetmen olarak göstermeye çalışıyor; ama yaptığı filme bakuğında büyük yönetmen olmadığını anlaya- cak kadar da bu işten anlıyor. Bu da onu saldırgan yapıyor. Senaryoyu tanınmayacak hale getırerek büyük saygısızlık yapu. Bence Yeşilçam'ın en büyük sorunu da bu. Oyuncu çıkıyor, "senaryo yok' diyebiliyor. Yönetmen senaryoyu istediğj gibi altüst ediyor. sonra kitap yazdınp senariste rahat rahat hakaret edebiliyor. Sonra da herkes Yeşilçam'daki kalitesizliği eleş- tirebiliyor. Teleobjektifyasağı Kültür Servisi - İngiltere"de foto muhabirlerinin tele objektif kullanmasının yasaklanması ve aksi hareketlerin Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü giderek yozlaşan 'folklor dünyası'nda ayakta kalmaya çalışıyor Folklorkurumlarıkimlikbunalımıyaşıyor AZMİKARAVELİ "Bugün folklor dünyasmda yaşanan krizin görüntülerini sıra- lamak ço*k da gerekli değil, cünkü öylesine bir knz ki bu, neredeyse ortamın içindeki herkes tarafı- ndan en azından hissediliyor, ama kimse çıkıp malumu ilan et- miyor. Folklor kurumlannın bü- yük çoğunluğunun yurtdışına tur düzenleyen turizm şirketlerinden farkının kalmadığı, eski kıstaslar içinde dahi 'iyi ekip' denebilecek ürünlerin arlık çok azaldığı, halk daaslannın gazınolarda mezeye, açıkşlarda süse dönüştüğü, gerek izleyici gerek dansçı sayısının hızla azaldığı. yanşmalann tra- jediden komediye çevrildiği. için- de buiunduğu faaliyete hiçbir saygı duymayan kurumlann oluşturduğu bu dans ortamı, hızla çürümektedir." Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü(BÜFK) Yayın Organı Folklora Doğru Dergisrnın 59. sayısından aktardığınıız yuka- ndaki bölüm, "folklor piyasasr- nda yaşanan krizı açık bir dille ifade etmeyı amaçlıyor. Boğaziçi Üniversitesi FolkJor Kulübü (BÜFTCj böylesine bir yozlaş- manın ortasında uzun yülardır halk tnüzığine ve halk danslanna tek boyutlu. dar bir bakış açısıyla yaklaşılmaması gerektiğini savu- nan ve bunun mücadelesini ya- p>aa bir kurum olarak karşımıza çıkyor. 1959'da kurulmuş ~ BÜFK. eski adıyla Robert Kolej Türk Folklor Kulübü, 1959 yshnda kurulmuş. Özellikle Tahir Alangu'nuı, büyük katkı- lar, kulübün. 6O'lı yılbr ve sonra- sırda Türkıve folklor camıasında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü hiçbir yanşmaya ya da uluslararası festivale katümıyor. Kulüpüyeleri, butip yanşmalarda kalıplaşmış kriterierin geçerii olduğuna, 'göze boşgehnek'ten başka özellik aranmadtğma inamyorlar. önemli bir yere gelmesine neden olmuş. Günümüz Türkiyesi'nde yüz- binlerce insanın şöyle ya da böyie folklor alanlanndan biriyle uğ- raştığı tahmin ediliyor. Nicelik olarak böylesine büyıik bir kitleyi içeren bu ortamı BÜFK piyasa olarak nitelendiriyor. Kulüp baş- kanı Taner Koçak halkoyunla- nnın artık ahnıp saulabilen 'şey- lere" dönüştüğunü ifade ediyor: "Tarihsel gelişimin bir sonucu olarak kendi doğasına yabancıla- şan yerel danslar, sayılan olduk- ça kabank kurum ve kuruluşlar- da, anlık tüketimler için üreülip, üretildiği ortamlann dışında tü- ketilen 'şeylere' dönüşmüştür. Biz, artık ahnıp satılabılen, kârlı görülürse yatınm yapılabilen. be- lirli üretim ve tüketim kahplan oluşturulmuş bu ortamı, geh'nen yerin kapitaüzme dönük yanını vurgulamak amaayla, piyasa olarak adlandınyoruz." Bugünkü BÜFK 'dans birimi- nin' çıkış noktasını "Bilim mi yapıyoruz, sanat nu° Folklorcü mü, müzikçi mi ya da dansçı mıyız?" gibi sorular oluşturmuş. Kulüp üyelerinden Mutlu Öz- tûrk'e göre bu türden sorulann tüm folklor kurumlannda sorgu- lanması gerekiyor: "Folklor ku- rumlannın bugün yaşamakta ol- duklan bunalım, bir kimlik bu- nabmıdır. Bize göre adında 'folk- lor' sözcüğü bulunan kurumlar bir bilgı alanı olarak folklorun uzun süredir dışında bulunduk- lannı ılan etmeli ve alanlannın sınırlannı çizmelidirler." BÜFK sanatsal bir faaüyet olarak dans alanının özgül so- rulanyla boğuşabüecek bir ente- lektüel düzey ve çalışma alış- kanhğına sahip olmayı amaç edinmiş. Tûrkiye'de yaygın ola- rak kabul görmüş, halkoyun- lannı sosyal etkinlik-eğlence şek- linde algılayıp kulübe yönelen. daha önceleri geleneksel danslar- la uğraşmış ya da uğraşmamış elemanlarla BÜFK'ün profesyo- nel diyebileceğimiz anlayışı arası- nda zaman zaman uyuşmazlıklar çıkıyor. Taner Koçak bu nedenle eğitim ve teorik çalışmalara çok önem verdiklerini söylüyor. BÜFK'un Turkışe folklor dünyası için ganp sayılabilecek bir dığer özelhğı ıse hiçbir yan- şmaya ve uluslararası fesüvallere katılmamalan. Klüp başkanı Koçak yanşmalarda dönen oyunlan herkesın bıldiğini, bu tip organizasy onlarda kalıplaşmış birtakım knterlerin geçerlı oldu- ğunu. bu nedenle her türlü yanş- maya katılmamayı en tutarb yol olarak gördüklerini söylüyor: "Bol cnstrümanh. bol sahne dü- zenli. birkaç varyeteyle "basit" oyunlann süslenmesinden oluşan ve müze niyetıne de olsa görmeye değecek. yöresel karukten \akd- lamaya çalışmış ekipleri bile ara- tan çahşmalar her yerde boy gös- teriyor. Bir taraftan yanşmalar- da dönen dolaplar herkes tarafı- ndan bılinirken, diğer taraftan tüm çalışmalann yanşma hedefı ıle yönlendirildıği bir ortamda her türlü yanşmalara kaülma- mayı en tutarh hareket olarak görüyoruz. Milli Eğitim Ba- kanlığı'nın açtığı yanşmalarda belli kriterierin varlığı zaten bilin- mektedir. Bu kriterlere göre ça- lışmanın hedefı 'görüntüler oluş- turmak'tan, görüntülerin hedefı ise 'göze hoş gelmek'ten ibaret." M.E.B. yarışmalan Ortamın her türlü olumsuz- luklanna rağmen BÜFK, gele- cekten oldukça umutlu. Halk oyunlannın ve Halk Müziğinin sanatsal bir faaüyet olarak kabul edilmesinin krizden kurtulmanın ilk adımı olacağını söyleyen Ta- ner Koçak."HCT şeye, rağmen bir gün bu kemikleşmiş. köhne yapı ve ilişkiler sistemınin dağılacağj- na: yerini, üretken amatör dans topluluklanna terkedeceğine: ba- tağa tam olarak saplanmamış olanlann zahmetli ama zahmetlı olduğu kadar değerli bir çaba ile bilinçli bir üretim süreci inşaede- ceklerine olan inancımız sürüyor. Unıuyoruz ki sanatla uğraştığjnı herkese ilan edcek. "dans ediyo- rum' demekten utanmayacak ve belki de "dans edeceğim' diyerek dlanın geleceğine de sahip çıka- cak kadrolan yakın kılmak için gereklı olduğunu düşündüğümüz iki adım var. Birincisi, yapılan et- kinliğin sanatsal bir etkinük ol- duğu ve sonrasının bu ilana göre yeniden şekıllendirilmesi. İkincisi ise olumsuzluklann \e cahilliğin bugun binnci elden kaynağı olan M.E.B yanşmalanna bakışın sorgulanması, buraya yönelik la- \irlar üretilmesi." cezaıanüinıması Konusunaa çauşmaiaryapuıyor. uu konudaki, Basın Standartlan Dairesi'nin önerisi. Basın Şikayetleri Komisyonu'nca da destekleniyor. Ancak her iki kuruluşun yetkilileri, basınm büyük tepkisını çeken bu hazırlık konusunda açıklama yapmaktan kaçınıyorlar. 1994 sonundan önce uygulamaya konulması beklenen bu yasak karan. "kişilerin özel yaşamının kutsal kabul edilmesi' düşüncesinden kaynaklaruyor. Yani, bir anlamda 'Pranses Diana'nın sevgilisiyle havuz başında öpüşürken" fotoğrafının çekilmesi önlenmek istenıyor. Aynca bu yolla çekilmiş yabana fotoğraflann yayınlanması da yasaklaruyor. En çok 'paparazileri' üzen bu karara karşı foto muhabirleri de. Tele objektifleri nasıl tanımlayacaksınız, kaç milimüğe izin verileceğine kim karar verecek?" diye soruyor. Lise öğrencilerinin sergisi Kültür Servisi - İstek Vakfı Özel Acıbadem Lisesi'nin El Sanatlan ve Resim Sergisi, Üsküdar Beledıyesi Sanat Galerisi'nde.açıldı. Sergide resim öğretmenİeri Ayfer Candemir, Özlem Baykan ve Uygulamah Dersler Başkanı Taner Karabulut'un katkılanyla öğrencilerin, Akademik tarzda özgün işlen, seramik, optik dizayn ve doğadan artık malzemelerin değerlendirilmesiyle oluşan yapıtlan sergileniyor. Sergi 13 haziran saat 17.00'ye kadar açık kalacak. İFSAK'ta 'ayınfotoğrafları' Kültür Servisi - İFSAK'ın, üyelen arasında düzenlediği ayın fotoğrafı yanşması sonuçlandı. Buna göre mayıs ayının en iyi fotoğraflan şöyle: Seçiciliğini Cem Çetin'in yapıüğı siyah-beyaz baskı dalında Gül Seçkin. Fuat Hüdaverdi ve Kemal Gök'ün yapıtlan. seçiciliğini İbrahim Zaman'ın yaptığı saydam dalında ise Engin Kaban ve GültekinTetik'in yapıtlan dereceye gırdi. İFSAK'ın haziran etkinlikleri kapsamında Engin Aygün'ün "Kızıldenız'in Sualtı Dünyası" başbkh dia gösterisi 14 haziran pazartesi günü İFSAK'ta görülebilir. 17 haziran perşembe günü Erhan Saraloğlu'nun, 21 hazıran pazartesi günü Hakkı Ünlü'nün ve 28 haziran pazartesi günü de Nazun Timuroğlu'nun saydam gösterisi. 24 haziran perşembe günü ise Güler Ertan'ın fotoğraflan üzenne yapacağı söyleşı izlenebilecek. Tüm etkinlikler saat 19.00'da başlayacak. KSM'de özgün baskısergisi Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafık Bölümü öğrencileri 10 - 30 haziran tarihleri arasında "G93" adıaltında özgün baskıresim çalışmalannı sergileyecekler. Kadıköy Belediyesi Kültür Sanat Merkezi'nde (KSM) açılacak olan sergide Nelli Karakay a, Canan Baser, Tolga Goçen, Suna Balkancı, Serra Argun, Burak Balkan, Dilcu Aygün, Mehmet Saka, Ebru Kömürcü, Emre Özbay, Emre Ertürk, Tülay Ölmez, Mehmet Olcay, Rana Mermertaş, Fuat Saruhan ve Figen Oyan'ın da aralannda buiunduğu 70 öğrencinın üriınleri yer alıyor. İlk "özgün baskıresim" sergisi, 1967 yıhnda DevletTatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafık Bölümü öğrencileri tarafından açıldı. O tarihten sonra öğrenciler her yıl "G67, G7 5" gibi adlarla sergi açmayı sürdürdüler. 10 yıl sürdürülen sergi çalışmalanna uzunca bir süre ara verildikten sonra Güzel Sanatlar Yüksek Okulu, fakülte olarak Marmara Üniversitesi'ne bağlandı ve sergilere devam edildi. (360 90 95) Bandırma Kuşcenneti FestivaU KültürSenisi-7. Uluslararası Bandırma- Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali" bugütf- başhyor. Bugün saat 10.30 da açıhş töreniyle başlayacak etkinlikler. heykel ve sergi açıhşlan vel2.30'daKristal Cafe'de Aziz Nesin'ın söyleşi ve kitap imzasıyla süfecek. 18.30'daSemih Balcıoğlu. Semih Poroy, Kamil Masaracı ve Ferit Avcı'nın kaülacağı "karikatür" konulu söyleşi yine Kristal Cafe'de izlenebilir. Sahilde, 19.30'daFüsun Önal'ın söyleşi ve kitap imzası. aynı saatte Buca Deneme Sahnesi'nin palyaco. kukla, mim gösterisi. 20.00'deGrup Can'ın.20.30'daGrup MerdivenMn dinletisi gerçekleşecek. ORFF Çalgılan Topluluğu konseriise20.30'da Kültür Merkezi'nde yer alacak. Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğretim elemanlannın karma resim sergisi Kültür Merkezi'nde, "Samsat" bölgesı belgesel fotoğraflan, Kültür Merkezi yanında sergilenecek. Kültür Bakanlığı "Türkiye" konulu fotoğraf sergisi Kültür Merkezi yanında. Bandırma Halk Eğitim Merkezi'nin el sanatlan sergisi ıse Kültür Merkezi sergi salonunda açılacak. Fransız KültürMerkezi'nin haziran etkinUkleri ANKARA (ANKA) - Fransız Kültür Merkezi'nin haziran ayı etkinlikleri arasında film gösterimleri, sergiler. konferanslar, dans gösterileri ve müzik şenliği yer alıyor. Etkinliklerin konferans bölümünde 9 haziranda Prof. Micbel Sivignon'un sunacağı "Balkanlar'ın Yeni Coğrafı Politikası" konulu konferans yer ahyor. Sergi bölümünde 9-23 haziran arasında Ara Güler'in "Bir Zamanlar İstanbul" konulu fotoğraf sergisi ve 15 haziranda da TÖMER'in Türk cumhunyetîerinden gelen öğrencilerinin düzenlediği müzik ve halk danslan gösterisi gerçekleştirilecek. Fransız Kültür Merkezi'nde 19 ve 20 haziran arasında profesyonel ve amatör müzisyenlerin katılabileceği müzik ve dostluk şenliği yapılacak Kültür merkezinin haziran ayı etkınliklennde 16-18 haziranda "Christophe Colomb" ve 23-25 haziranda da "Madame Bovary" fılmleri gösterilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle