Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 8HAZİRAN1993SAU
KULTUR
YeşilçarrTın önde gelen genç senaryo yazarlanndan Ümit Ünal 'İyi senaryo yok' görüşüne tepki duyuyor
senaryo yazan olmak..T
CLMHUR CANBAZOĞLU
Ümit Ünal. Türk sinemasının son
dönemdekı en gözde senaryo yazan.
"Tatlı Betüş" gibi. temmuz ayında
Tomris Girittioğlu'nun yöneteceği Ah-
met Hamdi Tanpınar'ın "Yaz Yağ-
muru" gibı televizyon senaryolan da
varÜnarın.
İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi Si-
nema-Televizyon Bölümü mezunu
Ümit Ünal (doğum 1965). Öğrencilik
döneminde 8mm'lik fılmler yapnuş,
ödüller kazanmış. Okul bitince en-
dûsırinin merkezi İstanbul'a gelmiş.
Aüf Yılmaz'la tanışmış. "Adı Vasfıye'-
'de Yılmaz'ın asistanbğını yüklenmiş.
Müjde Aria yakınlaşınca '"Teyzem'ın
senaryosunu ortaya çıkarmış. Halh
Refiğ'in elinde güzel bir fllm olmuş
"Tevzem". Bu başandan sonra Ertem
Eğümez'le "Milyarder"i. Atıf Yılmaz'-
la "Hayallerim Aşkım ve Sen" ile "Ar-
kadaşım Şeytan"ı hazırlamış. Tunç
Başaran'ınOscaradayadayıolan'Pia-
no Piano Bacaksız"ın senaryosunda
yine onun imzası var. Son olarak si-
riema için Şerif Gören'e " Amerikalfyı
yazdı Umit Ünal. Televızyonun da ya-
rattığı olanaklan gözardı etmeden kul-
varda yürümekten yana.
1985'ten90'a
kadar zorluk
çekmeden yaşadım.
90'dan sonra sinema
krize girince iş
bulamaz oldum ve
reklam sektörüne
geçtim. Bir yıldır
sinemadan ekmek
yiyorum yine. Ama
televizyon olmasa
herhaldeayakta
duramam.
-Bir vapıtı staemaya uyarlamak
herhalde özgün senaryo yazmaktan daha
zor bir iş. Örneğin "Tatiı Betüş "te ne
gibi zoriuklar yaşadınız?
Uyarlamalarda kilap hiçbir zaman
tek başına yeterli kaynak olamıyor.
En sinemasal denilen kitap bile sine-
maa gözüyle yeniden ele alınmayı ge-
rektiriyor. '"Tatlı Betûş" de güzel bir
kilap olmasına karşın sinemasal özel-
liğe sahip değil. Kilapta çok hikaye
var, ama dil esprisiyle senaryo ileri git-
miyoT. Aüf Yılmaz'la oturupolmayan
bir kız yarattık, "Tatlı Betüş"ün yeğeni
yapük. Kıtap monologlar halinde.
Olaylar gelişirse nasıl olur diye küçük
olaylan büyüıtük.
-Yılmaz Güney'in "Salpa"suu senar-
yolaştırma projesi ne aşamada? Bu ko-
nuda Fatoş Güoey'le bazı görüşmeleri-
niz ohnuştu...
"Salpa"ya hiç giremedim. O dö-
nemde "Tatlı Betüş"ü yazarken Fatoş
Güney bu teklifle geldi. Çok yoğun-
dum, Cemal Şan'ı önerdim. Cemal bi-
raz yazdı ama birtakım problemler-
den ötürü o da devam edemedi.
-Televizyona senaryo yazmakla sine-
maya yazmak arasında ne farklar var?
Sinemada daha özgür kuruyorsu-
nun bir köyü kadar iyi taruyorsunuz,
çöldeki benzin istasyonlannı ya da yol
üzerindeki motellerin neon ışıklannı.
-Bizde ilginç polisiye ya da macera
fîlmi çekilmiyor. Bunun nedeni Türki-
ye'deki katilîerin kıt fantezili insanlar
olmasına bağlanabüir mi?
Bizde cinayetler anlık kızgınlık ya da
karar vermeyle gerçekleşıyor. Cinayeti
kurgulama gibi bir olay görülmüyor.
"Hoş Cinayeı"' diye bir kitap var. Av-
rupa'da polisiye romanın nasıl gelişti-
ğini anlatıyor, toplum değışiyor, ya-
şam komplike hale dönüşüyor. cina-
yetler de ilginç işleniyor. Biz daha o
Türk sinemasının ünlü yöoetmenleriyle çabşanÜmit Ünal'ın yazdığı senaryoiar arasında, '•Teyzemr
HayaUerim Aşkım ve Sen", "Milyarder", "Piano Piano Bacaksız" ve "Amerikah" bulunuyor.
nuz öyküyü. Televizyonda ise hikaye-
yi belli bir zaman süresi içine
sığdırmanız, gelecek bölüm için izleyi-
ci meraklandırmanız, çok tatlı bir yer-
de bölümü kesmeniz gerekiyor, yani
daha fazla hesap kitap gereküriyor.
-Yönetmenler ve yıidızlar senaryoya
fazla müdahele ediyorlar mı?
Yıldızlann müdahelesiyle hiç karşı-
laşmadım ama yönetmenler bazen
hayli değişiklik yapabiliyorlar. Bir de
zaten sete çıküğınızda ister istemez
bazı yerleri değiştiriyorsunuz. Oyuncu
geüyor, mekan canlanıyor. İki, üç gün
sonra bakıyorsunuz ki o insan o lafi
etmez. Kendiniz değişünnek zorunda
kalıyorsunuz.
-Sürekli Türk sinemasmda yeterli
senaryo üretilmediği söyleniyor, sine-
mamızın fleri gidemcmesinde senarist-
lerin önemli payı olduğu vurgulanıyor...
Amerikalı
olabilmek büyük şans.
"Radyo Günleri"ni
ele alalım. Şarkılar
bütün dünyanın
ezberlediği şarkılar,
mekânlar bütün
dünyanın fılmlerde
defalarca gördüğü
yerler.
Geçen gün Müjde Ar bir söyleşide,
"Bizde senaryo yok" demiş. Çok ko-
mik bir açıklama. Onlann varolmasını
bu senaryoiar sağladı. O filmlerin se-
naryolan olmasaydı. Müjde Ar nasıl
efsane kadın haline gelirdi. Ama
kalkıp bunlan söyleyebiliyorlar. So-
run boyle polemikîere gelirse, birçoğu-
na göre doğru dürüsüt oyuncu ve yö-
netmen de yok sinemamızda.
-Peki Amerikan sinemasmda senar-
yolar nasıl bütün dünyayı etkisi altına
alabiliyor?
Amerikah olabilmek büyük şans.
"Radyo Günleri"ni ele alalım. Adam
kendi çocukluğunu anlatıyor. Şarkılar
bütün dünyanın ezberlediği şarkılar.
mekanlar bütün dünyanın filmlerde
defalarca gördüğü yerler. Hollywood
ydlarca insanlara sunduğu imajîan bol
bol kullanıyor. Dolayısıyla Anadolu'-
üjdeArbir
söyleşide 'Bizde
senaryo yok' demiş.
Çok komik bir
açıklama. Onlann
varolmasını bu
senaryoiar sağladı. O
fılmlerin senaryolan
olmasaydı, Müjde Ar
nasıl efsane kadın
haline gelirdi?
aşamadan filan geçmedik. En çok sa-
tan polisiyeler SAS'lar zaten bizde.
-Turkiye'de senaristlikten geçiniliyor
mu?
1985'ten 90'a kadar zorluk çekme-
den yaşadım. 90"dan sonra sinema kri-
ze girince iş bulamaz oldum ve reklam
sektörüne geçtim. Bir yıldır sinema-
dan ekmek yiyorum yine. Ama televiz-
yon olmasa herhalde ayakta dura-
mam.
-Kendi senaryonuzu çekmeyi düşünü-
yormusunuz?
Üzerinde çalıştığım bir senaryo var
ama araya hep başka senaryoiar girin-
ce onu ihmal ediyorum. Vakit ve para
bulduğumda hemen bir film yönet-
meye girişeceğim.
-"Berlin in Berlin"in kağıt üzerindeki
senaristi görünüyorsunuz ama daha
sonra bunu reddettiniz. Sinan Çerin'in
aynı anda bastırdığı kitabın girişinde de
size ağır suçlamalar yöneltiliyor. Nasıl
bu noktaya gelindi?
Ortaya çıkan fılmin benimle en
küçük bir alakası olmadığı için üstlen-
meyi reddediyorum. Film için çok za-
man harcadım ama kurgu sonunda
çıkan fılmle duygusal bir bağım da
kalmadı. En kötü yazdığım senaryoyu
bile özlerim, bunu özlemiyorum. Si-
nan. senaryoyu kitap halinde
basürmış, girişinde bana. Gökhan Ak-
çura'ya ve Nezih Ünel'e demediğini bı-
rakmamış. Sinan Çetin, Salieri benzeri
bir trajedı yaşıyor. Herkese kendini
büyük yönetmen olarak göstermeye
çalışıyor; ama yaptığı filme bakuğında
büyük yönetmen olmadığını anlaya-
cak kadar da bu işten anlıyor. Bu da
onu saldırgan yapıyor. Senaryoyu
tanınmayacak hale getırerek büyük
saygısızlık yapu. Bence Yeşilçam'ın en
büyük sorunu da bu. Oyuncu çıkıyor,
"senaryo yok' diyebiliyor. Yönetmen
senaryoyu istediğj gibi altüst ediyor.
sonra kitap yazdınp senariste rahat
rahat hakaret edebiliyor. Sonra da
herkes Yeşilçam'daki kalitesizliği eleş-
tirebiliyor.
Teleobjektifyasağı
Kültür Servisi - İngiltere"de foto muhabirlerinin tele
objektif kullanmasının yasaklanması ve aksi hareketlerin
Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü giderek yozlaşan 'folklor dünyası'nda ayakta kalmaya çalışıyor
Folklorkurumlarıkimlikbunalımıyaşıyor
AZMİKARAVELİ
"Bugün folklor dünyasmda
yaşanan krizin görüntülerini sıra-
lamak ço*k da gerekli değil, cünkü
öylesine bir knz ki bu, neredeyse
ortamın içindeki herkes tarafı-
ndan en azından hissediliyor,
ama kimse çıkıp malumu ilan et-
miyor. Folklor kurumlannın bü-
yük çoğunluğunun yurtdışına tur
düzenleyen turizm şirketlerinden
farkının kalmadığı, eski kıstaslar
içinde dahi 'iyi ekip' denebilecek
ürünlerin arlık çok azaldığı, halk
daaslannın gazınolarda mezeye,
açıkşlarda süse dönüştüğü, gerek
izleyici gerek dansçı sayısının
hızla azaldığı. yanşmalann tra-
jediden komediye çevrildiği. için-
de buiunduğu faaliyete hiçbir
saygı duymayan kurumlann
oluşturduğu bu dans ortamı,
hızla çürümektedir."
Boğaziçi Üniversitesi Folklor
Kulübü(BÜFK) Yayın Organı
Folklora Doğru Dergisrnın 59.
sayısından aktardığınıız yuka-
ndaki bölüm, "folklor piyasasr-
nda yaşanan krizı açık bir dille
ifade etmeyı amaçlıyor. Boğaziçi
Üniversitesi FolkJor Kulübü
(BÜFTCj böylesine bir yozlaş-
manın ortasında uzun yülardır
halk tnüzığine ve halk danslanna
tek boyutlu. dar bir bakış açısıyla
yaklaşılmaması gerektiğini savu-
nan ve bunun mücadelesini ya-
p>aa bir kurum olarak karşımıza
çıkyor.
1959'da kurulmuş ~
BÜFK. eski adıyla Robert
Kolej Türk Folklor Kulübü,
1959 yshnda kurulmuş. Özellikle
Tahir Alangu'nuı, büyük katkı-
lar, kulübün. 6O'lı yılbr ve sonra-
sırda Türkıve folklor camıasında
Boğaziçi
Üniversitesi
Folklor Kulübü
hiçbir
yanşmaya ya da
uluslararası
festivale
katümıyor.
Kulüpüyeleri,
butip
yanşmalarda
kalıplaşmış
kriterierin
geçerii
olduğuna, 'göze
boşgehnek'ten
başka özellik
aranmadtğma
inamyorlar.
önemli bir yere gelmesine neden
olmuş.
Günümüz Türkiyesi'nde yüz-
binlerce insanın şöyle ya da böyie
folklor alanlanndan biriyle uğ-
raştığı tahmin ediliyor. Nicelik
olarak böylesine büyıik bir kitleyi
içeren bu ortamı BÜFK piyasa
olarak nitelendiriyor. Kulüp baş-
kanı Taner Koçak halkoyunla-
nnın artık ahnıp saulabilen 'şey-
lere" dönüştüğunü ifade ediyor:
"Tarihsel gelişimin bir sonucu
olarak kendi doğasına yabancıla-
şan yerel danslar, sayılan olduk-
ça kabank kurum ve kuruluşlar-
da, anlık tüketimler için üreülip,
üretildiği ortamlann dışında tü-
ketilen 'şeylere' dönüşmüştür.
Biz, artık ahnıp satılabılen, kârlı
görülürse yatınm yapılabilen. be-
lirli üretim ve tüketim kahplan
oluşturulmuş bu ortamı, geh'nen
yerin kapitaüzme dönük yanını
vurgulamak amaayla, piyasa
olarak adlandınyoruz."
Bugünkü BÜFK 'dans birimi-
nin' çıkış noktasını "Bilim mi
yapıyoruz, sanat nu° Folklorcü
mü, müzikçi mi ya da dansçı
mıyız?" gibi sorular oluşturmuş.
Kulüp üyelerinden Mutlu Öz-
tûrk'e göre bu türden sorulann
tüm folklor kurumlannda sorgu-
lanması gerekiyor: "Folklor ku-
rumlannın bugün yaşamakta ol-
duklan bunalım, bir kimlik bu-
nabmıdır. Bize göre adında 'folk-
lor' sözcüğü bulunan kurumlar
bir bilgı alanı olarak folklorun
uzun süredir dışında bulunduk-
lannı ılan etmeli ve alanlannın
sınırlannı çizmelidirler."
BÜFK sanatsal bir faaüyet
olarak dans alanının özgül so-
rulanyla boğuşabüecek bir ente-
lektüel düzey ve çalışma alış-
kanhğına sahip olmayı amaç
edinmiş. Tûrkiye'de yaygın ola-
rak kabul görmüş, halkoyun-
lannı sosyal etkinlik-eğlence şek-
linde algılayıp kulübe yönelen.
daha önceleri geleneksel danslar-
la uğraşmış ya da uğraşmamış
elemanlarla BÜFK'ün profesyo-
nel diyebileceğimiz anlayışı arası-
nda zaman zaman uyuşmazlıklar
çıkıyor. Taner Koçak bu nedenle
eğitim ve teorik çalışmalara çok
önem verdiklerini söylüyor.
BÜFK'un Turkışe folklor
dünyası için ganp sayılabilecek
bir dığer özelhğı ıse hiçbir yan-
şmaya ve uluslararası fesüvallere
katılmamalan. Klüp başkanı
Koçak yanşmalarda dönen
oyunlan herkesın bıldiğini, bu tip
organizasy onlarda kalıplaşmış
birtakım knterlerin geçerlı oldu-
ğunu. bu nedenle her türlü yanş-
maya katılmamayı en tutarb yol
olarak gördüklerini söylüyor:
"Bol cnstrümanh. bol sahne dü-
zenli. birkaç varyeteyle "basit"
oyunlann süslenmesinden oluşan
ve müze niyetıne de olsa görmeye
değecek. yöresel karukten \akd-
lamaya çalışmış ekipleri bile ara-
tan çahşmalar her yerde boy gös-
teriyor. Bir taraftan yanşmalar-
da dönen dolaplar herkes tarafı-
ndan bılinirken, diğer taraftan
tüm çalışmalann yanşma hedefı
ıle yönlendirildıği bir ortamda
her türlü yanşmalara kaülma-
mayı en tutarh hareket olarak
görüyoruz. Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nın açtığı yanşmalarda
belli kriterierin varlığı zaten bilin-
mektedir. Bu kriterlere göre ça-
lışmanın hedefı 'görüntüler oluş-
turmak'tan, görüntülerin hedefı
ise 'göze hoş gelmek'ten ibaret."
M.E.B. yarışmalan
Ortamın her türlü olumsuz-
luklanna rağmen BÜFK, gele-
cekten oldukça umutlu. Halk
oyunlannın ve Halk Müziğinin
sanatsal bir faaüyet olarak kabul
edilmesinin krizden kurtulmanın
ilk adımı olacağını söyleyen Ta-
ner Koçak."HCT şeye, rağmen bir
gün bu kemikleşmiş. köhne yapı
ve ilişkiler sistemınin dağılacağj-
na: yerini, üretken amatör dans
topluluklanna terkedeceğine: ba-
tağa tam olarak saplanmamış
olanlann zahmetli ama zahmetlı
olduğu kadar değerli bir çaba ile
bilinçli bir üretim süreci inşaede-
ceklerine olan inancımız sürüyor.
Unıuyoruz ki sanatla uğraştığjnı
herkese ilan edcek. "dans ediyo-
rum' demekten utanmayacak ve
belki de "dans edeceğim' diyerek
dlanın geleceğine de sahip çıka-
cak kadrolan yakın kılmak için
gereklı olduğunu düşündüğümüz
iki adım var. Birincisi, yapılan et-
kinliğin sanatsal bir etkinük ol-
duğu ve sonrasının bu ilana göre
yeniden şekıllendirilmesi. İkincisi
ise olumsuzluklann \e cahilliğin
bugun binnci elden kaynağı olan
M.E.B yanşmalanna bakışın
sorgulanması, buraya yönelik la-
\irlar üretilmesi."
cezaıanüinıması Konusunaa çauşmaiaryapuıyor. uu
konudaki, Basın Standartlan Dairesi'nin önerisi. Basın
Şikayetleri Komisyonu'nca da destekleniyor. Ancak her
iki kuruluşun yetkilileri, basınm büyük tepkisını çeken bu
hazırlık konusunda açıklama yapmaktan kaçınıyorlar.
1994 sonundan önce uygulamaya konulması beklenen bu
yasak karan. "kişilerin özel yaşamının kutsal kabul
edilmesi' düşüncesinden kaynaklaruyor. Yani, bir
anlamda 'Pranses Diana'nın sevgilisiyle havuz başında
öpüşürken" fotoğrafının çekilmesi önlenmek istenıyor.
Aynca bu yolla çekilmiş yabana fotoğraflann
yayınlanması da yasaklaruyor. En çok 'paparazileri' üzen
bu karara karşı foto muhabirleri de. Tele objektifleri nasıl
tanımlayacaksınız, kaç milimüğe izin verileceğine kim
karar verecek?" diye soruyor.
Lise öğrencilerinin sergisi
Kültür Servisi - İstek Vakfı Özel Acıbadem Lisesi'nin El
Sanatlan ve Resim Sergisi, Üsküdar Beledıyesi Sanat
Galerisi'nde.açıldı. Sergide resim öğretmenİeri Ayfer
Candemir, Özlem Baykan ve Uygulamah Dersler Başkanı
Taner Karabulut'un katkılanyla öğrencilerin, Akademik
tarzda özgün işlen, seramik, optik dizayn ve doğadan artık
malzemelerin değerlendirilmesiyle oluşan yapıtlan
sergileniyor. Sergi 13 haziran saat 17.00'ye kadar açık
kalacak.
İFSAK'ta 'ayınfotoğrafları'
Kültür Servisi - İFSAK'ın, üyelen arasında düzenlediği
ayın fotoğrafı yanşması sonuçlandı. Buna göre mayıs
ayının en iyi fotoğraflan şöyle: Seçiciliğini Cem Çetin'in
yapıüğı siyah-beyaz baskı dalında Gül Seçkin. Fuat
Hüdaverdi ve Kemal Gök'ün yapıtlan. seçiciliğini İbrahim
Zaman'ın yaptığı saydam dalında ise Engin Kaban ve
GültekinTetik'in yapıtlan dereceye gırdi. İFSAK'ın
haziran etkinlikleri kapsamında Engin Aygün'ün
"Kızıldenız'in Sualtı Dünyası" başbkh dia gösterisi 14
haziran pazartesi günü İFSAK'ta görülebilir. 17 haziran
perşembe günü Erhan Saraloğlu'nun, 21 hazıran pazartesi
günü Hakkı Ünlü'nün ve 28 haziran pazartesi günü de
Nazun Timuroğlu'nun saydam gösterisi. 24 haziran
perşembe günü ise Güler Ertan'ın fotoğraflan üzenne
yapacağı söyleşı izlenebilecek. Tüm etkinlikler saat
19.00'da başlayacak.
KSM'de özgün baskısergisi
Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Grafık Bölümü öğrencileri 10 - 30 haziran
tarihleri arasında "G93" adıaltında özgün baskıresim
çalışmalannı sergileyecekler. Kadıköy Belediyesi Kültür
Sanat Merkezi'nde (KSM) açılacak olan sergide
Nelli Karakay a, Canan Baser, Tolga Goçen, Suna Balkancı,
Serra Argun, Burak Balkan, Dilcu Aygün, Mehmet Saka,
Ebru Kömürcü, Emre Özbay, Emre Ertürk, Tülay Ölmez,
Mehmet Olcay, Rana Mermertaş, Fuat Saruhan ve Figen
Oyan'ın da aralannda buiunduğu 70 öğrencinın üriınleri
yer alıyor. İlk "özgün baskıresim" sergisi, 1967 yıhnda
DevletTatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafık
Bölümü öğrencileri tarafından açıldı. O tarihten sonra
öğrenciler her yıl "G67, G7 5" gibi adlarla sergi açmayı
sürdürdüler. 10 yıl sürdürülen sergi çalışmalanna uzunca
bir süre ara verildikten sonra Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu, fakülte olarak Marmara Üniversitesi'ne bağlandı
ve sergilere devam edildi. (360 90 95)
Bandırma Kuşcenneti FestivaU
KültürSenisi-7.
Uluslararası Bandırma-
Kuşcenneti Kültür ve
Turizm Festivali" bugütf-
başhyor. Bugün saat
10.30 da açıhş töreniyle
başlayacak etkinlikler.
heykel ve sergi açıhşlan
vel2.30'daKristal
Cafe'de Aziz Nesin'ın
söyleşi ve kitap imzasıyla
süfecek. 18.30'daSemih
Balcıoğlu. Semih Poroy,
Kamil Masaracı ve Ferit
Avcı'nın kaülacağı
"karikatür" konulu
söyleşi yine Kristal
Cafe'de izlenebilir.
Sahilde, 19.30'daFüsun
Önal'ın söyleşi ve kitap
imzası. aynı saatte Buca
Deneme Sahnesi'nin
palyaco. kukla, mim
gösterisi. 20.00'deGrup
Can'ın.20.30'daGrup
MerdivenMn dinletisi
gerçekleşecek. ORFF
Çalgılan Topluluğu
konseriise20.30'da
Kültür Merkezi'nde yer
alacak. Eskişehir
Anadolu Üniversitesi
öğretim elemanlannın karma resim sergisi Kültür
Merkezi'nde, "Samsat" bölgesı belgesel fotoğraflan,
Kültür Merkezi yanında sergilenecek. Kültür Bakanlığı
"Türkiye" konulu fotoğraf sergisi Kültür Merkezi
yanında. Bandırma Halk Eğitim Merkezi'nin el sanatlan
sergisi ıse Kültür Merkezi sergi salonunda açılacak.
Fransız KültürMerkezi'nin
haziran etkinUkleri
ANKARA (ANKA) - Fransız Kültür Merkezi'nin
haziran ayı etkinlikleri arasında film gösterimleri,
sergiler. konferanslar, dans gösterileri ve müzik
şenliği yer alıyor. Etkinliklerin konferans
bölümünde 9 haziranda Prof. Micbel Sivignon'un
sunacağı "Balkanlar'ın Yeni Coğrafı Politikası"
konulu konferans yer ahyor. Sergi bölümünde 9-23
haziran arasında Ara Güler'in "Bir Zamanlar
İstanbul" konulu fotoğraf sergisi ve 15 haziranda da
TÖMER'in Türk cumhunyetîerinden gelen
öğrencilerinin düzenlediği müzik ve halk danslan
gösterisi gerçekleştirilecek. Fransız Kültür
Merkezi'nde 19 ve 20 haziran arasında profesyonel
ve amatör müzisyenlerin katılabileceği müzik ve
dostluk şenliği yapılacak Kültür merkezinin
haziran ayı etkınliklennde 16-18 haziranda
"Christophe Colomb" ve 23-25 haziranda da
"Madame Bovary" fılmleri gösterilecek.