27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Turizmincebir iş, bir beceridir Avusturya'nın her eyaletindeki ormanlan (Avusturya, yüzölçümüne oranla Avrupa'nın ikinci orman zengini; ülkenin yüzde44'ü ormanlaıiakaplı; Finlandiyaisebirinci)saatiercegezip dolaşök. Bir kezbileateşyakan, tüp taşıyan, yaydıpoturarakyiyip içen, kalküklan zaman arkalanndabir çöplükbırakaninsanlara rastlamadım. AYŞE İLHAN Emekli öğretmen M evsim başladı. bu yıl turist sayısında patla- ma olacak vb. konuş- malar yolunda de- meçler veriliyor, d o hıluk hesaplan yapılı- yor. Ben bu işin uzmanı değilim, riad- dimi bilirim; hele sevgili Uğur Mum- cu'nun ûstüne basa basa verdiğj dersi (bilgi sahibi olmadanfikirsahibı olun- maz) hiç unutunnuyum... Ancak çok gezdım, çok gördüm ve düşündüm bu konuda. Bir seyler söyleyebilecek du- rumdayım. Önce yaşanumdaki kimi gezilerden kesitler vermek istiyorum... Çocukluğum Bolu'da geçti. Babam bizi annemle birlikte yaz dinlencelerin- de, Ömerler köyünden çıkılan At yay- lasına yollardı. Burarun kirazı ünlü idi: Açıkh koyulu pembe renklerle bezen- miş, sert cins kiraz dallan yerlere eğilir, biz çocuklar bile başımızı kaldınp ayaklanmızın üstünde yaylanınca ağ- zımızla kırazlan yakalayabilirdik. Bir de uzun yollarda at koşturulurdu. Gü- zel atlarla kirazlan unutamam. Çok sonra, Ankara'da çahşırken (1950'- lerin sonlannda) dinlence için Akça- koca'ya gıtmeye başladık. Üçüncü yaz bir olay beni soğuttu oradan. Belediye Oteli'nde yer kalmamıştı. Bir pansiyo- na başvurduk; sahibi bize üç karyolalı sıkışık bir oda verdi. Gece gördük ki yatak aralannda dolaşmak, adım at- mak olanaksız. Ertesi sabah dunımu anlatınca (değişiklik istemeye kalma- dan) başı örtülü, ağzmdan "Allah" düşmeyen kadın içini çekerek, iki yüz- lü suratıru gözlerime dikip "Ah, ah, dar yere gıdeceğiz, alışalırn" demesin mi! Bir dinlencede bize, yaşarken me- zar provası yaptıracaktı para vurmak için. Yaşanum boyunca en kızdığırn şeylerden biri, dinin vicdanlardaki yü- ce yerinden çıkanlıp kazanç, çıkar, şö- mürü aracı olarak kullanılmasıdır. Ül- kemizin ilerlemesine en büyük engel, topluma ayak bağı... Sonraki yıllarda Ege olanağı belirdi; bir yer edinmişük. Ancak orada da aşın çocuk gürûltûsü, kedi-köpek-çöp felaketi, fosseptik sızmulanndan ha- vaya kanşan pis koku, kötü mûzik, her yaz ayn pişmanlık doğuruyordu. Körfezde denize girip, akşam ve sabah güzellıklerinı yaşayarak, Kaz dağlan- nı seyreimenin faturasıydı bunlar. Ül- kemde, her güzel ve mutlu olaya pa- halı fatura mı ödenecekti böyle? Şunu hemen eklemeliyim: 70'li yıl- lardan birinde, vapurla yaptığırnız Akdeniz gezisi her bakımdan eksiksiz- di; arulanm arasında özel bir yeri var; öve öve bitirememişim günlüğümde. Dağlardabağ! 1963'ten başlayarak sık sık Avus- turya'ya gjttik; sayısını unuttuğum bu seferler 1985'e kadar sürdü. Oradan söz etmek mutluluk veriyor her za- man. 1990'da kaybettiğim sevgili eşim jeolog Dr. Emin llhan, Avusturyah, Viyana doğumlu bir bilim adamıdır. Şu sıralar, oralarda. hele Viyana'da görkemli bir bahar (*) patlartuşur. Gözümün önünde canlanan forsyt- hialar, o parlak, san çiçeklerle donan- mış küçük dallanyla her yanı sarmış- tır. Dinginlik içinde, insanlan sarhoş eden hava ne tatlı, ne serindir kimbüir. Bahar temizliğj ve esash onanm girişi- mi çoktan başlamış kızışarak sürmek- tedir. Eşim, bu gayretler için gözlerin- de şirin bir ifadeyle "Büyük soyguna hazırhk" derdi. Avusturya'daki her eyalette bitmeyecek sarulan tann ni- meti ormanlar, üzerlerine titreyen in- sanlara neler neler vermiyorlar ki... Kitapçı vitrinlerindeki kitaplardan be- ni en çok etkileyeni ve gözlerimi yaşar- tan bir tanesi: "Dağlanm!" Yürek hoplatan resimlerle dolu, büyük boy kocaman bir kitap. Bizde "Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur!" özdeyişi vardır. Acaba bu yüzden mi dağlan kel edip çıkük açık alınla? Orada ise dağlar da bağ. Bir gün " Avusturya ko- ruma altında milli bir park oldu" der- lerse hiç şaşmam. Biz, ülkemızde bu korkunç nüfus artışını önlemezsek. ki- mi çevrelerce bu konunun dile bile alın- ması sakmcalı bulunursa. yoksulluk- tan, borçtan, geri kalıruşkktan kur- tulamayız. Orada, tenhahğın ve temizliğin ver- diği rahatlık (Vapurla gittiğim bir se- ferde İtalya sınınndan Avusturyaya geçer geçmez aynmsanan bu öğeler bana çok şaşırtıa gelmişti.) çok önem- li. Avusturya'nın her eyaletindeki or- manlan (Avusturya, yüzölçümüne oranla Avrupa'nın ikinci orman zen- gini; ülkenin yüzde 44'ü ormanlarla kaplı; Finlandiya ise birinci) saatierce gezip dolaşuk. Bir kez bile ateş ya- kan, tüp taşıyan. yayıhp oturarak yi- yip içen, kalktıklan zaman arkaİa- nnda bir çöplük bırakan insanlara rastlamadım. Şimdi, iki ayn yılda. ikişer ay kaldı- ğımız bir tatil köyünden söz etmek isti- yorum. Ernten Kaernten eyaletinin başkenti KJagenfurt'a üç çeyrek uzak- Uktaki köy, Sosyal Turizm'in Kaern- ten'deki üç tatil köyünden biri. Sosyal Turizm, Sendikalar Konfederas- yonu'nun bir yan kuruluşu. Köy, küçük Hafner gölünün kuzeyindeki yamaca amfi biçiminde yaslanmış, iki- şer katlı küçük bloklardan oluşuyor. Her türlü gereksemeyi içeren. elektrik- li gereçlerle donanımlı, dayalı döşeh bloklar dörder daireli. Sendika üyele- rinin aılelenyle birlikte izinlerini geçi- rip dinlenmeleri için yapıhnış. Bu gü- zel köy görünümü, saat gıbi işleyen kurulu düzen karşısında, eskilerin de- yişiyle nutkum tutuldu ilk karşılaşma- da. Eşim. Sosyal Turizm'in Viyana"- daki çeşitli şubelerinde, bu tatil köylc- rinde Doğa Tarihi Müzesi'nde Türki- ye üzerine konferanslar verdi. Eşim aracılığıyla, Sosyal Turizm kuruluşu 70'li yıllann sonlannda ve 80'lerin baş- lannda, Türkiye Turizm Bankası'yla anlaşma yaparak, otellere ve tatil köy- lerine her yıl artan sayıda turist gön- derdi. Anlatılacak çok şey var. dizileT olu- şur yazılsa. Şimdi bir fıkrayla işi tatlıya bağlayıp yazımı bitireyim. Bu fıkrayı anı defterimden aktanyorum. '"Dün gece radyoda bölgesel yayın- lardan birinde anlatülar. Köy muhtan kaymakama gidiyor, köy çocuklan için yüzme havuzu istiyor. Kayma- kam, bu iş için para olmadığını, k3ylü- nün yardımı gerektiğini söyleyince muhtar, '"Biz zaten toplanü yapıp so- runu görüştük; arkadaşlar lazım olanı çocuklara biz yapıyoruz, geri kalanı devlet yapsm diyorlar" yanıunı verir. (*)"Mayıs aylann gülüdür, taze bir çiçek dabdır ' içerim ateş doludur , mayısta gönlüm delidir.'" Sabahattin Ali'nin bı^ dizeler. Ona kaç kez "Şiir yazma; sen öykücüsün, öykücü olarak değerlisin" demişimdir. Ama bugün, yanan yüreğimden dökülüyor bu di^e- ler. Anısına nice taze çiçek dallan su- nanm. PENCERE TARTIŞMA Kadının erkeğe zulmü Y argıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1988/2-160 E. 343K.sayıh karannda "Sadakatsiz kocarun açmış olduğu boşanma davasının mahkemece reddedilmesi, kadına kanun eliyle kocaya karşı zulüm ve sövme hakkı verilmesine yol açacağı gerekçesiyledoğru bulunmamış, kocarun aile birliği içinde sadakatsizbği mi yoksa kadının (hakaretten dolayı) onur kına tepkisinin mi daha ziyade kusur savılacağı hususu yorumlanarak, kadının sövme fıili daha ağır kusur olarak kabul edilrniş ve koca açısından yuvanın devarrunda yarar kalmadığı gerekçesiyle (mahkemenin ret karannın aksine) Yargıtay karan doğrultusunda boşanmaya karar verihnesı gerektig' hükmüne vanlrnıştır. (Bugüne dek bunun aksi doğrultuda bir Hukuk Genel Kurulu karan olusmamıştır.) Hukuk Genel Kurulu ve dayanağı olan Yargıtay karannâa, kocarun sadakatsızlığıne karşın kadının sövmesi üzerine boşanmaya karar verilmemesi, kanun eliyle hakaret etseydi, kadının sadakatsizliğinin kocaya kansına devamh hakaret hakkı vermediğj, kocanın sövmesinin kadın için zulüm olduğu ve kadın üzerinde onur kıncı etki yaptığı, bu olumsuz etkinin kocarun aldaulmakla uğrayacağı zarardan fazla olduğu yonımu vapılabilit mivdı? Sonuçta kocanın hakaretinin kadının sadakatsizliğinden daha ağır kusur olduğu hükmüne vanlabilir miydi? Evlilik birliğjnde taraflann sorumluluklannın başmda birbirlerine karşı bağlüık ve sadakatleri yer almaktadır. Bu husus aile birh'ğinin temel unsuru olduğu gibi. toplumsal açıdan ve ahlakı yönden de büyük önem taşımaktadır. Bu değerlerin taraflardan birince ihlal edilmesinin kanunen korunması. olanaksızdır. Erkek lehine yorumlarla vanlan hükümler sonucu kadın, aile ve toplum içinde suskunluğa ve tepkisizliğe itilecektir. Buna karşın erkek, olanaklan ve yapısı elverdiği ölçüde istediğifiılirahatça yerine getirecektir. Kocanın sürdürdüğü a^ır kusur sadakatsizlik ise, kadına karşı yapılan zulüm olarak duşünülmediği gibi kadın üzerindeki olumsuz ve onur kına etkisi göz önüne alınmamıştır. Kadın açısından ailenin devarrunda yarar olup olmadığı değerlendırilmemiş, yalnızca koca açısından yuvanın devarrunda yarar kalmadığı hususu belirtilmişür. Yasalar ve hukuk mantıâ açısından, sadakatsizlik Tüli ile sövme fülinin eşdeğerde dahi tutulması mümkün değilken, kararda sövme daha ağır bir kusur olarak nitelendiriüp sonuçta boşanmalan gerektıği hükmüne vanlmıştır. Aile birlikteliğinde sadakatsizh'ğın ve sö\Tne fıillerinin bu şekilde yorumlanıp karşılaştınlması. toplumun genel zihniyetini yansıtmakta ve kocanın sadakatsızliğine karşın kadının eşine hiçbir fepkide bulunmayıp susması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yöndeki değerlendırme yasal yolla kadın-erkek eşitliğıni erkek lehine bozmaktadır. Olayın aksi durumunda, kadının sadakatsizbği karşısında kadın-erkek eşitbğinden söz etmek zorlaşmaktadır. Kadın-erkek eşıtliği, cinsiyet farkı gözetilmeksizin biceylere salt insan olduklan ve içinde bulunduklan koşullann gerekûrdiğj şekilde davranmakla sağlanabılır. Genelde toplum içinde ve aile birliğinde sosyo-ekonomik yönde ezılen kadınlann en büyük güvencesını insan haklannın gözetildiği, eşitlik ilkelerine uygun yargı kararlan oluşturmaktadır. Eşıtliğin korunduğu kararlar ve dayanağı yorumlar, öncelikle kadmlan haklannın ve saygınhklannın bilincine vardıracaktır. Buna karşın erkek de davranışlannı ayarlamak zorunda kalacaktır. Haklan korunan ve kendini güven içinde hisseden kadın. aile ve toplum içindeki yerini gerçek anlamda saptayarak kadın, eş ve anne olarak edilginlikten kurtulup etken rol alacaktır. Hayatın müşterekliğıne eşit koşullarda katılacaktır. Bubilinçveeylem içindeki bıreylenn ve yetiştırdikleri çocuklann oluşturacağı toplum da çağdaş ve huzurlu bir toplum olacaktır. AT. Saliha Esen İstanbul Barosu avukatlanndan Yeni Turan Nasd Olıışacak?. AndrĞ Malraux'nun kimliğini belirtmek için birkaç tümceyeterli midir? Elbette böyle bir şey olanaksızdır; ama, birkaç noktayı vurgulamakta yarar var: Fransız yazarı, şaşılası bir ey- lem adamı. Ispanya Iç Harbi'ne gönüllü katılıyor, İkinci Dünya Savaşı'nda bir tank birliğinin başında yine gönül- lüdür; esir düşüyor, Fransa'nın yenilgisinden sonra 'Di- reniş Hareketi'nüe bir birliğin başına geçiyor; savaştan sonra General de Gaulle'ün Kültür Bakanlığı'nı yapıyor; bunca eylem arasında o kadar kitabı nasıl yazabiüyor?.. Malraux'nun babası, Enver Paşa'nın akıl hocası bir Türkologmuş. Almanya'da Şark dilleri öğreniminden sonra istanbul'a varıp "Enver'in adamı" olmuş; kimbilir, belki "özel görevle" bu işi yapmış, Turan'a dogru Enver Paşa adına yola çıkmış... • Babasının Turan izlenimlerini, AndrĞ Malraux ilginç biryetkinlikle anlatıyor: "Bıraktığı sivri sakalla bir İran şehzadesine benzeyen babam, bir bozkırdan ötekine gidip Han'larla görüşü- yor, tartışıyormuş. Kimi kargalara benziyormuş bu han- ların, kimi şişman aşçılara, kimi akbabalara... Hepsi Enver Paşa'nın, Hıristiyanları yenen paşanın adını biliyormuş... Ama bunun Ötesine geçildi mi boş laflar ediyormuş hepsi... Babam oradan kalkıp da ötelere, başka Han'lara gidi- yormuş; hep aynı kaçamaklı, ikircikli sözler, aynı üzün- tü, aynı boşluk. Pamir'den aşağılara inmiş, o kaybolmuş develerin sisler arasmdan bağrıştığı ovadan aşağı. Gü- ney kumlarından geri dönmüş, dikenli çalılıklar arasın- da yengeçlerden iri cırcır böcekleri varmış, kervan geçerken sorguçlu miğferlere benzeyen başlarını dikip bakıyorlarmış insana. Derken kefen rengi bir kente van- yormuş, balçık ve merteklerle örülmüş kapıların önün- de ayakları üzengide dalgın dalgm bekleyen perişan kılıklı atlılar. Kadınlar gibi saklı evlerin önünde, pence- resiz sokağın kumları üstünde, kupkuru bembeyaz bir at kellesı ve balık kılçıklan. Ne dışarıda bir tek yaprak, ne içeride tek eşya... Duvarlar, gok ve Allah... Bir kervancı babama demiş ki: - Üç yıl sonunda insan çölün boş olduğunu unutur. Çöller ve çöl beyleriyle babamın ikinci karşılaşmasıy- dı bu; Trablus Şeyhi Sünusi'nin vahalannda ruh çıplaklı- ğı daha büyuktü; ama, bu çıplaklık ateşli bir tannsallığa, savaşa, Islamın dokusal bütunlüğüne uyuyordu. Turan'- da Allah'ın ateşi, törenlere, törelere bürünüyordu. On seklz kaplık ziyafetlerden sonra aşiretler sanki dağılıp toza toprağa karışıyordu." (Turan Yolu, Sabahattin Eyu- boğlu, Çan Yayınlan). Malraux'nun babası, Enver Paşa hesabına çıktığı Tu- ran gezisinden şu sonuçla dönüyor. Türkleri coşturan gerçekte Turan yoktu. Ama Enver için Turan gerekliydi. Turancılığın sonu felakete vara- caktı; hiç kimse de.Enver Paşa'nın fikrini değiştiremez- di. • ^Aradan geçen sürede Orta Asya'nın 1917 Devrimi'yle nereden nereye geldiğini görmek kolay... Artık "kefen rengi kentterle boş çöllerdeki aşiret bey- leri ve hanlar" yok Turan'da, sosyalist devrim tutmamış, Enver Paşa'nın düşlemi kaybolmuş. Orta Asya Türklü- ğünün önünde iki seçenek var: Ya Islamcı devlet modeli, ya Atatürk'ün laik cumhuriyet modeli... Hangisi ağır basacak? Biz Anadolu'da Atatürk'ün laik cumhuriyet modelinin kadrini, kıymetini bilemezken, Turan'dakilerin ne kadar sahip çıkacaklarını kestirmek güç... Yine de diyorum ki çağımızda nasıl elektrik ışığından vazgeçemezsek, l 'Aydınlanma Devrimi"nin ışığından davazgeçilmez... Düzettme: Dünkü yazının son tümcesi "Şeytan Ayetleri" de- ğil, "Şeytan Aletleri" diye başlayacaktı. Düzeltir, özür dileriz KADINUR HAMAMI... BUGULU VE SICAK HERK ORDUY BİRLİKTE CALISIYO SAKU TUTÜID FELAKETL KAP1D. PKK yoksa Apo'yu mu esir aldı? 70 yıldır aralıklıda olsada silren anlamsız bir savaş... Son olarak Bingöl'de meydana gelen katliamın düşünürdükleri... "Herkesle dost" Hikmet Çetin ayrıntılarıyla Panorama'da... 'Tek başına genel kadın olma özgürlüğü" Saklı fuhuş yönetmeliği... Kendi evinde çalışabilme serbestliği sağlayan bir yönetmelik maddesi yetkililer tarafından sır gibi saklanıyor. • AKILLARA DURGUNLUK VEREN SAHTEKARLIKLAR... Hayali vergi iadesi fişlerden kazanılan kara paralar... IAY TUTULMASİYLA BİRLİKTE PEŞPEŞE GELEN FELAKETLERDEN HABERİNİZ VAR Mİ..? Evlenecekler .yeni iş kuracaklar ve yeni kararlar alacaklar ay tutulmasına dikkat etmek zorundalar.i CANNES VE ÜNLÜ . YILDIZLARIN ÖZEL HABERLERİI OLMAYACAK BİR DÜŞ BEYOĞLü..Barlan,meyhaneleri, pavyonları, sarhoşlan, fahtşe— leri ve travestileriyle gece yarısından sonra başka bir dünya... : DAYANILMAZ KADINLAR 1 GERÇEK HABER A Y R I N T I L A R D A D I R A Y R I N T I L A R P A N O R A M A ' D A NfALKARA KADASTRO MAHKEMESt'NDEN Esas: 1989/168 -Karar: 1991/42 Davacılar: 1-OrhanErtinöl- mekle mirasçılan, 2- Müfit Su- yaran ölmekle mirasçıları, 3- Munip Başoğlu ölmekle miras- çıları, 4- Kamil Çelik ölmekle mirasçılan, 5- Bedriye Azman, 6- Ahmet Bora, 7- Osman Yuk- sel, 8- EnverTürkerölmekle mi- rasçılan, 9- Sabri Bora, 10- Hu- seyin Yaşar ölmekle mirasçıla- rı,' 11- Ahmet Yücel, 12- Aziz Özger ölmekle mirasçılan, 13- Osman Çetin ölmekle mirasçı- lan, 14- Ibrahim Türker, 15- Ahmet Yuceturk, 16- Kazım Uraz ölmekle mirasçıları, 17- Ali Demir ölmekle mirasçıları, 18- Saflye Akalm ölmekle mi- rasçıları, 19- Sedat Başol öl- mekle mirasçıları, 20- Hulusi Başol ölmekle mirasçıları, 21- Ibrahim Demir ölmekle miras- çıları, 22- Nuri Bora, 23- Tahsin Erol (Oral), 24- Hüseyin Demir ölmekle mirasçıları, 25- Sadul- lah Bora ölmekle mirasçıları, 26- Huseyin Arslan, 27- Salih Yaşar, 28- Hasan Demir ölmek- le mirasçıları, 29- Recep tlhan ölmekle mirasçılan, 30^- tsma- il Türker, 31- Şerif Tosun öl- mekle mirasçıları, 32- tsmaıl Tosun ölmekle mirasçıları, 33- Hüseyin Yucetürk, 34- Hüseyin Yaşar ölmekle mirasçıları. Das'a: Tespiteitirazve tescil. Yukanda adı yazılı bulunan davacılar tarafından davalısı Halil Barış aleyhine açılan te- spıte itiraz ve tescil davasının mahkememizde yapılan yargı- laması sonunda; Davacüarın feragati nede- niylereddine, davakonusu Ha- cı Sungur köyüne ait 301 no.lu parselin davalı Halil Barış adı- na tespit ve tapuyatesciline da- ir 21.5.1991 gün ve 1989/168 E. 1991/42 K. sayıh karar davaa- ların gösterilen adreste bulun- madığından, adı geçen davacı- lara karann ilanentebliği gerek- tiğinden işbu karanngazete ila- nından itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılmasına, da- vacılar tarafından karann tem- yiz edılmemesi halinde süre hi- tamında kesinleşmiş sayılacağı ılan olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle