Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Turizmincebir iş, bir beceridir
Avusturya'nın her eyaletindeki ormanlan (Avusturya,
yüzölçümüne oranla Avrupa'nın ikinci orman zengini; ülkenin
yüzde44'ü ormanlaıiakaplı; Finlandiyaisebirinci)saatiercegezip
dolaşök. Bir kezbileateşyakan, tüp taşıyan, yaydıpoturarakyiyip
içen, kalküklan zaman arkalanndabir çöplükbırakaninsanlara
rastlamadım.
AYŞE İLHAN Emekli öğretmen
M
evsim başladı. bu yıl
turist sayısında patla-
ma olacak vb. konuş-
malar yolunda de-
meçler veriliyor, d o
hıluk hesaplan yapılı-
yor. Ben bu işin uzmanı değilim, riad-
dimi bilirim; hele sevgili Uğur Mum-
cu'nun ûstüne basa basa verdiğj dersi
(bilgi sahibi olmadanfikirsahibı olun-
maz) hiç unutunnuyum... Ancak çok
gezdım, çok gördüm ve düşündüm bu
konuda. Bir seyler söyleyebilecek du-
rumdayım. Önce yaşanumdaki kimi
gezilerden kesitler vermek istiyorum...
Çocukluğum Bolu'da geçti. Babam
bizi annemle birlikte yaz dinlencelerin-
de, Ömerler köyünden çıkılan At yay-
lasına yollardı. Burarun kirazı ünlü idi:
Açıkh koyulu pembe renklerle bezen-
miş, sert cins kiraz dallan yerlere eğilir,
biz çocuklar bile başımızı kaldınp
ayaklanmızın üstünde yaylanınca ağ-
zımızla kırazlan yakalayabilirdik. Bir
de uzun yollarda at koşturulurdu. Gü-
zel atlarla kirazlan unutamam. Çok
sonra, Ankara'da çahşırken (1950'-
lerin sonlannda) dinlence için Akça-
koca'ya gıtmeye başladık. Üçüncü yaz
bir olay beni soğuttu oradan. Belediye
Oteli'nde yer kalmamıştı. Bir pansiyo-
na başvurduk; sahibi bize üç karyolalı
sıkışık bir oda verdi. Gece gördük ki
yatak aralannda dolaşmak, adım at-
mak olanaksız. Ertesi sabah dunımu
anlatınca (değişiklik istemeye kalma-
dan) başı örtülü, ağzmdan "Allah"
düşmeyen kadın içini çekerek, iki yüz-
lü suratıru gözlerime dikip "Ah, ah,
dar yere gıdeceğiz, alışalırn" demesin
mi! Bir dinlencede bize, yaşarken me-
zar provası yaptıracaktı para vurmak
için. Yaşanum boyunca en kızdığırn
şeylerden biri, dinin vicdanlardaki yü-
ce yerinden çıkanlıp kazanç, çıkar, şö-
mürü aracı olarak kullanılmasıdır. Ül-
kemizin ilerlemesine en büyük engel,
topluma ayak bağı...
Sonraki yıllarda Ege olanağı belirdi;
bir yer edinmişük. Ancak orada da
aşın çocuk gürûltûsü, kedi-köpek-çöp
felaketi, fosseptik sızmulanndan ha-
vaya kanşan pis koku, kötü mûzik,
her yaz ayn pişmanlık doğuruyordu.
Körfezde denize girip, akşam ve sabah
güzellıklerinı yaşayarak, Kaz dağlan-
nı seyreimenin faturasıydı bunlar. Ül-
kemde, her güzel ve mutlu olaya pa-
halı fatura mı ödenecekti böyle?
Şunu hemen eklemeliyim: 70'li yıl-
lardan birinde, vapurla yaptığırnız
Akdeniz gezisi her bakımdan eksiksiz-
di; arulanm arasında özel bir yeri var;
öve öve bitirememişim günlüğümde.
Dağlardabağ!
1963'ten başlayarak sık sık Avus-
turya'ya gjttik; sayısını unuttuğum bu
seferler 1985'e kadar sürdü. Oradan
söz etmek mutluluk veriyor her za-
man. 1990'da kaybettiğim sevgili eşim
jeolog Dr. Emin llhan, Avusturyah,
Viyana doğumlu bir bilim adamıdır.
Şu sıralar, oralarda. hele Viyana'da
görkemli bir bahar (*) patlartuşur.
Gözümün önünde canlanan forsyt-
hialar, o parlak, san çiçeklerle donan-
mış küçük dallanyla her yanı sarmış-
tır. Dinginlik içinde, insanlan sarhoş
eden hava ne tatlı, ne serindir kimbüir.
Bahar temizliğj ve esash onanm girişi-
mi çoktan başlamış kızışarak sürmek-
tedir. Eşim, bu gayretler için gözlerin-
de şirin bir ifadeyle "Büyük soyguna
hazırhk" derdi. Avusturya'daki her
eyalette bitmeyecek sarulan tann ni-
meti ormanlar, üzerlerine titreyen in-
sanlara neler neler vermiyorlar ki...
Kitapçı vitrinlerindeki kitaplardan be-
ni en çok etkileyeni ve gözlerimi yaşar-
tan bir tanesi: "Dağlanm!" Yürek
hoplatan resimlerle dolu, büyük boy
kocaman bir kitap. Bizde "Bakarsan
bağ, bakmazsan dağ olur!" özdeyişi
vardır. Acaba bu yüzden mi dağlan
kel edip çıkük açık alınla? Orada ise
dağlar da bağ. Bir gün " Avusturya ko-
ruma altında milli bir park oldu" der-
lerse hiç şaşmam. Biz, ülkemızde bu
korkunç nüfus artışını önlemezsek. ki-
mi çevrelerce bu konunun dile bile alın-
ması sakmcalı bulunursa. yoksulluk-
tan, borçtan, geri kalıruşkktan kur-
tulamayız.
Orada, tenhahğın ve temizliğin ver-
diği rahatlık (Vapurla gittiğim bir se-
ferde İtalya sınınndan Avusturyaya
geçer geçmez aynmsanan bu öğeler
bana çok şaşırtıa gelmişti.) çok önem-
li. Avusturya'nın her eyaletindeki or-
manlan (Avusturya, yüzölçümüne
oranla Avrupa'nın ikinci orman zen-
gini; ülkenin yüzde 44'ü ormanlarla
kaplı; Finlandiya ise birinci) saatierce
gezip dolaşuk. Bir kez bile ateş ya-
kan, tüp taşıyan. yayıhp oturarak yi-
yip içen, kalktıklan zaman arkaİa-
nnda bir çöplük bırakan insanlara
rastlamadım.
Şimdi, iki ayn yılda. ikişer ay kaldı-
ğımız bir tatil köyünden söz etmek isti-
yorum. Ernten Kaernten eyaletinin
başkenti KJagenfurt'a üç çeyrek uzak-
Uktaki köy, Sosyal Turizm'in Kaern-
ten'deki üç tatil köyünden biri. Sosyal
Turizm, Sendikalar Konfederas-
yonu'nun bir yan kuruluşu. Köy,
küçük Hafner gölünün kuzeyindeki
yamaca amfi biçiminde yaslanmış, iki-
şer katlı küçük bloklardan oluşuyor.
Her türlü gereksemeyi içeren. elektrik-
li gereçlerle donanımlı, dayalı döşeh
bloklar dörder daireli. Sendika üyele-
rinin aılelenyle birlikte izinlerini geçi-
rip dinlenmeleri için yapıhnış. Bu gü-
zel köy görünümü, saat gıbi işleyen
kurulu düzen karşısında, eskilerin de-
yişiyle nutkum tutuldu ilk karşılaşma-
da.
Eşim. Sosyal Turizm'in Viyana"-
daki çeşitli şubelerinde, bu tatil köylc-
rinde Doğa Tarihi Müzesi'nde Türki-
ye üzerine konferanslar verdi. Eşim
aracılığıyla, Sosyal Turizm kuruluşu
70'li yıllann sonlannda ve 80'lerin baş-
lannda, Türkiye Turizm Bankası'yla
anlaşma yaparak, otellere ve tatil köy-
lerine her yıl artan sayıda turist gön-
derdi.
Anlatılacak çok şey var. dizileT olu-
şur yazılsa. Şimdi bir fıkrayla işi tatlıya
bağlayıp yazımı bitireyim. Bu fıkrayı
anı defterimden aktanyorum.
'"Dün gece radyoda bölgesel yayın-
lardan birinde anlatülar. Köy muhtan
kaymakama gidiyor, köy çocuklan
için yüzme havuzu istiyor. Kayma-
kam, bu iş için para olmadığını, k3ylü-
nün yardımı gerektiğini söyleyince
muhtar, '"Biz zaten toplanü yapıp so-
runu görüştük; arkadaşlar lazım olanı
çocuklara biz yapıyoruz, geri kalanı
devlet yapsm diyorlar" yanıunı verir.
(*)"Mayıs aylann gülüdür, taze bir
çiçek dabdır ' içerim ateş doludur ,
mayısta gönlüm delidir.'" Sabahattin
Ali'nin bı^ dizeler. Ona kaç kez "Şiir
yazma; sen öykücüsün, öykücü olarak
değerlisin" demişimdir. Ama bugün,
yanan yüreğimden dökülüyor bu di^e-
ler. Anısına nice taze çiçek dallan su-
nanm.
PENCERE
TARTIŞMA
Kadının erkeğe zulmü
Y
argıtay Hukuk
Genel
Kurulu'nun
1988/2-160 E.
343K.sayıh
karannda
"Sadakatsiz
kocarun açmış olduğu
boşanma davasının
mahkemece reddedilmesi,
kadına kanun eliyle kocaya
karşı zulüm ve sövme hakkı
verilmesine yol açacağı
gerekçesiyledoğru
bulunmamış, kocarun aile
birliği içinde sadakatsizbği mi
yoksa kadının (hakaretten
dolayı) onur kına tepkisinin mi
daha ziyade kusur savılacağı
hususu yorumlanarak, kadının
sövme fıili daha ağır kusur
olarak kabul edilrniş ve koca
açısından yuvanın devarrunda
yarar kalmadığı gerekçesiyle
(mahkemenin ret karannın
aksine) Yargıtay karan
doğrultusunda boşanmaya
karar verihnesı gerektig'
hükmüne vanlrnıştır. (Bugüne
dek bunun aksi doğrultuda bir
Hukuk Genel Kurulu karan
olusmamıştır.)
Hukuk Genel Kurulu ve
dayanağı olan Yargıtay
karannâa, kocarun
sadakatsızlığıne karşın kadının
sövmesi üzerine boşanmaya
karar verilmemesi, kanun eliyle
hakaret etseydi, kadının
sadakatsizliğinin kocaya
kansına devamh hakaret hakkı
vermediğj, kocanın sövmesinin
kadın için zulüm olduğu ve
kadın üzerinde onur kıncı etki
yaptığı, bu olumsuz etkinin
kocarun aldaulmakla
uğrayacağı zarardan fazla
olduğu yonımu vapılabilit
mivdı? Sonuçta kocanın
hakaretinin kadının
sadakatsizliğinden daha ağır
kusur olduğu hükmüne
vanlabilir miydi?
Evlilik birliğjnde taraflann
sorumluluklannın başmda
birbirlerine karşı bağlüık ve
sadakatleri yer almaktadır. Bu
husus aile birh'ğinin temel
unsuru olduğu gibi. toplumsal
açıdan ve ahlakı yönden de
büyük önem taşımaktadır. Bu
değerlerin taraflardan birince
ihlal edilmesinin kanunen
korunması. olanaksızdır.
Erkek lehine yorumlarla
vanlan hükümler sonucu
kadın, aile ve toplum içinde
suskunluğa ve tepkisizliğe
itilecektir. Buna karşın erkek,
olanaklan ve yapısı elverdiği
ölçüde istediğifiılirahatça
yerine getirecektir. Kocanın
sürdürdüğü a^ır kusur
sadakatsizlik ise, kadına karşı
yapılan zulüm olarak
duşünülmediği gibi kadın
üzerindeki olumsuz ve onur
kına etkisi göz önüne
alınmamıştır. Kadın açısından
ailenin devarrunda yarar olup
olmadığı değerlendırilmemiş,
yalnızca koca açısından
yuvanın devarrunda yarar
kalmadığı hususu belirtilmişür.
Yasalar ve hukuk mantıâ
açısından, sadakatsizlik Tüli ile
sövme fülinin eşdeğerde dahi
tutulması mümkün değilken,
kararda sövme daha ağır bir
kusur olarak nitelendiriüp
sonuçta boşanmalan gerektıği
hükmüne vanlmıştır.
Aile birlikteliğinde
sadakatsizh'ğın ve sö\Tne
fıillerinin bu şekilde
yorumlanıp karşılaştınlması.
toplumun genel zihniyetini
yansıtmakta ve kocanın
sadakatsızliğine karşın kadının
eşine hiçbir fepkide
bulunmayıp susması
gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu yöndeki değerlendırme
yasal yolla kadın-erkek
eşitliğıni erkek lehine
bozmaktadır.
Olayın aksi durumunda, kadının
sadakatsizbği karşısında
kadın-erkek eşitbğinden söz
etmek zorlaşmaktadır.
Kadın-erkek eşıtliği, cinsiyet
farkı gözetilmeksizin biceylere
salt insan olduklan ve içinde
bulunduklan koşullann
gerekûrdiğj şekilde
davranmakla sağlanabılır.
Genelde toplum içinde ve aile
birliğinde sosyo-ekonomik
yönde ezılen kadınlann en
büyük güvencesını insan
haklannın gözetildiği, eşitlik
ilkelerine uygun yargı kararlan
oluşturmaktadır.
Eşıtliğin korunduğu kararlar ve
dayanağı yorumlar, öncelikle
kadmlan haklannın ve
saygınhklannın bilincine
vardıracaktır. Buna karşın
erkek de davranışlannı
ayarlamak zorunda kalacaktır.
Haklan korunan ve kendini
güven içinde hisseden kadın.
aile ve toplum içindeki yerini
gerçek anlamda saptayarak
kadın, eş ve anne olarak
edilginlikten kurtulup etken rol
alacaktır. Hayatın
müşterekliğıne eşit koşullarda
katılacaktır. Bubilinçveeylem
içindeki bıreylenn ve
yetiştırdikleri çocuklann
oluşturacağı toplum da çağdaş
ve huzurlu bir toplum
olacaktır.
AT. Saliha Esen
İstanbul Barosu
avukatlanndan
Yeni Turan Nasd Olıışacak?.
AndrĞ Malraux'nun kimliğini belirtmek için birkaç
tümceyeterli midir?
Elbette böyle bir şey olanaksızdır; ama, birkaç noktayı
vurgulamakta yarar var: Fransız yazarı, şaşılası bir ey-
lem adamı. Ispanya Iç Harbi'ne gönüllü katılıyor, İkinci
Dünya Savaşı'nda bir tank birliğinin başında yine gönül-
lüdür; esir düşüyor, Fransa'nın yenilgisinden sonra 'Di-
reniş Hareketi'nüe bir birliğin başına geçiyor; savaştan
sonra General de Gaulle'ün Kültür Bakanlığı'nı yapıyor;
bunca eylem arasında o kadar kitabı nasıl yazabiüyor?..
Malraux'nun babası, Enver Paşa'nın akıl hocası bir
Türkologmuş. Almanya'da Şark dilleri öğreniminden
sonra istanbul'a varıp "Enver'in adamı" olmuş; kimbilir,
belki "özel görevle" bu işi yapmış, Turan'a dogru Enver
Paşa adına yola çıkmış...
•
Babasının Turan izlenimlerini, AndrĞ Malraux ilginç
biryetkinlikle anlatıyor:
"Bıraktığı sivri sakalla bir İran şehzadesine benzeyen
babam, bir bozkırdan ötekine gidip Han'larla görüşü-
yor, tartışıyormuş. Kimi kargalara benziyormuş bu han-
ların, kimi şişman aşçılara, kimi akbabalara...
Hepsi Enver Paşa'nın, Hıristiyanları yenen paşanın
adını biliyormuş...
Ama bunun Ötesine geçildi mi boş laflar ediyormuş
hepsi...
Babam oradan kalkıp da ötelere, başka Han'lara gidi-
yormuş; hep aynı kaçamaklı, ikircikli sözler, aynı üzün-
tü, aynı boşluk. Pamir'den aşağılara inmiş, o kaybolmuş
develerin sisler arasmdan bağrıştığı ovadan aşağı. Gü-
ney kumlarından geri dönmüş, dikenli çalılıklar arasın-
da yengeçlerden iri cırcır böcekleri varmış, kervan
geçerken sorguçlu miğferlere benzeyen başlarını dikip
bakıyorlarmış insana. Derken kefen rengi bir kente van-
yormuş, balçık ve merteklerle örülmüş kapıların önün-
de ayakları üzengide dalgın dalgm bekleyen perişan
kılıklı atlılar. Kadınlar gibi saklı evlerin önünde, pence-
resiz sokağın kumları üstünde, kupkuru bembeyaz bir
at kellesı ve balık kılçıklan. Ne dışarıda bir tek yaprak, ne
içeride tek eşya...
Duvarlar, gok ve Allah...
Bir kervancı babama demiş ki:
- Üç yıl sonunda insan çölün boş olduğunu unutur.
Çöller ve çöl beyleriyle babamın ikinci karşılaşmasıy-
dı bu; Trablus Şeyhi Sünusi'nin vahalannda ruh çıplaklı-
ğı daha büyuktü; ama, bu çıplaklık ateşli bir tannsallığa,
savaşa, Islamın dokusal bütunlüğüne uyuyordu. Turan'-
da Allah'ın ateşi, törenlere, törelere bürünüyordu. On
seklz kaplık ziyafetlerden sonra aşiretler sanki dağılıp
toza toprağa karışıyordu." (Turan Yolu, Sabahattin Eyu-
boğlu, Çan Yayınlan).
Malraux'nun babası, Enver Paşa hesabına çıktığı Tu-
ran gezisinden şu sonuçla dönüyor.
Türkleri coşturan gerçekte Turan yoktu. Ama Enver
için Turan gerekliydi. Turancılığın sonu felakete vara-
caktı; hiç kimse de.Enver Paşa'nın fikrini değiştiremez-
di.
•
^Aradan geçen sürede Orta Asya'nın 1917 Devrimi'yle
nereden nereye geldiğini görmek kolay...
Artık "kefen rengi kentterle boş çöllerdeki aşiret bey-
leri ve hanlar" yok Turan'da, sosyalist devrim tutmamış,
Enver Paşa'nın düşlemi kaybolmuş. Orta Asya Türklü-
ğünün önünde iki seçenek var: Ya Islamcı devlet modeli,
ya Atatürk'ün laik cumhuriyet modeli...
Hangisi ağır basacak?
Biz Anadolu'da Atatürk'ün laik cumhuriyet modelinin
kadrini, kıymetini bilemezken, Turan'dakilerin ne kadar
sahip çıkacaklarını kestirmek güç...
Yine de diyorum ki çağımızda nasıl elektrik ışığından
vazgeçemezsek,
l
'Aydınlanma Devrimi"nin ışığından
davazgeçilmez...
Düzettme: Dünkü yazının son tümcesi "Şeytan Ayetleri" de-
ğil, "Şeytan Aletleri" diye başlayacaktı. Düzeltir, özür dileriz
KADINUR HAMAMI... BUGULU VE SICAK
HERK
ORDUY
BİRLİKTE
CALISIYO
SAKU TUTÜID
FELAKETL
KAP1D.
PKK yoksa Apo'yu mu esir aldı?
70 yıldır aralıklıda olsada silren anlamsız bir savaş... Son olarak
Bingöl'de meydana gelen katliamın düşünürdükleri...
"Herkesle dost" Hikmet Çetin
ayrıntılarıyla Panorama'da...
'Tek başına genel kadın olma özgürlüğü"
Saklı fuhuş yönetmeliği...
Kendi evinde çalışabilme serbestliği sağlayan bir yönetmelik
maddesi yetkililer tarafından sır gibi saklanıyor.
• AKILLARA DURGUNLUK VEREN SAHTEKARLIKLAR... Hayali vergi iadesi
fişlerden kazanılan kara paralar... IAY TUTULMASİYLA BİRLİKTE PEŞPEŞE GELEN
FELAKETLERDEN HABERİNİZ VAR Mİ..? Evlenecekler .yeni iş kuracaklar ve yeni
kararlar alacaklar ay tutulmasına dikkat etmek zorundalar.i CANNES VE ÜNLÜ .
YILDIZLARIN ÖZEL HABERLERİI OLMAYACAK BİR DÜŞ
BEYOĞLü..Barlan,meyhaneleri, pavyonları, sarhoşlan, fahtşe—
leri ve travestileriyle gece yarısından sonra başka bir dünya...
: DAYANILMAZ KADINLAR 1
GERÇEK HABER A Y R I N T I L A R D A D I R
A Y R I N T I L A R P A N O R A M A ' D A
NfALKARA
KADASTRO
MAHKEMESt'NDEN
Esas: 1989/168 -Karar:
1991/42
Davacılar: 1-OrhanErtinöl-
mekle mirasçılan, 2- Müfit Su-
yaran ölmekle mirasçıları, 3-
Munip Başoğlu ölmekle miras-
çıları, 4- Kamil Çelik ölmekle
mirasçılan, 5- Bedriye Azman,
6- Ahmet Bora, 7- Osman Yuk-
sel, 8- EnverTürkerölmekle mi-
rasçılan, 9- Sabri Bora, 10- Hu-
seyin Yaşar ölmekle mirasçıla-
rı,' 11- Ahmet Yücel, 12- Aziz
Özger ölmekle mirasçılan, 13-
Osman Çetin ölmekle mirasçı-
lan, 14- Ibrahim Türker, 15-
Ahmet Yuceturk, 16- Kazım
Uraz ölmekle mirasçıları, 17-
Ali Demir ölmekle mirasçıları,
18- Saflye Akalm ölmekle mi-
rasçıları, 19- Sedat Başol öl-
mekle mirasçıları, 20- Hulusi
Başol ölmekle mirasçıları, 21-
Ibrahim Demir ölmekle miras-
çıları, 22- Nuri Bora, 23- Tahsin
Erol (Oral), 24- Hüseyin Demir
ölmekle mirasçıları, 25- Sadul-
lah Bora ölmekle mirasçıları,
26- Huseyin Arslan, 27- Salih
Yaşar, 28- Hasan Demir ölmek-
le mirasçıları, 29- Recep tlhan
ölmekle mirasçılan, 30^- tsma-
il Türker, 31- Şerif Tosun öl-
mekle mirasçıları, 32- tsmaıl
Tosun ölmekle mirasçıları, 33-
Hüseyin Yucetürk, 34- Hüseyin
Yaşar ölmekle mirasçıları.
Das'a: Tespiteitirazve tescil.
Yukanda adı yazılı bulunan
davacılar tarafından davalısı
Halil Barış aleyhine açılan te-
spıte itiraz ve tescil davasının
mahkememizde yapılan yargı-
laması sonunda;
Davacüarın feragati nede-
niylereddine, davakonusu Ha-
cı Sungur köyüne ait 301 no.lu
parselin davalı Halil Barış adı-
na tespit ve tapuyatesciline da-
ir 21.5.1991 gün ve 1989/168 E.
1991/42 K. sayıh karar davaa-
ların gösterilen adreste bulun-
madığından, adı geçen davacı-
lara karann ilanentebliği gerek-
tiğinden işbu karanngazete ila-
nından itibaren 15 gün sonra
tebliğ edilmiş sayılmasına, da-
vacılar tarafından karann tem-
yiz edılmemesi halinde süre hi-
tamında kesinleşmiş sayılacağı
ılan olunur.