27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18MAYIS1993SALI SAYFA HABERLER KADINLAR İBADETTE BİRİNCİSINIF VATANDAŞ-DedeJerin 'inakam'ı posta buyur edip, eileri kalplerinin üzerinde selamladılar. Birlikte yemek yenfldi, birlikte ibadet edildi. Yarenlik ettiler bahçede. "Sakın ha" dedikr, "Eüne, beline, diline sahip çık." Kimseye küfretmeden kırgınlıklanru dile getirdiler. kimsey e, " Alevi misin, Sünni mi?" diye de sormadılar. Cem Eri'ndenbir avuçsevgiyleAlevi dedesi kurallan sayıyor Burası doğrulann, dürüstlerinyeridir. Sizden ricaediyorumy insanlaraçok önem vereceğiz. İnsansızbiryere vctnrıakmümkün değil Buradabirbirimizikötüluklerden kurtaracağız BEHZATŞAHfcV FİGEN ATALAY Ne dinimızı ne de mezhebimizı sordular. Cem Evi'nde, dedelenn "makamı" posta buyur edip, elle- n kaipierinin üstünde selamladı- lar. Avuç dolusu sevgiyle. Can- dan... BurasıŞahkuluSultanDergâhı. Göztepe Merdivenköy, Semiha Şakir Huzurevi arkası. Yüzlerce yıldır burada dervişler yetişU, in- san sevgisi. eşıtlik anlatıldı. Oğüt- ler verildi, "'Eline, beline, düine hakim ol. Işıne. aşına bak." Kadınlar eşit gö'rüldü; birlikte ye- mek >eruldı, birlikte ibadet edildi. Şahkulu Sultan Dergâhı'na yo- lunuz düşerse çekinmeden girin. Kimse kimlik sormayacak, "Ne- cisin, neden geldin?" demeyecek. Alevı gelenekkrinin yaşaüldığı budergâh,HacıBektaş-ıVelı,Ab- dai Musa SuJtan dergâhlanndan Alevılerden Kamuoyuna Açık Mektup' Istanbul Haber Senisi - Hacı Bektaş Bdediye Başkanı Ali Eğer ile 15 demek temsifcisi, "Kamuoyuna Açık Mektup" yazarak, HBB Tefevizyonu'nda yayımla- nan programda. Alevilere hakaret edilme- sini lunadılar. Vazının altında imzaian bu- hınanların, görüş ve istekleri şöyle: • l zun yülardır iktidan ellerinde tutan- lar, gûzel toplumumuzu yanlış vönlendir- mekte, laisizimden, demokraâ ve insan haklanndan haberaz göriinmektedirler. • 21. vüzyıla birkaç yıl kala çağdışı de- ğerlendirme \e davranışlan ile biı zihniyeti sürdürenleri uvanyor ve tekrar kınıyoruz. • İktidar erkini elinde bulunduranlar- dan bütün bu çağdışı değerlendirme >e dav- ranışlan acil olarak kaidırmasuu istiyo- ruz. • Zonınlu din derslerinin derhal kaldı- nünasmı, bu yıldan itibaren din dersieri notiarmm değeriendirmelere sokulma- masını istiyoruz. • Diyanet kaldırılmalı. herkes dini iba- det ve inançlarında serbest bırakılmalı. • Bütün aydın, dürüst te demokrat ka- muoyunu, toplumu nereye götürmek is- tediğini alenen ortaya koyan kara tehlike- nin arkasındaki ekonomik desteğin nere- den geldiği ve hangi boyutlara ulastığı ko- nusunda düşüıuneye davet ediyoruz. sonra Türkıye'deki üçüncü bü- yük dergâh. Cumhuriyet'in ilk yı- Uannda tekke ve zaviyeierin ka- patılmasıyla çahşmalanna son verilen dergâh. bakımsızüktan yıkıntı haline gelmışti. ]985'te kurulan Merdivenköy Şahkulu SuJtan Külliyesı'nı Koruma. Onarma ve Yaşatma Derneği. bugûne kadar yurttaşlann bağı- şlanyla topladıklan 2,5 milyar Üra iledergâhırestoreettırdı.Yıne canlandı. Dergâh'ta her öğlen "can aşı" dağıtılıyor Yakını ölenlerin ba- ğışlanyla bınleree kişi birarada yemek yi>ip. ayran içiyor. Zengi- ni de \oksulu da aynı masada, aynı yemekten.. Bahçede güler- yüzlü sohbetler koyulaştınyor- lar. Çocuklar yıne çocuk; koşup oynuyorlar. Sıra hep birlikte Kuran dinle- meye geliyor. Kadın-erkek Cem Evi'nde biraraya gelip, birarada ibadet edıyor. Ardından küçük bir cem töreni. Dernek başkanı ve Alevi dedesi Mehmet Yılinaz- kaya, öğütle açıyor törenı. Dergâhın kurallannı anlatıyor. "Elıne, beline. diline sahip ola- caksın. Kimseyi incitmeyeceksin. Bütün ınsanlar Adem. Adem'e ; saygılı olacaksın, seveoeksin. VaİZe tepki Hakkı sen kendınin öz varüğında bileceksin; başka yerde aramaya- caksın. Adem, nefsiyle mücadele edecek kı hakkın kapısına gide- ceksin. Komşunla iyi gecinecek- sin. Büyüğünü. küçüğünü bile- ceksin. Bunun hancinde yapılan şeyler asla bu dergâhlara sığmaz. Burası doğrulann. dürüstlerin yeridir. Sizden nca ediyorum, in- sanlara çok önem vereceğiz. fn- sansız bir yere varmak mümkün değil. Biz burada birbirimizi kö- tülüklerden kurtaracağız." Aldı saa elme aşık. Yunus'tan, Pır Sultan'dan, Kaygusuz'dan deyışler söyledi. DeyişJer hep be- raber, bir ağızdan ûnlendi. Bir deyişi, "Herkes bırbiriyle görüş- sün"' dıye bitırdi. Bu, banş, kar- deşlik çağnsıydı. Herkes yanın- dakine sanlarak öpüştü. Küs- künlük kalmadı. Yargmın sıkıııüsıgiderüiyor Alt komisyona havale edilenadHpersonelin maaşlannıniyileştirilmesi konusunda uzlaşmaya vanldı GÖKSELPOLAT ANKARA - Yargıç ve sava- lar ile adli personelin maaş ve özlük haklan konusunda, so- nunda uzlaşmaya vanldı. Ba- kanlar Kurulu'nda, üç bakan- dan oluşan alt komisyona havale edilen yargıç. savcı ve adli personelın maaş ve özlük haklan konusunda, önceki aJc- şam yapılan toplanüda uzlaş- maya vanldı. "• Adalet Bakanı Seyfı Oktay, dün Hollanda'ya hareketinden önce Cumhuriyet'e bilgi venr- ken Adalet Bakanlığı, Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve Devlet Bakanı Şerif Ercan'ın sorumJu olduğu Devlet Personel Dairesı Başkanlığı bürokratlanndan oluşan alt komisyonun, önceki akşam yaptığı ikinci toplanü- da, Adalet BakanlığVnın yeni haarladığj taslak üzerinde an- laşmaya vanldığını açıkladı. Oktay, "İlke olarak karara var- dık. Aynnü, bu ilke kararlan- nın hesabı soriunda çıkacak" dedı. Oktay, vanlan ilke karan cerçevesinde Maliye ve Güm- rük Bakanlığı ile Devlet Perso- nel Dairesi BaşkanlığVnın bir haarhk yapacağını ve taslağa son biçiminin önümüzdeki haf- ta verileceğini kaydetti. Oktay, ''Bakanlar Kurulu'na sunduğunuz taslakta, maaş ve özlük haklanndaki artış oran- lan yüksek bulunmuştu. Yçru taslakta bu rakamlar ne oranda değişiyor" sorusuna, "Biraz aşağı, biraz yukan hesap şekli- ne göre değişecektir " yanıtını verdi. Adalet Bakanlığı kaynakJa- nndan alınan bilgiye göre ba- kanlığın yeni hazırladığı taslak- ta, yargıç adaylan ile mesleğe yeni başlayan yargıç ve savcıla- nn ücretleri. ilk taslaktaki ha- üyle korunuyor. Ancak meslek- te kıdHnli-yargjç ve savalann alacaklan maaş ile ilgili yeni dü- zenleme getirildi ve ilk taslakta- ki rakamlar, yüzde 10 ile yüzde 30 arasında değişti. Adalet Bakanbğı'nın hazırla- dığı yeni taslak, Adalet Bakanı Seyfı Oktay'ın bir hafta sürecek Hollanda gezisinden sonra bir kez daha gözden geçirilecek ve burada son şekli verildikten sonra Bakanlar Kurulu'na ge- lecek. Süperlerden Bakan Moğultay'ateşekkür ANKARA (Cumburiyet Bûrosu) - Süper emeklilerin sonınlannı çözen Çauşma ve Sosyal Gmenlik Bakanı Mehmet Moğultay, normal emeklilerin sonınlaruıın çözümünii, "SSK'nın gelirterinin artma$ı"na ilişkin yasal düzenlemekre bağladı. Süper emeklilerin zamlı maaşlannın ve maaş farklannın ödenmesininhesaplann tamamlanamaması nedeniyte bayranı sonrasına kalacağı belirtildi. Süper-Der Yönetirn Kurulu ve 22 şubesinin temsilcikri, dün bakan Moğultay'ı makamıoda n\ aret erti. Süper-Der Başkanı Tamer Baygün, süper emeklilerin maaş göstergelerindeki haksızlık giderfldiği için Moğultay'a teşekkür etmeye geküklerini söylediler. Süper Emekliler Derneği yönetki ve üyeieri, görüşme öncesüıde yoğun sevgi gösterilerinde bulunduklan Inonü ile de Başbakanlık'ta bir sürc görüştüler. Tamer Bay gün, süper emeklilerin mağduriyetini gideren yasal düzenlemenin gerçekleştirilmesi nedeniyle lnönü'> e teşekkür etmek istediklerini[söyledi. Baygün, daha sonra İnönii'ye, üzerinde "Türkiye Cumhuriveti'nin bir hukuk devleri olduğunu bize yeniden hatırlattığınız için teşekkür ederiz" y azılı bir plaket sundu. İnönü de pîakctte yazüanlaruı büyük anlam taşıdığını beUrtti. Galeri • Atölye 64 26 • 230 21 87 S E R G İ 7-29 MAYIS'93 S A N A T * 4 A L T A N C E L E M ' ^ ^ G ^ X N G Î L E R I S I B F EROLKimi - HATİCEÖCAL DOĞAS PAKSOY - ALP TAMER UllKIlIÇ - ASAF ZEKİ \TKSEL Gilın tııtr herıç btrıis 11.00-19 00 HIÜ w •'.'. GULDEN KÜT Resım Sergısı 7Mayıs-l2Haziran 1993 T A K I C A L E R I S I Şakayık Sok No 62/5 Nı5 anto>ı Tel 241 76 33 Galeri Atölye 232 64 26 230 21 B7 A k b a n k K i i l t i i r S a n a t E g i t i m M e r k e z i EROL AKYAVAŞ R e s i m S e r g i s i MAYIS - 28 MAYIS 1993 AKBANK Aksanat. Beyoğlu - lstanbul Pazar - Pazartesi ve Bayram Giinleri hariç. her gün 1 1.00 - 19.00 arası A n n a F a i r c h i l d B a l c ı ResimSeıgisi 5-26\fyısl993.11JX>-I8M (Pazargünlen dçmda) Ç ^ ~ \ÖnCa Modem Sanat v&lıkonağı Caddesi No. 117^2 Nı$amaşı-istanbul Tfel 230 59 80 Heykel Sergisi 4-25Ma)TSİ993. 1100-18.00 (Pasugûnkridıştnda) isokiaJCaddesıHl Bwglu-lsanbuJ TH 252 16 98 ONDERBUYUKERMAN ' G A R A . V T I S A N A T G ^ L E R I S I Galeri • Atölye Alevıler kırgın. Küfursüz, "Kendini bilmez" diye nite;!e- dikleri eski lstanbul vaizlerin- den Hasan Ali Buldan'ın, HBB televizyonundaki "Yüksek Tansiyon" adlı programda kendileri hakkında söyledikle- rine tepki gösteriyorlar. Dernek Başkanı Mehmet Yılmazkaya, "Bu memlekeü kanştınp böyle hava yaratmak isteyen insanla- ra biz papuç bırakmayız. Her- halde devlet buna seyirci kal- maz. E>in, çok ince bir kavram. Bu kavrama dil uzatanlara izin verilmemeli. İnsanlar incitilme- meli. Biz kardeşiz, bir kişi bir- şey söylemiş diye kavga edil- 'mez' dıyor. Bahçede ayaküstü konuştu- ğumuz Alevi-Sünni herkes, Ha- san Ali Buldan'ın özür dileme- sini istiyor. "Can aşı"na eli boş gelmeyip "lokma" getiren, bu- nu dağıtan Hüsniye Mete de, "Atatürk ilkelerine saygılı, mezhep aynmcılığına karşıyız. Programda söylenenlere çok üzûldük " diye duygulannı an- laüyor. Başında fötr şapkası, göğsü- ne uzanan beyaz sakahyla dik- kat çeken Ali Dörtyol, "Şimdi- kı zamanda kim yıkanmaz?" diye soruyor. "Herkesin evinde banyo var. Banyo yapıp, işe gi- dilir, işten gelinince de yine ban- yo yapılır. Böyle şeyler yoktur. Biz birliği, beraberligi, kardeşli- ği severiz" diyor. Dernek yönetım kuruhı üyesi Muharrem Taşdemir de, Aİevi- liğın çarpıülmasma kızıyor: "Mum söndü olur mu? Buna kargalar bilegüler. Milletin bir- liğınden, beraberliğinden yana- yız. Alevi toplumu sosyal ada- leti sever. Aynm yapmadan tüm insanlan seviyoruz. Hacı Bektaş'ın dediğı gibi, ilimden gidılmeyen yolun sonu karan- lıkür." Cem'in âşığı, Yunus Emre'yle karşılık veriyor "Kötü söz kötüden çıkar, hak la ilahe illal- lah.'" Saatler gecirdiğimiz Der- gâh'ta, kimse bize hâlâ ne di- nimizi ne mezhebimizi sordu. Dostça karşılanıp, dostça uğur- landık. Biraa öğrenciler Velıler gîdîyor TAŞKINÖZLER ~ UŞAK- Okulda bira içtikleri gerekçesiyle Uşak Lisesi'nden atılan üçü kızyedi öğrencinin ve- lileri Manisa fdare Mahkemesi'- ne başvurma haarlığı yapıyor. Okuldan atılan öğrencilerden M.B'nin babası S.B, yaşanan olaydan üzüntü duyduklannı, çocuklann da suçlu olabilecegini behrterek "Ancak, okul idaresi- nin hiç mi sucu yok" diye sordu. Üzgün baba, çocuklann başına gelen olayla ilgili şöyle dedi: "Olay. tamamen öğrencılerin okul idaresine güvenerek samimi itıraflan sonucu ortaya çıkmıştır. Çocuklar boş olan derste üç saat boyunca bıra içip eğlenirken ne- den hiçbir okul yöneticisi onlan uyarmamış, hiç İcimse neden ka- pıyı açıp da 'bu sınıfta neler olu- yor' diye bakmamış. Bizım, okul disiplin kurulu karannı duyunca olaydan haberimiz oldu." ARAYIS TOKTAMIŞ ATEŞ "Icraıın Başı" Obnak Sayın Süleyman Demirerin; cumhurbaşkanı olmasın- dan birkaç gün önce, gazetecilerin bir sorusunu yanıt- larken, "Cumhurbaşkanı olduğuzaman icranın başı ola- cağını" söylemesi ve ardından (biraz zorlamayla da olsa) bir kahkaha atması, sanıyorum Türkiye'nin siyasal gündemini uzun süre işgal edecek tartışmaların bilinçli bir işareti oldu. Bazı dostlarım, bu sözün Sayın Demirel'in "ağzından kaçtığını"ileri sürdüler. Hocam Mümtaz Soysal da, "Al- lah söyletti, niyeti ortaya çıktı" gibisinden bir şeyler ya- zarak, bu sözün "ağıztan kaçtığı" konusundaki iddiaları paylaştı. Hiç olur mu? Sayın Demirel gibi, otuz yıl zor si- yaset deneyimi yaşamış, defalarca başbakanlığa gel- miş, defalarca başbakanlıktan düşmüş; bu arada iki as- keri darbeyi kazasız-belasız ve iki askeri yönetimi ol- dukça hasarsız atlatmış bir siyaset adamı, boylesine önemli bir dönemde ve yaşamsal konuda "sürç-i lisan" eyler, ağzından "laf kaçınr" mı? Sayın Demirel'in "aziz kardeşi" Sayın özal'ın, cum- hurbaşkanlığına seçildiği dönemde vecumhurbaşkanlı- ğı sırasında yaptığı değerlendirmeleri, şimdilik ele almı- yorum. Zaten bu değerlendirmeler arasından önemli ölçüde "seçme" yapmam gerek. Zira böyle bir ayıkla- maya girişmezsem, değil benim "Arayış" köşesi; 1. ve 2. Cumhuriyet'in tüm sayfaları yetmez (Ama ne ibret bel- gesi olur...) Tüm kamu hukukçuları ve siyaset bilimciler, bir ülke- de siyasal düzenin üç "kuvvet'te toplandığı konusunda fikirbirliği içindedirler. Buüçgüç; "yasama "(teşri), "yü- rütme" (icra) ve "yargı" (kaza) güçleridir. Bir zamanlar basının modern toplumlarda dördüncü bir güç olduğu ileri sürülürdü. Bugün bağımsız bir ba- sından söz etmek çok güçtür ama, özellikle görüntülü basının (TV) kitleler üzerinde inanılmaz bir etkisi vardır. Bu yazımızda bu konuya hiç girmeden, özellikle yasama ve yürütme güçlerini ele alacağız. 18. yüzyılın son çeyreğine gelene dek, dünyanın her yanında monarşik ya da oligarşik yönetimler, her üç gü- cü de ellerinde tutarlardı. Yani "yönetenler"; hem yasa- ları yaparlar hem bu yasalara göre hükümet ederler hem de sırasında yargılarlardı. Buna itiraz etmek depek mümkün değildi. Zira ellerinde silah, arkalannda genel- likle kutsal kitaplar vardı. Bu anlayış ve uygulama yüzyıllarca sürdü. Ancak "Aydınlanma Çağ/"ndan itibaren, "meşru bir yöneti- min" koşullan ve kaynaklarının laik kafalarca düşünül- meye başlanmasından sonra, işler değişmeye başladı. Bu dönem aynı zamanda, burjuvazinin güçlenerek, tarih sahnesinde ağırlığını hissettirdiği dönemdir. Tüm 19. yüzyıl boyunca görülen ayaklanmaların temel amacı, mutlak monarşik ya da oligarşik yönetimlerin otoritelerini kısıtlayarak halkıya da halk adına "birileri- ni" yönetime ortak etmekti. özellikle "yasama gücü"- nün "seçilmiş parlamentolara" verilmesini istiyorlardı (Zaten ayaklanmaların çoğunun kıvılcımı, masrafları ar- tan kralların yeni vergi yasaları çıkarmak istemeleri ol- muştu) Ve zaman içinde burjuva devrimleri birbirini izlerken; by üç gücün, yani "yasama", "yürütme" ve "yargı"n\n ayrı ellerde toplanması ve bu üç gücün birbirini denetle- mesi, demokratikleşme sûrecinin temel koşulu haline geldi. Ve buna "kuvvetler dengesi" ya da "kuvvetler ay- rılığı" adı verildi. • . t Ingiltere'de gidiş öncecten sezilmiş ve yet)cı^n#bir' kısmı parlamentoya geçmişîi. Aslında 19. yüzyrtrJâhön-' Avrupa'nın çoğu ülkesinde kısıtlı oylafla seçilen meclis- ler, parlamentolar vardı ama, yetkileri yoktu. Fransa Devrimi sonrasında görülen "Cumhuriyet" deneyimleri, burjuvaziyi rahatsız etti. Çünkü "başlar ayak, ayaklar baş" oluyordu. Ayrıca sömürgelerde de sorunlar çıkıyordu. Ve bu nedenle daha önce binbir ha- karetle kovaladıkları kralları geri çağırarak, "Gelin" de- diler, "Siz gene başımıza geçin." Ama hiçbir ciddi yetki- leri olmadan. Ve bu tür yönetimlere "meşruti monarşi" ya da "parlmantarizm-parlemantarizm" adı verildi. "Buhran dönemlerinde" geniş yetkilere sahip bu mo- narklar, normal dönemlerde pek söz sahibi değillerdi. Yürütme gücünü genellikle onlaratardı ama, onaylayan yasama meclisleriydi. Günümüzde "turistik" de olsa, birçok Batı demokrasisinde monarşilerin varlıklannı sürdürebilmeleri, bu anlayışa dayanır. ABD Anayasası, bağımsızlık ve iç savaş sonrasında "başkan"larına, eski monarkları andıran geniş yetkiler verdi (Bunun da özel nedenleri vardır). Ama başkanı doğrudan halk seçecekti. Bu tür yönetimlere "başkanlık rejimi" dendi. Ve başkanı frenleyecek bir kurum olarak, anayasa mahkemesinin yetkileri arttırıldı. Türkiye'de kasım 1922de saltanata son verilmesin- den sonra, Fransa 1. Cumhuriyet Konvansiyon Meclisi'- ne benzer bir "meclis hükümeti" süreci yaşandı. Bu sü- reçte bakanlar, doğrudan Meclis tarafından seçiliyordu. Ancak 1923 ekim sonlarında, TBMM hükümet oluştur- makta zorlanınca, Mustafa Kemal cumhuriyet ilanını önerdi. Gerekçesi, yasama-yürütme arasında denge ku- racak bir "cumhurbaşkanı" gereksiniminin ortaya çık- masıydı. Ve bu gerekçe Türkiye parlamentarizminin te- meli oldu. İlk üç cumhurbaşkanının (Atatürk, İnönü, Bayar) tarih- sel kişilikleri, salt bir denge unsuru olmalarına engeldi. Ancak daha sonra gelen üç cumhurbaşkanı (Gürsel.Su- nay, Korutürk) buna uygun davranmış, yasamaya ve yü- rütmeye fazla müdahale etmemişlerdi. Bunları izleyen iki cumhurbaşkanı ise tam birer alemdiler. Ama artık önemi yok. Biz şimdi 9. Cumhurbaşkanı'na bakıyoruz. Bakalım daha nelergöreceğiz, nelerduyacağız ve neler yazacağız... Emrah'a "Altın telefon" •Magazin/TV Senisi - Alo Bilgi Audiotext (işitsel bilgi) firması, en çok aranan. en çok para kazanan ve kazandıran şarkjcı Emrah'a "Altın Telefon", Audiotext Derneği de "Telefon Oskan" verdi. Altın Telefon'u. Türkiye'nin ilk audiotext firması olan ve iki yıl önce faaJiyete geçen Alo Bilgi'nin yönetim kurulu başkan yardıması Hakan Akarcalı 'dan alan Emrah, firmamn, bu sektörde aubmlar yapacağına inandığını söyledi. Törende bir konuşma yapan Audiotext Derneği Başkanı Halit Kakınç, Emrah ı biryıl içinde yaklaşık 1.5 milyon kişinin aradığmı belirtti. Kakınç, "Bu, aynj zamanda, Emrah'ın, en çok aranan kişi olduğunu gösteriyor" dedi. Gerek Alo Bilgi, gerekse Emrah, bu telerandevudan ne kadar kazandıklannı açıklamadılar. Ancak, Kalcınç'm verdiği 1.5milyon rakamınagöre, Alo Bilgi'nin de Emrah'ın da bir yıl içinde 7 milyar 500'er milyon lira kazandıkları sanılıyor. İnsan Hakları İnceleme yarışması • Haber Merkezi -Aybay Hukuk Araştırmalan Vakfınca her yıl düzerüenen "İnsan Haklan İnceleme "yanşması sonuçlandı. Birinciüği İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencilerinden Senem Denktaş, ikinciliği iseaynı okul öğrencilerinden Ebnı Dipügüneş ve Ayhan Semizer ortak çalışması kazandı. I.Ü. S.B.F. öğrencisi K. Ali Secer üçüncü oldu. Prof. Münci Kapani'nin desteğiyle Aybay Hukuk Araştırma Vakfınca düzenlenen yanşmanın bu yılki konusu "Avnıpa İnsan Haklan SözJesmesinin Türk Hukukundaki Yeri "olarak saptanmıştı. Ödül töreninde bir konuşma yapan Vakjf Başkanı Rona Aybay, amacın öğrencileri bilımsel araştırmalara özendirmek oldu unu belirtti ve bunun YÖK düzeninde gözardı edildiğini vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle