Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1993PAZAR ,
8 PAZAR YAZILARI
Yayaolmarun
keyfini tatmakVakit, gece yansı. Sokak-
larda in cin top oynuyor. Mis-
souri Üniversitesi'nin kampu-
sundaki sessizlik, hız limitini
azıak aştığı anlaşılan bir ara-
banın motor gürûltûsüyle bo-
zuluyor. Otomobilin sürûcüsü
genç Amerikalı birden frenlere
asilıyor. Gece, acı fren sesine
yenik düşüyor. Birkaç saniye
bekledikten sonra yeniden
basıyor gaza ve hızla uzaklaşı-
yor.
Etrafa bakıyorum. gecenin
ortasında bir başka Tann kulu
var mı diye. Boşuna aranıyor
gözlerim. Birden arabanın
durduğu yerdekı uyan dikkatı-
mi çekiyor; frenleri köklemesı-
nin nedeni anlaşıhyor;
V.Dur!"
Üniversite kenti Columbia'-
da her sürûcü için bir tür "kor-
kulu rûya" bu işaretler. He-
men her cadde ve sokakta,
ışıklann olmadığı her yerde
var bunlardan. "Dur"un oldu-
ğu yerde "durmak" bir kural,
dariası birzorunluluk. "Dur"u
görûr görmez "durmak", ne
pahasına ve hangı koşulda
olursa olsun birkaç saniye bek-
lemek. gaz ibresini sıfırlamak
öylesine gerekli ki sürücüler
için, ilk kez görenler için biraz
tuhaf. Çok acil durumlar dı-
şxnda polisler. ambulanslar ve
itfaiye araçlan için de geçerli
olan durma, ve eğer varsa ya-
yalann geçmelerini bekleme
zonınluluğu, kent trafigi için
son derece anlamlı. 65 bin nü-
fuslu kentte neredeyse her aile-
nin 2, bazen 3 ve hatta 4 araba-
sının bulunması muazzam bir
trafîk akışına yol açıyor.
"Dur" işaretleri işte bu akışı
sağlamanın çok önemli bir
parçası. Yayalar sadece trafîk
ışıklannın bulunduğu yerlerde
"yûrü" yansıyla birlikte yeşil
yamnca, bir de "dur" işareti-
nin bulunduğu yerlerden gece-
biliyorlar. Işıklann bulunduğu
yerden geçmek yeşilin yanma-
sına bağlı. "Dur"larda geçmek
ise, yoldan araba geliyor olsa
dahi yayanın insafına kalmış.
COLUMBIA
UFUK
TEKtN
Yayalar için sağlanan bu ola-
ğanüstü ayncalığın öte yûzûn-
de ise şoförlerin haklan yaü-
yor. Yayalar "dur"lann dışın-
da "yol işgali" yapamayacağı
için salt bu işaretlerin bulun-
duğu yerlerde karşıdan karşıya
geçebiliyorlar. Aksi durumda
meydana gelebılecek bir trafîk
kazasının sorumlusu yayalar
oluyor.
Sürikünün, yaya için
"yürü" ışığının yandıgı ya da
"dur"lann bulunduğu yerde
yapacağj kazarun bedeli müt-
hiş; on bmlerce dolar, en hafı-
fınden.
Aslında durum sûrücûler
için o denlı kötü değil her za-
man. Örneğin ilk kez bir trafîk
suçu işledınız ve de yakalandı-
nız. Diyelim; 35 rnil hız limiti
var ve siz ne aa ki 40 mil sürat
yapıyorsunuz. Inarulmaz bir
şey; mutlaka yakalanıyorsu-
nuz. Polis, hemen sağa çektiri-
yor arabarua. "Eyvah!, yan-
dık" diye düşünürken o sizi
sıcak bir merhabayla selamla-
yıp soruyor;
"Neden durdurduğumu bili-
yor musunuz?"
İngjlizceniz yetersizse tane
tane anlatıyor söylemek istedi-
ğini. Ve ardından ekliyon "Hız
sınınnı asünız. Suçlusunuz."
Sonra ehliyetinizi alıp kendi
otomobiline dönüyor. Ehliyet
numarasına bakıp, mini bilgi-
sayannda "başka eski suçlan"
aramaya koyuluyor. Sonuç
negatifse, yani bu ilk suçunuz-
sa ABD"deki, bir kağıtla dönü-
yor sadece. Elinize tutuşturur-
ken de gülümsemeyi unutmu-
yor tabii:
"Kentimizi yaşanacak em-
niyetli bir yer yapmak için yar-
dımıruzı nca edıyoruz." İmza;
Columbia Missouri Polis bü-
rosu görevlisi A. Allen.
Buda'nındoğumgünü
Buda'nın 253Tnci doğum
günü, bu yıl Ay'a dayalı Çin
kaynakh gün bilgisine göre 4'-
ncü aym sekizincı gününe (28
mayıs, cuma) denk gehyor.
Kore'de bu özel günün aİcşa-
ırundan başlayarak sabaha de-
ğin Buda için doğum günü şen-
Hkleri düzenlenecek. Bu ne-
denle bir milyon insanın ra-
hatlıkla sığabileceği Seul'un
Yoido Alanı'na töreni başlat-
mak için tüm Koreliler çağnlı.
Yazılı kaynaklara göre mi-
lattan sonra 372 yılında Ko-
reliler'le buluşan Budizm, ör-
gütlü Hıristiyanlık etkisine
karşın oldukca yaygın gör-
kenili tapmaklanyla (6000
adet) üniversite düzeyinde
okullanyla, özel giysili ve sıfır
saç Draşlı din adamlanyla
(18000 adet) ve mevcut nüfu-
sun yüzde 53.2'sirün desteğiyle
dimdik hala ayakta. El
açıklığı, sabır, yardımseverük
ve direngenlik (arirn) gibi ak-
töresel değerleri temel kural sa-
yan Budizm, yasaklı ödüllü
buyruklarla donaülmış öteki
inançlarla karşuaştınldığında
çağdaş düşünceye daha bir
yakınliğı, daha bir kolaylığı ve
de daha bır alışılmışhgı neden-
leriyle gönüllerde kalmayı be-
ceriyor. Özellikle, Hıristiyan
olmanın komünist olmamakJa
eşanlamlı sayıldığı G. Kore'de
Budıstler. örgütlü ve çok paralı
öteki dinlerin etkisinde kalma-
mak için olağanüstü savaşım
veriyorlar. Ancak böylesine
ayakta durabılme çabalan, di-
renmeler ve yüz yüze venlen
savaşımlar insanlar arasında
SEUL
ALİRIZA
BALAMAN
hiçbir zaman sert çaüşmalara
neden olmuyor. Gerçek yaşam
savaşı, başanh olma yanşı, bi-
reyselliğe karşı tavır alma is-
tekleri ve erken yaşlarda öğre-
tilmeye başlatılan 'iyi insan-iyi
vatandaş' olma güdüleri, bu
insanlan inançlanndan ötürü
birbirleriyle çaüştırmıyor.
Kore'de tüm 'tapınaklar',
Buda'nın doğum gününe bir-
hafta kala süslenir. özellikle
tavanda duvardan duvara asıb
iplere içinde mum bulunan
renkli ve desenli kağıtlardan
yapılma çeşjtli biçimlerdeki
-çoğunluğu mor renkli nilüfer-
fenerler asüır. İnsanlar,
ödeyebilecekleri kadar para
karşılığında fiyatsız, bu fener-
lerden satın alarak üzerine ad-
lanru yazdınp Buda'nın do-
ğum günü gecesi yakılmak
üzere 'tapınak'a armağan
ederler. 'Tapınak'lann yanı
sıra kent belediyeleri, aym gece
için ellerinde yanan fenerleri,
geleneksel giysileri, bir hayvan
simgeb maketleriyle gruplann
art arda geçecekleri caddeleri,
bu fenerle süsler.
Buda'nın doğum günü, ayn
dinlere ve mezheplere karşın
ortak yaşamayı öğrenmiş Ko^
relilerin ortaklaşa aym şeyi
düşünüp aym şeyi yaptıklan
özel günlerden biridir.
Iktidann sevdiğî sözeük: Cesaret"Cesaret" sözcüğü çok yinelendi- natlanmn altında savaş açmak cesur-
ğinde, daha fazla korkaklığı düşündü- luk mudur?
rüyor bana. Son zamanlarda sık sık Politik karşıtlannı yok etmeye çakş-
yaşıyorum bu çelişkiyi. mak mı cesaret belirtisidir; yoksa on-
Buradakı iktıdar, bu sözcüğü pek larla bir arada, ama onlardan daha iyi
seviyor. İki sözün arasında virgül gibi olmaya çaba sarf etmek mi?
kullanıyor. Reform politikasının cesa- En çok başkalanyla mücadele eden
retle sürdürüleceğini söylüyor. Komü- mi daha cesurdur, kendisiyle mücade-
nist güçlerle cesurca savaşılması ge- leedenmi?
reküğini behrtıyor. Enflasyonla, hava Cesurluk, insanm verdiği sözden ve
kirliliğiyle, mafyayla, ahlaki çökün- davasından asla dönmemesi midir,
tüyle... hepcesaretle mücadele edilme- yoksa "dönek" olmayı başarabilmesi
si yolunda çağnlar yapıyor. mi?
Cesaret çağnsı yapan kendiliğinden Darbe yaparak var olan düzeni de-
"cesur" sfatını hak eder mi? Çağn ya- viren cesur değıl mıdir? Ya darbeye
pılanlar korkak mıdu"? Nedir bu her karşı direnen?
derdin devası cesaret? Tüm soruniara ve zorluklara karşın
Çökmüş bir sistem olan komünizme sorumluluk duygusuyla iktidarda kal-
karşı anti komünist iktidann güçlü ka- mak mj cesarettir; istifayı basmak mı?
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Herkesten çok farklı giyinmek, dav-
ranmak, konuşmak ve düşünmek mi-
dir cesaret?
Cesaret, Rusya ve Türkiye gibi ülke-
lerde homoseksüel olup. bu özelliğini
açıkca söyleyebilmek midir?
Tann tanımazlığını açıklamakta mı
yatar cesaret; yoksa Tann'dan başka
hiçbir şeyden korkmayanlann imanla-
nndamı?
Anlaşılmaa çok zor bir sanat yapıtı
üreten mi cesur sayılmahdır, yoksa
onu anladığını düşünen mi?
Bambaşka bir kente, hatta ülkeye
gidip orada yaşamaya karar vermek
midir cesaret? Ya da ömeğin kırkın-
dan sonra bambaşka bir mesleğe so-
yunmak mı?
Yeni bir dostluk kurmaya girişmek,
yüreğinı yepyeni bir insana açmak ce-
surca bir davranış mıdır?
Cesaret, sevdiklerine karşı her tür
özveriyi gösterebilmek midir? Ya ken-
di yaşamını hakkıyla yaşamaya çalış-
mak; bu, cesaret değil midir?
En zoranlannda bile kendinde güle-
cek gücü bulan insana mı cesur den-
melıdir: ağlamaktan utanmayana mı?
Karanlıktan korkmayan herkes ce-
sur mudur? Rıskin her türü cesaret be-
lırtısi midir? Hırsızlar, katiller cesaretli
kişiler midir?
Yaşamın tüm sinir bozuculuğuna
karşın nıh doktoruna gitmeden dire-
nebilmekte midir cesaret; yoksa çekin-
meden doktorun önüne çıkjp yardım
isteyebilmekte mi?
Aileye, çocuklara, çevreye karşı du-
yulan sonimlulukla ve sabırla, içi çok-
tan küflenmiş bir evliliği her şeye kar-
şın sürdürmek midir cesaret, yoksa
kapıyı vurup gitmek mi?
Son mektubu yazmak mı cesarettir,
yoksa onu açıp okumak mı?
Yaşamın tüm cekilmezliğine karşın
varolma savaşına canla-başla devam
eden mi daha cesurdur; yoksa en de-
ğerli varhğından vazgeçmekten çekin-
meden intihan seçen mi?
YORK DLŞESİ EĞLENtYOR- York Dûşesi Sarah, VVindsor kasabasnda her yıl yaprian at yanş-
lanoda bir fırsatını bulmuş, kızı üç yaşmdaki Prenses Eugeine De kaydıraktan kayıyor.(REUTER)
Maastrichttarüşması
Danimarka'yıböldü
Daııimarka'da Avrupa Birliği'ni
öngören Maastricht sözleşmesinin
tekrar oylanmasma çeyrek kala cep-
heler arası savaş kızıştı, tartışmalar
duygu sömürüsüne ve karşıhklı suc-
lamalara dönüştü, taruşmalara de-
mogoji kanştı, saldırganük hakım
oldu.
Her ne kadar saldırganük ve duygu
sömürüsü her iki taraf için de gecer-
liyse de "hayır"cılar bu sefer işi azıttı-
lar, halkı yanlanna çekebilmek için
milliyetçilik damanna basmaya baş-
ladılar. Maastricht sözleşmesini sağ-
duyulu bir şekilde eleştirmek yerine
duygu sömürüsüne ağırlık verdiler,
manipulasyona kalkışülar. Sol
ağırlıklı "hayır"alann kampanyası-
ndaki yoğun milliyetçi motifler, be-
nün gibi iflah olmaz entemasyonalıst-
leıtie irkilemelere yol açtı, inat da-
manna basü, mührü "evet"e vurma
konusundaki, var olabilecek tüm
şüpheleri kaldırdı.
Geçmişin entemasyonalişt solun-
dan oluşan hayır cephesi. geçen yılki
halkoylamasından sonra oportüniz-
me kaydı, Makyavelizme yenik düş-
tü, popülist tavirlara gırdi. Çünkü ge-
çen yılki hayırdan sonra yapılan
araştırmalar, halkın Maastricht'e ye-
nilikten ve kapıjannı dış dünyaya aç-
maktan ürktüğu için hayır dedigini,
oyunu sağduyusuyla değil hisleriyle
kiillandığmı gösterdı. Hayır cephesi
de geçen seferkinden çok daha fazla
halİun bu korkulanna yönelik duygu-
sal bir kampanya başlatü, "Oyunu
kalbinin sesini dinleyerek kullan" slo-
ganını benimsedi, küçük çocuklan
kravatlı bürokratlarla birlikte resme-
derek duygu sömürüsüne kalkışü.
"Kapılan acarsak Danimarka'ya is-
temediğimiz bir sürü yabana dolu-
şur" temasını işlemeye başladı, halk-
taki ıcgüdüsel yabana korkusunu
gıdıklamaya tercih etti, "Bu sefer evet
çıkarsa herşey için çok geç olacak"
öcüsüne sanldı. Geçen sefer Maast-
richt'in merkezi yapısmın anti de-
mokrasi yanlanmn eleştirisine ağırlık
veren hayır cephesi halkın eğılimleri-
ne uyarak kampanyasına miUiyetçı
motifler kanştırdı. 1 Mayıs gösteri-
lerinde sosyal demokrat Içişleri Ba-
kanı'na çürük yumurta atıp konuş-
turmadı. Evetçilerin pankartlanm
yırttı.
Takke düştü, kel göründü. Eskisi
gibi solun sol, sağın sağ olmadığı, de-
ğerlerin altüst olduğu, klasık solun
zaman zaman sağdan da genye düş-
tüğü ortaya cıkü. Solun akiıbaşında
kesimi bu yüzden evete yöneldi.
Hayır cephesi tüm hatlanyla duy-
gulara yüklenirken "refah toplumu
özelliklerimizi kaybederiz, Portekiz'e
döneriz sonra ha" diye halkın ekono-
mik korkulannı dürtüklemeyi de ih-
mal etmedi.
Şimdi bütün bunlar, parlamentp-
daki yabana düşmanı İlerleme Partisi
dışındaki sağ ve sol partilenn tümün-
den oluşan evet cephesinin dürüst bir
kampanya izlediği anlamına gelmi-
yor. "Seksı bir evet" diyen evetçüerde
halkoylamasından hayır cıktığı tak-
dirde Danimarka'nın başma gelme;
yecek felaket kalmayacagı tehdidini
Damokles'in kıba gibi sallıyorlar, de-
mogojiyi hayır cephesinin tekeline bı-
rakmıyorlar, zaman zaman saldı-
rganhkta hayırcılardan geri kalmı-
yorlar.
Ama beni evetçilerin demogojile-
rinden çok, hayırcılann takkeşınin
alündan görünen kel ilgilendiriyor.
Halklann belki tarihte ilk defa gönül-
lü olarak egemenlik haklanndan vaz-
gecip ATyle sınırh da olsa, ülkeleri
arasındaki sınırlan kaldırmaya yö-
nebneleri, tarihsel perspektifler heye-
canlandınyor. Solun uzun yıllar sa-
vunduğuenternasyonalizmin"kokuş-
muş" kapitalızmde de gerçekleşebile-
ceğinin sinyallerini veriyor. Jşte bu
yüzden beni "evet"çilerin demogoji-
lerinden çok, hayırcılann Makyave-
lızmi ilgilendiriyor. milliyetçi bazda
yürûtülen kampanyalarla rahatsız
ediyor, mührü evete basmam konu-
sundaki tüm şüphelerimı yok ediyor.
Sabah yürüyüşüne çıkmazamanı geldi"EceKyle ölmek. rüy gibi hafif; inanç
uğruna ölmek, taş gibi ağır!" Mikael
VViehe'nin, sanat yaşammda 30. yddö-
nümünü kutladığını duyunca onıın bu
dizderi aküma geldi. Mikael VViehe,
eski deyişle angaje bir sarkıcı. Sacco ve
Vanzetti'den, Victor Jara'ya; Cbe'den
Saodinistlere, insanlık rarihine onunın
rengİBİ katmış bircok kişiye ve hareke-
te, onun sesiyte ulaştı ts>eçliler. Olumlu
bir amaçla yapılan bemen her gece de,
çoğu kez bir avııc arkadaşıyla, Mikael
Wiebe vardı; bugün de >ar. Şimdi ona.
"bu devink" artık defteri kapatmanın
zamanı gelip gelmediğini soruyorlar.
Yanıtı, karşı bir dizi sonı:
Ezen-ezilen kalmadı mı? Sömüreıı-
somünıkn yok mu? İnsanlar göröşlerin-
den ötürö baskıya uğnunıyoıiar mı?
Zenginlikk yoksulhık arasındaki oçu-
ram ortadan kalktı mı?
Bundan 70 yıl önce, sos>al demokrat
işçi hareketinin ilk zaferlerinden biri
kazanıbmşn. Bir işyerinde, işten adam
cıkarmak zorunlu haie geünce. "son gj-
rea ilk gider" ilkesinin uygulanmasına
karar verilmişti. Başta August Palm ol-
mak üzere, işçi önderlerinden birçoğu,
bu ilkenin jşverene kabul ertirilebiİmesi
için böyük uğraş vermişlerdi. Şu sıralar,
önceki başbakan Ingvar Carlsson hü-
kümetince kurulan; 1992'de iktidara
orta ve sağ partiierden oluşan koaüsyo-
nun gelmesiyie şekil değiştiren İş Hakkı
Komitesi'nüı rapomnda söz konusu
üke, resmen ortadan kaldınlmak isteni-
yor. Bu da ya ilkenin gecerliği olduğu
yerleri son derece kısıtlı tutarak yapn
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Imak isteniyor ya da işverene. 'işyeri-
nin iviliği için, dilediği işgücünü tut-
makta (yani, dilemediğini, -çocuklu
anne, emektar işçi vs.- işten çıkartma-
da) ceşiüi özgürlükler tanıyarak. Aym
zamanda, sosyal demokrasinin temetin-
de yatan "dayanışma" kavramı çiğnen-
mek isteniyor. Medeni hukuk profesörfl
Anna Christensen bu girişûni, "Takı-
mda 58 yaşmdakilere yer yok!" saptan-
masıyla özetliyor, şu soruyu soruyor
"İşveren, eninde sonunda hemen ber is-
tediğini yapabilirken sendikanın efa'n-
den ne gelecek kıT' (Dagens Nybeter,
11/5-93)
İş gûvenüği yasası, işverenin diledi-
ğince işten adam çıkarmasinı ofdukça
kuatüyor ve güçleştiriyor. Ne var ki az
masrafla çok kar yapmak isteyen "yeni
duzenin" işverenleri, bu yasanın s>-
nniarmdan, ma> ınlara basmadan geç-
meyi başanyorlar. Örneğin bir yerdeki
fabrikayı kapatıp ötekine,flldndenişsiz
kalanlardan düediklerini secip alma yo-
hıyla. Ya da işyerini ülke dtşına taşıya-
rak. Bu satırların yazıldığı sırada,
yapım sanayinde çalışanlarla işveren
arasında, birinci yıl % 1, ikinci >ı) da %
21ik ücret ardşuu içeren toplusözleşnıe
imzalandı. Bu sözleşmenin kapsadığı iş-
yerlerinden, teiefon sanavinin devi LM
Ericsson, aym gün 1000 kişiyi ise ala-
cağmıaçıkladı.
Türkiye dahi] birçok ülkeden yeni np
santral ve teiefon şebekesi yapmı için
teklif alan şirket, personel gereksinimi-
ni açıklamak için, toplu sözleşmenn
yapdmasmı bekİemişti!
İsveç işçi hareketinûıdoğduğu yıttarda
toptanü ve gösteri yasağı varken Ao-
gust Pabn, bir gazeteyeflanvererek ya-
pacağı sabah yürüyüşü için yol ar-
kadaşı araıuğını biknrmişti. Hareket,
100. yıldönümünü kotladı; toplantı ve
gösteri yasağı yok. Ne var ki "Sabah
yürüyüşlerine" gereksinıne giderek
hızla büyüyor. Bakahm bu kez Oan
kim verecek?
SKODA FAYORITu 1.970.000
SKODA FORMANu2.479.000
SKODA PICK-UPu 2.200.000
LİRADAN BAŞLAYAN TAKSİTLERLE^
HURPA'da
Hürpa
HÜRPA MERKEZ
Tel:232 32 00/12Hat
Bûyükdere Cad Hür Han 15 / A K.2
Şışli / İSTANBUL Faks: 247 98 94
HÛRPAANKARA
Tel: (4) 467 23 25
Fax:(4)467 23 26
HÜRPA İZMİR
Tel: (51) 25 88 10
Fax:(51)89 77 02
AYRINTILI BİLGİ VE ÖDEME TABLOSU HÜRRİYET GAZETESİNDE
GÜNEY'DEN UCUZ
GİRİT
Bayramda özel uçakla
(Gidiş-dönüş)
399 $'don itibartn .
7 Gece 1
^vJlTei: 9-1.2329892 j
k
W i
T»J* 9-) 232045]
AORES DEĞİSİKLİĞİ
DUYURUSU
Banka-Sıgorta şçılerı Sendıkası 8ASISEN
Kadıkoy Şubesı'nın adresı 'Rıfıîım Cad
Mısakı Mıllı Sok. Idıl Han Kat 4
Kadıköy/ISTANBUL' olarak değışmıştır
Değerlı ûyelenmıze ve ılgılılere duyurulur
SanKa-Sıgcna !şçıter< Sendıkası
BASİSEN
Voneîırr KUTJİU
YOLKESEN
IRMAK
Hıfzı V. Velidedeoğlu
4. bası 20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaf Yaymlan Turkocağı
Cad. 39-4! Cağaloğlu-hlanbul
Ödemeli gönderilmez.
İLANEN DAVETtYE
TEBLİCt
BARTIN SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1991/961
Davacı Orman Genel Müdürlüğü'ne izafeten Bartın Orman İşlet-
roe Mudıirlüğü vekili Av. Şule Kavaklı tarafından davalı Haraza Keleş
aleyhine mahkememizde ikame olunan tazminat-ihtiyati tedbir da-
vasının yargılaması sırasında:
Bartın Orman Işletme Mudürlüğü tarafından 6.11.1990 tarihinde
yapılan ihalede davalının da ımzaladığı şariname hukümlerine göre
449 parti malı baher binmı 280.000 TL'den davah Hanıza Keleş'e
ihale olunduğunu, ancak şartnamenin 13. maddesine göre yapılan teb-
ligata rağmen satın aJdığı malın 15 gun içinde yatırması bıldirıldiği
halde davalının süresinde odeme şartlannı yerine getırmediğinden ta-
ahhüdünden dönmuş sayıldığı ve aynı partı mal 2. defa satışa çıkar-
tılarak Arslan Kaptan'a ıhale olunduğu ve böylece iki ihale arasındaki
fark tahakkuk etmese bile taahhüdünden dönen davalı idare alaca-
ğının gecikmesine neden olduğundan 651.804 TL gecikme eezası ıle
116.438 TL reeskont faizi ki toplam 768.242 TL'nin davaiıdan tah-
sili (her türlü fazlaya dair hak saklı tutulmuştur) ile şannamenin 14.
maddesinin son bendi gereğince borçlunun menkul ve gayrimenkul-
lerine ihtiyati tedbir konulmasına, dava gider ve ücreti vekaletin da-
vaiıdan tahsil edilmesine karar veriJmesi istendjğı görülmekle;
Bahsi geçen davada davalı olan tstanbul-tlyas Bey Caddesi, Han-
sel Apartmanı Kat: 4 D: 28'de mukim Hamza Keleş'in tüm arama-
lara rağmen adresi tespit edilemediğinden 2.2.1993 gunlü oturum ara
kararı gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla;
Yukarıda ismi yazılı şahsın duruşmanın atılı bulunduğu 15.6.1993
günü saat 9'da mahkememizde hazır bulunması veya temsilen avu-
kat göndermesi, gelmediği ve avukat göndermediği takdirde HUMK'-
nun 213/2, 509-510. maddeleri gereğince gıyabmda duruşmaya devam
olunacağı hususu ilanen davetıye yerine geçerli olmak üzere ilanen
teblığ olunur.
Basın: 48465