25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27NİSAN1993SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 12. Uluslararası İstanbul Film Festivati'nin ardından Avrupa'nın4. büyükfestivalioknayadoğru... B irfestival daha geldi geçti. 7 milyarlık bütçesiyle Kültür Bakanlığı nın himayesinde gerçekleştiriien 12. Ulusla- rarası İstanbul Film Festivali'ni 120 bin seyirci izledi bu yü. Genelde yine klasiklerin rağhet bulduğu, yeni yönet- menlerin ve bilinmedik sinemaların keşfedildiği, dünyaca ünlü eleştirmen, yönetmen, oyunculann konuk edildiği feslivalimiz bu yü dünya basınında dâ geniş yer buldu. Prestij açısından dünyanın üçüncü büyük tıaftalık film dergisi saydan Moving Pktures lntemational'da Edna Fainaru imzalı, üçsayısüren "Festivalve TürkSineması"üstüneyazûar,söyle- sileryaymlandı. Variety, Hoüywood Reporter. Screen International gibi "pa- zarın en önemli cazgır ve demirbaşyayın organlarında" da yer alanfestival, Turgut Özaiın beklenmedik ölümüyle kapanış tö- reni ipıal edilerek, buruk ve hüzünlü bir havada noklamrken İstanbul'dan ayrılan konuklar, İstanbul Film Festivali'nin orga- nizasyon açısından dünyanın önde gelenfestivallerinden biri ol- duğunu belirtiyorfardı. Hatta tanınmış Italyan sinema yazarı Umberto Rossi, İsanbul'un, Cannes, Venedik, Berlin'den sonra A vrupa 'nın en önemlifestivali konumuna yükseldiğini bir röpor- tajındavurguluyordu. _ Özetle, geleneksel İstanbul Festivali, İstanbul Tiyatro Fes- tivali, İstanbul Bienali gibi, ülkenin kültür aracılığıyla tanıtı- mında yıllardır büyük rol oynayan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nm "en nadide mücevheri" olmayı bu yıl da mrdürdu İstanbul Film Festivali. TRT'nin ilk kez naklen vavınlamavu hazırlandığı ödül töreni yerine, ödüllerin küçük ve sade bir lop- lantıyla sahiplerini bulduğufestivalin, ulusal bölümûnün ödülleri de 3 mayıs salı günü Vakıfta verilecek. ' 'Sinemamızı dünyaya açan pencere'' oluşunım yanısıra, sine- maseverleri de genelde ntutlu, memnun bırakanfilmleri, giııikçe yaygınlasarak 'oturan' elektronik altyazı sistemi, ünlü sinema adamlarmı konuk eden basm toplantıları ve on dakikalık ara- larmf!) dahi bozamadığı genel seyir ve keyif atmosferiyle, bir festival daha geride kaldı. 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ardından, iki haf- talık maratona katılan sinema yazarı, yönetmen, senarist, seçici kurulüyesiveeleştirmenleresorularsorarakfestivaleilişkin"oto- riıe değerlendirmelerini" aldık. SUNGU ÇAPAN 1. Kuşkusuz yine seyirciyi coşkuy- ta. değişik ufukiara doğru "kanat- landıran" ytğınla film geldi geçti fes- üvalden. Bugün varılan noktayı ye- terti buluyor musunuz? REKtN TEKSOY (Sinema yazarı) Festival başlangıçtan bu yana. yük- selen bir başan grafıği giziyor. Ulaşı- lan noktayı yeterli bulmak. gelişme- nin. yenilenmenin gereksizliğini sa- vutımak olur. Festivalin bugün ulaştığı noktanın çok önemli olması. festfvali geliştirmek. ttaha ileriye gö- türmek çabalannı engellememelı. Si- nema seyircisi festivali yeıerli sayrr.a- mak, hep daha ıyiyı ıstemek hakkını kullanmalı. FEHMİ YAŞAR ( Yönetmen) Zengin tarihi. onca nüfusu ve en uç çelişkılcrle yaşayan sosyal dinamiğiyle sahıp olduğu kültürel olanaklar kıyas- landığında. bu şehirde yaşayanlarla, bu şehri yönetenleri, yeterli ve yete- nekli bulmadığjmı hemen söyleyebili- rim. Batısever olmamama rağmen yazık ki Tahran'dan değil de Paris'ten sözetmek zorundayım. Haftada her cinsi dahil dört yüzfihneseyirci ve me- kan veren bu şchrin (Paris'in) varlığı bile. yılhk film dağarcığımızın (çoğu, paraya tahvilli sıradan fılmler) iki yüz adetolduğudüşünülürse,birazcık "dü- şünüyorsak" ve azıcık da izan-vicdan sahibiysek, bize Sinema Günlen'ne (yani festivale) teşekküretmekten baş- ka şans tanımaz. Ve sanınm bu, on yılda her türlü güç olanağıru pervası- zca kullanıp bir "dikili ağacı yokken" bir milyon dolar civannda servet edi- nen devlet adamlanna teşekkür et- mekten daha kolay bir şeydir. SERHATÖZTÜRK (Sinema yazarı) Ş^rünm İİk iki seruyu birlikte müta- laa etmekte yarar var. Festivalin bir yandan Sinematek işlevi gördüğü doğ- ru. Kendi payıma. Padre Padrone'de, anıftan gelip oğlunu alan baba imge- siyle. Carax'ın havai fışekler alünda dans eden "'marjinar' çiftinin imgesini karşılaştırdığımda. ilkinin kusursuzlu- ğu, ikincinın şatafatını gölgede bıra- kıyor. Bu da tartışmarun eski-yerü döngûsünden çok, fılmlerin niteliğj konusunda yoğunlaşması gerektigjni göstcriyor. Doğnısu festivalin, yıllar geçtikçe belli bir şablona teslim olduğunu dü- şünüyorum. Eski filmlerden bir de- met, şurada ya da burada ödül kaza- nmış yenileri ve bir tutam da üçüncü dünya sineması. Asıl üzerinde durulması gereken, programın oluşturulmasında göze çarpan bu dağınıklık. Festivalin beürli bir vizyonu yok gibi gelıyor bana. Yoksa, Türkiye gibi Sinematek'i ol- mayan bir ülkenin Sinema Festivati'- nde, elbette geriye dönük bir bakış ola- caktır. Sadece, bunun belli bir bütün- lük içinde yapılması gerekir. örneğin. şöyle bölümlemeler olabilir: Dışavu- rumcu filmler. sürrcalist fılmler, 60- larda avan-gart sinema, vb. Aynca bu bölümler kitapçıklar. söyleşiler ve se- minerlerle takviye edilebilir. Buralar- da sincmacılan konuşturmak yerine konuyla daha yakından ilgili sanat ta- rihçilerine başvurulabilir. Farklı sanat dallan arasındakı paslaşma gerçekleş- tirilebilir. CUMHUR CANBAZOĞLU • (Sinema yazarı) Vanlan nokta yeterli sayılır. Buh- dan sonra bölümlemelerin çeşitlendi- rilmesi, geçmişte izleyemediğimiz baş- yapıtlann programa alınması gereki- yor kanımca. ÜMİTÜNAL (Senaryo yazarı) Bu çapta, uluslararası bir başka fes- tival görmediğim için kı\aslama im- karurn yok. dolayısıyla festivalin ye- terBKği hakkında fazla sözüm olamaz. Ama, yanşmalann sonunda verüen ödüllere ve programa bakınca festiva- lin kimliğinin tam oluşmadığını. olu- şan kimliğirı de bir parça konvansiyo- nel alana doğru kaydığını düşünüyo- rum. Berlin, Venedik ya da Cannes gibi kimlikleri daha belirli festivaller, bun- lardan alınan bir ödül, bende peşinen fılmin nasıl birşey olduğu hakkında bir izlenim uyandınyor. istanbul için aynı şeyi söyleyebilir miyiz, bilmem. Dünyanın diğer film festivalleriyle karşılaşünldığında, İstanbul daha yenı ve sıradışı işlere öncelik taruyan bir film festivali olsa ve dünya piya- sasında İstanbul Film Festivali'ne kaülmak ya da buradan bir ödül al- mak, "deneyci ve yenilikçi bir film" manasına gelse, ben daha mutlu olur- dum. Aynca kısa film gösterileri ve tartışmalanna uluslararası planda ge- niş yer verilmesini isterim. tBRAHİM ALTINSAY (Sinemayazarı) Film sayısı, filmlerin nitelikleri ve türleri bence yeterli. Elektronik at- yazılı gösterim sistemi de çok iyi... Ama ben film aralannda verilen on dakikalık gazoz ve sigara molalan- ndan artık bıktım! Aynca günde sade- ce 4 seans film göstermek ve ikisinde aynı filmi tekrarlamak da, uluslararası olma iddiasındaki bir festival için hayli bürokraük bir gösterim düzeni... Filmler birbirine yaklaştınlıp seans sayısı arunlabılir; ilgi çekmesı bekk- nen yapımlar daha sık ve uygun saat-' lerde gösterilebihr. Bu sıkıntı veren koşullar yüzünden her yıl daha az film izliyorum festivalde, ne yapayım?.. Aynca bu jıl, Kent sinemasının yö- neticileri gibi, bazı işgüzar sinema mü- düriyetlerinin kart için aynlmış yerleri GÜndesadece4 seansın İkisinde aynı filmi tekrartamakuluslararası Wrtesövaliçin börokra» bir gösteriındüzeni. alelacele satmalan yüzünden iki film izleyemedim. 2. Festival Rlmlerinin öngörttüğû "mozaik sinema kültürü'nün genei- de pek tubnadtğı, testivatin 15 günlük bir Sinematek etkinliğinden öteye pek gecemediği yoiunda, bazı çatlak sesli eleftiriler var, gertc muhalrf kesimden. Bu konuda sizin görüşle- rini2 nedir? R. TEKSOY- "Sinemateketkin- liği" festivalin en önemli özelliği. Sine- manın nabzının attıgı İstanbul'da, yıl boyunca, iyisiyle. kötüsüyle Hollywo- od filmleri sunuluyor, seyirci bu tek kaynaktan beslenıyor. Dünyanın he- men her yerinde durum böyle; ama büyük metropollerde bu tekeü kıran sanaı sinemaian, sinematekler, sine- ma kulüpleri, arşivleri var. Sinemayn rağmen es kaza iki yüz fılmin arasına girebilmiş, seyirciyi insan, sinemayı sa- nat sayan bir fılmin. kimsenin umu- runda olmadığı bir ortamda böyle bir eleştirinin muhalif olduğunu hiç sanrruyorum; bu olsa olsa muhalifliğin de tüketilmesıdir. Hem daha "muha- Kf" bir şenliği de onlar yapsınlar, Sine- matek'i bıle olmayan bu on iki mil- yonluk şehirde. Her şey açık. Sinema Günleri olmasaydı İranlı büyük sine- maa Muhsitı Makmelbafı kim tanırdı? Tarkov^ki'nin tüm fılmlerini kaç kişi görcbılırdık? Jim, Jamıusch'u kim bilir hangi snop ağjzdan. nasıl yanlış cümlelerle dinlerdik. Bresson'u. Rohmer'ı. Ray'i ve Nalm Ağacı'm iste- sek dc farkedebilir miydik? Ya Pasoti- ni veya Qoerelle, kaç yıl sonra "ahlak" ve "yasak"' gümrüğümüzün duvar- lanra aşıp, üzerinde düşünmeyelim, yazmayalım. tartışmayabm ve Oscar alan berbat fılmlerin önünde kuyruk oluşturahm diye, tükctici ıştahlanmı- za sunulacakü? Ü. Ü N A L - Ben kendi payıma, üç-dört tane. heyecan duyabıleceğim ve başka ycrde görme fırsatı bula- mayacağım sürpriz film yakalayınca seviniyorum. z^aten bütün dünyada az sayıda film yapıldığmı ve "Mozaik"in çoğu parçasının sıkıcı tekrarlardan oluştuğunu düşünüyorum. Bunun böyle olmasında İstanbul Film Festi- vaü'nin bir suçu yok herhalde. Ç. CANBAZOĞLU- Büıün festivaller üç aşağı beş >ukan aynı ko- numdalar. Protoüp bir festival etkinli- ği yaşanıyor tüm dünyada. İstanbul artık avangart arayışlan bünyesinc kabul edemeyecek kadar büyüdü; bir bakıma eleştirilen Sinematek etkinli- ğinden de uzaklaştı. Muhalifler için daha mütevazı ölçülerde yan festival- ler, programlar düzenlencbilir. üvallerin desteklenmesi de yanlış. On beş günlük bu etkinliğin ancak sine- mayı sevdirmek açısından bir işlevi söz konusu olabilir. Onceki yıllarda sine- mularda günü gününe vizyona ginne- yen Hollywood filmleri de büyük se- yirci kitlesini festivale çekiyordu. Şim- di o seyirci. yerini nitelikli yapım ara- yan müşteriye bıraktı. Ü M t T ÜNAL- Bükemediği eli öpüyor diyebilirler ama Hollysvood'- un o kadar da kötü bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu yıl oynayan "Bartoo Fmk", "Player", "AmerikaUar" gibi fılmler bence Hollywood "hegemon- yasını" festivalde oynayan bir sürü filmden çok daha iyi "kınyorlardı". Bence festivalin böyle bir görevi de ol- mamalı zaten. İ.ALTINSAY- Değil 15 günlük. 365 günlük maratonla da Hofiyvvood hegemonyasını kıramazsmız. Bu hege- Festtvaii bir 'maraton'muş b k Hoitywoodhegemonyasma destektenmesj yanlış. monya, koşarak değil, daha iyi film yaparak ve sinema zevki incelmiş izle- yici kitlesini artırarak kınhr çünkü... Aynca ben Anti-Amerikan sineması fanatiklerinden değilim. Hollywood bugün ticari ve popülist sinemanın merkez üssü ama, benim zevkle izlediğim filmlerin bir bölümü de oradan çıkıyor. Benim için "iyi sinema-kötü sine- ma"yok; "sevdiğim film-sevmediğim film" var.. 4. Festival, toplumumuzun sinema begenisinde olumlu değişimtere yoi nin sinema begenisinde olumlu de- ğ^şmelere yol açtığı düşünülebilir. Ama sinemamızın görsel ve estetik so- runlannın çözümünde yalıuzca film izlemenin ağırbklı bir etkisi olabilece- ğini sanmıyorum. Kaldı ki, sinemayla doğrudan uğraşanlann festivale bü- >-ük bir ilgi gösterdikleri de söylene- mez. F. YAŞAR- Şüphesiz bir şeyleri etkilediğı bir gerçek. Ama onun ötesi, seyredenin aradığı, yaşam karşısında- ki konumlanışı, tercihleri ve anlama yeteneğiyle de çok ilgibdir. Çok bikiik bir atasözü "anlayana sıvrisinek saz, anlamayana davul zurna az" der. C. CANBAZOĞLU- şüphe siz sinemaseverleri ileriye göturuyor festival. Sinemamızın alt yapısındaki sorunlara festivalin kısa dönemde, ya- rarlı olacağıru söyleyebilmekse çok zor. Sınemada söyleyebilecsk sözü olanlar, o estetik kaygıyı taşıyanlar za- ten iyi işler yapıyor. bizim sinemamı- zda da. 5. Bu yıl festivalde görebHdiğiniz filmlerden, sizde en çok iz bırakanlar nelerdir? S. Ö Z T Ü R K - Hayvanat Bahcesı Radyo Açık ' Ayaktakımı / Babam ve Ustam / Tatlı Emına, Sevgili Böbe / Rahibe ve Haydut / Petra Von Kant'- ın Acı Gözyaşlan. t. ALTINSAY- Progntmdaki fılmlerin bir bölümünü daha once izle- diğim için sağlıklı bir toplu değerlen- dirme yapabileceğimi sanmıyomm. Ama Rohmer sinemasıyla özel olarak ilgilenmekle hiç de kötü birşey yap- madığımı bir kez daha anladım. "8 Buçuk" çok sıkıcı, "Tatlı Hayat" çok eğlenceli geldi bu kez bana. "CasaMan- ca"da ise bu kadar yavan bir melod- ramın nasıl hâlâ "efsane" olduğuna şaştım durdum. İz bırakan yeni filmler Fraasa yönetmen Claude MiDer, bu yıl 'Eşlikci Ka' «Ih fihniyk Ulaslararssı Sinema Deşdrmenleri ödûlûmi aldi. sinema yapanfilmler,yönetmenler bu kuruluşlar aracılığıyla seyirciye ulaştınlarak çokseslilik sağlanıyor; büyük ustalann ve geçmiş yillann filmlerini, özellikle yeni kuşaklar bu- ralarda tanıyabiliyorlar. Nasıl Dante'- yi, Shakespeare'i, Balzac'ı, Tobtoy'u, HemİDgnay'i ve daha nicelerini oku- madan iyi bir okur olunamazsa, Chap- lin'den FeUini'ye uzanan, sinemanın büyük yaratıalanmn fılmlerini de gör- meden, ne iyi bir seyirci olunur, ne de günümüz sineması İcavranabılır Sine- ma kültürüne sırt çevirmenin ayıbını laşıyan İstanbul'da, yılda iki hafta sü- reyle de olsa, programının bir bölü- müyle yaratıcı sinemanın eski ve yeni örneklcrini sunması, festivalin en ye- rinde seçimi. Geçen yıl Pasotini'nin fılmlerine, bu yıl da Faşsbinder'ın fılm- leriyle Altın Palmiyeli İtalyan fılmleri- fesövaHnefiönemü özeBigLBüyâkyarattcffarm flimlertnlgörmeden gönümüzsinemast kavranamaz. ne, özellikle genç seyircilerin olağan- üstü bir ilgi göstermeleri, bu seçimin ne kadar yerinde olduğunu doğrulu- yor. Resnais, Tarkovski, Bergman, Kusturica, Szabo, Antonioni. Kieslows- ki, Angclopoulos, Paradjanov ve baş- kalan, fılmleriyle bu bölümün konuğu oldular hep. "Mozaik sinema kültü- rü", bu tablonun içinde değil mi? F.YAŞAR- Böyle şeyler söyle- yen, söyleaiğinin sorumluluğunu taşı- yan "gençler" var mı, bilmiyorum ama, yılda bir tane dahi olsa, Hint, Ja- pon, İran ya da Afrika sıncmasından fılmin oynamadığı. dünyada ko- pardığı estetik ve entelektüel fırtınaya t. ALTINSAY- Genç "muhalif- ler'in neye muhalefet etüklerini pek anlayamadım. Festival zaten bir tür si- nema mozayigi sunmayı amaçlayan 15 günlük bir etkinlik... Bunu da yeri- ne getiriyor. Tutup tutmadığı, genç si- nemaseverlerin kendilerine sorup tartışmalan gereken ayn bir konu bence. 3. Bu coskulu "senlk" giöikçe ke- miklesen Holfyvrood egemenliğini kırmaya yeöyor mu sizce? R. TEKSOY- Şu ara Hollyvvo- od'un egemenliği hıçbir yerde kın- lamıyor. Dünya sinemasından örnek- ler görebilmek. neredeyse festival izle- yicıİerinin ayncalığı olmaya başladı. Hollywood tekeline karşı Avrupa si- nemasını korumak amacıyla oluşturu- lan kurumlann çok sesli bir sinema doğrultusunda ne gibi bir katkı sağla- yacaklannı önûmüzdeki yıllar göste- recek. F. YAŞAR- Hollyvvopd heee- monyasını larmaya, seyircinin aiclı, zevki, merakı, sorulan, müthiş zengin- liklerle dolu sinema tarihi. insanlığın kültür birikimi ve dış kapının da ötesi- ne konan düşünce, felsefe, eleştirinin yol göstericiu'ği, dinamizmi ve in- sanlığın değerlenni korumada med- yanın sahteleştırme saldınsı karşısın- daki dırena kıramıyorsa, bir avuç film ve on beş günlük isteri buna ne yapsın? S.ÖZTÜRK- Hollywood hege- monyasının kınlabilmesi ashnda festi- valin sorunu değildir, hedefı de olma- malıdır. C. CANBAZOĞLU- önce likle festivali •'maraton"muş gibi de- ğerlendirmek yanlış. Herkesin her fil- mi izlemesi gerekmiyor zaten. On beş gün boyunca, izleyemediğimiz bircok fılmi seçip görebilme olanağı var. Hollywood hegemonyasma karşı fes- açıp, att yapısı yetersiz sinemamızın görsel ve estetik sorunlanntn da gi- derilmesirtde, ettuTı ve yaraıiı ohnu- yormu? t. ALTINSAY- Festival, toplu- mumuzun sinema zevkini kuşkusuz geliştiriyor; bazılan bu olayı bir 'kendini gösterme ve görünme fırsaü" olarak değerlendirse de... "Altyapısı olmayan sinemamızın görsel ve estetik sorunlannın gjderilmesi"ne gelince, siz bu sorunlan gidermiş herhangi bir yabancı festival biliyor musunuz0 Bili- yorsanız söyleyin, bizimkiler hemen onu. taklıt etsin! Ü. U N A L - Öyle bir toplumumuz var ki taşlaşmış begenisinde değjşime yol açmak bir yana. bir gedik açmak için bile herhalde 30filmfestivaligere- kir. Sinemamızın görsel sorunlanna da festivalin katkıda bulunabileceğini FesSvaMoplumumuzun sinema zevîdnl kuşkusuz geiişüriyor, baztfan oteyı de, sanmıyorum. Aynca, galiba Türk si- nemasının sorunlan, görsellikten, es- tetikten daha başka bir yerlerde. S.ÖZTÜRK- Kuşkusuz faydası var. Ama geçen zamana bakılınca, bu faydanın abartıldığı kadar büyük ol- madığını düşünüyorum. Bunun başlı- ca sebebi de yukarda belirttiğim dağınıklık. Kaldı ki bu yılki o garabet afış bile, tek başma tıkarukhğı simgeli- yor gibi. 12 yıldır sinemayı anlatmak için film şentlerinden ve renk skala- sından başka bir imge bulunamamış olması esefverici. R. TEKSOY- Festıvaün, seyirci- arasında ''Kmk Kalp"i, "Dünyanm Tüm Sabahlan"nı, bazı anlarda gös- ter« derdine düşmesine karşın. ''Köp- rû Cstal Aşıklan"nı ve "Leolo''yı saya- bilirim. Demek ki yeniyetmelik çağına değinen Franazca filmlerden hoş- lanmışım. F. YAŞAR- Nalm Ağacı, Milano Mucizesi, Ewel Zaman içinde Sine- ma, Erich Rohroer'infilmleri,Othello. R. TEKSOY- Ölümünün onun- cu yıldönümü nedeniyle bu yıl Fass- bioder ^eniden sinemanın gündemine geldi. istanbul Festivali de yönetme- nin yedi filmini içeren bir toplu göste- riyle, Fassbinder'i seyircimize tanıttı. Çok da iyi oldu. Önce, Fassbinder'in kötü bir oyun- cu olduğu ortaya çıku. Sinemasının ise kendine özgü özellikleri olsa da, Al- man sinemasının belirli bir döneminin ürünü olmarun ötesinde bir kalıalık içermediği göriildü. Eşcinsellik konusunun ağır bas- ması, Fassbinder toplu gösterisinin kaçınılmaz sonucuydu. Önemli olan eşcinsellik değil, yönetmenin kimliği, sınemacılığı. Fassbinder fılmlerindeki eşcinsellik, elbette Visconti'nin Venedik'te Ölüm'- ünün şiirselliğinin çok uzağmda. Ama bu yargıya varabilmek için, bütün bu filmleri görmek gerekiyordu. Festiva- lin önemi, bu olanağı sağlamasında da yauyor. Ü. ÜNAL- Bu vjl cok azfilmizle- dim. Fellini'nm "taüı Hayaf'ıyla, "Görüşme"sini peşpeşe izlemek çok hoş bir tecrübeydi. "Sekiz Bucuk"un hala yepyeni durduğunu gördüm. Hai Hartİey'in fılmi "Güvea" de ilginçti. C. CANBAZOĞLU-Querel le, Görüşme, Prospero'nun Kitaplan, Nalın Ağaa. Yayıncılar Birliği Kongresi • Kûhûr Servisi - Türkiye Yayıncılar Birliği'nin 8. Genel Kurulu Gazeteciler Cemiyeti Konferans Salonu'nda yapıldı. Kongrede yapılan seçimler sonucu, Yöneüm Kurulu'na Aygören Diıim (başkan), A. Cüıat Tran (ikinci başkan), Nezüı Başgden (genel sekreter). Nihat Emeksiz (muhasip üye), Nazar Flkri (üye). Şükrü Meriç (üye) ve SaUh Z. Ozgün (üye) seçildi. Türkiye Yayıncılar Birliği'nin onur kurulu Ahmet Tevfîk Küflü, Erdal Oz, Şükrü Kocaotuk, Şakir Güçlü ve Recayi Akpuldan. dcnelim kurulu ise AM Orfaan, Kadir özgen ve Ayşe Gürses'den oluşuyor. Kısa metrajhfilmleresalon • İZMİR (AA) - Türk sinemasında kısa metrajh fılmler de gösterime girecek salon anyor. Son yıllarda giderek daha az sayıdafilmcekilirken, sinema öğrenımi gören gençler, vapuklançalışmalann önemsenmediğinden yakmıyorlar. Üniversitelerde sinema eğitımi gören öğrencilerin çektikleri kısa metrajh filmler, ancak festivallerde göstenm olanağj buluyor. İstanbul, Ankara ve İzmir Fihn Festivalleri kapsamında düzenlenen kısa metrajh film yanşmalannda derece alan sinema öğrencileri,çahşmalannın sinemaseverlere ulaşması için başta Kültür Bakanlığı olmak üzere salon işletmecilerinin kendilerine de fırsat vermesini istiyorlar. Halk müziği ses yanşması • ŞANLOJRFA(AA) - Şanhurfa'da ortaokul öğrencileri arasında Türk halk müziği ses yanşması yapıldı. Şanhurfa Kültür Eğitim Sanat ve Araşürma Vakfınca DSI Salonu'nda düzenlenen yanşmaya, 16 okuldan 39 öğrenci katıldı. Yanşma sonunda. kızlar arasında Samiye Rastgeldi (Anadolu Lısesi) birinci. Gümihal Ö7.bağ(Kız Lisesi) ikinci, Hayriye Smaıunış (Kız Meslek Lisesi) üçüncü oldu. Erkeklerde ise birinciliği Ömer Faruk Karaca (Urfa Lisesi), ikinciliği BakırTokgöz(Akpınar Lısesi). üçüncülüğü ise Mahmut Nacak (Akpınar Lisesi) kazandı. Tiyatroseverlere 'kamyon tiyatro' > • ANKARA(UBA)- Milh' Piyango İdaresi'nce gezici tiyatro olarak kullarahnak üzere Devlet Tiyatrolan'na verüen kamyon, kasasının sahneye dönüştürülmesiyle , kamyon-tiyatro olarak temsilini yann Kızılcahamam'da ' ; -Wı '•v &İŞror ' KösüJi^'erleşim birimlerinde yaşayan vatandaşlara ü'yatro izleme alışkanhğı kazandırmak ve tiyatro sevgisini yaygınlaşünnak amaayla gerçekleştiriien kamyon-tiyatro, Kızılcahamam'ın ardından 29 nisanda Ayas'a. 30 nisanda Polath'ya, 3 mayısta Çubuk'a, 4 mayısta Haymana'ya, 6 mayısta Bala'ya gidecek. Kamyon-tiyatro, "Yedi Köyün Yargıa"nı sahneliyor. Kültür Bakanlığı tarafından verilen bir gezici kütüphane de turne boyunca yerleşim merkezlerini gezecek. Ankara'da iki sergi • KühnrServisi - Hacettepe Universuesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışan Necdet Sümer'in ilk kişisel heykel sergisı bugün Galeri Sanat Yapım'da açıhyor. 1941 yıhndaMerzifon'da doğan Sümer. uzun bir süre müzikle uğraşuktan sonra edebiyatla ilgilendi, bir yandan da heykel çahşmalannı sürdürdü Sümer'in sergisı 9 mayısa dek izlenebilecek. Ressam Hilmi özbay'ın yağhboya resim sergisi ise yann Türk-İngiliz Kültür Derneği'nde açıhyor. 1965 yılında İstanbulIlköğreünenOkulu resim seminerini, 1974yıhnda da İstanbul Eğıtım Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitiren özbay, 1988 yılında yardıma doçent oldu. Bugünedek 12 kişisel sergi açan ressam, 30'u aşkın karmasergıye katıldı. özbay'ın sergisi 8 mayısa dek sürecek. 'Sakıncalı Piyade' Samsun'da •SAMSL'N(Cumlıuriyet)-Bornbalıbirsuikastsonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazan UğurMurncu'nun daha önce sahnelenen oyunu ve bugüne dek yazdığı köşe yazılanndan derlenen 'Sakıncalı Piyade 93" adh tiyatro oyunu, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafmdan 10-11 mayıs tarihlerinde Samsun'da sahnelenecek. 15 yıl aradan sonra Rutkay Aziz tarafından sahneye konan "Sakıncah Piyade'de Mehraet Ulay, Erol Demiröz, Altan Erkekli, AK Erkazaa, Yaşar Akm. Cezmi Baskın, Koray Ergun, Şehsuvar Aktaş, Maher İpek ve Zafer Etgin rol ahyor. İnsan Haklan Derneğı Samsun Şubesi organızasyonuyla Samsun'da sahnelenecek oyun, 10-11 mayıs günleri saat 18.00 ve 20.30'da Konak Sineması'nda izlenebilecek. Vedat Güler Şiir Yanşması •ORDU (Cumhuriyet)-Orduluşau Vedat Gûkrın anısına düzenlenen 7. Vedat Güler Şür Yanşması sonuçlandı. Mehmet Yaşar Güleo, Nazim Tirali, Mehmet Yaşar Bilen, Öner Yağcı, Burcan Yaşacan ve Ahmet özer'den oluşan seçici kurul, katılan 23_yapıt arasında yaptığı değerlendirme sonucunda şair İJnsal Akpak'ı "Ertelenmiş Sözler Hançerlendi" adh şür kıtabıyla birinciliğe değer gördü. Yanşmada tek mansiyonu da "Kehribar veTuğla" adh şiir kitabıyla Srtkı Salih Gör akü. Öte yandan Ordu Sanatevi de kültür ve sanat alanındaki çahşmalannı sürdürüyor. Kitap yayımına başlayan Ordu Sanatevi Başkanı Gülçin Üstüntaş, ilk olarak "Bir Zamanlar Ordu-Fevzi Güvemli'nin Anılan" kitabını basacaklanru söyledi. Fairport Convention konserleri • Kükûr Servisi -1ngiliz folk müziği toplulugu Fairport Convention, British Council'in davetlisi olarak geldiği Türkiye'de ilk konserini bugün Ankara'da Sheraton Balo Salonu'ndaveriyor. Topluluk. Ankara'da yann Festival Salonu'nda vereceği ikinci konserin ardından 28 nisanda Eskişehir Anadolu Üniversitesi Spor Salonu'nda, 30 nisanda İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, 1 mayısta da Antalya'da Antalya Koleji Spor Salonu'nda müzekseverlerin karşısına çıkacak. 25 yıldır folk müziğin önde gclen topluluklan arasında yer alan Fairport Convention, Amenkah ünlü topluluk Jefferson Airplane'in "İngiliz versiyomı" olarak da taruruyor. Bugüne dek 30'u aşkın albürne imzasını atan topluluk, özelhkle son yıllarda rock ögelerini ön plana çıkararak, çağdaş müzikçiİerin şarkılannı yorumluyor. Sık sık yeni müzisyenleri bünyesine alarak bir 'müzık akademisi' niteliği de taşıyan ünlü toplulukta, Türkiyc'nin yabancı olmadığı isimler de var. Grubun davulcusu Dave Matacks ve basçısı Dave Pegg, geçen yıl Türkiye'de konserler veren ünlü Jethro Tull topluluğunun üyeleriydi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle