Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21NİSAN1993 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Öğretmenyetiştirmedeüniversitenin sorumlıüuğu
tniversitelerin öğretmen yetiştiren birimleriyle Milli Eğitim
Örgûtü arasındaki kopukluk giderilmelidir.
Doç.Dr.MEHMETAUÇ Yıldız Teknik Üniversitesi
Eğitim BilimleriBölümü
M
illi Eğitim Bakan-
lığYna bağlı öğret-
men yetiştiren yük-
seköğretim kurum-
lannın tümü. 20
Tcmmuz 1982 tari-
hınde üniversitelere bağlanmıştır. Bu
bağlanma ,k oldukça geniş bir ka-
muoyu. öğretmen yetıştirme sorunu-
nun üni\ersiteler tarafından kesin ve
suğlıklı bır çözüme kavuşiurulacağı
inancını paylaşmışsa da on yıllık uy-
eulamadan sonra duruma yenıden
bakıldığında. öğretmen yetiştirmenın
yıne toplumun gündeminde olduğu ve
bu konuda pek çok sorunun çözüm
beklediği görülmektedir. Milli Eğitim
Bakanlığı. öğretmen akademilerinden
yeni Yükseköğretim Yasa Tasansfna
kadar uzanan geniş bir yelpazede çö-
züm arayışlan içindedir. Eğitim Fa-
kültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi çı-
kışlı adaylann nitelik farklan tartışıl-
makta ve bunun yansımalan öğret-
men atamaiannda istikrarsızlığa yol
açmaktadır.
Sorunlar,çözüm önerikri
Yetiştirmeyle ilgili sorunlar üniver-
siteyi. işe almadakJ ölçütsüzlük gibi
ban sorunlar da Milli Eğitim Bakan-
hğı'nı ilgilendirmektedir, Üniversitede
öğretmen yetiştirmc uygulamasında
gözlenen sorunlardan bazılan ve bun-
lann çözümüne ilişkin öneriler aşağı-
da özellenmektedır.
1. Üniversıtelerin öğretmen yetişti-
ren birimlenyle Milli Eğitırn örgütü
arasındaki kopukluk giderilmelidir.
Sağlanacak yelerli birelkileşım yoluy-
la öğreımen yetiştiren birimler. öğren-
cilerine kazandırdıklan nitelıklerin
uygulamada ne derece işe yaradığını
öğrenebılecek ve böy lece alanın gerek-
sinmelerine uygun öğretmen yetiştir-
mek üzere gerekli önlemleri alabile-
ceklerdir.
Öğretmeni istihdam eden birimler
de sorunlann çözümünde ve yenilikle-
rin uygulanmasında bilimsel rehber-
lıkten yararlanabileceklerdir. Böyle
bir eikileşim. açık sıstem olmanın da
bir gereğidir.
2. Üniversitede öğretmen yetiştiren
birimlerdeki öğretim elemanlanna
akademik nıteliklerini yeterince geliş-
tirme olanağı sağlanmalıdır. Bilindıği
gjbi, günümüzdeki eğitim fakülıeleri-
nin çoğu. 1982 öncesi eğitim enstitüsü
ya da yabancı diller yüksekokulu ola-
rak işlevde bulunurken üniversiteye
bağlanmışur. Başlangıçta kadro ve ış-
leyiş bakımından hiçbir akademik ge-
leneği olmayan bu kurumlar. üniversi-
te ile bülünleşebılmek içın kendilenni
oldukça zorlamışlardır. Geçen on yıl
ıçinde. bu kurumlann öğretim ele-
manlan sadece öğrencilerini değil; do-
çent. profesör gibi öğretim üyesı ola-
bılmek için kendilerini de yetiştirmek
için çaba göstermişlerdir. Buna karşın,
bu kurumlardaki öğretim üyesi oranı.
halen olması gereken düzeyde bulun-
mamaktadır.
3. Ünıversitelerde öğretmen yetiştir-
mek için uygulanan programın içenk
türlerine ilişkin oran yeniden düzen-
lenmelidir. Halen uygulanmakta olan
içerik türlerine ilişkin oran şöyledir:
Alan bilgisi yüzde 61, öğretmenlık
meslek bilgisi yüzde 9. genel kültür
yüzde 30"dur. Bu oranlar. 11. Milli
Eğitim Şûrası'nda önerilen ve pek çok
gelişmiş ülkede uygulanmakta olan şu
oranlara uydurulmahdır: Alan bilgisi
yüzde 62.5. öğretmenlık meslek bilgisi
yüzde 25, genel kültür yüzde 12.5.
Özellikle yüzde 25"lik bir orana sahip
olması gereken öğretmenlik meslek
bilgisi, halen yüzde 9"luk bir oranla
uygulanmaktadır. Bu fark, öğretmen-
lik formasyonu açısından önemli ye-
tersizliklerin kaynağını oluşturmakta-
dır.
4. Öğretmen yetiştiren birimlerde
kullamlan teknoloji geliştirilmelidir.
Günümüzde bir kurumun çağdaşuk
derecesini, çeşitlı etkenler yanında,
kullandığı teknoloji belirlemektedir.
Her alanda olduğu gibi, eğitim tekno-
lojisi alanında da çok önemli gelişme-
ler vardır. Öğretmen yetiştiren kurum-
lar. ileri teknolojiyi kullanmaya istek-
lidir. Ne var ki bunun kullanılabılmesi
önemli ölçüdeekonomik olâhak soru-
nudur. Bu olanağa henüz kavuşama-
yan pek çok eğitim biriminde halen ge-
leneksel bir teknoloji kullanılmak-
tadır. Laboratuvarlan. kütüphane
kaynaklan. ders araç ve gereçlen ye-
tersiz olan pek çok fakülte ya da yük-
sekokul. öğrencilerini ınceleme ve
araştırmaya yöneltememekte; anlat-
ma ve bellemeye dayalı geleneksel
yöntemlerle yetinmek zorunda kal-
maktadır. Bilgi çağının öğretmeni ola-
cak gençler de genellikle bu çağa uy-
gun eğitim teknolojisiyle tanışmadan
mesleğe girmektedirler.
5. Kısa süreli "öğretmenlik meslek
bilgisi" programlan bır standarda
bağlanmalıdır. Bılindiğı gibi. hem eği-
tim hem de fen-edebiyat fakültelerinde
düzenlenen sertifikaya götüren prog-
ramlardan bazılannın. biigilerin dav-
raruşa dönüşerneyeceği kadar kısa sü-
reli kurslar biçiminde olması. eğiü'm
yönetıcılerini olduğu kadar eğitim ka-
muoyunu da rahatsız etmektedir.
6. Staj ve uygulamaya. gereken
önem veriimelıdir. Staj ve uygulama-
nın öğretmen adaylannın yetişmesin-
de önemli bir yeri vardır. Ancak. uyu-
lamanın amacına ulaşabilmesi için ye-
terince uzun bir sürede adaylara iyi bir
gözlem olanağının ve etkili bir rehber-
liğin sağlanması gerekmektedır. Uy-
gulama içın halen aynlan 2-3 haftahk
süre yeterli değildir. Aynca; uygulama
için seçilecek okullann öğretmen nite-
likleri. eğitim teknolojisi, fıziksel çevre
gibi öğeler yönünden yeterli olmasına
özen gösterilmelidir.
7. Öğretmen yetişüreYı örgütler, öğ-
retmenliğe uygun bir iklime ya da kül-
türe sahip olmalıdır. Öğretmenlik, sa-
dece formal eğitim programlanyla
ulaşılan bir meslek değil, aynı zaman-
da bir ruh ve bilinç işidir. Bu nedenle;
öğretmen adaylanna eğitici, kültürel,
sanatsal, mesleksel ve hatta sportif et-
kinlikler yaşatılmalıdır. Öğretmen ye-
tiştiren birimlerin çoğuna, bağlı oldu-
ğu üniversitede gerçek kimliğini ve ki-
şiliğini bulma olanağı tanınmamıştır.
Bazılannın yöneticileri bile eğitimcı
değildir. Artık bu birimlere üniversi-
tenin hiyerarşik yapısı içinde yakışan
yer verilmeli ve mesleki gelişmeyi sağ-
lamaya dönük bir iklim yaratılmalıdır.
Sonuç
Pek çok ülke gibi Türkiye de çeşitli
denemelerden sonra, öğretmen yetiş-
tirme sorumluiuğunu üniversitelere
devretmiştir. Günümüzde üniversite-
lerde öğretmen yetiştirmenin çözümle-
nebiür nitelikte, ama, önemli sorunlan
bulunmaktadır. Bu sorunlan doğru
tarulamak ve üniversite sistemi içinde
çözümlemek akılcı bir yol olarak gö-
rünmektedır. Bu konuda üniversite
dışı çözümlere yönelmek, bizi 1982'-
deki noktaya getirebilir. Gelişme süre-
cini kısaltmaya çalışan Türkiye'nin
artık daha fazla zaman, emek ve en
önemlisi insan kaybına izın vermemesı
gerekmektedir.
ARADABIR
RAHMÎKUMAŞ
Hukukçu, eski Parlamenter
Yüce Divan'ın Eksiği
Türk anayasal ceza hukukunda Yüce Divan, bir yük-
sek yargıyeri anlamına gelmektedir. Yürütme ve
yargının doruğunda bulunanları görevleriyle ilgili suçlar
nedeniyle yargılamaya yetkilidir bu kurum. Yürütmenin
doruğunda olanlar cumhurbaşkanı, başbakan ile ba-
kanlardır; yargının doruğunda olanlar ıse çok sayıdadır.
Yargının doruğundakiler yüksek yargı kurufuşlarının
başkan ve üyeleridir. Yüksek yargı kuruluşları ise Ana-
yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay,
Askeri Yüksek Idare Mahkemesi, Yargıçlar ve Savcılar
Yüksek Kurulu ile Sayıştay'dır. fşte bu yedi yüksek yargı
kuruluşunun başkan ve üyeleri ile başsavcılarını ve baş-
savcı vekillerini görevleriyle ilgili suçlar nedeniyle Ana-
yasa Mahkemesi Yüce Divan nitemiyle yargılamaya yet-
kilidir. Burada hemen kişinin düşüncesine, yasamanın
doruğundakiler bu yargılamaanlayışında nerede bulun-
maktadırlar sorusu takılmaktadır. Çüpkü yasama kuru-
mu başkanı ya da başkanlık kurulu üyeleri de görevle-
riyle ilgili suç işleyebilirler. Bugüne dek bu yönde işlen-
miş ya da işlendığı ileri sürülen birsüç bilinmediğinden,
bundan sonra da bu durum sürecektir denemez. Çünkü
bugüne dek bir cumhurbaşkanı da göreviyle ilgili bir suç
nedeniyle yargılanmamıştır. Celal Bayar'ınyargılandığı
Yüksek Adalet Divanı, demokratik bir anayasal yargı dü-
zeninin öngördüğü bir kurum değildi; Milli Birlik Komite-
si adındaki bir subay kurulunun yönetime el koyduktan
sonra ortaya çıkardığı bir yargı yeriydi ki, ayrıca burada
bakanlardan başka milletvekilleri ve kimi yöneticilerde
yargılanmışlardır. Gerçi ülkemizde görevden ayrıldık-
tan sonra sıradan bir suçlama nedeniyle bir cumhur-
başkanı yargılaması görülmemiştir. Bunun gibi bir baş-
bakan yargılaması da görülmemiştir. Hatta yüksek yargı
kuruluşlarından herhangi birinin başkan ya da bir üyesi-
nin göreviyle ilgili bir suç nedeniyle yargılanması da söz
konusu olmamıştır. Ama bugüne dek bütün anayasalar-
da yüksek yargı kuruluş başkan ve üyelerinin görevle-
riyle ilgili suç nedeniyle Yuce Divan'da yargılanmaları
öngörülmüştür. Devlet başkanı durumundaki kişiler
1876 Anayasası'nda padişah olduğu için sorumsuz ve
yargılanamazdı. 1924 Anayasası da cumhurbaşkanının
yurda kötülükle (vatana ihanetle) suçlanabıleceğini ön-
görürken Yüce Oivan'da yargılanmasını öngörmemiştir.
Bu anayasa düzenlemesine göre suçlanan cumhurbaş-
kanını Meclis cezalandırmaktadır ki bu durumda yasa-
ma kurumu hem savcı, hem de yargıç konumundaydı.
lyı ki bu çelişik düzenlemenin uygulaması görülmemiş-
tir.
1876, 1924, 1961 ve 1982anayasalarmın yasama kuru-
mu başkanlık kurulu üyelerini ya da en azından yasama
kurumu başkamnı göreviyle ilgili suç nedeniyle
Yüce Divan'da yargılama kapsamına almaması, açıkça
anayasakoyucunun bir dalgınlığı sonucu oluşan bir ge-
lenektir. Yürütme ve yargının tepesinde görev yapan-
ların Yüce Divan'da yargılanmalarının söz konusu oldu-
ğu bir yerde, yasama kurumunun tepesindeki görevlinin
de göreviyle ilgili bir suç işlemesi durumunda Yüce Di-
van'da yargılanması gerekir. -
Bunun için TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un
başlattığı anayasa değişikliği çalışmalannda anaya-
sanın 148/3'teki anlatımında "cumhurbaşkanını" sözcü-
ğündensonra, "Türkiye Büyük Mrllet Meclisi Başkamnı"
sözcüklerinin eklenmesi gerekir. Çünkü kamu sırala-
ması da böyledir. Yani protokol.
TARHŞMA
OKÜRLARDAN
Cençler susturuldu mu?
Kadyolar susturuldu. Bencc asıl susturulan gençlik.
Günlerdir tartışılan. yasa teklifleri üzerinde konuşulan özel
radyo ve televizyon sorunu, şimdilik özel radyolar
susturularak yeni bir tartışma aşamasına gctirildi. Toplum
olarak tepkisizliğimiz, gençlere de yansımış olmalı ki. siyah
celenklerle susuverildi.
İlk olarak, yasal olmayan radyo yayınlarmın yasal olarak
kapatılması gcrcktiği-bunun şckli hoş olmasa da- sorunu.
Ikincisi, yasal olmayan radyo yayınlanna şimdiyc kadar
neden yasal yollarlarnüdahaJeedilmediğı sorunu.
Hızla değişen toplum, değerlerin yılişi, yeni değerlerin
ortaya çıkışı, kültürsüzlük bombardımanı, eğitim sistcmmin
yetersizliği. çağdaş yaşamın neolup neolmadığı sorunu.
eskiyen ve önemini yitiren yasalar, gelenekler, göreneklcr..
ve hızla gelen yeni toplumu oluşturacak dcv birgcnç ordusu.
Radyolann susturulması.gençliğin küçücük birsimgcsinin
engelleniyorgörünmesinden başka bır şcy değildir.
Gençler, başkaca iletişim yollanyla cr gcç birbirlerinc
ulaşmayı sürdüreceklerdir. Ncyapılırsayapılsın.ncdcnilirsc
denilsin.gençolmanmözü budur. •
Radyolar şimdilik susluruldu.
Sizccgençlcr susluruldu mu? Hıç sanmıyorum...
OrhanTez
Fethiye
"Deprem vejeofizik" üzerine
B
irkaç haftadır,
•"deprem ve
jeofızik" konusu
ile ilgili ilginç
tartışmalan
izliyoruz. Bilimsel
ve teknik konulann gündelik
gazete sayfalannda
tartışılmasını, kamuoyunun
bilgjlendirilmesi, aydınlatılması
açılanndan yararlı
bulduğumuzu belirtelim.
Tartışma yazılannda geoteknik
jeolojinın bir alt dalı olarak
gösterilmiş (Ersoy, 28.2.1993),
gene zemin konusunu,
mühendislik jeoloğunun bildiği
beliru'lmıştir (Ersoy,
25.3.1993).
Geoteknik (diğeradıyla zemin
mekaniği ve temel
mühendisliği); birinşaat
mühendisliği bölümünü
oluşturan yapı ve hıdrolik.
ulaştırma, geoteknik anabilim
dallanndan bin olup; zemin
mekaniği, temel
mühendisliği, zemin dinamiği
vb. bilim dallannı içerir.
Geoteknik bu açıdan tamamen
inşaat mühendisliği içinde yer
alan, tarihsel gelişimi de böyle
olan ayn ve bağımsız bir
disipündir. Bu durum, tüm
dünyada ve ülkemizde böyle
düzenlenmiştir. Yani,
geoteknik, jeolojinin bir alt
dalı değildir. Geoteknik özet
olarak, yapılann (bina, köprû,
baraj, yol, havaalaru, liman,
santraî, dayanma duvan vb.)
güvenü ve ekonomik ofarak
zernine yerleştirilmesiyle
ilgilidir.
Prof.Dr. Bayram AB
Uzuner
PENCERE
A Harflnde Aksal
Sabahattin KudreL..
Sesini yükseltmeden fikrine sahip çıkan; düşünür bi-
çemiyle konuşan; 'efendi adam'dedikleri türden; gölge-
de kalmasını bilen; kadınlara hoş gelen; dostluklara
dönük; dünyası edebiyat ve sanat; istanbullu şair...
Son şiir kitabı "Buluşma"nın kapağını açtım, 1990 ha-
ziranında imzalamış;
"llhan Selçuk'a..
Hepsevgiyle.."
Dile getirilmemiş, söylenmemiş, söyfenmesi de ge-
reksiz bir dostluk oluşmuştu aramızda; yitip gittiği za-
man doğacak boşluğun ürkekliğini duyumsardım.
Sabahattin Kudret kadar kendi kendisi olan bir başka
insan bulmak güçtü; serinkanlılığı, çok konuşmaya teş-
ne görünmeyen kimliği, dinlemedeki sabrı, hiç bozma-
dığı terbiyesi, karşısındakini tartarken kullandığı ölçüsü
ve köşelenmiş kimliğiyle yaşadığımız çevreye çeki taşı
gibi oturmuştu.
Gürültüsüz patırtısız bir yaşamı yeğlemişti. Gönlûnde-
ki yıldızların dönenceleri sanki bu dünyadan uzaktı; bel-
ki de gökbilimin matematiğine ilişkindi. Dibinde sert
akıntılarm sarmallaştığı derin sular gibi yüzeyinde dal-
ga köpüklenmezdi. Rüzgârlanmadan yaşamak, fırtna-
lardan uzak durmak, esintilerin güzelliğinde düşünce-
nin tadına varmak, bir yaprakta evrenseli, bir saniyede
sonsuzluğu yakalamak; şiirle oturup şiirie kalkmak:
Demosthenes gibi yap
Ağzında çakıl taşı denize karşı konuşurdu o
Senin de dizeler olsun ağzında
Onlarla otur
Onlarla uyu
Onlarla uyan
Şiiri anlatıyor Sabahattin Kudret, belki de herkesin an-
layacağı kadar sade biçimde:
Bir avucun matematik
Biravucunbüyü,
Bunda da çelişki yok.
Sonra düşün, olsa da ne çıkar
Çeiişkidir şiir
PANORAMA'D
• KONTR-GERİLLA YÖNETMELİĞİ Bütün pisliklerin başt CIA diye bilinir. Yakın zaman-
da, gerçekliğin tam böyle olmadığı anlaşıldı... • YETENEKSİZ POLİTİKACILAR Cumhur-
başkanı Vekili Cindoruk'un özel demeci: "Demokrasinin engeli ordu değil" yeteneksiz politikacı-
lar... • BORSA KRALIÇELERİ Al ve sot'larıyla günde milyarları elden geçiriyorlar: Onlar
kim, ne yer ne içer, nasıl giyinir ve kime ne önerirler... B BİR İHTILAL DAHA VAR Gürsel,
Madanoğiu, Türkeş, Tağmaç, Gürler, Batur, Evren, Şahinkaya, Saltık... Hepsi malum da, Tolot Ay-
demir hala meçhul!.. İştebir ihtilai hikayesi... B OTURAK ALEMI İnsanlarotururmu, neyapar?
Kesin olan bir şey var, fuhuş kesinlikle yasak. • ANADOLU ARİSTOKRATLARI Ne Osman-
lı ne ötekiler, ille de Tokat'ın Erbaasındaki İmamzade ailesi... • ONLAR UZAYLI DEĞİL
Yaklaşık 3 milyon civarındaki özürlü çocuğun yüzde 80'den fazlası eğitilebilir durumda!...
• DUYGUNUN MAVİ ÇIĞLIĞhJAZZ Şıkıdımlar ortahğı kırıp geçiriyor ve para pasıyor,
öbür yandan da bambaşka birdünya... I YEŞİLÇAM'IN ESKİLERI Televizyon kanaflarmda-
ki patlama Yeşilçam'o yaradi; eski frlimler para kırıyor... 1 2 1 . YÜZYILDA MAĞARA
DEVRİ Hasankeyf, aynızamanda, halo kullamlan 5 bineyalcın mağaraevdemelc; hepsi, llısu 8a-
rajı ile birlikte sular altında kalacak... • ÖZEL EKLER "Travesti tarihi' ve Yılmaz Gü-
ney'in *Sürü" filminin afişi...
H E R Ç A R Ş A M B A B A Y İ N İ Z D E
Sabahattin Kudret, kendine özgü kişiliğini dizelerin-
den hiç eksik etmedi; dünya görüşü cumhuriyet devrimi-
nin aydınlanma felsefesinden kaynaklanır, bu olgunun
önemini yeterince kavramadıkça da içinde yaşadığımız
çağı özümsemek güçleşir.
insanlık tarihi bir bütündür, gezegenimizin uzak bir
yerinde yaşanan değişimin yalnız o mekânda kalabile-
ceğini düşünmek olanağı var mı? Batı'da 'Rönesans'
durup dururken mi ortaya çıktı? "Yeniden Uyanış"\n Yu-
nan ve Arap ayağı nasıl oluştu? Avrupa 'Reform'un ala-
casında çalkalanmasa, Aydınlanma Yüzy///'naulaşabi-
lir miydi? Fransız Devrimi yanardağ gibi patlamasa,
lavları Osmanlı Imparatorluğu'na kadar uzanabilir miy-
di? Bizim adına 'Cumhuriyet Türkiyesi'dediğimiz toplu
mun yetiştirdiği şairlerin
anlam ve önemi 21'inci yüz-
yılda daha çok anlaşılacak-
tır; birlikte yaşadığımız
yazarların ve sanatçıların,
Anadolu'da yeni bir uygarlı-
ğın yükselişini simgelediği
bir gerçek...
SabahattînKudret Aksaj'-
ın dçğeri, Türkiye oriiı anlâ-^
yabilecekdüzeylere tırman-
dıkça büyüyecek...
Köşedönücülüğün ağır
bastığı günümüzde, bir yan-
dan gerçek değerler geriye
itilirken, öte yandan Islam
ortaçağının karanlığında
toplumun en aydınlık köşe-
leri bile gölgeleniyor. Böyle
dönemlerde sanatın yol
göstericiliği paha biçilmez
bir ağırlık kazanır:
Bir aydınlığa koşu,
Zaman yonusu taşlar,
Gök ağarıyordu şaşı
Güneş, inişyokuşlar
•k
Sabahattin Kudret'in
ölüm haberini dün çok sa-
tışlı gazetelerin birinci say-
falannda göremedim; iç
sayfalanna baktım, ya yoktu
ya da haberi nereye sakla-
mışlarsa bulamadım.
Peki okurlar ne yapacak-
lar?
O gazetelerin dağıttıklan
ansiklopedileri açıp baka-
caklar: A harfinde Aksal
maddesinde Sabahattin
Kudret'i okuyacaklar; ama,
ansiklopedi güncel değil ki,
şairin ölümünü günü günü-
ne duyuramaz ki...
G E R Ç E K H A B E R
A Y R I N T I L A R D A D I R
A Y R I N T I L A R
P A N O R A M A ' D A
INTERFRESS
ACIUKA$
DUYURU
Sayın Jean-Daniel Forest'in 21
nisan çarşamba günü saat
I8.3O'da İstanbul Fransız
Anadolu Araştırmalan
Enstitüsü'nde "Çatal Höyük
Duvar Resimleri" konusunda
vereceği konferans iptal
edilmistir.
ÇAĞEVEV
T4MĞIÜÇ
Y4ZAR
Hikmet Çetinkaya
2. bası 20.000 iira (KDV içinde)
Çağdoş Yoyınlan Ttlrkocttğı
CaeL 39-41 Cağaloğlu-tstmbul
Ödemdi göadcriimcz.
KALBİNİZİ
KORUYUNUZ
TÜRK
KALP VAKFI
Sağlıklı bir kalple
Sağlıklı, Başarılı ve
Mutiu yıllar diler...
T«t 275 12 44/45-266 02 7B
241 10 49- Fax26647 12