Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cûrnhûrlyet
İmthazsahibi: Berin Nadi
CJCIICI N.ısın \ oııclııu-ııı Ö/(;en \car •Gend
'ı Jviıı Koordıruıoru: HiknıetÇetinka\a #001101
\j\ın l);ını>manı Orfıan tjınç • Va/ı İ^lerı
Müdürü Cı-lal Başlangıç •Habcr Morkozı Mu-
(Jıırıi Mustafa Balba\
GIMSCI Yoneımaı AU Acar • Dıvenleme Mustafa Sağlamer Ankara Temsilcisi: Cüneyt Arcayürek #Haber Müdürlcrı Işık Kansu, Hakkı Muessese Müdir V.. ErolEftut 9Koofdına-
• jsunbul Haherlen Şena\ Kalkan • » } Hdberler Ergun Bakı ErtJem Z.GökaJp Blv.İnkılap S "No.I9 4, Tel: 4331141-47, Telex: 42344, Fax: tör: Ahmet Korutsan •Muhasebe: Böieat Ye-
• 1) - Ekonomı. Dinç Tajanç •Vuri Haberlen Mehmel Saraç (4)4330565 • tzmır Tenısılcisı: Serdar Kızık, H.Ziya Blv. 1352S.23 Tel:83123O, oer • idare: Hüseyin Gnrer •Işletme: önier
• Makaleler Sami Karaören »Spor AMüJkadır Yücetoıan 0Dü- Telex: 52359,Fax: (51)895360 •Adana Temsilcisi: ÇetiD Yiğenoğlu İnönû Cd. Çeük »Bilgı-lşlem. Nailtnal «Bılgısayar Sıs-
/elıme \bdullah Yaacı 119 S No 1 Kat: I,Tel: 5937 52 (4hat), Telex; 62155. Fax. (71)5925 78 tem: Mûriivet Çiler • Reklam: RehaIşJtman
^ınoıti)*avelU.sın: YcnıGün Hahcr Aıansı. Bdsın vc \ j>mcıH A Ş
Tûrkocagı Cad 39 41 Cagaloglu M.VMIİİt PK :46 Kı.ınbul Tel 5i:<)M)5Tde\ ::i4ft. KJ\ >\İSA\ İmsak 4.45 Guneş6 17 Öğle 13 09 Ikindi. 16.52 AJcşanv 19.51 Yatsı:21.16
Stresölçen
tepfnometre
• LONDRA(AA)-Japon
biiım adamlannın. burun
ucundaki harekeıi ölçerek
stresindüzeyini belirleyen bir
termometregeliştirdikleri
bıldırildı.DailStar
gazetesındeki haberegöre
Japonsa'nın de\ eleklronik
şirkcti Sanyo'nun piyasaya
sürdiieü "stres termometresf.
burun ucuna sadece birkaç
•anıye bastınldığında derhal
»tre> olçümleri veriyor.
Burun ucundaki sıcaklığın.
\ ücutta meydana gelen
bireok kımyasaldeğışikliğin
habercısı olduğu belirtilen
haberde. uzmanlann.
"Öfkelendiğınız veya stres
altına gırdiğınızde
parmaklannızla burnunuzun
ucuna dokunun. Burnunuz
ne kadar soğuksa stres
düze> i de o kadar fazladır"
dedıklerı kaydedildi.
Güvercinlere
doğum kontrolû
• PARİS(AA)-Tarihı
escrienndışcephelerini
tahrip eden gü\ ercinlerin
hızla üremcsinı önlemeye
çalısan Paris Belediyesi!
çarey ı em erdnlere 'doğum
kontrol hapı' vermekte
buldu Hcnüzdeneme
aşamasında olan bu vöntenı.
tii\ ercın a\ma çıkmaksızın
bajkenti bu 'gök
farelerı'nden kurtarmavı
amaclıvor. •Ornıtrorolarak
İneğe tecavüz
iddiası
•SINDIRGI(AA)-
Balıkesir'in Sındırgı ilçcsinde
birçıftçi, ıneğineansel
tecavilzde bulunulduğu
jddıasıyla mahkemeye
başvurdu. Edinilen bilgiye
göre Dev letlibaba köyunde
çiftçilik yapan Ali Kirazlı,
aynı koyden İsmail
Öztürk'ün. merada otlayan
bır ineğine tecavüz ettiğini
ileri sürerek Cumhuriyet
Savcılığı'na dılekçe ile
oaşvurau. ^ıtfçi Ali Kirazlı
baş\ urusunda, cinsel
tecavüze uğrayan ineğin
sütü. yoğurdu ve etinin
yenilemeyeceğini, bu nedenle
uğradığı zarann telafi
edilmesini istedi. Çiflçi
Kirazlı ineğin, tecavüz eden
İsmail Öztûrk tarafından
saiın alınmasını da talep etti.
İnek. tecavüzün
kanıtlanması amacıyla
muayene için bir veteriner
hekime teslim edildi.
Teknoloji
kansereneden
• Bl/RSA(AA)-L"ludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıklan Anabıbm Dalı
Başkanı Prof. Dr.Faruk
Memik, dünyada son
yıllarda teknolojinin
ilerlemesine paralel olarak
kanserli hasta sayısında artış
görüldüğünedikkati çekıi.
Prof. Dr. Memik. teknolojik
atıklann başta su ve hava
olmak üzeredoğada
kirlenmeye neden olduğunu.
auklann içerdiğı toksik
maddelerden, özellikle
ınsanlann olumsuz)önde
etkilendığinı bıldirdı.
40yaşın
özertndekalbe
dikkat..
• KONYA(AA)-
Türkiye'de yapılan bilimsel
araşurmalarda, 40 yaş ve
sonrasında kalp
hastalığndan ölümlerin,
trafik kazasındaki ölümleri
gende bırakarak ilk sırayı
aldığı biidirildi. Seiçuk
Üniversıtesi Tıp Faküitesi
Kardiyoloji Anabilim Dalı
Başkanı Doç. Dr. Hasan
Gök, AA muhabirine yaplığı
açıklamada, kalp
hastalıklannın gûnümüzde
insan hayaünı tehdit eden
ciddi bir sağbk sorunu haline
geldiğini belirterek, "Bu
olumsuzlukta dengesiz
beslenmenin yanında hava ve
çevre Jdrlıliğinin de rolü
tartışılmayacak kadar
büyüktür" dedi.
Uluslararası
sempozyum
• ANTALYA(AA)-
Akdeniz yöresinde yaşayan
birTürkmen topluluğu olan
Tahtacılar, Antalya'da
d'izenlenecek uluslararası bir
sempozyumda elealınacak.
KültürBakanlığHalk
Kültürlerinı Araştırma ve
Geliştirme Genel Müdürlüğü
ile Akdeniz Üniverşitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Araştırma ve
Uygulama Merkezi'nce
birlikte düzenlenen' 1.
Akdeniz Yöresi Türk
Topluluklan Sosyo-Kültürel
Yapısı (Tahtacılar)
Sempozyumu', 26-27 nisan
larihlerinde yapılacak.
Herkes arada bir bu duyguyu yaşıyor. Ancak sıkıntı kimi insanlann kişiliklerinin bir parçası
Caıı sıkıııtısuıııı suçlarıHaber Merkezi - Can sıkıntısı
depresvona. alkolizme. oburlu-
ğa. uyuşturucu bağımlılığına ve
suç ışlemeye neden olduğu ge-
rekçesiyle hep suçlanmış.
Can sıkıntısını hepimiz arada
bir yaşanz. Ama can sıkıntısı-
nın daha patolojik birsorun ol-
duğunu gösteren bulgulardan
sonra araştırmacılar, bu du-
rumla daha yakından ılgilen-
meye başladı.
Okul öğrencilerini kapsayan
bir çalışmada. çoğu öğrendnın
en az bır dersten. büyük bır bö-
lümünün de derslerin hepsin-
den sıkıldığı görüJdü. Öğrenci-
lerin sıkıa bulduğu tek şey okul
değıldi üstelik; boş zamanlan-
nda da canlan sıkılıyordu.
Bu sonuçlar bazı kimselenn
patolojik bir can sıkıntısından
mustarip olduğunu gösteriyor.
Yani sıkıntı. yaptıklan işlere
bağlı değil, kişiliklerinin bir
parçası. Aynı araştırmaya göre.
sıkıntı biitün bir ailede hiiküm
sürü\or genellikle: canı sıkılan
çocuklann ana-babalanrun da
canı sıkılıyor.
Gençler sıkuıtıya yatkın
Can sıkıntısırun. yaş ilerle-
dikçe azaldığı da bu çalışmalar-
da bulundu. tnsanlar, gençlik
dönemlerinde sıkılmava daha
vatkın oluyorlar. Yetişkin kim-
selere özgü. yoğunlaşma beceri-
sinı geliştiremeyen gençler. can
sıkıntısı çekebiliyor ve (başka
T
ıbbi araştırmalar, canı sıkılan kişilerin, diger iş arkadaşlanna göre
kalp-damar hastalıklanndan. nörolojik bozukluklardan, bağırsak
sorunlarından daha fazla yakındığını gösteriyor. Gelişkin
yeteneklere sahip olduklan için pek çok işi basit bulan insanlarda
can sıkıntısı yaşamaya daha fazla eğilimli oluyor.
faktörlerin etkisı bir kenera bı-
rakıhrsa) suça. uyuşturucuya
yönelebiliyor. Bu 'seçici dik-
kat'in ilk nüveleri 11-I2yaşlan-
nda oıuşuyor.
Can sıkıntısı. uyaran bula-
mamaktan daha ciddi bir so-
rundur. Kişinin, bazen hiçbir
şe\ için hiçbir dürtüsü yoktur.
Sorun. yapacak bir şeyler bula-
mamak değil. hiçbir şey yapma-
mak için neden bulmaktır. Bu
yüzden. canı sıkıfan insanlara.
uğraşacaklan birşeylerbulmak
gerçekten zor bir görevdir.
Can sıkıntısı. zaman zaman
hepımizin karşılaştığı bir sorun.
Örneğin, çalışmalar İngiltere'-
de çalışan niifusun yüzde 56'-
sının yaptıklan işi tamamen
sıkıa. yüzde 87"sinin de arada
bir sıkıa bulduğunu gösteriyor.
Tıbbi araştırmalar, canı sıkı-
lan kişilerin. diğer iş arkadaşla-
nna göre kalp-damar hastalık-
lanndan, nörolojik bozukluk-
lardan, bağırsak sorunlanndan
daha fazla yakındığını gösteri-
yor.
Bu kişıler, sağJık nedenlerin-
den ötürü. işe daha sık gel-
memezlik edivor. İsveç'te yapı-
lan vesonuçlan 1975"te yayım-
lanan bir araştırmaya göre de-
ğirmende çahşan işçilerin yüzde
60"ı iilser tedavisi görüyordu.
Bazjlan. sıkıntı anlannda halü-
sünasyon bile görüyordu.
Bu durum, sıkıcı işlerle uğra-
şırken adrenalin düzeyinin,
normalin iki katına çıkmasıyla
açıklanabilir. Yani, sıkıa işlerle
uğraşanlar, daha sık gerilim
yaşıyorlar.
Sıkıntı kazaya yolaçıyor
Uzun yollara çıkan kamyon
şoförleri ve pilotlarla yapılan
bir araştırma. trafik kazalan-
nın. hava kazalannın, can
sıkıntısıyla doğrudan ilgili ol-
duğunu gösterdi. 1989'da ticari
bir uçağın pilot kabinindeki
btün görevliler uyuyakalmış.
hava-trafik kontrolörleri ken-
dilerini uyandırana kadar da,
Ekranda gösterilen 25filmiyleevlerimize 'konuk' ettiğimiz Kemal Sunal:
Halk bendekendhübuluyorMÜNEVVEROKTAN
Özellikle son günlerde TV
ekranlannda bir 'Kemal Sunal
lîimleri" furyası aldı başını gidi-
yor. Haftada en az 3 filmiyle
karşımıza çıkan Sunafı artık,
gözümüz her an bir 'Inek Şa-
ban'lı fılmle izlemeye alışmış
gibı göninüyor. Yaptığjmız bir
araştırmaya göre 'Inek Şaban'
son üç ayda yaklaşık 25 filmle
sık sık konuk olmuş evlerimize.
Canlandırdığı saf, aptal gö-
rünümü altında yatan kurnaz
kişilığe sahıp tiplemelere, ken-
dine has liziğinı ekleyerek halkı
güldüren Kemal Sunal'ın film-
lerinin çoğu bugün defalarca
yinelenıyor. Sunal ise. "Halk
kendini bende buluyor. Filmle-
rim aracıhğı>Ia halkla bütünle-
şiyoruz" diyerek bu durumdan
rahatsız olmadığını dile getiri-
yor.
Tiyatro kökenli Sunal, oyun-
culann sinemaya akın ettiğı
19701i yıllarda Ertem Eğümez'-
iıı teşviiciyle 'Tatlı Dillim'de rol
alarak sinemaya başlar. özel-
likle mimikleri, iri surat ve dişle-
ri, küfürleri. kendine has kışili-
ğiyle dikkatleri üzerine çeken
Sunal. "Ta, o günlerde afişirni
duvarda görür görmez ben şi-
nemada 'Star' olacağım demiş-
tim ve de oldum" diyor.
Ertem Eğiimez'in 'Hababaın
Sınıff ndaki "İnek Şaban'ını he-
pimiz biliyonız. Bu filmdeki
'Şaban' tiplemesinın halk tara-
fından tutulduğunu gören ya-
Eskimeyen yvam fiJmleri de eskimiyor.(UĞUR GÜN YÜZ)
pımcılar 'Şabanlı' filmlere akın
ederler. Bu da günümüze kadar
aynı karakterin çizgisini sürdü-
ren ve bir güldürü oyuncusu
için erişilmemiş ölçüde popü-
Ierliğe ulaşan Kemal Sunal'ı
yaratır.
Sunal'ın halk tarafından bu
denli sevilmesi ve hemen bütün
filmJerinin yinelenmesine kar-
şın her oynaulmasında hâlâ se-
yirciyi nasıl güldürmekten kınp
geçıriyor?
Filmlerinde yoksul sınıfın so-
runlannı, isteklerini yansıtan
Sunal, kimı çevrelenn "Sadece
fiziki yapısını çok ıyi kullanı-
yor' şeklindekı eleştırilerine de.
' Filmlerim 25-30 kez yinelen-
mesine karşın hâlâ yayımlandı-
ğı akşam en çok seyredilen film
olabilivorsa bu bir başandır.
Çünkü ben halkın içinden gel-
dim" şeklinde yanıt veriyor.
Sunal'ın bir özelliğj de halkla
sadece fılmleriyle bağlantı kur-
duguna inanıyor olması. Yani
TV'de fılmleriyle tanıdığtmız
Sunal, buna karşın basın ve
TV'de programlara çıkmaktan
da o denli kaçıyor. Bununnede-
nini şöyle açıklıyor:
"TV'ye şimdiye kadar konuk
olarak hiç çıkmadım. Basında
da pek gözükmem. Bunu 'kaç-
mak' şeklinde nitelendirmek is-
temiyorum. Filmlerim zaten
yeterince ekranda. Onlar revaç-
ta iken bir de benim ekranda
gözükmem Kemal Sunal'ın
adını yıpratır kanısındayım.
Aynca bir reklama da ihtiya-
cım yok zaten."
Yaklaşık 1-1.5 yıldır film ça-
lışmalanna ara veren Sunal, TV
için birdizı yapma hazırlığında.
'O Şimdi Asker' adını taşıyacak
bu dizi askerlikte yaşanan ilginç
olaylar ve anılan kapsıyor.
Bugüne kadar 77 fılmde rol
alan sanatçının unutamadığr
fılmleri arasında Düttürü Dün-
ya, Zübük, Kibar Feyzo, Ha-
babam Sınıfı, Salako. Çöpçüler
Kralı, Polizei geliyor.
Kendisini üne kavuşturan
"İnek Şaban' tiplemesini sürdü-
receğini söyleyen Sunal, "İlginç
hikayeler çıktığı zaman KemaJ
Sunal bu tipin dışına da çıka-
caktır" demekten de kendini
alamıyor.
hedeflerini 100 mil geçmişlerdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasın-
da Kraliyet Hava Kuvvetleri
(RAF), radar operatörlerinin,
görev başmda geçirdikleri za-
marun uzamasıyla orantılı ola-
rak, rapor edilen düşman uçağı
ve Alman denizalüsı sayısında
düşüş olduğunu görmüştü. He-
deflerin yansı kaçınhnaya baş-
lanınca RAF, can sıkınüanı
araşürmak üzere psikologlar
görevlendirmişti.
Son yapılan araştırmalardan
birisı de, sıkıntının bir alt türü,
'Pazar sıkıntısı'yla ilgiliydi. Boş
zamana bağlı olarak gelişen bu
can sıkıntısı, kendisini yalnızca
iş yerinde oyalamayı başaran
insanlara özgü. Zihni oyaJaya-
cak bir uyaran olmayınca, gizli
kalmış can sıkıntısı acığa
çıbyor.
Psikopatlar da (acımasız,
ben-merkezci kişıler), sürekli
uyarana ihtıyaç duyan bu gru-
ba giriyor. Rutin işlere katla-
namıyorlar ve bütün yenilikler
çarçabuk eskiyiveriyor.
Gelişkin yeteneklere sahip ol-
duklan için pek çok işi basit bu-
lan insanlar da can sıkıntısı ya-
şamaya daha fazla eğjlimli olu-
yor.
Dışa dönük, arkadaş canlısı
kimseler, ilgjnçür. içe dönük ki-
şikrden daha fazla can sıkıntısı
çekiyor.
Canlıhklan, can sıkıntısını
savuşturabilmek için gereken
uyaranlan yaratmak üzere gös-
terdikleri bir çaba.
Can sıkıntısırun anlaşıltnası
kolay değildir, çünkü kendisini
endişe, yoğunlaşma gûçlüğü,
risklere atılma gibı davranışlar-
la açığa vurabiür ya da kişi za-
manın yavaş aktığını düşüne-
bilir.
Zamanla ilgili bu öznel dene-
yim, can sıkınüsının önemli bir
göstergesi. Yapılan birdeneyde
psikologlar, deneye katılanlar-
dan bir işi belirli bir sürede bi-
tirmelerini istemiş, bu arada sa-
ati yavaş ya da hızlı işleyecek şe-
kilde önceden ayarlamışlardı.
Saat hızlı işlerken, işe daha
iyi yoğunlaşıldığı, yavaş işler-
ken can sıkıntısırun basgöster-
diği görüldü. Demek la, can
sıkıntısından kurtulmanın bir
yolu, sıkıcı işlere daha az zaman
ayırmak.
Sıkıntıyla gelen aktiflik
Aslında çoğu kişi farkında
olmadan. sıkıa bulduğu işieri
bir an önce bitirebilmek için işe
hızla koyulur.
Diğer bir yol da. sıkıntı anın-
da kişinin kafasını çelebilecek
uyaranlan cevreden uzaklaştır-
maktır; ders çalışan biröğrenci-
nin bulundugu odadan televiz-
yonu çıkarmak gibi.
Başka bir yöntem, uyanık
kalabilmek için hayalgücüne
başvurmak. Uzun yolculuklara
çıkan kimseler, çeşitli oyunlar
oynayarak dikkatîerini koru-
yabilir; örneğin, yoldan gecen
kırmızı Volkstvagen'lan saya-
bilirler.
Araştırmalar, özellikle karşı-
lıklı dıyaloglann, insanlann
başkalannda neyi sıkıa buldu-
ğunu ortaya çıkardığmı gösteri-
yor. Sıkıa insanlann konuşma-
lan genellikle ben-merkezci, ya-
vaş ve tekdüze.
Ölümünün 100. yılmda Guy de Maupassant Fransa'da çeşitli etkinliklerle anılıyor
Yaşamıgereğinden fazla doluyaşadıHaber Merkezi - Ölümünün
yüzüncü yılmda ünlü yazar
Guy de Maupassant, Fransa'da
çeşitli etkinliklerle anılıyor.
1880'de Maupassant otuz
yaşındayken, '"Boule-de-Suif
adlı eseri, Zola ve Huysmans'ın
öyküleriyle birlikte Les soires
de Mdan'da (Medan Akşamla-
n) yayımlanınca, genç yazann
öğretmeni FJaubert. bu "şahe-
seri" kendine özgülüğü, aynk-
sılığı ve hiçbir edebi okula ait
olmayışıyla övüyordu.
On iki yıl sonra Paris'teki bir
klinikte akıl hastası olarak ya-
tarken, sayısız gazete yazılan.
sekiz romaru ve çoğu kendi cin-
sel fetıhlerini yansıtan üçyüz
kadar kısa öyküsüyledünyanm
en tanınmış ve zengin yazarla-
nndan biriydi.
Maupassant'ı tüketen frengi
ve kalıtsal bir sinir hastalığı ol-
du. Flaubert'in kanatlan alün-
daki bu yazann ölümü üzenne
(1893), Zola şunlan söylüyor-
du: "Bir gecede ünlü oldu, hiç-
bir eleştiriye maruz kalmadan.
Öyle göninüyor ki, mutluluk
onu elinden tuttu ve erişmek is-
lediği yüksekliklereçıkardı."
Maupassant, başka öykü ya-
zarlannı da etkilemiştır. Henry
James, eserlerinden övgû'yle
höz eder. Tolstoy yazılanna
hayrandı. Kısa öykülerin diğer
bir ustası Çehov'a, "Rusya'nın
Maupassantı" sıfatı yakıştınl-
V önetmen Oaude Santelli, Maupassant'ı muhteşem bir senaryo yazarı olarak görüyor.
dı. Çehov ve James, çalışmala-
nnda Maupassant'dan çok şey
ödünç aldı. Çehov'un "Koro
Kızı'" adlı eserinde"Gerdanhk"-
'ın izlerini görmek mümkün-
cjr. Almanya'da Maupas-
sant'ın önemi, Stefan Zwetg,
Heinridı ve Thomas Mann tara-
fından kabul edilmiştir.
Fransa'da Maupassant hala
popülaritesini koruyor. Yapıt-
lan, en çok satan kitaplar ara-
sında. Ne var ki. edebi açıdan
bakıldıgında, Maupasant ZoJa
ya da Flaubert gibi edebiyatın
temel taşlanndan biri olarak
görülmemiştir. Kendi çağıru
geniş bir yeîpazede resmetti, fa-
kat sanat hayranlan Rimbaud
ya da Flabuerti, Baudelaire ya
da Mallarme 'i tercih edecektir.
Belki Maupassant, gereğin-
den fazla başanlı, gereğinden
fazla üretkendi. Belki yaşamı
gereğinden fazla dolu doiu ya-
şadı. Flaubert. Turgenyev'e
Maupassant için duyduğu kay-
giyı şöyle dilc getiriyordu: "Bu
kadar sperm harcarsa eriyip gi-
decek."
Henry James, bir yazısında
Maupassant'ın yaşamı, "ko-
mik şeylerin biraz hafıfletüği
sıkıa bir iş" olarak gördüğünü
söyler. Maupassant, başka dil-
lere edebi kişiliği için çevrilir
ama daha çok Fransız açık söz-
lülüğü için satılır. Fransa'da ise
insanlann isteklerini ele alışı,
bu derece şaşkınlık yaratmaz.
İlk birkaç eseri müstehcen bu-
lun ur fakat 1880'lerin hoşgörü
ortamı öykülerin okuyucusunu
yaratır. Maupassant yalnızca
okurlan için yazmıştır, belli bir
yazar ya da eleştirmen çevresi
için değil. Şımdıki rakamlarla
yılda, milyonlarca frank kazan-
dı, Oldukça hareketli bir yaşam
sürdü. Tarihçi Henry Adams,
Maupassant'ın psikiyatrik so-
runundan haberdar olduktan
sonra şöyle demişti: "En
sağlıklı haldeyken bile zihni
hep endişelendirirdi beni. Son
derece gülünç şeyler mi yoksa
son derece aptalca şeyler mi
yazdığının hiç farkında değıldi.
James de şunlan söylemişti
Maupassant için: "Gücü güç-
süzlüğünde saklı deyişi, hiç
kimse için Guy de Maupassant
kadar geçerli değildir."
Maupassant'ın "entellektüel
dayanaklardan" yoksun oldu-
ğu hep söylenmiştir. Karakter-
lcrinin psikolojik dunımlannı
jestleri ve eylemleriyle anlatan,
içgüdüleriyle hareket eden bir
yazardır. Karakterleri öyle
davranmaya iten dürtüler, en-
der olarak çözümlenir.
Yine bu nedenlerden ötürü,
yazdıklan film yapımcılannı
hepçekmiştir. Öyküler. Finlan-
diya, Japonya'da John Ford ve
Jean-Luc Godard tarafından
sinemaya uyarlanmıştır.
Anısma düzenlenen etkinlik-
ler, hiç kuşkusuz, tiyatro ve si-
nemaya dayanacak.
Tarnn Uaçlan
insanızefrirEyar
ASUMANABAaOĞLU
İZJVIİR - Tanmsal savaş
adına aşın kullanılan kimyasaî
ilaçlann insan ve çevre
sağlığını tehdit edici boyutlara
ulaştığını beünen uzmanlar,
üreticilerin bu konuda bilinç-
siz olduğunu söylediler. Bazı
tanm ilaçlannın sebze ve mey-
velerin bünyesine girdiği, bu
olumsuz durumdan da en çok
çocuklann etkilendiği vurgu-
landı.
Seralarda araştınra
Türkiye'de tanmsal üretim-
de kimyasaî ilaç kullanunının
"Korku verici" boyutlara
ulaştığını savunan Prof. Dr.
Nafiz Deten, tanmsal sa-
vaşımın diğer ögeleri olan
"Hastalıksız, zararhlardan
anndınlmış tohum, fide, top-
rak ve aşı kullanımı"nın ise
üreü'ciler tarafından dikkate
alınmadığını söyledi.
Ege ve Akdeniz bölgelerinde-
ki seralarda yaptıklan
araşurmalarda, bunu somut
olarak gördüklerini belirten
Prof. Dr. Delen, bu konuda şu
bilgileri verdi: "Yalnız doma-
tes, biber ve paüıcan dikilen se-
ralarda 1991 yılmda
yaptığımız araştırmaya göre,
Aydın'da üreticinin yüzde 62.
5'i, Muğla'da yüzde 95.45'i,
Antalya'da yüzde 78'i, İçerde
y^zde 85.18'i seraJannda yal-
nızca ilaçlı savaşım yaparken,
tanmsal mücadele adına başka
hiç bir yöntem uygulamıyor.
Yine Aydın'da üreueinin
yüzde 52'si, Muğla'da yüzde
72.2'si, Antalya'da yüzde 54'ü,
İçel'de yüzde 77.77'si serası-
nda sürekli olarak aynı ürünü
yetiştiriyor. "
Bilinçsiz. kontrolsüz ve yo-
ğun ilaçlamanın değişik sorun-
lar ortaya çıkardığını voırgula-
yan Prof. Dr. Delen, "Üretici
çok sık, yoğun ve yüksek doz-
da ilaçlama yapmaana karşın
yine de hastahk ve zararlılarla
başedemiyor. Çünkü hastahk
ve böceklerin ilaçlara karşı dj-
renç kazanması söz konusu
oluyor" dedi.
Türkiye'deki üreticinin sera-
lannda neredeyse 3-5 gün gibi
sık aralıklarla ilaç kullandığını
anımsatan Prof. Dr. Delen. bu
sayının Yunanistan ve diğer <
Avrupa ülkeJerinde ydda 7-8'i (
geçmediğini, bunun da Tür-
kiye'deki yanlış ilaç kullanımı-
nın boyutlannı gözönüne
serdiğini söyledi.
Çevre kirleniyor
Her tanm ilaanın az yada
çok belli bir zehirlilik riski
taşıdığını vurgulayan Prof. Dr.
Delen, tanmsal ilaç kalıntı-
lannın ürünlerle vücuda alın-
masının yanısıra, toprağın ve
yeraltı sulannın da kirlendiğini
savundu. AT ülkelerinin 1993
yılından itibaren uygulanmak
üzere ürünlerde kalîntı stan-
dartlan konusunda çok sert
önlemler aldıklannı kaydeden
Prof. Dr. Delen, Türkıye'nin
ihracaunın da aşın ilaç kullanı-
mı yüzünden olumsuz etki-
leneceğini bildirdi.
Yoksa geç mikalındı?
AIDSvirüsü
Doğu Avrupa'da
ya>3ıyor
• îstatistiklere bakıldıgında Avrupa ülkeleri
genelinde bugüne kadar 90 bin AIDS olayının
bildirildiği görülüyor. Buhastalann yüzde 95'i
Batı Avrupalı. Orta ve Doğu Avrupa'da ise üç bin
dolayında hasta saptanmış. Bu sayı da hastalığm
daha başlangıç durumunda ve salgın olmadığını
gösteriyor.
Haber Merkezi - AIDS, eski da hastalann çoğu yine çocuk.
Doğu BJoku ülkelerini tebdit öteki Doğu Avrupa ülkekrÜK
ediyor. Başta Bağnnsız Devlet-
ler Topluluğu olmak üzere bu
ülkelerde,
kötülüğu
sağlık koşullartnın
ve kontrolsüzlükten
dolayı AIDSIn hızla yayüma-
smdan korkuluyor. AIDS'in
kesin tedavisi bulunmadığı göz çok beteroseksüel Uişkiler so-
önüae alıodığında, ortadaki nucunda yayıkhğı sanıbyor.
tehlikenin boyutlan ve sonuçla- ~
n korkunç olabüir.
bakıldıgında, Çek Cumhuri-
yeti'nde ve Slovakya'da hasta-
lann yüzde 64'ü eşdnsel iüşki-
lerden, geri kalanı kan naklin-
den dolayı bu virûsü kapnuş.
BulgaristaıTda virüsün daha
ç ü
İstatistikJere bakıldıgında
ri
y y ğ y
PoJonya'da ise bastaJann dört-
tefiçûuyuşturucu bağnnlısı.
Komünist rejinıiıı çölunesin-
Avnıpa ülkeleri genetinde bu- den sonra eski Sovyeder Büüği
güne kadar 90 bin AIDS olayı- ekononük ve sosyal bir kanşık-
nın bildirildiği görülüyor. Bu uk yaşıyor.
hastalann yüzde 951 Batı Av- Aynca devletler arasındaki
rupalı. İsviçre, İspanya, İtalya savaşlar bu durumu kötûleştiri-
ve Danimarka AIDS'e en çok
önem veren ve bu konudaki
araştırmalara en çok ödenek
ayıran Batı Avrupa ülkeleri.
Orta ve Doğu Avrupa'da ise üc
bin dolayında hasta saptanmış.
Bu sayı da hastalığm daha baş-
yor. Uzmanlar sağlık koşul-
larmın yeterli seviyede ol-
madığuu göz önüne alarak bu
ortamda AIDS virüsünün Av-
rupa ûlkeJerine oranla daha
hızlı yayılabileceğiıu belirtiyor.
Letonya'mn başkenti R^a'-
langıç durumunda ve salgın ol- da, Dünya Sağlık örgütü'nün
madtğını gösteriyor. himayesi altında 30 ülkenin
Romanya'da 1988-89 yılla- sağlık ve ekonomi bakanlannm
rmda rastİanan olaylara çoğun- katddığı AIDS koouhı tarihi bir
lukla kan nakli ve steril obna-
yan tıbbi malzeme kullanunının
yol açtiğı betirlenmiş. Geçen
yılın sonuna dek bu ülkede 2235
hasta beürlenebilmiş ve hasta-
lann yüzde 94'ünü çoçuklar
oluşturuyor.
Rusya'da rastİanan 612 olay- oldu.
toplantı yapüdı. Yayınlanan bil-
diride toplantiya katılan ûlkeler
saigmlara karşı savaşana kaO-
Imayı, insan haklannm gözetfl-
mesi koşuluyla kabul etti. Bu
oJumJu bildiri siyasal çapta ger-
çek bir biünçleıunenin kanıtı