Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16NİSAN1993CUMA
14 HABERLER
Eğhrnı-İş 'İLKSAN pislik çukuru'ANKARA:
(Cıanhuriyet Bü-
rosu) Eğiüm-İş Genel Başkaru
Niyazi Altunya, kapsamlı bir
dosya haarladığı ILKSAN'ı
"pislik çukuru" dıye ni'teledi.
Hükümeün bu konudaki tutu-
munu eleşüren Altunya, kuru-
mun, şirketleşerek, artık üyele-
rinin çıkarlannı gözetmek
yerine, yönetimdekı bir kaç ki-
şinin çıkarlan uğruna faaliyet
gösterdiğni söylcdi. Eğıtim-İş
aynca Milli Eğjtim Bakanı
Köksal Toptana İLKSAN yö-
netiminı şikayet etti.
Eğilim-İş'in mektubunda,
İLKSAN'la ilgıli bir çok şika-
yet aJdıklannı behrtilerek, "ka-
yırmaahğın" sandıkta üst sevi-
yeye ulaşüğı belirüldi. Şikayet-
lenn, özelbkle, İLKSAN
yöneticilerinin mal varlıklann-
daki artışlar konusunda yoğun-
laşüğına dikkat çekilen mek-
tupta, İLKSAN yönetim
Kurulu Başkan Vekililbrahim
Şeo'in mal varbğındaki artış
buna örnek gösterildi. Eğium-
İş'in saptamalanna göre Şen'in
1988 yilından sonra edindiğı
mal varlığı şöyie:
Oğlu Selçuk Şen adına mil-
yarlık gjyim mağazası, Yenişe-
hir-İznik yolu kenannda arsa
olmaya müsait 25 dönüm tarla,
3 adet apartman dairesi, Iznik
gölü kıyısında bir bilgiye göre
800 bir bilgiye göre ise 400 mil-
yori lira tulannda zeytinlik. İb-
rahim Şen adına İLKSAN çj-
kışlı 2 adel otomobil ve eşinin
üzerinden, İLKSAN pkışb 9
adet arabanın alım saüm işlemi.
İLKSAN Pazarlama Ticaret
Anonim Şirketi'nin Yönetim
Kurulu başkanı olduğu belirti-
len Şen'lc ilgili ıddıalann araşU-
nlmasını isteyen Eğıtim-İş, ay-
nca diğer yönetim kurulu üye-
lerinin de aynı işleme tabi
tutulmasını istedi
"İLKSAN artık demokratik
bir kunıluş değil, bir şirketür"
diyen Altunya, sandığin 1943
yıbnda kuniı'arken amacının,
öğretmenlere sosyal yardımda
bulunmak olduğunu söyledi.
Milli Eğıtim Bakanı Köksal
Toptan'ın bu olayda, "masum
görünmeye" çalışiığını kayde-
den Altunya, bakanın, İLK-
SAN yöneümini derhal görev-
den alması gerektığini söyledi.
İLKSAN konusunda Maliye
Bakanüğı'run "baş sonımlular-
dan" olduğunu ifade eden Al-
tunya sözlerini şöyle sürdûrdü:
"Maliye Bakânlığı, öğret-
menler ıçin ücret karamame
Lasansı hazırlarruştı. Bu tasan
ile öğretmenlerin ücreüeri bu-
günkü rakamın çok altında ka-
lacaku. Milli Eğitim Bakânlığı
bu tasanyı imzalamadığı için
lasan kaldı. Bu konuyu son de-
rece sıkı tutan Maliye Bakânlı-
ğı. İLKSAN'ın yandaş şirketle-
rine venlsin diye ödenek ayın-
yor Başbakan da büyük bir
marifetmiş gibi, 'ben yapüm'
diyor. Zaten aksi düşünülemez-
di. Çünkü herşey başbakanda
öiuyor. Tabii bugün padişah gi-
bi kalkıp, "ben yapüm' demesi
bu hükümeün ıçerisinde, ne ka-
dar demokrasi olduğunu da
ortaya çıkanyor. Başbakan
İLKSAN'a
kalkjyor kendi kendine ben
emir verdim, diyor. Milli Eği-
tim Bakanı'nın tavnnı da çok
hatah buluyoruz. Masum rolü
oynamasına hıç gerek yok. Bu
ödeme karan imzalanmış da ol-
sa, Milli Eğitim Bakanı'nın
bunu durdurma görevi var. En
önemlisi İLKSAN yöneumi
gözden kaçıyor. Bugunkü
anastatüsü var, bu nihavet ba-
kan onayıyla yüriirlüğe ginyor.
Bakanın, bu anastatünün 25.
maddesine göre yönetımi fes-
hetme yetkisi vardır."
3 kez retHaber Merkezi- Son hafta-
larda gündemın en çok konuşu-
lan konusu halıne gelen İLK-
SAN'ın, arsa temini ve fınans-
man sağlanması için 1992 yılı
içinde üç kez de Toplu Konut
İdaresi Başkanhğı'na başvur-
duğu ortaya çıku. Toplu Ko-
nut'un, İLKSAN'ın her üç
başvurusuna da olumsuz yanıt
verdiği belirtılirken bu başvu-
rulardan binsinin Başbakanlık
Müsteşan Necdet Seçkinöz ta-
rafından '.gereğinin yapüması'
istemiyle Idare'ye gönderildiği
dikkati cekıvor.
Edinilen bilgilere göre İLK-
SAN ilk başvurusunu 18 Hazi-
ran 1992 tarihinde yaparak
İstanbul, Ankara ve Izmir'de
temin edilecek arnalar üzerinde
gerçekleşurilmesi amaçlanan
toplu konut projeleri için "Top-
lu konut ile altyapı ve sosyaJ
tesisler" kredisi kullandınbp,
kullandınlmayacağını sordu.
Toplu Konut İdaresi ise dört
gün sonra verdiği yanıtta, yü-
rürlükte bulunan mevzuatta
öngöriilen koşullann sağlan-
ması habnde, başvurunun ince-
lenebılecegini bıldirdi.
Ancak İLKSAN, bu yanıtla
yetinmeyerek Toplu Konut
Idaresi'ne23 Haziran 1992 tari-
hinde yeniden başvuru yaptı.
Toplu Konut'a 14 Eylül
1992'de gelen yaada ise Başba-
kanbk Müsteşan Necdet Seçki-
nöz'ün imzası bulunuyor. Seç-
kinöz, İLKSAN'ın 30 bin
konutluk projesıne arsa temini
için İdare'den 300 milyar lıra fı-
nansman sağlanması yolunda
Başbakanbk'a yaptığı başvunı-
yu ıletiyordu. İdare ise bu yazı-
ya 6 Kasım 1992'de verdiği
yanıtta, arsa stoklannın İLK-
SAN'a 30 bin konutluk arsa
tahsisine imkan vermediğini,
mevzuat kapsamında arsa te-
mini için kredı sağlanmasmm
da mümkün olmadığını vurgu-
ladı.
Bakan Toptan'm yönetimi
feshetmemesinin nedenini,
"işin sonunun nereye varacağı"
konusundaki çekincesinden
kavnaklandığını öne süren Al-
tunya, "Çünkü bütün yandaş-
lan, DYP'den adaylar, şu anda,
İLKSAN'la iş yapan şirketlerin
ortağıdır" diye konuştu. İlköğ-
reüm Genel Müdürü Ekretn
Yangın'ın oğlunun ortak oldu-
ğu bir şırketin de İLKSAN'ın
şjrkeüerine iş yapüğını ifade
eden Altunya, Milli Eğitim Ba-
kanlığı'ndaki bazı yöneticilerin
de İLKSAN yönetim kurulun-
da görev aldıklanna dikkat
cekti.
Öğretmenlerdevre dışı
Eğit-Sen Ankara Şube Baş-
kanı KemaJ Ünal, Milli Eğitim
BakanlığVnın İLKSAN'daki
yolsuzluklan örtbas etmek için
Türkiye öğretmen Yardımlaş-
ma Kurumu'nu (TÖYAK) ya-
şama geçirmeye çalışüğını söy-
ledi. 1985 yılında yapılan anas-
tatü değişikliğiyle, İLKSAN'ın
öğretmenlerin deneüminden çı-
kanldığına dikkat çeken Ünal,
şunlan söylcdi>
" 1943 yılında kurulmuş ve ıl-
kokul öğretmenlerinin üyesi
olduğu bir İLKSAN var. Tabii
bu kuruluş, 1985 yılında anas-
tatü değişikliğiyle MEB'in de-
netimine verildi. Fskiden, genel
kurulda. ortaklann deneüeme
ve seçım haklan varken, bu elle-
rinden alındı. Yani öğretmen
okuldan aday oluyor, MEB, is-
tediğini veto ediyor. İLKSAN
böylelıkle antidemokratik bir
yapıya getirildi. Denetim me-
kanizması ortadan kaldmldı.
Özellikle bu dönemden sonra,
yolsuzluk, rüşvet iddialan ço-
ğalrnaya başladı. Biz, baştan
beri, bu yapının demokratik bir
niteliğe dönüştürülmesi gerek-
üğini savunduk."
İLKSAN'ın demokratik bir
yapıya kavuşturulduktan son-
ra, gclcceğ) konusunda karar
verilmesi gerektiğjni savunan
Ünal, TÖYAK Usansı ile bu
kurumun yolsuzluklan n örtbas
edilmeye çalışıldığını vurguladı.
j Eğit-Sen üyesi bir grup öğretmen dün İstanbul Adliyesi önünde toplanarak "İLKSAN Bizimdir. Bizim Olaeak", "Talancılar \ argıya" şeklinde slogarJar attı-
! lar.(Foloğraf:MEHMETDEMtRKAYA)
Vakifyönetim kuruluyargdansınHaber Merkezi- SHP Gend Sekreteri
Cevdet Sebi, yeni bir "Yolsuzluk ko-
misyonu" kurularak, yolsuzluklara ka-
nşanlann yargılanmasını istedi. Selvi,
"Kirli dosyalar arasında politika yap-
makta güçlük çekıyoruz" dedi.
Eğit-Sen üyesi. bir. gurup öğretmen
dün İstanbul Adliyesi önünde toplana-
rak, "İlksan Bizimdir Bizim Olaeak",
"Talancılar Yargıya" şeklinde slogan-
lar attı. Burada yapılan konuşmada.
1943 yılında ilkokul öğreünenlen ara-
sında yardım ve dayanışma geliştirmek
için kurulan İlksan'ın, geçen zaman
içinde amaandan uzaklaşünlarak, ikti-
darlann ve bellı çevrelerin "arpalığı"
haline gcürildıği vurgulandı. Ko-
nuşma'da Başbakanın şu sorulan bilip
bilmediği soruldu:
"Araba kampanyalan açarak topla-
nan paralann nasıl kuUaruldığını biliyor
musunuz?
Bakanlık müfettişlerinin yolsuzluk ve
usülsüzlükleri açıkça saplayan raporla-
nndan haberinız varmı?
Göstermelik İlksan seçimlennde
adaylann nasıl veto edildiğıni biliyor-
musunuz?
Emeklı öğretmenlenn birikmiş kesin-
tilennin aylarca odenmediği de bilginiz
dahilinde mi?"
Öğretmenler daha sonra suç duyuru-
su dilekçelerini Cumhuriyet Savalığı'na
verdi. Savalığa verilen yazıda, tüm ilko-
kul öğretmenlerinin İlkokul Öğretmen-
leri Sağlık ve Sosyal Yardım SandığY-
nın (İLKSAN) doğal ve zorunlu iiyeleri
olduklan haürlatılarak, şöyle denildi:
"Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan
verdiği demeçlerde, 'İLKSAN hakkın-
da çok şikayet aldığını. bu arsa işine de
başından beri karşı olduğunu' açıkla-
masına rağmen İLKSAN arpalığı ko-
nusunda birçözüm getirmemistir."
Suç duyurusunda, İLKSAN Başkanı
Bılal Büyükkaya, Başkan Vekık Ibra-
him Şen, Genel Sekreteri Sabahatlin
Karakaş, Yönetim Kurulu üyeleri Tu-
nus Kılınç, Ahmet özgür, Esat Avşar,
İrfan Oğuz, Hidayet Sulak ve Mustafa
Zor hakkında gerekli koğuşturmanın
yapılarak, eylemlcrine uyan yasa kural-
lan gcreğinoe cezalandınknaJan için
gerekli kamu davasının açılması ıstendi.
Öğretmenler savcılığa dilekçelerini
verdiklen sonra Eğit-Sen yaalı büyük
bir pankartı açarak Sirkeci'dekı Büyük
Postahane'ye doğru yürüyüşe geçti. Bir
Emniyet yetkilisi "Hakkınızı anyorsu-
nuz. Ama sizin, slogan atarak ve trafîği
kapalarak yürümenize ian veremeyjz"
uyansında bulundu. Bunun ûzerineÖğ-
retmenler yol kcnanndan pankart ve
dövizler taşıyarak yürümeyc başladı.
Zaman zaman "İlksan Bizimdir Bizim
Olaeak", "Talancılar Yargıya" şeklinde
slogan y'atan öğretmenler polısin müda-
hatesi olmadan Büyük Postahane önü-
ne geldı. Burada Milli Eğitim Bakanı
Köksal Toptan'a telgraf çekildi. İlksan
yönelicilerini görevden almasını Köksal
Taptan'dan isteyen Öğretmenler çektik-
leri tclgraflar da aynca İlksan ana tûzü-
nün değiştinlerek, İlksan'ın gerçek sa-
hipleri olan öğretmenlere teslim edilme-
s« isiendi. Öğretmenler • daha '
sessizcedağıldı.
Selvi: Yargılansınlar
SHP Genel Sekreten Cevdet Selvi, ye-
ni bir "Yolsuzluk komisyonu" kurula-
rak, yolsuzluklara kanşanlann yargı-
lanmasını istedi. Selvi, "Kirli dosyalar
arasında politika yapmakla güçlük ce-
kiyoruz" dedi.
Basın toplantısı düzenleyerek, İLK-
SAN dosyası ile ilgili değerlendirmeler-
de bulunan Selvi, bu kuruluşun yapısı-
nın Vehbı Dinçerler'in Milli Eğitim
Bakânlığı sırasında bozulduğunu ileri
sürdü.
Koııuııa alaıuııa konut izniOKTAYEKİNCİ
"İçıne suyu kaynaklannın
korunmasında gereken hassasi-
yeun gösterilmesi, yanlış plan-
lamalara fırsat verilmemesi ve
kaçak faaliyetlerin önlenmesi
bakımından, havzadaki her
türlü faaliyetin ızlenmesi ve ilgi-
li Başbakanlık genelgesinc uy-
mayan belediye yetkilileri hak-
kında yasal işlem yapılarak
Bakanlığımıza bilcjirilmesini
önemle nca ederim..."
Geçen aralık ayında, Çevre
BakanlığVndan istanbul Bü-
yükşehir Belediye Başkanhğı'-
na gönderilen ve Bakan Doğan-
can Ak>ürek'in imzasını taşı-
yan 10512 sayılı genelge bu
talimatla noklalanıyor.
Talimatta sözü edilen 20.11.
1992 gün ve 28289 sayılı Baş-
kanlık Genelgesi'nde ise, doğ-
rudan Başbakan DemireJin
imzası bulunuyor ve su havza-
lanna ait koruma alanlan içer-
sindeki yapılaşmaya dönük
"tüm gınşimlere" kesinlikleizın
verilmemesi yönünde belediye-
lerin ve valiliklerin dikkati çeki-
liyor.
Devletin sorumlu en üst ma-
kamlan içme suyu havzalann-
da vc özellikle İstanbul'daki
baraj çevrelerinde "yeni yapı-
laşma tehHkelerine karşı" böy-
lesine hassas davranirlarken,
devletin başka üst makamlan-
nın "bilgileri dahilinde" olarak.
Ömerli Barajı koruma alanı
içinde toplu konut amacına dö-
nük bir arazı alışverişi nasıl ger-
çekleşebiliyor?
Dahası, bu arazi Ömerli Ba-
rajı koruma alanı içersinde kal-
•iığından, ilgili mevzuala göre
"devletin kamulaşürma yû-
kümlülüğu bulunan" mülkiyet-
ler arasında kalıyor. Nitekim,
bu çerçevede, aynı bölgedeki
Paşaköy ve Emirli köylerinde
1990 yılında başlayan kamulaş-
ürma çalışmalannın da sürdü-
ğü biliniyor.
Bu konuda, 4 Eylül 1988
günlü Resmi Gazete'de yayım-
lanan "Su Kirliliği Kontrol
Yönetmeliği"nin 17/A madde-
sınde şu hüküm yer alıyor:
"Koruma alanı içinde kalan
bölgc. ilgili kanunun yctkiü kıl-
dığı idarece kamulaştınlır."
Aynı yönetmeliğin 17/B
maddesinde ise şu cümle dikka-
ti çckiyor: "Bu alanlarda hiçbir
yapı yapılamaz, mevcut yapjlar
da dondurulmuştur."
İLKSAN olayında, konu-
nun bir başka "hassas" yönü
ise, arsanın "imar yasağı" bulu-
nan bir bölgede olduğunun,
"önceden bilinmiş ve rapor
edilmiş" olması. Yani, yasal
olarak inşaat yapılamayacağı
"kesin" olan bir arazinin ger-
çekleşebilmcsi yönünde devle-
tin olanaklannın zorlanabihne-
sı.
Arazinin alımına karar veril-
Bankacılar: Siyasi baskıyapıhyor
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Dcvlet Bakanı Cavit
Çağlar'a, Ziraat Bankası ve Va-
kıflar Bankası tarafından açı-
lan kredilerle, borçlannın erte-
jenmesi üzerindeki usulsüzlük
iddialan üzerine Bankalar Ye-
mınli Murakıplan Kurulu'nun
"devreye girmesi" bekleniyor.
Başbakan Söleyman Demirel.
Çağlar dosyası için 'acilen' ken-
disinin mahkemeye verilmesini
isteyen Ziraat Bankası Genel
Müdürü Coşkun Ulusoy'a "Ben
mahkeme değilim ki. Bizden
mahkemenın yapacağı iş isten-
mez" yanıtını verdi.
Yüksek Denetleme Kurulu'-
nun, bu bankalarda yaplığı
denetimler sonucunda günde-
me getirdiği "Çağlar'a ait şir-
ketlere açılan kredilerin ince-
lenmesi gerekır" tcmennisinin
Bankalar Ycminli Murakıplan
Kurulu'na yönelik olduğu bil-
dirildı. HDTM bünycsindeki
kurulun, bankalarla ilgili dene-
lımlcre, "üst makamlardan tali-
mat alarak" veya "re'sen" baş-
layabileccğı kaydcdilirken.
kurulun bağlı bulunduğu Dev-
let Bakanı Tansu Cıller, "Ban-
kalarla ilgili usulsüzlük iddiala-
nnı incelemesi için Bankalar
Yeminli Murakıplan Kurulu'-
nu harekete geçırecek misıniz?"
sorusuna," Böyle şeyleri nere-
den çıkanyorsunuz?" demekle
yeündi.
Başbakan Sülcyman Demi-
rd'ın ise aralannda Maliye ve
Gümrük Bakanı SûmerOral'ın
da yer aldığı kimi bakanlarla
dertleşirken,"Devletin bu dere-
ce mahrem bilgilerinin muhale-
fete nasıl sızdığına bakmak la-
zım" diyerek, olaylan ANAP'a
sızdıran "köstebeklerin' bu-
lunmasını istedıği öğrenildi.
Bankalar ve Ycminli Murak-
kıplar Birliği'nin bu konuda bir
çalışmasının olmadığı öğreni-
Urken, bankacılık çevrelen,
"Bu kadar yüksek rakamlann
tartışıldıği bir orlamda, Banka-
lar Ycminli Murakıplan Kuru-
lu eğer kendiliğinden harekete
geçmiyorsa, burada siyasi baskı
vardır" diycrck, şunlan söyledi-
ler:
"Dcvlcl Bakanı Çağlar'ın şir-
kellcnne bankaların açüklan
kredilcr ve bu kredilerin erte-
lenme biçimi üzerinde şu sıruda
basında yer alan haberler ve
ANAP Genel Başkanı Mesut
Yılmaz'ın yaptığı açıklamalar
birer ıhbar mahiyeti niteliğindc.
Dolayısıyla Türkiye'de banka-
lar üzenndc adeta tek dcnctim
mekanizması kabul edilen Ban-
kalar Yeminli Murakıplan
Kurulu'nun dechal devreye gir-
mesi gerckir. Banka-
lar Yeminli Murakıplan Kuru-
lu. Bir an önce harekete geçıp,
deneümleri başlatmalıdır."
Kurulu bünyesinde banndı-
ran HDTM üst yetkilileri ise
konuya ilişkin Cumhuriyet'in
sorusuna şu yanıtı verdiler:
"Bizden onay ahnarak yapı-
lır, ıncelemeler. Şu ana kadar
böyle bir gelişme yok. Aynca,
bize vehlmiş bir talünat da yok,
bu konunun incelenmesi üze-
rinde. Bankalar Yeminli Mura-
kıplan Kurulu, meseleyi incelc-
yebilir tabii. Ama şu anda
sözkonusudeğil."
Aklanma girişimi
Bankacılık çevrclcn, Ziraat
Bankası Genel Müdürü Coş-
kun Ulusoy'un Başbakanlık
Müsteşan Necdet Seçkinöz'e
gönderdıği bir mektupla "yar-
gılanmak istiyorum" demesini
ise "aklanma girişimi" diye ni-
telendirdiler. Bu çevrelerdeki
değeriendirroeler şöyle:
"Sayın Çağlar ile ilgili du-
rum, Türkiye'de devlel banka-
lannın hangi anlayışla faaliyet
göstcrdiğini gözlcr önüne ser-
miştir. Devlet, bu bankalan
tamamen siyasi amaçlar için
kullanıyor, Coşkun Ulusoy bir
önceki dönemde dc Ziraat Ban-
kası Genel Müdürü idi. Acaba
o zaman Cavit Çağlar'ın ödeme
planını niçin kabul etmedi?
Hatta bunu kabul etmekle kal-
mayıp, neden hacize başvurdu?
Demirel hükümcü görcve gel-
dikten sonra görevinde kalma-
smın bedeu, herhalde Çağlar'ın
borçlannı ertelemesı oldu. Bir
önceki dönemde karşı çıktığı
uygulamayı, bir sonraki dö-
nemde 'bankanın menfaatine-
dir' diye yapıyor, sonra da ak-
lanmak için 'Beni yargılayın"
diyebıliyor. Bu çelişkiye düşe-
ceğine, keşke o ödeme planı
önunc konulduğu zaman göre-
vindcn istifa ctseydi."
meden önce, İLKSAN'ın bilir-
kişilere hazırlattığı bir raporda,
6 milyon 19 bin 399 metrekare-
lik mülkiyetin toplam 2.8 mil-
yon metrekarclik bölümünün,
kesin yapı yasağı bulunan
"mutlak ve kısa mesafeli koru-
ma alanı içinde kaldığı" belirti-
liyor. Geri kalan yaklaşık 3.3
milyon metrekaresi ise "orta ve
uzun mesafeli koruma alanına"
giriyor ve bu alanda da yapılaş-
ma olanağı, yine imar planlan-
na göre mümkün görünmüyor.
Öte yandan İSKİ'nin de, ku-
ruluş yasasından aldığı yetkiler-
le, Ömerli Barajı veyakmcevre-
sindcki mevcut ve "olası" yapı-
laşmaya karşın "daha radikal"
bir tutum içersine girmeye baş-
ladığı biliniyor. İSKİ yetkilileri,
İstanbul'un uzun vadeli su ge-
reksinimlerinin karşılanması
için Ömerli'nin birinci derecede
önem laşıdığmı, çünkü önü-
müzdeki 40-50 yılbk dönemi
gözeten birprojeyle, kentedışa-
rıdan geürilecck sulann da bu
barajda depo edilerek İstan-
bul'a dağıtılacağını belirüyor-
lar.
Yanıt bekleyensonılar
1- İLKSAN "kesin imar ya-
sağı bulunan" bir araziye neden
müşteri oldu?
2- Bu arazinin "imara açıla-
bileceği" güvencesini kim ver-
di?
3- inşaat yapılamayacak bir
itrazinin "arşa" olarak satış fı-
yatı nasıl bebrlendi?
4- İmar planı yapılamayacak
bir arazide "inşa edilecek" ko-
nul sayısı nasıl hesaplandı?
5- İLKSANa bu araziyi al-
ması için devlet yardımı yapılır-
ken L^emirel'in su havzalann-
daki imar yasağına dikkat
çekcn gcnelgesi bilinmiyor
muydu?
6- Vakıf yönetıcileri böyle
"zor" bir arazide toplu konut
yapma konusunda neye ve
kimlere güvendi?
54binkişi
siyaııürdeıı kaçıyor
ASL'MAN
İZMİR - Burhaniye, Gö-
meç ve Pelitköy belediye baş-
kanlan. İstanbul Federal
Abnanya Başkonsolosluğu'na
yaptıklan başvurularda, ya-
bancı kökenli Tüprag firması-
nın, Edremit Körfezi'nde yöre
halkının yaşamını tehdıt eden
siyanürle alün arama projesi-
nin durdurulmaması duru-
munda "belediye ve halk adı-
na" Federal Almanya'dan ilti-
ca talebinde rJulunacaklannı
bildirdiler. Gomec Belediye
Başkanı Şefik Bintar, yazısın-
da, iltica istek'erirjn nîedenleri-
ni, "Altın rrade.ü projesinın
bir Alman küruluşu olan Pre-
ussaga'nın bünyesinde bulu-
nan Tüprag şirketi tarafından
gerçekleşürilmesi" ve "Alman
kanunlanrun açık sahalarda
jiyanür kullarumını yasakla-
mış olması" olarak belirtti ve
"Böylece ülksnizde halkım,
yukanda adı geçen şirketlenn
aktivitelerinden korunarak
emniyet içerisinde olacakür"
dedi.
Burhaniye Belediye Başkanı
Ne«ni Şeıçi»ler, Gömeç Bele-
diye Baştan* Şf.fik Birdar ve
Pelitköy Hekt
dij e Başkaru Re-
cep Acar, >stanbul Federal
Abpanya Başkonsolosluğu'na
"iltica istemi 'ni içeren yazılar-
da, "mümküri bir toplu zehir-
lenme felaketinden halkı koru-
mak" amaıında olduklannı
bildirdiler. Gömeç Belediye
Başkanı Şefik Birdar. İstanbul
Federal Almanya Başkonsolo-
su Dr. Thilo Rötger'e gönder-
diğl yazıda. "Benım Belediyem
Gömeç'in içinde bulunduğu
Edremit Körfezinde büyük bir
alün madeni projesi planlan-
maktadır" diyerek sözlerini
şöyle sürdûrdü:
"Bu projedc kullanılacak
yanür havuzundan çıkacak
olan hidrosiyanürlü asil zehin-
nin körfezdeki çevre ve insan
sağbğıncia esaslı tahribatlar
yapacağı kesin olarak ispat-
landığmdan halkımın gelecegi
hakkında son derece endişeü-
yim. Mümkün bir toplu zehir-
lenme felaketinden halkımızı
korumak için giriştiğimiz pro-
teyi durdurma çabalannın ba-
şaıraz kalması halinde işbu
yazımla belediyem ve halkıma
Federal Almanya Cumhuri-
yetı'nden iltica müsaadesi al-
mak için zaü âlinize müracaat
etmekteyim. Bu iltica müra-
caaümın ilk sebebi, alün ma-
deni projesirün, bir Alman
kuruluşu olan Preussaga'nun
bünyesinde bulunan Tüprag
A.Ş. tarafından gerçekleştirile-
ceği iken, bir diğer sebebi de
Alman kanunlanrun açık sa-
halarda siyanür kullanımıru
yasaklamış obnasıdır. Böylece
ulkenizde halkım, yukanda
adı geçen şirketlerin aktıvitele-
rinden korunarak emniyet içe-
risinde olacakür. Yazımın
ciddiyetini takdir ederek mü-
racaauma teveccüh gösterece-
ğiniz ümidi içerisinde saygüan-
mı sunanm."
Gömeç Bebdiye Başkanı
Birdar, belediv'enin nüfusunun
10 bin 95 kişi olduğunu belirt-
tiği başvuru yazısına, konuyla
ilgili Alman yasasının bir öme-
ğini de ekledi.
Burhaniye Belediye Başkanı
Necmi Şengider, başvuruyu
kendileri ve yöre halkı adına
yapüklannı bebrterek, "Yeşüi
bol, memleketimize uygun bir
yerde bize bir yer vermelerin
istiyomz. Başka çaremiz kal-
madı. RuhsaÜar veriliyor, pro-
jeyi durduramıyoruz" diye
konuştu.
Demokrasiye aşık
bîr yönetmen: Solanas
SUNGUÇAPAN
surea yaşanıyor. Ama bu, bir-
takım iyi filmlerin yapılması nı
Fernando Solanas ı, unutul- engellemiyor yine de. Ama pat-
maz filmı La Hora de los Hor- ron hep HoUywood. Avrupalı
nos' (Yanıp Tutuşmalar Saa- yonetmenknn yapması gere-
ti)yle .tanımıştım 1969'da. La ken, HoUywood'a karşı daha
Hora de los Hornos,ogünedekgüçlü bir 'yaraücıük'la müca-
gördüğüm bütün fılmlerden ta- dele etmek.
mamiyle farklı, bir 'anti-emper- - Haynuu oldnğumız sinero*.
yalist ve politik sinema' baŞya- a 1
" v a r
nn?'^"1
pıtıydı. Seyirciyi ve tüm otorite- Yümaz Güney'e büyük hay-
leri şoka sokan bu filmin ranlığım yar. (Solanas, Yıbnaz
ardından sürgünlerle, aalarla, Güney'ı 'Ilma Gune' olarak te-
zorluklarla ve engellemelerle laffuz ediyor) Yılmaz'ı 1980'-
dolu yıllar geldi Solanas için. 'enrı başmda Pans te, surgün
Tiyatrovemüzikeğitimigören, yülannda tanıdım. Daha doğ-
ama sinemayı kendine anlaüm rusu sûrgün yıUarimızda deme-
aracı olarak secen Solanas, ül- üyim. Büyûk bir ^air ve yazar,
kesindeki cunta yönetimlerinin tüyük bir artist ve sınemacıydı
baskılan yüzünaetı Avrupa'ya Yılmaz. 'Angaje'ydi; soylu, cö-
göç ederek sürgünlüğü seç'ti; m e r t
-e alçakgonülluydu. Ya-
1976dan 1983"e değin Fransa'- ?amunun beş yıbnı verdığim
da yaşadı. Yılmaz Güney'e 'Tangolar'ın yapılmasında
adadığı 'Tangolar'Gardel'in e m e
S i
8^"- r n e k a n
seçimleri
Sürgünü' ve bu fîlmin devamı i(
?n 1 9 8 4
başlannda Arjantin'e
niteliğindeki Güney'Ie ve festi- gitüğimde onu da götürdüm.
valde gösterilen son fılmi Yol- Hastalığı elverdiğince memnun
culuk'la sinema dünyasına ye- k a
ldı bu yolculuktan. Yılmaz'-
nidendoğdul98Clerde. Yılmaz ^ n başka bütün büyük sine-
Güney'eadandığıvepoliukiçe- ınaalardan bir şeyler aldım
riği nedeniyle saıısüre takılarak Chaplin, Eisenstein, Orsoı.
ılan edildığı halde Türk sinema- Welles, Kurosawa, Visconti gi-
severlerinden esi'-genen Tango- bi.
lar, eski Sinema Günlerinden -'GeriBmli bir fflmi' andıran
birinde (1985'ti gahba) yasak- yaşanunna iUşkin nder söyleye-
lanmışü son anda. Kuşkusuz «*ksimz?
değirmende ağarUnadığı beyaz
I 7
yaşımdan itibaren çahşı-
saçlanyla Arjantinli bir Stewart yorum. Her şeyin bedelini öde-
Granger'ı andıran Solanas'la, d»111
- F i l m
yapabilmek için
jüri üyeliği için geldiği İstanbul rnecburen yapıma oklum. 35
Film Festivali'nd? söyleştik: y"da
6
uzun fihn yapabüdim.
- Kendinizi 'angaje' bir sine- Y?nialtıyılda birfilm.1983'ten
macı olarak mı kabul ediyorsu- beri Arjantin'de yaşıyonım.
nuz? " Viola-Galtieri cuntasının sona
Evet. Her zaman demokrasi- errr-esinden sonra dönebürniş-
ye toplumsal adalete ve ilerle-
ü ı a
Arjantin'e. Suikast girişim-
meye bağımlı oldum. Dayanış- l e r i n
e uğrayıp, ölüm cezasma
ma, banş, demokraük değişim- Çarptınbp, ışkehce tehditleıine
ler icin mücadele verdim hep. maruz kalınca zorunlu olarak
Daima 'angaje'ydim. Kendimi sürgüne, ülke dışma çıkmışum.
ifade etme yolum sinemaydı. 1970'b yıllarda Arjantin bir
Dolayısıyla yapüğnn da 'anga- cuntadan diğer bir cuntaya sal-
je' bir smemaydı. Hayatımın 'anıp duruyordu. Binlerce kişi
tutkusu, bütün fümlerimde tutuklanmış, öldürülmüş ya da
başrolü ülkeme, Arjantin halkı- kaybolmuştu. Rejim bakinun-
na vermekti. Fibnlerin sorunu dan son derece tehlikeli biri ola-
asbnda görüntüyü oluştunnak- rak görülüyordum. Filmlerim
ür. Konuyu sinematografik ve yüzünden .'ideolojik bir teh-
poetik açıdan da düşünmek ge- nke'ydim. Ulkedeki tüm muha-
rekir. Ben kimi zaman sinema- nf aydmlann can güvenliği
nın geleneksel kalıplanndan kalmamıştı. Hatta bızzat hükü-
sıynlmayı yeğlerim. m
e l
tarafından 'icaplanna ba-
-HoU)>voodfilmlerihakkiDda kıbyor'du. Çoğu arkadaşım
ne düşümiyorsunuz ? tutuJdandı, acı çeku ya da kay-
Amerikalüar kendilerine öz- boldu bu baskı döneminde.
gü bir sinema yapmakta çok 1976'daki General Videla'mn
başanlılar. ,Amerikan sineması- askeri darbesinden dört ay son-
nın günümüzde dünyanın bü-
ra
ülke dışma çıkabildim. Tpp-
tün perdelerini ve ekranlanru J
3
™
8
^1 geçirdim sürgünde.
işgal edişi yeni bir şey değil Ispanya, Italya derken bana ça-
özellikle son yıUarda bu işgal ûsma imkânı sağlayan Fransa'-
iyıce beürginleşti veulusalsine-da kaldım sonuçta. 199I'de
malann yerini aldı Hollywood. Arjantin Başkanı Carlos 'El
Ekranlan, perdeleri işgal eden Turco' Menem'le süregelen
Amerikanfilmlerininçoğu naif, sürtüşmemiz kurşunlanmama
banal birtakım -spectacle'lar- yol açü. Amacına ulaşmayan
dır. Bu arada Woody AJlen, bu 'yargısız ınfaz'dan paçayı
Francis F.Coppola'yı da sevdi- kurtardıysam da bacaklanm
ğim yönetmenler olarak bebrte- kınldı. Menem, 'halkına ihanet
bib'rim. edçn. demagog ve tutucu', eleş-
tiriden hoşlanmayan, despot
- Biraz da Avnıpa sÜKmasm- bir başkan. Menem'in saygınb-
dan söz edelim, Avrupa'daki çe- ğma halel getiren birtakım laf-
şitli film festivallerinde seçici lar ettiğim gerekçesiyle başla-
kurul üyesi olarak görev yaptığı- yan sürtüşmemiz; halen açıkb-
np için soruyorum. Sûce ortak ğa kavuşmayan, kimin neden
bir A\rupa duyariıuğından söz yapüğı bebrlenmeyen, gözümü
edilebilir mi? korkutmaya ve sesimi kesmeye
Evet. Avrupa sinemasında yönelik bu suikast ginşiminin
j gitukçe ağırlaşan bir bunahm başlıca nedeni sanınm.