26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16NİSAN1993CUMA 14 HABERLER Eğhrnı-İş 'İLKSAN pislik çukuru'ANKARA: (Cıanhuriyet Bü- rosu) Eğiüm-İş Genel Başkaru Niyazi Altunya, kapsamlı bir dosya haarladığı ILKSAN'ı "pislik çukuru" dıye ni'teledi. Hükümeün bu konudaki tutu- munu eleşüren Altunya, kuru- mun, şirketleşerek, artık üyele- rinin çıkarlannı gözetmek yerine, yönetimdekı bir kaç ki- şinin çıkarlan uğruna faaliyet gösterdiğni söylcdi. Eğıtim-İş aynca Milli Eğjtim Bakanı Köksal Toptana İLKSAN yö- netiminı şikayet etti. Eğilim-İş'in mektubunda, İLKSAN'la ilgıli bir çok şika- yet aJdıklannı behrtilerek, "ka- yırmaahğın" sandıkta üst sevi- yeye ulaşüğı belirüldi. Şikayet- lenn, özelbkle, İLKSAN yöneticilerinin mal varlıklann- daki artışlar konusunda yoğun- laşüğına dikkat çekilen mek- tupta, İLKSAN yönetim Kurulu Başkan Vekililbrahim Şeo'in mal varbğındaki artış buna örnek gösterildi. Eğium- İş'in saptamalanna göre Şen'in 1988 yilından sonra edindiğı mal varlığı şöyie: Oğlu Selçuk Şen adına mil- yarlık gjyim mağazası, Yenişe- hir-İznik yolu kenannda arsa olmaya müsait 25 dönüm tarla, 3 adet apartman dairesi, Iznik gölü kıyısında bir bilgiye göre 800 bir bilgiye göre ise 400 mil- yori lira tulannda zeytinlik. İb- rahim Şen adına İLKSAN çj- kışlı 2 adel otomobil ve eşinin üzerinden, İLKSAN pkışb 9 adet arabanın alım saüm işlemi. İLKSAN Pazarlama Ticaret Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu başkanı olduğu belirti- len Şen'lc ilgili ıddıalann araşU- nlmasını isteyen Eğıtim-İş, ay- nca diğer yönetim kurulu üye- lerinin de aynı işleme tabi tutulmasını istedi "İLKSAN artık demokratik bir kunıluş değil, bir şirketür" diyen Altunya, sandığin 1943 yıbnda kuniı'arken amacının, öğretmenlere sosyal yardımda bulunmak olduğunu söyledi. Milli Eğıtim Bakanı Köksal Toptan'ın bu olayda, "masum görünmeye" çalışiığını kayde- den Altunya, bakanın, İLK- SAN yöneümini derhal görev- den alması gerektığini söyledi. İLKSAN konusunda Maliye Bakanüğı'run "baş sonımlular- dan" olduğunu ifade eden Al- tunya sözlerini şöyle sürdûrdü: "Maliye Bakânlığı, öğret- menler ıçin ücret karamame Lasansı hazırlarruştı. Bu tasan ile öğretmenlerin ücreüeri bu- günkü rakamın çok altında ka- lacaku. Milli Eğitim Bakânlığı bu tasanyı imzalamadığı için lasan kaldı. Bu konuyu son de- rece sıkı tutan Maliye Bakânlı- ğı. İLKSAN'ın yandaş şirketle- rine venlsin diye ödenek ayın- yor Başbakan da büyük bir marifetmiş gibi, 'ben yapüm' diyor. Zaten aksi düşünülemez- di. Çünkü herşey başbakanda öiuyor. Tabii bugün padişah gi- bi kalkıp, "ben yapüm' demesi bu hükümeün ıçerisinde, ne ka- dar demokrasi olduğunu da ortaya çıkanyor. Başbakan İLKSAN'a kalkjyor kendi kendine ben emir verdim, diyor. Milli Eği- tim Bakanı'nın tavnnı da çok hatah buluyoruz. Masum rolü oynamasına hıç gerek yok. Bu ödeme karan imzalanmış da ol- sa, Milli Eğitim Bakanı'nın bunu durdurma görevi var. En önemlisi İLKSAN yöneumi gözden kaçıyor. Bugunkü anastatüsü var, bu nihavet ba- kan onayıyla yüriirlüğe ginyor. Bakanın, bu anastatünün 25. maddesine göre yönetımi fes- hetme yetkisi vardır." 3 kez retHaber Merkezi- Son hafta- larda gündemın en çok konuşu- lan konusu halıne gelen İLK- SAN'ın, arsa temini ve fınans- man sağlanması için 1992 yılı içinde üç kez de Toplu Konut İdaresi Başkanhğı'na başvur- duğu ortaya çıku. Toplu Ko- nut'un, İLKSAN'ın her üç başvurusuna da olumsuz yanıt verdiği belirtılirken bu başvu- rulardan binsinin Başbakanlık Müsteşan Necdet Seçkinöz ta- rafından '.gereğinin yapüması' istemiyle Idare'ye gönderildiği dikkati cekıvor. Edinilen bilgilere göre İLK- SAN ilk başvurusunu 18 Hazi- ran 1992 tarihinde yaparak İstanbul, Ankara ve Izmir'de temin edilecek arnalar üzerinde gerçekleşurilmesi amaçlanan toplu konut projeleri için "Top- lu konut ile altyapı ve sosyaJ tesisler" kredisi kullandınbp, kullandınlmayacağını sordu. Toplu Konut İdaresi ise dört gün sonra verdiği yanıtta, yü- rürlükte bulunan mevzuatta öngöriilen koşullann sağlan- ması habnde, başvurunun ince- lenebılecegini bıldirdi. Ancak İLKSAN, bu yanıtla yetinmeyerek Toplu Konut Idaresi'ne23 Haziran 1992 tari- hinde yeniden başvuru yaptı. Toplu Konut'a 14 Eylül 1992'de gelen yaada ise Başba- kanbk Müsteşan Necdet Seçki- nöz'ün imzası bulunuyor. Seç- kinöz, İLKSAN'ın 30 bin konutluk projesıne arsa temini için İdare'den 300 milyar lıra fı- nansman sağlanması yolunda Başbakanbk'a yaptığı başvunı- yu ıletiyordu. İdare ise bu yazı- ya 6 Kasım 1992'de verdiği yanıtta, arsa stoklannın İLK- SAN'a 30 bin konutluk arsa tahsisine imkan vermediğini, mevzuat kapsamında arsa te- mini için kredı sağlanmasmm da mümkün olmadığını vurgu- ladı. Bakan Toptan'm yönetimi feshetmemesinin nedenini, "işin sonunun nereye varacağı" konusundaki çekincesinden kavnaklandığını öne süren Al- tunya, "Çünkü bütün yandaş- lan, DYP'den adaylar, şu anda, İLKSAN'la iş yapan şirketlerin ortağıdır" diye konuştu. İlköğ- reüm Genel Müdürü Ekretn Yangın'ın oğlunun ortak oldu- ğu bir şırketin de İLKSAN'ın şjrkeüerine iş yapüğını ifade eden Altunya, Milli Eğitim Ba- kanlığı'ndaki bazı yöneticilerin de İLKSAN yönetim kurulun- da görev aldıklanna dikkat cekti. Öğretmenlerdevre dışı Eğit-Sen Ankara Şube Baş- kanı KemaJ Ünal, Milli Eğitim BakanlığVnın İLKSAN'daki yolsuzluklan örtbas etmek için Türkiye öğretmen Yardımlaş- ma Kurumu'nu (TÖYAK) ya- şama geçirmeye çalışüğını söy- ledi. 1985 yılında yapılan anas- tatü değişikliğiyle, İLKSAN'ın öğretmenlerin deneüminden çı- kanldığına dikkat çeken Ünal, şunlan söylcdi> " 1943 yılında kurulmuş ve ıl- kokul öğretmenlerinin üyesi olduğu bir İLKSAN var. Tabii bu kuruluş, 1985 yılında anas- tatü değişikliğiyle MEB'in de- netimine verildi. Fskiden, genel kurulda. ortaklann deneüeme ve seçım haklan varken, bu elle- rinden alındı. Yani öğretmen okuldan aday oluyor, MEB, is- tediğini veto ediyor. İLKSAN böylelıkle antidemokratik bir yapıya getirildi. Denetim me- kanizması ortadan kaldmldı. Özellikle bu dönemden sonra, yolsuzluk, rüşvet iddialan ço- ğalrnaya başladı. Biz, baştan beri, bu yapının demokratik bir niteliğe dönüştürülmesi gerek- üğini savunduk." İLKSAN'ın demokratik bir yapıya kavuşturulduktan son- ra, gclcceğ) konusunda karar verilmesi gerektiğjni savunan Ünal, TÖYAK Usansı ile bu kurumun yolsuzluklan n örtbas edilmeye çalışıldığını vurguladı. j Eğit-Sen üyesi bir grup öğretmen dün İstanbul Adliyesi önünde toplanarak "İLKSAN Bizimdir. Bizim Olaeak", "Talancılar \ argıya" şeklinde slogarJar attı- ! lar.(Foloğraf:MEHMETDEMtRKAYA) Vakifyönetim kuruluyargdansınHaber Merkezi- SHP Gend Sekreteri Cevdet Sebi, yeni bir "Yolsuzluk ko- misyonu" kurularak, yolsuzluklara ka- nşanlann yargılanmasını istedi. Selvi, "Kirli dosyalar arasında politika yap- makta güçlük çekıyoruz" dedi. Eğit-Sen üyesi. bir. gurup öğretmen dün İstanbul Adliyesi önünde toplana- rak, "İlksan Bizimdir Bizim Olaeak", "Talancılar Yargıya" şeklinde slogan- lar attı. Burada yapılan konuşmada. 1943 yılında ilkokul öğreünenlen ara- sında yardım ve dayanışma geliştirmek için kurulan İlksan'ın, geçen zaman içinde amaandan uzaklaşünlarak, ikti- darlann ve bellı çevrelerin "arpalığı" haline gcürildıği vurgulandı. Ko- nuşma'da Başbakanın şu sorulan bilip bilmediği soruldu: "Araba kampanyalan açarak topla- nan paralann nasıl kuUaruldığını biliyor musunuz? Bakanlık müfettişlerinin yolsuzluk ve usülsüzlükleri açıkça saplayan raporla- nndan haberinız varmı? Göstermelik İlksan seçimlennde adaylann nasıl veto edildiğıni biliyor- musunuz? Emeklı öğretmenlenn birikmiş kesin- tilennin aylarca odenmediği de bilginiz dahilinde mi?" Öğretmenler daha sonra suç duyuru- su dilekçelerini Cumhuriyet Savalığı'na verdi. Savalığa verilen yazıda, tüm ilko- kul öğretmenlerinin İlkokul Öğretmen- leri Sağlık ve Sosyal Yardım SandığY- nın (İLKSAN) doğal ve zorunlu iiyeleri olduklan haürlatılarak, şöyle denildi: "Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan verdiği demeçlerde, 'İLKSAN hakkın- da çok şikayet aldığını. bu arsa işine de başından beri karşı olduğunu' açıkla- masına rağmen İLKSAN arpalığı ko- nusunda birçözüm getirmemistir." Suç duyurusunda, İLKSAN Başkanı Bılal Büyükkaya, Başkan Vekık Ibra- him Şen, Genel Sekreteri Sabahatlin Karakaş, Yönetim Kurulu üyeleri Tu- nus Kılınç, Ahmet özgür, Esat Avşar, İrfan Oğuz, Hidayet Sulak ve Mustafa Zor hakkında gerekli koğuşturmanın yapılarak, eylemlcrine uyan yasa kural- lan gcreğinoe cezalandınknaJan için gerekli kamu davasının açılması ıstendi. Öğretmenler savcılığa dilekçelerini verdiklen sonra Eğit-Sen yaalı büyük bir pankartı açarak Sirkeci'dekı Büyük Postahane'ye doğru yürüyüşe geçti. Bir Emniyet yetkilisi "Hakkınızı anyorsu- nuz. Ama sizin, slogan atarak ve trafîği kapalarak yürümenize ian veremeyjz" uyansında bulundu. Bunun ûzerineÖğ- retmenler yol kcnanndan pankart ve dövizler taşıyarak yürümeyc başladı. Zaman zaman "İlksan Bizimdir Bizim Olaeak", "Talancılar Yargıya" şeklinde slogan y'atan öğretmenler polısin müda- hatesi olmadan Büyük Postahane önü- ne geldı. Burada Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan'a telgraf çekildi. İlksan yönelicilerini görevden almasını Köksal Taptan'dan isteyen Öğretmenler çektik- leri tclgraflar da aynca İlksan ana tûzü- nün değiştinlerek, İlksan'ın gerçek sa- hipleri olan öğretmenlere teslim edilme- s« isiendi. Öğretmenler • daha ' sessizcedağıldı. Selvi: Yargılansınlar SHP Genel Sekreten Cevdet Selvi, ye- ni bir "Yolsuzluk komisyonu" kurula- rak, yolsuzluklara kanşanlann yargı- lanmasını istedi. Selvi, "Kirli dosyalar arasında politika yapmakla güçlük ce- kiyoruz" dedi. Basın toplantısı düzenleyerek, İLK- SAN dosyası ile ilgili değerlendirmeler- de bulunan Selvi, bu kuruluşun yapısı- nın Vehbı Dinçerler'in Milli Eğitim Bakânlığı sırasında bozulduğunu ileri sürdü. Koııuııa alaıuııa konut izniOKTAYEKİNCİ "İçıne suyu kaynaklannın korunmasında gereken hassasi- yeun gösterilmesi, yanlış plan- lamalara fırsat verilmemesi ve kaçak faaliyetlerin önlenmesi bakımından, havzadaki her türlü faaliyetin ızlenmesi ve ilgi- li Başbakanlık genelgesinc uy- mayan belediye yetkilileri hak- kında yasal işlem yapılarak Bakanlığımıza bilcjirilmesini önemle nca ederim..." Geçen aralık ayında, Çevre BakanlığVndan istanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanhğı'- na gönderilen ve Bakan Doğan- can Ak>ürek'in imzasını taşı- yan 10512 sayılı genelge bu talimatla noklalanıyor. Talimatta sözü edilen 20.11. 1992 gün ve 28289 sayılı Baş- kanlık Genelgesi'nde ise, doğ- rudan Başbakan DemireJin imzası bulunuyor ve su havza- lanna ait koruma alanlan içer- sindeki yapılaşmaya dönük "tüm gınşimlere" kesinlikleizın verilmemesi yönünde belediye- lerin ve valiliklerin dikkati çeki- liyor. Devletin sorumlu en üst ma- kamlan içme suyu havzalann- da vc özellikle İstanbul'daki baraj çevrelerinde "yeni yapı- laşma tehHkelerine karşı" böy- lesine hassas davranirlarken, devletin başka üst makamlan- nın "bilgileri dahilinde" olarak. Ömerli Barajı koruma alanı içinde toplu konut amacına dö- nük bir arazı alışverişi nasıl ger- çekleşebiliyor? Dahası, bu arazi Ömerli Ba- rajı koruma alanı içersinde kal- •iığından, ilgili mevzuala göre "devletin kamulaşürma yû- kümlülüğu bulunan" mülkiyet- ler arasında kalıyor. Nitekim, bu çerçevede, aynı bölgedeki Paşaköy ve Emirli köylerinde 1990 yılında başlayan kamulaş- ürma çalışmalannın da sürdü- ğü biliniyor. Bu konuda, 4 Eylül 1988 günlü Resmi Gazete'de yayım- lanan "Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği"nin 17/A madde- sınde şu hüküm yer alıyor: "Koruma alanı içinde kalan bölgc. ilgili kanunun yctkiü kıl- dığı idarece kamulaştınlır." Aynı yönetmeliğin 17/B maddesinde ise şu cümle dikka- ti çckiyor: "Bu alanlarda hiçbir yapı yapılamaz, mevcut yapjlar da dondurulmuştur." İLKSAN olayında, konu- nun bir başka "hassas" yönü ise, arsanın "imar yasağı" bulu- nan bir bölgede olduğunun, "önceden bilinmiş ve rapor edilmiş" olması. Yani, yasal olarak inşaat yapılamayacağı "kesin" olan bir arazinin ger- çekleşebilmcsi yönünde devle- tin olanaklannın zorlanabihne- sı. Arazinin alımına karar veril- Bankacılar: Siyasi baskıyapıhyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Dcvlet Bakanı Cavit Çağlar'a, Ziraat Bankası ve Va- kıflar Bankası tarafından açı- lan kredilerle, borçlannın erte- jenmesi üzerindeki usulsüzlük iddialan üzerine Bankalar Ye- mınli Murakıplan Kurulu'nun "devreye girmesi" bekleniyor. Başbakan Söleyman Demirel. Çağlar dosyası için 'acilen' ken- disinin mahkemeye verilmesini isteyen Ziraat Bankası Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'a "Ben mahkeme değilim ki. Bizden mahkemenın yapacağı iş isten- mez" yanıtını verdi. Yüksek Denetleme Kurulu'- nun, bu bankalarda yaplığı denetimler sonucunda günde- me getirdiği "Çağlar'a ait şir- ketlere açılan kredilerin ince- lenmesi gerekır" tcmennisinin Bankalar Ycminli Murakıplan Kurulu'na yönelik olduğu bil- dirildı. HDTM bünycsindeki kurulun, bankalarla ilgili dene- lımlcre, "üst makamlardan tali- mat alarak" veya "re'sen" baş- layabileccğı kaydcdilirken. kurulun bağlı bulunduğu Dev- let Bakanı Tansu Cıller, "Ban- kalarla ilgili usulsüzlük iddiala- nnı incelemesi için Bankalar Yeminli Murakıplan Kurulu'- nu harekete geçırecek misıniz?" sorusuna," Böyle şeyleri nere- den çıkanyorsunuz?" demekle yeündi. Başbakan Sülcyman Demi- rd'ın ise aralannda Maliye ve Gümrük Bakanı SûmerOral'ın da yer aldığı kimi bakanlarla dertleşirken,"Devletin bu dere- ce mahrem bilgilerinin muhale- fete nasıl sızdığına bakmak la- zım" diyerek, olaylan ANAP'a sızdıran "köstebeklerin' bu- lunmasını istedıği öğrenildi. Bankalar ve Ycminli Murak- kıplar Birliği'nin bu konuda bir çalışmasının olmadığı öğreni- Urken, bankacılık çevrelen, "Bu kadar yüksek rakamlann tartışıldıği bir orlamda, Banka- lar Ycminli Murakıplan Kuru- lu eğer kendiliğinden harekete geçmiyorsa, burada siyasi baskı vardır" diycrck, şunlan söyledi- ler: "Dcvlcl Bakanı Çağlar'ın şir- kellcnne bankaların açüklan kredilcr ve bu kredilerin erte- lenme biçimi üzerinde şu sıruda basında yer alan haberler ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın yaptığı açıklamalar birer ıhbar mahiyeti niteliğindc. Dolayısıyla Türkiye'de banka- lar üzenndc adeta tek dcnctim mekanizması kabul edilen Ban- kalar Yeminli Murakıplan Kurulu'nun dechal devreye gir- mesi gerckir. Banka- lar Yeminli Murakıplan Kuru- lu. Bir an önce harekete geçıp, deneümleri başlatmalıdır." Kurulu bünyesinde banndı- ran HDTM üst yetkilileri ise konuya ilişkin Cumhuriyet'in sorusuna şu yanıtı verdiler: "Bizden onay ahnarak yapı- lır, ıncelemeler. Şu ana kadar böyle bir gelişme yok. Aynca, bize vehlmiş bir talünat da yok, bu konunun incelenmesi üze- rinde. Bankalar Yeminli Mura- kıplan Kurulu, meseleyi incelc- yebilir tabii. Ama şu anda sözkonusudeğil." Aklanma girişimi Bankacılık çevrclcn, Ziraat Bankası Genel Müdürü Coş- kun Ulusoy'un Başbakanlık Müsteşan Necdet Seçkinöz'e gönderdıği bir mektupla "yar- gılanmak istiyorum" demesini ise "aklanma girişimi" diye ni- telendirdiler. Bu çevrelerdeki değeriendirroeler şöyle: "Sayın Çağlar ile ilgili du- rum, Türkiye'de devlel banka- lannın hangi anlayışla faaliyet göstcrdiğini gözlcr önüne ser- miştir. Devlet, bu bankalan tamamen siyasi amaçlar için kullanıyor, Coşkun Ulusoy bir önceki dönemde dc Ziraat Ban- kası Genel Müdürü idi. Acaba o zaman Cavit Çağlar'ın ödeme planını niçin kabul etmedi? Hatta bunu kabul etmekle kal- mayıp, neden hacize başvurdu? Demirel hükümcü görcve gel- dikten sonra görevinde kalma- smın bedeu, herhalde Çağlar'ın borçlannı ertelemesı oldu. Bir önceki dönemde karşı çıktığı uygulamayı, bir sonraki dö- nemde 'bankanın menfaatine- dir' diye yapıyor, sonra da ak- lanmak için 'Beni yargılayın" diyebıliyor. Bu çelişkiye düşe- ceğine, keşke o ödeme planı önunc konulduğu zaman göre- vindcn istifa ctseydi." meden önce, İLKSAN'ın bilir- kişilere hazırlattığı bir raporda, 6 milyon 19 bin 399 metrekare- lik mülkiyetin toplam 2.8 mil- yon metrekarclik bölümünün, kesin yapı yasağı bulunan "mutlak ve kısa mesafeli koru- ma alanı içinde kaldığı" belirti- liyor. Geri kalan yaklaşık 3.3 milyon metrekaresi ise "orta ve uzun mesafeli koruma alanına" giriyor ve bu alanda da yapılaş- ma olanağı, yine imar planlan- na göre mümkün görünmüyor. Öte yandan İSKİ'nin de, ku- ruluş yasasından aldığı yetkiler- le, Ömerli Barajı veyakmcevre- sindcki mevcut ve "olası" yapı- laşmaya karşın "daha radikal" bir tutum içersine girmeye baş- ladığı biliniyor. İSKİ yetkilileri, İstanbul'un uzun vadeli su ge- reksinimlerinin karşılanması için Ömerli'nin birinci derecede önem laşıdığmı, çünkü önü- müzdeki 40-50 yılbk dönemi gözeten birprojeyle, kentedışa- rıdan geürilecck sulann da bu barajda depo edilerek İstan- bul'a dağıtılacağını belirüyor- lar. Yanıt bekleyensonılar 1- İLKSAN "kesin imar ya- sağı bulunan" bir araziye neden müşteri oldu? 2- Bu arazinin "imara açıla- bileceği" güvencesini kim ver- di? 3- inşaat yapılamayacak bir itrazinin "arşa" olarak satış fı- yatı nasıl bebrlendi? 4- İmar planı yapılamayacak bir arazide "inşa edilecek" ko- nul sayısı nasıl hesaplandı? 5- İLKSANa bu araziyi al- ması için devlet yardımı yapılır- ken L^emirel'in su havzalann- daki imar yasağına dikkat çekcn gcnelgesi bilinmiyor muydu? 6- Vakıf yönetıcileri böyle "zor" bir arazide toplu konut yapma konusunda neye ve kimlere güvendi? 54binkişi siyaııürdeıı kaçıyor ASL'MAN İZMİR - Burhaniye, Gö- meç ve Pelitköy belediye baş- kanlan. İstanbul Federal Abnanya Başkonsolosluğu'na yaptıklan başvurularda, ya- bancı kökenli Tüprag firması- nın, Edremit Körfezi'nde yöre halkının yaşamını tehdıt eden siyanürle alün arama projesi- nin durdurulmaması duru- munda "belediye ve halk adı- na" Federal Almanya'dan ilti- ca talebinde rJulunacaklannı bildirdiler. Gomec Belediye Başkanı Şefik Bintar, yazısın- da, iltica istek'erirjn nîedenleri- ni, "Altın rrade.ü projesinın bir Alman küruluşu olan Pre- ussaga'nın bünyesinde bulu- nan Tüprag şirketi tarafından gerçekleşürilmesi" ve "Alman kanunlanrun açık sahalarda jiyanür kullarumını yasakla- mış olması" olarak belirtti ve "Böylece ülksnizde halkım, yukanda adı geçen şirketlenn aktivitelerinden korunarak emniyet içerisinde olacakür" dedi. Burhaniye Belediye Başkanı Ne«ni Şeıçi»ler, Gömeç Bele- diye Baştan* Şf.fik Birdar ve Pelitköy Hekt dij e Başkaru Re- cep Acar, >stanbul Federal Abpanya Başkonsolosluğu'na "iltica istemi 'ni içeren yazılar- da, "mümküri bir toplu zehir- lenme felaketinden halkı koru- mak" amaıında olduklannı bildirdiler. Gömeç Belediye Başkanı Şefik Birdar. İstanbul Federal Almanya Başkonsolo- su Dr. Thilo Rötger'e gönder- diğl yazıda. "Benım Belediyem Gömeç'in içinde bulunduğu Edremit Körfezinde büyük bir alün madeni projesi planlan- maktadır" diyerek sözlerini şöyle sürdûrdü: "Bu projedc kullanılacak yanür havuzundan çıkacak olan hidrosiyanürlü asil zehin- nin körfezdeki çevre ve insan sağbğıncia esaslı tahribatlar yapacağı kesin olarak ispat- landığmdan halkımın gelecegi hakkında son derece endişeü- yim. Mümkün bir toplu zehir- lenme felaketinden halkımızı korumak için giriştiğimiz pro- teyi durdurma çabalannın ba- şaıraz kalması halinde işbu yazımla belediyem ve halkıma Federal Almanya Cumhuri- yetı'nden iltica müsaadesi al- mak için zaü âlinize müracaat etmekteyim. Bu iltica müra- caaümın ilk sebebi, alün ma- deni projesirün, bir Alman kuruluşu olan Preussaga'nun bünyesinde bulunan Tüprag A.Ş. tarafından gerçekleştirile- ceği iken, bir diğer sebebi de Alman kanunlanrun açık sa- halarda siyanür kullanımıru yasaklamış obnasıdır. Böylece ulkenizde halkım, yukanda adı geçen şirketlerin aktıvitele- rinden korunarak emniyet içe- risinde olacakür. Yazımın ciddiyetini takdir ederek mü- racaauma teveccüh gösterece- ğiniz ümidi içerisinde saygüan- mı sunanm." Gömeç Bebdiye Başkanı Birdar, belediv'enin nüfusunun 10 bin 95 kişi olduğunu belirt- tiği başvuru yazısına, konuyla ilgili Alman yasasının bir öme- ğini de ekledi. Burhaniye Belediye Başkanı Necmi Şengider, başvuruyu kendileri ve yöre halkı adına yapüklannı bebrterek, "Yeşüi bol, memleketimize uygun bir yerde bize bir yer vermelerin istiyomz. Başka çaremiz kal- madı. RuhsaÜar veriliyor, pro- jeyi durduramıyoruz" diye konuştu. Demokrasiye aşık bîr yönetmen: Solanas SUNGUÇAPAN surea yaşanıyor. Ama bu, bir- takım iyi filmlerin yapılması nı Fernando Solanas ı, unutul- engellemiyor yine de. Ama pat- maz filmı La Hora de los Hor- ron hep HoUywood. Avrupalı nos' (Yanıp Tutuşmalar Saa- yonetmenknn yapması gere- ti)yle .tanımıştım 1969'da. La ken, HoUywood'a karşı daha Hora de los Hornos,ogünedekgüçlü bir 'yaraücıük'la müca- gördüğüm bütün fılmlerden ta- dele etmek. mamiyle farklı, bir 'anti-emper- - Haynuu oldnğumız sinero*. yalist ve politik sinema' baŞya- a 1 " v a r nn?'^"1 pıtıydı. Seyirciyi ve tüm otorite- Yümaz Güney'e büyük hay- leri şoka sokan bu filmin ranlığım yar. (Solanas, Yıbnaz ardından sürgünlerle, aalarla, Güney'ı 'Ilma Gune' olarak te- zorluklarla ve engellemelerle laffuz ediyor) Yılmaz'ı 1980'- dolu yıllar geldi Solanas için. 'enrı başmda Pans te, surgün Tiyatrovemüzikeğitimigören, yülannda tanıdım. Daha doğ- ama sinemayı kendine anlaüm rusu sûrgün yıUarimızda deme- aracı olarak secen Solanas, ül- üyim. Büyûk bir ^air ve yazar, kesindeki cunta yönetimlerinin tüyük bir artist ve sınemacıydı baskılan yüzünaetı Avrupa'ya Yılmaz. 'Angaje'ydi; soylu, cö- göç ederek sürgünlüğü seç'ti; m e r t -e alçakgonülluydu. Ya- 1976dan 1983"e değin Fransa'- ?amunun beş yıbnı verdığim da yaşadı. Yılmaz Güney'e 'Tangolar'ın yapılmasında adadığı 'Tangolar'Gardel'in e m e S i 8^"- r n e k a n seçimleri Sürgünü' ve bu fîlmin devamı i( ?n 1 9 8 4 başlannda Arjantin'e niteliğindeki Güney'Ie ve festi- gitüğimde onu da götürdüm. valde gösterilen son fılmi Yol- Hastalığı elverdiğince memnun culuk'la sinema dünyasına ye- k a ldı bu yolculuktan. Yılmaz'- nidendoğdul98Clerde. Yılmaz ^ n başka bütün büyük sine- Güney'eadandığıvepoliukiçe- ınaalardan bir şeyler aldım riği nedeniyle saıısüre takılarak Chaplin, Eisenstein, Orsoı. ılan edildığı halde Türk sinema- Welles, Kurosawa, Visconti gi- severlerinden esi'-genen Tango- bi. lar, eski Sinema Günlerinden -'GeriBmli bir fflmi' andıran birinde (1985'ti gahba) yasak- yaşanunna iUşkin nder söyleye- lanmışü son anda. Kuşkusuz «*ksimz? değirmende ağarUnadığı beyaz I 7 yaşımdan itibaren çahşı- saçlanyla Arjantinli bir Stewart yorum. Her şeyin bedelini öde- Granger'ı andıran Solanas'la, d»111 - F i l m yapabilmek için jüri üyeliği için geldiği İstanbul rnecburen yapıma oklum. 35 Film Festivali'nd? söyleştik: y"da 6 uzun fihn yapabüdim. - Kendinizi 'angaje' bir sine- Y?nialtıyılda birfilm.1983'ten macı olarak mı kabul ediyorsu- beri Arjantin'de yaşıyonım. nuz? " Viola-Galtieri cuntasının sona Evet. Her zaman demokrasi- errr-esinden sonra dönebürniş- ye toplumsal adalete ve ilerle- ü ı a Arjantin'e. Suikast girişim- meye bağımlı oldum. Dayanış- l e r i n e uğrayıp, ölüm cezasma ma, banş, demokraük değişim- Çarptınbp, ışkehce tehditleıine ler icin mücadele verdim hep. maruz kalınca zorunlu olarak Daima 'angaje'ydim. Kendimi sürgüne, ülke dışma çıkmışum. ifade etme yolum sinemaydı. 1970'b yıllarda Arjantin bir Dolayısıyla yapüğnn da 'anga- cuntadan diğer bir cuntaya sal- je' bir smemaydı. Hayatımın 'anıp duruyordu. Binlerce kişi tutkusu, bütün fümlerimde tutuklanmış, öldürülmüş ya da başrolü ülkeme, Arjantin halkı- kaybolmuştu. Rejim bakinun- na vermekti. Fibnlerin sorunu dan son derece tehlikeli biri ola- asbnda görüntüyü oluştunnak- rak görülüyordum. Filmlerim ür. Konuyu sinematografik ve yüzünden .'ideolojik bir teh- poetik açıdan da düşünmek ge- nke'ydim. Ulkedeki tüm muha- rekir. Ben kimi zaman sinema- nf aydmlann can güvenliği nın geleneksel kalıplanndan kalmamıştı. Hatta bızzat hükü- sıynlmayı yeğlerim. m e l tarafından 'icaplanna ba- -HoU)>voodfilmlerihakkiDda kıbyor'du. Çoğu arkadaşım ne düşümiyorsunuz ? tutuJdandı, acı çeku ya da kay- Amerikalüar kendilerine öz- boldu bu baskı döneminde. gü bir sinema yapmakta çok 1976'daki General Videla'mn başanlılar. ,Amerikan sineması- askeri darbesinden dört ay son- nın günümüzde dünyanın bü- ra ülke dışma çıkabildim. Tpp- tün perdelerini ve ekranlanru J 3 ™ 8 ^1 geçirdim sürgünde. işgal edişi yeni bir şey değil Ispanya, Italya derken bana ça- özellikle son yıUarda bu işgal ûsma imkânı sağlayan Fransa'- iyıce beürginleşti veulusalsine-da kaldım sonuçta. 199I'de malann yerini aldı Hollywood. Arjantin Başkanı Carlos 'El Ekranlan, perdeleri işgal eden Turco' Menem'le süregelen Amerikanfilmlerininçoğu naif, sürtüşmemiz kurşunlanmama banal birtakım -spectacle'lar- yol açü. Amacına ulaşmayan dır. Bu arada Woody AJlen, bu 'yargısız ınfaz'dan paçayı Francis F.Coppola'yı da sevdi- kurtardıysam da bacaklanm ğim yönetmenler olarak bebrte- kınldı. Menem, 'halkına ihanet bib'rim. edçn. demagog ve tutucu', eleş- tiriden hoşlanmayan, despot - Biraz da Avnıpa sÜKmasm- bir başkan. Menem'in saygınb- dan söz edelim, Avrupa'daki çe- ğma halel getiren birtakım laf- şitli film festivallerinde seçici lar ettiğim gerekçesiyle başla- kurul üyesi olarak görev yaptığı- yan sürtüşmemiz; halen açıkb- np için soruyorum. Sûce ortak ğa kavuşmayan, kimin neden bir A\rupa duyariıuğından söz yapüğı bebrlenmeyen, gözümü edilebilir mi? korkutmaya ve sesimi kesmeye Evet. Avrupa sinemasında yönelik bu suikast ginşiminin j gitukçe ağırlaşan bir bunahm başlıca nedeni sanınm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle