23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13NİSAN1993SAU 12 DIZIYAZI Çukobirl ik B İ R T A L A N I N Ö Y K Ü S Ü ÇETİN YİĞENOĞLU Borç trüyonknraukşimş JTl acı Sabancı: Sorunları çözmek içingöbeğiyukardan tesmek lazun. Ypksafasit dairenin içinde kartopugibiborçyukseliyor. Bugün Çukobmik in cirosufaize yetmei. Borç trüyonlara ulaşmışsafaize versenyetmez ciroyu. Kimsenin elinde birsihirbaz değneğiyoktur. Buyamayla bu deliğin kapanması mümkün değil. O zaman tedbirlerpalyatifgkkyor. Hastalığa doğrudan neşteri vurmak, operasyonu tamyapmak lazım. -2- K iralanan fabri- kanın depo- sundakı küspe, Çukobirlik'e yandığı bıtdirilir- ken. serbest pi- yasada saüür. Bedeh daha son- ra mahkeme yoluyla ahnsa da küspeyi satan fabrika sahibi uzun süre faizsiz kredi kul- lanmış gibi olur. Milli Mensucat Bu dönemdeki yolsuzluklar günümüz rakamlanyla karşı- laşünldığında küçük, üstetik komik kalmaktadır. Bu dö- nemde belirlenen yolsuzluklar- la ilgili açılan davalar birlik çı- kanna sonuçlanmıştır. Bu dö- nemdeki en büyük yolsuzluk Millı Mensucat olayıdır. 1970'- lerin ortasında birinci dönemin sonunda meydana gelir olay. Çukobirlik'ten Milli Men- sucat'a (Şirket bu olaydan son- ra iflas eder. Şimdiki adı MİLSAN olan fabrika isim ve el değjştinr ) Büyük miktarda pamuk satışı yapılır Pamuklar yüklendıkten birkaç gün sonra Milli Mensucat Sanayi iflas eder. Çukobııiik'te büyük pa- nık yaşanır. Milli Mensucat'a satılan, an- cak henûz başka kişilere satüıp el değjştirmeyen mallara ant- repolarda "tedbir" konulur. Pamuklann bir kısmı yollarda ele geçinlir. Ele gecirilemeyen mallar ıçın de iflas masasna katıhnır ve Milli Mensucat'ın bazı gayri rnenkulleri alınır. Gecikmeli de olsa büyûk risk (o zamana göre) ucuz atlatılır. Yatmm dönemi 1970'lerin ortası. Çukobirlik kooperatifçiük anlanunda işle- vinın doruğundadır. 1976 sezo^ nunda öyle çok kütlü alınır ki anlatıhr gıbi değıl O sezon ve- rim olağanüstüdür. Üstelik Su- riye'nin kütlüsü de alınmışür. O yılki 576 bin tonluk kütlü alımı "rekor" sözcûğüyle tanımlanır. Tarihinde bir daha bu ölçüde ahm yaptığı görülmeyen Çuko- birlıkte depolar yetersiz kalın- ca ürünler, üzeri brandalarla örtülerek kullarulmayan kara- yollanna konulur. O yıl çok bü- yük para kazanıhr. tşte bu para, Çukobirlik'te entegrasyo- na gidişin çıkış noktası olur. Bugün Çukobirlik Merkez Entegre Tesisleri'nin bulundu- ğu arazi saün alınır ve ınşaaüa- ra başlarur. Ancak, Çukobir- lik'te büyük yatınmlann baş- laüldığı o dönemde pobtik kon- jonktür çok ilginctir. Türkiye hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecıne gırmiştir. Kısa dönem CHP-MSP koalısyonu, birinci ve ıkıncı MC hükümetJeri ku- rulmuştur. Dönem, 12 Eylül 1980 öncesidir. Çukobiriik'te işte böyle bir dönemde büyük yaunm karan alınmıştır. Ne yazık kı 576 bin ton kütlünün akndığı yılki gibi bir gelir, son- raki yıllarda elde edilemez. Bu nedenle yaünmlann yüriıtüle- bilmesı için Ziraat Bankası ga- rantörlüğüyle Avrupa Iskan Fonu'ndan kur garantili kredi kullarulır. Alınan kredide para akışı dü- zenli ofanayınca iş planlandığı dönemde bitirilemez. fnşaatlar sonraki yıllara sarkar. Bu kez inşaat sektöründe "eskalas- yon" denilen fiyat farkı duru- mu ortaya cıkar. Sonradan "yanlış pohtika" olarak değer- lendinlen inşaatlann CHP dö- neminde emanet usulüyle ihale edılmesi sorunlar yumağını büyütür. Bu dönemde önernli sorunlann inşaat şirketlenyle çıktığı görülür. Ancak, süreç içinde sorunlann tümünün çö- zümlendiği (ortadan örnekkr ilginctir Entegre tesisler kapsammda planlanan, yapımına on beş, on altı yıl önce başjanan ve henüz tamamlanmayan konukevinin kaba ınşaatı sürmektedır. Han- gj akla hizmet edilmişse bilin- mez, inşaat başlar başlamaz ça- maşırhanenin ekipman ve ma- kineleri alelacele alınır. Bu makineierin şu anda nerede ol- duğu bilinmemektedir. Gökde- len inşaatı henüz tamamlan- mamıştır. Bu inşaatm bodru- muna da ısıtma, soğutma ve havalandırma tesisaü aynı ace- leyle kuruluverir. Ancak, yağan yağmur pınl pınl makınelen bir anda sular altına bırakır. Elbet- te, makineierin sökümü (de montaj), yeniden takılması (montaj) için ayn ayn harca- malar yapılır. Soruşturmalar sonuç vermez. "Soruşturma fa- lan ama, sonuç hikaye" diyor bir yetkili. "Çünkü sorun doğal bir olay sonucu meydana gel- birtik'te borç trüyonlara ulaşmışsa faize versen yetmez. HastaJığa doğrudan neşteri vurmak, operasyonu tam yap- mak lazım" dedi. Sabancı'ya yönelttiğimiz sorular ve yanı- tlan şöyle: - Bir sanayicj olarak size göre ÇıAobirfik nasd bir ku- SABANCI - Çukobirlik, ku- ruluş gayeleri olan bir müesse- se, bir kooperatif. Ancak, ka- buk değiştirdi, sanayiye itildi. Eğer, bölgede özel sektörün dışında teksul fabrikasına ihti- yaç var ıdıyse, niye işı ve ihtisası bu olan Sümerbank büyü- tübnedi? Çukobirlik'te büyük teksul entegrasyonu kuruldu. Hiç konusu değildi. Çukuro- va'nın pamuğunu cıftcıden ala- cak, ipük yapacak, katma de- gerlı üretim haline getirecek birkaç tane Çukobirlik olsa yine yetmez aslında. Bu işlere girilmese belki daha iyiydi. mez ciroyu. Kimsenin elinde bir sihirbaz değneği yoktur. Bu ya- mayla bu deUğın kapanması mümkün değil. O zaman ted- birler palyatıf gidiyor. Hastalı- ğa doğrudan neşteri vurmak, operasyonu tam yapmak laznn. - ÇAobirtftteki ijfettnecfligi nasıl bufaıyomBiuz? SABANCI - Genel manada özel sektör gibi çalışmadiğı vakıadır. KİT sistemı gibi çalış- maktadır. Ticaret Bakanlığı si- yasetinde yönlendiriliyor. Ozel sektör gibi bir dinamizmin, bir arayışın içinde olunduğunu tabinin etmiyorum. Bıze göre tamam değildir. Eleman deyın- ce iş sayıyla bitmiyor. Eleman konusunda mesele yalnız tahsil ik de bitmiyor. Kalifıye eleman bulup işin başına koymak ayn bir iş. Işletmeciüği iyi yapacak olanîar da elemanlardır. - Yönetim yapra hakknda dn- şüncderto? SABANCI - Tabii yönetim Haa Sabancı-Sanayi Uekoopentifiayrmakl kaldınldığı) görülür. O günler- de katsayı dolayısıyla müteah- hitler sıkıştınlır. Ama, ne hik- metse yönetim kurulu İcaranyla bir yplu bulunarak sorunlar çö- zumienır. "AdanaVmhrdım" O yıllardaki yolsuzluklan sanınz Çukobirük'in ünlü bir hukuk danışmarunın bir dostu- na söyledigi şu sözler anlatır: "O yıllarda aldığım parayı tut- saydım Adana'nın yansı benim olurdu. Paylaşmasaydım da paralann tamamı bende kal- saydı Adana'nın sahibi olur- dum." O yülarda "savur- ganlık" olarak değerlendirilen ancak üzerinde yolsuzluk ve usulsüzlük söylentileri çıkan şu miştir." Tekstıl makinele- ri de aceleye getirilir. Bir görüşe göre Çuko- birük'i zora sokan, bu- günkü duruma düşüren bu makinelerdir. Borç yapıla- rak alındığı halde yıllarca çalıştınlmamaadır. Basma fab- nkası ıçın alınan bu makineler "parasızlık" gerekçesiyle altı yıl depolarda bekleulır. Oysa her yıl yeni bir teknolojik gelişmeye tanık olunan günümüzde teks- til sektörû için alü yıl çok uzun süre olarak kabul edılmektedir. Çukobirtik, KİT gibi Adana Sanayi Odası Başkanı Haa ' Sabancı, Çukobirlik'i KİTe benzetti. Sanayi kuru- luşlanyla kooperatiflerin kesin- likle birbırinden aynlmaa ge- rektiğini, bu iş için de özelleştir- menin bir yöntem olduğunu söyteyen Hacı Sabancı, "Çuko- Çukobirlik yalnız tanm kesi- minin ihtiyaçlanyla ilgiU konu- lann içinde haşır neşir ol- malıydı... Kooperatif olarak kalsaydı daha iyı ohırdu. Son- ra, girdisiyle cıküsıyla sanayi- kooperatif birbirine kanştı. Sa- nayıde ciddi yatınmlara döviz kredileriyle gırildı. Bu kadar büyük müessesede çok sık ida- reci değıştı. Adam ne zaman işe inübak edecek, ne zaman işin özelliklerini kavrayacak? Yıl- lann birikimı içinde belli hadi- seler olrnuş. Şu geldığimız fo- toğraf itibariyle hep bunlann buikimi bir yere gelrruş. Şahı- slan suçlamakla bir yere varmamız mümkün değil. Sorunlan çözmek için göbeği yukardan kesmek lazun. Yoksa fasit dairenin içinde kartopu gibi mesele büyüyor, borç yuk- seliyor. Bugün Çukobirlik'in ci- rosu faize yetmez. Borç trüyon- lara ulaşmışsa faize versen yet- çok mühim. Şimdi, bu seneki ömegi verelim. Illa, fiyatı yu- kan, Ankara belirleyecek deni- hyor. Bu yüzden gitti bu sene iki ay. Pamuğunfiyatıbir hafta ev- vel beffi oldu. Öysa bu 1 eylülde belli olmahydı. Hükümet yük- sek fiyat politikası uyguladı, ama parayı odeyemediğinden acil paraya ihtiyaa olanlar malını piyasaya sattı. tşte bu ömeği niçin verdim? Bu gibi iş- ler hızh karar ister, onun için verdim. KÎTlerde, kamu kuru- luşlannda genelbkle hızb karar oimuyor. İşin tabiatındadişliler ağır ağu- dönüyor bu sürat dey- rinde. Konjonktürün inip çıktığı günümüzde geç kabnı- yor. - Bfirokratik gedloae de zan- ra yoi açıyor... ŞABANO- Elbette. Bu yıl mübayaa fiyatı yüksekti yani. Yüksek satmakta konjoktü- re uyayım derse zarar var. Kim cekecek bu zaran? Devlet. Dev- let o zaman diyor ki, zarar bana ait olduğu için bana sor. Bu- radaki mahalli yönetimde fazla bir şey yok. Suclu yöneticidir dersek, bu yanlış ohır. Yalnız çalışanlan ve yöneticileri tek başına sucjayacak bir şey deği] ki. Çünkü bu özel kesimin de içindeki bırcok idarecı kamu- dan gelme kardeşim. Niye özel sektörde başanü oluyor da kamu sektöründe olamıyor? - Bn olgDterda poltfluHi et- Urineboyiıtta? SABANO - Biraz insanlar yerinde kahnalı, vırt-zırt değiş- tirerek oimaz. Her geien sıfirdan başlıyor. Vakit çok de- ğerli bir şey. Bunu kimse çarcur etmemeh. işin fülen içinde deği- liz, biz dıştan gördügumüz fo- toğrafa göre söylüyoruz. Şimdi bunu okuyunca arkadaşlar 'ooo, veryansuı etmiş' diyecek- ler Veryansın etmedık. Betlci söylediklerimizde haksız oldu- ğumuz noktalar var. Türkiye'- de halka açık belli müesseseleri- miz bunlar. Hassas müessese- lerdır. Tabü, birlikler harmam ve spekülasyonu geniş kuruluş- lardır. Ama, en çok problemı olan birlik de burasıdır. Fevka- lade problemler var. bu sorun- lar içerisinde yolsuzluk dediko- dulan var. Obnasa fevkalade iyi olur. Var nudır, yok mudur; sonra bunun ne kadan dediko- du, ne kadan doğnı? Ama, her gün bir dedikodu var. Yok tuz ışi, yok kimyevi madde işi oldu. Yok bilmem, levha tenjpkeleri kırpıntı çıkmış. Bunlar eğer a- hhatli dayanaklan yoksa, mah- sul veriyor, idarealeri yıpratı- yor. Zaman zaman basmda okuduğumuz kadanyla çeşitli ithamlar var. Tabii kalabalık aık. Kalabalık aile, ama üstün- de de bir mal sahibi yok. özel kesım gibi bir patron yok. De- dikoduya daha müsait. Yani insanlar da rutubetten nem kapıyor. Mıllet olarak da biraz dediİcoduyu seviyoruz galiba. Ben olmamış demiyorum, ama olmuş demek de ne derece sı- hhatlidir bılmiyorum. Aynı bu bızim hayah ıhracat gibi. Kaç yıldu* konuşuruz, ama bir neti- ceye varamıyonız. -ÇakobirBk size göre nasıi kurbriur, kaza^lı konan InÜM geUr? -SABANO - özelleştirme bir yoldur. Ama, bu çaptaki müessesede kolay değildir. Sa- nayi ile kooperatifı mutlaka ayırmak lazım. Ve bu birikmiş yüklere muhakkak bir akıl bul- mak lazım. Arkadan gelen ha- diseyi de yavaşlatmak lazun. Tasarrufa gıtmek lazım. Kad- rolan tam yerine oturtmak lazun. Randımanlan tam al- mak lazım. SÜBECEK Mutlu, güzelgünlerhepiıııiziııolacak O N B I N L E R m m m \^ m m M >^ s ^ İÇİN YAZDI Değerli Uğur Mumcu, öhi- münle yüreguniz parçalandı. Ancak yerinde rahat uyu, gö- rüşlerin aynen devam edecek- tir. Fıdjuı OIVUŞ Değerli U|ur Abi! Senin onur- lu. yürekli mücadelende seni yalnız bıraktık. Kendimizden utanıyoruz. Sen ölmedin bir daha doğdum. HerİMBgı biri Sevgili Uğur Mumcu! Duygu- lanmı anlatacak kelime bula- mıyorum. Ancak söylemek is- tediğım tek şey senin düşüncele- rin davranışlann kısacası örnek hayaünla kalbımde her zaman yer alacağındır. Seni seviyoruz. BmSn Sevgili Uğur Mumcu, insanla- nn fıkirieri yüzünden öldürül- melerini bir türlü anlayamıyo- nım. Onlan şıddeüe kınıyo- rum. Sen her zaman fıkirierinle bizlerle berabersin. Sen çok se- viyoruz. EbnıEser Sen demokrasinin bir unsuru- sun. Ruhun şad olsun seni kat- ledenler elbet bir gün cezaJannı Maltepe Cımirndeki tören (Fotoğraf: RIZA EZER) bulacaklardır. M.CaMİDedz Em. Hv.K<LB.Ç.V. Hiçbir güç senin düşüncelerini yok edemeyecektir. Seni takip edecek senin yolunda yürüye- cek binlerce insan onlann hata- sını hatırlatacaktır. Kaibimiz- desin. ünHnâhan Karakaş Sevgüi Uğur Mumcu, beynimi- Senin için üç beş gün ağlayıp se- ni unutacağımızı sanma. Ben yeni nesü bir genç olarak özgür bir demokrasi uğruna senin dü- şüncelerindoğruİtusundabu kav a ^a^^ demokrasi ve öz- ganın en onunoe savaşmaya gûrlük kavramını hiçbir gücün soz venyorum. alamayacağını bilmeni isterim. Bugüne kadar olduğu gibi bun-Metanet Iziıı dan sonrada yolumuza devam edecegiz. HinuyetŞahin Sevgili Uğur Mumcu, dürüstlü- ğün, cesaretin, yigitliğin ile bu ulusun aydın Atatürkçülerinin yüceliğinde sonsuza kadar ya- şayacaksın. seni saygıyla, sey- giyle, en içten gözyaşlan ile uğurluyoruz. Rahat uyu!.. Sevgi Çırpan Yanlışlarla savaşamayan, an- cak ölüm korkusuyla yaptldığı bu ülkede aamasız terörü, seni bedenin yenilse bile, bil ki senin gibi milyonlarca Uğur Mumcu karşı koyacakür. Türkiye'ye yazık oldu... ÜlkerTok 'Sen yanmasan, ben yanmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınb- ğa'. Yeryüzünde hiçbir güç Türkiye'vi hukuk devleti ol- maktan men edemez. Rahat uyu. NecdetEıcnd-Gaeted Uğur Mumcu senin ve idealleri- nin resmini, öğrencilerinin, ço- nılflanmın ve torunlaruTun yü- regine ve beynine çizeceğim. Necat Baynktar SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Bentm ÇonımMuğıın Çorum'da3 nisan akşamı ilkin "Laik Devlet veDemok- rasi" açıkoturumu yapıldı. Bunda, Ceyhun Mumcu, Doç. Dr. Atila Erdem, Cafer özerkoç konuştırfar. Konuşmacı- lar arasında ben de vardım. Açış konuşmasını Semah Kültür Vakfı Genel Başkanı Lütfi Kaleli yaptı. Lütfi Kaleli, yeni çıkan "Alevı-Sunni Inancında, Mevlana-Yunus ve Hacıbektaş Gerçeği" adlı yapıtını imzaladı. Açıkoturum, Uğur Mumcu anısına düzenienmişti. Konuşmalar bo- yunca, salondaki üç bini aşkın kalabalık: - Uğurlar ölmez! diye bağırdı. Çorum Semah ekibi yanında, (stanbul'dan da Karaca- ahmet Semah Ekibi o günkü gösteriler için gelmişti. Sunuculuğu Semah Vakfı Çorum Şubesi Başkanı Sa- vunman Sadık Eral yapmaktaydı. Cumhuriyet'te yazıları çıkıyordu. Ankara Radyosu'ndan Ihsan Mertteş saz, Er- kan Altun bağlama çaltyorlardı. Yine Ankara Radyosu'- ndan Gülşen Altun söyledigi şarkılarla dinleyicileri coş- turdu. Gülşen, "Insanlann karnı tokJBir dünya istiyoruz" diyor, alkışlanıyordu. Semah ekibi, başlarken Hüseyin Çırakman'ın "Bugün bize hoşgeldiniz eren/er'ini söyle- di. Halkozanı Çırakman'ın "Çorumlu Haik Ozanlan"adlı bir yapıtı da var. ArifSağ, gecenin ünlüleri arasındaydı... Orhan Apaydın, bana "Çorumlu" derdi. Eşi Gürsel Apaydın da onun bu deyişine güler de gülerdi. Hey gidi günler! Tercüman yazarlanndan Ergun Göze, bir yazımda kendisini küçük düşürdüğümü ileri sürerek mahkemeye vermişti. Belgeleri sunamadığımız, genç bayan savun- manımızın yeniliği, hukuk yargıcının da ivecenliği (!) yüzünden, hukuk davasını yrtirmiş, para ödemeye hü- küm giymiştik. Hukuk yargıcı, ceza davasını beklemeyi gerekli görmemiş, kararı bastrmıştı. Yargıtay bu kararı bozdu, ancak ödenecek parayı çok bulmuş da bozmuş- tu. Ceza davası ise sürüyordu. Duruşmadan bir gün önce, gece Orhan Apaydın'larda kalıyordum; eşi Gürsel Hanım'la ikisi, yargıca sunulacak belgeler üzerinde calı- şıyorlar, ben de daktilomu yanımda götürdüğumden, kendime göre hazırhklaryapıyordum. Orhan Apaydın: - Mustafacığım, sen yatl Boşuna uğraşma, davanın o bölumünde değiliz. Yargıç sana söz vermez. Biz delille- ri sunacağız; sen savunmada söz alırsın! diyordu. - Olsun, diyordum, yargıç bana söz verir ne olur ne ol- maz, hazırlığımı yapayım! Orhan Apaydın: - Yazık, uykusuz kalacaksm, bak biz çalışıyoruz, sen bari uyu! Orhan Apaydın, başa çıkamadı! Ben de hazırlandım; duruşmaya gıttık. Yargıç bir bayandı. Ergun Göze, du- ruşmaya gelmiş, ancak davacı yerine oturmamış, dinle- yiciler arasında oturmayı yeğlemişti. "İşte ben adamı böyle yaparım!" der gibi yukarıdan bakıyordu. Biz Or- han Apaydın'la yan yana oturuyorduk. Ergun Göze'nin savunmanı konuştu. O: - Efendim, Ekmekçi'nin yazdıkları doğru olabilir, önemli olan yazdıklarının doğru olup olmaması değil, müvekkilime hakaret etmesidir. Biz onun davacısıyız! Savunmanım Orhan Apaydın, kendisine söz verilince ayağa kalktı ağır ağır, tane tane Ergun Göze'nin Diyanet Vakfı ile Islam Ansiklopedisi çıkarma konusundaki girt- şimlerine ilişkin belgeleri bir bir sıraladı. Bunlar, mah- kemeye vereceğimiz belgelerin neler olduğuna ilişkin listeydi. Bayan yargıç Levent Ardahan, bana yöneldi: - Siz, dedi, Mustafa Ekmekçi, Ankara'dan geldiniz, si- zin söylemek istediğiniz bir şey var mı? Ayağa kalkarken, Orhan Apaydın'a bir çimdik attım! Konuşmama: - Sayın yargıç, ben sizi tanımaya geldim. Beni de sizin tanımanızı istedim. Beni ya mahkum edeceksiniz ya da aklayacaksınız. Hakkımda karar verirken, benim kim of- duğumu, nasıl bir yazar olduğumu tanımalısmız, diye başladım. O konuşmamda Ergun Göze'yi tanımfadım. Kendisî- nin gazeteci olmadığını, basın kartı bulunmadığını anlat- nm. Gazetecileri sınıflandırdım, "naylon gazeteci" neye denir, biz gazetecilere düşen görev nedır, basın kendini nasıl denetleyecektir, onlan söyledim. Ergun Göze dinleyici yerinden, yargıca: - Yerime geçebilir miyim? Cevap vereceğim! dedi. Bayan yargıç Levent Ardahan: - Hayır, karşılığını verdi, duruşmanın başında geçsey- diniz! Bunun üzerine Ergun Göze, kendi kendine bir seyler söyleyerek duruşma salonundan çıktı... O duruşmadan sonra, dosya bilirkişiye gitmişti, onun yanıt beklendi Dava ile ilgili belgelerimizi sunduk. Or- han Apaydın, o duruşma sonunda çok keyifliydi: - Haydi seni yemeğe götüreyim! dedi. İşte o sırada söyledim o sözü: - Senin yaptığını Çorumlu yapmaz! dedim. Bu sözü hiç duymamışo: - Ne demek o? Anlatbm. Bu sözü işci, şoför gibi roman kahramanlan sık kullanırdı! Orhan Apaydın'ın bu çok hoşuna gitti, o günden sonra adım Apaydın'ların evinde "Çorumlu" kaldı. O davada aklandık. Yargıç Levent Ardahan kara- nnda; "Mustafa Ekmekçi'nin yazılarında hakaret yoktur, ağır elestiri vardır" diye yazdı. Ceyhun Mumcu'yla ikimiz Çorum'dan otobûse binip aynldık. Biz ayrıldıktan sonra, semah yöneticileri, ko- nuşmalanmızı banttan bir kez daha dinleyip, boğma rakı içmişler! BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Abdülhak' Hâmit tar- 1 han'ın bir tiyatro yapıtı... İki derenin ya da ikı yo- 2 lun birleştiği yer. 2/ özel- likle çocuklarda görülen urnak kemirme ahşkanh- ğı. 3/ Bir şeym yapılması- nı yasakJama... Yaprağm ayası.4/Tann... Yarada- ki irini boşalünak için kullanılan bükülgen bo- ru. 5/ Italya'da bir kent 8 6/Bir alaşımdaki maden- g lerin ergjme derecesi far- kından yararlanarak bunlan bir- birinden ayırma işlemi... Yün atkı. 7/ Kadın giysilerinin etek ucu, kol gibi yerlerine verev kesümiş ku- maştan yapılan süs... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 8/ Kâğıt üretimiyle ilgili kamu ku- ruluşumuzun kısa yazıhşı... Akde- niz bölgesinde bir çay. 9/ Köpek... Sıcak iklimlerde yetişen ıtırh bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Şerif Gören'in, yurticinde ve yurtdışında çeşitli ödüller ka- zanmış bir fılmi... Bır nota. 2/ Hayvanlara vurulan damga... Düşmanlık. 3/ Sıirt ve Di>arbakır yörelerinde düzenlenen "d- gor" şenüği sırasında yapılması gelenekselleşmiş olan bumbar dolmasına verilen ad. 4/ Kurnaz, açıkgöz... Cila ve yaküz işle- rinde kullanılan bir cins zamk. 5/ Cıvatalann aluna yerieştirilen ortası delik yuvarlak parça. 6/ Yanağın alt kısmı. 7/ Sporda re- kor kıranlarla, şampiyon olanlar arasında el değışUren kupa... Saka Türkleri'nin bır destanı. 8/ Gizli görevli... Gerçekleştiri^ mesi zamana bağlı istek. 9/ Belirh bir iş ya da hizmeti başarabi- lecek gücteki en küçük asken birlik... Antik Yunan tiyatrolann- da sahneye verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle