Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13NİSAN1993SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
'Altın Lale' sahibi Fransız yönetmen Jean-Charles Tacchella, bu yıl tstanbul Festivalijürisinde
Yaşamla içiçe gelisen sinema...
M E H M E T BASLTÇU
H
er sinemaseverin yaşamında
unutamadığı güzelliktebirde-
vır vardır: Sinemayı keşfettiği
devir. Öylesıne zengin, yo-
Jun vc iç gıdıklayıcı bır zaman
bölümüdür kı o, olanaksızlığını bılmeni-
ze karşın yeniden. defalarca yaşamayı is-
tersiniz..
On beş gün önce Paris'te yayimlanan
Amenkan sinemasının ustalanndan
Frank Borzage konusunda yapılmış en
cıddi ve en doyurucu çalışmanın ürünu
olduğu söylencn, Herve Dımont imzalı
kıtabın önsözünü yazan Jean-Charies
Taccheila. hetncn ılk satırda. bir sınema-
severin vaşamına yön \eren bu olağa-
nüMÜ de\ırden büyük bir tutkuyla, bıraz
da nostaljijle söz ediyor:
"'On bir ya da on ıki yaşındaydım, bır
salondan diğerine koşar durur, bir defte •
re yönetmenlenn adlannı yazardtm.
İkinci Dünya Savaşı'ndan önce her sc-
amıa ıki haua üç uzun metrajlı fılm gös-
terilirdi. Aynca. o zamanlar geçerli olan
yapım koşullannda, yönetmenler her yıl
ıki ya da üç. hatta dört film birden çevi-
nrlerdi. Böylece, kısa sürede bir yönet-
menin on filmini birden görerek. onun
temel düşüncelennı. sevdığı temalan, si-
ncma dılındekı iarkhlıklan ve özgünlü-
ğü kavrayabılırdık. Kendimizc yakın
bulduğumuz yönetmenler. dostlanmızdı
artık..."
İstanbul Festivali'nde, "•Hayatımın
ErkeğT'ni (L'homme de ma vie) hep bir-
likte keşfetmeden önce. bu yıl "Altın
Lale" jürisinde görev alan yönetmenıyle
Versaılles'dakı evınde bır söyleşı >apa-
rak. sınemadan, çocukluğundan bu
yana yaşamıyla iç ıçe gelisen ve sonuçta
b\r yaşam biçimıne dönüşmüş olan sıne-
madan söz ettik:
- İstanbuJ FestivalPne, avnı zamanda
Ja İstanbul'a ilk kez 1988 > ılında gelerek,
"Travelling Avant" adlı İîlminle o yılın
jiiri başkanı Klia Kazan'ın etinden "Âltın
Lale" ödülünü almıştın. Ancak ülkemizle
aranda çok daha yakın bağlar >ar, ailen
uzun bir süre tstanbul'da yaşamış.. Bu
özel dunnna ktsaca değindikten sonra,
diinya sinemasının bugünkü koaumunda
sa\ ılan giderek çoğalan sinema festiv alle-
ri komısundaki düşünceterini öğrenmek
isriyorum.
Evet, Istanbul'un benim ıçin ayn bir
önemi var. Babamın aılesi Binncı Dün-
ya Savaşı'ndan önce İstanbul'da ya-
şamış; bugün de orada yaşayan yeğenle-
rim var. Istanbul'da ailemin oturduğu
evi yeniden ziyaret edeceğim, o ev beş yıl
önce hâlâ ayaktaydı...
Sinema festıvallerine gelince, günü-
müzde her zamankinden daha çok ya-
rarlı olduklannı sanıyorum. Giderek gö-
rüyoruz ki seyıreiyi^sakjnlara çekebfl-
mek Jcin. sitıemanm bir şerifik. bir bay-
ram yeri olması gerekmektedir. Çünkü
günlük yaşamda, televtzyonun ve video-
nun istilası sonucu. kitleler sinemalara
eskisine oranla çok daha az gider oldu-
lar. Bugün, baa filmler. sadece festıval-
Bu \ ıl festivalin jürisinde görev alan Jean-OıarlesTacchella'nnr'Hayatımın Erkeği" adlı filmi de gösterime sunuluyor.
Sinema bir sanattır, televizyon
ise bir iletişim aracıdır, bu
nedenle sinema ile televizyonun
bağdaştınlması olanaksız.
Sinema gibi ilk otuzyılı sessiz
olsaydı, bugün televizyon
sanatından söz edebilirdik.
Sinema eleştirmenliği yapmak
için sinema tutkusuna sahip
olmak gerek. Yoksa eleştiriyi iyi
birmeslek gibiyapmaya
kalkarsanız, o gerçek bir eleştiri
olmaz. Eleştirmenler de
yanılırlar.
ler aracılığıvla seyırcısine ulaşabilmektc-
dır. Aslında. giderek daha çok film izli-
yoruz araa, evimızde izlıyoruz, sinema
salonlannda değil! Bana öyle gclıyor ki
bugün birçok ülkede sinema salonlan
yalnız festivaller yapıldığı zaman doldu-
rulabilmekte! Ancak sinema salonlan-
ndaki yaşam da kuşkusuz süreceklir.
- Söz konusu "televizy on külîürü" genç
kuşak yönetmenleri de giderek etkisi altı-
na almıyor mu? Yeni denemeler, sinema-
sal akımlar konusunda ne düşünüvorsun?
Kendi sinemanı "akıntılara karşı bir sine-
ma" olarak tanunladığına göre, gündera-
deki ">eni sinema")a, yeni akımlara
karşı mısın?
Sinema akımlan ve ekolleri karşısında
pek duyarlı değilim. Bencç, sinema^jia-
'ftilı. fatklı Mşilikler tarafından ohıştu-
rulmaktadır. Bır kuşaktan dığennc gelı-
şen. büyüyen. süreklıliğinı koruyan sine-
ma aileleri olduğuna ınanıyorum. Aslı-
nda. bir sinema ekolü söz konusu oldu-
ğunda. eğer o akımı oluşturan yönet-
menlerin sanatına biraz dikkatlice ba-
karsanız. birbirlennden çok farkli ol-
duklannı görürsünüz. Örneğin, Fransız
"yenı dalga"sını oluşturan TrurTaut'-
nun. Godard'ın ya da Chabrol'un fılmlcri
arasında dağlar kadar fark yok mudur0
Vardır. ancak kendılennden oncegelmiş
bazı yöneımenlerle aralannda ortak
noktafar da bulunabilir; bir yakınlık, bir
devamlılık saptanabilir. "Yönetmenler
aılesi', 'Sinema ailesi' derken söylemek
ıstedığım buydu. Yoksa ekollere, akı-
mlara falan pek inanmıyorum. Sinema
durmadan yeni kışılıkler tarafından bes-
lenmektedir.
Aynca sinema yönetmeni olmayı di-
leyen sinemaseverlenn genel tutumun-
dâ. yıllardajı b£Q önemli bır değişım
gözlemliyorum ÎEHıli yiHarm sdrııın:t
dck, kamera ardına geçmeyi ta&arlayaı-
lar, kendilerinden önce yapılmış fılmien
olabildiğince iyi tanımaya, mümkünse
tümünü görmeye çalışırlardı. Bugünkü
gençlerin çoğunda bu lür bir kaygı yok.
Ancak biliyoruz ki klasikleri öğrenme-
den onlan aşabilmek çok güçtür. Klasik
filmlerı dikkatle izlerken, kendi kendıne,
neden bazı sahnelerin öyle değil de böyle
çckildiğı, kameranın neden ve nasıl öyle
hareket ettınldiğı türünden sorular so-
ran geleceğin sinema sanatçısı, kendine
özgü sinema dilini yavaş yavaş oluştu-
rup geliştıriyor demektir. Bugün. ne
yaak ki mizansen kavramına giderek
boş venlmekte. Örneğin, dört Amerikan
fılmınden uçü, mizansen konusunda hıç-
bır kaygı taşımayan kişiler tarafından
filme alınıyor Her sahneyi önce yakın,
orta ve uzak planlar şeklinde çekiyorlar.
sonra da her şey montaj masasında oluş-
turuluyor... Bu tür bır çahşma biçiminı
benim aklım almıyor! Yönetmen mizan-
senle ilgilenmeyecek derle yapacak? "
Eskiden. bir filmin iki üç planını gör-
mem, yönetmeninın kim olduğunu bul-
mam için yeterliydi. Çünkü, herbirinm
kendine özgü bır sinema dili vardı. Bu-
gün, TVde karşıma çıkan bir filmin tü-
münü de görsem, yönetmeninin kim ol-
duğunu söylemem olanaksız... Birkaç
yönetmen dışında durum ne yazık ki hep
böyle... Aslında bu bir trajedi. Mizansen
arayışı olmadıktan sonra, film yap-
manın. film ızlemenın ne anlamı kalır ki?
- Gençliğinden, hatta çocukluğundan bu
yana sinemanın içindesin. Sinemaya karşı
olan ilgin nasıl gelişti? Yönetroentiğe baş-
lamadan önce de senary o \ azarı >e eleştir-
men olarak sinema dûnvasındayduı... Bu-
gün, yedinci sanatın >aşadığı genel bu-
nalım içinde, sinema yazarlığmın da bu-
nalımda olduğu söyleniyor. Bu konudaki
düşüncelerin nelerdir? Sinema eltştirmeni
olmak isteyeıılere ne gibi önerilerde buhı-
nurdun?
Daha on-on bır yaşlanndayken sü-
rekli sinemaya gitmeye başlamıştım. Her
şey doğal olarak gelişti. Aslında cocuk
olmaktan nefret ediyor. bir an önce bü-
yümek istıycrdum. Sinema benim için
bir kaçış olmaktan öte, bir çıkış, nok-
tasıydı. Ekranda gerçek yaşamı, başka
insanlann yaşamlanru buluyordurn.
Kısa zamanda, bazen defalarca izledi-
ğim filmlerin yönetmenleriyle ilgilenme-
ye başladım... Ardından da on beş yaş-
lanndayken, sinema yönetmeni olmayı
kafama koydum...
İlk önce asistanbk yapmayı istiyor-
dum. Ünlü sinema okuîu Idhec'e girmek
için başvurdum. O zamanlar sınavda,
bazı yapıtlann ya da tanhsel konulann
sinemaya uyarlanmasını istiyorlardı.
Çok iyi hatırlıyorum, bir Proust uyarla-
ması vardı; galiba yıpni üzerinden on
altı olacak, çok iyi not almıştım. tkinci
konu ıse 13. Louis ile ılgjli bir senaryo
yazmaktı. Aldım kalemi elime veçok ap-
talca bır yanıt verdım: "13. Louıs beni
hiç. ama ilgilendirmiyor, onun yaşamı
üzerine asla bir film yapmayacağım!" Bu
yanıt not ortalamamı düşürdüğünden
sinema okuluna gıremedim. Klasik bır
sinema eğitimi göremeyişimin nedeni 13.
Louis'dir'..
Eleştirmenlik konusuna gelince, be-
nim ıçın tek gerçek örnek, Andre Bazın
ömeğidir. Sinernayı Andre'yle.beraber
tanımıştık diyebilirim . Andre Bazin için
önemli olan, iyi filmlerin sevılmesine, iz-
leyicileri tarafından anlaşılmalanna
yardımcı olabılmekti, eleştirmek için
eleştirmezdı. Filmleri ve yönetmenleri
kötülemeyi sevmezdi. Her yazısırun
değjşik versiyonlan olurdu. Üstelik çok
değişik. farklı gazete ve dergilerde
yazdığı için, okuyuculan genelde geniş
bir yelpaze oluştururdu ve o bundan çok
da hoşlamrdı. Amacı, iyi bir filmin,
sinemayla hiç ilişkisı olmayan ınsanlar
tarafından bile beğenileceğini, böylece
kötü filmlerden ayırt edilebileceğini
kanıtlamaktı...
Önemli olan, genel sinema kükürünü
geliştirmek amaayla,Jdasij£İeri. izlemek
ve bır filmi anlayabilmek için durmadan
soru sormaktır. Aynca, değerlendire-
ceğımiz filmleri ıki. gerekirse üç kez gör-
mekten de kacınmamak gerekir. Gerçek
sinemaseverlik, bir filmi ikinci kez
görmeye gitüğimz an başlar...
Egberto Gismonti Dörîlüsüyarın Cemal Reşiî Rey Konser Salonunda îkikonser verecek
Gismonti'ninmüzkd dünyasmda iyiyolcuhMar!
CEM VEGUL
Best Of Sisley Konserleri Caz
Serisfnın bu yılkı son konuğu
Eajberto Gismonti Group olacak.
^"opluluğun Cemal Reşit Rey
.vonser Salonu'nda yann akşam
vereceğı ikt konser. Mirosiav Vi-
tous / Jan Garbarek / Peter Erski-
ne Trio ile başlayan. Ctaick Corea
ile devam eden seriyi noktalaya-
cak.
Bestekâr, gitarist ve piyanist
Egberto Gismonti. caza, klasik
kaynaklara ve zengin Brezilya ge-
leneklerine uzanan müzikal leh-
çesi ile kendi denizine yelken
açtığında haliyle henüz rotasını
belırlememişti. Ancak Gismon-
ti'nin pusulası kalbı olduğundan,
müzikal dilı kariyeri boyunca pek
çok kez kabuk değiştırmekle bir-
likte, hep müzığinın iç dinamiği-
ne kulak verme cesaretini göster-
di. Her ne kadar bugün Gismon-
tı'nin 'sound'u samba ve bossa-
nova soslanna bulanmış olsa da
bu sosun Gismonti'nin müziğı-
nın yalnızca bir boyutunu
yansıttığı söylenebilır.
Müzık hayatı boyunca kırktan
fazla film. tiyatro ve bale müziği
bestelemiş olan Egberto Gismon-
ti, 1947 yüında Carmo, Brezilya'-
da dünyaya geldi. Beş yaşına gel-
diğinde müzik üzenne çalışmaya
başlamıştı bılc. ılk müzikal çalı-
jmalan piyano ve kompozisyon-
lar üzerineydı.
Daha sonrakı yıllarda, bir baş-
ka Brezilyalı efsane Heitor ViUa -
Lobos gıbı kader onu klasik mü-
zik çahşmalan ıçin Paris'e sürük-
ledi. Yıllar önce Paris'te Nadia
Boulaıtger'ye bazı bestelenni gös-
terdığinde karşılaştığı cevap bir
anlamda müzikal kariyennin yö-
nünü belırledi:
"Fena değil. Ancak sen maale-
sef bır Avrupah değilsm. Ben se-
nin müzığinde Brezilya'yı du-
yamıyorum" Boulanger'nin
haklı olduğunu. anlaması fazla
uzun sürmedi. Üç yıl kompozis-
yon yapmaya ara verdi; gerçek-
ten müziği hıssetmek için bunun
gerekli olduğunu düşünüyordu.
Brezilya'ya dönüp 1976'da
Amazon'da, Xingu yerlileriyie
gecirdiği 4 hafta, yalnızca hayata
bakış açısını değiştırmekle kal-
madı, ayru zamanda Gismonti'-
nin çok zengin bir müzikal dün-
yaya girmesine olanak sağladı.
Bugün Gismonti hem Batı Av-
rupa hem de Brezilya müziği etki-
lenimlerinı müzığıne ustaca
yansıtmaktadır. Brezilya folk
müziklerini caz, blues, Afnka
müziklen ve diğer etnik müzik-
lerle kaynaştırarak yarattığı sen-
tez Gismonti'nin alameti fa-
rikasıdır. Egberto Gismonti'nin
müziğinin görsel boyutu, mace-
ralı yolculuklara gebe olduğun-
dan, karanlık yağmur ormanlan,
uçsuz bucaksız balaklıklar. tro-
pik bitkıler ve hayvanlar, yerlıler
ve efsaneleri ve gelenekleri; onun
düşsel dünyasının konuklan olur
zaman zaman.
Gismonti'nin kompozısyon-
lannın Brezilya'nın kalbinden ge-
len tropik bir lirizmi ve şiirsel biT
yumuşaklığı olduğu söylenebilir.
Ancak Gismonti'nin müziği çok
daha hacimli ve derindir Her-
hangi bır müzikal "genre'a bağlı
olduğu ise iddia cdilemez.
r
Bestekâr, gitarist ve piyanist Egberto Gismonti've y ann akşam saat 18.30 ve 21.30'da CRR Konser Salonu'ndaki tstanbul kon-
serlerinde çeDoda Jacques Morelenbaum, gitarda Nando Carneirove, basta ZacaAssumpçan eşlik edecekler.
Ilk olarak Nana Vasconcetos
ile yaptığı "Dansa Das Cabecas"
albümüyle adını duyuran Gis-
monti, Miles Davis, Herbie Han-
cock, Charlie Haden, Jan Garba-
rek, Ralph Tovvner ve L. Shankar
gibi müzisyenlerle yaptığı albüm-
lerle de dünya çapmda üne ulaştı.
6, 10,12 ve 14 telli gitarlardaki
uslalığının yanı sıra yetenekli bir
piyanist de olan Gismonti, solo
projeleri, Nana Vasconcelos ile
yaptığı ikililer, dörtlülerden bü-
yük ansambllara uzanan toplu-
luklarla yaptjğı sayısız çahşmayla
tanınmasına rağmen, kendisini
en iyi ifade ettiğı çalışmalann pek
değişmeyen dörtlüsü ile yaptı-
klan olduğunu söylüyor.
Çellist, bestekâr, aranjör, yö-
netmen ve prodüktör olan Jac-
ques Moretenbaum, Breziiya'nın
en tanınmış müzisyenleriyle
yaptığı projekrle tanınıyor.Gita-
rist ve bestekâr Nando Cameiro
ise, 1983'ten beri Gismonti'yle
birlikte. Cameiro, aynı zamanda
sayısız albünı projesine de müzik
direktörü olarak imzasını atmış.
Bas virtüozu Zaca Assumpçan
dakıcaz devleri ile gerçekleştirdiği
projelerle adıru duyurduktan
sonra, radyo, televizyon, sinema
ve tiyatro için bestelediği müzik-
lerle caz dünyasının aranılan
isimlerinden biri oldu.
12.ULUSLARARASIİSTANBUL FİLM FESTİVALİ
Festivale dört kıtadanyüz konuk katılıyorKülrür Servisi- Kültür Ba-
kanlığı himayesinde, tstanbul Kül-
tür ve Sanat Vakfı tarafından dü-
zenlenen l2.Lludararası İstanbul
Film Festivali'ne dört kıtadan 100
ünlü konuk katılıyor.
Konuklar arasında Türk seyir-
dsmin Taviani, Saura ve Angelo-
poulos gibi ustalann filmlerinden
taıudığı ve bu yıl "Babam ve Us-
tam" filmi programda yer alan
ünlü İtalyan aktorii Omero Anto-
nutti; tsvec sinemasının iki ünlü
oyuncusu : Erland Josephson ile
S\en VVollter yer alıyor. Wollter'-
in bu yıiki programda da bir filmi
yer alıyor : Norveçli Anja Breien'-
İn yönettiği "Bir Zamanlar İki
Kez".
Festivalin ünlü konuklan arası-
nda Fransız Yeni Dalga akımının
önde gelen oyuncularından Jean-
Pierre Leaud' da yer alıyor. Lea-
ud'un son filmlerinden "Paris
Uyanıyor" da festi>alde gösterile-
ce'k.
Yunan filmi "Kristal Gecefer"-
in oyuncusu js\içreli aktris Miche-
le Valley ve İtalyan filmi •'Tume'"-
nin oyuncusu Laura Morante de
festivale katılacak oyuncular
arasında yer alnor.
Festival kapsamında düzenlene-
cek "Ölümsüz Orson Welles"top-
lu gösterisi nedeniyle ünlü yönet-
menin kızı Beatrice VYelles Smith
de konuklar arasında.
Konuk yönetmenler arasında
"Köprüüstü AşıklanM
nın yönet-
meni Leos Carax, "Uyuduğun
Yatak" (ilminin Amerikalı yönet-
meni Jon Jost. ünlü Gurcü )önet-
men Otar losdıanı, Anja Breien.
"Kımıldama Öl ve Dirir'filmiyle
Cannes'da "Altın Kamera"vı ka-
zanan ve bu yıl "Bağımsız Bir Ya-
şam" adlıfîlminiizleyeceğimiz Vi-
tali Kanevski. Romen sinemasının
ustalarmda "Çınar" filminin yö-
netmeni Lucian Pıntılıe ve "Şirin'-
in Düğünü", "Kanatlar ve Zincir-
lern
fllmleriyle tanıdığımız, bu yıl
"Euna Ağaçlan" adlı son filmiyle
festivalde yer alan Helma San-
ders- Brahms bulunuyor.
"Kuzey Rüzgarian" bölümûne
"Freud Evi Terkediyor" adlı fil-
miyle katılan Danimarkalı yönet-
men Susanne Bier. yine aynı bö-
lümde "Meleklerin Evi"filminiu-
leyeceğimiz Coliıı Nırtley, "tsveç'-
in Rembrant'ı Olmak Istiyorum
Yoksa Ölürüm"filminin yönetme-
ni Göran Güner festivale İskandi-
nav ülketerindcn gelecek konuklar
arasmda.
Genç yaratmlar arasmda "Do-
muz Besicisi Leon"'un yönetmeni
Vadim Jean, "Yaşamdan İzinli"
adlı Polonya filminin yönetmeni
VValdemar Krzvstek, bu yıl Vene-
dikte Jüri özel ÖdÜHİ'nü kaza-
nan "Napolili Bir Matematikçinin
Ölümü"nün yönetmeni Mario
Martone, "Beyaz Gûvercin Mani-
la" filmi ile "Ahın Lale" için yan-
şan Mtsır doğumlu İtalyan yönet-
men Danieie Segre ve Bulgar yö-
netmen Ivan Andonov .ttalyan yö-
netmen Marco Risi de var.
Türki Cumhuriyetlerden ise
Azerbeycan sinemasmııı ünlü yö-
netmeni Eldar Kuliyev, Kazak si-
nemasındanYedigüe Bolisbayev ve
Darecan Ömerbavev, Kırgız sine-
masının iki ünlü ustası <Vli Ham-
yarev ile Cihangir Fevziyev, Türk-
men smemasmdan Hocakuli
Narlıyev ve Bölböl Mamedov
İstanbul'a geiecekler,
Türki Cumhuriyetlerden 9film
• Kültür Servisi- İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından
düzenlenen 12. uiuslararası İstanbul Film Festivali'nın
"Türki Cumhuriyellerden İnsan Manzaralan" bölümûne
birer fılmlenyle katılan dokuz yönetmen, festivalin konuğu
olarak Türkiye'ye geliyor. Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ülkelerinden
perdeye insan manzaralan gctirecek olanfilmler,12-17
nisan tarihleri arasında Beyoğlu Sinepop Sineması'nda
dönüşümlü olarak göstcrilecek. Sinemaseverler, bu toplu
gösteri kapsamında Azerbaycan'dan EMar Kuliyev'in
"Nizami", Kazakistan"tan Yedigüe Boüsbayev'in
"Ultugan" ve Darecan Öberbayev'ın 'Kayrat",
Kırgızistan'dan TotomuşOkeyev'in "Çocukluğumuzun
Gökyüzü" ve Bolot Şamsiyev'in "Fujiyama'ya Çıkış",
Özbekistan tan Ali Hamrayev'in "Seni Hatıriıyorum" ve
Cihangir Feyriyev'm "Siz Kimsiniz";Türkmenistan'dan
Hocakuli Narlıyo'm "Mahdum Kulu" ve Bülbül
Mamedov UP "Gençlik Destanı" adlı filmlerini izleme
olanagj bulacaklar. Adı geçen yönetmenler fılmkrinin
gösteriminden önce izleyicileriyle birer söyleşi yapacaklar.
İznik işişamdanapaha biçilemiyor
• 1X)NDRA (AA) - İznık çini sanaünın ilk örneklerinden
sayılan ye nisan ayı sonunda açık artırmaya çıkanlacak
tarihi bir şamdana değer biçılemeyince Sotheby's müzayede
şirketi müştenlerinden özel olarak fiyat almaya başladı.
En son 1903 yıhnda Paris'teki İslam Sanat Eserleri Sergisi'ne
çıkanlan ve o dönemde İsvıçreli koleksiyoncu Max Lyon'a
ait olduğu bilinen İznik işi şamdanın izine, bu tarihten sonra
rastlanamamıştı. İngilızTSB Bankası'nca saülacak
şamdana Sotheby's, iki ay önce en az 250 bin steriin
(yaklaşık 4 milyar lira) değer biçmişü. Ancak uzmanlann,
şamdanın değerinin daha da yüksek olması gerekliği
yolundaki uyansı üzerine Sothebys, şamdana koyduğu
fıyaukaldırdı.
<
152yühktazeUkf
• Kültür Servisi-
Ankara Devlet
Opera ve Balesi
solist
dansçılanndan
Ayşem Sunal,
Belçıka Kralıyet -
Balesi (Koninklijk
ballet Van
Vlaanderen)'nde
sahnelenen ve
romantik bale
repertuannın
zirvesi olarak
kabul edilen
"Giselle"
balesinde başrolde
övgüler topluyor.
Belçika'da
yayımlanan
gazetelerin sanat
sayfalannda
adından övgüyle
sözü edilen Ayşem
Sunal için
gazeteler"152
yıllık tazelik" başlıgını kullandılar 150 yıldan bu yana
Oıarlotta Grisi. IVIargot Fontein, Anna Pavlova ve Natalia
Makorova gibi dünyaca ünlü prima dansçılar tarafından
yommlanan Gisell rolünde Ayşem Sunal. Kübah dansçı
Feiyoo Nadia Dünitrova ile dönüşümlü olarak dans ediyor.
1989 yılında Ankara Devlet Konservatuvan'ru bitirerek,
Ankara Devlet Opera ve Balesi'ne giren Ayşem Sunal, 1992
yılında Japonya'da yapılan Uiuslararası Dans
Yanşması'nda 1. ve 2. turlan atlayarak ilk 16 dansçı
arasında yer aldı. Belçıka Kraliyet BaleTopluluğu'na
katılan Sunal, halen topluluğun solist kadrosunda dans
ediyor.
USA Herald Trumpets, Türkiye'de
• İSTANBUL(AA>- İstanbul Devlet Senfonı Orkestrası,
ABD'nin en ünlü gruplanndan USA Herald Trumpets
Topluluğu ile İstanbul ve Ankara'da konserler verecek.
Alexander Scbninck'in yöneteceğı konserlere, dünyaca
ünlü Fransız kemana Pierre Amoyal solist olarak
katılacak. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve USA
Herald Trumpets Topluluğunun konserleri, 16 nisancuma
günü saat 19.00,17 nisan cumartesi gûnü saat 11.00'de
AKM Büyük Salon'nda; 18 insan pazar günü ise
Ankara'da Milli Eğitim BakanlığıŞûraSalonu'nda saat
20.30'da gerçekleşecek. 1959'da kurulan ve kuruluşundan
bu yana birçok tarihsel günlerde gösterilerde bulunan UŞA
Herald Trumpets, ilk resmi gösterisini. St. Lawrence deriz
yolunun açılışı nedeniyle Amerika'yı ziyarete gelen İngiltere
Krahçesı 11. Elizabeth'i karşılama töreni strasında
gerçekleştirdi.
FESTİVAL
BUGÜN
Beyogkı Emek: Kelebek
Avı(l 2.00-18.30), Lunapark
(15.00-21.30)
Beyoğhı Sinepop: Gençlik
Destanı (12.00-21.30),
Çocukluğumuzun Gökyüzü
(15.00-18.30)
Beyoğhı ArJas:Gizli
Poüs( 12.00-18.30), Şaşkın Kral
(15.00-21.30)
Beyoğlu Beyoğlu: Cazibe
Hanım'ın Dİüşleri (12.00),
Gölge Oyunu( 15.00). San
Tebessüm (18.30), Vampirler,
Hortlaklar...(21.30)
Şişü Kent: Domuz Besicı Leon
(12.00-18.30), ll.Edward
(15.00-21 30)
Kadıköy Reks: Ev Kadınlan
"(12.00). Napolih Bir
Matematikçinin Ölümü
(l5.00),tşçiSınıfıCennete
Gider (18.30), Doğum Günün
KutluOhunTürk(21.30)
YARIN
Beyoğlu Emek: Yolculuk
(12.00-18.30), EşlikçiKız
(15.00-21.30)
Beyoğlu Sinepop: Kayrat
(12.00 - 21.30), Paris Uyanıyor
(15.00), Köprüüstü Aşıklan
(18.30)
Beyoğhı Atlas: Ayın Sesi
(12.00-18.30), Elma Ağaçlan
(15.00-21.30)
Beyoğlu Beyoğlu: Dönersen
lslıkÇal(12.00),Düş
Gezginlen( 15.00),
Ah...Gardaşım (18.30),
Kamaval Günü (21.30)
Şişh' Kent: Çöl Ekranlan
(12.00-18 30), Çınar(15.00-
21.30)
Kadıköy Reks: Ev Kadınlan,
On Yıl Sonra( 12.00),
Takımadalar( 15.00), Babam
ve Ustam (18.30), Radyo Açık
(21.30)