23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9MART1993SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Cumalı'nın yazarlık onunu • İSTANBUL(AA>- Yazar Necati Cumaiı'nm kitaplannı yayımlayan Tekin Yayınevi aleyhineaçtığı tazmınat da\ ası sürüyor İstanbul7. Aslıye Hukuk Mahkemesi'ndeki duruşmaya. yazar Necati Cumalı ile da\ alı Tekin Yayınevı'nın sahıbi Ketnal Karatekin katıldılar. Duruşmada sözalan Cumalı. söz konusu davayı yazarlığın haysıyetini korumak için açtığını belirterek "Ben Türkiye'nin en çok satan 2-3 yazanndan birisıyim. davalı yayınevi kitaplanmın satılmadığını söylüyor. Ancak fıyatlannı arttınyor" şeklinde konuştu. Tekin Yayınevi sahıbi iseyazann kitâplannın satılmadığını ve depolarda bekledığini belirterek "Eğer isterse kitaplannı başkayerde bastırabilir"dedi Dünya Kitap, şiir ödûlü • Kültür Servisi- Dünya Kitap Dergısince düzenlenen " 1 .Dünya Kıtap Şiır Ödülü"'ne katılma süresi 24 martta sona eny or. Dünya Kitap Dergısf nde şimdiye kadar yayımlanmış ya da yayımlanacak şiirler nisan ayı içinde seçici kurulun değerlendırmesine sunulacak. Yaş ve konu sınırlaması olmayan yanşmanın seçici kurulu Doğan Hı/lan. Hilmi Yavuz, Mehmet Başaran, Kemal Özer \ e Refik Durbaş'tan oluşuyor Üniversite'de Postmodernizm • Kültür Seryisi- Marmara Cniversitesı İktısadi ve İdari BilimlerFakültesi Iktisat Kulübü'nün düzenlediği •'Postmodernizm" konulu konfecans bugün saat 14.00'teyapılacak. Konferansa M. Ü. Kamu Yönetimı öğretım üyesi Doç. Dr. Ayduı Lğur konuşmacı olarak katılacak. Özkan Sun'un Gravör Sergisi • Kültür Senisi- Özkan San'un gra\oir sergisi bugün saatl7.3O"daDestek Reasürans Sanat GaJerisi'nde açılıyor. 6-7 yıldır çalışmalarmı daha çok gravür üzenne > oğunlaştıran sanatçı. sergisinde bu uzun çalışma döneminde ürettiği yapıtlannı sergileyecek. Prof. Şüteyman Saim Tekcan, Özkan'ın gravür çalışmalan icin "Sanatçı gravür tekniklerinı kusursuz kullanmakta, çalışmalannı duyarh kişılığinin potasında eriterek ortaya güzel işler koymaktadır" dıyor. Sanat yarışmalarında Itaksızlık • Kültür Servisi- Marmara Üniversitcsı Güzcl Sanatlar Fakültesi tarafından yapılan açıkJamada Kültür Bakanlığı'nca düzenlenen "Demokrasi. Demokrasi Şehiüen. Basın Şehitleri ve Laiklik Arutlan" vanşma koşullannda bazı yanîışlıklar olduğu belirtılıyor. Sanat yanşmalannın seçıcı kurullannın oluş:urulmasında bazı düzenleme yanlışlıklannın yapıldığırun kaydedildiği açıklamada bu durumun yarınnalara katılımı olumsuz yöndeetkiledıği söyleniyor. Osmanlı saray rcssamlıgı • kültür Servisi- Milli Sarıvlar Bültenı'nınyeni saysıçıktı. Bültenin bu saysında \tatürk'ün Ankara JdiTeknik Olgunlaşma Erjitıtüsü Sırma Atölyesi'nde ha_zrlanan ımzası ve ponresiyk. ısüklal raaiaiyasının Dolmabahçe Sajıyfndaki odasına komlması yer alıyor. BCitenın bu sayısmda aynca nrâli sarajlar yönetıçilen için dCisnlenen yönetim semineri de- jılatılıyor. Bültenin m -acale b^lümünde bu ay sa_mttarihçısi Aykut G-vrçağlar'ın " 19. yüzyıl Osnanlı Sarav R«samhğmın Doğuşu ve S^a\ N'alkaşhanesi" kcarulu yaası bulunuyor. 'Kumpanya', mitolojik bir öyküyle güncel çağnşımlan içeren 'Fayton Soruşturması'nı sahneliyor Detişim boınbardımaıııııda yeni soluk GÖKHAN AKÇURA Tarlabaşı'nda eskı bir manastırdayız. Kapıda "tstanbul Sanat Merkezf' yaa- yor. Manastınn odalannda şimdı res- samlann ve fotoğrafçılann atölyelen var. En üst katta ise lokanta ve bar. Erol Pekcan ve arkadaşlan çalıyorlar. Biz ikınci katta, büyük bir odada kalıyoruz. "Kumpanya" kendi deyimleriyle. bura- daki "oyun odasf'nda çalışmalannı sürdürüyor. Elii seyirci alabilen, küçük ama çok güzel bir saloncuk burası. Bu mekanı tıyatro yapmayı düşünen ve ger- çekleştıren de kendileri. Peki kim bu "Kumpanya" diye soran olursa açıkla- yalım. Kumpanya. 1991 yılında Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu'nun kurdu- ğu "Tiyatro Detran" adlı topluluğun bu- gün vardığı noktanın adı. Geçen yıl sah- nelemeye başladıklan (birkaç da ödül alan) "Fayton Soruşturması"nı bu yıl da sûrdürüyorlar. Oyunu Kerem Kurdoğlu yaap vönetmiş. Dekor-kostüm; Naz Erayda. müzik; Cem İdiz, Işık; Neşet Kı- rcaltoğlu, koregrafi: Mnrat Akoğlu ım- zasını taşıyor ve (piyanoyu gerçek bir virtüöz hakimiyetiyle çalan Murat Gür- tel'in de adını anmadan geçmeyelim). Oyunun afişı ise Bülent Erkmen tarafı- ndan hazırlanmış. Iddialı bir yaklaşım Fayton Soruşturması üzerine görüşle- rimizi aktarmadan önce, "Kumpanya"- nın tıyatro anlayışına göz atalım. Bro- şürlerinde yer alan bilgilere göre "çağımızın yoğun iletişım bombardı- manına abşmış" ınsanını. o anlayışa tes- lim olmadan tekrar kendine çekebıleoek yenı bir tiyatro dili" arayışı içindeler. Bu aray ışlannın temelinde ise "tiyatro ve di- ğer gösten sa- natlanndakı in- sanın insana doğrudan te- masmı hemen hemen başka hıçbir sanatta bulamamalan, ama alışılmış ti- yatro dilini kendileri ne uzak hissetme- leri" yatıyor. İddialı bir >aklaşım. Bu bilgilerle mü- cehhez olarak koltuğumuza merakla oturu- yoruz. "Fayton So- nışturması" mitolojik bı öykü ile güncel çağnşımlan iç ıçe işleyen bir oyun. Aslında tekbiröyküden K e r e m birbirine paralel iki öykü bulunuyor. Güneş tannsının oğlu Fayton'un (Pha- ethon) ölümünün ardından Komiser Adil ve yardıması Zihni'nin yaptıklan soruşturma ile insanlara ateşi ve özgür- lüğü sunan Prometheus'un başına gelen- lerin traji- komik öyküsü. "Fayton Soruşturmasf'nda sahnede beş oyuncu var: Ahmet Beyazrt, Nadi Güler, Zeynep Işıklar, Kerem Kurdoğlu. Gûlsüni Soydan. Tek bir rolleri yok, ya da başka bir deyişle bütün rolleri üstlen- mışler. Oyundakı kahramanlar dönü- şümlü olarak bu beş kişi tarafından oynanıjor. İlk anda bir karmaşa yarata- cak gibı gelen bu yaklaşım, tersine oyuna ayn bir yorum ve tat katıyor. Yönetmen Kerem Kurdoğlu. kabare ve sokak tıyat- rosunun, yeni bir boyutta sentezini amaçlamış. Böylece. her an karmaşı- klaşıp ilgi alanımızdan çıkabikcek bir öyküyü. tek bir satınnı kaçırmadan iz- leüneyi başarmış. iki saat boyunca keyifli bir merakla oyunu seyret- tikten sonra ilk düşüncemiz Kumpanya'nın amaçladığı ti- yatro dilini bü- yük ölçüde ya- kaladığı olu- yor. Türkiye'- deki reji uygu- lamalannın en zayıf halkası olan "bütün- Jük" an- layışının haya- ta geçirilışinde. Kumpanya bü- yük bir başan sağlamış. Oyu- nun yazımı- ndan. dekor ve kostümlerin uygulanışına. ovunculuk an- layışından, müziğin kul- lanımına kadar sahnede göste- riyi oluşturan tüm öğeler ger- çek bir bütünlük içinde yanyana getiril- miş. Ben önce bu nedenle. oyundan se- vinçie çıktım. Büyük ıddialarla işe gin- şen, ama sahne üstünde yaptığı hiçbir ey- lemın hesabını veremeyen, "ben yaptım oldu" dışında açıklama yapamayan "dahi" yönetmenlerin pek bol ortaya atıl- dığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle kumpanyanın a>aklan yere basan. bü- tünlüğü sağlamış. seyredene keyif veren çalışmasını mutlaka görüp. üzerinde ko- nuşmak, tartışmak gerekli diye düşünü- yorum. Bence tıyatromuza yenı, genç ve dinamik bir soluk getıriyor "Kumpan- ya" topluluğu. Eleştırilecek hiçbir şey yok mu oyun- da. Var elbette. Bunlardan en önemhsi. "Kumpanya" elemanlannın oyunculuk düzeylerinin profesyonel yetkinlıkte ol- mayışı. Yönetmen. oyunculuk anlajışı- nda (özellıkle sokak tiyatrosuna pek yakışan) naifliğı temel alsaydı, bu konu- yu bir eleştiri olarak getirmeye de gerek kalmazdı. Ama tersine yillarca özel bir "bütüncül" oyunculuk anlayışı ile eğnım görmüş oyuncular gibı davranmaya çalışıyorlar. Bu yüzden zaman zaman yapmaya çalıştıklan ış, güçlerinı çok aşı- yor. Kendi güçlenne uygun bir oyuncu- luk üslubunu seçselerdı. deneselerdi daha başanh olabilirlerdı. Yenilikçi, deneysel çıkışlar Bu aynntılı. "Kumpanya"yı çok daha kusursuz görmek istediğım için günde- me getirdim. Yoksa kanımca, yapüklan iş, yıllanmış bircok tiyatronun ürettikle- rinden çok daha yaratıcı ve önemli. Türk tiyatrosunun yannına ilışkın umutlan- mıa canlı tutan da bu tip yenilikçi, de- neysel çıkışlar değilmizaten?'"Kum pan- ya'"nın yeni çalışmalannı merak ve sabırsıziıkla bekleyeceğim. Not Istanbul Sanat Merkezi'ni terk ederken ginştekı (şimdı fotoğraf stüdyo- su olan) eski kılisede olağanüstü bir faa- liyet olduğunu görüp sordum Ertesigün burada bir "heavy metal" konseri verile- ceğini öğrendim. On dokuzuncu yüzyıl- dan kalma bu küçük ve sev imb kilise için bu tür konserler fazla "heavy" değil mi acaba? Merkezın yöneticılerinden. bu tarihsel mekaru fazla zorlamamalannı rica ediyorum. Jack Nicholson yeni filminde ilk kez gerçek bir kişiliği, Amerikah sendikacı Jimmy Hoffa'yı oynuyor Biraz da kendinden söz etseııe Jack...Kültür Senisi - Amerikan sı- nemasının ası ruhlu "delikanh"sı Jack Nicholson, Avrapa sinema- lannda 19 martta gösterime gir- mesı beklenen fılmi "Hoffa"da, ilk kez gerçek bir kişiliği, Ameri- kalı sendikaa Jknnıy Hoffa'yı canlandınyor. Kendi hissesı bulunmayan filmlen konusunda kesinlikle basınla konuşmayacağını sözleş- mesine yazan ünlü oyuncu, bu kuralını geçen günlerde "Hoffa" fılmınin yönetmeni Danny De Vito'ya yardıma olmak içip bpz- du ve Independent gazeiesineçok geniş bir söyleşi yaptı. Nichol- son"ın amacı, "HofTa"dan sözet- mekti. ama gazetede "Müthiş fılm Jack. şimdi biraz da senden söz edelim" başlığıyla verilen yazıda, dayanama>ıp, ilginç ço- cukluğundan, sınemadaki konu- muna, aşklanna, birgecelik kadı- nlara ve AIDS'e, ilerki film proje- lerine dek hep kendinden söz ettı. . En iyi rolünü oynadı "Zaten fılmden hıç söz etmez- ler" diyerek The Independent'ın ünlü yazan HunterDavies'e "ken- dinden söz etmemek" için kara gözlüklenni çıkarmayacağını söyleyen Nicholson. fotoğraf çektirmek konusunda da önce naz yaptı, sonra gözlüklenni de çıkardı, fotoğraf da çektirdi. "Yı- Uarca dışlenme takmışlardı" di- yor Nicholson söyleşide, "Fotoğ- rafçılar yalnızca dişlerimi gör- mek istiyordu. Şimdi de kaş- lanm. tnsanlan parçaaklara ayınyorlar. Bir kadın sözkonusu olduğunda, göğsünü ya da ba- cağını seçip, her seferinde birini gösteriyorlar. Kitleruhundaki fe- tişizmi harekete geçirmek için yapıLyor bu" diyor. Hepsi birbirinden ilginç, bir anlamda "sıradışı" 40 kadar fü- minden sonra ilk kez gerçek bir kişiliği canlandırmak heyecan- landırmış Nicholson'ı: "Eski ga- zeteleri kanştırdım, Hoffa'nın oğluyla taruşüm. Benim sonuçta sinemada yapmaya çalıştığım, iyi fılmlerde oynamak. Ama zaman zaman öyle bir rol gelir ki, tam bir "oyuncunun rolü"dür bu, can- landıracağın kışilik kendi içinde The Independent gazetesine yaptığı söyleşi sırasında önce fotoğraf çektirmek istemeyen Nicholson, sonra gözlüklermi çıkardı... bir dram taşır. Oldukca zor oldu, ama beni heyecanlandırdı. Be- nim temel amacım, her zaman- kinden farklı değildi- rolün üste- sinden kolaklıkla gelebildiğimi kanıtlamak. Bence bu rol bugüne kadar yaptıklanm içinde en iyi- sı. İlginç bir yaşam öyküsü Nicholson'ın aslmda "fılmlere öykü olacak' ilginç bir yaşam öy- küsü var. Ancak 37 yaşına dek kendisi de farkında değil bunun... Anne ve babasının asbnda büyü- kanne ve büyükbabası, kendisin- den 16 yaş büyük "ablası"' June'- u? da aslında annesi olduğunu öğreniyor. "Gerçeği Time dergi- sinden öğrendim" diyor Nichol- son, "Ailem hakkında bir araştı- rma yapıyorlardı. Daha sonra bunu yazmadılar ama bana an- lattılar. Önceleri bir sır gibi saklı- yordum. Ama şimdi büyükan- nem, büyükbabam ve annem de ölü. Artık pek farketmiyor yani. Bunun kişiliğimi pek etkilediğini sanmıyorum doğrusu. Ben her zaman otoriteye karşıydım. Öğ- retmenlerimin, annemin kısacası hiç kimsenin sözünü tutmayı sev- rnezdım. Okuldayken iki günde bir uzaklaşürma alıp rekor kırmıştım! Bugün, yine düşünce- lerime, bakış açıma aşığım." 4 Easy Rideria başardı 17 yaşındayken "abla-annesi"- yle birlikte California'ya giden Nicholson. burada bir yıl gecir- dikten sonra üniversiteyegitmek- ten vazgeçip, oyuncu olmaya ka- rar veriyor. Yetenekli olduğuna her zaman inanmış Nicholson: "Evet öyle. Herşeyde..." Ve kah- kahalar... Nicholson'ın sinema yaşantısı, önce 'getir-götür" işleriyle. sonra bir fîlm şirketinin çizgi film bölü- münde, sonra ucuz vvestemlerde küçük rollerle 32 yaşına dek sü- rüyor. O yıllan pek de 'hoşlukla' anımsamıyor "Gayet iyi geçini- yordum. Ancak beni tanıyan her- kes, gayet iyi olduğumu ama 32 yaşına kadar 'başarmamış' oldu- ğum için artık başaramayacağımı söylüyordu. Bence hiç tanınma- maktan daha kötü bir durum. O arada yönetmenüği denemeye karar vermiştim." Evet, yönetmenliğe karar ve- riyor ama 1969 yılında "Easy Ri- der" filmindeki rolüyle sonunda başanyor. Ve sinemada Jack Nichoison dönemi başlıyor. Nic- holson, "Easy Rider"dan bu yana, artık bir yıldız. Ünlü oyuncu, The Indepen- dent gazetesindekı söyleşisinde kadınlarla ilişkilenni de anlatı- yor. "Bugün artık kız arkadaş bulmak gibı bir sorunum yok. çünkü tanmıyorum. Ama dünya çok değişti. Özgürlüğumüzü ve masumiyetimizi yitirdik. Şimdi artık 'Yoksa bu ölüm sevişmesi mi?" dlye düşünüyoruz. Haz duy- maktarı korkar olduk. Bunlar ılişkiyi son derece olumsuz yönde etkiliyor. Bu günlerde binyle yat- madan önce AIDS hakkında küçük bir 'tıbbi sohbet' yapmak durumunda kalıyoruz. Doğrusu ben de artık o kadar uğraşmıyo- rum." En büyük tutkusu, kızı Bu arada sinema oyuncusu Rebecca Broussard'dan Lorraine adında bir kıa olan Nicholson. küçük Lorraine'i her gün okula götürüyor ve kızının hayattakı tek "tutkusu" olduğunu anlatı- yor "Onun için bir günlük tutu- yorum. Büyüyünce vermek için." Jack Nicholson'ın şu sıralar en çok üzerinde durduğu konu. tele- vızyon. "Oturup şu televızyonun elindeki gûce karşı nasıl üstünlük kurabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor" diyor Jack Nicholson veekbyor: "Bugün hiç kimse. Amerika'- nın başkanı bile televizyondan daha güçlü değil. Bugün artık gündemi televizyon belirliyor. ki- min nerede oturduğunu, ne yapa- cağına hep televizyon karar veri- yor. Korkunç birşey bu." Sinemanın giderek daha çok şiddet ve pornografıye yönelmesi de sinirlendinyor Nicholson'ı: "Izleyicinin bu dunıma tepki gösterip, olayi tersine çevirmesini bekierdim ama aıtık izleyici çok daha az kültürlü. Çok daha az okuyor. Benim yönetmen olarak başansız oluşum da bundandır. Hep 'içerikli' fılmler yapmaya çahştım. Bence sinema insanJara yaşama dair birşeyler anlatmalı. yalnızca şiddet göstermekle ol- maz bu iş. Sinemanın gidişatı beni endişelendinyor doğrusu. Benim için farketmez. Çok pa- ram var. İstediğim zaman çekip giderim..." 'Zihinve BflgiFelsefesi' KiMtür Serisiİçerdiği felsefe yazılanrun düzeyliliği ile dikka- tı çeken Felsefe Tartışmalan Dergısi, 13. sayısında "âhin ve Bılgi Felsefesi" konulu bir ya- nşmaya da çağn yapıyor. Oz- gün ve nıtelikli yazılan destek- lemek, özendirmek amaayla düzenlenen yanşmayı kazanan yazara 6 milyon lira ödül verile- cek. Yanşma için adres "Pano- rama Oteli, Alanya". 13. Kitap, aynca çok genç yaşta ölen Fransız filozofu Si- nıone Wefl, "Felsefe Dersleri"-- nden yapılan çeviriyle okuyu- cuya tanıulıyor. Vehbi Hacıka- diroğlu, "Simone Weıl ve fkı Dogma". Cemal Yıkfanm'ın "Bilimsel Nesnellik", ömer Naci Soykan'm "Dilbilgisinin Felsefeye Ne Yardımı OlurT', Betül Çotuksöken'in "Nasıl Bir Tarih Felsefesi" Hanın Tepe'- nin "Doğruluk Uygunluk mu- dur?", Yaman örs'ün "Metafi- zikten Felsefeye"başlıklı yazı- lan yer alıyor. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen, bir yılını değerlendirdi: Düzeylî sanat AYŞE SAYEN ANKARA - Yıüarca, Türkiye ve yurtdışmda. sayısız orkestrayı yöneten Rengim Gökmen, son 1 yıMır bu perfor- mansını, Devlet Opera ve Balesi'ni yö- netmek için kullanıyor. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Gökmen; 1 yıl 2 aydır, "en güzel sesi yakalamak" için uğ- raşıyor . Bu görevdeki 1 yüını Cumburiyet'e değerlendirenGökmen,buçabayı,"Popü- ler ofanak istemiyoruz. Düzeyli sanatı, mümkün olduğunca geniş kitielere yay- maya çahşıyoruz" diye özetliyor. Gök- men, kullaıidığı "popüler" sözcüğü ile, "halka inmek adına. sanattan ödün ver- meye yönelik" girişünleri aniatmak iste- diğini vurguluyor. Opera ve bale "altşılmtş" izleyicisi dışında yeni, genç, dinamik izleyiciler ka- zanmanm yollannı anyor . Rengim Gökmen, bu araytşa yanıt bulacak projeleri uygulamaya koymaya başladıklannı söylüyor. Modem Dans Topluluğu da, bu isteme yanrt ver- raek için kurul- muş. Gökmen, göreve ilkeeldiği günierde mgilte- re'de çaJtşma- larmı sûrdüren Beyhan Murphy'i Türki- ye'ye çağmp, Modem Dans Topluluğu'nun başına getirnüş. Sonuçta, Mo- dern Dans Top- luluğu, Ocak ayından bu yana sunduğu 3 göste- riyle Ankara iz- 411Z 'Modem Dans Topluluğu projesi benim kafamda çok önceleri »ardı. Çünkü genç- kr, modern danslan da izlemek istiyor- lar. Turkuvaz Dans Grubu'nun gördüğu ilgi, bu tezimizi doğruluyor" di- yen Gökmen, topluluğun sun- duğu gösterilerin büyük ilgi gördü- ğünü de sözlerine ekliyor. "Müzikalden Müzikale" de Gökmen'in bü- yük özen göster- diği projelerden birisi. 9 Mart'tan iti- baren Ankaralı zikalleriyle bulu- şacağı, "MüzJ- den Muzikale"- de, yok yok...Klasik opera aryalanyla başlayacak olan gösteri, bir anlamda, müziğin gelişünine iüşkin kronotojiyi de izteyidye sunacak. "Operadaki Haya- fct", "My Fair Lady", "Cats", "Sefil- ler", "Batı Yakasmın Hikayesi", "New- york Newyork", "Neşeli Günler", "Dam- daki Kemancı- Operet Sahnesi'nde bulu- şacak.' 'Başka yeni projekrimiz de var ama şimdilik söylemeyeyün, sûrpriz olsun" di- yen Gökmen, bu "sürprizlerden" bir ta- nesini ağzmdan kaçınyor; açık hava gös- terileri. Mayis ayından itibaren. opera, bale ve müzikallerin "gökyüzüyle" bulu- şacağmı anlatan Gökmen, açıkha>a gös- terflerinin, Hipodrom, Seymenler Parkı, Altınpark'da >az aylan boyTinca sûrece- ğini belirtiyor. Gökmen, Türkiye'de uzun yıllar ya da hiç sahnelenmemiş eserlere yer vermeye izleyicüerin, dün- çalıştıklaruıı belirterek, Mersin Opera ve yanm seçkin mü- Balesi'nin açıltş balesi "Boş Beşik" ile, Ankara Detlet Opera ve Balesi'nde sah- nelenecek, Borodin'in "Prens İgor" bale- sini buna örnek gösteri yor. 31 Martta Türkije prömiyerini yapa- cak olan "Prens lgor"un yantsıra, "Ma- hagony", "Anna Karenina", "L'çan Hol- landalı" da Türkiye'de 'ilk kez sahnete- necek yapıtlar" listesinde yer alıyor. Matisse'in 14tablosu içindava Kültür Senisi- Paris'te sür- mekte olan "Matisse" sergi- sindeki 14 tablonun kendine ait olduğunu iddia eden Rus İrina Schukin'ın tablolann kendisine geri venlmesi için açuğı dava sonuçlandı. Paris mahkemesi, Fransız adalet sıstemine göre, 1918'- de Komünist Rusya tara- fından el konulan babasına ait sanat koleksiyonunda yer alan tabloian gen alabilmesi için Schukin'in Fransa'da de- ğil Rusya'da bir dava açması gerektiği karannı aldı. Aralannda Matisse'in "La Danse" ve "La Desserte Ro- uge" adlı tablolannın yer aldığı sözkonusu 14 resım 1954'ten bu yana Moskova'- dakı Puşkin Müzesi'nde ve St Petersburg'daki bir müzede sergilendıği bıtdiriliyor. Dava bir ara Pans'te Pompıdou Kültür Merkezı'nde hala sür- mekte olan muazzam sergi- nin bütünlüğünu tehdit et- mişti. Paris'te yaşayan bir Rus göçmeni olan Schukin'in (88) asıl amacının aralannda Van Gogh, Picasso. Monet, Ce- zanne gibı biiyuk ustalann yer aldığı ressamlann yapı- tlanndan oluşan babasının koleksiyonunu yeniden bir araya getirerek ailenin Mos- kova'daki sarayında sergite- mek olduğu belirtiliyor. Tamer Levent: Geçmişte görev verilmediANKARA (AA)- Devlet Ti- yatrolan Genel Müdür Yardıması Tamer Levent, "Tiyatro sanatçısı sahneye ç> kmadan yaşamak istemez" dedi. Devlet Tiyatrolan'nda geç- mişte. görev venlmeyerek sa- natçının cezalandınlması yoluna gidildiğini anlatan Ta- mer Levent, kendisınin uzun süre oyunlarda görev al-^ madığı yolundaki haberlerl«;^ ilgili olarak konuştu. Levent "Sahnede aktif gö- rev almak için hep istekli ol- dum. Hiçbir zaman hiçbir oyundan da rapor alarak aynlmadım. Çcşitli nedenlerle benim ısteklerim dışında bana görev verilmeden bir ya da iki yıl boş bırakıldığım oldu. Hiç- bir tiyatro oyuncusu sahneye çıkmadan yaşamak istemez." dedi. "Devlet Tiyatrolan'nda bir türlü reji yapma şansı bu- lamadım" diyen DT Genel Müdür Yardıması, "Reji yapmaya istekli olduğum, dünyada yaptığım çahşmalar- dan bilınıyordu. Dünyada da bir ekol diye tanınıyordum. Ama Devlet Tiyatrolan'nda malesef tanınmıyonım. Yani dünya tamyor. Ankara'nın içinde Devlet Tiyatrolan tanımıyor" diye konuştu. Hasankeyf aynen korunmalı ANKARA- (AA) Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Bayındırlık ve îskan Bakanlığı ile Enerji Bakanlığı'ndan. yapı- lması planlanan Ilısu Barajı ne- deniyle sular altında kalacak olan Hasankeyf in kurtanlması olanaklannın tekrar araştın- lmasını istediğini bildirdi. Fikn Sağlar, Hasankeyfin kurtanlmasının. Pamukkale ve Kapadokya gibı Bakanlığı'nın en büyük projesı olduğunu, bu mimariyi korumak için ellerin- den gelen her türlü çabayı gös- tereceğini söyledi. Baynndırlık ve îskan Ba- kanbğı ile Enerji Bakanlığ'na aralık aymda bir yazı göndere- rek bu yerin bir SIT alanı oldu- ğu ve asb gibi korunması gerek- tiğjnı bildirdiklerini kaydeden Sağlar, burada yapılması planlanan Ibsu Barajı'yla ilgüi son durumu sorduklannı ifade ettı. Sağlar. DSt'den bugüne kadar bu baraj projesinde her- hangi birdeğişıkbk yapılmadığı yolunda yanıt geldiğin] söyledi. Sağlar, bu bakanhklara şu- bat ayı sonunda birer yan daha gönderdiklerini bildirdi. Hasankeyfin ta kurtanlması için yayın hazırlıklanna baş- ladıkİannıda belirten Sağlar, "Hasankeyf de 22 amtsal yapıt tescil edildi. Birinci derece arke- olojik sit alanlannda herhangi bir yapılanma ve plan karan getirilemez. Bu eserler kesin olarak aynen korumah. Hasan- keyfin su altında kalmaktan kurtanlması olanaklar tekrar araşünlmalı. Konu yeniden ele ahnarak. olası çözümler bulun- malıdır"dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle