Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5AYFA CUMHURİYET 8 MART1993 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Ât pazarıııda satılaıı fahişeler
Kadıngözüyle
fahiselik
tarihi
• y - 2 -
HAZIRLAYAN:
NESRİNARMAN
• Kışisel aşk yaşamlannı kurmaya çalışan fahişeler,
devlet çalışanı olduklan, kendilerini bu kuruma
adamalan gerektiği için zaman kaybına yol açmak gibi
nedenlerle yasal takibe alınıyorlardı.
• Valencia'da 15. yüzyıl sonunda kent genelevleri, tek
kapısı olan duvarlarla çevrili minik eyler topluluğundan
oluşan bir varoş meydana getirmişti. İngiltere'de erkek
tarihçilerin verilerine göre, ticaret büyük ölçüde
sokaklardan kaldınlan kadınlara dayanıyor, bu kadınlar
Londra Southwark'ta alenen satılıyorlardı.
Fahışeliğin örgütlü bır hale gelmesi ] 1. yüz\ tl-
cia ve sonra da 13 yüzyılda kenti >önetenlenn
dikkatlerini yoksul kesime çevirmesiyle oldu
Almanya'da meclis. bir genelev açılmasını ka-
rarlaştırdı. O güne değin rastgele çabşan kadın-
lara sürekli bir ev sağlanıp ücret bağlandı Orta-
çağda kentsel fahişeliğin örgütlenme nedenı
joksullan konırol altında tutmak. onlan viye-
ceksiz ya da toplum dışı bırakmanın da ötesınde
alabildiğine ezmek, ama eğer bir volu varsa sırt-
lanndan para kazanmaktı. Cınsellik çekici bir
pazardı ve satıcılan Avrupa kentleriru inşa edi-
yorlardı.
Kişisel aşk yaşamlannı kurmaya çalışan fahi-
şeler. devlet çalışanı olduklan, kendilerini bu
kuruma adamalan gerektiği için zaman kaybına
yol açmak gibı nedenlerle yasal takibe alınıyor-
lardı. Toulouse kenti, kent fahişelerini ve gezgjn
fahişeleri üniversıte kurmak ve kent gıderlennı
karşılamak üzere kullandı.
1200'lerde Avignon'da bir fahişenin peçe tak-
masına ızin venlmezdı; pazar yerinde dokundu-
ğu herhangi bir yiyeceğin kirlendiğine inanılır ve
yasaya göre bunu almak zorunda bırakılırdı. Al-
manya Leipzig'de mavi şeritli bir başlık takmak,
Viyana'da omzuna san bir mendil iliştirmek,
Augsburg'ta çalışıyorsa yeşil bir kuşak bağla-
mak ve Isviçre'nın Bern ve Zürih kentlerinde ıse
küçük kırmızı şapkalar gıymek zorundaydı.
îtalya'run Bergamo'su san; Parma'sı beyaz; Mi-
lano'su siyah şapka kuralı getirmişti. İspanva
Valencia'da 15. yüzyıl sonunda kent genelevlen
tek kapısı olan duvarlarla cevnlı minik evler top-
luluğundan oluşan minyatür bir varoş meydana
getirmişti. Ingıltere'de. erkek tarihçilenn venle-
rine göre ticaret büyük ölçüde sokaklardan kal-
dınlan -bu da yasaya aykın değildı- kadınlara
dayanıyor. bu kadınlar Londra Soutfroark'ta
alenen satılıyorlardı.
Kendilennı koruma altına alma adına ortaçağ
fahişelerinın tek girişimı az sayıdakı loncalar ol-
du. Zaman zaman federasyonlarda örgütlendı-
ler. 4000 kadından oluşan örgütlü Pansli fahişe-
lere 1474 yıhnda kendilerine aıt bır flama. bır
davul ve bir düdükten meydana gelen bir orkest-
ra armağan edildı kralbk tarafından. Frengılı
olduklan ıçın çahşmalanna izin verilmeyen fahi-
şeler ufak bir cep harçlığına hak kazandüar_
û ^ J j l j ^ j ü
hukümetler karşısında pek bir şey yapamadılar
ve uzun süre tutunamadılar.
Bunlar kentlerdekı kadınlardı. Kentli erkekle-
re. politıkacılara para akıtan kadınlar. Kırsal
kesimde ıse gruplar halınde. kamp izleyıcıteri de-
nen kadınlar vardı. Hiç kimse onlan söz etmeye
değer bulmamış şimdiye dek. Haklannda pek az
vazılı metın var. Bu kadınlar o devnn ordulan
için çalıştılar. İşleri seks yapmaktı. Ama yemek
de pişırdiler, çadırlan da kurdular. cephane de
taşıdılar; 4000 erkekten oluşan. yakıp yıkan bir
güruhun peşinde dolarup durdular; onlann cep-
hanelerinı düzenlediler, çadırlannı kurdular. pı-
şirdiler, süpürdüler, hastahklan ıyi ettiler ve
beslediler. Yağmurda, çamurda, soğukta, ırza
geçmeler ortamında erkeklerinin giysilerinı yı-
kadılar, yemeklerini pişirip boklanru sıdiklennı
temizlediler ve onlar tarafından becerildıler.
Iıru
-Ve sonra kadınüjnoi.ayytapricrinden'alaTi bu
erkekler kırsal kesime doğru yola koyuldular;
kadınlar erkeklerin yol boyunca kadınlara teca-
vüzlerini ızleyerek. birer yük hayvanı gibi yük
yüklenerek onlann gerisinde yürüyüşlerine baş-
İadılar. İzle. yuk taşı. yürü babam yürü ve erke-
ğin çadınnı kur.'At sırtında 400, yayan 800 fahi-
şe, Hollandalı kadınlann ve kızlann ırzına geçil-
mesinı ızleye ızleye. Aha Dükü'nün ve onun En
Hıristıyan Savaşçı Güçlen"nin Hollanda'run
Braban kentını istila edişlerine tanık oldular. Ki-
taplar ne çarpışmalarda ölen kadınlardan ne de
zaferden sonra ıskartaya çıkartılan ya da bir
başka savaşa kaülmak üzere yola devam eden
veya zaptedilen kente yerleşen kadınlardan tek
kelime ıle bile söz etrruyor. Yüzü olmayan bu
kadınlar silinip gitmış.
Ortaçağ boyunca tüm fahişelere uygulanan
cezalar hayvanı bır nıtelik taşıyordu. Kadınlar
sınırlanndan dışan adım atar atmaz karşılann-
da erkekleri buluyorlardı. Kent genelevleri, ha-
zineye para akıtıp gezgin fahişeler askerlere yiye-
cek tedarik ededursun, krallar fahışebği yasak-
layan yasalar üreüp dunıyorlardı. Fahışelıği
yasaklayan ilk Fransız yasası, Charlemagne ta-
rafından çıkartılmışü ve fahişeleri meydanın or-
tasında kırbaçlama hükmünü getınyordu.
Toulouse, kent genelevinden servet kazanır-
ken, bır yandan da mamalan bir kafese kapatıp
köprü üzerinden Garonne Nehri'nin sulanna
daldınp çıkarmaktan geri kalmıyordu. Pariste
ise bu kadınlann yüzleri kızgın demirle dağlanıp
kulaklan kesıliyordu.
Bir yanda fahiselik nedeniyle sürgün edilen,
hapse tıkılan. işkence gören, eziyet edilenler, öte
yanda da yasa koyuculara para kazandırmak
için aynı işi yapmalanna izin verilenler.
Ve tarih kitaplan 9. Louis'nin kadınlan sür-
güne gönderip hapse attırmasına gülünç bir
açıklama getirir. "Fransızlann kahramansı öz-
lemlerinin emniyet supabı: öğrencüerin, askerle-
rin ve ruhban sınınmn dikkatini burjuva/inin
saygıdeğer eşleri ve kızlannın üzerinde ruttnak-
tır."
Soutfawark
Nehnn kıvısındakı bu rüzgarlara açık yağ-
murlu noktaya şöyle bir göz atarsak kültürlerin
ve kilisenin. devletın. savaşın, salgınlann, fahişe-
liğin, tıcaretın gürültülü sesinı duyanz. Burası
kadınlann geleneksel bir güce sahip olduklan,
toplumda gerçek değerlerini bulduklan Katolik
Kilisesı ve Roraa kültüriinün etkilennden uzak-
ta Kelt ülkesıdır. Yani Britanya v e Thames Neh-
ri.
Ve derken bu nehrin, yani Thames'ın güney
kıyısında kurulmuş bir Roma askeri ileri kara-
kolu ile onun ötesınde Rotnalı tacirlerin, sanat-
karlann ve seyyahlann yükselttıği, daha sonra
Londinium dı> e adlandıracağımız bır sivil yerle-
şım alaru görürüz. 600-1000 arası erkek ve sayısı
belırsız kadından oluşan askeri karakol, İngÛiz-
lerle savaşmak üzere hazır beklerken, savaşçılan
ve yakın limanlarda karaya çıkan denizciler için
24 saat açık genelevler kurmayı da savsaklamaz.
Bu genelevler tahtadan yapılmış olup, damlan
sazla kaplı. iç duvarlan parlak renklerle sıvalı-
dır. Fahişelere saman şilteli daracık bir ya\ağın
ancak sığdığı küçücük hücreler verilmiştir.
Rotnaldar önce genelevlennı, sonra da askeri
genelevler dışında çalışan fahışelere uyguladık-
lan kurallar sistemini ithal ettiler. Burada da üp-
kı Roma ve Fransa'da olduğu gibi fahişeleri
düzene sokmakla görevli resmi memurlar türedi
ve bunlar gerek izin belgesı konusunda çıkardık-
lan sorunlar, gerekse topladıklan vergilerle üst
sırufın bu alana kaymasında caydıncı oldular.
Bu görevlilenn, fahişeleri yakından izlemek için
onlann meslek adlannı, hangi sınıftan müşteri-
lerle çalışüklanru, fıyatlannı içeren kayıtlan tut-
tuklan büro da kalenin içifldeydi. İnanılmaz bir
gelir kaynağı oluşturan zorunlu vergileri büyük
bir şevkle topluyorlardı. Özel randevuevlerinin
sahipleri ise -bunlar artık senatörler ve yüksek
mevki sahipleriydi- servetlerine servet katıyor-
lardı. . . Sürecek
Yiğidim
Aslanım!Cesaret, düriistlük, yürekli-
lik. sonsuz bir özgürlük \e
demokrasi aşkı, engin bır
araştırmacıbk ruhu. büyük
bir bilgı birikimı. Atatürk ıl-
ke ve devrimlerine bağhbk.
tertemiz bir özgeçmış ve sayı-
labilecek daha pek çok değer-
ler... Bütün bunlan buyük bir
tevazu içinde kendinde topla-
yan bir kişiye rastlamak çok
olağan mıdır günümüzde?
Çok zor! İşte bovle bir kişi
vardı aramızda! Üstüne gitti-
ği konulan derinlemesıne
araştıran ve aydınlatan, ulu-
sal kurtuluş savaşını. laikhk
ve demokrasi kavramlannı
inceleyerek, anlayarak be-
nimseyen ve savunan... Bır
volkan gibi dolu, güçlü. ye-
nilmez!
Yiğidim, aslanım Uğur
Mumcu,
Sen bu kadar değerh olma-
saydın, artık sessizlığe burün-
müş. olaylara uzaktan seyirci
kalmış genci-ıhtiyan her ke-
simden bunca ınsan aanla
silkinip yollara düşer miydi
hiç? Ata'sına, cumhuriyetine
sahıp çıkabilir miydi? Al bay-
rağa sanlmış tabutun bir ışık
seU gibi taşınırken duyabilir
miydi bunca ınsan yüreğinde
evlat acısmın ateşinı? "Artık
yeter!" diye dikilebilir miydi
kale gıbı hainlerin önüne?
Sana uzanan namert eller,
hepimıze uzanmıştır. Karan-
lık emellerini gerçekleştirmek
için namertçe yollar seçen bu
kirli eller er geç kınlacaktır,
çünkü onlar senin şahsında
bağımsız laik Türkiye'ye.
cumhuriyetimize saldırmış-
tır. En kötüsü senı, o pınl pı-
nl, hayat dolu, zaman zaman
çooık gibi neşeh seni, bizler-
den ve aılenden kopartmıştır
"Kürt-İslam Ayaklanması"
kitabında dedem Avni Do-
ğan'ın arşivinden yararlan-
mış olman benim ve ailem
için ne büyük mutluluk.
Ekranda izlediğimiz açı-
koturumlanna gelince...
Üstün ifade gücünün, cesare-
tin, zekarun ve kültür biriki-
minin sanatsal bir şekilde
yücelişini ve senin deyişinle,
bilgı sahibi olmadan fikir sa-
hibi olan kişilerin, karşında
cehalet ve çaresizlik içinde
nasıl perişan olduklannı za-
man zaman izleyerek seninle
hasret giderex«ğiz, gurur du-
yacağız.
Işığıru hiç söndürmeyeceğiz!
AYŞE DOĞAN
O N B I N L E R
ICİN YAZDI
Suçlulann telaşı
Dr.İBRAHLM
H.ÇAĞLAYAN
LTkemizde estirilmekte olan terör
fırtınasının kopup geldiği yerler,
dağılan sis perdesinin arkasından
>aıaş >a>aş beüi olma>a başladı.
Eğer. geçtiğimiz gûnlerde hükü-
metin açıkladığı bttgikr geçerliy-
st, parmakları Iran'a doğru uzat-
mak için çok daha detaya gerek
yoktur. Zira, bundan sonra ögre-
nilecek olanlar. "Kimr dep,
"Nasıl?" sorusumın ce\abı ola-
caktır.
Kerbela olayından başJayıp, Kâbe
baskuıına uzanan Şii-Sünni çekiş-
mesi, değişen diinya konjonktü-
ründe yeni boyutlar kazanmakta-
dır. Ali'nin başına gelenleri ömek
alan >e yü/y ılların unutturamadığı
hınç \e kin. kimi Şiilerde, belki de
sosyo-antropologların ve sosyo-
psikologlann inceiemesi gereken,
UGUR MUMCUNUN
KATLEDÎLİŞİNr KfNAMA
rM^.A KAMPANYASI "^'»S
BüyükkayıpEvet.. 1993 >ilı Uğur'suzlukla
başladı. 24 Ocak pazar günü
gazeteci yazar Uğur Mumcu
korkunç bir suikast sonucu ha-
vatını kaybettı. O kara günde
Türk basınırun ve Türkiye'nin
mükemmel insanı canice katle-
dildı. O mükemmeldi, çünkü o
Kemalisttı. laikti, dürüsttü..O
demokrasiye, insan haysiyetine
zarar verebılecek her şeyin en
baş düşmanıydı. Belki de o Ata-
türk'ün ruhunun derinliklenn-
deki j'üce duygulan hissedebi-
len ender insanlardandı. Acı-
mız çok derin... Bu alçakça
olayı gerçekleştirenler hedefle-
nne ulaştıklannı zannedebilır-
ler. Doğru, şimdilik önlenndeki
en büyük ve en tehb'keli engeli
kaldırdılar. Ama asla kazan-
madılar...
27 ocak günü Uğur Mumcu'yu
toprağa verdik. Ne mutlu bana
ki o gün Ankara'daydım, yüz-
binlerle Uğur'ladım onu son
yolculuğuna. En önemlisi onun
düşüncelerini, onun fıkjrlerini
ruhumda hissetmekten gurur
duyduğumu oradaki her Türk
vatandaşı gibi haykırmaktı.
Ağlamaktı dünya için, Türki-
yem için.
Evet arkadaşlar, çok nadide bir
vatanseverimizi ka>bettik. Biz
gençleri Uğur Mumcu'dan
mahrum etüklerini sananlarla
hesabımız henüz kapanmadı.
Bugün dünden daha çok Ata-
türkçüyüm, bugün dünden
daha çok Mumcu'yum demeb-
yiz. Bu vatanı aydınbklara gö-
türüp öyle muhafaza edecek
Mumcu'lar bızleriz artık. 24
Ocak"lar Uğur'suz gelmeyecek
artık...
PeUn Engiz / SAIVKUN
SevgüiUğurBir gün ölürse. Atatürk ve ilkeleri,
Alınırsa yurdun tüm kaleleri,
Susturulursa onun ınandığı genç'eri,
İşte o zaman sen gerçekten ölürsün.
Ama ınan o gün hiç gelmeyecek,
ve sen hiç ölmeyeceksin
Gaflet, dalalet ve hatta ihanet içinde olanlar,
Dünyanın şapka çıkardığı Atatürk'ü hafife alanlar.
Özgürlüğünü. hatta varbğını ona borçluyken, dil uzatanlar,
Seni susturdular; amaçlanna birazdaha yakJaştıklannı sandı-
lar.
Ama inan o gün hiç gelmeyecek,
ve sen hiç ölmeyeceksin
Dünya durdukça yanacak savunduğun meşale,
Ymelettin, olan andımızı Mustafa Kemal'e,
Öyle büyük bir ilke ki Atatürkçülük,
Sığmıyor her kafaya her hayale.
Dünya tersıne dönmeyecek
Atatürk ölmeyecek,
ve sen de ölmeyeceksin.
A.İHSAN BtNİCt
"şehitlik >e ezümişlik kompteksi"-
ni yaratnuştır. Yüzyıllar önce ya-
şamnış olan o bahtsız olay. bugün-
kü politik oluşumlar içinde yoğru-
lunca, ortaya. bölgesine bir sürû
besaplar ile bakan, geçinilmesi
zor, hırçın bir komşu çıkarmıştır.
İslanı fanatizmini, önce bir devlet
yönetim şekli olarak yorumlayan,
ancak her gecen gün uygarlaşma
ve kalkınma trenini kaçırdıklannı
anlayan tranlı yöneticiler, bu yol-
dan vazgeçemedikleri için yanş
halinde olduklan komşulannı on-
lardan daha hı/lı kalkınarak değil,
onların kalkınmalarını yavaşlata-
rak gecme hevesindedirler.
Türkiye'nin önüne serflmiş olan
tarihi fırsata. kûltûrel hinterlanda
ve siyasi bağlara sahip olmayan
lraa, çok çabaladığı Orta Asya
arenasiDda giderek aslanlara yem
olacağuu anlayınca, galip gladya-
töre celme taionaya çalışmakta-
dır.
Ülkenin gidiş yönönû y ıllar öncesi
"nnıasırlaşma = garplılasma*
1
olarak tanunlamış olan Atatfirk'-
ün yüceliğini. nüfusun küçük bir
kesûni ve hatta onun koltuğunda
onıran yönetici zaman zaman
umıtmuş görünse bile. Türkiye in-
sanı kabullenraiş, inanmış ve onu
savunrnaktadır. Bu bağlamda. yd-
lar y ılı İran basınımn hakaret oda-
ğı olarak O'nu bedef almış olma-
lan şaşırtıçı değildir. Ancak, son
gelişmeler İran'ın bir zamanlar iz-
lediği. üzüme uzanamamış tilki
ömeği küfretme polirikasını aşıp,
frenleyemedikleri ve şarklı sınt-
kanuğı içinde pişkinlikle inkâr
etmeye yettendikkri hırçudık ve
suiniyetieruıiıı, insan canuıa kas-
dedecek dûzeye getirdiğim göster-
mektedir.
İran yöoeticilerinin son demeçleri,
onların, İsmct İnönü'nün deyişiy-
le. "suçlulann telaşı" içinde oldu-
ğunu göstermektedir. Standart
îranlı yaklaşunı içinde "Büyük
şeytan" Amerika Birleşik Devlet-
ler'inden başlayıp "Siyonist" İs-
rail'e uzanan bir "'Biz Vapmadık.
onlar yaptı!" Bstesi, köpeği yediği
için ödevini geriremediğini iddia
eden bir ilkokul öğrencisi kadar
inandıncı olmaktadır. Evet, İran
bu defa "eli çikolata kavanozu
içinde' iken yakalanmıştır.
Bu getişmelerin ışığı altında, ka-
muoyumuzun nükümerimizden
beklentfleri vardır:
Geciktirmeden, vize zorunluluğu
Ue başlayıp gerekirse diplomatik
dfizeyin düşüriilmesi ile sürecek ve
ekonomik ambargova varabilecek
tedbirler almak ve îranlı yönetici-
lerin, başkentimize yapacaklan
ayaretierde. Anıtkabir'i ziyaret
etmderini protokol gereği kılmak,
vakur bir devletin alacağı tedbirler
olarak görünmektedir. Bu, aslın-
da, milletin yıllardır böğrüne ba-
tan bir dikenin de çıkardması ola-
caknr.
POLTnKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Bir İmza İstiyor...
Bundan 42 yıl önce bır Bakanlar Kuruiu kararı ıle şair
Nâzım Hikmet yurttaşlıktan atıldı. Hiç kimse, "Neden
atıldı, niçin atıldı" diye sormadı. Yıllar geçti yurttaşlığa
alınması için girişımde bulunan olmadı. Dilimizin buyük
şairinin. yurttaşlıktan yoksun kalması, ülkemizin onuru-
nu kırmaktadır. Nâzım Hikmet'ın yurttaşlıktan atılmış
olması ulusal ayıplarımızdan biridir.
Nâzım Hikmet KülturveSanatVakfı. bütün demokratik
kuruluşları, bu lekenın kalkması için seslerini yükselt-
meye. imza toplamaya ve protesto yürüyüşüne katılma-
ya çağırıyor. İmzalar birer dilekçe nıteliğindedir. Mec-
listen ve hükümetten harekete geçmesi isteniyor. .
v
Bundan önce, Danıştay'a başvuranlar olmuştur. Bi-
çtmsel olarak bir dilekçe geri çevrılmiştır. Bır üst maka-
ma başvurudan vazgeçılmeyecektir. Vakıf, Danıştay.
yolunu açık tutmaktadır.
Kızgın ve ofkeli bır zamanında olacak, eskilerin "Şair-i
azam, dahi-yı azam" dedıklerı Abdülhak HâmitTarhan,
yurtseverlik konusunda şoyle der:
Kız vatanını herkes sever
Köpekler bile vatanperver
itin, köpeğin mangalda kül bırakmadığı bir dönemde
şair Osmanh'nın yıkılışmda dışarıda kala kalmıştır.
Onun ıçindeesmiş.tozmuştur Nâzım'ınbüyukbirvatan
şairi olduğu dilinden bellıdir Turk dılınin büyuk şaıridir.
Bunu da her fırsatta haykırır. Komunist olma Türk dilinin
ustası olmaya engel değildir. Bakanlar Kurulu bir şairifj^
büyüklüğünü elinden alamaz
iki ömek verelim: Aragon da Pablo Neruda da diilerı-
nin büyük şairleri değil miydi''
Şaırlerın dıli emılen ana sutü gıbıdir. Tadını şaırdert»
başkası çıkaramaz. Dıkta rejımlerı. karanlık dönemler
şairlerin yurdunu sevmesine engel olamazlar
Yurttaşlıktan atılan şaırinyurtsevgisinebakın-
"Dört nala gelip Uzak Asya'dan-Akdeniz'e bir kısrak
başı gibi uzanan - Bu memleket bizım"
Nâzım Hikmet ulkesıni kendı doğrultusunda sevdiği,
bu sevgiden hıçbır zaman ödün vermediği için hapisha-
nelerde yatmış. sürgünlere gönderilmiş Olüm korkusu
altında kaldığı için yurtdışına çıkmak zorunda kalmış...
Yılmamış, çekinmemiş, sevgisini şöyle dile getirmiştir
Severım memleketımi
Hapıshanelerinde yattım
Çınarlarında kolan vurdum
Hiçbır şey gıderemez ıç sıkıntımı
Memleketımın tütünu ve türkulerı kadar
Nâzım Hıkmet'in Atatürk için kimsenın erişemeyeceği
güzellikte şıırleri vardır. Nâzım'a vatan haını diyenlerin
dızelerıne rastlanmaz. Dahası, ıçın için Atatürk'un taba-
nını oymayaçahşmışlflrdır
"Mustafa Kemal mı onu bız çıkardık. Eğer Sakarya'da
yenilseydi, Enver yedekte bekliyordu."
Nâzım'ın dilinde işte Sakarya'da düşmanla boğuşan
komutanın silinmez çizgilerr
Birden beş adım sağmda -Onu gördü- Paşalar onun
arkasındaydılar- O, saati sordu- Paşalar- Uç dediler-Sa-
rışın bir kurda benzıyordu- Ve mavi gözleri çakmak çak-
maktı- Yürüdü uçurumun başına kadar- Eğilip durdp-*
Bıraksalar- ince uzun bacakları ustunde yaylanarak-.v3
karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak- Kocatepe'den Af-
yon ovasına atlayacaktı.
Türk dilinin büyuk şaıri şimdi sizden bır imza bekliyor,
vermeyecek mısinız
9
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Atıf Ydmaz'ın, yurtdı- ^
şında ödüller de kazan-
mış olan toplumsal ıçe- 2
rikbköyfılmi... Lahza 2/ o
Güzel kadın... Kurufa-
sulye. 3/ Kuşkuyu ve 4
eleştiriyi kesinlikle redde-
den feîsefe ya da dın 4/
Adlan sıfat yapmakta
kullanılan bır vapım
eki.. Ağzımızdakı dışle-
nn bir bölümüne venlen
ad. 5/ İçel iline bağjı bir il-
çe . Bir eetvel türü. 6/
Emile Zola'mn bir romanı... Şaş-
ma belirten bır ünlem. 7/ Peygam-
berleri Hud'u dinlemedıklen için
Tann tarafından yok edılen ka-
vim.. Uyma, boyun eğme. 8/ İs-
kambilde bir kağıt.. Gelecek. 9/
Akıl hastalıklannın genel adı... Bir
renk.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA
1/ Bekir Vıldız'ın avnı adb öykü-
iünden Süreyya Dunı'nun sınema-
ya aktardığı fılm. 2/ Türkiye. İran
ve Pakistan tarafından kurulan Ekonomik İşbirbği Örgütü'nün
simgesi... Tarlayı sürerek dınlenmeye bırakma. 3/ Pelerinli bir
çeşit palto... Bir nota. 4/ Yapılann tasanmını gerçekleştiren
kimse. 5/ Bir göz rengi... Uluslararası Çabşma Örgütü'nün sim-
gesi. 6/ Ad ya da numara çekılerek oynanan şans oyunlannın
genel adı. 7/ Kunduracılann delik açmakta kullandıklan çelik
tığ... Avuç ıçi. 8/ Eski Türklerdedoğum tannsı... Yunan abecc-
sinde bir harf. 9/ Şöhret... Meslek. *
Dil eğitıminde Z?. yıl' Dıl eğıtımnde 27. yıl! Dıl
INGILTEREVE
ı27 BBB LİRflVfl UÇUN
İSTANBUL'DA KENDİ OFİSİ OLÂ*N TEK
YABANCI DIL OKULU OLAN EF, BU ALANDA
EN DENEYIMÜ EĞITİM KURULUŞUDUR
EF ULUSLARARASI DİL OKULLARI 16 yaş ve uzen
ıçın 9 ülkede yıl boyu açık olan 24 okulumuzda dıl eğtımı Bûtün
otcullarınnz Brıtish Council ve AHELS taralından onaytKtır
EF INSTITUTE Iş dünyasına yönelik yoğun dil kursları.
Isteyen herkese ucretsız düzey belırleme teslı
EF YABANCI OİL GEZİLERİ 1 2 - 2 0 yaşlar arasındakı
gençlere yaz boyu 3 - 4 hanatk dıl kurslaıı 15 Mart'a kadar
kayıl olun. 100 $ ındırım alın '
İNGİLTERFYE 27 000 LJRAYA UÇUŞ
Inglere'de 12 haftakk yoğın üuslararası Dıl Okulan kursuna veya
2haAaiıKEFInsstUekursuna kayıt dan herkese uçak bteüm 27000
Lraya venyonız
Aynntılı bilgi ve broşur/video isterseniz, lütfen bizi
arayınız!
EFEğttmLtd.UmKefTBlOkecad No-9 Kal.4 80200 Nçartaşı - Istanbul
Tel:(1)225 02 10 Fax (1)2254692
27. y \ l ' Dıl egıtımınde 27. y ı l 1
Dıl eğıtmıınde 27. y ı l