Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7MART1993PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çelişkilibirleşmeözlemi
Seçim korkusuyla bir araya gelmeye çalışanlar. bir araya
gelmek istediklerini kıvançta ve üzüntüde ortak bölünmez bir
bütün olarak algılayabilseler sorun çözüldü demektir.
RAMttİ KUMAŞ Eski CHP Trabzon Milletvekili
S
osyal demokratlann ya da
l9"-4 yılında yapılan CHP
tüzüğündeki deyımle de-
mokratik solculann 12 Ey-
lül sonrasında tek bir siya-
sal örgütte birleşmiş olma-
lan özlemi kutsal olmakla birlikte.
gerçekJeşmesi daha çok zaman alaca-
|a benzemektedir. Çünkü zorla kapa-
nlmadan önce de CHP'de sosyal
demokratlar ayn partilerde imişçesine
birbirine uzaktılar. 12 EylûJ'ü izJeyen
günlerde, aylarda, bu birbirine yakın-
hk duyrnama durumu yine sürüp gitti.
Şimdi ise japılacak bir genel seçimde
oylann üçe bölüneceği korkusu sonu-
cu genel ya da yerel iktıdarda etkin
olrnak diişüncesiyle bir araya gelme is-
teği olumsuzluk ıçermektedir. Seçım
korkusuyla bir araya gelmeye çalışan-
lar, bir araya gelmek istediklerini kı-
vançta ve üzüntüde ortak bölünmez
bir bütün olarak algılayabilseler sorun
çözüldü demektir. Sevgisizliğjn. saygı-
sızlığın. kıskançlığın, bencilliğin cirit
attığı bir ortamda "seçim kazanma"
olasılığını arttırmak için bir araya gel-
meye calışmak ne ölçüde doğrudur?
Bu birleşme özlemi bana 1977 yılında
"Ne yaparsanız yapın. biz sizi 213 yap-
tık; bulun 13 kışi daha hükümet olun"
diye dile gelen hükümet olma özlemını
anımsattı. O zaman da çoğunluk. ne
olursa olsun. hükümet istiyordu: şim-
dı de çoğunluk ne olursa olsun üç par-
tinin birleşmesini istiyor.
Bu birleşme sorununda baş engel dıye
Ecevit ve Baykal görünürken şimdi de
"susma hakkını kullanan" İnönü gö-
rünmeye ya da gösterilmeye başlandı.
Bunun için bu kişileri bu köşenin sınır-
lılığı ölçüsünde çözümlemek istenm.
Eksiğim olursa en başta yer darlığını
düşünmekte yarar vardır.
Ecevit
Kişilerin kişiliklerinin çocukluk ve
okul dönemlerinde geçirdikleri olay-
larla biçimlendiği yönündeki gerçeği
bilmek ya da söylemek için uzman ol-
maya gerek yoktur. Bülent Ecevit, aı-
lesinin tek çocuğu olarak yetiştiği için
hep isteklerinin yerine gelmesine alışık
bir özyapı kazanrruştır. Siyasette bile
1957 yılında miüetvekiü olması. 1961
yılındakı Temsciler Meclisi'ne üye ol-
ması, daha sonraki İsmet İnönü hükü-
metlerinde bakan olması ve hatta
CHP Genel Sekreteri olması büyük
oranda İsmet İnönü'nün kendisine
verdiği ya da tanıdığı ayncalıkların so-
nucudur. 1970 yılından sonra siyasal
erginliğini kanıtlamaya başlarken çok
önemli özelliklerle donatılmıştı. CHP
Genel Başkanı olarak siyasal örgütün
en başı olduğu için bocalamalan baş-
ladı ve sonunda partı bir "hizipler"
karmaşası konumuna geldi. Hatta
1983 sonrasında tek başına bir siyasal
örgüt kurma arayışında belki de bu
başansızlığm etkisi aranmalıdır. O ge-
rek devlet dilini. gerekse uluslararası
ilişkilerde geoerli dil olan İngilizce'yi
çok güzel konuşan. çok kültürlü, olay-
lan çok güzel çözümlüyen. yalın yaşa-
yan. lüksten hoşlanmayan ama. insanı
hiç tanımayan Bülent Ecevit artık ne
yazık ki tek başınadır. Eğer kendisı ya-
zın (edebiyat) ya da bılim adamı olsa
bu önemli sorun olmazdı. Belki de
doğru olurdu böyle yaşanması. Ama
siyaset adamı tek başına yaşayamaz.
yaşamamalıdır: yaşamaya kalkarsa
kendıni aldatır; gerçekte yaşamamış
olur. Tek başına Ecevit, yasama kunı-
muna yedi milletvekili getirebilmiştir.
Bulacağı ya da göstereceğı özürler hiç
önemli değildır. Politikada önemli
olan başandır. alınan sonuçtur. Bu
bakımdan kendisinın birleşme isteğin-
den ya da baskısından rahatsızhk duy-
ması doğaldır. Bu kişiyi istesek de iste-
mcsek de birleşme olgusunun dışında
düşünmeliyiz.
Baykal
Deniz Baykal 1973 milletvekili se-
çımlenne girerken her ne değin ön-
seçim düzeneğınden geçmişse de her-
kesçe bilinmektedır ki o Bülenl Ece-
vit'in açık desteğiyle bu köprüden
gecmiştir. Yani bu koruma ile polıti-
kaya başlamıştır. Sonra kazandığı
miİletvekilliklerini hep ön-seçim başa-
nsı ile elde etmışse de siyasette dorukta
işlev görmek isteyen biri olarak kendi
ilinde bir başan gösterememiştir. 1977
seçimlerindeki üç milletvekılliğinde de
dönemin önderi Ecevit'in katkısı var-
dır. Deniz Baykal denince daha çok
yakışıklı, bağırarak konuşan ve dar
kadrocu bir kişi anımsanır. Ardında
bulunan ıkı bakanhkta da önemli bir
başansı olmayan bu kişı. siyasal bilim-
deki doçentlik niteminden olacak ki
kendini sürekli önder görmek istemiş-
tir. Sonunda da alın yazısı yardım
etmiş.9 Eylül 1992 CHP'sine önder ol-
muştur. Şimdi kalkıp sosyal demok-
ratlann birleşmelen gereğiyle saygınlı-
ğını arttırma politikası güdüyor Bir
politikacının söylediğinden çok yap-
tıklandır mihenk taşı. Bunun ıçın poli-
tikacının söyledıği doğru olsa da
geçmişteki çizgisine vurularak bu söy-
lediklerinin gerçeklik payı •araştınlır.
Bu yapılmazsa yanlış olur.
Şimdi kendisine sormak gerek: 9
Eylül 1992 günü gelinceye dek CHP-
nin açılmasına en küçük bir katkı ver-
meyen siz, bugün birlikteliği savunur-
ken o gün neredeydenız? Bremen
mızıkacılannı andıracak bir yönetım
anlayışı ile niçın davrandınız? Niçin o
gün en azından CHP'lilen bir araya
getiren bir çizgi izlemedinız de 12 Eylül
öncesi partıyi güçsüzleştiren hizipleri
bir araya getiren çizgi izlediniz?
Diyelim o gün kazanma olasılığını
güçlügörmedinizdeondan böyle dav-
randınız. O zaman partıyi H ve ilçeler
düzeyinde örgütlerken niçin hizip an-
layışı ile hareket ettıniz? Orneğin Art-
vin. Trabzon. Gıresun il başkarüan
sizi destekledikleri için yine bu görev-
lere getirilirken Ankara. İzmir. Istan-
bul gıbi büyük ıllerin başkanlan bu
görevlere neden getırilmedi
0
Çünkü
siz kendinize parti kuruyordunuz,
CHP"yi kurmuyordunuz.
Şimdi bırleşme isteyen siz. birleşme-
yi partiyi kurarken aslanlan kedilere
boğdurma siyasetinizle kurultayda
tartışmayı bılerek önceden önlemeniz,
yüksek sesle sürekli bağırarak konuş-
manız ve yakışıklıhğınızla genel baş-
kan oldunuz. Ama sizin bilmenızgere-
kir bir siyasal bilimcı olarak: İngiliz
Kralı 1. Jacques devlet adamlanru
yüzlerinin güzelliğıne göre daha çok
seçiyordu. George Vılliers de bu yö-
nüyle yüksele yüksele bakan olunca.
başbakan Clarendon onun için '"hiç-
bir zaman bir adamın güzellıği nede-
niyle bundan daha hızlı ilerlediği. dev-
letin böyle en yüksek katlanna yûksel-
diği görülmemıştır" demiştir. Siz de
sonunda altı aylık güdük (içim sızlı-
yor) CHP Genel Başkanlığı'nı kendi-
nize ve soyunuza yetecek diye niteler-
ken ben bu durumu anımsadım.
Çünkü politikada önemli olan toplu-
mun esenliğine yönelik başanlar elde
etmektir.
İnönü
Politikaya soyadı ile gelip genel baş-
kan olarak başlayan Erdal İnönü, se-
rinkanlılığı. altından kalkamayacağı
söz söylememe duyarlığı ile SODEP-
Halkçı Parti birleşmesı ve bugünkü
hükümeti oluşturmadaki katkısıyla
sürekli saygıyla anılacaktır. Ancak bu
kişi de özel koşullar altında yetiştiğin-
den insanı tanımamakta. canlılığı sim-
geleyememekte ve ne yazık ki gelecek-
te sosyal demokratlara iktıdan kazan-
dıracağı izlenimı vermernektedir.
Hatta belli kişilerden başkâ kişilerle
ilişki kurmadığı için bir ölçüde hizipçı
çizgisine de düşmüştür denebilir. Bir-
leşmeye sürekli sıcak bakan İnönü,
niçin susmaktadır? Çünkü Baykal'la
SHPde birlikken çektiklerinı düşün-
mekte ve zayıf çevre bunu sürekli kul-
lanmaktadır.
Sonuç: "Eleştirmek kolay. çözüm
söyle" denecektir. Politikada çözüm
hep zamana bağlıdır. Aynca zamana
bağlı olan her şey geç ve güç elde edilir.
Böyle bir sonuç da çok güzel olur.
Şimdi gerçekci olarak yapılacak iş,
SHP yönerimine artık 'biz CHFyiz di-
yen İnönü'nün gerçekten 12 Eylül önce-
si CHP'den eok önemli üretken siyaset-
çileri de alıp birleştirici çizgi izletnes-
dir. Bu çizgi sonunda CHP şemsiyesini
de \akala\acaktır. Böyle bir oluşu-
mun başında yürekli bir halk çocuğu,
sosyal demokratlan iktadara taşıya-
caktır 2000'li vıllara eirerken..
TART1ŞMA
Jeofızik ya da jeoloji değil de depreme dayanıksız yapılar
PENCERE
B
u yazı. 20 ve 27
şubat günlerinde
bu sütunlarda
çıkanvedeprem
olayınıjeonzikve
ieoloii olarak ele
alan yaalara biryanıttır.
Depfemde can ve mal kaybını
en kısa sürede azaltmak için
hangi meslekten olanlann daha
etkiu olabileceğini tartışmak.
deprem zararlannı azaltmak
ıçın yapılması gerekenlen
saptırmaktır.
Türkiye'de depremde yapılar
yıkılıy or ve can kayBı oluy orsa
bu valnızca aşağıda sayılan
nedenlerden, yapılann beton
dayanımlannın projede
öngörülen dayanımlann çok
altında. demirlerinin projede
öngörülen miktann en az yüzde
yirmi beş altında olması;
beledıvelerin. onavladıklan
projelerde deprem hesabı
aramamalan ve de ınşaatlann
kalite denetimi olmamasından.
yapılann yasal sorumlusunun
olmamasından, mal
sahiplerinin, inşaatlannı
^^ ^ f ,nJjW'
Coc»-Cota ve Cofce Zt @*££6nyuif 'nln tMdNI mjrt«*m*r.
"ucuza" yaptığını sandıklan
"sözde inşaattan anlayan"
usta. kalfa. müteahhitlere
yaptırmalanndan
kaynaklanmaktadır.
1970 "Gediz depremi"nden bu
yana inceleyip hasannı
değerlendırdığim büyük küçük
sayısız depremde çok say ıda
yapı yıkılmış ve can kaybı
olmuşsa bu hep, evet hep.
yapılar son derece kötü
yapıldıklan içindir. Jeoloji ya
da jeofızik mühendisliğinin
katkısmın yokluğunun
yıkılmadakı payı hemen hiç
yoktur. Gelecekteki
depremlerde de yapılanmız
depreme daynnıksız
yapltdıklan için yıkılacaklardır.
Son Erzincan depreminde
yapılann yıkılma nedenleri bu
gazetede avnntılı olarak ele
alınmıştı. firzıncan
Belediy esi"ndejeofızik ya da
jeoloji mühendısi olsaydı,
belediy enin imara göre kat
adetlerini arttırması önlenip de
binalann beton dayanımlan
projesindeki dayanımda mı
olacaktı ya da kooperatif
yöneticileri inşaatlannı daha
ehliyetli usta - kalfalara mı
y aptıracaklardı? Yapı
kalitesinin. belediyelere
ahnacakjeofızik ya da jeoloji
mühendisince nasıl
sağlanacağını öğrenmek
ısterim.
Türkiye'de depremlerin
zarannı azaltmak istiyorsak
önce projeyi yapan. onaylayan
ve uygulayan ve bunlann
hepsini denetleyen mühendisin
ya da makamın yetkisi ve
sorumluluğu belirlenmelidir:
Hammurabi Kanunlan'nda
olduğu gibi bina kalitesizlikten
yıkılırsa mal sahibinden
müteahhitine, projeciden iskan
ruhsatı veren belediyesine
kadarherkesyetkisirun ve
sorumluluğunun hesabını
vermelidir.
Yapılarda kaliteyi sağlayacak
kontrol ve denetım düzenı
oluşturulmadan. yapılann
kalitesinden sorumlu olanlar
yasalarca belirlenip izlenmediği
sürece inşaat da olsa herhangi
bir mühendislik dalırun deprem
zararlannı azaltmada etkisi son
derece sınırlı kalacaktır.
Yapılann kaliteli yapılması için
gerekenler ise bu kısa yazıya
sığmayacak kadarçok
kapsamlı ve ayn bir konudur.
Nejat Bayülke
İnşaat Yüksek Mühendisi
Sesimiz?azetenizde çıkan
dizi, makale ve
haberlerden
anladığımız
kadanyla
'düşünce
özgürlüğü'nden kastınız
yalnızca sizin özgürlüğünüz.
'Laikliğe sahip" ve dme karşı
çıkmak.
Hiç olmazsa Mübarek
Ramazan günlerinde bu tür
yayınlannızı kesmeyi ya da
bizlerin sesine de yer vermeyi
düşünüyor musunuz?
En azından bu kısacık
seslenişimizi y ayınlayabilecek
misiniz? Yoksa bizim gibi dine
bağnaz olmadan ve gerçekten
bağlı kişilerin sesini yine
duymazhktan rru geleceksinız?
Saygılanmla.
Cünejt Bora
Israfil Tepemizde
Doianıyor...
Rivayetolunurki:
- Bina ile zina çoğaldığında, Israfil surunu üfleyecek,
kıyamet kopacak..
Israfil, hem Müslüman hem Musevi hem de Hıristiyan
inancında büyük melek, Türkiye'nin üstünde dolanıp du-
ruyor, olan bitenleri yakrndan izliyor; çünkü 'çok alamet
belirdi', kıyamet yaklaşıyor...
Binaartıyor..
Bir yandan kondular çoğalıyor, öte yandan gökdelen-
ler artıyor, beton uygarlığıyla haşır neşiriz, her büyük
kentimiz kocaman bir şantiye gibi..
Zinadersengırla..
Nedemekzina?..
Sorunun yanıtı kesin:
- Yasadışı çiftleşme!.. Şeriata göre aralarında cinsel
ilişkinin yasaklandığı kadın ile erkek zinharçiftleşemez-
ler, günah-ı kebairdendir...
Zina yapan kadına zaniye denir..
Erkeğezani..
Zaniye şeriata göre recmedilir. Türkçe deyişiyle taşa
tutularaköldürülür.
Istanbul'da bir yandan bina, öte yandan zinanın ivme-
si füze hızıyla artıyor; dağ taş zani ile zaniyelerin günah-
larıyla dolup taşıyor; Israfil tepemizde dolaşıyor..
Surunu ha üfledi, ha üfleyecek..
•
Ramazan ayında biraz durulur demiştim, ama hiç
umarı yok, bina ile zinanın istatistiğini tutmaya bu devle-
tin gücü yetmez; lüks dergiler ve gazetelerle özel tele-
vizyonlar çılgınlığın mahşerine dönüşmüşler...
Çıplaklık başını almış gidiyor, taife-i nisa başını kıçını
açıp dolaşmaktan utanmıyor..
En pahalı kuşe kâğıda basılmış dergilerdezina propa-
gandası yapılıyor, en güçlü holdinglerin reklamlarında
bina ile zina destekleniyor, sosyete dedikleri gözüdön-
müş topluluğun i'ş ü nuş'tan gayrı derdi yok. Bir de bu(
cehennemlik hallerini elalemin gözleri önüne sermek-'
ten zevk almıyorlar mı; ümmet-i Munammefle sanki
alay ediyorlar.
Israfil tepemizde doianıyor..
•
Ama herkes böyle mi?
Olur mu hiç?
öte yanda daha okul çağına girmemiş oğlanın başına
sarık geçiren, tesettürün koşullarına göre kızın başını
bağlayanlar da gurül gürül çoğalıyor; Kur'an kursları
karınca yuvaları gibi, imam okulları pıtrak pıtrak, çem-
bersakallı müritlerşeyhlerinin dönencelerinde, uzayda
tur atan füze misali dolanıyorlar; şeriatın kılı kırk yaran
kanunu ilamaşallah ülkemizın kuıiarılmış bölgelerinde
parmak kestiği zaman acımıyor...
Bin beş yüz cami yapılıyor her yıl..
Yetmiyor.
Yeşil bayrak, dalga dalga yükseliyor; imam okulların-
dan çıkanlar, devle^in yüksek mevkilerinde, şeriatı kur-
tarmak için alttan alta hazırlanıyorlar: Islami dergiler,
gazeteler, yayınlar çoğalıyor; çoğu helal sütemmişyurt-
taş bıyığını sünnet-i şerife üzerinde kırpıp sakalını is-
la*mcı kuaförde kestiriyor; televizyon yayınlarında gü-
nahkârların yanı sıra zemzemle yıkanmış, kendini dine
diyanete adamış öncülerin programlarından da geçilmi-
yor; şeriat propagandası ramazan davulu gibi güm
gürrr...
Anadolu'da yer yer. ilçe ilçe; büyük kentlerde serht
semt, mahalle mahal.le kurtarılmış bölgeler oluşuyor;
topluiuklar şeriatla kaB<ıp şeriatla yatıyorlar, kara çarşa-
fa sığınıp da cehennemlik günahlarından arınmak iste-
yen kadınlarımız gün geçtikçe artarak her yerde boy
gösteriyorlar; şeriat temeli üzerine din devleti kurmak
isteyen siyasal akımlar gün geçtikçe güçleniyor; tabanı-
nı oluşturuyor, dış ilişkilerini pekiştiriyor; yoldan çıkmış
sosyeteye diş biliyor...
•
Iki uçlu bir gelişme; kara çarşafla tanga ve servetle
sefalet arasında salınıp hızlanıyor...
Israfil de tepemizde doianıyor..
Surunu ha üfledi, ha üfleyecek..
ALI'ye
Belki bir gün gelirsin de
Konuşuruz uzun uzun
Fındıktan, tütünden,
çaydan
Yasaklardan,
birazcık...
İki yıldır sensiz ama
seninleyiz...
Zübeyde-Necmi PEKMEZCİ. İnci-Adem
ARSLAJV, Fatma-Alaaddin ADIGÜZEL,
Asım-Hamit YAZICI. Ayşe-Faruk
ŞAMİLOĞLU,Zekiye-AkifŞAMİLOĞLU,
Ayşe-Alim ÇİMEN. Semra-Sefa ÖZTÜRK,
GüIistan-A.Hadi AKMUGA^, Erol YILDIZ,
HaticeKUMBASAR
Dt. Ali DEMİR
T.C. KARTAL
ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ
Sayı: 1992 437
Davaa İnci Can tarafından davalı Zeynel Can aleyhine açılan
boşanma davasında:
Davalı Zeynel Can'ın adresi meçhul olduğundan davetiye yerine
kaim olmak üzere ilanen tebligat yapılmasına mahkememizce
karar verildiğinden, karar gereğince davab Zeynel Can'ın Kartal
5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1992 437 esas sayıh dosyasının
duruşma günü olan 26.4.1993 günü saat 09.30'da mahkememiz-
de hazır bulunması veya vekil göndermesi ilanen tebliğ ohınur.
12.2.1993
Basın: 2443
PERTEK KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1970/8
Karar no: 1990/20
Davacılar Hüseyin Tümay ve müşterekleri tarafından davalılar Gül-
lü Ergjş ve müşterekleri aleyhine mahkememizde açılan tapulama te-
spitine itiraz davasına yapılan açık duruşraası sonunda:
Davanın kabulüne karar verilmiş, Pertek Karagüney köyü Düzler
raevkiinde kain, 1026 nolu parselin Hüseyin Tumay, Şahhüseyin mev-
kiinde kain 749 nolu parselin Hasan Hare, Şahhüseyin mevkiinde kain
787 nolu parselin Hıdır Ediz, köy içi raevkiinde kain 1674 nolu par-
selin Ali Rıza Dinçer adına tapuya tesciline ve masraflara dair
12.3.1990 tarih, 1970/8 esas, 1990/20 karar sayılı hükmü adresleri
bulunamayan davacılardan Gullu (Güle) Ergiş ve Ali Ergiş'ler adına
tebligat yerine geçerli olmak uzere ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra
tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 46450