25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7MART1993PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Çelişkilibirleşmeözlemi Seçim korkusuyla bir araya gelmeye çalışanlar. bir araya gelmek istediklerini kıvançta ve üzüntüde ortak bölünmez bir bütün olarak algılayabilseler sorun çözüldü demektir. RAMttİ KUMAŞ Eski CHP Trabzon Milletvekili S osyal demokratlann ya da l9"-4 yılında yapılan CHP tüzüğündeki deyımle de- mokratik solculann 12 Ey- lül sonrasında tek bir siya- sal örgütte birleşmiş olma- lan özlemi kutsal olmakla birlikte. gerçekJeşmesi daha çok zaman alaca- |a benzemektedir. Çünkü zorla kapa- nlmadan önce de CHP'de sosyal demokratlar ayn partilerde imişçesine birbirine uzaktılar. 12 EylûJ'ü izJeyen günlerde, aylarda, bu birbirine yakın- hk duyrnama durumu yine sürüp gitti. Şimdi ise japılacak bir genel seçimde oylann üçe bölüneceği korkusu sonu- cu genel ya da yerel iktıdarda etkin olrnak diişüncesiyle bir araya gelme is- teği olumsuzluk ıçermektedir. Seçım korkusuyla bir araya gelmeye çalışan- lar, bir araya gelmek istediklerini kı- vançta ve üzüntüde ortak bölünmez bir bütün olarak algılayabilseler sorun çözüldü demektir. Sevgisizliğjn. saygı- sızlığın. kıskançlığın, bencilliğin cirit attığı bir ortamda "seçim kazanma" olasılığını arttırmak için bir araya gel- meye calışmak ne ölçüde doğrudur? Bu birleşme özlemi bana 1977 yılında "Ne yaparsanız yapın. biz sizi 213 yap- tık; bulun 13 kışi daha hükümet olun" diye dile gelen hükümet olma özlemını anımsattı. O zaman da çoğunluk. ne olursa olsun. hükümet istiyordu: şim- dı de çoğunluk ne olursa olsun üç par- tinin birleşmesini istiyor. Bu birleşme sorununda baş engel dıye Ecevit ve Baykal görünürken şimdi de "susma hakkını kullanan" İnönü gö- rünmeye ya da gösterilmeye başlandı. Bunun için bu kişileri bu köşenin sınır- lılığı ölçüsünde çözümlemek istenm. Eksiğim olursa en başta yer darlığını düşünmekte yarar vardır. Ecevit Kişilerin kişiliklerinin çocukluk ve okul dönemlerinde geçirdikleri olay- larla biçimlendiği yönündeki gerçeği bilmek ya da söylemek için uzman ol- maya gerek yoktur. Bülent Ecevit, aı- lesinin tek çocuğu olarak yetiştiği için hep isteklerinin yerine gelmesine alışık bir özyapı kazanrruştır. Siyasette bile 1957 yılında miüetvekiü olması. 1961 yılındakı Temsciler Meclisi'ne üye ol- ması, daha sonraki İsmet İnönü hükü- metlerinde bakan olması ve hatta CHP Genel Sekreteri olması büyük oranda İsmet İnönü'nün kendisine verdiği ya da tanıdığı ayncalıkların so- nucudur. 1970 yılından sonra siyasal erginliğini kanıtlamaya başlarken çok önemli özelliklerle donatılmıştı. CHP Genel Başkanı olarak siyasal örgütün en başı olduğu için bocalamalan baş- ladı ve sonunda partı bir "hizipler" karmaşası konumuna geldi. Hatta 1983 sonrasında tek başına bir siyasal örgüt kurma arayışında belki de bu başansızlığm etkisi aranmalıdır. O ge- rek devlet dilini. gerekse uluslararası ilişkilerde geoerli dil olan İngilizce'yi çok güzel konuşan. çok kültürlü, olay- lan çok güzel çözümlüyen. yalın yaşa- yan. lüksten hoşlanmayan ama. insanı hiç tanımayan Bülent Ecevit artık ne yazık ki tek başınadır. Eğer kendisı ya- zın (edebiyat) ya da bılim adamı olsa bu önemli sorun olmazdı. Belki de doğru olurdu böyle yaşanması. Ama siyaset adamı tek başına yaşayamaz. yaşamamalıdır: yaşamaya kalkarsa kendıni aldatır; gerçekte yaşamamış olur. Tek başına Ecevit, yasama kunı- muna yedi milletvekili getirebilmiştir. Bulacağı ya da göstereceğı özürler hiç önemli değildır. Politikada önemli olan başandır. alınan sonuçtur. Bu bakımdan kendisinın birleşme isteğin- den ya da baskısından rahatsızhk duy- ması doğaldır. Bu kişiyi istesek de iste- mcsek de birleşme olgusunun dışında düşünmeliyiz. Baykal Deniz Baykal 1973 milletvekili se- çımlenne girerken her ne değin ön- seçim düzeneğınden geçmişse de her- kesçe bilinmektedır ki o Bülenl Ece- vit'in açık desteğiyle bu köprüden gecmiştir. Yani bu koruma ile polıti- kaya başlamıştır. Sonra kazandığı miİletvekilliklerini hep ön-seçim başa- nsı ile elde etmışse de siyasette dorukta işlev görmek isteyen biri olarak kendi ilinde bir başan gösterememiştir. 1977 seçimlerindeki üç milletvekılliğinde de dönemin önderi Ecevit'in katkısı var- dır. Deniz Baykal denince daha çok yakışıklı, bağırarak konuşan ve dar kadrocu bir kişi anımsanır. Ardında bulunan ıkı bakanhkta da önemli bir başansı olmayan bu kişı. siyasal bilim- deki doçentlik niteminden olacak ki kendini sürekli önder görmek istemiş- tir. Sonunda da alın yazısı yardım etmiş.9 Eylül 1992 CHP'sine önder ol- muştur. Şimdi kalkıp sosyal demok- ratlann birleşmelen gereğiyle saygınlı- ğını arttırma politikası güdüyor Bir politikacının söylediğinden çok yap- tıklandır mihenk taşı. Bunun ıçın poli- tikacının söyledıği doğru olsa da geçmişteki çizgisine vurularak bu söy- lediklerinin gerçeklik payı •araştınlır. Bu yapılmazsa yanlış olur. Şimdi kendisine sormak gerek: 9 Eylül 1992 günü gelinceye dek CHP- nin açılmasına en küçük bir katkı ver- meyen siz, bugün birlikteliği savunur- ken o gün neredeydenız? Bremen mızıkacılannı andıracak bir yönetım anlayışı ile niçın davrandınız? Niçin o gün en azından CHP'lilen bir araya getiren bir çizgi izlemedinız de 12 Eylül öncesi partıyi güçsüzleştiren hizipleri bir araya getiren çizgi izlediniz? Diyelim o gün kazanma olasılığını güçlügörmedinizdeondan böyle dav- randınız. O zaman partıyi H ve ilçeler düzeyinde örgütlerken niçin hizip an- layışı ile hareket ettıniz? Orneğin Art- vin. Trabzon. Gıresun il başkarüan sizi destekledikleri için yine bu görev- lere getirilirken Ankara. İzmir. Istan- bul gıbi büyük ıllerin başkanlan bu görevlere neden getırilmedi 0 Çünkü siz kendinize parti kuruyordunuz, CHP"yi kurmuyordunuz. Şimdi bırleşme isteyen siz. birleşme- yi partiyi kurarken aslanlan kedilere boğdurma siyasetinizle kurultayda tartışmayı bılerek önceden önlemeniz, yüksek sesle sürekli bağırarak konuş- manız ve yakışıklıhğınızla genel baş- kan oldunuz. Ama sizin bilmenızgere- kir bir siyasal bilimcı olarak: İngiliz Kralı 1. Jacques devlet adamlanru yüzlerinin güzelliğıne göre daha çok seçiyordu. George Vılliers de bu yö- nüyle yüksele yüksele bakan olunca. başbakan Clarendon onun için '"hiç- bir zaman bir adamın güzellıği nede- niyle bundan daha hızlı ilerlediği. dev- letin böyle en yüksek katlanna yûksel- diği görülmemıştır" demiştir. Siz de sonunda altı aylık güdük (içim sızlı- yor) CHP Genel Başkanlığı'nı kendi- nize ve soyunuza yetecek diye niteler- ken ben bu durumu anımsadım. Çünkü politikada önemli olan toplu- mun esenliğine yönelik başanlar elde etmektir. İnönü Politikaya soyadı ile gelip genel baş- kan olarak başlayan Erdal İnönü, se- rinkanlılığı. altından kalkamayacağı söz söylememe duyarlığı ile SODEP- Halkçı Parti birleşmesı ve bugünkü hükümeti oluşturmadaki katkısıyla sürekli saygıyla anılacaktır. Ancak bu kişi de özel koşullar altında yetiştiğin- den insanı tanımamakta. canlılığı sim- geleyememekte ve ne yazık ki gelecek- te sosyal demokratlara iktıdan kazan- dıracağı izlenimı vermernektedir. Hatta belli kişilerden başkâ kişilerle ilişki kurmadığı için bir ölçüde hizipçı çizgisine de düşmüştür denebilir. Bir- leşmeye sürekli sıcak bakan İnönü, niçin susmaktadır? Çünkü Baykal'la SHPde birlikken çektiklerinı düşün- mekte ve zayıf çevre bunu sürekli kul- lanmaktadır. Sonuç: "Eleştirmek kolay. çözüm söyle" denecektir. Politikada çözüm hep zamana bağlıdır. Aynca zamana bağlı olan her şey geç ve güç elde edilir. Böyle bir sonuç da çok güzel olur. Şimdi gerçekci olarak yapılacak iş, SHP yönerimine artık 'biz CHFyiz di- yen İnönü'nün gerçekten 12 Eylül önce- si CHP'den eok önemli üretken siyaset- çileri de alıp birleştirici çizgi izletnes- dir. Bu çizgi sonunda CHP şemsiyesini de \akala\acaktır. Böyle bir oluşu- mun başında yürekli bir halk çocuğu, sosyal demokratlan iktadara taşıya- caktır 2000'li vıllara eirerken.. TART1ŞMA Jeofızik ya da jeoloji değil de depreme dayanıksız yapılar PENCERE B u yazı. 20 ve 27 şubat günlerinde bu sütunlarda çıkanvedeprem olayınıjeonzikve ieoloii olarak ele alan yaalara biryanıttır. Depfemde can ve mal kaybını en kısa sürede azaltmak için hangi meslekten olanlann daha etkiu olabileceğini tartışmak. deprem zararlannı azaltmak ıçın yapılması gerekenlen saptırmaktır. Türkiye'de depremde yapılar yıkılıy or ve can kayBı oluy orsa bu valnızca aşağıda sayılan nedenlerden, yapılann beton dayanımlannın projede öngörülen dayanımlann çok altında. demirlerinin projede öngörülen miktann en az yüzde yirmi beş altında olması; beledıvelerin. onavladıklan projelerde deprem hesabı aramamalan ve de ınşaatlann kalite denetimi olmamasından. yapılann yasal sorumlusunun olmamasından, mal sahiplerinin, inşaatlannı ^^ ^ f ,nJjW' Coc»-Cota ve Cofce Zt @*££6nyuif 'nln tMdNI mjrt«*m*r. "ucuza" yaptığını sandıklan "sözde inşaattan anlayan" usta. kalfa. müteahhitlere yaptırmalanndan kaynaklanmaktadır. 1970 "Gediz depremi"nden bu yana inceleyip hasannı değerlendırdığim büyük küçük sayısız depremde çok say ıda yapı yıkılmış ve can kaybı olmuşsa bu hep, evet hep. yapılar son derece kötü yapıldıklan içindir. Jeoloji ya da jeofızik mühendisliğinin katkısmın yokluğunun yıkılmadakı payı hemen hiç yoktur. Gelecekteki depremlerde de yapılanmız depreme daynnıksız yapltdıklan için yıkılacaklardır. Son Erzincan depreminde yapılann yıkılma nedenleri bu gazetede avnntılı olarak ele alınmıştı. firzıncan Belediy esi"ndejeofızik ya da jeoloji mühendısi olsaydı, belediy enin imara göre kat adetlerini arttırması önlenip de binalann beton dayanımlan projesindeki dayanımda mı olacaktı ya da kooperatif yöneticileri inşaatlannı daha ehliyetli usta - kalfalara mı y aptıracaklardı? Yapı kalitesinin. belediyelere ahnacakjeofızik ya da jeoloji mühendisince nasıl sağlanacağını öğrenmek ısterim. Türkiye'de depremlerin zarannı azaltmak istiyorsak önce projeyi yapan. onaylayan ve uygulayan ve bunlann hepsini denetleyen mühendisin ya da makamın yetkisi ve sorumluluğu belirlenmelidir: Hammurabi Kanunlan'nda olduğu gibi bina kalitesizlikten yıkılırsa mal sahibinden müteahhitine, projeciden iskan ruhsatı veren belediyesine kadarherkesyetkisirun ve sorumluluğunun hesabını vermelidir. Yapılarda kaliteyi sağlayacak kontrol ve denetım düzenı oluşturulmadan. yapılann kalitesinden sorumlu olanlar yasalarca belirlenip izlenmediği sürece inşaat da olsa herhangi bir mühendislik dalırun deprem zararlannı azaltmada etkisi son derece sınırlı kalacaktır. Yapılann kaliteli yapılması için gerekenler ise bu kısa yazıya sığmayacak kadarçok kapsamlı ve ayn bir konudur. Nejat Bayülke İnşaat Yüksek Mühendisi Sesimiz?azetenizde çıkan dizi, makale ve haberlerden anladığımız kadanyla 'düşünce özgürlüğü'nden kastınız yalnızca sizin özgürlüğünüz. 'Laikliğe sahip" ve dme karşı çıkmak. Hiç olmazsa Mübarek Ramazan günlerinde bu tür yayınlannızı kesmeyi ya da bizlerin sesine de yer vermeyi düşünüyor musunuz? En azından bu kısacık seslenişimizi y ayınlayabilecek misiniz? Yoksa bizim gibi dine bağnaz olmadan ve gerçekten bağlı kişilerin sesini yine duymazhktan rru geleceksinız? Saygılanmla. Cünejt Bora Israfil Tepemizde Doianıyor... Rivayetolunurki: - Bina ile zina çoğaldığında, Israfil surunu üfleyecek, kıyamet kopacak.. Israfil, hem Müslüman hem Musevi hem de Hıristiyan inancında büyük melek, Türkiye'nin üstünde dolanıp du- ruyor, olan bitenleri yakrndan izliyor; çünkü 'çok alamet belirdi', kıyamet yaklaşıyor... Binaartıyor.. Bir yandan kondular çoğalıyor, öte yandan gökdelen- ler artıyor, beton uygarlığıyla haşır neşiriz, her büyük kentimiz kocaman bir şantiye gibi.. Zinadersengırla.. Nedemekzina?.. Sorunun yanıtı kesin: - Yasadışı çiftleşme!.. Şeriata göre aralarında cinsel ilişkinin yasaklandığı kadın ile erkek zinharçiftleşemez- ler, günah-ı kebairdendir... Zina yapan kadına zaniye denir.. Erkeğezani.. Zaniye şeriata göre recmedilir. Türkçe deyişiyle taşa tutularaköldürülür. Istanbul'da bir yandan bina, öte yandan zinanın ivme- si füze hızıyla artıyor; dağ taş zani ile zaniyelerin günah- larıyla dolup taşıyor; Israfil tepemizde dolaşıyor.. Surunu ha üfledi, ha üfleyecek.. • Ramazan ayında biraz durulur demiştim, ama hiç umarı yok, bina ile zinanın istatistiğini tutmaya bu devle- tin gücü yetmez; lüks dergiler ve gazetelerle özel tele- vizyonlar çılgınlığın mahşerine dönüşmüşler... Çıplaklık başını almış gidiyor, taife-i nisa başını kıçını açıp dolaşmaktan utanmıyor.. En pahalı kuşe kâğıda basılmış dergilerdezina propa- gandası yapılıyor, en güçlü holdinglerin reklamlarında bina ile zina destekleniyor, sosyete dedikleri gözüdön- müş topluluğun i'ş ü nuş'tan gayrı derdi yok. Bir de bu( cehennemlik hallerini elalemin gözleri önüne sermek-' ten zevk almıyorlar mı; ümmet-i Munammefle sanki alay ediyorlar. Israfil tepemizde doianıyor.. • Ama herkes böyle mi? Olur mu hiç? öte yanda daha okul çağına girmemiş oğlanın başına sarık geçiren, tesettürün koşullarına göre kızın başını bağlayanlar da gurül gürül çoğalıyor; Kur'an kursları karınca yuvaları gibi, imam okulları pıtrak pıtrak, çem- bersakallı müritlerşeyhlerinin dönencelerinde, uzayda tur atan füze misali dolanıyorlar; şeriatın kılı kırk yaran kanunu ilamaşallah ülkemizın kuıiarılmış bölgelerinde parmak kestiği zaman acımıyor... Bin beş yüz cami yapılıyor her yıl.. Yetmiyor. Yeşil bayrak, dalga dalga yükseliyor; imam okulların- dan çıkanlar, devle^in yüksek mevkilerinde, şeriatı kur- tarmak için alttan alta hazırlanıyorlar: Islami dergiler, gazeteler, yayınlar çoğalıyor; çoğu helal sütemmişyurt- taş bıyığını sünnet-i şerife üzerinde kırpıp sakalını is- la*mcı kuaförde kestiriyor; televizyon yayınlarında gü- nahkârların yanı sıra zemzemle yıkanmış, kendini dine diyanete adamış öncülerin programlarından da geçilmi- yor; şeriat propagandası ramazan davulu gibi güm gürrr... Anadolu'da yer yer. ilçe ilçe; büyük kentlerde serht semt, mahalle mahal.le kurtarılmış bölgeler oluşuyor; topluiuklar şeriatla kaB<ıp şeriatla yatıyorlar, kara çarşa- fa sığınıp da cehennemlik günahlarından arınmak iste- yen kadınlarımız gün geçtikçe artarak her yerde boy gösteriyorlar; şeriat temeli üzerine din devleti kurmak isteyen siyasal akımlar gün geçtikçe güçleniyor; tabanı- nı oluşturuyor, dış ilişkilerini pekiştiriyor; yoldan çıkmış sosyeteye diş biliyor... • Iki uçlu bir gelişme; kara çarşafla tanga ve servetle sefalet arasında salınıp hızlanıyor... Israfil de tepemizde doianıyor.. Surunu ha üfledi, ha üfleyecek.. ALI'ye Belki bir gün gelirsin de Konuşuruz uzun uzun Fındıktan, tütünden, çaydan Yasaklardan, birazcık... İki yıldır sensiz ama seninleyiz... Zübeyde-Necmi PEKMEZCİ. İnci-Adem ARSLAJV, Fatma-Alaaddin ADIGÜZEL, Asım-Hamit YAZICI. Ayşe-Faruk ŞAMİLOĞLU,Zekiye-AkifŞAMİLOĞLU, Ayşe-Alim ÇİMEN. Semra-Sefa ÖZTÜRK, GüIistan-A.Hadi AKMUGA^, Erol YILDIZ, HaticeKUMBASAR Dt. Ali DEMİR T.C. KARTAL ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1992 437 Davaa İnci Can tarafından davalı Zeynel Can aleyhine açılan boşanma davasında: Davalı Zeynel Can'ın adresi meçhul olduğundan davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebligat yapılmasına mahkememizce karar verildiğinden, karar gereğince davab Zeynel Can'ın Kartal 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1992 437 esas sayıh dosyasının duruşma günü olan 26.4.1993 günü saat 09.30'da mahkememiz- de hazır bulunması veya vekil göndermesi ilanen tebliğ ohınur. 12.2.1993 Basın: 2443 PERTEK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1970/8 Karar no: 1990/20 Davacılar Hüseyin Tümay ve müşterekleri tarafından davalılar Gül- lü Ergjş ve müşterekleri aleyhine mahkememizde açılan tapulama te- spitine itiraz davasına yapılan açık duruşraası sonunda: Davanın kabulüne karar verilmiş, Pertek Karagüney köyü Düzler raevkiinde kain, 1026 nolu parselin Hüseyin Tumay, Şahhüseyin mev- kiinde kain 749 nolu parselin Hasan Hare, Şahhüseyin mevkiinde kain 787 nolu parselin Hıdır Ediz, köy içi raevkiinde kain 1674 nolu par- selin Ali Rıza Dinçer adına tapuya tesciline ve masraflara dair 12.3.1990 tarih, 1970/8 esas, 1990/20 karar sayılı hükmü adresleri bulunamayan davacılardan Gullu (Güle) Ergiş ve Ali Ergiş'ler adına tebligat yerine geçerli olmak uzere ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 46450
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle