Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7MART1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DIZIYAZI 13
AntikÇağ Atinası'nınfuhuşköleleri
Kadıngözüyle
fahiselik
tarihi
HAZIRLAYAN:
NESRİNARMAN
Tarih kadar eski kurumlardan biri fahiselik...
Ucunu, Antik Çağ Arinası'nda bulup
yakalıyoruz. O dönemlerden günümüze değin
fahişelİkle ilgili bilgUer, düşünce yapdan farklı
olmakla birlikte çoğun erkek tarihçilerin
kalemlerinden süzülüp geldi. Oyunun baş
kişfleri olan kadmlann bu konuya yakın ilgi
göstemıeleri ise ancak 19. yüzyil ortalarında
yoğunlaştı. Gûnümüzde, yani 20. yüzyüın
sonlarına doğnı, artık araştırmactsından
bestseller > azanna değin önemli say ıda kadın.
fahişeliği bu kez kadın gözlüğüyle irdeüyor ve
bizler, kaduun bakış açtsıyla fahişeliğin
tarihinin belirmeye başladığma tanık
oluyoruz. Beauvoir'dan Kate MiBet'a,
Koİlontai'dan Erica Jong'a (özellikle Fanny
adlı yapıtinda) bu konunun izlerini sûrüyoruz.
Aynca fahişeliği. bizzat bu kunımun içinde
yaşamtş ve deneyimlerini kitaplaştırmış
kadınlann saysı da hiç de yabana atüır gibi
değil. Ve bugün artık ülkemizde de kadın
hareketinin birincil başlıklanndan biri olarak
•fahişeye tecavüzde ceza indirimi' geniş
tepkilere yol açıyor ve sonuçta yasa (madde
438) iptal edih'yor. Aslrada benzer tepkUeri
bundan 100 yıl öneesinde, Victoria
Dönemi'nde de görüyoruz. Bulaşıcı
Hastahklar Yasası adıyla çıkanlan bir yasa,
fahişe olsun obnasm üst sınıf dışındaki tüm
kadınlann zorunlu doktor kontrolünden
geçmelerini öngöriiyordu ve tam 22 yd
yüniriükte kaldıktan sonra çeşitli eylemler
sonucu iptal edildi.
Fahiselik tarihine kadın gözlüğüyle bakan
araştırmacılardan biri olan Jess VVells'in, Batı
Avnıpa'da Fahişeliğin Kadın Gözüyle Tarihi
(History of Prostitution in VVestern Europe)
adlı kitabını y azı dizimizde temel olarak aldık.
Kitabuı 'Giriş' bölümünde şunları söylüyor
Wells: "Fahişeliği bir iş ya da bir tûr erkek
cinsel gücü olarak değil, bir baskı kurumu
olarak değerlendiriyonun. Patriyarka,
fahiselik aracılığıyla her kadınla derinden
derine iletişim kuruyor.
Fuhuş sektöriinde
çauşanlara getirilen kurallar bizim davranış
biçimimizi de belirliyor. Yanı sıra bir fahiselik
mitologyasını sürdüriip fahişeliğin tarih
kitaplanndaki izleri üzerine de cila çekiyor.
Fuhuş sektöründeki kadınlann durumunun,
ekonomik dcğişimler ve kadına yönelik talebe
göre yiikstlişi ve düşüşüyle orantüı olduğunu
bilmemize karşın erkekİerin, bizleri fahişeliğin
her zaman var oMuğuna \ e değişmeksizin hep
var olacağına inandırmak gibi bir derrJeri
var."
- 1 -
Tıcari fuhuşun -cinsel alışveriş-
kökleri, Yunan ordusunun
yapılanmasına parasal katkı
sağlamak için devletçe işletilen
bir kurum olarak yaklaşık MÖ
504 Atinası'na uzanır.
Atina'daki ilk genelevde
çalıştınlanlar Asyalı köleler.
savaş mahkûmlan ve ailelerinden
kaçınlmış ya da köle tacirlerince
saün alınmış kadınlardı. Bunlar,
denizciler ve tacirler için birer
fuhuş cenneti olan kentlere,
limanlara, Korent'e ve Atina'ya
gönderilirlerdi.
Lujo Basserman'ın En Eski
Meslek: Fahişelik Tarihi (The
Oldest Profession: A History of
Prostitution) adlı kitabından
deikteriades diye adlandınlan
kölelerin hıçbirinin gündüz vakti
caddelerde dolaşmasına
törenlere katılıp tapınaklara
ginnesine izin verilmediğini,
hepsinin kanun koyucu Solon'un
karanyla çok renkü özel bir elbise
gjymelerinin ve 'kanun
koruyuculan'nın ayırt edebilmesi
için saçlannı sanya
boyamalannın zorunlu
kılındığını öğreniyoruz.
Bu işdevlet adına ınamlmaz
derecede tath kârlar getiriyordu.
Hükûmetin gemileri ve silahlan
bu paralarla alınıyor, bu gelinn
sağlama bağlanması için kentten
aynlmak isteyen genelev çalışanı
her kadın, dönüşü için 'uygun
garantiler' sunmak zorunda
bırakıhyordu.
• Antik Çağ
Atinası'nda, evlenen bir
kız İffetsiz' bulunursa
babasıyada erkek
kardeşi onu bir geneleve
satabilirdi. '.,\J'"^L
Genelevler patriyarka ve askeri
hiyerarşi adına hornoseksüelliğe
karşı da savaş verdiler.
Homoseksüellik kabul görüyor,
çeşitli yollarla
cesaretlendiriliyordu. ama
erkekler çekirdek aileyi reddedip
aşıklanna askeri otoritelerden
daha fazla sadakat göstermeye
başlayınca bunun da icabına
bakıldı. Yunanistan savaşçı bir
ülkeydi. sürekli askere
gereksinimi vardı ve bu askerler
yalnızca bir güç birliği anlamında
birbirlerinden yalıtılmış
yaşıyorlardı. Işin asıl güzel yanı
tarihçiler, hatta en eski kaynaklar
bilehomofobikti.
homoseksüellik ten kendileri
adına da ödleri kopuyordu ve
'Bilge Solon' bu korkulan iyice
derinleştirmeyi kendine görev
edinmişti. Fahiselik tarihçilerinin
çogu, şaşırtıcı olmasa gerek, kaba
biçimde cinsiyetçiydi. Ama işin
komiğı, Solon da başbca
yazarlar. filozoflar ve sanatçılar
da oçağiann "gay'lerindendi.
• Perikles'in sevgili eşi
Aspasia'nın evi
fahişelere aynlmış bir
'harem dairesfni de
içeriyordu.
Genelevler, kendi cinsleriyle
tehlikeli ilişkilere gjrmeyi
reddeden askerlere ve denizcilere
homoseksüelliğin alternatifıni
sunuyorlardı.
Solon, genelevleri işletmeye açtığı
için 'devletin kurtancısf iîan
edildi. Çağdaşlan tarafından, bir
'velinimet', 'kötülükleri ve
kargaşayı önleyen' bir adam gibi
görûlerek övgüler yağdınldı.
Fahiselik, her biri değiş'ik sımftan
erkeklere hizmet veren üç gruba
aynlmıştı. Genelev köleleri
deikteriadesler, flüt çalıp dans
eden auletridesler ve zekâlanyla.
esprileriyle gözbebeği olan
hetairailar.
Auktrklesler şölenlerde ve
kutlamalarda flüt. zither ve davul
çalarlardı. Göstenlerı en hünerli
ve tanınmış sanatçılarla boy
ölçûşebilirdi. Gösterilerin
sonrasında, Asya'dan Atina'ya
getirilen bu kadın köleler aşk
yapmak için erkek konuklara
peşkeşçekilirdi. Auletridesler
yinede genelev kölelerinden daha
bağmsızdılar, seçtikleri yerde
yaşarlar, daha iyi para
kazanırlar. dilediklerinde uzun
süreli ilişkilere girebilirlerdi.
Atiaak kadınlar içinde en
yücEİtilmişkonumda ve en özgür
olan, fahişelenn üçüncü grubunu
oluşturan hetairailardı. Bu
gruptakiler akıllı, esprili, iyi
konuşan, eğitimli, Atina
toplumunda kendi parasını
yöaetmesine, caddelerde istediği
zanan dilediğince dolaşmasına
izdı verilen yegâne kadınlardı;
eTi^lektüel açıdan eşit erkekleri
a-ğrlarlardı. Mesleklerini
gjöiterişli evlerinde ıcra ederlerdi.
Avnıpa'ya en çok Uzakdoğu ülkelerinden gelen kadınlar, pasaportlanna el koyma ya da maaşlanndan olma tehdidi altındalar.
HoUanda ve Belçikcıda kadın tkareti
"Milyarder Çetesi' adh seks
ünparatonınun. Hollanda ve Belçika'da
çok sav ıda seks kulübü ve randevuevi
var. Bu seks kulüpleri ve
randeviievlerinöen milyonlarca guldenin
üstünde geüri olduğu tahmin ediliyor.
Gelhierin büyük kesûni ise dış
ülkelerden getirtikn "kurbanlar"
üzerinden sağlanıyor.
Çete. adını Rotterdam'daki "Le
Milliardaire" seks kulübünden alıyor.
Daha çok, Asy a (Tayland. Filipinler.
Singapur) ve Güney Amerika'dan kadın
ahpsatıyoriar.
Belçikaİı gazeted Chris De Stop, bu
çete hakkında 1 yıl derin araştırmalar
yapıyor. BBC. Chris De Stop'un yaptığı
araştmnalan dokümantere dönüştüVüp
"Inside Story"1
adı altında belgeliyor. Bu
belgesel. "Impact" adıyla çeşitli
televizyon programlannda
yavBnlanıyor.
Belgesel, çetenin elinden kurtulan
kadınlann aniattıklan ve gtzli
kameralarla seks çetesinin
görüntülenmesinden oiuşuyor.
Filipinler ve Dominik Cumhuriyeti'ndeo
gelen kadınlar, nasıl tavşan kız
yapıtdıklannı anlatıyorlar. Avrupa'ya
ayak bastıklarında, seks kulüplerinde
çahşmaya nasıl mecbur edildiklerini,
bunun için hangi yöntemlerin
kullanıldığını dile getirivorlar. Bir genç
kadın, alışverişe çıktıkları gazino
yöneticisinin kendilerine çeşit çeşit don
ve sutyen abnası karştsında şaşkınlığa
uğradığını, "Niye sadece bunlan
ahyorsun" diye sorduğunda. 'elbise türü
şeylerin burada olmadığım' söv lediğini
dile getiriyor. "Bu cev ap tabü ki tatmin
edici değUdi" diye bitiriyor.
Çeteyi ortaya çıkarmak için "Inside
Story"nin elemanları. bir seks kulübü
adına, alıcı kılığına giriyorlar. Dominik
Cumhuriyeti'nden bir kadın satıctsı ile.
Avrupa'dan bir gece kulübü alıctsı gibi
pazariık yapıuyor. Kadın satıcısmın
genç kızları bir evde toplay arak
müşteriye sunması, kızlara
"Memelerinize. poponuza bakmak
isterlerse gösterin, bunda bir şey yok"
şeklindeki telkini gizti kamera ile tespit
ediliyor.
Alıcı kılığmdaki muhabirin, kızlarm
anlaşmaya uymayıp kaçmalan halinde
ne olacağını sorması üzerine, kadın
satıcısı 'en iyi yöntemin pasaportlanna
ve birkaç aylık maaşlarma el koymak"
olduğunu söylüyor.
Bu ülkelerden Avrupa'ya yapılan kadın
satışının önemli bir durağı. Kıbns.
Kıbns'ta bu işâ Ernesto Basile yapıyor.
Programcılar onunla da görüşmüşier.
Basile. Avrupa'ya dansçı ihraç ettiğini
iddia ediyor.
u
Le Milliardaire" adlı seks saraymda
çetenin baş elemanlanndan Robert van
Engeland'm yaşgünü gizli kamerayla
tespit ediliyor. Van Engeland, "Buraya
gelen kadınlar kendi rualan ile
geliyorlar. Geldiklerinde ise onlan
burada neyin beklediğini çok iyi
biliyorlar" diyor. Diyor. ama kendi
yanında fedai olarak çalışan birisi,
"Baskınlan, polis teşkilatı içindeki
adamları v asıtasıy la önceden haber
alıyorlar ve buna göre tedbirlerini
ahyorlar" diyor.
Örgütün ağına dûşen Rlipinli bir kadm,
ağlamaklı bir sesle, "Burası özgür
AvTupa. Bize niye böyle yapıyorlar
anlamıyorum" diyor.
ÖMER FARUK CtRAVOĞLU
Ajnsterdam
Prof.Dr. Türkân Saylan
Baüda fahişeler
daha bilinçM
dahasağlıkh1991Eylülü'ndeAvrupa
Konseyi Kadın-Erkek
Eşitlik Komisyonu'nun
"zora dayah fuhş"
konusundaki toplantısmda
"zorla fuhşun önlenmesi"
konusunda bir rapor
hfiarlayıp okudum. Bu
toplantıda fuhşa çeşitli
şekiUerde yaklaşan
kuruluşlann göriişleri ortaya
atıldı.
Birçok özgürlükçü kuruluş
fahişeliğin kendi özgür
seçimleri olduğunu ve devlet
ve polis baskılannın
kaldınlmasını istiyor.
Sendikal örgütleri olan fahişe
gruplan da uğradıklan
saldmhnn önlenmesini talep
ediyor. Bazı dinsel ağırlıklı
kuruluşlara gelince
fahişeliğin engellenmesini,
bunun insan sömüriisü
olduğunu söylüyorlar.
Ben raporumda fuhşun
kadın ve çocuk bedenine
olduğu kadar insanhk
onurona da bir darbe
olduğunu, bunun
uyuşturucu, silah ve porno
mafyasıyla birlikte
yürüdüğünü vurguladun.,1
Olayın ekonomide boyutu
'istem-sunu' oldukça
engellenemeyeceğini
beürttim. Doğançocuklann
sermaye olmaya mahkûm
olduklan gerçeğinin sağhklı.
yeterli bir nüfus-aile
planlamasıyla
giderilebileceğini. ancak
büyük biraderlerin
bilinçsiz-niteliksiz ürün
tüketicilerine gereksinimi
olduğundan dünyada gerçek
anlamıyla bir nüfus
planlaması istemediklerini,
bu nedenle de gerçekten etkin
ve kabul edilir bir planlama
yöntemine ağırlık
vermediklerini varsaydım.
(Bir siyah beyaz TV yerine
renkli TV'yi satüklan gibi
planlamayı da satabilirler).
Aynca fuhuş olayında
yalnızca kadının
irdelendiğini, fuhşa müşteri
olan erkekİerin parayla seks
saün almalanrun bilinç
düzeyinin yüksehnesiyle
kalkinası halinde fuhşun
ticari sektör olmaktan
çıkacagıru, ancak bugün
Hollandalı insan haklan
savunucusu, kiliseye giden iyi
aile babası şirket
başkanlannın bile porno
seyrederek uzak doğuda 12
yaşındaki bir çocuk-fahişeyle
hafta sona geçirmeyi "insan
haklanna tecavüz" olarak
algılamadığını ve bu çifte
standardın üzerinde
durulması geregini
vurguladım. Batı"da fahişeler
daha bilinçli. daha örgütlü,
sağlık sorunlannda uyanık.
Ancak Doğu ülkelerinden
irili h k h l
Bu grubun en çarpıa
örneklerinden biri Milet'te bir
kapatma olarak doğan ve Sokrat
zamanında Atina'ya getirilen
Aspasia'dır. Bu parlak kadın
Perikles'in önce metresi sonra
kansı oldu ve felsefe derslen
verdığj kalabalık gruplara ev
sahipliğı yaptı. E\i, evli kadınlar
için bir buluşma yeriydi:
edebiyat, felsefe, görgü kurallan
öğrenen fahişelere aynlmış bir
"harem dairesini' de içeriyordu.
Kadınlann tümden aynma
uğradığı. entelektüel ve kültürel
etkinliklerden yoksun bırakıldığı.
tarüşmalar sırasında
konuşmasının ve görmesinin
men edildiği bir toplumda
Aspasianın evi bir sığmakıı.
Onun himayesinde yaşayan
kadınlar ülkenin en egitimli
kadmlanydı. Aspasia'nın ve
diğer fahişelenn özgürlüğü orta
yaşlı, evli veçocuklu Yunan
kadınlannın münzevi yaşamıyla
tam bir tezat oluşturuyordu.
• Solon. genelevleri
işletmeye açtığı için
"devletin kurtancısı" ilan
edildi.
• Atinah kadm, ancak
dinsel ayinlerde evinin
dışınaçıkabilirdi.
Atinab kadınlann eve dönük
yaşamı son derece kasvetli ve
sönüktü. Oturduklan evler
karanlık, rutubetli, sağlıksızdı;
orta ve üst sınıf kadınlar
evlerinde otururlar. dışan
çıkmalanna ancak cenaze
törenlerinde ve dinsel ayinlerde
izin verilirdi. Euripides bile
"Kadm eğer evinde dizini kınp
oturmazsa, başına yalnızca bela
gelir", dememış miydı? Pek çok
kız çocuk hastatıklara, sakat
doğanlar da toprak küplerde
bdşkalannm acuna duygulanna
ya da ölüme terkedilmek üzere
Ta>getus Dağı eteklenne
bırakıhyordu. Evlenen bir kız
"iffetsiz" bulunursa, babası ya da
erkek kardeşı onu bir geneleve
satabilir. eğer kısırsa kocası onu
bir arkadaşına devredebılirdi.
Kocası öldüğünde baba e\ ine
döner, miras, kocasının erkek
akrabalanna kalırdı. tşte bu
kadın sırasıyla babasının.
kocasının ve oğlunun vesayeti
altında yaşamı boyunca hep
önemsiz bir nesne olarak kaldı
SÜRECEK
pazarlanan fahişelerin hiçbir
sağhk ve yaşam güvencesi
yok. Çoğu uyuşturucuya
ahştınhyor ve birçoğu
öldürülüyor bile...
Ülkemizde genelevlerde
çalışan kayıtlı fahişelerin
zorunlu kontrolleri yetersiz.'
ceza gibi algılanıyor.
Kaçaklann ise hiçbir
kontrolü yok. Her türlü
hastalığı almaya ve vermeye
acıklar. Unutmayahm ki.
fahişeler hastalıklan
erkeklerden alıyor ve
kendileri hasta olup daha
sonra yayıyorlar. Öysa biz
hep kadınlann sağlık
kontrolünü erkekİerin
sağhklı kalması için
yapıyoruz.
Eğer bu ülkede devlet
denetiminde fuhuş ve genelev
sistemi sürecekse bu
kadınlann en baştan
sigortalanmalan gerekir.
yalnız başkalannı hasta
etmemeleri için değil, kendi
sağlıklannı da korumak için
insanca davranılan sağlık
kuruluşlannda polisiye
önlemsiz mua\ ene ve tedavi
olabilmelidirler.
Aynca zorla fuhşa itilen
çaresizkadınlara bu
aşamada destek verecek. yol
gösterecek gönüllü
kuruluşlar oluşmalıdır.
AJıııaıılaı^ oğlaıılar,, yabancüarve kargalar
AYDIN ENGİN
Galiba bütün Avrupa'da büyük kentlerin
batakhaneleri merkez tren gannın çevresin-
dedir. Frankfurt'ta da öyle. Frankfurt'un
merkez tren istasyonuna "bir taş atımhk"
uzaklıktaki Elbestrasse (Elbe Sokağı) kentın
bu batakhaneler semtinin kalbi. Sokağın
küçük numaralannın olduğu alt kesiminde
Türkler yoğundur. City Bazaar denen pasaj-
da berberiyle, kasetçisiyle. videocusuyla,
kahvesi, camisi, kebapçısı ve kuyumcusu ile
"minik bir Türkiye" yaşar. Pasajın duvarla-
nnda "Ya tam susturacağız, ya kan kustura-
cağız" yazısı yıllardır durur. Bitişiğinde Tür-
keşçi (yoksa Türkeş"ten boşananlar mıydı
oradakiler?) faşistlerin derneği var. Pasaj, yıl-
lar önce Bedrettin Cömert'in A\Tupa"ya ka-
pağı atmış katilinin 25 kilo kokainle yakalan-
dığı balıkçı dükkânı ile uğursuz ününe ün
katmıştı.
Elbestrasse'nin bu bölümünde, Frankfurt
ve çevresindeki fabrikalardan (Opel, Ho-
echst. Braun, VDO. Adler-Triumph) aylığını
alıp okey ve poker masalannda tüketmek
üzere seğirten Türk işçilerin söğüşlendiği
kahveler sıra sıra uzanırlar.
Sokağın ortalan daha çok Hırvat çeteleri-
nin "Bul karoyu al parayı" dümeniyle Alma-
nından Türküne, Italy/anından Yunanına.
Portekizlisinden saf ve safkan lsveçlisine ka-
dar 72 milletin "tufaya getirildiği" bir üç kâ-
ğıtçılar cennetidir. (yoksa cehennemi mi
demeliydi?) Çoğunluğunu zencilerin, üçüncü
kuşaktan Türklerin ve Yunan delikanlılan-
" nın oluşturduğu perakende eroin satıcılan da
_ sokağın bu bölümünde "icra-i faaliyet"te bu-
lunurlar.
Eİbe Strasse'nin üçüncü bölümünde ise
Frankfurt'taki örgütlü ve ucuz fuhşun nabzı
atar. Köşe başlannda Eritree'den, Somali'-
den gelmiş zifıri karanlık kızlar, yol bibnez,
dil bilmez karaderili orospucuklar ya da yaşı
geçmiş, umudu amansızca tükenmiş yaşlı A1-
man otospular iş tutmaya çabalarlar.
Sokağın bu köşesindeki binalann hemen
hepsinin kapısında "kırmızı bir lamba" ya-
nar: Bir fuhuş kartviziti, bir davetiye, bır
damga... Ve binalann kapısında neon ışıklı,
zevksiz ama gözalıa reklamlar Eros Center,
Sex Paradis, Live Sex Show. Sex Saloon, Cafe
Orgasmus filan gibi.
Bu döküntüleri aşıp binaya girin. Karşıru-
za dar. duvarlan en bayağısından kırmızı
duvar kâğıdı ile kaplı bir merdiven gelir. Çı-
kın birinci kata. Bayağılığın ve ilkelliğin kol
gezdiği bu kat bir tür kabul salonu gibidir.
Berbat bir Amerikan bar, ucuz içkiler ve yağ-
lı. kepekli saçlan ile bannen kıhğında bir pe-
zevenk karşılar sizi. Duvarlarda "Prezervatif
kullanın" ya da "Kızlanmıan AIDS testi po-
zitiftir" (yoksa "negatiftir" rra yaayordu?)
gibisinden belediye zoruyla asılmış afişler
düştü düşecek gibidir.
Buraya kadan, Avrupa'daki her büyük
kentin. her kerhanesinde üç eksik, beş fazla
göreceklerinızden farklı değil.
Dipte ikinci ve daha yukan katlara tırma-
nan merdiven başlar. fkinci kata çıkar çık-
maz ortadaki sahanlıkta sizi "Girls" (kızlar)
yazısı karşılar. Bu, bu katta Alman kızlann
olduğunu gösterir.
Üçüncü katın sahanlığında "Boys" yazar
(oğlanlar)... Ve sahanbğa açılan oda kapıla-
nnda kazınmış sakallan, boyalı dudaklan ve
silikonlu memeleri ile yürek parçalayıa oğ-
lanlar size umutla bakarlar. Sex için değil
ekmek parası umuduyla...
Bir kat daha tırmanın. "Fremden Girls"
gibi ne Almanca. ne tngilizce bir tabela se-
lamlar (!) sizi."Yabancı kızlar" demek istiyor
zahir. Bu katta Hırvat. Sırp, Boşnak, Arna-
vut, Tayvanlı, İspanyol. Yunan, Italyan, Po-
lonyalı, Macar kızlar müşteri beklemektedir-
ler... Bir de Türk kızlan.
•••
Taksi şoförü biraz önce. taksi santralınm
telsizinden bir "iş" aldı. Yakınlardaki -adı la-
zım değil- bir Türk lokantasından bir buçuk
acısız Adana, bir havuç salatası. bir şişe kola
alacak, Elbestrasse 45 numarada, üçüncü
katta 4 numarah odaya götürecek.
Şoför, orada, üçüncü katta "kızlar"ın ast-
ronomik kiralar ödeyerek tuttuklan tek oda-
lık. kırmızı ışıklı "dükkân"lanndan birinin
kapısında. Kapı aralık. tçeride, küçük bir tey-
pte Küçük Emrah söylüyor. Yatağm yanın-
daki koltukta bir "İcız'" oturmuş müşteri
bekliyor ve kapıda bir "reklam". Tükenmez
kalemle, acemice kalınlaştmlmış iri iri harf-
lerle bir reklam:
"Auslaenderfeinde Willkommen!" Türk-
çesi: Yabana Düşmanlan Hoşgeldiniz!..
Altında beş altı satır daha. Bozuk, ama an-
laşılır bir Almanca ile yazılmış:
"Yabancı Düşmanlan hoşgeldiniz! Ya-
banalara karşı beslediğiniz hisleri. benim üs-
tüme çıkarak tatmin edebilir, rahatlar ve
bosalabilirsiniz..."
Imza: Aische. Okunuşu: Ayşe.
Bir buçuk acısız Adana, salata ve kola tes-
lim edildi. Hem lokantaya ödenen para, hem
taksi ücreti alındı. Bahşiş de fena sayılmaz.
Şoför bir an "şpförlüğü bir yana bırakıp "ga-
zeteci" gjbi soruyor:
- Nerelisin sen? (Gerçi bir gazeted bundan
ahmakça bir soru soramazdı, ama çıktı bır
kere şoförün ağzından).
Aische kırmızı ışıkta bile farkedilen, boya-
ya batınlmış iri kara gözlerinı dikip soruyu
soruyia yanıtladı:
- Niye sordun lan ib.e?
- Hiiiiiç, hani Türksün anlaşılan da...
- İstanbulluyum.
Atıyor. K'leri G, N'leri NG gibi söyleyen
bir tstanbullu bu. Ardtndan güçbela yürüyen
bir kısa sohbct. Bildik öykü gene. Memleket-
ten getirilmek istenen damat adayı yüzünden
evde çıkan kavga. Babadan yenen dayaklar.
Bu gelişmiş refah toplumunun tüketim ola-
naklannı gönlünce kullanamamaktan duyu-
lan öfke. Evden kacış. Sığınılan arkadaş evin-
de -yari zorla, yan gönüllü- bir herifın koynu-
na giriş. Sonra bir daha. Bir daha. Bir başkası
ile bir daha ve düşüş... Ayşe. Elbe Sokağı 45
numarada ve adı Aische artık. Pezevengi ön-
ce bir Arap, sonra bir Alman ve şimdi bir
Hırvaı.
Şoför. sorulan sürdürmek niyetinde. Ama
"kız" sahanlıkta dolanan. biradan şişmiş gö-
bekli birkaç Almanı, ürkek ürkek bakınan
birkaç "yabancTyı gösteriyor.
- Haydı bakalım, ucuzla. İş zamanı şimdi.
Söze devam etse neredeyse "ekmek parasf'
diyecek. Kjmbilir belki de gerçekten ekmek
parası...
Şoför tam aynlacakken geldi Afrikalı. Yo-
lunu değılse bile katı şaşırmış bir zenci belirdi
kapıda ve sınttı. Aische bozuk, ama akıcı bir
Almanca ile Afrikalı fukaraya dersini verdi:
- Çık ulan arap bir kat daha yukan. Ak av-
ratlara sulanma. Paran yetmez senin bir kere
kıç deliği (Arschloch)!
Sonra şoföre, gitmek üzere olan taksi şofö-
rüne döndü yeniden:
- Allahın arabına bak be.. Kokar bu herif-
ler biliyor musun?
Bir de ısınr bu allahsızlar...
Şoför "Hakhsın kardeşim" gibisinden bir
baş sallamasıyla aynhrken gözü son kata çı-
kan merdivene ilişiyor. Merdivenin duvann-
da bir yazı: "Raaben". Türkçesi: Kargalar.
Aische turist rehberi gibi açıklıyor:
- Burda böyle anam. îlk kat Alman kızla-
nn; onlann üstü ib.elerin; ondan sonraki bi-
zim; en üst de zenci kızlann. Onlann adı
karga.
Toplumsal bir piramit. toplumsal katlann
bir hiyerarşisi yansıyor sanki bu evde. Şoför.
"Bundan sonrası sosyologlajın alanına girse
gerek" diye düşünüyor. çıkıp arabaanm di-
reksiyonuna geçiyor, gazlıyor. Elbestrasse 45
numara geride kalıyor. Aische de...