25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7**AitT1993PAZAR * * * • CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 17 CTJNCEL HAVA DLRUMU TÜRKİYE'DE DÜNYADA CITNEYT ARCAYÜREK • faıştarafi 1. Sayfada rna yaptığmı söyleyerek kamuoyunu yıllardır karıştıran dav-anışlardan bir anda arınıverdi. Cjn Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantı- sın:a yine bır yığın cevher sıraladı. Içlerinde bir tanesi var<i güler misıniz ağlar mısınız, kestirmek zor. ~O, "tarafsızım" diyor. Evet, evet yanlış okumadınız. T Ö taratsız olduğunu büyük bir ciddiyetle söylüyor. Herı de eskı partisine, kimi kişilere, kurumlara taraf tut- tuğınu yıllardır yazan çizen basın karşısında tarafsızlı- ğınian dem vurmuyor, vurguluyor. Anayasada tarafsızlığını yazıyormuş. Orası doğru. Ya: lanlayaptıkları arasında en ufak ilişki, benzerlik ol- maiığını bile bile tarafsızlığını ilan eylemesi, dava konu- s u clmayacak tek sözcükle yanıtlanabilir: Pes! Iknci cevher, daha ilginç' "Hiçbir partiye mensup de- ğilin" diyor Oysa, ANAP'ın -Cumhurbaşkanı da olsa- kunuğu parti olduğunu söyleyerek ANAP'ın manevi li- denğinesoyunan, herolayda, herzaman nalıncı keser- leriıi ANAP lehine çalıştıran bizzat kendisi değilmiş gibı.. Partisizlikten söz açıyor. Dava konusu olmayacak yant yine aynı, fakat katmerli: Iki kez pes! Aieta bı r melek ' 'Memleketi anayasal bir krize götür- merin manası" yokmuş, by-passlardan kavgaya "gidip ola)i büyük bir problem haline getirmektense, bu ma- kandan aynlırmış." Rsfta dolma var, yersen! TÖ'nün her sözüne gözü ka- palı inananlar bile Çankaya'dan asla kopmayacağını artıl kabul ediyor. Şmdi gelelim, daha önce Meclis Başkanı Cindoruk'la duyjrduğu önerilere ve kimi öteki gerçeklere: AJalet Bakanlığı'yla ilgili ilk by-pass yasasını ele alı- yor Meclıs'te görüşülmekte olan by-pass yasalarının Ana/asa Mahkemesi'nden kararçıkıncaya kadaraskıya alırmasını istiyor. Ne var ki hukukçuların elbette daha bilimsel yorumla- rını gerektiren bir soru akla geliyor. İçerik aynı olmayınca Üc by-pass yasası içerik ve amaç açısından birbirine benzemiyor, birbirini tamamlamıyor. Bu nedenle Adalet Bakanlığı'nı partizan -şimdi Çan- kaya'da görevli- müsteşarı Arif Yüksel'den kurtaran ilk by-passla son iki by-passın aynı kaba konulmasını ge- rektıren, yüksek mahkemenin kararına kadar diğerlerini "beklemeye alan" zorunluk nereden kaynaklanıyor? Bu soru, iktidar kulislerinde dolaşıyor. Önümüzdeki saat ve günlerde soruya yanıt daha güçlü hukuksal öğe- lere dayandırılırsa ikinci ve üçüncü by-passlar üzerin- deki siyasal direncin daha da kuvvetleneceği söyleni- yor. Zaten dün, iktidar çevrelerinde by-passları geriye, beklemeye ya da askıya almak gibi eğilimler yoktu. Meclis'ten geçirelim, dileyen Anayasa Mahkemesi'ne başvursun diyenlere rastlanıyordu. Fakat siyaset bu, neyin nezaman değişeceğini önceden kim kestirebilir? Yazılımetindeki ifadelerebakılırsaTÖ, Anayasa Mah- kemesi'nin ilk by-passı iptal edeceğine kesin gözle bakı- yor. Kanıtı yine yazılı metinde: Iptalden sonra by-passlar- daki "yeni düzenlemede hakikaten Cumhurbaşkanlığı makamma kadar gelmesinde bir fayda görülmeyen iş- lemlehn 'koordineli' birçalışma-yani hükümetle Çanka- ya arasında pazarlıklı müzakere- ile değerlendirilmesi gereğine" inandığını açıklıyor. • .Kimi çizelgeler «kJemiş, ŞubatKv20'sio«,ıkadarki,15 aylık sürede 4592 atama kararnamesi imzalamış. imzalamadığı pek azı elinde. Kısacası ne gelirse hü- kümetten Çankaya'da onaylandı, demeye getiriyor. Devletin işlemediğinden söz ederken murat edilen, imzalanan kararname sayısı değildi. Zamandı, zaman. Bir kararnamenin tam olarak işleme girmesi için bugün izlenen yollaenazından 24 günegereksiniyor. O sürede ne iş görülüyor, ne de atanan çalışabiliyor Sorun da buradan kaynaklanıyor. Tunceli cinayeti kuşku dolu AMCARA(ANKA) - SHP TBMM grup yönetım kurulu tarafından Elazığ'dan İnsan Haklan Derneği Şube Başkanı Meün Can ıle Hasan Kaya adlı doktorun öldürülmesi olayını araşürmakla görevlendirilen Malatya Milletvekili Mustafa Yılmaz. raporunu sözlü olarak mılletvekillerine sundu. Avukat kökenli bir milletve- kili olan Mustafa Yılmaz, İHD Elazığ Şube Başkanı Metin Can ve Doktor Hasan Kaya'- nın kacınlmalanndan sonra Elazığ'a gitti ve cesetlenn bu- lunduğu tarihte de incelemeleri- ni sürdürdü. Mustafa Yılmaz. araştırma sonuçlannı anlatır- ken. '"Öldüriilme yöntemleri ve güzergah birçok ilginç soru işa- reti taşıyor" dedi. Mustafa Yılmaz. Kaya ve Can'ın kaçınldıklan Elazığ- Tunceli arasındaki 138 kilo- metrelik karayolunda 8 kara- kol bulunduğunu. aynca trafık ekiplennin sürekli kontroller yapuklannı belirterek, "kaçınl- ma esnasında mağdurlann ken- dılerini belli edememeleri bir soru işareti. ben o yolda gider- ken ikj kez kimliğimi göstermek zorunda kaldım" dedi. Yılmaz şöyle konuştu: "'Elazığ Vabsi'yle bu konuyu görüşürken "bu yoldan gelmiş olduklannı sanmıyorum. Feri- botla gelmiş olmahlar' dedi. Ancak feribota bır tek araba alınmıyor. Pek çok araba bulu- nuyor. en azından bir el kol harekeü yaparak kaçınldıklan- ru ci\ardaki arabalara duyura- bihrlerdi." Mustafa Yılmaz, Hasan Ka- ya ve Meün Can'ın kaçınldık- tan sonra Devlet Bakanı Mehmet Kahraman'ın, Erzin- can Vabsi'ne telefon emriyle aramalann sıklaştınlması tali- matı verdiğini, bu direktifın Elazağ ve Tunceb valıliklerine de ileildiğinı bildirdi. Yıtnaz. güvenlik güçlerinin kaçırüma ve sonrasındaki cina- yetlerde, Metin Can'ın eşi Fat- ma Can'ın verdiği bilgjleri ye- terli bulmadıklannı söyledi. Yılnnaz şöyle dedi: "Kaçınİmadan önce Metin Can' iki meşin ceketli şahıs aramş, alt kattakı doktordan Can' n eşkaü hakkında bilgi al- mışUr. Fatma Can'ın anlatımı- Meteoroloıı Gene 1 Mudurluğu nden alınan bılgıye gore, butun bol- gelenmız çok butuîiu ve yağışiı geçecek Yağışlar yer yer etk'lt ve sureklı olmak uzere yağmur ve sağanak Ma^mara. Kuzey Ege nın yuksek yerıer, Balt Karadenız, Iç Anadolu'nun kuzeybatısı ne Doğu Anadolu'da «arla kanşık yağmur ve kar şekl nde o'acak Hava sı- caklığı değışmeyecek Ruzgar batı bolgelermızde kuzey vedoğu dığer yerîerde guney ve doğu yoilerden orta kuvvette yer yer kuv- vetlı. kısa surelı fırtına şeklmde esecek Adana Atyon Ağn Ankara Antalya Aydın Bursa Çanakkale Dtyartoator Edırne Erzurum Eskısehır stanbu* zrrtr Kars Konya Samsun T'abzon Zonguldak Y K K K Y Y K K Y K K K K Y K K Y Y K 15 6 1 5 13 io 3 3 12 3 1 5 3 10 1 e 7 13 4 7* O 1 -4 ' 3 ' 7 c 4 ° 0" -1 " 3 ' - 4 - -6 1 ' O 1 4 - 6 ' -1 ' 4 - 5 ' 2 - Amsterdam Arrıman Atma Bağdat Born Bruksel Cenevre Cezayır Fı ?nkfurt LeKoşa ^eiersburg -ondrs Madnd Mılano Moskova Murah Oslo Pans Prag Rıya<! Roma Vıyana B 5 Y21 • Y 12' B 16' B 6 ' B 5 r B 3 - B 13' B 6 * Y 16" K -4 ' B 11 ' Y 14 ' B 7 ' B -4" B 5 " Y 5" B 7 " K -1 " A 35" B 6 - B 2 ' j Yağmurlu ı Bulutlu Sisli Güneşli Karlı DemirePden ödün yok MBaştarafi 1. Sayfada yapamam" görüşünü dile geti- ren Başbakan, devletin işlerinin •'fevkalade ağır yürüdüğünü" belirterek. "Türkiye gerçek de- mokrasiye ulaşacak. Burası hıç kimsenin babasırun çiftliği de- ğıl" dedi. DYP Grup Başkanvekili Be- kir Sami Daçe. meclisin Anaya- sa Mahkemesi'nin karannı beklemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek. "'By-passı geri çekmemiz söz konusu değil. Ama Sayın Cum- hurbaşkanı'nın düşüncelerini değerlendirinz" diye konuşur- ken, SHP Genel Sekreter Yar- dıması Rıza Yılmaz. "By-pass yasası bir an önce çıkanlmalı- dır. Sonra da Cumhurbaşkanı düşürülmelidir" dedi. CHP Ge- nel Başkan Yardımcısı Hajxet- tin Uysal. Özal'ın sözlerini. bir uzlaşma aradığmın işareti ola- rak gördüklerini belirtti. j Başbakan Süleyman Demi- rel. dün Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında by-pass konusunda çıkan knz hakkındaki görüşlerini açıkla- yan Cumhurbaşkanı Özal'a yanıünı, Aydm'ın Sultanhisar Belediye Meclisi üyelerine hita- ben yapuğı konuşmada verdi. Demirel, herkesin hür olması ve alınterinin karşıhğını alması ge- rektiğini vurgularken. "Bütün bunlar. devlet işlerse olur. Dev- letin ışlemesi de devletin de- mokratik olmasıyla olur. Eğer siz yoksanız. sizin esameniz okunmuyorsa, devlet demok- ratik olmaz" dedi. DYP ve SHP'nin 83 rejimi- nin tortulannı ortadan kaldır- maya çalıştığını, devletin büyük bir yara aldığını belirten Demi- rel. "Devletin işlemesinde fev- kalade büyük bir ağırlık vardır. Devlet, ağır işliyor. Vatandaşın işi daha çabuk görülmelidir" görüşünü yineledi. Keyifdeğil, hukuk devleti Demirel, Güneydoğu'da kan dökülmesine karşın. devletin bütün ülkeye hakim olduğunu vurgularken, egemen olanın "keyif değil, hukuk devleti" ol- duğuna dikkat çekti. "Yanlız devletin daha iyi işlemesi lazım. Hizmetlerin daha çabuk görül- mesi lazım. Mahkeme kararlan daha çabuk ahnmahdır. Devle- te yapılan başvurular daha ça- buk cevaplandınlmalıdır" di- yen Başbakan, 1993'ün reform yılı olduğunu, "yarayı berevi sarmaya çalıştıklannı" anlattı. Demirel. sözlerini şöyle sürdür- dü: "Bunlar huzur, sükun varsa olur. Bizim yapüğımız düzelt- melere karşı çıkanlar var. Ola- caktır da. Bunu yadırgamıyo- ruz. Ama herkes neden karşı olduğunu söylemelidir. Devlet çarkının daha çabuk dönmesi- ne kim karşı çıkabilir, ruye karşı çıkabilir? Eğri oturup doğru konuşacak noktaya gebnecek Türkiye'de. Türkiye. gerçek de- mokrasiye ulaşacaktır. Burası, hiç kimsenin babasının çiftliği değil." "Biz bu ülkede yanlış işler yapmayız. Kimseye de yanlış iş- ler de yaptırtmayız" görüşünü ifade eden Başbakan, birtakım reaksiyonlara karşın zaman içinde hakblıklannın ortaya çı- kacağmı vurguladı. Demirel, Başbakanlık binasından ayn- lırken gazetecilerin. Özal'ın açıklamalanna ilişkin sorulan- na, "Içeride söyledim zaten dü- şüncelerimi" yanıtını verdi. Gazetecilerin, "Özal, by-pass yasalan konusunda Anayasa Mahkemesi'nin binnci by-pass yasası hakkındaki karannın beklenmesini öneriyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?" sorusu- nu " Bir yorum yapamam, bir değerlendirme de yapamam. Henüz ne söylediğini tam bil- miyorum. Bakmam lazım." di- ye yanıtladı. Demirel, gazeteci- lerin, "Cumhurbaşkanı, bir anayasa krizi çıkarsa görevi bı- rakabileceğıni söylüyor..." demesi üzerine şu karşıhğt ver- di: "Ne kriz haline gelir? Neden gelir anayasa krizı haline? Kriz o kadar kolay mı? Çıkarmak is- tesen bile çıİcmaz kriz. Bakm, Türkiye herşeyin serbestçe tar- tışıldığı bir ülke. Herkes ne söy- leyecekse söylesın. Serbestçe herşeyi tartışabilirken, itişe- kakışa gerek yok. Bız hüküme- tiz, hiçbir meseleyı gergjnlığe götürmeyiz. Gazetecılenn "Özal. anaya- saya göre yürütmenin iki başb olduğunu söylüyor" sözleri üzerine " Bunlar ağır yorum- lar" dedi. Cumhurbaşkanı Özal'ın açıklamalanyla ilgılı olarak Cumhuriyet'in sorulannı yanıt- layan DYP Adana Milletvekili Bekir Sami Daçe, meclisin ka- nun tasanlannı inceleyerek ya- salaştırdığını belirtti. na göre bir gece eşini dışandan jetonlu telefonla aramışlar, bır yere davet etmişler, eşi saatin geç olduğunu söylemiş, ertesi gün Hasan Kaya. Meün Can, kardeşi ve eşi otururken gelen telefon üzerine Kaya ve Can otomobille yola çıkrnışlar. Bir- iki saat sonra geliriz demişler, emniyet güçleri, Fatma Can'ın gidilen yer konusunda daha fazla bilgi vermesini istiyorlar. Mustafa Yılmaz, Metin Can ve Hasan Kaya'nın erken döne- ceklerini bildırmelerine karşın, aradan 17 saat geçtikten sonra kaçınldıklanna ilişkin ihbar geldiğini, ancak bu süre içinde kaçınlanlann yakınlannın ses- siz kalmalannın polis tarafın- dan anlaşılamadığını kaydetti. Yılmaz. Metin Can'ın takip ve tehdit edildiğine ilişkin polise baş\aıruda bulunmamasını da dikkat çekici olarak niteledi. Yılmaz'ın anlatüğı izlenımle- rine göre Tunceb'ye 12 kilomet- re uzakbkta bir dere kenannda bulunan cesetlerden Meün Can'a ait olanın ayakkabılan bulunmuyordu, ayakkabılar, kaçırma olayindan sonra Ela- zığ'da bulundu. Mustafa Yıbnaz, kaçınlma olayının meydana geldiği ara- bada yoğun sigara izmaritlerine rasüandığını, bunun önemb' tartışmalar yapıldığırun işareti olduğunu söyledi. Yıbnaz, ra- porunu şöyle tamamladı: "Cesetlerin bulunduğu sıra- da Tunceli'de halk galeyana geldi. Pobsi, jandarmayı taşla- maya yöneldi, biz engelledik. Cenaze törenlerinde camiden çıkan halkla cenazede bulunan- lar arasında neredeyse çatışma çıkacaktı. Tunceb bir ölüşehir. Halk, kontrgerillayı suçluyor, Nevruz öncesinde cinayetlerin Tuncelililere aübnak istendiğini savunuyor. Şu anda faib meç- hul cinayetlerdir, Uğur Mumcu'nun cenazesinde söyle- nen sözler Can ile Kaya'nın cenazelerinde de söylendi. Kontrgerillanın cinayetleri işle- diği kanısı var. Devletin bu ayıptan kurtuknası için mutla- ka faillerin bulunması lazım. Meclis, parlamento mutlaka ağırlığını koysun, Türkiye'deki demokratik devlet olaylan mutlaka yenecektır." ıı AIV A P ' s ı r l n n r l i i tstanbul Milletvekfli Gürol Soylu da ANAP'a geri döndü. Soylu, seçmenlerine vefa borcu- lll,j^Tİj t l_r A u u ı i u u n u ^ ^ ^ i ç in p a r n ye geri döndügünü söyledi. Gürol Soylu, ANAP Istanbul İl Örgütü'- -T^St ç p y g g y y J g nûn dün Conrad OtePde düzenlediği. Genel Başkanı Mesut Vılmaz'ın da katıldığı iftar yemeğinde ANAP'a döndügünü açıkladı. Partiden kimseyle kırgın, dargın bir şekilde aynlmadığını belirten Soylu, dönüş karannı da kimsenin etkisi altında kalmadan verdi- ğini ifade etti. Ğeniş bir katılımın olduğu yemekte, bir süre önce ANAP'a giren işadamı \ ehbi Koç'un kızı Se\gi Gönül'e "Nasılsı- nız" diyen Yılmaz, ANAPın bir numaralı parti olduğunu da vurguladı. Ozal, ateşkes istedi • Baştarafi 1. Sayfada Cumhurbaşkanı Özal, Çan- kaya Köşkü'nün Jcabul salo- nunda düzenlediği basın top- lanüsma, danışman "ordusu" ile birlikte katıldı. Özal, toplan- tıda bugüne kadar kendisinin imzaladığı ve geri gönderdiği kararaamelenn dökümünü de verdi. By-passlar için dile getirilen gerekçelerle, mecliste bulunan 3. by-pass yasa tasansının yazılı gerekçesinde, ay kınlıklar ve çe- bşkiler bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı. "vıdeo prompter" cihazından ebndeki metne bakmadan cam ekran- dan okuyarak yaptığı konuş- masında, by-passlann anayasa- ya aykın olduğunu ve anayasa- daki kararname tanımının dışına çıkıldığıru kaydetti. Hü- kümetten gelen kararnameler- den bir kısmındaki yanbşbkla- nn düzelülmesi için uyanlarda bulunduğunu ve bunlann dü- zelüldiğini dile getiren Özal, bunlan kendisinin müdahalesi olarak gösterildiğini ifade etti. Her kararnameyi imzalamak gibi bir durumunun söz konusu obnadığını kaydeden Özal, kendisinin bir bakandan bir se- ferde 40 üst düzey yöneticisini görevden alan kararnameyle il- gib olarak açıklama istediğini, bu bakarun kendisine gelmedi- ğini ve "gönderilmediğini" ifa- de etti. Bu kararnamelerde 3 aybk bir bekletmenın yaşandı- ğını dile getiren Özal'ın adını vermediği bu bakanın, Milli Eğıüm Bakanı Köksal Toptan olduğu öğrenildi. Özal, toplantı sırasında. son 15 yıbn hükümet- leri arasında en çok kararname çıkartan ve memur aörevden alan hükümetin DVP-SHP koalisyonu olduğuna dikkat çekerek, kendisinin memurlar- la. bürokratlarla bu kadar çok •oynanmaması kanısında oldu- ğunu anlattı. Başbakanın talebi olmadı Özal, basın toplantısının so- nuç bölümünde düşüncelerini ve by-passlarla ilgili önerisini. şöyle sıraladı: " 15 ay süre içinde Sayın Baş- bakan ile şahsen görüşmeleri- mizin hiçbirinde, personel atamalan ile ılgib konularda hiçbir talebi olmamıştır. Bütün parlamenter rejimlerde var olan ve anayasamızın 8., 104. ve 105. maddelerine de aynen yan- sımış bulunan bırbinni bütün- leyen yöneüm şekli; karşıbkh anlayışın var oluşuna, müşte- rek bir iradeye dayanmasına. işbirliği ve dıyalog arayışına ih- tiyaç göstermektedir. Biz, hep bu anlayış ve arayış içinde bulunduk. Gönlümüzü ve kapımızı, bu anlayış ve ara- yış için hep açık tuttuk. Bu tu- tumumuzu Cumhurbaşkanlığı makamının gerektirdiği şekil ve ölçüde devam ettirmeve de ka- rarbyız. Bu nedenle. baa ıtade- lerde ileri sürüldüğü gibi, ne Sayın Başbakan'a, ne de başka bir kimse veya kuruluşa karşı savaş açılmış değildir." Öneri: Mahkemeyi bekleyin "Önerim şudur" diyerek, by- pass konusunda hükümete ses- lenen Özal. şu görüşleri dile ge- tirdi: "Daha önce Adalet Bakanb- ğı ile ilgili olarak çıkanlmış bu- lunan ve kamuoyuna ilk by- pass yasası diye tanıtılan yasa, tarafımdan Anayasa Mahke- mesi'ne götürülmüştür. Anaya- sa Mahkemesi, konuyu önü- müzdeki günlerde görüşüp bır karara bağlayacaktır. Anayasa Mahkemesi gibi yüce bir kuru- luşumuzun bu konularda açık- lık getireceği ve karann yol gösterici olacağı tabiidir. Ben, halen mecliste görüşülmekte olan kanun tasansı dahil olmak üzere, Anayasa Mahkemesi ka- ranrun beklenmesini tavsiye ediyorum. Anayasa Mahke- mesi'nin karan yayınlandıktan sonra, aydınbğa çıkacak husus- lar dikkate alınarak. yeni bir düzenleme yapıbnasının daha uygun olacağıru düşünüyorum. Bu yeni düzenlemede. haki- katen Cumhurbaşkanlığı ma- kamına kadar gehnesinde bir fayda görülmeyen, bazı işlemle- rin, koordineli bir çabşma ile ilgili ve yetkili makamlara akta- nlması hususunun da değerlen- dirilmesi gerektiğine ınanıyo- rum. Sonuç olarak açıklamaya ça- bştığım nedenlerle, devlet gele- neklerimize ters düşen, anaya- samıza aykın mütalaa edilen. doğrudan Cumhurbaşkanbğı makamının yıpratılmasını he- def alan. anayasa ile yasalan- nuzda adı 'devlet memuru' olan görevlileri, 'hükümet memuru' şekline sokmasından endişe edilen. bu görevblerin kolaybk- la politize edilmesi gibi sakınca- lan ve devlet yönetiminde yet- kilerin tek elde toplanması gibi tehlikeb bir sonuca yönelmiş ol- manın, çok bariz işaretlerini taşıyan 26 Şubat 1993 tarih ve 3867 sayılı 'Bakanlıklar ve Bağ- lı Kuruluşlarda Atama Usulü- ne İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması ve 2477 Sayıb Ka- nun'un Yürürlükten Kaldınl- masına Dair Kanun' inceleme- ler tamamlandıktan sonra anayasanın 89. maddesi gere- ğince bir defa daha görüşülmek üzere iade edılecektır." Ozal, basın toplantısındaki üslubunun yaımuşakhğmı so- ran ve daha önceki konuşmala- nnda "savaş ilanı" gibi cümle- lerin yeraldığını hatırlatan gazeteciye şu karşıbğı verdi: "Ben, ilk kez resmi açıklama yapıyorum. Bazı arkadaşlan- nız, beni telefonla anyorlar ve konuşuyoruz. Onlara anlattık- lanmın arasından bazen bir cümleyi alıp manşet yapıyorlar. Bazen söylemediklerimi man- şet yapıyorlar. Ancak ben, ilk kez bu konuda resmi açıklama yapıyorum." Anayasa Mahkemesi'nin, Adalet Bakanbğı'nda yürürlü- ğe konan ve Cumhurbaşkanı'- nın iptal istemiyle dava açüğı by-pass ile ilgib olarak vereceği karann. olayın seyrine geniş bir ışık tutacağını dile getiren Özal, "Memleketi bir anayasal krize götürmenin manası yok. Ana- yasa Mahkemesi, bu konuda ihülafa ışık tutacak" diye ko- nuştu. Özal, bu sorunun büyü- mesi durumunda mücadeleyi mi. yoksa görevi bırakmayı mı terdh edeceği yolundaki soru üzerine de. "Biz kavgadan yana değiliz. Ama. mücadeleden de kaçmayız. Ancak ben kavgaya gitmektense. bu olayı büyük bir problem haline getirmektense -ki getırebiliriz de- bu makam- dan aynlınz. Ben. memlekete zarar verecek bir harekete gir- mem" dedi. Hükümete karşı takındığı yumuşak tutumu. eski partisi ANAP yöneticilerine karşı da takınıp takınmayacağma iliş- kin bir soruya Özal, şu karşıhğı verdi: "Benim kimseyle kavgam yok. tarafsızım. Anayasaya gö- re de öyle. Hiçbir partiye men- sup değilim. Eski parti. yeni parti bahis konusu değil. Ben- den kimseye zarar gelmez, gel- medi de." GOZLEM UĞUR MUMCU • Baştarafi 1. Sayfada ları avukat Erdoğan Tuncer'in 34 FFE 21 plaka sayılı Doğan marka araca binip kaçtılar. Suçta kullanılan bu araç, olaydan pek de uzak olmayan bir yerde, Bostancı Karakolu'na yakın bir sokakta bulundu. Bir ipucu yok! Sabah gazetesini arayan bir ses cinayetin "Türk- Islam Komandolar" tarafından işlendiğini söylemiş. Bu adda bir örgüt bilinmiyor. Katiller önceki gece saat 22.00 sularında avukat Tun- cer'i silahla tehdit edip aracı zorla almışlar. Tuncer, saat 22.30'da Etiler Karakolu'na başvurarak durumu bildir- miş. Bildirmiş, ama araba ele geçmemiş. Polisce plaka numarası bilinen aracı kullanan katiller, hiçbir engel ile karşılaşmadan köprüyü geçiyorlar ve ci- nayeti işleyip kaçıyorlar. Bu bir aymazhk değil de nedir? Bugünlerdeki her kuyumcu soygunu, her gasp olayı terör ile doğrudan bağlantılı görülmelidir. 12 Eylül önce- si suç grafikleri soygun - gasp - terör ilişkisini yeterince ortaya koymuştu. 12 Eylül 1979 -12 Eylül 1980 arası 2202 soygun olmuş; aynı dönemde 2612 kişi öldürülmüş, yine aynı süre için- de 735.925 çeşitli cins ve marka silah ve 580.284 mermi elegeçirilmişti. Soygunlar ve gasp olaylan terörün habercisidirler Hem MlT'in hem polisin bu bilinçte veduyarlıktaolma- ları gerekir. Kaldı ki Aksoy cinayeti, terörün tırmandırılacağı kuş- kusu veren çok önemli bir göstergeydi. Bugünlerde her olay bir de bu açıdan değerlendirilmeliydi. Olay nasıl tirmandırıldı? Istanbul'da önce Binbaşı Esat Oktay Yıldıran PKK te- röristlerince öldürüldü. Sonra da emekli Albay Rıfat Uğurlutan bilinmeyen kişilerce kurşunlandı. Aynı günlerde kuyumcu soygunları ve bombalamala- ra tanık olundu. 1 Mayıs olaylarında kalabalığa ateş ederken çekilmiş fotoğraflar gazetelerde yayımlanan polis memuru Ka- zım Çakmakçı'nın kimliği bilinmeyen kişilerce evinin önünde öldürülmesini, Prof. Muammer Aksoy cinayeti izledi; Emeç de Aksoy cinayeti üzerinden henüz bir ay geçmişken evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Bütün bu olaylar terörün kanlı grafiğidir, bu grafikten açıkçaanlaşılıyorki önümüzdeki günlerde terör daha da tırmanacak; çok daha başka hedeflere yönelecektir. Türkiye, 12 Eylül öncesindeki cinayetleri andınr bir süreç içine itiliyor. 12 Eylül öncesinde Milliyet gazetesi başyazarı Abdi Ipekçi niçin öldürülmüşse, Prof. Aksoy ve gazeteci Emeç de herhalde aynı nedenlerle öldürülmüşlerdir. Amaç, bu gibi cinayetlerle terörü daha da tırmandır- mak ve tırmanan bu terör ile toplumu yılgınlığa sürükle- mektir. Emeç, son günlerde laiklik ve terör üzerine yazılar yazmıştı. En çok duyarlı olduğu konular bunlardı. Emeç, son bir ay, cek ve senet mafyası... Hayali ihra- catçılar... PKK-Ermeni terör örgütterinin işbirlikleri gibi konular üzerinde de durmuştu. Çetin Emeç "Manzara" başlığmdaki son yazısında ulu%lararası terörden Suriye'yi sorumlu tutmuş ve şu kuşkusunu dile getirmişti: - Bulutlardan nem kapan, hayvanlaşan bir kaçık man- tık... Komşusu Türkiye, su musluklanyla fazla oynuyor diye aklını bozmuşsa.. ondan olmadık belalar bekleme- mizger&kmezmi? , r. ,„,./ w .-.,... ... . ...... En hain cinayetlerden.. bizi hedefalan, en aşağılık iş- birlikçilehne kadar... Emeç, aynı yazısında şunları da yazıyor: - Aralarında Prof. Aksoy'un hayatını da noktalayan suikast... O gündür bugündür üç anarşi kurbanınm kanı, hâlâ yerlerde. Olmadık saatlerde caddeleri, araçları ateşe veren- ler... Üniversite basıp ortalığı kıranlar, dökenler... Ku- yumcu soyup esnafı haraca bağlayanlar... Çetin Emeç, bütün bu olayların arkasında "Kırcana- varları"diye nitelendirdiği PKK'nın ve PKK'yı "fişeklen- dirdiğine" inandığı Suriye'nin bulunduklarını yazmıştı. Ülkemiz, örgütlü suç çetelerince yeniden 12 Eylül ön- cesi koşullarına sürükleniyor. Peki önlem? Önlem yok! Evet yok... 12 Eylül öncesinde terör nasıl devleti teslim almışsa bugün de hemen hemen aynı yöntemlerle teslim almak üzeredir. Saraeoğhrnıın karan • Baştarafi 1. Sayfada l b lolan borçlannın tahkımıni ön- . . j rv ı n ı gören yasa ile "en üst" noktası- rak aynı konuda Devlet Baka- ^ a v a / a n ^ ^ ^ ş u a n d a mTansuÇıllere dolayb bır Saracoğlu'nun nasıl bir tutum mesaj gonderdı ve Faızlenn ]2İey&xŞx henüz kestirilmıyor. Devlet Bakanı Tansu Çiller'in yakın çevresine,"Başbakan bu konuda benim arkamda" dedi- kaydedüirken, Saracoğlu'na sunı biçimde düşürübnesini yanlış buluyorum, nitekim bu yanbş uygulamarun sonucu olarak dövize baskı olacağını sezersem, bunu tespit edersem, derhal şalterleri indiririm" dedi. Merkez Bankası Başkanı, bu yakm kaynaklar, şu yoTumu ya p i yO r |a r- "Başkanın tutumunu, Sayın b k b b l k i ez Bankası Başkanı, bu ş tartışmalann ardmdan, eşi ve Başbakan bebrleyecektir. Nite- k il bibk F ' C k Q^ ü t ü m d ş ş y kızı ile birbkte Fransa'run Co- k™ Q^r üe tarüşmasından urcheval kentine "kış tatib" sonra Ankara'yı, güvendiği ki- yapmaya gitti. Saracoğlu, iki mi üst bürokratlan arayarak, haftabk tatil öncesinde Başba- atmosferi tahlil etmeye çabştı. kanbk Müsteşan Necdet Se^d- Dolayısıyla Sayın Demirel'in nöz aracıbğı ile Başbakan koy acağı tavra bağb olarak isü- Demirel'den izin aldı. fa edebibr de, etmeyebiür de. Ancak, istifa ederse, bunda ba- Saracoğlu ne vapacak? sit bir 210 gün, 280 gün tamş- *— ması etkili olmuş olacak. Tah- ÇUler-Saracoğlu gerginbği, kim uygulaması gibi büyük bir hükümetin göreve başladığı fırtınayı atlatüktan sonra, böy- günlerden bu yana sürüyor. le basit bir nedenle aynlması Hazinenin Merkez Bankası'na sürpriz olacaktır." 6 Yargısız infaz9 • Baştarafi 1. Sayfada çatışma da obnadığını bildirdi. Dicle, şunlan söyledi: "Olayı yerinde inceledik. 4 Mart 1993 günü gece saat 01.00 sıralannda Kışla Mahallesi Pı- nar Sokak'takı Abdurrahman Deniz'e ait evde gerçekleşürilen öldürme olayı tamamen bir yargısız infazdır. Evde herhan- gi bir çatışma bebrtisi obnadığı- nı birlikte olduğumuz milletve- killeri , basın mensuplan ile tesbit etük. Olay sırasında evde bulunan ancak sağ kalabildik- leri için kendilerinden bilgi aldı- ğımız ve olayı yaşayan Hacire ile Şükran Deniz olayı bize şöy- le anlattılar: Gece erkenden uyumuştuk. Geç saatlerde uyandığımızda maskeli özel timlerle karşılaş- tık. Ablam Gürbet Deniz ve ağabeyim Latif ile Manisa'dan gelen halaoğlum Süleyman Kaplan'ı yan odaya getırdıler.' Bir süre sonra silah seslerini duyduk. Kurşuna dizjhnişler. Maskeli özel timler babamı da beraberinde götürmüşlerdi. Bu sırada yanımızda kalan maskeli bir üm, diğerine (Bunlan da öl- dürebm) dedi. Diğeri ise (Ben oruç tutuyorum çoculdan öl- düremem) diye direünçe bizden vazgeçüler. Hâlâ olayın şokunu yaşıyoruz. Bu olay, apaçık suçsuz, ma- sum insanlann katledilmesi olayıdır. Bununla amaçlanan halk içinde korkuyu yaygınlaş- tırmak ve bu tür devlet terörü yöntemleriyle kitleleri sindir- meyi hedeflemektir. Bu olay tamamen zulüm ve vahşet ör- neğidir. Mardin Valisi, Nusay- bin Kaymakamı bu olaya çaüş- ma süsü vererek bu insanhk suçunun gizlemeye çalışmakta- dırlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle