Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MART1993 PERŞEMBE
12 DIZI
Evren'inyanıüVelîdedeoğlu'nugüldürdü
H I F Z I V E L D E T
VELİDEDEOĞLU
88 YILIN SEVINÇLERI,
HÜZÜNLERİ
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
• Tören günü Atatürk anıtına lisenin en
genç mezunu ile birlikte çelenk koymaktan
mutluluk duymuştu. Yaşayan en yaşlı
mezun olarak bu görevin VelidedeoğlıTna
verilmesi için Trabzon Barosu'nun nasıl
uğraşı verdiğini sonradan öğrenince, yüzü
gölgelenmişti.
• 5 aralık İzmir toplantısı
Velidedeoğlu'nun yaşamı süresince ilk kez
oturarak yapacağı konuşma olacaktı.
Çünkü sol bacağının durumu hiç de iyi
değildi. 12 aralık günü Muğla'da kürsüye
çıkarken, acıyla kıvrandı, hafifçe
tökezledi.
-9-
Vclidedeoğlu'nu o günlerin
bütün olumsuzluğu içinde bile
gülderenOrgeneral Evrenden
jelen bir diğer vanıt,
kendisinin, 21 Mayıs 1984
tınhinde yayımladığı "27
Mayıs \e Fikir Namusu"
t^şlıklı yazısına geldi.
Velidedeoğlu bu yazısının bir
yerinde:"Atatürk. 'bir
crdunun değeri. komutan ve
subaylanrtın değeriv le ölçülür"
demişti. Tıpkı bunun gibi bir
gerçek daha vardır ki, o da. bir
ülkenin değerinin. aydınlannın
değeriyle ölçüleceğidir.
Özgürlük savaşması olarak.
uzun yıllar ülkesinin dışında
yaşamak zorunda kalmış olan
Victor Hugo. bu gerçeği
yaklaşık yüz yıl önce yazdığı şu
satırlarla belirtmiştir: Şairler.
yazarlar toplumun temel
kuruculandır. Hükümetler.
ordulr gelir. geçer. gider,
herbirinin izi kalmaz, ama
şairlerin yazarlann yapıtlan
dimdik ayakta durur. Insanlığı
aydınlatan işte bu aydınlann
yapıtlandır" diye yazmaştı.
Yanıt 28 Mayıs pazartesi
günü Manisa meydan
konuşmasında verildi. Evren
Paşa halka: "Vahdettin de
aVdındı. Aydın değil miydi?
yatanaihanetetti. Benen
yapayım böyle aydmlan..."
dfemez mi? Velidedeoğlu'nun
dblu dolu gülüşünü. ama
kbnuşmayı dinledikçe
hîizünlendiğıni de hiç
ujmtamam.
Ama sayın Kenan Evren hiç
unutulmayacak özsüzünü
Atatürk için söylemişti. 12
Nişan 1981'de. Atatürk'ün
resimlerinden oluşan bir sergiyi
gezerken coşan evren Paşa:
"tter taşın altından Atatürk
çikar"diyivermişti.
• 1980'lerinsolukkesen
ortamında Velidedeoğlu'na
gerçekten mutluluk veren
anlar. dördüncü kuşak dediği
torun çocuklany la, ikizlerle
Zeynep ve Aslı ile bir arada
bulunduğu kısa sürelerdi.
Kendinden sonra ikinci kuşağı
oluşturan oğullan, üçüncü
kuşağı oluşturan torunlan
onun mesleğinı seçmemişlerdi.
Belki bu umutlanıyordu...
• Bu yazı dizisinin
başlannda belirtildiği gibi
Velidedeoğlu, Trabzon Lisesi
mezunu olduğu için. lisenin
1987'de. 100'üncü kuruluş
yılmı kutlama törenlerine davet
edilmişti.
Nisan ayının son haftasında
yapılacak törenlere katılmak
üzere Trabzon'a gittik.
Tören günü Atatürk anıtına
lisenin en genç mezunu ile
birlikte çelenk koymaktan
mutluluk duymuştu. Yaşayan
en yaşlı mezun olarak bu
görevin Velidedeoğlu'na
verilmesi için Trabzon
Barosu'nun nasıl uğraşı
verdiğini sonradan öğrenince,
yüzü gölgelenmişti.
Öte yandan törenin oluş
süreci içinde ilerledikçe,
olmaması gerekenler art arda
sökün ediyordu. Tören
salonunda oturduğu yerden
Velidedeoğlu'nu kaldırmak
isteyen görevliye baronun genç
avukatlan gerekli yanıtı
verdıkleri gibi, hocalannın
yanında ayakta bekleyerek
herhangi birtatsızlığı
başlamadan engellemek istiyor
gibiydiler. Ama konuşmalar
başlayınca. ne yaak ki daha da
üzüleceklerdi. Çünkü, *
Kutlama Komitesi Başkanı.
Trabzon Lisesi'nden mezun
ünlülerin adlannı sayıp
biürmiş, sıra yalnızca
Trabzon'da tanınanlara, daha
Hıfzı Veldet kendisine "kefil" olmav ı kabul eden mahalle eczanesinin sayesinde 1929'da NeuchatePdedir. (solda) TBMM'nin 50.
yıl kutlamalanna katdmayı reddeden Velidedeoğlu, bunun nedenini açıktlaş an bir mektubu Meclis Başkanı'na gönderir. (ortada)
1984 yılında Velidedeoğlu 80 yaşındadır. Gazete yazıları, kitap basımlan aralıksız sürmektedir.(sağda)
doğrusu hiç tanınmayanlara
gelmişti, ama listede
hocalannın adı yoktu. Her
konuşmacıdan sonra da
kendisi de Trabzon Lisesi
mezunu olan dönemin Meclis
Başkanı Sayın N. Karaduma
için yaalmış şiirler okunuyor,
marşlar söyleniyordu. Genç.
öfkeli avukatlar hocalannın adı
anılmadı, belki bir konuşma
yapmasını isterlerdiye
bekliyorlardı.
Oysa Velidedeoğlu, Sayın
Evren'jjn Cumhurbaşkanı.
Sayın Özal'ın başbakan olduğu
biriktidann Milli Eğitim
Bakanı'na bağlı bir
kuruluşunda kendisine
konuşma fırsau verilmesinin
pek yürek isteyen bir iş
olduğunu, dahası buna
teşebbüs edenlerin canlannın
nasıl yanacağını pek iyi
bıldiğinden, sakin sakin töreni
izliyor. belki de 65 yıl öncekileri
yaşıyordu. çünküçok mutlu bir
görüniişü vardı.
Ama olanlan içlenne
sindiremeyen Trabzonlular
daha sonra Velıdedeoğlu'na
"Fahri Hemşerilik" beratı
sunarak. onu ne kadar
kendilerinden saydıklannı
belirttiler.
• 1987. Söylev'in Atatürk
tarafından okunuşunun 60.
yılıydı. Velidedeoğlu bu
yıldönümünden yararlanarak
Söylev'in yıırt çapında
güncelleştirilmesini
düşünüyordu. Böylebir
girişimin hükümetten ya da
Türk Dil Kurumu'ndan
gelmeyeceğini bildiği için.
kendine bir izlence (program)
düzenledi. Buna bağlı kalarak.
Trabzon'dan. Samandağı'na
İzmir'den Antakya'ya 17 il ve
ilçede Söylev "i tanıtma.
yaygınlaştırma konferanslan
verdi. söyleşiler yaptı.
İşte bu konuşmalardan bınni
yapacağı Adana'da. ne
üniversite ne de il yöneticileri.
toplanüyı düzenleyen
Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne bir
salon bulamamakta sanki
sözleşirler. Kitap Kulübü yerin
altında, merdivenlerle inilen.
tabanı su içinde. duvarlan
ıslak. insanın içine ürperti veren
birsalonu ancak bulabilir.
Buna karşın Adanalılar burayı
doldurmuşlar. İçel
toplantısmdan gelecek olan
Velidedeoğlu'nu iki saattir
bekliyorlardı. Salona giren
Velidedeoğlu'nun. bu görünüm
karşısında hem üzüntüden.
hem de toplananlann o
koşullarda kendisini sabırla
beklemelerinden du>gulanarak
gözleri nemlenmişti.
Bu konferans dizisinde yer
alan 5 aralık İzmir toplantısı
Velidedeoğlu'nun yaşamı
süresince ilk kez oturarak
yapacağı konuşma olacaktı.
Çünkü sol bacağının durumu
hiç de iyi değildi. 12 aralık günü
M uğla'da kürsüye çıkarken,
acıyla kı\ randı, hafifçe
tökezledi, toplantıda bulunan
can dost Samı Karaören
yerinden fırlayıp tutmak
istediyse de, destek kendine
yetişmeden kürsüye ulaştı.
Toplum karşısında yaptıgı son
konuşma oldu bu. .
Sol bacağındaki damarlar
öyle tıkanmıştı ki. doktorlar tek
çözümü bacağı kesmekte
görüyorlardı. Ameliyatla
bacağı kurtarmaya çalışmanın
yıllarca sürecek acılara
katlanmayı, aynca bir süre
sonra da belki yine bacağı
kaybetmeyi göze almaya bağlı
olduğunu açıkça
belirtiyorlardı.
SÜRECEK
O N B I N L E R
İÇİNYAZDI
Bu ses hepimizin sesi
Biz toprağa canlar saldık,
Göverdi de bostan oldu.
Anlatıldı dilden dile,
Tele geldi, destan oldu!..
Özümüzdü, gözümüzdü,
Basın, hukuk sözümüzdü,
Bağımsızlık gülümüzdü;
Amanın belim büküldü,
Yüz binler yola döküldü!
Vurgunlu. soygunu yeren,
Devrimleri önde gören,
Bağnazhğa göğüs geren;
Bakın bilgisayanna,
Kavgası, emekten yana!.
Eti, kemiği toplandı,
Bu mu insanlığın adı
Kalmadı yaşamın tadı;
Yeter ettiğiniz yeter,
Karanhk işiniz beter!.
Bağ, boslana kim dadandı.
Meyveli dallar budandı,
Bıçak kemiğe dayandı;
Elin sesi. diün sesi,
Bu ses; memleketin sesi!.
Özge, Özgür, ana Güldal,
Kopardılar koca bir dal
Yeryüzü kavruldu Dadal;
Gitti Uğur gelmez gayn,
Bu düzeni yermez gayn!..
OzanNebi
Dadaloğlu
UğurMumcu'kmçoğahmakgorevinüzUğur Mumcu halka yiğitliği sevdirdi.
Korkusuzluğu sevdirdi..
. İnsanlığı sevdirdi.
Demokrasiyi sevdirdi.
özgürlüğü sevdirdi.
Gazete okumayı sevdirdi
İnsan haklanru sevdirdi
Onun katkılanylacüceleşmekten kurtulduk. 12
Eylül karşısında devleştik. Kenan Evren'den
daha güçlü olduğumuzun bilincine \ ardık.
Karanlıktan korkmamayı öğrendik.
Tetevizyondaki tarüşmalarda Uğur Mumcu'yu
aradı gözlerimiz. Sesini duymak büyük bir
olaydı. Sanki içimzden geçenleri okuyordu.
Her yazısıyla. her tümcesiyle özgürlüğün
kapılannı birazdaha aralıyordu.
Uğur Mumcu'nun gazetecilik yapüğı bir ülkede
yaşamak onurdu.
Uğur Mumcu'nun gazetecilik yapüğı
Türkiye'de yaşamak mutluluktu.
O onuru, o mutluluğu yıllarca taşıdık.
Uğur Mumcu'yla güçlcndik.
Uğur Mumcu'yla yüceldik.
Uğur Mumcu'yla zenginleştik.
O'nun yazılannı okuyanla, okuma şansını elde
etmeyen arasında uçurum vardır.
Türkiye unutmayacak Mumcu'yu.
Namık Kemal'in tutuşturduğu özgürlük ateşini
o yaydı.
Mumcu'nun otomobilinde yalnızca Mumcu
yoktu. Memurlar, işçiler, gençler, öğretmenler.
üreticiler, avukatlar, doktorlar, çocuklar vardı.
Bilelim bunu.
Görelim bunu.
Değerli gazeteciye İslamcı birörgütün katlettiği
açıklandı.
Eğer böyleyse, yuh olsun size.
İslamcılığınız batsın.
Uğur Mumcu'lara yaşam hakkı tanımayan
şeriatınızın tann belasını versin.
"Susturamayacaklar" dedi Cumhuriyet.
"Susmayacağız" dedi Hürriyet.
Susarsak eğer Abdi İpekçi'nin, Muammer
Aksoy'un, Çetin Emeç'in kemikleri sızlar.
Güçlü olan teröristler değil, biziz.
Yılgınlık yakışmaz bizlere.
Uğur Mumcu'lan çoğaltmak görevimiz.
Laiklik ve demokrasi düşmanlannın karşısına
milyonlarca Uğur Mumcu'yla çıkacağız. Uğur
Mumcu'nun yazılanndan güç almayı
sürdüreceğiz.
NadirEzgi Uğur Mumcu'nun Mumu'nda... TUFAN KARAYAZICI
Utancımız!
O yiğidin çıçek açan elleri,
Yurduna gül etki "yar!"
diye diye
Derman oldu ulusunun
derdine,
Belgeler topladı "sor!"
diye diye
Karşıhksız verdi halka canını,
"Her parçam senindir al!"
diye diye
Onunla başladı sabahlanmız,
Kara günümüze "dur!"
diye diye
Doğdu bu toprakta onca
yiğitler,
Açmadı öyle birgonca
yiğİÜeT
Demokrasi dedi o'nun adına,
Verdi elimize "sar"
diye diye
Bizbir güdük kıymetini
bilmedik
O söyledi biz üstünde
durmadık
Yaşarken değeri az olan yigit
Şimdi ağbyoruz"nur!"
diye diye
MÜJGAN AKPESAR
Mumcu'ya
Selam
Seni araştırmadan öldün
Uğur Mumcu en
yûcesin,
Yüreğimize seni diktik
Senölmedin,
ölmeyeceksin
Kalbimizde
yaşayacaksm
Atatürk gibi
Beyninde bilgi dolu
Gözlerinışıkyolu
Türkiye'nin sevgi mumu
Sönmedin,
GayeKaya
Hamdi Akverdi tlkokulu
Snuf4CNo:1230
Bakırköy/İstanbul
Senumudun sembolüydünSevgili Mumcu,
Senin ölümün insanlan neden ağlattı?
Sen bizim neyimizdin? Neydi yüz binleri
yağmur altında yürüten, stüdyolarda
spikerleri, ekran başında bizleri
ağlatan? 14şubat 1993 tarihli
Cumhuriyet'in olaylar ve görüşler
sütununda "İstemiyorsak Eğer"
başlıklı yazısında Erhan Karaesmen'in
dediği gibi "Yoksa kendi halimize mi
ağhyoruz?" Aslında "Senin gjbisinin bir
kez daha gelmeyeceğini iyi bilme"
korkusudur bizi ağlatan. Sana
ağlayanlar korkulannı tamamen
açıklayamıyorlar. Korkumuz. hiç
yaşamak istemediğimiz olay, görüntü
ve geri gidişın, kavgalann en tehlikesi
olan din kavgasının adım adım geldiğini
görüyor olmaktadır. Kimilerine göre
Türk ordusu kimilerine göre Amerika
var oldukça korkulmamalı. Peki ama
niye harp okullanna imam hatip
liselilcrin alınmasından korkuluyor.
Sevgili Uğur Mumcu,
Sen; erdemlerini giderek yitirenlerin
oluşturduğu toplumda biz sade
insanlann, devlet memuru olan
çoğumuzun siyasi ve veya ekonomik
(birbirine bağlı) nedenlerle
söyleyemediğini söyleyen erdemimiz,
onurumuzdun. Çünkü bu toplumda
giderek onurun, şerefın ölçüsü para
oluyor. Paranız yoksa onurunuz.
şerefiniz de yok derrtek."Vurulduk ey
halkım unutma bizi" derken unutkan
toplumun hafızası idin sen.
İnsan belirli yaştan sonra gerçek
dostlannın sayısını arttıramıyor. Sen
bizim dostumuz en iyi öğretmenımiz,
ağabeyimiz,arkadaşımızdın. 12 Eylül
öncesi bir yazında "Evimin etrafında
dolaşan kara gölgeler sizden
korkmuyorum" derken başlayan seni
kaybetme korkusu en ummadığımız. en
beklemediğimiz bir anda, en şerefsiz ve
kalleş biçimde gerçek oldu. Katillerin
sana yüzlerini göstermekten bile
korktular. Tıpkı düşünceleri ile başa
çıkamadıklan Üçok ve diğerleri gibi.
Laik olduğu söylenen bu ülkede laik
çoğunluğun verdiği vergiler ile
çoğunluğu cumhuriyet karşıtı. şeriat
yanlısı meslek öğretmenleri tarafından
ülke gereksinimlerinin çok üstünde
yetiştirilen milyonlarca laiklik karşıtı
imam hatip lisesi öğrencisi
üniversitelerin tüm bölümlerine
girebiliyor. Giderek artan sayıda
hakım, savcı. doktor. kayjnakam veen
tehlikesi öğretmen olabiliyor. 12
Eylül'den sonra çeşitli adlar altında
kurulan bir sürü taşra vakıflan
tarafından kurulan öğrenci yurtlannda
dargelirli aileler ve köy çocuklanndan
özenle seçilmiş çok sayıda başanlı
öğrenci: özel okutmanlar yardımı ile
başanlı birer öğrenci, doktor, hastane
müdür, öğretmen. savcı olmak için
üniversite sınavına hazırlanıyor.
Can Yücel'in deyişi ile Kainat Paşa'nm
"ben bir hoca çocuğuy um" demesi ile
vermeye başladığı, kimi sahte
demokrasi havarilerinin de destek
verdiği tavizlerin bize nerelere
getirdiğini yersiz bir endişe olarak
görenler; nasıl bir toplumsal
araştırmanın verilerine göre
konuşuyorlar? Milletvekilleri:
devamsızhk rekoru kıran. milletin vekili
olmalannı engelleyen seçim yasalan
başta olmak üzere önemli hiçbir
toplumsal yasa ve düzenlemeyi
getiremeyen kötünün iyisi Meclis ve
hükümete mi güveniyorlar acaba?
Sen bir semboldün. Umudun, ümidin
sembolü. Ve şimdi yoksun. Ümit bitti,
umut kalmadı. Ağlıyoruzçünkü "sen
yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar
karanhk aydınlığa" derken Kerem
kalmadı yanacak. En sevdiğin çiçek
bahçelerinde huzur içinde uyu.
Dr.Umur Gürsoy /Osmaniye
ANKAR4 NOTLABI
MUSTAFA EKMEKÇİ
ZoıHa Oruç Tutulur Mu?Alaşehir'deki Atatürk büstü bir yıl önce, bahardayıkıl-
dı, yerine de yenisi yapılmadı; yıkılan onarılmadı. Uğur
Mumcu, arabasına bomba konupöldürülünce, Alaşehir-
liler, yıkık Atatürk büstüne koştular, yıkık büstün önünde
konuşmalar yapıldı, karanfiller, taşların üzerine kondu.
Minicik bir çocuk, Atatürk'ün yıkılmış büstüne konan ka-
ranfilleri öpüyor:
- Ölmedi anne, ölmedi! diyordu.
Alaşehir kahveleri, geceleri "okey", "tombala" oyna-
yanlarla doluyordu. Bir okur merak etmiş, kendince
araştırmıştı. Yarıdan çoğu oruç tutmuyordu. Ancak onlar
da "/V/yef//y/z"diyorlardı. Onları böyle konuşturan top-
lum baskısı mıydı? Kenan Bey, Alaşehirli değil miydi?
Ne düşünür acaba orada olup bitenler için?
Izmir'de özel Fatih Lisesi'nd-e hemen herkes oruçluy-
du. Bir okurun anlattığına göre öğrenciler oruç tutsun
tutmasın, uyandırılıyor, baskılarla çocuklara zorla oruç
tutturuluyor.
Havadurumunu bildirir gibi, önce büyük illeri vereyim
kısaca: istanbul'da Beyoğlu yakasında, öğleleri okulla-
rından çıkan öğrenciler, bir sandviç alıp yiyemiyorlardı.
Her zaman sandviç aldıkları dükkan ' Ramazan dolayı-
sıyla" kapalı mıydı? Çocuk ne yapar, sesini çıkarmaz,
sandviç bulabileceği bir yer arar. Ama eve gelince, an-
nesine babasına durumu anlatır, anlatmazmı?
Biz çocukluğumuzda, "feKne orucu" tutardık. Tekne
orucu şu demekti. Gece yarısı, "sahur"üa, evde sofra-
nın kurulduğunu sezer, bağrışarak kalkardık. Anam:
- Peki, kalkın siz de yiyin, ama tekne orucu tutacaksı-
nız! derdi.
Tekne orucu tutmak demek, sabah kalkar kalkmaz bir-
şeyler yemek demekti. Sabah erkenden yersek günah
sayılmazdı! Tekne orucu tutarak, ekmek teknesinin kula-
ğından yapışmış olurduk. Anam, açık sözlüydü:
- Eşeği de bağlasan, of vermesen akşama dek aç kalır,
o da oruç tutar; ama onunki oruç mu? derdi.
Oruç tutmak için hiçbir baskının olmaması gerekirdi.
Evde çok söylenirdi:
- Eşeği de bağla, o da oruç tutar! denirdi.
Anam da, babam da orucumuza, namazımıza hiç ka-
rışmadılar.
- Kendileri bilir; o Allah'la kendi aralarında bir şey!
derlerdi. Laik anlayışımı, herhalde başta, onların bu
hoşgörülü tutumlarma borçluyum!
1927 doğumluyum, Cumhuriyet çocuğuyum. Köyde, il-
çede, ilde yaşadım. O dönemlerde, namazını kılana, kıl-
mayana hiçbir baskı yoktu, görmedim. Abdurahman
Dilipak, -23 Şubat 1993 Salı günkü "E/e Verir Talkını..."
başlıklı "Ankara Notlan"nd-a da değinmiştim- "Argos"
dergisinin Nisan 1989 sayısında Köy Enstitülerine, bu
Türk halkının buluşu olan onurlu kuruluşlara iftiralarda
bulunmuş, gerçeğe aykırı şeyler yazmıştı. Dilipak m uy-
durmaları, oncağız değildi. Şunları da yazıyordu:
"... Camiler ahır yapılmış, Sultan Ahmet Camii'ne bile
at ve eşekler bağlanmıştı. Bir taraftan saman yığılmış,
öte yanda beygirler iepişiyordu. Sultan Ahmet'in at bağ-
lanantarafındakiçinileratsidiğindenzarargörmüştü..."
Daha var: Bir yerde de şöyle diyor:
*... Önceleri tümüyle dini yasaklamak yoluna gittiler,
önce dini reforme etmek istediler, bu olmayınca, herşe-
yiyle yeni bir din üretmeye kalktılar. Müs/üman/ar yo-
ğun bir baskı altına almdı. önce cemaati camilerden
caydırıyor, sonra kimsesiz kalan camilere elkoyuyorlar.
Dinden kurtulmanın kestirme yolu içki ve cinsel özgür-
lüktü ve her ikisinde de önemli adımlar atıldı..."
Dilipak, bununla Atatürk dönemiyle, inönü dönemini
suçlamak istiyor usunca. O da Cumhuriyet çocuğudur,
benden daha da gençtir, anası babası nasıl yaşamış, ne
biçim baskılar yapılmış, anlatsa da kamuoyu bir öğren-
se...
Ikınci Dünya Savaşı'nda cepheye gönderilen askerle-
rin kimileri, soğuktan, kardan kıştan kûrunmak için geçi-
ci olarak camilere, kapalı yertere yerleştirilmiş olabilir-
ler. Soğuktan donsalar mıydı? Bunu eleştirmek ne insaf-
sızlıktır! O çocuklar halkın çocukları değiller miydi?
AzizNesin, Dilipak'la yaptıkları "Şeyfan^yef/er/"tar-
tşmasında bir yerde şöyle demişti:
- Islamın kendisinin, Müslümanın kendisinin hosgörü-
sü yoktur. Hoşgörüsü olmadığı şurdan belli; çok örnek-
ler verebilirim: Ramazan'da İstanbul, Ankara, Izmir'in
dışında siz sigara içemezsiniz...
Bu Ramazan'da Aziz Bey, Istanbul'u gördükten sonra
sanırım düşüncesini değiştirmiştir. Istanbul'u anlattım.
Bir genç kız Istanbul'dan Ankara'ya gelince annesine:
- Anne, İstanbul bildiğin gibi değil, dedi.. Oysa daha
önceleri, annesinin abarttığını söyler, gericiliğin o bo-
yutlarda olmadığını savunurdu...
Ankara mı? Hıh... Hafta başında, ODTÜ'de, oruçlu ol-
duklarını söyleyen öğrenciler, öğle saatlerinde, yolda
sandviçlerini yiyerek giden öğrencilere saldırdılar. Be-
reket bir olay çıkmadı, ağız dalaşında kaldı!
- Biz oruçluyuz, niye bizim gözümüzün önünde sand-
viç yiyorsunuz? diyorlardı saldırganlar...
Bingöl'den bir okur telefon etti; Bingöl'de Nurcular,
Hizbullahçılar cirit atıyorlardı. iki medrese vardı; Bingöl
Sağlık Meslek Lisesi'nde eğitim yapılamıyordu. Okulda
etütler kaldırılmıştı. Gündüzlü öğrenciler, akşam olunca
evlerine gitmiyorlardı. Okulda 370 dolayında öğrenci
vardı. Bunun 230'u yatılıydı. öğrencilere zorla mı oruç
tutturuluyordu? Oruç tutmayan öğrenci sayısı otuz ka-
dardı. Onların ölümü göze aldıkları söyleniyordu. Geri-
ciler arasında Atatürk'ten "Deccal", "Put", "Beton Mıs-
to"diye mi sözederlerdi?
Sağlık Meslek Lisesi'nde, geceleri, dışarıdan bir hoca
gelir, teravi namazı kıldırırdı. Bu okul, Sağlık Bakanlığı'-
nın okulu, geceyansı dışarıdan oraya hoca nasıl gelir?
Yıldırım Aktuna buna ne der?
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Nâzm Hikmet'in bir 1
oyunu... Yünden dövüle-
rek yapılan kalın ve kaba 2
kumaş. 2/ Oyunda cezalı „
çocuk... Güneydoğu
Asya'nın bataklık or-
manlannda yaşayan ba-
hkçıl kedi. 3/ Yunan
mitolojisinde, içenleri
ölümsüzlüğe kavuşturan
tann içkisi... Türkçede
adın durum eklerinden
biri. 4/ Vilayet... Yerfistı-
ğı. 5/ Tahta üzerindeki
ufak pürüzleri gidermeye yarayan
ince çelik araç. 6/ Bir peygamber...
Dinlence. 7/ Güreşte bir oyun...
Boru sesi. 8/ En küçük izçi kurulu-
şu... Madencilikle ilgili bir kunılu-
şumuzun kısa yanhşı. 9/ Günü-
müz Yunan müziğinde kullanılan
telli birçalgı... İlenme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Orhan Veü'nin bir şiir kitabı...
Su. 2/ Dikilitaş. 3/ Amavutluk'un
para birimi... "Salak" anlamında
argo sözcük. 4/ Eskiden Türkn yabana olan kimse ve toplu-
luklara, özellikle Arap ve İranlılara verilen ad... Avrupa Yayın
Birliği'nin simgesi. 5/ Merkür gezegenine verilen bir başka ad...
Bir renk. 6/Ağn Dağı'nın bir başka adı. 7/ Utanç duyma...
Sövme. 8/ Ordek... Uzakbk anlatmakta kullanılan söz. 9/ Şii
mezhebinin belli başlı dinsel liderlerine verilen şeref unvanı.