Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MART1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
NATO ve Bosna-Hersek ikilemiÇağdaş dünyadaki işleyişiyle ortak güvenlik iki ülke arasında
banşı koruyacak yerde (Bosna-Hersek'te görüldüğü gibi)
bütün ülkeler arasındaki banşı yıkabilecektir.
MUZAFFER ÖZSOY Emekli Tümg.
Bosna-Hcrsek"te görülen büyük in-
sanlık dramına karşın AT'nın ve BM-
nın buraya asken miidahalelerde bu-
lunulması için bu orgütlere bazı siya-
sal nedenlerle yeşıl ışık yakmamasın-
dan ileri gelmektedir.
S
ovyctler Birliği'nin çökii-
şü. NATO"nun harekat
alanını büyük çapta eıkiledi
Varşova Paktı'nın buçöküş-
ten sonra dağılması. Avrupa
sahnesinde NATO'yu adeta
rakipsiz bırakmış ve Batının bu bü-
yük gücünü yeni operasyonel arayışla-
ra itmıştir. Bütün bu güç. varlığını ko-
rumakla beraber pasifıze edilmış bu-
lunduğundan. Balkanlardaki strate-
jik gelişmelerde caydıncıhk rolünü jş-
letememektedir.
Balkanlar'daki Sırp saldınsının hiç-
bir engel tanımaması. bu sa\ aşın b o
yutlannı genişleterek Kosova'ya daha
sonra da Arnavuiluk'a sıçraıarak bır
Balkan savaşına dönme olasılığını
gündeme getirmektedir Oysa. NA-
TO'nun kuruluşunun temel nedcni
Avrupa'da çıkacak bir savaşı önlc-
mekti. Bu savaş. birSovyct saldınsının
Batı Avrupa'ya yönelmesiyle başlaya-
caktı. NATO. caydınci bir güç olarak
busaldınyı 1949'danbuyanaönlemış-
ti. Böylece. soğuk savaşın simgelerin-
den olan NATO \e Varşova paktlan.
birbirine rakip iki güç olarak yaptıkla-
n yanşmalan. dünyanın birçok bölge-
lerinde. Ortadoğu"da. Asya'da ve
Amerika'da anlaşmazlıklara ve bölge-
sel savaşlara sıçratmış ve onlara za-
man zaman küresel nitelik kazandır-
mış olmasına karşın bu çatışmalann
sıcak bir Avrupa ve dünya savaşına
dönmesınc 'ou iki süper güç dengesi
engel olmuştu.
Bu gerçek. John L. Cadidis ve Ro-
bert Pervıs gibı bazı yazarların, nükle-
er ayaklı dehşet dengesiuin şemsiyesi
altındaki iki kutuplu sistemi. dünya
banş ve güvenlıği bakımından yaşa-
nan en görkemli sistem olarak görme-
lenni sağlamıştı.
Sovyet güçlerinin sahneden çekilişi
vc Varşova Paktı kuvvetlennın dağıl-
masıyla NATO'nun güç kazanması
suretiyle oluşan yeni tek kutuplu siste-
min. Avrupa güvenliğinde yeterli bir
asken dengeyi ortadan kaldırması. kı-
tada. Balkanlar"da. Kafkaslar ve As-
ya'da yeni cumhuriyetler üzerinde
caydmcı bir etkinlik getirememesine
engel olmuştur.
Yeni güçdüzenınde ABD"nin küre-
sel çapta süper bir güç olarak ortaya
çıkması. BM ve AGİK. gibi ortak gü-
venlik ve banşsistemleri üzerinde etkı-
lı olmasını da sağlamıştır. Bu etki bu-
gün BM"yi adeta kendi istekleri doğ-
rultusunda harekete geçirecek kadar
güçlüdür.
tşlemeyen ortak
Bu perspektif içinde duruma bakıl-
dığı zaman. ortak güvenlik bir banş
dünyası meydana getirememiş. ister is-
temez bır savaş dünyası (Balkanlar'-
da) meydana getirmiştir Banş. bulun-
maz olduğuna göre savaşın da bulun-
mazlığı ortaya çıkmıştır. Böylece, sa-
vaşı olanaksız kılmaya yönelen bir
araç. savaşı evrensel kılacak bir sonuç
doğurmaktadır. Çağdaş dünyadaki iş-
leyişiyle ortak güvenlik iki ülke arasın-
da banşı koruyacak yerde (Bosna-
Hersek'te görüldüğü gibi) bütün ülke-
ler arasındaki banşı yıkabilecektir.
Ortak güvenliğın banşı koruyacak
pratik bırçözüm yolu olarak kullanıl-
ması üzenndekı bu tartışmalar. ortak
güvenlik sisteminin üç uygulama gın-
şıminin getırdiğı deneyimlerden doğ-
maktadır. Bu üç olay. Mılletler Cemi-
yeti'nin 1935-1936'da İtalya'ya karşı
yaptınmlar uygulaması. BMnin
1950-1953 arası Güney Kore'nın bü-
tünlüeünü savunmak ıçın müdahale
etmesl ve 25 Ocak 1991 "de de Kuvey t'-
ın Irak işgalinden kurtanlmasıdır.
Bu yeni durumda. Bosna-Hersek'te.
N ATO'ya asken müdahale olanaklan
verilememış. ABD ıle Fransa ve İngil-
lere arasındaki görüş a> rıhklan. belirlı
bır "'vuruş zemıni" içinde bırleştınle-
memiştır. Oysa başlangıç evresınde
yeni Yugoslavya'nın dağılma sürecın-
de. gelişmeler önceden görüiebılseydı
ya da ilk saldın evresınde çoksesli ka-
rarlar yerine AGİK ve BM ilkeleri yö-
nünde hızlı bir harekata gidılseydı. çe-
lişkilerden ve çıfıe standart uygula-
malanndan kurtulunmuş olunacak.
döneme yeni ve örnek bir yol açılacak-
tı. Maalesef bu yapılamamış. Bosna-
Hersek faciası tanhın paslı cengelıne.
yüzkızartıa bir biçimde asılmıştır.
NATO'nun Brüksel toplantısında
Genel Sekreter Manfred NV'örner.
"Berlin duvannın yıkılmasmdan bu
yana Avrupa'da uzay çağı hızıyla de-
ğışiklikler oluyor" diyerek Avrupa'-
daki oluşuma değinmek istemiştir. Bu
değişiklikler. NATO'nun Avrupa'nın
yeni değişken çehresine adapte olmak.
BAB koordinasyonunun mekanızma-
lan üzerinde yapılacak anlaşmanın.
Avrupa'nın stratejik savunma yetene-
ğının zaafa uğratılmaması ve çok başlı
bir güdüme sokulmaması çerçevesın-
de yoğunlaşmaktadır. NATO'nun
varhğının banşı koruma yönündeki
gücü bu dönemde de kabul edılırken
asıl sorunun kurulacak BAB ordusu-
nun NATO'ya bağlı bır askeri statü
içinde kalması tartışmalannda. ABD
isteminin ağır basmasıdır. Öte yandan
NATO'nun Avrupa ayağının Yugos-
lavya knzınde başından ben Bosna-
Hersek'te kötü bir tutum sergilemesı.
bazı kuşkulan da beyinlerden sıleme-
mıştir.
Genelde görülen bu olumsuzluklar,
1993 yılında NATO için yeni strateji,
yeni İcuvvet yapısı. yeni komuta dü-
zenlemeleri ve banşı korumada yeni
bir rol saptamakla gidenlebileceği et-
rafında toplanmaktadır.
Son zamanlarda, başat güç dengesi
sistemiyle bölgesel sistemler arasında-
ki ıhşkiler. yerel sistemlerin bağımsızlı-
ğını hepten sona erdirecek yönde de-
ğışmeye başlamıştır.
Sovyeıgüçdağılimının parçalanma-
sı. Avrupa'da bölünmüş Sovyet eski
Doğu Avrupa ülkelerini, hızla Batı
güç sistemine itmiştir. Bu ülkeler. şim-
di NATO ile ilişkilerini Kuzey Atlan-
tık İşbirliğı Konseyı çerçevesinde ge-
nişletmeye başlamışlar ve AT'nin ge-
çirdıği tüm sorunlara karşın geri dö-
nülmez bir yolda kapıda bekler olmuş-
lardır. Bu bağlamda görülen hareket-
ler. Avrupa güç dengesınin bizzat ken-
disinı bile bir ucunda Birleşık Devlet-
ler'in yer aldığı dünya güç dengesinin
işlevi halıne getirmiştir Avrupa'daki
güç dağıhmı ıse Birleşık Devletler'in
denetımi altında bulunduğundan so-
mut bır sorun olmaktan çıkmıştır.
Bu genel çerçeve içinde bakıldığı za-
man, Hint Okyanusu ötesinde, Yakın
ve Uzakdoğu'daki güç dengeleri de
Avrupa genel sisteminin kaderini or-
taklaşa paylaşmış görünümündedir.
Bu bölgeler iki büyük rakibin dövüş-
tükleri "sahne" olmaktan çıkarak.
ABD'nin egemen olduğu "manevra
alanlan" halıne gelmışlerdir.
PENCERE
ARADABİR
MAHMUT YAĞMUR
Odün Verme Yarışı...
Şu gerçekleri unutmayalım Cok partili yönetime ge-
çer geçmez, yolumuz yokuşa sardı Dinin bılime, kör
inancın özgür düşünceye baskısı arttı. Partiler arasında,
köktendincilere ödün verme yarışı başladı. Oy uğruna,
Atatürk devrimlerı yozlaştırıldı.
Acı duyarak söyluyorum: İlk ödünü, CHP iktidarı verdi.
Işık kaynağı yapıtları dilimize kazandıran, Köy Enstitüle-
rinin kurucularından olan Ulusal Eğitim Bakanı. öğretim
Birliği Yasası'nı (Tevhidi Tedrisat Kanunu'nu) delerek
Kuran kursları ve imam-hatipokulları açtı. Laiklik ilkesi-
ni savunanları yazgılarıyla baş başa bırakti.
DP iktidarı. ödün verme yarışını çok hızlandırdı. Göre-
ve başlar başlamaz. Türkçe ezanı kaldırdı. Kuran kurs-
larının ve imam-hatip okullarının sayısını arttırdı.
Atatürk devrımlerıni, benımsenmış ve benimsenmemiş
devrimler diye ikiye ayırdı. Laiklik ilkesini dinsizlik sa-
yanları bağrına bastı. Köy Enstitülerinin kapılarına kilit
astı. Bu kurumlardan yetişenlere kan ağlatt.
Donemın başbakanı, verilen ödünleri yeterli saymadı.
Yaşamını, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya adayan
bir şeyhin elini öptü. Partisihin'rriiffetvekıllerini, "Siz is-
terseniz hilafeti geri getirirsiniz" diyerek kışkırttı. Tutu-
munu eleştlren bilim adarrjiarı'nı. 'kara cüppeliler' diye*
aşağıladı. Kendisine. Muslüman Başbakan' diye sesle-
nenlerin sırtlarını ve sakallarını sıvazladı. Vatan Cep-
hesi'ne katılmayanlara yaşam hakkı tanımadı.
Uyarılarına kulak verilmeyen ve Battal Gazi Ordusu
1
diye küçümsenen ordunun sabrı taştı. Gücünü sınırsız
sanan iktidarı alaşağı etti. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin
temelinde açılan çatlakları özenle onardı. Ulusun bağ-
nnda açılan yaraları sevgiyle sardı. Emeği en yüce de-
ğer sayan, inanç ve düşün özgürlüğünü güvence altına
alan, çoğulcu demokrasinin önündekı engelleri kaldıran
çağdaş bir anayasa yaptıktan sonra kışlasınaçekildi.
Ne yazık ki ordunun sağladığı toplumsal banş uzun
sürmedi. Ortalığı yeniden, kısır çekişmelerin tozu duma-
nı kapladı. Siyasal ve ekonomik bunalım günden güne
yoğunlaştı. Askersel ayaklanmalar birbirini kovaladı. Si-
lah zoruyla kurdurulan ilk güdümlü hükümet. insanlık ve
yurttaşlık haklarını kısıtladı. 27 Mayıs Anayasası'ndaki
sosyal içerikli maddelericımbızlaayıkladı. Elinetutuştu-
rulan balyozla halka soluk aldırmadı.
MC hükümetleri, geçmiş günleri mumla arattı. Binler-
ce Atatürkçüyü işten attı. Yerlerine, laiklik ilkesine hınç
besleyenleri atadı. BaştaTBMM olmak üzere, her kamu
kurumundabirtapınak(mescit)açtı. Bakanları, milletve-
killerini, genel müdürleri.. Ulus kesesinden hacca yolla-
dı. Radyo ve televizyonu, olumlu bilimle çelışen, körpe
beyinleriçağdışıdüşüncelerleçitileyen izlencelerledol-
durdu. Din, mezhep ve soy kavgalarının başlamasına
ortam hazırladı.
12 Eylül döneminde, toplumun kanayan yaralarının
üzerine tuz basıldı. Darbecibaşı, alanlarda ayetler oku-
du. Köktendincilere yaranmak için okullara zorunlu din
dersi koydu. Atatürk'ün kalıtyazısını (vasiyetnamesini)
paspas gibi çiğnedi. Yüce önderin, kalıtından (mirasın-
dan) pay ayırdığı ve sonsuza değin yaşamasını istediği
TürkDİI Kurumu'nukapattı. Atatürk diye diye, laiklik ilke-
sine çok derin bir gömut kazdı.
Tarikatçıların kucağında doğan ve hemen palazlanan
ANAP. 12 Eylül Anayasası'nın açtığı yoldan kolayca ikti-
darı ele geirdi. Anamalcıların gözdesi, başbakanlık kol-
tuğuna yerleşti. Halka, hiç durmadan ' Âllah'ın ipine
sımsıkı sarılsın" diye öğüt verdi. Ama kendisi, varsılla-
rın ipine sımsıkı sarıldı. Yandaşlarına ve yakınlarına,
kestirmeden köşeyi dönmenin gizlerini öğrerti. Ülkeyi,
bağnazlara ve varsıllara ödün üstüne ödün vererek yö-
netti.
Sözlerimi, nüfusu on milyonu aşan bir kentimizden acı
haberler vererek görevı laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ko-
rumak olan hükümete bir uyarıda bulunarak bağlıyc-
rum: En büyük kentimizin caddelerinde. ön camlarında
"Huzur Islamdadır!", "Hakımiyet Allah'ındır!" savsözle-
ri yapıştırılmış yüzlerce araba dolaşıyor. Sergiliklerine
(vitrinlerine)."Tesettüreuyqunelbiselersatılır!","Tavuk-
larımız Islami usulle kesilmiştir!" savsözleri yazılmış te-
cimevleri saymakla bitmıyor. Sokaklar; sarık, takke.
cüppe, şalvar, çarşaf giymiş insanlarla dolup taşıyor.
Açıktan açığa cihat hazırlığı yapılıyor. Bu korkunç gidişe
seyirci kalırsanız, daha nice Atatürkçünün canına kıyıla-
cak ve laik Türkiye Cumhuriyeti tarihe karışacaktır.
OKURLARDAN
Bu ısrar neden?
Y akın çevrem ve tanıdığım bütün Cumhuriyet okuyan
arkadaşlanrn tarafından beğenilmeyen ve
anlaşılmaz/içinden çıkılmaz bulunan TV programlannı
büyük bir kararlılıkla devam ettirme ısrannızı anlaşılmaz
buluyoruz.
TV sayfasında çıkan v anlışlara artık alıştık ama. hiç olmazsa
ne dediği belli olan bır programla TV izleme bizim de
hakkımız.
Ayşen Türkkan
TARTIŞMA
Ankara-İstanbul arası hızlı tren:mır>ollanmı/ın
sck lıı/.ı ııvgıın
IrrmlegeiınlıiK'M
\\\\\ büviik
'uilırımlar
gcıvkıınnckıcdır.
Bu volların km Kışina malıvoiı
5 miKon dokırdolav lannda
gcrçcklc>mckıcdır Ancak bu
vuiırımın gcrı doniışlcrı de
•}a>ırtıcı bo\ ııilarda olup
umuLından daha kısa NÜrelerde
kciKİını aıııoılı oınıckk'ilu
Ankara-Klaııbul hatıı.
L'lkcmı/dcbulunan loplam
l()3(Wkm ıı/ıınluğıındakı
dcmırvolu luilının valnı/ca 56"
km'sı. Ankara-İsianbul
arasındaki hattı
oluşturmakıadır. Tüm
dcmıruıllarımı/ ıçcnMiıdc. hıı
hattınenı\ı bakılan hai
olduğunu lahmın eınıck guç
dcğıldır. Bun;» karsın bu halW
laşınım volcu vı\ IM \ ılda I
milvon kışı.v^k isc İ ınılvon
tondolavlarındadır. Hattı
çağdaşla^iırıphı/ı
artlırmadıkça bu hattakı
taşımacılıkıa olağanüsiu
artı>kır bekleınemek gerckır.
O\s;ı\ukandada bclırtlığımı/
gıbı lümdümada.ö/elliklc
gclışmı> ülkcİordc hı/lı trcnı
amaçla>an buv ıık ölçcklı
doınırvoluNatınmları >a
gcrçcklc>ıırılmcktı:\ada
planlanmaktadır. Tüıkıvcbu
gıdı^ın daha la/la difinda
kalmamalıdır. İşe
Isianbul- Aııkara arasında
başlanıak çok doğaldır Hcr ne
k.ıdar İstanbul- -\nkara arası
oiovokı vakın bır ıiclccckıc
laniamlanacak>a da bu olav
Ankara-Ulanbül
denı ı ıv ol un u n oncnı ı nı
a/alımavacakur Parı>-L\ıın
araMiida u^\V vokularının
"(,40'ınm hı/lı ırcni vcğlcdıklcn
dıkkaıcalıııırsa.
Ankaıa-htıinbul aıaMiıda bu
oranın daha ü^ı dü/cvde.
örncğın "^5îft-Xincrdc
tıcıvcklcjcceûıııı dıı^ünmck
ha\ atcifik dcğildır^ r
* / :
Dıırum bov \c olunca > uılitfı
kısa mcsalelcrdc uçuş vapan
birçok bii\ iik ııçağııı dı^ hatlara
ka\ arak daha ranlabl bır
kullanıma yoncleceğı
Novlenebılır Gene
İsianbul-Ankara arasında bır
>ılda uışınan 20 ınılvon
yolcunun önemlı bır
bölıimunıin. o/cllıklc konfor
ısieşcn NOİculann. hı/lı ırcnc
voncloccğı kuşkusu/dur. Kcndı
araçları ıle sevahat cdcn birçok
volcunun. otovolun varlığına
karşın uvncdöncccğını
sovloınek bır vaııılgıdcğıldır
Cîoriılüvorkı ha\a
ko^ııllarmdcin pck çok
cıkılcıııııevcn. ralıat \cdaha
o/giır bır scvahal olanağı
lanıvaıı hı/lı trenın. ııçaklan
çok daha ııcu/asağlavacağı bır
ıns;ııı taşınıacılığı olavın
ba>arısı vc kârhlığı ke->ındır.
Niaııbul-Ankaraaras'iıda
vapılacak hı/lı ırcn ruııiıelbeııe
ıı \cditha kısii bır gü/craâh
ı/lç\ccckur E>kı hauın 56"
km'lık u/unluğuna kaı>ı. ıck
lıaı halındckı \cnı dcmirvolu
vaklaşık 37()kmolacakur. Yol
siandardının saaiıc 3()0 km'lık
bır lıı/a uvgun lululması
halındc Ankara-Haydarpaşa
arası 1.5 sattcn daha az bır
/amandaalındbilccckıir. Yol
standardının daha düşük
hızlara görc gcrçckleştırilmesı
scvahatsürc^inıbırazdaha
uzatabılccektır. Yatınmı.
şapacak kamukuruluşu.
ulaşılmak ısıcncn standarı ilc
cn uygun malıyctın buluşacağı
bırnoktayıhcrhaldc
arayacaktır. Butüryollann km
başina yaklaşık maliycllerınin:
ıklım. zemin vc topoğrafya
koşulları gıbı koşullara da bağlı
olarak ortalama 5 mtlyondolar
dolaylarında olduğu
diişünülürsc. yatınmın
yaklaşık olarak 2mılyardolara
ulaş>ıcaâ;ıdüşünülcbılir Doğal
olarak Istanbul Boğazı
dcnı/altı geçışı ay nca bu
projcnın kapsamına
alınmalıdır. -»'w»i-
ŞabahattinSağıroğia
înş. Y. Müh. OYAK
İnşaat A.Ş. Genel
Müdürü
Deprem ve şovenist yaklaşımlar
1 irıkanbazı va;
Sayın İnşaat
Yuksek
MühendisiNejat
Bayülke, daha
önceki tarihlerde
j aynı gazetede
çıkan bazı yazılarayaptığı
eleştirilerde söz koriusu
yazılardan binni tarihini bile
yanlışbelirtmiştır. Eleştirisinın
neden olduğu bu ikincı yazı 27
Şubat 1993değil.28Şubat 1993
tarihinde yayımlanmıştır.
2. Sayın İnşaat Yüksek
Mühendisi Nejat Bayülke'nın
Türkiye'deçok tehlikcli olarak
gördüğüm meslek sovenizmi
açısından olaya bakması.
eleştirdiği yazıları
anlamamasına neden
olmaktadır. 20 Şubat 1993
tarihli "Deprem ve Jeofızik"
adlı ve Sayın Bayülke'nin
eleşürdiğini söylediği buram
buram meslek'şovenızmi
kokan yazı gibi Bay ülke'nin
vazısında da meslek sovenizmi
kendi açısından
tekrarlanmaktadır.
3. Her ne kadar Savın
EnakılayolL
B
uyazı.7Mart
1993 tarihinde
İnşaat Yük.
Mühendisi Sayın
Nejat Bayülke'nin
27 Şubat 1993" te
yine bu sütunda yayımlanan
yazıma atfen ifadelenne yanıt
olarak ele ahnmıştır. Sayın
Bayülke, yazısında jeoloji ve
jeofiziğin deprem ile ilgisizliş
ortaya koymaktan çok kendi
meslek alanındaki bazı eksiklik
ve zayıflıklan anlatmıştır. Bu
da kamuoyunu yanıltmaktan
başka birşey değildir. Şımdi,
yazdıklarımı ve Sayın
Bayülke'nin. yazdıklannı
gözden geçirmekte fayda
görüyorum. Birincisi, önceki
yazımda.jeofızık
mühendisliğinin zemin
etüdünü tek başına
yapamayacağını. taş ve zemin
bilgisinden yoksun olduğunu,
bu işin ancajeoloji ile birlıkte
yapılabileceğinın mesajını
vermeyeçalışmıştım. Buaileiçi
bır eleştiri idi v e yazımın
muhatabı siz değildiniz.
İkincisi.yazımıiyi
okumadığınızanlaşılıyor
Çünkü. ben yazımda sizın
ifadelerinizin aksine depremin
multidisipliner bir konu
olduğunu ve pek çok bilim
dalını ilgılendirdığını
belirtmıştim. Yazımda, doğal
afetleri deprem ile sınırlamış ve
butürafetlerde meydana gelen
hasarlann yerbilimleriyle ilgısı
olmadığını, sadece eksik
malzeme ve dayanıksız
yapılann sorumlu olduğunu
belırtmeniz bakış açmızın ne
kadar dar olduğunu gösterir.
Deprem konusunda jeoloji ve
jeofiziğin katkısını gözardı
ederseniz. çağa ters düşmüş
olursunuz. Bızim asıl görevimiz
yapılaşma öncesıdır.
Yapılaşma ise sizin işınızdir.
Bayülke'nin eleştirdiği ilk
yazının başlığı "Deprem ve
Jeofızik" adını taşısa da y azının
ana konusu, yerbilimlerle ilgıli
her problemi jeofızik çözergibi
yanlışbıryaklaşımdır. Yazıda
ortaya atılan zemınin
özellıklerinın sadece jeofızik
y öntemlerle ortay a
çıkartılabileceğidir. Bugörüşün
y anlış olduğu Sayın Balüke'nin
eleştirdiği ikinci yazıda Sayın
Dr. Şükrü Ersoy tarafından
bilimsel olarak âçıklanmıştır.
4. Sayın Bayülke'nin
Biz önennz, ikaz ederiz. Eğer
önerilerimiz dinlenmezse,
acısını hepimızçekeriz.
Erzincan örneğinde olduğu
gibi.
Jeoloji, sentez bir bilimdir.
Sentez bir bilim dalı olması
nedenıyle, diğer meslek
gruplanna adaptasyon
kolaydır.çabuk
koordinasyona gırebilir. Eğer
konumuz yapılaşma ise
mühendislikjeoloğuna
danışabilir. zemin konusunda
ondan her türlü bilgıyi
alabilirsiniz. Yapılaşma öncesı.
mikro bölgelendirme
çalışmalannda mühendıslik
jeoloğu çok etkin calışmalar
yapabılir. Her ne kadar jeoloji
mühendısının asıl görevi
yapılaşma öncesi isede
yapılaşma sonrası da çeşitli
görevler alabılır.
Yerbılimlennin. yerleşim
binmlen, baraj, santral, tren ve
eleştırilerine neden olan
yazılarda bahis konusu olan
yapılann sadece sömelin
altında kalan kısmıdır. Bir
yapının diğer taraflan
konusunda fıkir yürütmek biz
verbılimcilerin işi değildir.
Deprem gibi doğal afetlerin
zararlan ancak ilgili meslek
elemanlann meslek
şovenizmıni bir kenara
bırakarak ortak çalışmayı
öğrenebildikleri zaman
azalabılir.
Dr. Can Ayday
otoyolu ve daha pek çok
kompleksin kurulmasından
önce gerekli önermeleri
sayesındeülkeekonomisıne
büyük kazançlar sağlanabilir.
Bu bakımdan, mevcut kamu
kuruluşlan yanında
belediyelerde de yerbilimci
çalıştınlması. daha işin proje
safhasında önemlı kazançlar
sağlayabilir. Bir başka konu,
inşaal mühendısleri. deprem
mühendisleri deprem risk
analizi yaparken 100 ya da 200
senelik periyot içindeki büyük
depremlerin tekrarlanmasını
göz önüne alırlar. Bu genellikle
doğru olmakla birlikte, doğa
olaylannı belli bır perivodla
sınırlavamazsınız.
Saygılanmla.
Dr. Şükrü Ersoy
Jeoloji Yük. Mühendisi
İnsan Duyarlıgı...
Arabanın motoru çalışırken çıkan sesi dinleyerek
'arıza 'yı yakalayan usta duyarlıdır.
Bir müzisyen, sıradan insanın duymadığı sesleri du-
yar; bir parça çalınırken yalnız yanlışların ayırdına var-
makla kalmaz, yanlış olmayanların değerini inceden
inceyetartabilir...
Hastanın nazbını tutarken ya da sırtını dinlerken has-
talığı tanıyan hekim duyarlıdır...
Bir ressamın gözleri, bizim ayrımsamaktan yoksun
kaldığımız renklerin tonlarını seçebilir...
Bir yazarın ya da şairin, sözcükleri yan yana dizerek
yarattığı yapıtın enlemleri ve boylamları, her insanın
dünyasına sığmayabilir, ancak derinliğine bir kültürün
örgüsünde gelişen bir yaklaşımla duyumsanabilir.
Duyarlığın türleri var.
Bir radarın duyarlığıyla insan duyarlıgı arasındaki ay-
rımı fark etmek de bir duyarlıktır.
Fransa'da içtiği şarabın lezzetini damağında duyum-
sadığı an, kaçıncı yılın ürunu olduğunu bilecek kadar
uzmanlaşan kişinin, Bosna'da, Güney Afrika'da, Orta-
doğu'da olan bitenler karşısında katı bir duvar gibi du-
yarsız kalması; uygarlığın karmaşık dokusundaki bir
eksikliği yansıtmıyor mu?
Gezegenimizin yedi ikliminde birden yaşananlan al-
gılayan 'insan duyarlığı'dırçağımızda geçerli olan...
•
21'inci yüzyıla7var.
Ama 21'inci yüzyılın eşiğinde değıl de Isa'dan önce
yaşasaydık, kimin yanında olurdun?
Efendilerin mi?
Kölelerin mi?
Varsayalım ki l.ö. 1'inci yüzyılda Roma'da yaşıyor-
sun?
Spartaküs'ü mü desteklerdin?
YoksaSezar'ı mı?
Çogu kişi büyük bir rahatlıkla bu soruya gerekli olan
yanıtı verecektir:
- Elbette kölelerin yanında olurdum, Sezar'a karşı çı-
kardım, çünkü köleliğe karşıyım.
2000 yıl önce yaşanmış bır olayda bugün yan tutmanın
hiçbir rızikosu yoktur. Köleliğe ilişkin tarihin yargısı da
çoktan verildi, efendiler mahkûm edildi. Ancak unutma-
yalım ki.Romaçağında 'uygar/zfr'efendilerdenyanayd<;
yalnız kölelerdeğil, Romalı olmayan bütün halklar bar-
bar' sayılıyordu.
Bugün de 'Zengınler Kulübü'nün dışındaki insanlığa
tepeden bakılmıyor mu?
'Yeni Dünya Düzeni'nöe gezegenimize yol yordam
gosterecek, yoksulları hizaya getirecek. Birleşmiş Mil-
letler Güvenlik Konseyi'nde kararları alacak olanlar,
çağımızın güçlüleridir. Azgelişmişler, güçsüzler ve yok-
sullardan oluşan milyarlarca insana egemen olanların
üstünlükleri, çoğumuzca doğal karşılanıyor. 21'inci yüz-
yılın eşiğinde, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri, sömürü dü-
zenlerini doğal karşılayan bir kişinin 2000 yıl önce Spar-
taküs'ün yanında, Sezar'ın karşısında olması ne değer
taşır?
Kendi kendini avutmaktan başka bir anlam içermeyen
bu tutum, duyarsızlığı vurgular.
Bir radarın duyarlıgı başka şey, bir insanın duyarlıgı
ise bambaşka!.. Şilili ünlü ozan Pablo Neruda'nın dizele-
rinde çağımızın duyarlıgı dile geliyor:
Neden diyorsunuz şürlerin _ ,
Söz a ç m a z d ü ş e n fopraktan; "'-•"•'•- " -' ••'
D o ğ d u ğ u n yer'm ~-;r •••<;••>•• •• •»
Yüce volkanlanndan? .
Gel de gör
Caddeler kan-revan
Gel de gör
Caddeler kan-revan
General Pinochet'nin Şilisinde yazılmış bir şiir bu;
ama çağımızda iletişim devrimiyle dünyamızın bütün
caddeleri, kentimizin caddeleri; bütün sokakları, mahal-
lemizin sokakları oldu. Küreselleşme (globalleşme)
dediğimiz budur; yalnız serbest ticaret yapmak için kü-
reselleşmeyi savunmak, çağımızın insanına değil, bar-
barınayakışır.
VEFAT
Merhum Avukat Galip Bektaş ve merhume Saime
Bektaş'ın oğlu, Şefkat Yürür ve merhume Fikret
Bektaş'ın kardeşi, merhum Hulki Bektaş'ın yeğeni,
Ülkü Yürür ve Ahmet Yürür'ün dayısı, Seyhan
Kantemir'in damadı, Güzin Somay, Semih Kantemir,
Yeşim Salman, Noyan Somay, Vildan Dirikman ve
Bünyan KaJfaoğlu'nun enişteleri, Gökçe Deniz
Balkan'ın dedesi, Dilek Bektaş'ın sevgili babası,
Nermin Bektaş'ın sevgili eşi
Y.Kimya Mühendisi
AHMET MYAZI
BEKTAŞ
24.3.1993 günü vefat etmiştir. Cenazesi 26.3.1993
Cuma günü, Teşvikiye Camii'nden öğle
namazından sonra Edirnekapı Şehitliği'ndeki
aile kabristanına defnedilecektir.
AİLESİ
47 YILLIK GELENEK
SÜRÜYOR
İİŞEKER BAYRAMInın İKİNCİ ve
ÜÇÜNCÜ GÜNLERİ
THAYPAM
YİNE HİZMETİNİZDE
SATILIK DOĞAN
88 model klasik ilk sahibinden
W.: 512 05 05 / 462