Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23MART1993SAU
14 DIZIYAZI
Nurculuğun
Başkaldıran Kolu
Aczmendiler
AYDINENGIN
Ddncilıaıııleşeriatmicrası
Şeyh Hacı Müslim: Devlet kulaklannı dikecek, "Hah
yakaladık" diyecek ama Risale-i Nur hareketinin ikinci vazifesi
kaderden atılmış bir oktur. Nasıl Mustafa Kemal
önlenemediyse bu da önlenemeyecek.
- Bu biıinci hamle oluyor yani?
Şeyh Hacı Müslim- Evet. Yani tama-
men ıiikadi (inançsal, inanca dayalı). kal-
bi, ilmi bir hadisedir. Onun için Bediûzza-
man Hazretleri ve yanındaki Sultan Feyzi
Hazretleri'ndcn maadasında bu bizim kı-
yafet görülmez. Sebebi bu. Bu devre, ilmi
bir hadisedir, itikadi bir hadisedir. Bunun
içümaiyata (toplumsallık) giren bir tarafı
yok. Yani bizim bu kıyafet meselesi bu se-
bepje görülmez o devrede. Şimdi gelelim...
- İkinci hamleye.
Devlet kulaklannı dikecek
Şeyh Hacı .Ylüsiim- Evet, ikinci hamle-
ye. İkinci hamle hilafet-i Muhammediye
unvanı ile şeriatı icra ve tatbık etmektir.
Şimdi bu iyi bir maizeme.
- Ne detnek tstedintz. Kimin için iyi bir
maizeme?
Şeyh Hacı Müslim- Dinle hele. Benim
gibi serbest konuşanı zor bulursun.
- Doğnı. Farkuidayım.
Şeyh Hacı Müslim- Haaa şimdi devlet
kulaklarını dikecek bak. Dikmiş kulakla-
nnı. diyecek ki '"Hah yakaladık. Rejımin
korktuğu şeyi şimdi ızah ediyor". Evet,
izah ediyorum. Ne dedik, hi'lafet-ı Mu-
hammediye unvanı ile şeriatın tatbik ve ic-
rası dedik. İkinci devre budur. Risale-i
Nur hareketinin ikinci vazifesi yani. Meh-
diyyet hareketı. tecdit hareketinin ikinci
vazifesi budur
- Evet. Bu anlaşıldı. Üçüncüye gecelim
mibirde?
Şeyh Hacı Müslim- Müsaade buyur.
Daha değıl. Bu ikinci vazife. devre de ka-
derden atılmış bir oktur. Nasıl Mustafa
Kemal önlencmedi. bu da önlenemeye-
cek. Belki önlemeye çalışacaklar. Beyhu-
de.
- Peki bundan şunu mu anlamalıyım?
İkinci hamle Said-i Nursi'nin öiiimünden
sonra başlayan ve halen devam eden bir
hamledir. Doğru mu?
Şeyh Hacı Müslim- Evet. Elbet. Odevir-
deyiz henüz. Biz Kuran-ı Azimülşa.o'ın Ijy „
asır ınsanlanna programı olan Rfsale-i
Nur'dan delillerimizı çıkanyoruz. Risale-i
Nur'un emrettiğıne göre bir devir altmış
senede biter. Böyle
diyor üslad. Risale-i
Nur'da. Şimdi bak.
1925...
- 85'e bir devir bit-
ti.
Şeyh Hacı Müs-
lim- " Hah. 1985!..
Dikkatedilirsel985
civannın çok ehem-
miyetli olduğu an-
laşılır.
- Nasıl yani?
Şeyh Hacı Müs-
lim- Mesela 1925'de
kıyafet irrkılabı yapılmıştır, 1985'te türban
hadisesi Türkiye'yi sallamıştır. Nasıl?
- Evet. Anlıyorum.
Şeyh Hacı Müslim- Tabii. Serbest konu-
şacağız... Şimdi mesela 1920-1980.
- Eder 60 yü. Bu nasıl bir devre?
Şeyh Hacı Müslim- 1920'de Cumhuri-
yet Halk Fırkasrnın çekirdeği atılmıştır.
1985'te Halk Partisi kapatılmıştır. Bak
gene 60 yıl. İşte böyle çok şeyler var. İki
misal kafi.
-Peki.
hani onlar bahçenin muhafazasma çalışı-
yorlardı ya.
- E*et. Öyle derrıistiniz.
Biz o çitin ucunu yırttık
Şeyh Hacı Müslim- Şimdi Risaie-i Nur
hareketinde de 1925- 1985 arasındaki 60
senelik devre ehli imanı dalaletten kurtar-
mak devridir... Haa bak. Bunlar benim
kendi anlayışımdır.Öieki Risale-i Nur ta-
lebelerinin anlayışına kanşmıyorum...
- Tamam. Sizin kişisel...
Şeyh Hacı Müslim- Herkes kendine
göre. Benim teşhisim böyle. delillerim de
bunlar. Şimdi 85"ten itibaren Risale-i Nur
hareketı içtimaiyat'a (toplumsallığa, or-
talığa çıkmaya) kolunu sokmuştur. Yani
Şeyh Hacı MüsUm- İşte Risale-i
Nur hareketi o bahçeye... Yani çitin
bir yanını yırtmış içine girmiştir.
Bunun bitincisi kıyafettir. Bizim
giydiklerimiz yani. 85'te baş-
lamışiır.
-Sırfsizlerdemi?
Şeyh Hacı Müslim- Sırf be-
nim şahsımda. O da bir kas-
ta rhukabil değil ha. Bun-
lar... Yani hesabını yapa-
rak da değil.
- Yani, 60 yıl doldu,
artık ben bu elbiseieri
giyeyim diye...
Şeyh Hacı Müslim-
Yooo. yoo. Hayır. Hiç öyle değil. Alakası
yok. Bizim Risale-i Nur hadisesi tamamen
sevk-i ilahiyledir. İhtiyanmız (İhtiyan
Kişinin isteğine, seçmesine bırakılmış)
kanşüğı zaman yanlış ederiz. Mesela biz
size, "Gelin de biraz görüşelim" desek
yanlış ederiz. Ama siz geldiginiz zaman,
"Bir hikmeti var bunun" deriz, kabul ede-
nz, oturup konuşuruz. Bak negüzel konu-
şuyoruz değil mi?
- Tabii. tabii. Çok güzel.
Şeyh Hacı Müslim- Evet. Bak biliyor-
sun. Yahu sen boş değilsin beî.. Şimdi
Hazret-i üstat onun hakkında "Birinci ve
en birinci talebem"" tabırini kullanır.
- Yani yazılı olarak mı? Bir yerde böyle
mi yazar?
Şeyh Hacı Müslim- Evet, evet. Birinci ve
en birinci talebe. Risale-i Nur"u telif etti-
ğim bütün eserlerde muhatap olarak Hu-
lusi'yi almışımdır. Ona hıtaben
yazmışımdıryani. Muhatap manen tabii...
Hulusi Efendi Hazretleri birinci hizmet
devresinin sembolü olarak 1986da vefat
etti. Bu da birinci hizmet devresinin...
- Noktalanması mı?
Şeyh Hacı Müslim- Noktalanması, evet.
- Hulusi sizin mürşidiniz miydi? Yani siz
tanıştınız kendisiyle, biıiikte oldunuz...
Şeyh Hacı Müslim- Elbette. Sekiz sene
dersinı aldım... Alabıldığim kadar tabii.
Neyse. 1985"ten itibaren Risale-i Nur, o
muhafazaya çahşılan nifak bahçesi'nın çi-
tini yırttı ve içeri girdi. Bu ihtiyari değil.
Bizim buradaki dergahın açılması da ihti-
yan değil. Yani biz burada oturup, "Şura-
da bir dergah açalım. İşte şöyle şöyle ede-
lım"... Hayır bu da öyle olmadı.
-Pekinasüoldu?
Aczmendilik kuruluyor
Şeyh Hacı Müslim- Valla bacım vefat
etti. Kardeşim burada oturuyordu. Bura-
dan çıkmış gitmiş. Ben 1985'len itibaren
bir halet-i ruhiye ıstırabı ile.. Yani ruh ic-
ban (ruhsal bir zorlama ile) ile inzivaya çe-
Birinci ve en birincitalebe
Said-i Nursi'nin "birinci ve en birinci talebesi" Hacı Hulusi Efendi bir emekli
albay. Asıladı: İbrahim Hulusi Yahyagil. 1893 'de Elazığ 'da doğdu. Harp
Okulu'nda iki yıl okuduktan sonra "mülazım"ruthesi ile doğrudan
Çanakkale'ye,savasagönderildi. KurtuluşSavaşı'nadakatılan Hulusi
Efendi, Cumnuriyet döneminde Pendik 'te alay komutanhğı, i rfa 'da
Askerük Dairesi Başkanhğıyaptı. Said-i Nursi'nin çevresindekien dar
halkada yer aldı. Said-i Nursi onun için Risale-i Nur'da "Talebelerimin
birincisi ve en birincisi"diyor. Aczmendiler onu, Said-i Nursi'den sonra en
büyük tarikaî önderi olarak tanıyorlar. Burada Aczmendi tarikatımn
kurucusu Hacı Müslim Gündü'z 'ün, emekli A Ibay Hacı Hulusi 'nin sekiz yıl
süreyle öğrencitiğiniyapmasımn dapayı büyük. Hacı Hulusi, 26 Temmuz
1986 'da 93yasında öldüğünde cenaze töreni nurcuların bir gövde gösterisine
, dönüştü. Polis kayıtlan cenaze törenine katüanlar için "160 bini askın "
nitelemesini kullanıyor.
Emekli Albay Hulusi Yahyagil. Said-i Nursi'nin birinci ve en birinci
talebesi. Aczmendi tarikatuun ikinci "doğaJ lideri". Solda albay üraformım
ile sağda nurcu liderlerden biriyken...
kildim. Yani içtimaiyatı terk ettim. Bu
arada tabii Hacı Hulusi Efendi Hazretlen-
nin yanında daimi bulunmak itibanyla,
işte garpta uzun müddet bulunmuş olmak
itibanyla, Sultan Feyzi Hazrelleri'nin soh-
betlerinde bulunmuş olmak itibanyla bızi
(beni) tanıyanlar vardı tabii, kapıyı
aşındınyorlardı. İkindiden sonra ders
yapıyorduk evde. Tabii ev olmuyor.
Adam abdest alacak. bilmem ne edecek.
E, malum bizim haremük-meselesi bili-
yorsunuz mühim. Bir müşkilat oluyordu
yani. Burası boşalınca "Yahu ikindi ders-
lerini burada yapalım" dedik. Dergah
"böyle oldu. Girerken gördün. Genişledi
dergah. Camlı köşkü gördün değil mi?
- Gördüm gördüm.
Şeyh Hacı Müslim- Bezden ya. Biz
onunla iftihar edıyoruz. Bizim bak. bura-
da anlatmak istediğimiz bir şey var. Şu in-
sanlann benlıklerini ve karakterlerini me-
deniyyet uğrunda terketmelerinin aksini
de göslermek de istiyoruz.
- Ne demek istediniz?
Şeyh Hacı Müslim- Biz medeniyeti ve
tckniğı hizmetçimiz yapacağız. Onlann
kölesi olmayacağız. Bunu göstermek is- -
tiyoruz. Yoksa biz oraya bir kapı takanz,
ne olacak. Ama yapmıyoruz.
- Anlıyorum. Şu ikinci hizmet devresine
gelsek gene.
Şeyh Hacı Müslim- Gelıyoruz. İkinci
hizmet devresinde tecdidin içtımaiyata ait
olan kısımlan dev reyeginyor. Mesela Ku-
ran harfınin ihyası ve ikamesı. Bu bir. İki:
Tekkeler, zikirhaneler. dergahlar ha-
yatının canlandınlması. Üç: Kıyafetin,
örf. âdet. anancnın ihyaedilmesi. Bu üçana
husus Risale-i Nur'un temel hareketidir.
Tahrip edenler de bu üç şeyi tahrip etmiş-
lerdir. Birinci büyük darbeyi dergahlara...
25"te biliyorsunuz Diyarbekir İstiklal-
Mahkemesi, hani sonra Ankara'ya gjtti.f
Dergahlann seddi. kapatılması yani. Zi-
kirhaneler. dershaneler. dergahlar. hepsi
kapatıldı.Sonrakidarbeörf.âdet.ananeye
gelmiştir. Üçüncüsü de harf inkılabıdır.
,Uç temel darbe atmışlardır İslama.
İslamın üç nefes borusunu.Temel kesmiş-
ler yani. İslam şu anda yerde, kanlar içeri-
sinde tabibini (dofctorunu) bekler bir vazi-
yette yatıyor. Daha ölmedi. Tabibini bek-
liyor. Şimdi Hazreti Üstat'ın ilhamen baş-
lattığı hareketle bu üç şeyin ihyası... Şimdi
işte bu vazıyette Aczmendi Hadisesi'ni
zannediyorum biraz anlatabıldim. ,^
SÜRECEK
Balığaçıktdardev Rus ıııa\ıuisT>ladöndüler
• İğneada açıklarında personelsiz olarak bulunan
76 metre uzunluğunda, 12 metre eninde 3 bin 500
tonluk mavnayı bulan bahkçılar kötü hava
koşullanna karşın limana çekip gerekli yerlere
bulduklan ganimeti haber verdiler. Yaaşmalar
sonucu mavnanın bir Rus şirketine ait olduğu ve
kaybolduğu ortaya çıklı.
• Mavnayı bulan balıkçı Nedim Koşar deniz
ticaret kanununa göreel koyması gereken bu
ganimeti Rus şirkete verrnek için masraflarını talep
etti. Şirket en fazla 25 bin dolar vereceğini bildirdi.
150 bin dolar isteyen Nedim Koşar'ın avukatlan
5 milyar değerindekünavna için istedikleri paranın
hormal olduğunu ve iyi niyet gösterdiklerini
açıkladılar.
TAYFLTN GÖNÜLLÜ
Neredeyse bir fulbol sahası
büyüklüğünde, taşınabilir bir
malınız olsa, hiç kay beder misi-
niz? Veya bir yerde unutur mu-
sunuz? Bunu başarmak için
oldukça enerji harcamak gere-
kir. En iyisi biz size kaybedilen
malın ölçülerini verelim:
Boyu 76. eni 12 metre. Ağırlı-
ğı da 3 bin 500 ton.
Geçtiğimiz haftalarda Shovv
TV'nin Arena programında,
ekrana bir mavna geldi. İğnea-
da sahilinde, güvertesiz bir yük
teknesi vardı. Ama ne tekne!
Dev bir şey. Üstelik. çok da ye-
ni. Üzerinde dolaşan bahkçılar.
•'Bu bize gelen bir nımettir" di-
yorlardı.
İnanılacak şey değıldı ger-
çekten. İğneada sahilinde. dev
bir mavna. Sahipsiz, personel-
siz ve nereden geldiği belli değil.
Oysa, bu mavna iğneada sa-
hiline geldiği andan itibaren
tüm yetkililerin haberi oldu ve
korıu Ulaştırma Bakanlığı'na
da bildirildi. "AKBA 328"
isimli bu dev mavna, deniz tica-
reti alanında Rusya'nın en bü-
yük ve güçlü şirketlerinden
olan AKBA Limited'e aitti. Şir-
ketin genel müdürü ise Rus ge-
nerali K. Shoubsky idi.
Bu dev mavna nasıl oldu da
Karadeniz'de sahipsiz kaldı bı-
linmiyor ama İğneada'ya nasıl
ulaştığını öğrendik.
15 Ocak 1993"de "Nedim"
isimli teknenin sahibi ve kapta-
nı Nedim Koşar ile 5 tayfası
denızeaçıldılar. Kaptan Nedim
Koşar ve 5 tayfası, İğneada, Li-
manköy. Karaburun mevkii
yakınlannda Bulgar karasula-
nnagirmek üzereyken "AKBA
328" adlı mavnayı gördüler.
Merak edip, yanına yaklaştılar.
Açık denizde, sahipsiz ve perso-
nelsiz olduğunu anlayınca da
bir an şaşırdılar. Mavnaya mü-
dehale etmeye karar verdiler.
Oldukça soğuk ve fırtınah bir
havada can mal güvenliğini ris-
ke atan kaptan ve tayfalar, 24
saat sonra bu mavnayı kurtara-
rak. İğneada liman bannağına
getirip demirlediler. Şaşkındı-
lar. Doğrusu çekilen zahmet
"büyük balık" için değmişti.
Kaptan, durumu İğneada Li-
man Başkanlığı'na, Demirköy
Kaymakamlığı'na ye ilgili tüm
birimlere bildirdi. İğneada Li-
man Başkanhğı, Liman Baş-
kanlığı İstanbul Bölge Müdür-
lüğü'ne, onlar da, Ulaştırma
Bakanlığı'na bildirdiler.
Yazışmalar sonunda mavna-
nın Moskova'da AKBA fıutıa-
sına ait olduğu saptandı.
AKBA, 28. 1. 1993 günü bir
faksla İğneada Liman Başkan-
lığı'na başvurdu. Geminin kur-
tarma ve yardım ücretlerini
ödemeye hazır olduklanru be-
lirttikleri faks metni, şöyle:
"Şirketimize ait olan ve 9
Ocak 1993'te kaybolan yedekte
çekilen tipte Akba 328 adlı
mavnamızın bulunduğu ve li-
manınıza çekildiğini öğrendik.
Mavnanın teknik durumu ve
nakliyeye uygun olup olmadığı
konusundaîci görüşlerinizi bize
bildırmenizi rica ediyoruz.
Çekme teknemiz bu konu ile
ilgili olarak limanınıza uğraya-
bilir ve mavnanın gövdesinde
cıddi hasar yoksa ve su almaz
durumda ise bunu Akdeniz'e
götürebilir.
Mavnamızla ilgili masraflan-
nızın toplam tutannı ABD do-
tğneadalı balıkçdann Karadeniz'de bulduklan dev mavna 5 milyar değerinde.
Brüksel Konvansiyonu nedir ?
İstanbul Haber Senisi- Kurtarma ve
Yardım, deniz tehlikesindeki geminin açık ve
makul karşı çıkması söz konusu
bulunmaksızın başanlı yardım görmesi veya
kurtanlması nedeniyledoğan yasal ve
kurtanlan varlıklann değerleriyle sınırlı bir
ücret hakkına hukuki neden oluşturan
deyimdir.
26 devlet tarafından imzalanan ve
günümüzde Türkiye dahil 80'den fazla
devletin taraf olduğu- 1%7'deki değişiklik
protokolü dışında - kurtanna ve yardımla ilgili
bazı Vurallann birleştirilmesine dair Brüksel
Konvansiyonu'nun 1. maddesinde kurtarma ve
yardım hizmetlerinin gemi veya gemideki
şeyler için yapılması öngörülmüştür.
Konvansiyon'a göre kurtarma ve yardım
denizde değil iç sularda dahi yapılsa, kurtarma
ve yardım ücretine hak kazandınr (1. Madde)
Türk Ticaret Kanunu'nun 1222. maddesinde
kullanılan deyimlere göre. deniz tehlikesi
altında bulunan bir gemi veya gemideki şeyler,
gemi adamlannın idaresinden çıktıktan sonra
üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilerek
emniyet altına alımrsa, ortada kurtarma vardır
ve kurtarmadan yardım ücreti doğar.
Demek ki, sistemimize göre kurtarmayı
yardımmdan ayıran nıtelik dışı müdahalenin
gemi ve gemi üzenndekı şeylerin gemi
adamlannın yönetiminden çıktıktan sonra
meydana gelmesidir. Aynm şekli olmakla
birlikte aynma neden olan nitelik ücretin
miktan üzerinde etkisi vardır.
TTK ve Konvansiyon arasında genelde bir
paralellik bulunmakla beraber düzenleme
farklılığı söz konusudur. Konvansiyon'un 6.
Maddesi'nin ilk fıkrasına göre "Ücretin
miktan taraflar arasında akdedilmiş sözleşme
ile veya bunun yokluğunda hakim tarafından
tespitedilir".
Kurtarma ve yardım ücretinin borçlusu,
genellikle kurtanlan veya yardım gören
geminin donatanıdır. Charterpartilerde
genellikle kurtarma ve yardım ücretinin
donatan ve kiraa arasında eşit oranda
pay edileceği koşulu yer alıyor.
lan olarak bize bildirin. İstan-
bul Boğazı geçişi ile ilgili
numannızı belirtin ve size hava-
le göndermemiz için banka he-
sap numannızı da bildirin. İş-
birliğiniz için teşekkürler.
AKBA Ltd. Genel Müdürü K.
Shoubsky."
Mavna açık denizde sahipsiz
ve personelsiz bulunduğundan
kayıp bir maldı. Lucata hü-
kümlerine göre de teknenin
tamamı kurtaran balıkçılara
aitti.
Ama mavna İğneada liman
bannağına çekildikten sonra
kaptan" Nedim Koşar'ıu gözü-
ne uyku girmez oldu. Koşar ve
tayfalar balık avlamak için çık-
tıklan denizden, dev bir mav-
nayla geri dönmüşlerdi. Ve bu
yeni mavna, herkesin iştahını
kabartıyordu.
Örneğin, Karadeniz'den ge-
len bir balıkçı teknesi. sessiz
sedasız İğneada'ya gelmiş,
mavnayı götürmeye kalkışmış-
tı. Ancak havanın fırtınah ol-
masından dolayı mavnayı gö-
türemediğı gibi tayfalan da
denize düşüp boğulma tehlikesi
atlatarak, hastaneye kaldınl-
mışlardı. Kaptan Nedim Koşar
şimdi gece, gündüz, ne zaman
bir motor sesi duysa, "gemimi
çalacaklar" diye sahile koşma-
ya başladı. Koşar'm akıl hoca-
lan da birden çoğalmıştı. "Sen
bunu şu kadar paraya satarsın"
veya "gel paylaşalım" teklifleri
ahyordu. Koşar, "Bu iş olacak
gibi değü" diyerek. sonunda.
avukat Hasip Kaplan ile Bülent
Utku'ya işi halletmesi için veka-
letname verdi.
Avukatlar hemen kollan sı-
vayarak, AKBA firmasına ,
bundan sonra mavnayla ilgili
olarak her konuda kendileriyle
göriişmeleri gerektiğini bildir-
diler. Aynı zamanda, Demir-
köy Asüye Hukuk Mahke-
mesi'ne de başvurarak, mavna-
da keşif yaptınp. niteliklerini
saptadılar. Sonra da mahkeme
karanyla mavnaya el koydular.
22.2. 1993 tarihinde ise AKBA
şirketine talepler yaalı olarak
iletildi. Bunun üzerine Mos-
kova'dan AKBA şirketinin
avukatı Maxim V. Vinogradov,
İstanbul'a geldi. 16. 3. 1993'te
başlayan görüşmelerden bir so-
nuç ahnamadı.
Avukat Hasip Kaplan ve Bü-
lent Utku'yla firmanın avukatı
Vinogradov ayın 20'sinde tek-
rar bir araya geldiler. Vinogra-
dov, şirketin kurtanna ve yar-
dım ücreti olarak 20 bin dolar-
dan yukanya çıkmadıklannı
söyledi. Ancak kendisinin onla-
n 25 bin dolara ikna edebilece-
ğini söyledi. Balıkçılann avu-
katlan ise müvekkillerinin 150
bin dolarda kararlı olduklanru
bildirdiler. Bunun üzerine fir-
ma avukatı, hemen Moskova'-
ya dönmesi gerektiğini ve bir
rapor hazırlayacağını belirte-
rek, "Bu raporda fırmayı ne
türlü zorluklann beklediğini
yazacağım"dedi.
Kaplan görûşme tamamlan-
dıktan sonra , bize gelişmeleri
şöyle anlattı:
"Anlaşma sağlanamadığı
için mahkeme karanyla alaca-
ğımızı tahsil etmeye gideceğiz.
Oysa. bizim firmaya daha önce
tekliflerimiz oldu. Firma bize
geminin imalat faturasını ibraz
ederek 35 bin dolara (yaklaşık
350 rnilyon lira) yapıldığını bil-
dirdi. Biz de onlara kurtarma
alacağımıza karşılık, gemiyi sa-
tıp yansını kurtancıya, yansını
da fınnaya teklif ettik. İmalat
fıyatının 35 bin dolar olduğun-
da ısrar ettikleri için bu parayı
verelim. geminin hakkını bize
devredin dedik. Ama kabul et-
mediler. Böyle bir mavnanın
fıyatının ne olabileceğini sapta-
mak için Gemi Mühendisleri
Odası ile diğer kurulaşlara sor-
duk. Değerin. 5 ile 7 milyar lira
arasında olduğunu bildirdiler.
Deniz Ticaret Hukuku'na göre
de alacak. geminin değerini aş-
maması gerekiyordu. Kurtar-
ma ve yardım karşılığı olarak
talebimız 250 bin dolar (yakla-
şık 2.5 milyar lira) oldu. Çünkü
gemiyi olduğu gibi sağlam kur-
tardık. Kötü hava koşullan.
gemiyi kurtanrken balıkçılann
karşılaştığı can güvenliği riski,
harcanan emek ve başan karşı-
sında deniz alacaklan bu ra-
kamdan aşağı değil." Kaplan,
ikinci bir konunun daha oldu-
ğunu söyleyerek. "Biz aslında
çok iyi niyetli davrandık. Gemi
sahipleri ortaya çıkınca anlaş-
ma yoluna gittik. Çünkü gemi
açık denizde sahipsiz ve perso-
nelsiz bulunmuştur. Bu yönüy-
le kayıp bir maldır. Brüksel
Konvansiyonu hükümlerine
göre, gemının tamamının bize
ait olduğu ıddiasını yapabilir- |l
dik. Hukuken bu mümkündür.
Ancak biz Türk Ticaret Ka-
nunu'na göre kurtarma ve yar-
dım ücretimizi isteme yoluna
gittik. Şimdi de kanundan do-
ğan rehin ve hapis hakkımızı
uyguluyoruz" diye konuştu.
CEYHAN 2. KADASTRO
MAHKEMESt'NDEN İLANEN
DAVETİYE
1981/149-1988/540
Ceyhan'ın Gündoğan köyüne ait 62 No'lu parseli ile ilgili mahke-
memize açılan tespite itiraz davasının yargüaması sonunda:
HÜKÜM:
Toplanan delillere göre M. Hazinesi'nin davasının reddine karar
verilmiş, 3402 sayılı yasanın 30. md. göre parselin tamamı 6144 his-
se kabul edilerek hisseleri oranında davalılar adına tapuya tesciline
karar verilmiş, karar Hazine vekili tarafından temyız edilmiş, Yar-
gıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanhğı'nın 13.10.1992 gün ve
1992/230-8781 E.K. sayılı ilamı ile hükraün onanmasına karar veril-
miş, bu kez Hazine vekili 8.12.1992 gtinlü dilekçe ile dosyayı tashi-
hikarar etmiş, dilekçe davalılardan Mustafa - Havva - Hamiyet ve
İsmail Erdoğdu ile Naime Gezer'e tebligat yapılamadığından bu ki-
şilere ilanen yapılmasına karar verilmiş olmakla:
M. Hazinesi tarafından mahkememize verilen 8.12.1992 tarihli tas-
hihi karar dilekçesi yukanda adı geçen Mustafa - Havva - Hamiyet
ve İsmail Erdoğdu ile Naime Gezer adına tebligat yerine kaim olmak
üzere 7201 sayüı kanun uyannca ilanen tebliğ olunur. 25.2.1993
Basın: 46843
İLAN
SAKARYA 3. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt
Dosya No: 1992/341
DAVACI: TEK Müessese Müdûrlüp
VEKİLİ: Avukat Nevin Hoşgönnez - TEK Trafo tstasyonu-
ADAPAZARI
DAVA: Alacak (13.040.174 TL.)
Taraflar arasında mahkememizde görülen alacak davasmda, da-
valı Nuri tlbakan'ın 1990-1991-1992 dönemlerine ait elektrik borcu-
nu ödemediginden ^54.50 temerrut faizi ile birlikte yargılama
giderlerinin tahsiline karar verilmesi istenmektedir.
Tüm aramaJara rağmen davalı Nuri tlbakan adına duruşma gü-
nünü iceren davetiye adresinde bulunmaması nedeniyle tebliğ edile-
memiştir.
Davab Nuri tlbakan'ın duruşma günü olan 6.4.1993 günü saat
10.50'de mahkememizde hazır bulunması, ibraz etmek istediği bel-
geleri ibraz etmesi veya kendini bir vekil Ue terasil ettirmesi aksi tak-
dirde durusmamn gıyabında görulüp, bitirileceği tebligat kanununun
29'uncu maddesi gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü daveti-
yesi yerine geçerli olmak üzere ilan olunur.
Basm: 46869