Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 MART1993PERŞEMBE
12 HABERLER
Kadınsömürüsünün politikacısı
Kadın gözüyle
fahiselik
tarihi
HAZIRLAYAN:
.5 . NESRİNARMAN
Davenpon Polis Örgütü dedektifı Anniss bunu
şöyle açiklıyordu: "Tanıdığım her kadın bir
fahişedir." Ve 'özel amaçlarla' evine erkek alan
herkadını fışleyebileceğini söylüyordu. Polis
kadınlara karşı lavnnı gözlerönüne seren
'Sosyal Şeytan" adlı bir broşür yayımlamıştı.
Listedeki her kadın, ister işi bırakmış isterevli
olsun. muayeneye zorlanıyordu. Benjamin
Scott. Susan White adlı bir kadının bu belgeyi
imzaladıktan sonra bir Londra Kurtarma Der-
neği e\ ıne tüydürüldüğünü yazar. Bu kadın,
Dover'dekı annesinin evini evli bir kadın olarak
terk ettiğinde polis tarafmdan yakalanır. tutuk-
lanır ve muayene olmayı reddettiği için 14gün
agır iş cezasına çarptınlır.
Tarih kitaplan, bir yığın it herifın tıp merkez-
lerine muayeneye gıden kadınlann çıkışlannı
beklediğini ve o gece becermek istedikleri kadın-
lan alıp götürdüklerini yazar. O dönemde ço-
cuklar sokaklarda doktorculuk ve fahişerilik
oyunlan oynarlardı. Gece bastınnca genelevler
bulaşıa hasıalık kapmayacağına inanan erkek-
lerle tepeleme dolardı.
• Zührevi hastalıklar hastaneleri
kadınları öncelikle ahlaksalaçıdan
'doğruyola' çekmek için çalıştı.
Zührevi hastalık tanısı konulan bir kadın,
ailesine ve çocuklanna haber bile veremeden
apar topar bir zührevi hastalıklar hastanesine
götürülürdü. Geri döndüğünde çocuklannı ya
yüzüstü bırakılmış ya da bir ıslah evine konmuş
bulurdu; birikmiş kira parası ve talan edilmiş
eşyalan da cabası. Hastanelerçoğunlukla
akrabalardan ve çocuklardan millerce
uzaktaydı. 1870'te yalnızca Portsmouth'da
11.633 kadın doktor kontrolüne alındı. Bunun
nedeni 18.000 denizciyi korumaktı!
Zührevi hastalıklar hastaneleri hasta bakım
yerlennden çok hapıshaneleri andınyordu.
Victoria dönemi insanlan için zührevi hastalık
günahla eşdeğerdi: hastaneler kadınlan
öncelikle ahlaksal açıdan 'doğnı yola' çekmek
için çalıştı. tedavileri ikinci planda kaldı. Bu
hastaneler ahlaksal ve fiziksel rehabilitasyon
için kuruldu ve buraya getirilen hastalar
tedavinin aynı zamanda bir ceza olduğunu gayet
iyi anlayarak çıktılar. Hastaneye girişte kadmlar
buharla dezenfekte ediliyorlardı. Tüm eşyalan
ortadan kaldınlıyor, kadın yaralan
kapanmcaya kadar kilit altına alınıyordu. Ona
daha sonra dantelcilik, çamaşıralık ya da ev
hizmetçiliğj yapabilir düşüncesiyle sıradan ev
işleri öğretiliyordu. Rutin biçimde çalışma, dua,
okuma, uyuma ve yemek yemekle geçen günler
• 1870'teyalnızca Portsmouth'da 11.633 kadın doktor kontrolüne
alındı. Bunun nedeni 18.000 denizciyi korumaktı!
Zührevihastalıklar hastanelerihasta bakımyerlerinden çok
hapishaneleriandınyordu. Victoria dönemiinsanlan için zührevi
hastalıkgünahla eşdeğerdi; hastanelerkadınlan öncelikle ahlaksal
açıdan 'doğruyola'çekmek için çalıştı, tedavileriikinciplanda kaldı.
• Bulaşıa Hastalıklar Yasası 'na karşı ilk ses 1863 'te Harriet
Martineau'nun The Daily News'teyayımlanan,önerilenyasa
üzerine kaleme aldığı bir dizimakaleylegeldi. 1870'inyılbaşıgünü
Harriet Martineau, Florence Nightingale, Mary Carpenter ve
Josephine Butler birprotesto mektubu hazırlayıp The Daily News'te
vavımladılar.
Fotoğrafmakinesindenkorkuyoriar
-2-
Onlan rahatlatmak is-
tiyorum. "Bakın" diyo-
rum, "bu bilimsd bir
araştırma. Ben Cumhuri-
yet Gazetesi aduıa geli-
yonım. Sansasyonel ya
da magazinel haber pe-
şinde değilim. Anlata-
caklannızı çarpıtmaya-
cağım". Hâlâürkekürkek
İbrahim'e bakıyorlar;
yani onun fotoğraf maki-
nesine. Orada o halde
pek bir sey konusamava-
cağımız belli oldu. İç
ktsımda bir odaya gidivo-
nız. Beş kişi onlar ve ben.
Teyp korkusu olmasın
diye çantamı özellilde dı-
şarda bırakı>orum.
Elimde yalnızca bir blok-
not ve kalem. Onlar bir divana diziliyoriar,
ben de bir sehpanın üzerine oturuyonım.
Kafamı toparlamava çalışırken her birinin
kocaman dünyalarının sıkışıverdiği üç beş
satırlık resmi istatistiki bilgiler dans ediyor
kafamda.
tiimiz genelev sayısı: 2, ruhsatlı ev sa> tsı:
44, nıbsatlı evlerde oda sayısı: 581, çalışan
genel kadın sayısı: 391. çâlışan işçi savısı:
72, çalışan vekil sayısı: 37, tahkikatı \ apı-
lan vekil sayısı: 4, öğrenim düzevi: ilkokul,
yaş durumu: Ortalama >aş 30, haftada iki
gün muayeneye gitmekteler.
Birden sigaramm çantamda kaldığını
anımsıyonım. Onlarda var. "Ya n'olur
bana bir sigara verir misiniz? Ben çantam-
da bırakmışım" divonım. Yüzleri çözülüve-
riyor. kendiieri oluyor sanki. İçimden siga-
raya teşekkürier yağdınyonıra, farkında
olmadan bir yakınlaşma sağladığı için.
Gercek isimlerini söylemiyortar elbette
ama bir kaçı kod adını \eri\or. Ben bunlan
da kullanma> acağım. "Bana burayı, bura-
daki yaşama koşullannı anlatın hadi" di-
yorum. Yanıt bir çırpıda geliyor: "Şu anda
huzuriu ve rahatsız. Gozetim aJtındayız.
Kapı girişindeki polis kontrol noktası bize
güven sağlı>or." Başaramadım mı ne? Hiç
mi şikâvetİeri yok bu kadınlann \atıi?
"Peki" dîyonım, "sizi en çok tedirgin eden
ne?" "tbneler ve yaşı küçük olanlar. Onlar
girmediği sürece mesele yok." Yaş ortala-
malannı sonıyonım; 20-40 arası. "Ama"
diyorlar, "eskiden 14 vaşında bile kızlar
çalışırdı buralarda . Şimdi sürekli denetim
\apılı\or. Burada çalışabilmemiz için önce
emniyetten 'sağlam' raponınun çıkması
lazım. Lzun araştırmalardan sonra burada
çahşmaya hak kazanıyor, vesikamızı ala-
biliyoruz." "Peki ya çalışma saatleri?
Belli kurallara bağlı m\V Hepsi bir ağı-
zdan vanıt veriyor: "Bak o konuda çok ra-
hatız îşte. O saatte gir bu saatte çık yok bura
da. Herkes canı istediği saatte geİir. canı
istediği saatte gider. İstediği sayıda adam-
la yatar. Aslolan kazandığımız para. Ba-
zen iki kişi olur bazen on iki." O sırada içe-
rive yeni gelen bir arkadaşları giriyor.
"İşte" diyorlar, "göriiyorsun bak, canı is-
lemiş bu saatte gelmiş". Saat öğleden son-
ra 3 o sırada. "Hay rola, neler oluyor bura-
da n'apı\orsunuz?" diye sonıyor yeni ge-
len. Elinde evrak çantası.. Dışarda onu bir
avukat >a da muhasebeci sanmamak için
hiç- bir neden yok.
SÜRECEK
sayılıyordu. Böylece, fahışeliği
sırf para kazanmak için iki üç
yıllık geçici bir iş olarak yapan
ve daha iyi fırsatlar çıktığında
terketmeyi düşünen ya da kıt
ücretine ek bir kazanç kapısı
olarak gören kadınlann çoğu
için Bulaşıa Hastalıklar Yasası
ömür boyu fahişeliğe
mahkümiyetdemekti. Buyasaya
karşı ilk ses. 1863'te Harriet
Martineau'nun The Daily
News'te yayımlanan. önerilen
yasa üzerine kaleme aldığı bir
dizi makaleyle geldi.
1870'in yılbaşı günü Harriet
Martineau. Florence
Nightingale. Mary
Carpenter ve
Josephine Butler bir
protesto mektubu
hazırlayıp The
Daily News'te
yayımladılar.
Protesto
mektubuna daha
sonra binlerce imza
eklendi. Kadınlann
manifestosu yasayı
çifte standardın
açıkbirörneği
olmakla. kadınlann
haklannı yok
ederek onlann
ikinci sınıf
olduklannı teyit
etmekle
suçluyordu.
Rivayetegöre
kampanya,cinsel
zevkin tam
anlamıyla
erkeklerin
ayncabğında
bulunduğu.
fahişeliğe göz
yumanbirbakış
açısımn kurban
imgesini
uyandırdığıbir
çağda ortaya çıkuğı
için, yeni yeni uç
veren "Süfrajet
Hareketi'nden daha
fazla destek gördü.
Kampanyanın
başlannda 39
yaşında olan
Josephine Butler
son derece önemli
bir kişi haline
gelmişti.Onyılönce
de feminizm
kadınlartek tipedönüştürüphiçlığemahkûm
ediyordu.
1 Ocak 1873"teJuliaClarkadh20yaşındaki
hasta, kadınlara verilen çorbarjın ve patateslerin
kötülüğünden yakınarak. bulunduğu yerin
sorumlusu,çorbanınsugibi olduğunu •
kabulleninceye dek tabaklan ve sofra
takımlannı fırlatıp atmaya başladı. Ertesi gün.
başka kanşıklıklar patlak verdi ve üç kadın
hücrede kilit altına alındı.
22 yıl etkinliğini sürdüren Bulaşıcı Hastalıklar
Yasası ekonomik baskılardan daha güçlü bir
şekilde kadınlan ardı arkası kesilmezcesine
fahişeliğe sürükledi. Bir kadın bir kere
vesikalanıp fahişe olarak fışlenmeye görsün. bu
hemen işvererıveloprak sahiplerine polis
tarafından bildiriliyor, o kadının tam gün
fahiselik yapmaktan başka hiçbir seçeneği
kalmıyordu. İsterse bu işi önceden yapmış
olsun. o artık toplumdan dışlanmış bir kimse
davasını kavrayan ilk kadınlardan biri olmuştu.
Küçük bir grupla kampanyaya başladıktan
yirmi yıl sonra, fahişeliğe kışkırtılan kadınlann
bulunduğu genevlerden Bulaşıa Hastalık
Yasası'nı protestoya, parlamento lobilerine dek
her alanda at oynaıan ulusal bir kadın grubuna
önderlik etmişti.
UGUR'unyüdızı
Uğurun ardından
Çıkan yazılan okuyorum,
okuyorum. okuyorum
Doyamıyorum
Utancımdan utanıyorum
Mum dibindeki tortu gibi
Yığılıp kalıyorum
Boğazıma bir şey ler
düğümleniyor
kenetliyor beni acı
Sımsıkı biteviye
Eğiliyor, doğruluyor,
düşünüyorum...
Yeter artık diyorum
Yırtıldığımız
Dün sindiriliyorum
Bugün inliyorum
Bin kez ölmek değil
amaamız
Sen yüreklerde bir ışık
hepimiz, anamız, baamız
Meş'alen yanacak sonzusa
dek
Dirhdik dinmeyecek
acımız...
Soruyorum, soruyorum,
soruyorum
Yanıt yok
Ama tükenmiyorum
Bir ölüp bin diriliyorum,
Uğur'un var olsun...
Turan Kayhan / Sıvas
ŞehU
Allah'ı peygamberi
tanımayanlar
Sana da kıydılar ey Uğur
Mumcu
Islamı insanı anlamayanlar
Sana da kıydılar ey Uğur
Mumcu
Adem'den bu yana doğru
sevilmez
Hakkın terazişi asla eğilmez
Abdi, Emeç. Üçok, Aksoy
eksilmez
Kınlsın elleri ey Uğur
Mumcu
Onlar göremezler ki
gerçekîeri
Asla yok edemezler bu
memleketi
Okumamış o Kuran'ı
Kerim'i
Canavar olmuşlar ey Uğur
Mumcu
Müslümanlığı böyle
sananlar
Laik hürriyete hep hor
bakarlar
Mustafa Kemal'i düşman
sayarlar
Onun için sana kıydılar
Mumcu
Aşık Mustafa derdeliye
döndüm
Gözlerim görmüyor
mumlann söndü
Vatanın üstüne birduman
çöktü
*Şehitlik şanındırey Uğur
Mumcu*
Mustafa Tanrıverdi
Işık yolu
Uğur. yolumuz tutkumuz senin
yolun
Senin yolundan bizi ayıracak
kim?
Dev adımlar geceyi çiğner de
aşar
Devrimci Uğur Mumcu adıyla
yaşar.
ömer tşçi Bursa
Kucak dolusu
Saf bir sevginin pınltısı söndü
Yalın birmantığın ışıltısı
dondu
Özgün bir yaşamm, onurlu
öyküsü
Yoğun bir kıvılam
sağanağmın ardından dindi
Henüz içimiz sızlasa da
Aydınlık yüzümüz
gülümsesin
O N B I N L E R
İÇİN YAZD1
SevgiliUğurMumcuanısına
Gidelim
Rengarenk çicekler
sunalım uygarlığa
Işık demetlerinden
Gidelim
Haydi
Yürüyün umutlar
Uğurlar olsun diyerek
Varalım aydınlığa
Süleyman Gündoğdu/tzmit
Bir insanın hayatındaki en
önemli olay kendi benliğinin bi-
lincine vardığı andır. Bu olaym
sonuçları en büyük iyiliğe de yol
açabilir, en büyük kötûlüğe de.
Bu soouç tamamıyla "Niçin ya-
şamalıT", "Nasıİ yaşamali?",
"Hayatımın ve başkaiarmın ha-
yatının nedeni ne? Gayesi ne?
1
'
sorularının cevabına bağbdır.
İnsarum ve insanca yaşamak
istiyorum. Bunun için hava, su
gibi sevgiye, banşa, güvene. dog-
ruluğa ve özgürlüğe ihtiyacım
var. O halde amacım. hem ken-
dim hem de benimle yaşayan ve
ileride geleceğimizi emanet ede-
ceklerimiz için böyle bir düzeni
gerçekleştirrnek olmalı. Bunun
için de zayıfı ezerek, sömürerek
sağlanan haksız menfaatlere; in-
san hakları adı altında yapılan
her türlü çıkarcı eyleme; teröre;
gericiliğe, yalan dolana,
sahtekârlığa: ikiyüzlülüğe; kayı-
rmacüığa: adam sendeciliğe
'"dur" demeli>im. Bu bozuk dü-
zenin bir parçası olmamalıyım.
Sistemin bir parçası olup kaybo-
lup gitmektense "insan haysiye-
tine yaraşır bir düzen savunucu-
su" olarak ölmevi tercih etmeli-
yim
İ
san" sıfatını tam anlamıyla hak
ettiniz.
Şöyle de cevap verebilirsiniz:
Sevmek, saymak, değer vermek,
insan haklan, hukuk, özgüıiük,
demokrasi... Bunlar benirn için
bir dizi saçmalık. Hayatımın tek
amacı vardır, bu da kendi mutlu-
luğum ve çıkarlanmdır. Bunu
sağlamak için başkalarını sö-
mürmek, soymak, kandırmak,
susturrnak gerekiyorsa ne yapa-
lım? Gereğini yapanz. Çok ya-
şasın benün gibi düşünenler. Dü-
şünmüyorsa sonucuna katlanır.
Beni; beni ve benim gibi dü-
şünenleri; bana ve çıkarlanma
hizmet edenleri severirn. İnsan,
hak, adalet, çoluk-çocuk, vatan,
millet.. beni ilgilendirmez. Bun-
lar çıkarlanma. amaçlanma
ulaşmak için kolayca harcayabi-
leceğim değerlerdir.
Eğer ce> abınız buysa belki ra-
hat ve uzun yaşarsınız; çünkü he-
def değilsinizdir. Ancak sizin in-
san mı, yoksa insan kılığında ya-
ratık mı olduğunuz üzerinde dü-
Siz daha > aşarken ölümsüz ol- şünrnek gerekir.
İşte "Niçin ve nasıl yaşamalı- mayı başardınız. Gerçi asi, isten- _ Özlem Özkan, Dokuz Eylül
yım?" sorularına yanıtınız, Uğur meyen, aykırı kişi ilan edikliniz; Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Mumcu gibi. bu ise korkmayın! hedef oldunuz, ama olsun, "in- Oğrencisi
Gazetedlik uğruna
Korku, öyle bir bıçaktır ki. başedemedi-
ği noktada saplanır. Korkak. korkusunun
altından kalkamadı mı saldınr. Vurur.
Uğur Mumcu hocamızı susturduklannı
sananlar da, bu korkaklardır. Onlar.
Mumcu'nun güçlü kaleminden, cesaretin-
den korktular. Bıliyorlardı ki, O'nda ken-
dilerindeki korku yok: biliyorlardı ki, O"-
nun demokrasi aşkı. kendilerinı ezecek
güçtedir.
Uğur Mumcu. gerçek insandı: insanlan,
dünyayı, eşitliğı seviyordu. İnsanlık düş-
manlanyla. laiklik düşmanlanyla. de-
mokrasi düşmanları>la savaşıyordu...
Canı pahasına! Kim varsa Türk'ü ezmek
isteyen, kim varsa sevgiyi silmek isteyen
yeryüzünde ona düşman oluyordu, ona
karşı savaşıyordu.
Uğur Mumcu'yu hedefleyen. sadece
onu değil; onun gibi düşünen yüzlerce.
binlerce gerçek demokratı. gerçek gazete-
ciyi hedefledi. Hedefledi ama, Uğur Mum-
cu'nun bedenini ufak ufak parçalara böl-
mekle beynini yok edemedi. Uğur Mum-
cu'yu hoca kabul eden biz genç beyinler,
O'nun ideallerini sonuna kadar yaşatacak
ve savunacağız, geliştireceğiz.
Uğur Mumcu. gerçek bir gazeteciydi.
Hepımizin bildiği bir gerçeğı burada yinc-
lemek gereksiz. ama öyleydi. "Gazeteci"
kavramını en iyi açıklayan isimlerdendi.
Hâlâ öyle... Çünkü o, sırf para kazanmak,
gazetecilik yapmış olmak için ona buna
yılışanlardan değildi. Araştırdı, geliştırdi,
her kötülüğün üstüne bilinçle, cesaretle yü-
rüdü. İnsanlık düşmanlan daha nice Uğur
Mumcu'lan hedefleyeceklerdir. Hele bu
deviet, bu yöneticiler; "Katiller, cezasız
kalmayacaktır" gibi sözlerin ardına gizle-
nip eli-kolu bağlı oturmaya devam eder-
se... Ama olsun, susmayacağız. Bizler. yeni
birer Uğur Mumcu olarak doğacağız dc-
mokrasi şafaklarından.. ve halkımız için
ölümüne savaşacağız. Susmayacağız!..
Başak Gücer, A. Ü. İlerişim Fakültesi
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kalamaki'de Öğle Yemeği
Bektaşi Ne Demiş?
- Ramazan geldi, evde bir damla şarap yok!
Geçen haftasonunda, birgrupçağrılı, Kuşadası'nday-
dık. Kuşadası'nda Korumar Oteli'nde. Kimler mi vardı?
İstanbul'dan Ahmet isvan. Şanar Yurdatapan, Müjdat
Gezen ile eşi Leyla Gezen, Nazım Alpman, Ankara'dan
Jülide Gülizar, eşi Celadet Candar, bir de ben. Ertan'ın
Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver ile eşi Necmiye
Ünver'in çağrılısı, konuğuyuz. Bir hafta sonu başımızı
dinlemek için ne güzel bir şey. Reha İsvan da gelecek-
miş, ancak Samsun-Çanakkale arasında izlenceleri ol-
duğu için gelememiş.
Kalamaki de, kır yemeği yiyeceğiz, öyle hazırlanmı-
şız. Celadet Candar, Çorum'un boğma rakısmdan getir-
miş, arabada. Kalamaki belki eski bir Rum köyü. Sisam
Adası oraya 1800 metre uzaklıkta. Kalamaki, Türkçe
"Güzelyer" demekmiş. "Ka/a" güzel, "maki" de "yer",
köyün şimdiki adı "Güzel Çamlı." Kuşadası'nın ulusal
parkını geçtikten sonra, bozuk yollardan. kumsala ini-
yorsunuz. Ertan Ünver anlatıyor arkadaşlara:
- Burası Ekmekçi'nin denize girdiği yer!" diyor.
O zamanarılarda vardı, bu kez yok. Mangallaryakıldı,
sofralar hazır. Domuz vuramamışlar. kuzu var. Yaban-
domuzları burada bolmuş; biz gelmeden önce, oralara
gelip yerleri eşelemiş. Ertan Ünver. ayak izlerinden do-
muzun kaç kilo olabileceğini hesaplıyor.
- Su domuz altmış dört kilo gelir. Ayak izinden belli,
bakın. Domuzun en çok sevdiği ot salep köküymüş. Ba-
yılırmış buna. Mantar, arkasından geliyor. Ertan Ünver,
bir domuz avını anlatıyor, bandaalmadığımapişmanol-
dum!
- Torbalı'da ramazan nasıl geçiyor Başkan?
- Tutuculuk, bağnazlık yok. Kimse kimseye kanşmaz.
Ramazan'da Torbalı'da nöbetçimeyhane vardır!
Nöbetçi eczane gibi nöbetçi meyhane mi olur?
Mangallarda kuzular, danalar, çöp şişler kızarmakta.
Bizler orada gerçekte hazır yiyici sayılınz. Tüm hazır-
lıkları yapanlar başka. Müjdat Gezen, kartonla mangal-
lardaki kömürü alevlendiriyor. Bir yandan balık avlan-
maya çalışılıyor ama, ı-ıh. Yok. Ertan Ünver'in "Çete"
dediği grup, Ünver'in balık arkadaşları. Bunlar üç kişi:
Muammer Öcalan, Halil Gülcü, Mehmet Ali Gözen. Bir
de tetikçıler var: Bunlar sürücüler: Ufuk Arda, Ercan
Şengül, Halit Fahran, Zafer özlü: silahlı. Video çekimin-
de Metin Biter, Murat Tetik, Yaşar Ceylan fotoğrafçılar,
Aytekin Özenle Şevket Ataberk aşçılarımız. Tetikçileri
Ertan Ünver, güvenlik açısından gerekli görüyor.
- Uğur Mumcu öldürülemeyebilirdi; gerekli güvenlik
önlemi yeterince alınmamıştır! diyor.
Hava patlamadan akşamına Akbük'e gidiyoruz; orada
Esat Bilir'in "balık çiftliği"ne varacağız. Vardık da. Esat
Bilir, Mustafa Kemal'in milletvekillerinden Esat Bilir'in
torunu. Esat. Atatürkçü bir anlayışla düzenlemiş sofrayı.
Yani, balık, rakı ile roko salatası.,Uğur Mumcu sapına
dek Atatürkçüydü ama. bir yanına katılamazdı, ağzına
içki koymazdı! Yemeklerde, su içerdi...
Politikacıların 'iftaf" sofraları düzenlemeleri nebiçim
şeydir? Ben öyle çağrılara katılmıyorum. Kanımca poli-
tikacılar, "iftar " veremezler, vermemelidirler. Yemek
verirler, çünkü onların "iftarı", din sömürüsü anlamına
gelir, geçerli olamaz. Oysa. din sömürüsü özellikle "ra-
mazan "da, son sınırına varıyor. Bunu da sömüren ya-
zarları var. Hele onlar, o bücürler yok mu? Cumhuriyet
okuru "Deccal Ahmet"\ (Ahmet öğüt) Torbalı'da gör-
düm, öyle sevindim ki...
Pazartesi gûnü, kadınlar yürüyüşû yaptlamadı. Karşı-
yaka'da. Zübeydehanım parkında, Atatürk'ün annesi
Zübeyde Hanımın gömütü önünde tören yapıldı. İlk ko-
nuşmayı, Menemen'in "Seyrek" Belediye Başkanı Nur-
gül Uçar yaptı. Dinleyiciler çokluk bayandı. Ben de arka-
daşım Aysel Bayramoğlu'yla gitmiştim. Karşıyaka
Kaymakamı ile Karşıyaka Milli Eğitim Müdürü de ora-
daydılar. Nurgül Uçar özetle şöyle dedi:
"- Burada çok güzel şeyler söylenecek ve bitecek. İş-
te, Kadınlar Gününüz kutlu olsun!' gibi. Ben bunu iste-
miyorum, bunu da beceremiyorum zaten. Kendi duygu-
lanmı içimden geldiğince, sizlerle paylaşmaya çalışa-
cağım. Ben kendimden ornek vereyim size; 11 yıllık
gazeteciliğim var, sekiz aylık da belediye başkanlığı. Şu
ana kadar. belki buna katılmayacaklannız olabilir ama,
bayan olduğum için 'Sen geriyeçekil, işte bunu erkekler
daha güzel yapaf' gibi bir şeyle ben karşılaşmadım. Be-
lediye başkanlığı konusunda da aynı şey. Partimin beni
bayan olduğum için gösterdiğine inanmıyorum. Yani, o
işi benim yapabileceğime inandıkları için beni aday
gösterdiler. Ve sonuç aldık. Şunu söylemek istiyorum;
bizim sorunumuz cinsel olmak; once insan olmak! Cinsi-
yeti bayan olur. erkek olur, hiç önemli değil. Bize düşen
işler var. Hatta, bir gunde falan olacak gibi değil; çünkü,
toplumu yönlendiren bayan. En küçükten başlıyor, öyle
bir kuşak yetiştiriyor ki, öyle bir zor görev üstleniyor ki
işte, gelecekte güzel bir toplumu yaratan ilk çıkış noktası
oluyor; bu tür bir -cinsel diyeceğim- böyle insanlara yıl-
da bir kez anımsanmak ya da anımsatılmak, böyle in-
sanlan anımsamak bana hiç anlamlı gelmiyor. Onun
için de, dediğim gibi sadece bizim eksiklerimiz olduğu-
nu kabul ediyorum. çünkü bugünü kabul edersek, biz
zaten baştan bizesunulan ikinci sınıf insanlığı kabulet-
miş oluyoruz. Ben bunu kabul etmiyorum. Hepiniz adına
kabul etmiyorum..."
Ankara'ya gelir gelmez Ceyhan Mumcu'yla Kırşehir'e
"Uğur Mumcu " toplantısına gittim. Dün, Mahmut Tali
Öngören telefon etti; Emil Galip Sandalcı ölmüş, nasıl
yıkıldım. Sadun Aren de Ankara'da, Bayındır Tıp Mer-
kezi'nde damar ameliyatı oldu.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Ertem Eğilmez'in, Ye-
şilçam fılmlerinin parodi-
si olan filmi. 2/ Rus kö>-
lüsü... İstanbul'daki bir
üniversitenin kısa yazılışı.
3/ Hattatlann kağıt cila-
lamak için kullandıklan
bileşim... Yiğit. 4/ Fidan.
5/ Kobalt elementinin 6
simgesi... Bir Afrikaülke- -,
si oîan Lesotho'nun baş-
kenti. 6/ Serbest mesfek 8
adamlannı içinde topla- g
yan resmi birlik... Bir ül-
keye başka ülkelerden mai getir-
me. 7/ Yumurta ve irmikle yapılan
bir tatlı... Bir nota. 8/ Vietnam'ın
para birimi... ""Geçme namen
köprüsünden — aparsın su seni"
(Diyarbakırlı Sait Paşa). 9/ Dün-
yanın en tanınmış şelalelerinden
biri.
YL KARIDAN AŞAĞIYA
1/ Federieo Fellini'nin tanınmış bir
filmi 2/ Bedenin yaşama gücü...
Eski Yunan'da müzisyenlenn
konser verdiği basamaklı yer. 3/ Gizli görevli... Fatih Sultan
Mehmet'in şiirlerinde kullandığı mahlas. 4/ Bir çokluğu oluştu-
ran varlıkların her biri... Mert. kalender \c babacan kimse. 5/
İkı\e... Köuilük yapmaktan hoşlanan kimse. 6/ Sakızla tatlan-
dırılmış rakı. 7/ Türkçede ılgi adılı... Polonya halkından olan
kimse... Müsluhkem yer. 8/ Bircenel türü...Sergen.9/Türkiye
ile İran arasındaki gümrük kapısı.