25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART1993 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Yargıcııı yufka yüreğine bağlı ayrıcalıklar Kadıngözüyle fahiselik tarihi HAZIRLAYAN: -4- NESRİNARMAN KadınlannsünnetedilmesiDin ve evlitik kadmın gücünü yok etmek için birleşmişlerdir. Pek çok ülkede bir ka- dmın olilik öncesinde bakire olması ve ev- lendikten sonra da yalnızca kocasıyla cin- seiflişkidebulunması beklenir. Ancak bu şekilde bir erkek kansınuı doğurduğu ço- cuklann kendisinden olduğuna emin olabi- lir. Klitorisin kesilmesi anlamına gelen ka- dmın sünnet edilmesi ola\ ı bekarcti ve sa- dakati garantive almanın en dehşet verici biçimidir. Ama daha pek çok vöntem -suç, onur, utanç gibi- kadının evlilik akdine sıkı sıkıya yapışması için erkek kontrolündeki din unsurunu besler. Kadınların sünnet edilmesinde başlıca iki yöntem kullaıulır. Birincisi. klitorisin türnünün ya da bir ktsmının \e hatta vajinal iç dudâkiarın aü- nması. İkincisi. daha köktenci olant, tüm dış jenital organlann temizlenip >ajinal dış dudâkiarın dikilerek kapatılmasıyla yalnı- zca idrarm ve adet kanamasının kana- masının geçebileceği incecik bir açıklık bı- rakılması. Mali'de, Sudan'da \e Somali'de kadınlann büyük bölümü bu operasyondan geçer. Aslında yalnızca Afrika'da en azı- ndan 74 milyon kadm ve kız çocuğu sünnet edilmiştir. Bu işlemin İslam diniyle yakın ilişkisi olmasına karşın, kadmın sünnet edilmesi. tslamın doğuşundan önceye, 2000 yü gerilere dayanır. Ve pek çok İslam ülkesinde (Ömeğin Pakistan, İran, Suudd Arabistan) bu uygulama hemen hemen bi- linmemektedir. Aslında kadının sünneti düny anm her bölfimünde zaman zaman uy- gulannnş, bazen de tamamen dinsel bir ku- ral olarak gerçekleştirilmiştir. ^Zührevi hastahk tamsı konulan ka- dınlar üç ay hapishane benzeri hastane- lerde tutulabiUyordu. Fransa. Napolyon yasasıyla Fransız kızlan- nın kişilik haklannı 21 yaşına kadar koruyordu. Pezevenklik agır suçtu. Fahiselik polis deneti- mindeydi ve yasa 21 ya*şın altındaki kızlann 'ayartılmasım" ikı yıl hapis ve 500 frank para ce- zasıyla cezalandınyordu. lngjltere'de 1752 ve 1755'te pezevenkliğe karşı iki temel yasa geçti ve 19. yüzyüın büyük bir bölümünü de kapsayarak yürürlükte kaldı. 12 yaşmdaki her çocuk yasal açıdan ergenlik döneminin bugünkünden çok daha geç yaşandığı bir zamanda. cınsel ilişki için nza göstemneye yeterli sayıhyordu 1880'lerin onalanndan sonlanna dek. fahise- lik için yabancı ülkelere gönderilen ktzlann ve kadınjann sayısı yılda birkaç bine ulaştı. 4835'te Londra Genç Kadınlan Koruma Derneğı 11-15 yaş grubu arasındakı kızlara 400 muhabbet tel- lah düştüğünü bildirdı. Bunlar istasyonlarda kırsal kesımden gelen genç, cinsel açıdan toy kız- lan bekliyorlar. parklarda dolanıp çocuk araba- lannı süren dadılarla ahbaplık kuruyorlar, fab- rika kapılannda dikilip işçi kızlan gözlerine kes- tiriyorlar ve İrlanda'dan gelen gerhileri karşı- byorlardı. Iş bulma bûrolan ve şapkacı dükkanlan gene- levler adına gönüllü çalışan birer kaynak olarak, Kıta Avrupası'nda ev hızmetleri için işler öneri- yorlardı. tşte bir gazeteden tipik bir örnek: "Londra'da dört yaşlannda bir çocuk için çok acele mürebbiye aranıyor; adaylar iyi aileden ol- malı, dantel ve müzikten anlamah, 21 yaşını aş- mamış olmalıdır." Başlangıç peşrevinin ardından izlenen yol, he- men hemen daima genç kızı bir evde çalışmanın çekiciliğı konusunda kandırmak oluyordu. Kız- cağızın güvenini kazandıktan sonra, VVest End'e bir yolculuk ayarlanıyor, derken tren saaü kaçı- nlıyor ve geceyı geçirmesi için yatacak bır yer öneriliyordu. Tecavüzle yüzyüze gelen bu kızla- nn kimi durumu kabulleniyor, kimi kayışlarla dövûlüp ırzlanna geçilirken mücadele edip çığ- lıklar aüyorlardı. Çok genç olanlara ise baa za- manlar kloroform koklaühyordu. Ve bu arada Victoria dönemi toplumu tecavüz ve fahışeliğin adını bile ağzma almıyordu. İster serbest ister bir geneleve bağlı olarak ça- lışan tngiliz kadınlan, orduyu zührevi hastalik- lardan korumak amacıyla çıkanlrruş Bulaşıcı Hastalıklar Yasasfnm'baskısıyla burun buruna geliyoriardı. Bu yasa, orduya, askerlerin konak- Fotoğraf makinesinden tüm kadınlar korkuyor. Bizde sadece sokağı görüntüledik. Zürafa Sokak J tanmanzavcdar Konuşurlarken gözlerinin içine bakıyonım. Belki bir şeyler okuyabilirim. Aynı anda da soruyorum kendime. Ne bulmayı umuyorsun? Ke- sin bir yanıt yok. İlk karşı karşıya geldiğhniz anlarda derin bir yabancılık. Ben gü- vencede saygın bir kadın, on- lar nasıl bir davranışla karşı- laşacaklannı bilememenin ür- kekliğinde. Vilayette başlayıp Gayrettepe'de biten bir izin serüveninin sonunda bura- dayım. Bu seriiven sırasında zorlukla karşılaşmadığımı da söylemeliyim. Bir ekiple giriyorum Kara- köy'deki işte o sokaklardan biıîne. Ekiple gitmenin bir gü- venlik önlemi olduğu söyleni- yor yetkililerce. Ekiptekiler gerçekten de rahat çauşmam için ellerinden geleni v apıyor- lar. Bu arada da denetimlerini sürdürüyorlar. İlk ev... Evin önünde bir kalabauk, camekântipi pencerelerin per- deleri açık. Biz girince to- parlanıyorlar. Denetim eki- binden çok fotoğrafçı arka- daşım lbrahim'in fotoğraf makinesi ürkütüyor onlan. Taş kesiliyorlar. Sonradan öğreniyorum ki, hatın sayılı düşmanlanndan biri bu maki- ne. Hemen güvence veriyo- rum onlara. "Siz istemedikçe ne fotoğraf çekilecek, ne de teyp kullanacağım." "Ne öğ- renmek istiyorsunuz? Hadi hemen sorun" diyorlar, "kısa, net ve öz olsun." Belli ki bıkmışlar. <4 Siz anlatın" diyo- nım. "Hayır siz sonın biz yanıt verelim" diyorlar. SÜRECEK lachğı kasabalarda yaşayan kadınlar üzerinde müthiş bir egemenlık kurma yetkisi vermişti. Bulaşıa Hastalıklar Yasası'nı savunanlann bir kısmı bir yandan tıp mesleğinin patronluğu altında, yasayı 1886'larda sivil nüfusu da kapsa- yacak biçimde yaygınlaştırmavı sağlamak ama- ayla dernekleşmeye gıderken bir yandan da ge- nelevlere omuz vermeyi sürdürüyorlardı. Bu grup kendini, garnizon kasabalannın kötü du- rumdaki kadıiılannı korumak ve onlara yar- dıma olmak için işe koyulmuş hayırseverler ola- rak görüyordu. Bu yasa\a yaygmlık kazan- dırmak için ülke çapında eyleme giriştiler. İlk Bulaşıa Hastahklar Yasası, 1864 temmu-* zunda geçti, dört hafta sonra da tanıtılmaya baş- landı. Bu tanıüm turlan Portsmoulh, VVoolhich. Chattam gibi asken kasabalan kapsıyordu. İlk tasanya göre bir şef, ahlak ekibinin müfet- tişi ya da bir doktor, muhbirin 'genel fahişe' ol- duğuna inandığı herhangi bir kadını sırf bu bil- giye dayanarak sulh yargıana ıhbar edebilirdi. 'Genel fahişe" deyimi tamamen muhbirin tanım- lamasına bağhydı, yasa bunun aynmını yapma- mıştı. Yargıç ihbar üzerine kadının derhal dok- tor denetıminden geçmesi için bir celp çıkarürdı. Kadın bunu reddederse, tutuklanıp bir zührevi hastalıklar hastanesine göndenlir ve zorla mua- yene edılirdi. Zührevi hastahk tanısı konularsa kadın, yargıç izin verinceye kadar ahkonur, has- tane onu üç aya kadar tutabilirdi. Muayeneye karşı direnmek ya da hapishane benzeri hasta- nede kötü davranışlarda bulunmak bir ay ve sonraki her suç için iki ay hapisle cezalandınlır- dh • İş bulma kurumlan ve şapkaa dük- kânlarıgenelevler adınagönüllüçahşan birer kaynaktı. İkincı tasan, asker kasabalanndaki kadınlar üzerinde askeri gücü arttınyordu. Yasanın bu şeklinde, Fransız sistemindeki iki temel unsur, yani fahişelerin fışlenmesi ve düzenh olarak dok- tor denetiminden gecmeleri yer alıyordu. Fahiselik yapan kadınlan keşfetmek ve fişle- me defterini zorla gönüllü olarak imzaiatnîak için sıvil polis ve özel dedektiflerden oluşan bir ahlak ekibi görevlendirildi. Kadının adı ve adre- si özel listeye alınıyor, girişi yapan yetkilinin im- zası olmadan bu listeden çıkamıyordu. Bu kadın daha sonra özel askeri denetim merkezlerinde on beşte bir doktor kontrolünden geçmeye zor- lanıyordu. Ahlak ekibi kentin yoksul kesimleri ve işçi sı- nıfı içinde çalışan düzenli bir casusluk sistemi haline geldi. Erkek arkadaşıyla flört eden hiçbir genç kız gölgelerin arasından bır sivıl polisin çı- kıp onu muayeneye götürmeyeceğinden emin olamıyordu. Bu arada asker kasabalanndaki kadınlar da kara paraya ahşmış polis yetkilileri ve diğerleri tarafmdan yıldınlıyorlardı. Polis durmadan, erkeklerle vakit geçiren ya da fahiselik yapan kadınlan arayıp bulmaya çalışı- yordu. SÜRECEK Uğur Mumcu durağı Evimizi katledilenlerin fotoğ- raflanyla donatalım. A gazetesinden İbrahim Tath- ses'in fotoğrafi... B'den Rıdvan... CdenMüjdeAr... Elbette şarkıcı da, oyuncu da futboku da değerimiz; ancak ba- sııun niyeti başka. İşleri güçleri gösteriş. Magazinin tuzağına dü- şüyorlar kolayhkla, düşmekten zevk alıyorlar. Okurlar zarar görüyor bun- dan. Kendimize yabancılaşıyoruz. Evrensel değerlerimize yaban- alaşıyoruz. O N B I N L E R İCİN YAZDI Özgürlük ve Bağuıısızlık Sayın Cumhuriyet gazete mu- habir ve yazarlan? aalannızı ha- fifletecek bir tek sözcük bularna- dığıma inanınız. Fakat biliniz ki uğradığıruz felaket karşısında si- ze karşı duyduğum yakınlık ve sempati sonsuzdur. Ben yurtdı- şında okuyan bir lise öğrencisi- yim ve mutlaka üniversiteyi bitir- dikten sonra laik, dürüst, de- mokratikve özgürbir Türkiye'ye dönmeyi zaman zaman düşünü- yorum. Ama böyle terör. karan- Uk anti-demokraük gelişmekre şahit olduğum takdirde içime bü- yük bu- kuşku ve korku ginyor. Sayın Uğur Mumcu'nun ölü- müyle birükte sadece bir kusur- suz, dürüst, demokratik, laik ve aydın düşünceli yazar aramızdan aynlmadı... Belİti de bu cinayet dürüsüüğü, demokrasiyi, laikliğı ve özgürlük ile aydınlığı seven ve sayan tüm insanlara bır işaret ve Muammer Aksoy... Çetin Emeç... Turan Dursun... Bahriye Üçok... VeAbdiİpekçi... Allı şanlı basınımız niye bunla- resimlerini vermez, vermeyi düşünmez? Duyarsızlıkla ve sorumsuzluk- la karşı karşıyayız. ww nn Cumhuriyet gazetesini aldım pazar günü. Elime tutuşturulan Uğur Mumcu fotoğrafinı çerçe- velettim. Ziyaretime geten dostlar gör- sün Mumcu'yu. Yaşayahm onunla. Yaşatahm onu. Pekı fotoğrafa bakmak yeter mi? Yetmezelbete. Ancak fotoğraf. Sakmcalı Pi- yade'ye, Suçlular ve GüçKiler'e. Rabıta'ya uzanmanın araa olur. Görüntü, kitaba giden yollan açar. Mersiye Mevsimsiz... Günebakanlar henüz açmadan Geçti gitti bu sahneden Uğur Mumcu Geçti gitti, gün aydınhk gecelere ışık saçan oyTincu. Bir beden parçalandı Yüz bın beden bütünleşti Ölmedi ki, düş değişti aziz yolcu İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu. Tepe üstü değildi, düpedüz yürüyordu Ankara'ya bakıyordu Gaziosmanpaşa'dan Yüzü güleç, sanasız -Kara ormandan geldim diyordu, sakjncasız Ölmedi ki, düş değişti içirnizde Uğur Mumcu İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu. Yürüyorduk adım adım Beş duyuyu yaşattığı 'gözlem'ine Birden durdu!... Kaput giymiş, halk neferi -Bedenimle yazdım dedi, çıkan en son haberi, - Yaz yazarum, çiz çizenim resımleyen, sözdizenim Öz oknuştur Ön Asya'da, yorum yapan okuyucu Ölmedi ki, düş değişti içirnizde Uğur Mumcu. İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu. Haydar Köprülüoğlu Yalnız bir tek Uğur Mumcu yetmez. Diğer katledilen gazete- cilere sahip çıkmak görevimiz. Erol Simavi sormahdır kendi- ne: - Çetin Emeç'in fotoğrafinı ni- ye vermedim? Aydın Doğan sormalıdır ken- dine; - Abdi İpekçj'nin fotoğrannı nasıl unuturum? Odamı Bahriye Üçok'un, Çe- tin Emeç'in, Turan Dursun'un, Muammer Aksoy'un, Abdi İpekçfnin ve Uğur Mumcu'nun fotoğraflanyla donatmak istiyo- rum. Başta Hürriyet'le Milliyet ol- mak üzere tüm gazEteleri katledi- len değerlerimizin fotoğraflannı vermeye davet ediyorum. NadirEzgi Mum'lara ağıt Artık zamansızlaştıracağım yannımı Haykıranadek! Ohnayacak sabah. Doğmayacak güneş, Esmeyecek rüzgâr, Sensizliğe inanana dek, Yoksun CUMHURÎYETte GÖZLEM'de... Utanıyorum insanlığımdan, Deprem geciren "değerler" gözlerimi sarmalıyor. Demokrasi Bilgiye dayanan fikir Laiklik. Cumhuriyei, İnsanbk Tekrar başbyor zamansızlık, Yazılanlarla bakışıyorum. Ağhyorum. Bağırmak takip ediyor gözyaşlanmın ifadesini Görüntünü alabilirler gözlenmden Seni duyumsamayı kim yok edebilir ki Buna dünyanın bütün bombalan, Dünyanın bütün silahlan bile yetmez. Kişünmek sadece düşünmek Sessiz sessiz yanan mum'un yanında, Kjrmızı karanfil dolusu bir odaakta. Duvarlara, satrana kendi kurallanna göre Oynamak isteyen bütün insan utançtan. Anlayana dek yaayonım. öyle bir denıze benzeriz ki biz, Ne içmekle. ne kirletilmekle, Ne boşa harcanmakla, Ne de yok edilmekle KURUTULURUZ... ÖzcanAkm tmzadeflerieriri doMuran kücükJer, *Atatürk'ün izindeyiz. Muncuiar öknez' dhe duvgubnra yazıya doktJükr. döküyorlar. aynı zamanda duyuru olması la- zımdı. Yani yalnız bir çok kıymetli, değerli insan canı değjl, aynı za- manda da gerçekleşmemiş bir demokrasinin ölümüydü bu... Ama Allahnnıza çok şükür ki Türk aydın vatandaşlar bu geri- ye doğru gelişmelere karşı kor- kunç protestolanyla büyük bir tepki gösterdi. Bu tepki belki de efektif olmayabilir, ama hiç de- ğilse korkutucudur ve dolayısıyla çok önemMr, çünkü demokra- si, cumhuriyet, Kemalizm, öz- gürlük ve insan haklan düşman- lannı böyle hareketlerle uyar- makgerekır. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve canlandlran "Atamız" şöyle söylemişti: "Özgürlük ve bağım- sızlık benim karakterimdir." Ve başka zaman demışti ki: "Ben Türkiye'yim, benı öklürmek, Türkiye'yi öldürrnek demektir." Demek kı o Türkiye Cumhuriye- ti bir zaman bağımsızmış, özgür- müş... Ve o bağunsızkk politikası Türk halkını psikopat bir Hiüer*- den ve dolayısıyla İkinci Dünya Savaşı'ndan kurtarmışü. Türki- ye sadece bir Kurtuluş Savaşı yaşamışü ve Atatürk gibi insanın sayeânde o savaşı kazanıp kolla- nndaki emperyalizmın zincirleri- ni koparmayı başardı... Ama Atatürk'ten sonra politikaalan- mız düşünmedi ki, başka bir sa- vaşta, sembolik veya gerçek bir ekonomi savaşında, emperyalist baskıya nasıl cevap verilecek ve o yeni "savaş alanında" hangi ön- lemler ahnması gerekir. Bu savaşı kaybettik. Şimde ülkemizde gerçeğj, doğ- ruyu söylemek büyük bir suç ola- rak vurgulanıyor. Geçen yıl üç ünlü yazar, bu yd da çok saydığı- mız ve sevdiğimiz Uğur Bey bu gerici gelişmelere kurban gitti. Kemalist bır ülkede Kemalizm'i savunmak suç mu? Cumhuriyet kurucusunun mirasmı. o değerli mesajıru Uğur Mumcu korudu ve kurban gjtü, ama dürüst ve la- ik Türk halkı o mirası eklen ka- çırtmaz, harcatmaz! Ve o yola hepimız kurban gitraeye hazınz! . Sayın Uğur Mumcu ile birlikte aramızdan bir büyük varlık ay- nldı, ama hiçbir zaman için onun düşünceleri ölmeyecekür ve hat- ta ebedi Türk halkına ve tüm dünyaya örnek olarak tanıtıla- cakür. O devamlı aranuzda yaşı- yacaktır ve onunjnumu, -dürüst- lük, doğruluk, demokrasi, özgür- lük, insan haklan. adalet, müsamaha, sevgi, anlayış, maku- liyet ve Kemalizm ölürse- söne- cektir. L'zunkava Ecevit POLTTIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Dersaadetnn Yangmlan..Beşiktaş'tan Ortaköy'e giderken Çırağan Sarayı'nın yangından kurtulmuş oldukça yüksek, kalın duvarlartnı görürdüm. icimden bu yangın yerini görüp gezmek ge- çerdi, ama üşenirdim. Bu duvarlar padişahla kulları ara- sında çekilmişti. Caddenin adı: Muallim Naci'ydi. Ne- dense Beşiktaş'ta şair Nedim'den tutun Behçet Necati- gil'e kadar sokak ve caddelere şair adı konmuştu. Bu semtte oturan pek çok da şair vardı. Şair Leyla Hanım Sokağı'nın köşesinde şair Rüştü Onur'un yeşillik sattığını biliyorum. Yeşillik yani marul, soğan, turp, nane vb. Beşiktaş'm türlü semtleri var, bunlardan biri de Çıra- ğan... Saray yandıktan sonra belleklerde kalan yangın yeridir. Bilirdim ki burası yanmış bir saraydır, adı 'Şeref Stadı'dır. Beşiktaş Kulübü'ne bu yangın yeri yıllarca stat oldu. Gençler top oynarlar, denize gırerler, aralarında küçük maçlar yaparlardı; stada kalın, yüksek duvarlar arasındakı dar bir kapıdan girilirdi, görürdüm.' Çok uzun yıllar, hani diyeceğim bir yarım yüz yıl boş kaldı. Bir gün buraya devlet büyükleri için bir saray yapı- lacak dendi, Şeref Stadı yok oldu. Kulüp nereye gitti? Kulüp Ihlamur'dafulyatarlalarının bulunduğu vadiyeta- şındı. Şimdı şampiyon Beşiktaş'm, Ihlamur'da göz dol- durur spor yerleri var. Adını bu kez Şeref yerine Hakkı Yeten koydular. Sarayın onarımı da uzun sürdü. Bedrettin Dalan'ın önayak olduğu kocaman saraylardan biri oldu. Bir de Beşiktaş'ta padişahın saraylarından büyük oteller. Çırağan Sarayı'nı hiç görmemiştim. Birtoplantıyaça- ğırmışlardı, gidecektim, gidemedim. Sonra bir basın toplantısına çağırdılar. Korka korka gittim. Koca sarayın neresinden girip neresinden çıkacaktım, cekiniyprdum. Dolmabahçe Sarayının borçla yapıldığını söylerler. Işittim ki Çırağan Otelı de borçla yapılmış. Bu debdebeli, gösterişli sarayın borçla yapılması ağırıma gitti. Bir ga- zino bölümü var, bir de yatacak bölümü, kim bilir ne kadar gösterişlidir. Yürüyen merdivenler, kocaman avi- zeleri Tanrı korusun, yanmadan esirgesin! Yangından açıldı, gidişimden birkaç gün sonra gaze- tede okudum Atatürk Kültür Merkezi tutuşmuş. Bereket küçük bir tutuşma, çabuk söndürmüşler. Burası yıllar önce bir kez daha yanmıştı. Gazete haberine göre o yan- gından bu yana 23 yıl geçmış. Bundan 23 yıl önce Cihan- gir'de oturuyorduk. Birden gökyüzü aydınlandı, herkes göğe bakıyordu. "Nevar?" "Yangın var." "Neresi yanıyor?" "Opera binası..." O zaman buraya opera derlerdi. Buranın yapımı da yıllar surmüştü. Bir turlü bitirılemediği için konu Mec- lıs'e dahi götürülmüştü. Sonunda yapılmış, övünülecek bir yapı olmuştu. Ama bu kez de yangın elimizden alıp gidiyordu. Buranın onarımı da yıllar sürdü. Son yangın gene,Galata Köprüsü'nden geldi. Eski köprü gitmiş, yenisi yerine konmuştu ki bir sabotaj oldu, bir gemi gelip koprüye toslad:. Terörden saydılar. Ama bir dedikodu: Işçılerin parasını yapan firma ödemiyor- muş, işçiler kundaklamışlar ki paralarını alsınlar... "Paralarını aldılar mı?" Söylenti büyük almışlar. Köprünün kapakları hidrolikli imiş. Böyle bir köprü ilk kez bizdeyapılıyormuş, övünmeliymişiz. Ama gelin gö- rün ki babadan kalma teknıkle yapılsa onanmı böyle ytllar- casürmezmiş.. Istanbul'un yangınları eskiden patlıcan mevsiminde olurmuş... Şimdi mevsimi yok, rastgele yanıyor, yapımı da, onarımı da yıllar alıyor. BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Zeki Ökten"ın, çeşitli ödülkr kazanmış bir fil- mi. 2/ Radon elementınin simgesi... Bır anlatımda verilmek ıstenen öz. 3/ İl- ham... Gemi enkazı. ba- 4 tık. 4/ Bir kımseye yar- g dım eden kadın arka- daş... Yemek. 5/ Nazi partisinin asken polis ör- gütü... Bataklık gazı. 6/ Faktör... Yıbnaz Güney'- in bir fılmi. 7/ Halk dilin- de nezleye verilen ad... Şarkı. türkü. 8/ Üzerine üçgen bi- çiminde yelken asılan seren. 9/ Süreyya Duru'nun, yönetirken öl- düğü son fılmi... Coşkun, esinle dolu. YL KARIDAN AŞAĞIYA 1/Sinan Çetin'ın. 12 Evlülöncesini konu alan fılmi. 2/ Âralanndaki akrabahk ılişkileri nedenıyleevlen- meleri yasaklanan kişiler arasın- daki cinsel ilişki... Şöhret. 3/ İlkel benlik... Otlak. 4/ llaçlı yağ ya da merhem. 5/ Dahil... Ayak bileğine takılan bilezik. 6/ Oğul, ço- cuk... Küçük erkek kardeş. 7/ Bır oyun ya da fılmde dinlenme süresi... Bir haber ajansının simgesi... Rütbesiz asker. 8/ Os- manlı devletinde Divan-ı Hümayun'dan çıkan yazılan inceleyip düzelten ve gereklı belgelere tuğra çeken görevli. 9/ Yağı ahn- mış sütten ya da voğurttan yapılan peynir... Uzak. İLDÎKATLEDİLDÎLER BedriYağan Gürcanözgik Mcnekşe Meral RıfatKasap Asi)eKasap ANILARINIYAŞATACAĞIZ Ailesi ve Devrimci Arkadaşları Adına JALEÖZGÜR NOT: Bedri Yağan ve Gürcan Özgür, Silivrikapı Koriu Mezariığında; Menekşe Meral, Bandırma'da: Rıfat re Asiye Kasap, Rize'de toprağa >erildiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle