Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MART1993 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Yargıcııı yufka yüreğine bağlı ayrıcalıklar
Kadıngözüyle
fahiselik
tarihi
HAZIRLAYAN:
-4- NESRİNARMAN
KadınlannsünnetedilmesiDin ve evlitik kadmın gücünü yok etmek
için birleşmişlerdir. Pek çok ülkede bir ka-
dmın olilik öncesinde bakire olması ve ev-
lendikten sonra da yalnızca kocasıyla cin-
seiflişkidebulunması beklenir. Ancak bu
şekilde bir erkek kansınuı doğurduğu ço-
cuklann kendisinden olduğuna emin olabi-
lir. Klitorisin kesilmesi anlamına gelen ka-
dmın sünnet edilmesi ola\ ı bekarcti ve sa-
dakati garantive almanın en dehşet verici
biçimidir. Ama daha pek çok vöntem -suç,
onur, utanç gibi- kadının evlilik akdine sıkı
sıkıya yapışması için erkek kontrolündeki
din unsurunu besler. Kadınların sünnet
edilmesinde başlıca iki yöntem kullaıulır.
Birincisi. klitorisin türnünün ya da bir
ktsmının \e hatta vajinal iç dudâkiarın aü-
nması. İkincisi. daha köktenci olant, tüm
dış jenital organlann temizlenip >ajinal dış
dudâkiarın dikilerek kapatılmasıyla yalnı-
zca idrarm ve adet kanamasının kana-
masının geçebileceği incecik bir açıklık bı-
rakılması. Mali'de, Sudan'da \e Somali'de
kadınlann büyük bölümü bu operasyondan
geçer. Aslında yalnızca Afrika'da en azı-
ndan 74 milyon kadm ve kız çocuğu sünnet
edilmiştir. Bu işlemin İslam diniyle yakın
ilişkisi olmasına karşın, kadmın sünnet
edilmesi. tslamın doğuşundan önceye,
2000 yü gerilere dayanır. Ve pek çok İslam
ülkesinde (Ömeğin Pakistan, İran, Suudd
Arabistan) bu uygulama hemen hemen bi-
linmemektedir. Aslında kadının sünneti
düny anm her bölfimünde zaman zaman uy-
gulannnş, bazen de tamamen dinsel bir ku-
ral olarak gerçekleştirilmiştir.
^Zührevi hastahk tamsı konulan ka-
dınlar üç ay hapishane benzeri hastane-
lerde tutulabiUyordu.
Fransa. Napolyon yasasıyla Fransız kızlan-
nın kişilik haklannı 21 yaşına kadar koruyordu.
Pezevenklik agır suçtu. Fahiselik polis deneti-
mindeydi ve yasa 21 ya*şın altındaki kızlann
'ayartılmasım" ikı yıl hapis ve 500 frank para ce-
zasıyla cezalandınyordu. lngjltere'de 1752 ve
1755'te pezevenkliğe karşı iki temel yasa geçti ve
19. yüzyüın büyük bir bölümünü de kapsayarak
yürürlükte kaldı. 12 yaşmdaki her çocuk yasal
açıdan ergenlik döneminin bugünkünden çok
daha geç yaşandığı bir zamanda. cınsel ilişki için
nza göstemneye yeterli sayıhyordu
1880'lerin onalanndan sonlanna dek. fahise-
lik için yabancı ülkelere gönderilen ktzlann ve
kadınjann sayısı yılda birkaç bine ulaştı. 4835'te
Londra Genç Kadınlan Koruma Derneğı 11-15
yaş grubu arasındakı kızlara 400 muhabbet tel-
lah düştüğünü bildirdı. Bunlar istasyonlarda
kırsal kesımden gelen genç, cinsel açıdan toy kız-
lan bekliyorlar. parklarda dolanıp çocuk araba-
lannı süren dadılarla ahbaplık kuruyorlar, fab-
rika kapılannda dikilip işçi kızlan gözlerine kes-
tiriyorlar ve İrlanda'dan gelen gerhileri karşı-
byorlardı.
Iş bulma bûrolan ve şapkacı dükkanlan gene-
levler adına gönüllü çalışan birer kaynak olarak,
Kıta Avrupası'nda ev hızmetleri için işler öneri-
yorlardı. tşte bir gazeteden tipik bir örnek:
"Londra'da dört yaşlannda bir çocuk için çok
acele mürebbiye aranıyor; adaylar iyi aileden ol-
malı, dantel ve müzikten anlamah, 21 yaşını aş-
mamış olmalıdır."
Başlangıç peşrevinin ardından izlenen yol, he-
men hemen daima genç kızı bir evde çalışmanın
çekiciliğı konusunda kandırmak oluyordu. Kız-
cağızın güvenini kazandıktan sonra, VVest End'e
bir yolculuk ayarlanıyor, derken tren saaü kaçı-
nlıyor ve geceyı geçirmesi için yatacak bır yer
öneriliyordu. Tecavüzle yüzyüze gelen bu kızla-
nn kimi durumu kabulleniyor, kimi kayışlarla
dövûlüp ırzlanna geçilirken mücadele edip çığ-
lıklar aüyorlardı. Çok genç olanlara ise baa za-
manlar kloroform koklaühyordu. Ve bu arada
Victoria dönemi toplumu tecavüz ve fahışeliğin
adını bile ağzma almıyordu.
İster serbest ister bir geneleve bağlı olarak ça-
lışan tngiliz kadınlan, orduyu zührevi hastalik-
lardan korumak amacıyla çıkanlrruş Bulaşıcı
Hastalıklar Yasasfnm'baskısıyla burun buruna
geliyoriardı. Bu yasa, orduya, askerlerin konak-
Fotoğraf makinesinden tüm kadınlar korkuyor. Bizde sadece sokağı görüntüledik.
Zürafa Sokak
J
tanmanzavcdar
Konuşurlarken gözlerinin
içine bakıyonım. Belki bir
şeyler okuyabilirim. Aynı
anda da soruyorum kendime.
Ne bulmayı umuyorsun? Ke-
sin bir yanıt yok. İlk karşı
karşıya geldiğhniz anlarda
derin bir yabancılık. Ben gü-
vencede saygın bir kadın, on-
lar nasıl bir davranışla karşı-
laşacaklannı bilememenin ür-
kekliğinde. Vilayette başlayıp
Gayrettepe'de biten bir izin
serüveninin sonunda bura-
dayım. Bu seriiven sırasında
zorlukla karşılaşmadığımı da
söylemeliyim.
Bir ekiple giriyorum Kara-
köy'deki işte o sokaklardan
biıîne. Ekiple gitmenin bir gü-
venlik önlemi olduğu söyleni-
yor yetkililerce. Ekiptekiler
gerçekten de rahat çauşmam
için ellerinden geleni v apıyor-
lar. Bu arada da denetimlerini
sürdürüyorlar. İlk ev...
Evin önünde bir kalabauk,
camekântipi pencerelerin per-
deleri açık. Biz girince to-
parlanıyorlar. Denetim eki-
binden çok fotoğrafçı arka-
daşım lbrahim'in fotoğraf
makinesi ürkütüyor onlan.
Taş kesiliyorlar. Sonradan
öğreniyorum ki, hatın sayılı
düşmanlanndan biri bu maki-
ne. Hemen güvence veriyo-
rum onlara. "Siz istemedikçe
ne fotoğraf çekilecek, ne de
teyp kullanacağım." "Ne öğ-
renmek istiyorsunuz? Hadi
hemen sorun" diyorlar, "kısa,
net ve öz olsun." Belli ki
bıkmışlar.
<4
Siz anlatın" diyo-
nım. "Hayır siz sonın biz
yanıt verelim" diyorlar.
SÜRECEK
lachğı kasabalarda yaşayan kadınlar üzerinde
müthiş bir egemenlık kurma yetkisi vermişti.
Bulaşıa Hastalıklar Yasası'nı savunanlann
bir kısmı bir yandan tıp mesleğinin patronluğu
altında, yasayı 1886'larda sivil nüfusu da kapsa-
yacak biçimde yaygınlaştırmavı sağlamak ama-
ayla dernekleşmeye gıderken bir yandan da ge-
nelevlere omuz vermeyi sürdürüyorlardı. Bu
grup kendini, garnizon kasabalannın kötü du-
rumdaki kadıiılannı korumak ve onlara yar-
dıma olmak için işe koyulmuş hayırseverler ola-
rak görüyordu. Bu yasa\a yaygmlık kazan-
dırmak için ülke çapında eyleme giriştiler.
İlk Bulaşıa Hastahklar Yasası, 1864 temmu-*
zunda geçti, dört hafta sonra da tanıtılmaya baş-
landı. Bu tanıüm turlan Portsmoulh, VVoolhich.
Chattam gibi asken kasabalan kapsıyordu.
İlk tasanya göre bir şef, ahlak ekibinin müfet-
tişi ya da bir doktor, muhbirin 'genel fahişe' ol-
duğuna inandığı herhangi bir kadını sırf bu bil-
giye dayanarak sulh yargıana ıhbar edebilirdi.
'Genel fahişe" deyimi tamamen muhbirin tanım-
lamasına bağhydı, yasa bunun aynmını yapma-
mıştı. Yargıç ihbar üzerine kadının derhal dok-
tor denetıminden geçmesi için bir celp çıkarürdı.
Kadın bunu reddederse, tutuklanıp bir zührevi
hastalıklar hastanesine göndenlir ve zorla mua-
yene edılirdi. Zührevi hastahk tanısı konularsa
kadın, yargıç izin verinceye kadar ahkonur, has-
tane onu üç aya kadar tutabilirdi. Muayeneye
karşı direnmek ya da hapishane benzeri hasta-
nede kötü davranışlarda bulunmak bir ay ve
sonraki her suç için iki ay hapisle cezalandınlır-
dh
• İş bulma kurumlan ve şapkaa dük-
kânlarıgenelevler adınagönüllüçahşan
birer kaynaktı.
İkincı tasan, asker kasabalanndaki kadınlar
üzerinde askeri gücü arttınyordu. Yasanın bu
şeklinde, Fransız sistemindeki iki temel unsur,
yani fahişelerin fışlenmesi ve düzenh olarak dok-
tor denetiminden gecmeleri yer alıyordu.
Fahiselik yapan kadınlan keşfetmek ve fişle-
me defterini zorla gönüllü olarak imzaiatnîak
için sıvil polis ve özel dedektiflerden oluşan bir
ahlak ekibi görevlendirildi. Kadının adı ve adre-
si özel listeye alınıyor, girişi yapan yetkilinin im-
zası olmadan bu listeden çıkamıyordu. Bu kadın
daha sonra özel askeri denetim merkezlerinde
on beşte bir doktor kontrolünden geçmeye zor-
lanıyordu.
Ahlak ekibi kentin yoksul kesimleri ve işçi sı-
nıfı içinde çalışan düzenli bir casusluk sistemi
haline geldi. Erkek arkadaşıyla flört eden hiçbir
genç kız gölgelerin arasından bır sivıl polisin çı-
kıp onu muayeneye götürmeyeceğinden emin
olamıyordu.
Bu arada asker kasabalanndaki kadınlar da
kara paraya ahşmış polis yetkilileri ve diğerleri
tarafmdan yıldınlıyorlardı.
Polis durmadan, erkeklerle vakit geçiren ya da
fahiselik yapan kadınlan arayıp bulmaya çalışı-
yordu.
SÜRECEK
Uğur
Mumcu
durağı
Evimizi katledilenlerin fotoğ-
raflanyla donatalım.
A gazetesinden İbrahim Tath-
ses'in fotoğrafi...
B'den Rıdvan...
CdenMüjdeAr...
Elbette şarkıcı da, oyuncu da
futboku da değerimiz; ancak ba-
sııun niyeti başka. İşleri güçleri
gösteriş. Magazinin tuzağına dü-
şüyorlar kolayhkla, düşmekten
zevk alıyorlar.
Okurlar zarar görüyor bun-
dan.
Kendimize yabancılaşıyoruz.
Evrensel değerlerimize yaban-
alaşıyoruz.
O N B I N L E R
İCİN YAZDI
Özgürlük ve Bağuıısızlık
Sayın Cumhuriyet gazete mu-
habir ve yazarlan? aalannızı ha-
fifletecek bir tek sözcük bularna-
dığıma inanınız. Fakat biliniz ki
uğradığıruz felaket karşısında si-
ze karşı duyduğum yakınlık ve
sempati sonsuzdur. Ben yurtdı-
şında okuyan bir lise öğrencisi-
yim ve mutlaka üniversiteyi bitir-
dikten sonra laik, dürüst, de-
mokratikve özgürbir Türkiye'ye
dönmeyi zaman zaman düşünü-
yorum. Ama böyle terör. karan-
Uk anti-demokraük gelişmekre
şahit olduğum takdirde içime bü-
yük bu- kuşku ve korku ginyor.
Sayın Uğur Mumcu'nun ölü-
müyle birükte sadece bir kusur-
suz, dürüst, demokratik, laik ve
aydın düşünceli yazar aramızdan
aynlmadı... Belİti de bu cinayet
dürüsüüğü, demokrasiyi, laikliğı
ve özgürlük ile aydınlığı seven ve
sayan tüm insanlara bır işaret ve
Muammer Aksoy...
Çetin Emeç...
Turan Dursun...
Bahriye Üçok...
VeAbdiİpekçi...
Allı şanlı basınımız niye bunla-
resimlerini vermez, vermeyi
düşünmez?
Duyarsızlıkla ve sorumsuzluk-
la karşı karşıyayız.
ww
nn
Cumhuriyet gazetesini aldım
pazar günü. Elime tutuşturulan
Uğur Mumcu fotoğrafinı çerçe-
velettim.
Ziyaretime geten dostlar gör-
sün Mumcu'yu.
Yaşayahm onunla.
Yaşatahm onu.
Pekı fotoğrafa bakmak yeter
mi?
Yetmezelbete.
Ancak fotoğraf. Sakmcalı Pi-
yade'ye, Suçlular ve GüçKiler'e.
Rabıta'ya uzanmanın araa olur.
Görüntü, kitaba giden yollan
açar.
Mersiye
Mevsimsiz...
Günebakanlar henüz açmadan
Geçti gitti bu sahneden Uğur Mumcu
Geçti gitti, gün aydınhk gecelere
ışık saçan oyTincu.
Bir beden parçalandı
Yüz bın beden bütünleşti
Ölmedi ki, düş değişti aziz yolcu
İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu.
Tepe üstü değildi, düpedüz yürüyordu
Ankara'ya bakıyordu Gaziosmanpaşa'dan
Yüzü güleç, sanasız
-Kara ormandan geldim diyordu, sakjncasız
Ölmedi ki, düş değişti içirnizde Uğur Mumcu
İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu.
Yürüyorduk adım adım
Beş duyuyu yaşattığı 'gözlem'ine
Birden durdu!... Kaput giymiş, halk neferi
-Bedenimle yazdım dedi, çıkan en son haberi, -
Yaz yazarum, çiz çizenim
resımleyen, sözdizenim
Öz oknuştur Ön Asya'da, yorum yapan okuyucu
Ölmedi ki, düş değişti içirnizde Uğur Mumcu.
İlkbahann çiçekleri kokuyordu burcu burcu.
Haydar Köprülüoğlu
Yalnız bir tek Uğur Mumcu
yetmez. Diğer katledilen gazete-
cilere sahip çıkmak görevimiz.
Erol Simavi sormahdır kendi-
ne:
- Çetin Emeç'in fotoğrafinı ni-
ye vermedim?
Aydın Doğan sormalıdır ken-
dine;
- Abdi İpekçj'nin fotoğrannı
nasıl unuturum?
Odamı Bahriye Üçok'un, Çe-
tin Emeç'in, Turan Dursun'un,
Muammer Aksoy'un, Abdi
İpekçfnin ve Uğur Mumcu'nun
fotoğraflanyla donatmak istiyo-
rum.
Başta Hürriyet'le Milliyet ol-
mak üzere tüm gazEteleri katledi-
len değerlerimizin fotoğraflannı
vermeye davet ediyorum.
NadirEzgi
Mum'lara ağıt
Artık zamansızlaştıracağım
yannımı
Haykıranadek!
Ohnayacak sabah.
Doğmayacak güneş,
Esmeyecek rüzgâr,
Sensizliğe inanana dek,
Yoksun CUMHURÎYETte
GÖZLEM'de...
Utanıyorum insanlığımdan,
Deprem geciren "değerler"
gözlerimi sarmalıyor.
Demokrasi
Bilgiye dayanan fikir
Laiklik.
Cumhuriyei,
İnsanbk
Tekrar başbyor zamansızlık,
Yazılanlarla bakışıyorum.
Ağhyorum.
Bağırmak takip ediyor
gözyaşlanmın ifadesini
Görüntünü alabilirler
gözlenmden
Seni duyumsamayı kim yok
edebilir ki
Buna dünyanın bütün
bombalan,
Dünyanın bütün silahlan bile
yetmez.
Kişünmek sadece düşünmek
Sessiz sessiz yanan mum'un
yanında,
Kjrmızı karanfil dolusu bir
odaakta.
Duvarlara, satrana kendi
kurallanna göre
Oynamak isteyen bütün insan
utançtan.
Anlayana dek yaayonım.
öyle bir denıze benzeriz ki biz,
Ne içmekle. ne kirletilmekle,
Ne boşa harcanmakla,
Ne de yok edilmekle
KURUTULURUZ...
ÖzcanAkm
tmzadeflerieriri doMuran kücükJer, *Atatürk'ün izindeyiz. Muncuiar
öknez' dhe duvgubnra yazıya doktJükr. döküyorlar.
aynı zamanda duyuru olması la-
zımdı.
Yani yalnız bir çok kıymetli,
değerli insan canı değjl, aynı za-
manda da gerçekleşmemiş bir
demokrasinin ölümüydü bu...
Ama Allahnnıza çok şükür ki
Türk aydın vatandaşlar bu geri-
ye doğru gelişmelere karşı kor-
kunç protestolanyla büyük bir
tepki gösterdi. Bu tepki belki de
efektif olmayabilir, ama hiç de-
ğilse korkutucudur ve dolayısıyla
çok önemMr, çünkü demokra-
si, cumhuriyet, Kemalizm, öz-
gürlük ve insan haklan düşman-
lannı böyle hareketlerle uyar-
makgerekır.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran
ve canlandlran "Atamız" şöyle
söylemişti: "Özgürlük ve bağım-
sızlık benim karakterimdir." Ve
başka zaman demışti ki: "Ben
Türkiye'yim, benı öklürmek,
Türkiye'yi öldürrnek demektir."
Demek kı o Türkiye Cumhuriye-
ti bir zaman bağımsızmış, özgür-
müş... Ve o bağunsızkk politikası
Türk halkını psikopat bir Hiüer*-
den ve dolayısıyla İkinci Dünya
Savaşı'ndan kurtarmışü. Türki-
ye sadece bir Kurtuluş Savaşı
yaşamışü ve Atatürk gibi insanın
sayeânde o savaşı kazanıp kolla-
nndaki emperyalizmın zincirleri-
ni koparmayı başardı... Ama
Atatürk'ten sonra politikaalan-
mız düşünmedi ki, başka bir sa-
vaşta, sembolik veya gerçek bir
ekonomi savaşında, emperyalist
baskıya nasıl cevap verilecek ve o
yeni "savaş alanında" hangi ön-
lemler ahnması gerekir. Bu savaşı
kaybettik.
Şimde ülkemizde gerçeğj, doğ-
ruyu söylemek büyük bir suç ola-
rak vurgulanıyor. Geçen yıl üç
ünlü yazar, bu yd da çok saydığı-
mız ve sevdiğimiz Uğur Bey bu
gerici gelişmelere kurban gitti.
Kemalist bır ülkede Kemalizm'i
savunmak suç mu? Cumhuriyet
kurucusunun mirasmı. o değerli
mesajıru Uğur Mumcu korudu
ve kurban gjtü, ama dürüst ve la-
ik Türk halkı o mirası eklen ka-
çırtmaz, harcatmaz! Ve o yola
hepimız kurban gitraeye hazınz!
. Sayın Uğur Mumcu ile birlikte
aramızdan bir büyük varlık ay-
nldı, ama hiçbir zaman için onun
düşünceleri ölmeyecekür ve hat-
ta ebedi Türk halkına ve tüm
dünyaya örnek olarak tanıtıla-
cakür. O devamlı aranuzda yaşı-
yacaktır ve onunjnumu, -dürüst-
lük, doğruluk, demokrasi, özgür-
lük, insan haklan. adalet,
müsamaha, sevgi, anlayış, maku-
liyet ve Kemalizm ölürse- söne-
cektir.
L'zunkava Ecevit
POLTTIKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Dersaadetnn Yangmlan..Beşiktaş'tan Ortaköy'e giderken Çırağan Sarayı'nın
yangından kurtulmuş oldukça yüksek, kalın duvarlartnı
görürdüm. icimden bu yangın yerini görüp gezmek ge-
çerdi, ama üşenirdim. Bu duvarlar padişahla kulları ara-
sında çekilmişti. Caddenin adı: Muallim Naci'ydi. Ne-
dense Beşiktaş'ta şair Nedim'den tutun Behçet Necati-
gil'e kadar sokak ve caddelere şair adı konmuştu. Bu
semtte oturan pek çok da şair vardı.
Şair Leyla Hanım Sokağı'nın köşesinde şair Rüştü
Onur'un yeşillik sattığını biliyorum. Yeşillik yani marul,
soğan, turp, nane vb.
Beşiktaş'm türlü semtleri var, bunlardan biri de Çıra-
ğan... Saray yandıktan sonra belleklerde kalan yangın
yeridir.
Bilirdim ki burası yanmış bir saraydır, adı 'Şeref
Stadı'dır. Beşiktaş Kulübü'ne bu yangın yeri yıllarca stat
oldu. Gençler top oynarlar, denize gırerler, aralarında
küçük maçlar yaparlardı; stada kalın, yüksek duvarlar
arasındakı dar bir kapıdan girilirdi, görürdüm.'
Çok uzun yıllar, hani diyeceğim bir yarım yüz yıl boş
kaldı. Bir gün buraya devlet büyükleri için bir saray yapı-
lacak dendi, Şeref Stadı yok oldu. Kulüp nereye gitti?
Kulüp Ihlamur'dafulyatarlalarının bulunduğu vadiyeta-
şındı. Şimdı şampiyon Beşiktaş'm, Ihlamur'da göz dol-
durur spor yerleri var. Adını bu kez Şeref yerine Hakkı
Yeten koydular.
Sarayın onarımı da uzun sürdü. Bedrettin Dalan'ın
önayak olduğu kocaman saraylardan biri oldu. Bir de
Beşiktaş'ta padişahın saraylarından büyük oteller.
Çırağan Sarayı'nı hiç görmemiştim. Birtoplantıyaça-
ğırmışlardı, gidecektim, gidemedim. Sonra bir basın
toplantısına çağırdılar. Korka korka gittim. Koca sarayın
neresinden girip neresinden çıkacaktım, cekiniyprdum.
Dolmabahçe Sarayının borçla yapıldığını söylerler.
Işittim ki Çırağan Otelı de borçla yapılmış. Bu debdebeli,
gösterişli sarayın borçla yapılması ağırıma gitti. Bir ga-
zino bölümü var, bir de yatacak bölümü, kim bilir ne
kadar gösterişlidir. Yürüyen merdivenler, kocaman avi-
zeleri Tanrı korusun, yanmadan esirgesin!
Yangından açıldı, gidişimden birkaç gün sonra gaze-
tede okudum Atatürk Kültür Merkezi tutuşmuş. Bereket
küçük bir tutuşma, çabuk söndürmüşler. Burası yıllar
önce bir kez daha yanmıştı. Gazete haberine göre o yan-
gından bu yana 23 yıl geçmış. Bundan 23 yıl önce Cihan-
gir'de oturuyorduk. Birden gökyüzü aydınlandı, herkes
göğe bakıyordu.
"Nevar?"
"Yangın var."
"Neresi yanıyor?"
"Opera binası..."
O zaman buraya opera derlerdi. Buranın yapımı da
yıllar surmüştü. Bir turlü bitirılemediği için konu Mec-
lıs'e dahi götürülmüştü. Sonunda yapılmış, övünülecek
bir yapı olmuştu. Ama bu kez de yangın elimizden alıp
gidiyordu. Buranın onarımı da yıllar sürdü.
Son yangın gene,Galata Köprüsü'nden geldi. Eski
köprü gitmiş, yenisi yerine konmuştu ki bir sabotaj oldu,
bir gemi gelip koprüye toslad:. Terörden saydılar. Ama
bir dedikodu: Işçılerin parasını yapan firma ödemiyor-
muş, işçiler kundaklamışlar ki paralarını alsınlar...
"Paralarını aldılar mı?"
Söylenti büyük almışlar.
Köprünün kapakları hidrolikli imiş. Böyle bir köprü ilk
kez bizdeyapılıyormuş, övünmeliymişiz. Ama gelin gö-
rün ki babadan kalma teknıkle yapılsa onanmı böyle ytllar-
casürmezmiş..
Istanbul'un yangınları eskiden patlıcan mevsiminde
olurmuş... Şimdi mevsimi yok, rastgele yanıyor, yapımı
da, onarımı da yıllar alıyor.
BULMACA
1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA:
1/ Zeki Ökten"ın, çeşitli
ödülkr kazanmış bir fil-
mi. 2/ Radon elementınin
simgesi... Bır anlatımda
verilmek ıstenen öz. 3/ İl-
ham... Gemi enkazı. ba- 4
tık. 4/ Bir kımseye yar- g
dım eden kadın arka-
daş... Yemek. 5/ Nazi
partisinin asken polis ör-
gütü... Bataklık gazı. 6/
Faktör... Yıbnaz Güney'-
in bir fılmi. 7/ Halk dilin-
de nezleye verilen ad...
Şarkı. türkü. 8/ Üzerine üçgen bi-
çiminde yelken asılan seren. 9/
Süreyya Duru'nun, yönetirken öl-
düğü son fılmi... Coşkun, esinle
dolu.
YL KARIDAN AŞAĞIYA
1/Sinan Çetin'ın. 12 Evlülöncesini
konu alan fılmi. 2/ Âralanndaki
akrabahk ılişkileri nedenıyleevlen-
meleri yasaklanan kişiler arasın-
daki cinsel ilişki... Şöhret. 3/ İlkel
benlik... Otlak. 4/ llaçlı yağ ya da
merhem. 5/ Dahil... Ayak bileğine takılan bilezik. 6/ Oğul, ço-
cuk... Küçük erkek kardeş. 7/ Bır oyun ya da fılmde dinlenme
süresi... Bir haber ajansının simgesi... Rütbesiz asker. 8/ Os-
manlı devletinde Divan-ı Hümayun'dan çıkan yazılan inceleyip
düzelten ve gereklı belgelere tuğra çeken görevli. 9/ Yağı ahn-
mış sütten ya da voğurttan yapılan peynir... Uzak.
İLDÎKATLEDİLDÎLER
BedriYağan Gürcanözgik Mcnekşe Meral
RıfatKasap Asi)eKasap
ANILARINIYAŞATACAĞIZ
Ailesi ve Devrimci Arkadaşları
Adına
JALEÖZGÜR
NOT: Bedri Yağan ve Gürcan Özgür, Silivrikapı Koriu
Mezariığında; Menekşe Meral, Bandırma'da: Rıfat re Asiye
Kasap, Rize'de toprağa >erildiler.